Bu koşul Münih’in Başkanı Hoeness’e iletiliyor. Futbol takımı Şanghay’da maç yapıyor, metro yapımı Alman firmasına veriliyor.
Bütün haftayı futbol yaşayarak geçiriyoruz. Sadece biz değil, Avrupa ülkeleri de aynı frekansta birleşiyor. Alman takımı Bayern Münih’in Başkanı Hoeness ise başka iş peşinde.
Hoeness Barcelona’yı zaferden zafere koşturan teknik direktör Pep Guardiola ile New York’ta buluşuyor. Guardiola buluşmaya hazırlıklı. Bilgisayarını açıyor ve “Bayern’nin nasıl bir sistemle oynayacağını” gösteriyor. Futbolcuların coğrafyasını çoktan öğrenmiş, onlara ne anlatacağını gayet iyi biliyor.
12 MİLYONDAN 400 MİLYONA
Guardiola’yı teknik direktör olarak Bayern’e kazandıran kulüp başkanı Hoeness, dünya futbolunda Pep kadar popüler olmasa da Almanya’da sözü dinlenen biri.
Bayern’de futbol oynarken dizindeki sakatlık nedeniyle 27 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalıyor. Futbolu bırakması, onu muhteşem bir kariyere doğru adım adım yaklaştırıyor.
Aynı kulüpte menajerlikle başlıyor, kısa süre sonra Bayern’in başkanı seçiliyor. Başkan olduğu yıl kulübün bütçesi 12 milyon Euro, 20 çalışan var. 33 yıl sonra bugün çalışan sayısı 500, kulüp bütçesi 400 milyon Euro.
Patlamanın ardından pek çok bakan olay yerine geliyor. Hepsi hep bir ağızdan, “Soruşturma açılmıştır, sorumlular en kısa sürede bulunacaktır” diyor. Dava devam ediyor.
Dört yıl önce İstanbul Davutpaşa’da patlama. Yirmi bir kişi ölüyor, yüz on altı kişi yaralanıyor. Patlamaya maytap üreten atölyenin sebep olduğu anlaşılıyor. Dava açılıyor.
Patlamanın ardından bakanlar ve pek çok yetkili olay yerine geliyor. Tüm yetkililer hep bir ağızdan, “Soruşturma açılmıştır, sorumlular en kısa sürede ceza görecektir” diyor. Sanıklar tutuksuz yargılanıyor, dava devam ediyor.
AH ŞU ÇADIRLAR
15 Ocak 2013’te Ceylanpınar Çadırkent’te yangın çıkıyor, üç çocuk ölüyor. Yetkililer olay yerine gidiyor, “Sorumlular en kısa sürede bulunacaktır” deniyor. Henüz bir haber yok.
Bu sözleri bizim bir amiralimize söyleyen yine bizim Enerji Bakanımız. Bugün değil, 2004 ya da 2005’te olsa gerek.
İstanbul’da uluslararası enerji konferansı. Yabancı bakanlar ve uzmanlar katılıyor. Yabancı bakanlar, bizim o günkü Enerji Bakanı ve sivil uzmanlar konuşmasını yaptıktan sonra kürsüye, o günkü rütbesiyle, Tuğamiral Cem Gürdeniz çıkıyor, parlak bir asker, o sırada Mayın Filosu Komutanı.
Konferansta tüm katılımcılar sivil, Mayın Filosu Komutanı ama, enerji konusunda o konferansta sunum görevi verilen tek asker o. Kürsüde selis bir İngilizce ile önündeki notlara bakmadan, asker değil de, sanki enerji uzmanı, müthiş bir analiz yapıyor.
Konuşması bitiyor, kürsüden inince, başta bizim bakan, yabancı bakanlarla birlikte Gürdeniz’i kutluyor, hatta yabancılar arasında, Türk usulü, yanaklarından öperek kutlayan bile var.
“Milli direniş kalesi: Sinop”. “Teröristlere adım attırmadık”. “PKK’ya geçit yok”. “Sinop görevini yaptı”.
Dehşet milliyetçi, aynı zamanda alarm veren başlıklar.
Üç ay önce Sinoplu Bülent Yalçın PKK ile mücadelede şehit düşüyor. Şehit asker Sinop’ta sevilen bir kişi. 35 bin nüfuslu Sinop’ta, cenazesine 50 bin kişi
katılıyor, çevreden gelenler var. Bülent Yalçın’ın ailesi Sinop’ta Öğretmenevi’nin tam karşısında oturuyor.
TSE, THY’yi yalnız bırakmıyor. Devletin kurumları eşgüdüm dahilinde, ortak çalışma yürütüyor.
Türk Hava Yolları’nın pek çok yere uçarken uygulamaya başladığı içki yasağına Türk Standartları Enstitüsü (TSE) başka bir açıdan katılıyor. Eskiden var olan ‘Helal Gıda Belgesi’ne şimdi “Helal Hizmet Belgesi” ekliyor.
TSE vurgulamayı ihmal etmiyor, uygulama gönüllülük esasına dayanıyor, zorlama yok. Zaten sınırlamaların hangisinde zorlama var ki, ama bir gün geliyor, ister al, ister alma, o uygulama genele dönüşüyor.
ÖLÇÜSÜ İSLAM
TSE “Helal Hizmet Belgelendirmesi” ile ilgili açıklamasında:
Geçenlerde bir pazar oraya gidiyorum, içki yok ne de olsa, Büyükşehir Belediyesi’ne ait. Kahvaltı zamanı. Bulaşık kaplar ortada öyle duruyor, üç-beş kişi oradaki mescitte namaz kılmak için herkesin kullandığı lavaboda abdest alıyor. Tipik Tahran manzaraları. Din ve temizlik dersleri nafile.
Belediyelere ait yerlerde içki yasağı çok önceden başlıyor. Onu lokantalara içki ruhsatı yasaklaması izliyor. İçkili lokanta sayısı hızla azalıyor, bazı içkili lokantalar genelev gibi şehir dışına atılıyor. Türkiye’nin her yerinde belediyeler eliyle.
Yetmez ama evet, ardından üniversite kampuslarına bira yasağı geliyor, YÖK eliyle. Üniversitelerde mescitler açılıyor. Cuma namazları törene dönüşüyor, Tahran manzaraları.
Fırsat buldukça Tayyip Erdoğan hemen her kürsüden “dindar ve muhafazakâr gençlik yetiştirileceğini” söylüyor. 4+4 bunun sistemi.
TERBİYE SEANSLARI
Yetmez ama evet, belediyeler ve YÖK’ü TRT izliyor. Şu ya da bu dizideki kadın-erkek ilişkilerinde olağan sahnelerin sansürü, olağan kıyafetlere getirilen yasaklar, hepimizin nasıl davranması, nasıl giyinmesi gerektiğini dayatıyor. TRT eliyle toplumu terbiye seansları. Bu tavrı diğer dinci kanallar destekliyor. Yasaklar olağan hale geliyor, yıllardır giyilen kıyafetler, kökleşmiş davranışlar garipsenir hale geliyor.
Yetmez ama evet, devreye Milli Eğitim Bakanlığı giriyor. İlk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin hem günlük, hem ulusal bayram kıyafetleri hizaya getiriliyor. Şort yasak, kolsuz bluz yasak. Madem Milli Eğitim, kitaplar ve şiirler de yasaklardan nasibini alıyor. Şiirde bira bize uymaz. Tahran manzaraları.
UÇ UÇABİLDİĞİN KADAR
O sahne belleklerde. Bir süre önce HÖH kongresinde, yılların lideri Ahmet Doğan’a (benimle sadece soyadı benzerliği) suikast girişimi var, tabanca ateş almıyor.
Kongrede Ahmet Doğan’ın farklı analizler içeren konuşmasında gözlerden kaçan bir nokta var. Girişi şöyle:
“Kafan o denli karışıyor ki, neler olduğunu bile izah edemiyorsun kendine.”
YÖNETİME TAŞ
Ahmet Doğan bu cümlesinden sonra Bulgar yönetimine taş atıyor:
Çeşitli partilerin üyelerini davet ediyorlar, geçen gün CHP milletvekili Atilla Kart’a Amerikalılardan gelen davet gibi. Bu davetler kişiye gelse de, görüşme parti adına yürütülüyor.
Kart da, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi olarak, partisi adına konuşuyor.
SİYASİ İKBAL
“Komisyon Meclis çatısı altında çalışıyor ancak, Başbakan çok müdahale ediyor, komisyonun verimini etkiliyor.
Oysa biz birilerinin siyasi ikbali ve yol haritası için çalışmıyoruz. Komisyona müdahale olmaz ise anayasa taslağı mayıs, en geç haziranda biter.”