İyi mi? Hasip Kaplan bu sözleri, kamu oyuna “Böcek Komisyonu” adıyla yansıyan, TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu üyesi olarak, komisyonda söylüyor. Ve bu sözlere orada ya da daha sonra başka ortamda kimse itiraz etmiyor.
Bir yandan darbelerle hesaplaşırken, davul zurna çalmak, öte yanda darbelerin koyduğu bazı kuralları hâlâ işletmek ve ona dayanarak milleti dinlemek. İşine geldiği gibi.
1140 SAYFA ARŞİVDE
Son yıllarda beş yüz bin kişi dinleniyor. Özel hayat felç. Herkes bundan yakınırken, son olarak “Beni de dinliyorlar” diye Başbakan Erdoğan feryat edince, Meclis’te Dinlemeleri Araştırma Komisyonu kuruluyor. O komisyonda nasıl sonuç alınır, bilinmez. Ama, dinlemeleri araştırmaya giden yolda, bir önceki komisyonun çalışmaları var ve o çalışma rafa kalkmış durumda.
O ve şimdiki komisyonda görev alan, bilişim teknolojisi alanında teknik bilgisi güçlü olan CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger konuyu özetliyor:
“Geçen yıl Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu olarak tam 1140 sayfalık doküman hazırladık. İçinde 158 öneri vardı. Yasa önerileri vardı. Dinlemelerin hukuki değil ama teknik yönlerini anlatan, yol gösteren önerilerle dolu. Teknik olarak her şeyi göz önüne serdik ancak 1140 sayfalık rapor şu anda rafta ve kimse ilgilenmiyor”.
Orada günümüz açısından çok tartışılan, hatta pek çok davayı etkilediği öne sürülen bir bulguya yer veriliyor:
Nefis Fransızca ve İngilizcesi, edebiyata hâkimiyeti yanında resme olan düşkünlüğü ön planda. Lozan’daki eğitimi İbrahim Çallı ekolü ile sürdürüyor. Hem kendi resim yapıyor, hem pek çok resim ve başka eşyalar armağan ediliyor. Armağanların tamamını Korutürk ailesi devlete bırakıyor, görev süresi bitince, Çankaya’dan ayrılırken tek birini bile almıyor.
Emel Hanım 98 yaşında hayata veda ediyor. O dönemde Cumhurbaşkanlığı Basın Sözcülüğü görevini yürüten Ali Baransel dünkü sohbetimizde “Tevazu sahibi, halkla kaynaşmış biriydi. Köşk’te herkesin derdiyle ilgilenir, bunların basına yansımasına izin vermezdi. İyi bir aileden gelmişti, eşine çok saygılıydı. Sohbetlerinde herhangi bir olay karşısında, politik görüş belirtmekten özellikle kaçınırdı” diyor.
Emel Hanım’ın ruhu şad olsun.
CHP’de 25 belge
CHP Parti Meclisi üyesi, bir zamanlar Bakan Ercan Karakaş dün hatırlatıyor:
“CHP ve SHP olarak biz bugüne kadar Kürt sorunu için tam yirmi beş belge hazırladık. Parti programlarında ya da özel çalışmalarda sorunu inceledik. O belgeler arşive kalktı, oysa pek çok öneri içeren metinlerdi. Şimdi o belgeleri değişen koşullar karşısında güncellemek gerek. Partide ciddi birikim var, onu değerlendirmek gerekiyor”.
Karakaş doğru söylüyor.
Oligarkların Kıbrıs macerası
Her üye, her makama aday olabilir. Her üye yatay ve dikey geçiş hakkına sahiptir. Önseçim şarttır. Her üye düşüncesini özgürce söyleyebilir, ancak parti disiplinine uymak koşuluyla.
CHP’de parti içi demokrasinin suyunu çıkaran pek çok üye var. Zaten üç partili buluştu mu aralarından biri kendisini acele genel başkan adayı olarak görüyor. “Benim partim” demek yerine, temel hastalık, “ego” öne çıkıyor.
Hepimizin hayatını belirleyecek sürece giriyoruz. O sürecin odağında yeni anayasa var. CHP’nin yeni anayasa çizgisinin netleşmesi gerekiyor. CHP Parti Meclisi yarın toplanıyor.
DEĞİŞİM ŞART
Oysa, ortada şu anda kimsenin itibar etmediği, AKP üyelerinin kendi kendilerine yazdığı, sade suya tirit bir rapor var. Bir buçuk yıla yakın zaman önce Uludere’de bizim güvenlik güçleri 34 yurttaşımızı bombalıyor ve henüz sonuç yok. AKP’nin diğer komisyon üyelerine bile göstermediği rapora, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök nefis bir araştırma sonucunda muhalefet şerhi yazıyor. İleride Uludere’yi yazacak olanlara tarihsel bir belge.
ÇELİŞKİLER
Uludere’de çelişkiler birbiriyle yarışıyor. Tayyip Erdoğan TV’de ve grubundaki konuşmada, “Orada ölenlere ikide birde sivil vatandaş diyoruz, terör örgütünün üyesi de sivildir. Ama o sivil görüntü altında teröristtir” diyor.
Buna karşılık, Mülkiye müfettişlerinin ön inceleme raporu tam tersine “Öldürülenlerin terör örgütüyle bağlantısı yoktur” diyor.
Aynı görüşü başka hükümet üyeleri de paylaşıyor, “Ölenler PKK’lı değildi” diyor.
ASELSAN İDDİASI
Bir zamanlar Türk-İş, DİSK ile birlikte Türkiye’nin önde gelen iki sendikal örgütünden biri olarak siyasal konularda, hele de işçi sorunlarında ağırlığı bulunan bir kurumdu.
90’ların ikinci yarısından sonra siyasal iktidarların bu iki büyük güce Hak-İş‘i katma çabası eksik değil. Hele de, 2000’li yıllarda Hak-İş’in iktidar desteği az buz değil.
Hak-İş bir yana, DİSK zaman zaman değişik konularda hâlâ görüşünü açıklıyor. Türk-İş ise, kolu-kanadı kırık, ne ses, ne nefes. Var mı sesini duyan? Oysa,
Başkan Mustafa Kumlu ile AKP yönetimi arasında, 2000’lerin başında su sızmıyor. Ama sular şimdi tersine akıyor.
YARGITAY DEVREDE
Türk-İş Genel Kurulu yapıldığında, Türk-İş’te işçinin gerçekten haklarını savunan, hükümete göz kırpmayan Sendikal Güç Birliği mahkemeye gidiyor. “Delege yapısı açısından genel kurulun sakat olduğunu” öne sürüyor.
Diyelim ki, yeni anayasa taslağı üzerinde dört parti değil, ama AKP ile BDP uzlaşıyor ve bir taslak getiriyor. Taslağı tartışmaya açmadan, sadece Anayasa’nın 175. maddesinin değiştirilmesi için adım atılacak.
175. madde Anayasa’nın nasıl değişeceğini içeriyor. Değişiklik için 330 oy şart. 330 yoksa, değişiklik yok.
Değişiklik oyu 330 ile 367 arasında ise, referandum şart. 367’yi aşarsa, referandum şartı kalkıyor.
TEK DEĞİŞİKLİK
Kulisteki rüyaya göre:
“Evet doğru, sansür saçmalık ama, gereklidir”.
Bu sözleri dünyada inanılmaz yankılar yaratıyor, arka arkaya suçlamalar ve onu yerin dibine geçiren eleştiriler, aradan bir yıldan fazla zaman geçmesinden rağmen, hâlâ dinmiyor.
Geçen yıl Nobel Edebiyat Ödülü, dünyanın en saygın edebiyat armağanı, Çinli yazar Mo Yan’a veriliyor. Stockholm’deki ödül töreninde, her ödül sahibi gibi, yapması gereken konuşmasını merakla bekleyenler tam bir hayal kırıklığına uğruyor. İfade özgürlüğünü savunması gereken bir yazar, açıkça rejimden yana tavır alıyor. Sansürü savunuyor.
Oysa, bu ödülün en önemli yönlerinden biri, geleneksel olarak rejim muhaliflerine verilmesi. İfade ve düşünce özgürlüğüne sahip çıkmak adına. Geçmişte bunun pek çok örneği var.
Ödül komitesi bu kez hataya mı düşüyor?
YAZARLAR BİRLİĞİ BAŞKANI
Romanlarında zaman zaman Çin yönetimlerini eleştiriyor olsa da, yaptığı konuşmalarda sürekli çelişkiye düşüyor. Örneğin, 1968’de yaşanan Çin Kültür Devrimi’ni eleştiriyor, ardından “O sırada ben de Kızıl Muhafızlar’dan biriydim, hatalar sonradan düzeltildi” diyerek arka çıkıyor.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda CHP’li Atilla Kart önceki gün bunu şöyle dile getiriyor:
“Biz burada bir anayasa taslağı üzerinde çalışıyoruz, ama iktidar İmralı görüşmelerinde anayasa üzerinde görüş alışverişinde bulunuyor. Bu olmaz, bize bilgi vermeniz gerekir”.
Bu sözlere iki itiraz geliyor. Biri BDP üyelerinden:
“Görüşmeler silahların susturulmasına yöneliktir, yeni anayasa ile ilgisi yok”.
İkinci itiraz AKP’li üye Mehmet Ali Şahin’den geliyor:
“Anayasa sadece burada görüşülüyor, başka yerde değil”.
YARGI-YÜRÜRLÜK
CHP’li üyeler ikna olmuyor. Bununla birlikte, anayasa çalışmalarının ilerlemesi için AKP öneride bulunuyor. “Anayasanın yargı ile ilgili maddelerini görüşelim”.