Yalçın Doğan

Halkın borcu dokuz kat arttı

27 Kasım 2012
KİM, ne kadar borçlu? Devlet ne kadar borçlu, özel kesim ne kadar borçlu, “benim aziz vatandaşım” ne kadar borçlu? 2002’de AKP iktidara geldiğinde ne kadar borçlu, bugün ne kadar borçlu?

Bu sorular geçen hafta sonunda Meclis Bütçe Komisyonunda Hazine Müsteşarlığı bütçe tasarısı görüşülürken tartışmaya açılıyor. Açan eski Maliye Bakanlarından, şimdi MHP milletvekili Sümer Oral.

Borçlanmada hükümet mutlak rakamları kullanmıyor. Bunun yerine, milli gelirle karşılaştırmalı, oransal büyüklükleri tercih ediyor. Oral da, aynı yöntemi kullanıyor ve şu sonuca varıyor:“Ülkemiz on yılda daha borçlu bir yapıya dönüştürülmüştür”.Sümer Oral milli gelire oranladığı borçlarda 2002-2012 yıllarını karşılaştırıyor.

DEVLET VE ÖZEL KESİMOral’ın açıkladığı verilere göre:

Kamu Kesimi + Reel Sektör + Hane Halkı borcu 2002 yılında milli gelirin yüzde 107.1 iken bu oran 2012 Ağustos itibari ile yüzde 117.7’ye çıkıyor. Toplam borçlanma artıyor.

Yazının Devamını Oku

Öğretmenim şimdi pişman

24 Kasım 2012
KARS’ta on yedi yıllık sınıf öğretmeni. Milli Eğitim Bakanlığının il içi alan değiştirme uygulaması sonucu sosyal bilgiler alanına geçiyor. İki ay kadar önce.

Yıllardır eşinin memleketine sınıf öğretmeni olarak tayin olamıyor. Olmak için sınıf öğretmenliğinden vazgeçiyor, alan değiştiriyor. Sınıf öğretmenliği dışındaki branşlarda tayin sorunu pek yok. Madem alan değiştirdi, tayini nasıl olsa çıkar.
Sosyal bilgiler öğretmenliğine başlıyor. Ama, aksaklık var, görevini layıkıyla yapamadığına inanıyor. İlk günden itibaren bu işin onun işi olmadığını anlıyor.
O iyi bir sınıf öğretmeni, işini çok severken, tayin kaygısıyla aldığı bu karar onu pişman ediyor. Günlük yaşantısı altüst oluyor, sağlığı, hatta aile düzeni bozuluyor. İntiharın eşiğine geliyor.

KIRK DÖRT BİN ÖĞRETMEN

Sınıf öğretmenliğinden branş öğretmenliğine yirmi iki bin öğretmen geçiyor. Branş değiştiren öğretmen sayısı yine yirmi iki bin, toplam kırk dört bin öğretmen.
Ne var ki, alan değiştiren öğretmenlerin büyük bölümü pişman. Onlar inanıyor ki, eğitim katlediliyor, onlara ve öğrencilere yazık oluyor. Doğru olan, herkesin kendi branşında çalışması.
Sınıf öğretmenlerinin alan değiştirmesi ne demek? Zihinsel engelli dahil, teknoloji ve tasarım öğretmenliği gibi, matematik, müzik, beden eğitimi, okul öncesi, Türkçe, edebiyat ve diğer derslerde ortaokul ve lise öğrencilerine ders vermek demek. Öyle bir eğitim almayan öğretmen, bunu yapamıyor.

Yazının Devamını Oku

Patriot üzerinden ilan ederiz ki...

23 Kasım 2012
BU üçüncü istek. Türkiye patriot füzelerini NATO’dan ilk kez 1991 Saddam’ın Kuveyt işgali sırasında, Körfez Savaşı döneminde istiyor. NATO kolayca veriyor.

İkinci istek, Amerika’nın Irak işgaline rastlıyor, 2003’te. O zaman Amerika ayak sürçüyor, “sen 1 Mart tezkeresini geri çevirdin, beni zora düşürdün, şimdi sana patriot yok” diyor. Buna rağmen, zor da olsa, daha sonra Türkiye’ye patriotlar geliyor.

Şimdiki istek, üçüncü istek. İlki kadar kolaylıkla gelecek gibi görünüyor.

Patriotlara Amerika, İngiltere, Hollanda ve Almanya sahip. NATO’da her yıl kuvvet planlaması yapılırken, ülkeler NATO’ya vereceği silah ve mühimmat envanterini de sunuyor. Patriotlar o envanter içinde.

Herhangi bir NATO üyesi ülkeye gönderilirken, masrafı “Ortak Fon” karşılıyor. Patriotlar havadan gelecek bir saldırıyı havada imha ediyor.

Yazının Devamını Oku

Özel hayatımız kabak gibi ortada

22 Kasım 2012
İnternet üzerinden izleniyor ve fişleniyorsunuz. Sizi her konuda tasnif ediyorlar, siyasi, kültürel, ticari, cinsel eğilimleriniz ve inancınıza göre tasnif halindesiniz.

En kaba haliyle, Big Brother iş başında, hepimizi dikizliyor, bizimle ilgili her türlü bilgiyi topluyor, bunu ticarete döküyor, ona göre reklamlar sunuyor.

Bu sadece kişisel verilerin ve haberleşmede gizliliğin ihlali değil, bu aynı zamanda temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı.

Bunları ben söylemiyorum. Bu iddia bilgisayar ve internet konularında ciddi uzmanlığa sahip, milletvekili seçilmeden önce bu alanda faaliyet gösteren bir firmanın başında bulunan CHP İzmir milletvekili Erdal Aksünger’e ait.

Aksünger ekliyor: “Kişisel bilgilerimizin izinsiz toplanmasına sessiz kalmayacağız”.Bir süre önce Aksünger konuyla ilgili ayrıntılı basın toplantısı düzenliyor, bakıyorum her gün internetin başından kalkmayan onca yazar-çizer erbabı sorunu pek dert etmiyor, oysa Aksünger’e göre, hepimiz tasnif halindeyiz.

Yazının Devamını Oku

Adaletin şifresi: ‘Bulun ulan’

21 Kasım 2012
“DAHA fazla bilgi uğruna, örneğin bir teröristi konuşturmak gibi, işkenceyi onaylar mısınız?

-Hasta olan çocuğunuzun iyileşmesi için ilaç çalmanız gerekiyorsa, çalar mısınız?

-Ülke bölünme ile karşı karşıya ise ve sizde hiç milliyetçilik duygusu yoksa, yine de bölünmeyi kabul eder misiniz?” (Der Spiegel, sayı 46, s.161).

Amerika’dan Çin’e, Japonya’dan Avrupa’ya kadar, bir hukuk otoritesinin Harvard Üniversitesinde verdiği hukuk dersler her yerde ses getiriyor. Çağımızın en büyük hukuk otoriteleri arasında sayılan Profesör Michael Sandel hukuk derslerinde yukarıdaki örneklere benzer kritik sorularla salonu hınca hınç dolduran öğrencilere adalet duygusu aşılamaya çalışıyor.

Onun hukuk ve adalet anlayışı kendisine Londra’da, Pekin’de, Tokyo’da ödül üstüne ödül getirirken, Harvard’ın en büyük salonunda verdiği dersler San Paulo’da, Yeni Delhi’de, Berlin’de video konferansla aynı anda canlı izleniyor.

Yazının Devamını Oku

Esad: ‘Bu laiklik savaşıdır’

20 Kasım 2012
ŞAM’da hapis yatarken, gazeteci arkadaşımız Cüneyt Ünal’ın kurtarılması için adım atılması bir ay kadar önce Meclis İnsan Hakları Komisyonunda dile getiriliyor. CHP’li üyeler, “aramızdan heyet seçelim, Ünal’ın serbest kalması için girişimde bulunalım” diye öneriyor.

AKP’li vekiller öneriyi geri çeviriyor, “bizim Suriye ile ilişkilerimiz bozuk” gerekçesiyle. CHP’nin tek başına girişimi bunun üzerine gerçekleşiyor.

Bu yönde ilk adımı Şam’a giden heyette yer alan CHP Hatay milletvekili Refik Eryılmaz atıyor. Bir süre önce Şam’da Esad ile görüşüyor ve Ünal’ın hapis yattığını hatırlatıyor.

Arada geçen zamanda çeşitli kanallardan haberleşme sürüyor, iş olgunlaştığında, Şam’dan haber geliyor CHP’ye, “gelin, teslim alın”.

Yayladağ - Lazkiye üzerinden Şam’a giden heyette CHP’den dört milletvekili var, Levent Gök, Refik Eryılmaz, Mevlut Dudu, Hasan Akgöl. Heyete üç gazeteci  katılıyor, Ercan İpekçi, Kemal Aktaş, Recep Yaşar.

Yazının Devamını Oku

‘Nasılsın’ demeye utandım

17 Kasım 2012
“NASILSIN” demeye utanıyorum. Mahkeme salonunda karşılaştığımda, iki yıla yakın süredir ne uğruna hapiste yattığı belli olamayan sevgili meslektaşım Soner Yalçın’a “nasılsın” diye nasıl sorabilirim.

Dün Oda TV duruşmasını izlemek üzere Çağlayan Adliyesine gidiyorum. Sabah saat 9.30’da adliyenin önü, bu dava nedeniyle hayli kalabalık. Tutuklu yakınları, tutuksuz yargılananlar, gazeteciler, Dünya Yazarlar Birliği PEN’den temsilciler orada.
Bu davada tutuksuz yargılanan, hastalığı nedeniyle serbest bırakılan Doğan Yurdakul’a rastlıyorum. Kucaklaşıyoruz.
“Tedavim sürüyor” diyor Doğan. Yeni bir kitap hazırlığı içinde. Doğan Avcıoğlu onun eniştesi olur. “Avcıoğlu’nun kitaba dönüşmemiş, notlarını buldum, onun adına o kitabı hazırlıyorum, Türklerin Tarihi ile ilgili”.
Oda TV’de kim yargılanıyorsa, tutuklu ya da tutuksuz, hepsinin en az bir kitabı var. Hepsi yazıyor, işleri yazmak, araştırmak.
Duruşma salonuna bakarken, “onlar neden yargılanıyor” diye kendi kendime düşünürken, yanıma PEN Başkanı John Ralston Saul geliyor, o da aynı soruyu soruyor:
“Bu meslektaşlarımız neden yargılanıyor? Bu mahkemenin sonu nereye gider?”
Bilsem.

ERGENEKON VAZİYETİ

Yazının Devamını Oku

Uludere korucuları

16 Kasım 2012
34 yurttaşımızın öldürüldüğü Uludere faciasından altı ay önce 1 Haziran 2011’de Öcalan avukatlarla görüşüyor.

Görüşme sonrasında avukatlar “Görüşme Notları” düzenliyor. O notlar ve o görüşme KCK İddianamesinin 293. sayfasına şöyle geçiyor:

Avukatlar: “Bölgede DTK ve BDP öncülüğünde gerçekleştirilen girişimler sonucunda korucularla gerçekleştirilen ilişkilenmeden sonuçlar alınmakta. Korucuların bu bağlamda operasyonlara gitmeme eğilimi yüksek, pasif konumdalar. Özellikle Uludere’de olumlu gelişmeler mevcut ve buna bağlı olarak diğer yerlerde de olumlu sonuçlar alınmakta”.Çok açık. Korucular askeri operasyonlara katılmak istemiyor. Uludere görüşme notlarında özellikle vurgulanıyor. Savcılık bu notları KCK iddianamesine dahil ediyor.
KORUCULARLA GÖRÜŞME
Korucuların pasif tutumuna ilişkin avukatların verdiği bilgiyi Öcalan şöyle değerlendiriyor, yine iddianame sayfa 293’ten aktarıyorum.

Öcalan: “Tamam, anladım. Zaten bu savaştan en çok korucular etkilenmektedir. Savaş olması durumunda en çok zarar görecek olan onlar, öne sürülenler de onlardır. Onlar üzerinden savaş yürütülmekte. Onlarla görüşmeler devam edebilir, onlara çağrılar yapılabilir”.Bu görüşmeden iddianame şu sonuca varıyor:

Yazının Devamını Oku