Anayasa Uzlaşma Komisyonu önceki akşam Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında toplanıyor. CHP Milletvekili Atilla Kart’ın bu sözlerine, çok dikkat çekici, AKP’li üyeler itiraz etmiyor. Kabullenme pozisyonu.
Yeni anayasa çalışmaları şu tarihte bitsin, şu maddeler üzerinde şöyle anlaşmaya varılsın, kısmı çoktan geride kalıyor. Halka makul gelecek bir gerekçeyi bulmuş olsa, AKP bu komisyonu terk etmeye çoktan hazır. Tek hedefi var, “Başkanlık Anayasası”. Oysa, öyle bir rejim değişikliğine Türkiye hazır değil.
“Başkanlık” bizim için macera.
DEMOKRASİ DIŞI
Atilla Kart’ın “tek bir maddeyi değiştirmek” dediği madde, Anayasa’nın nasıl değişeceğini öngören 175. maddesi. AKP’nin hesabı şu. Zaten hazırladığı değişiklikte var bu.
Anayasa değişikliğinde halen gizli olan oylamayı açık oyla ve tek bir oylamada yapmak. Değişikliği 367 yerine, 330 oya indirmek. Sadece bu maddeyi değiştirerek, bütün anayasayı bu madde üzerinden değiştirmek.
Yeni bir anayasa yapılırken, her türlü demokratik kurala ters, fiili bir durum. Dünya anayasalar tarihinde benzeri yok.
HER ŞEY MÜMKÜN
İnsan hakları ihlallerine karşı İran Büyükelçiliği’ne siyah çelenk koymak suç. İzinli pek çok gösteri ve toplantılara katılmak suç. Hacı Bektaş Veli Anadolu Vakfı yemeğine katılmak suç. KESK ve diğer sivil toplum örgütlerine yönelik baskı ve gözaltıları protesto etmek suç. Uludere katliamı ile ilgili basın açıklaması yapmak suç. Değişik nedenlerle en az sekiz, on basın açıklamasına katılmak suç. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yürüyüşüne katılmak suç.
Bu ve buna benzer suçlamaları içeren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) iddianamesi 1.140 sayfa. Bir sendikal konfederasyon olan KESK’in sendikal faaliyetleri iddianamede suç sayılıyor. Adı üstünde sendika, ama sendikal faaliyeti suç.
KESK ile terör örgütü arasında bağlantı kuruluyor ve 72 kişi hakkında dava açılıyor.
DOKUZ AYDIR TUTUKLU
72 kişiden 28’i dokuz aydır tutuklu. Yarın ilk kez mahkeme karşısına çıkıyorlar. Mahkemeye çıkacak olanlardan biri de, Akil İnsanlar ekibine seçilen KESK Başkanı Lami Özgen.
KESK iddianameye itiraz ediyor, dikkat çeken noktalardan biri şu:
“İddianameye göre, Kürt siyasal hareketi içinde konuşulan çeşitli kelime ve kavramları kullanmak yasadışı örgüt üyeliği için yeterli kabul edilmiştir. Bu mantık kabul edilirse, BDP’ye oy veren üç milyon seçmenin örgüt üyeliğinden yargılanması gerekir. Bu iddianamede şiddete başvurmayan ve yasal sınırlarda mücadele veren Kürt sendikacılar hedeftir. Başka iddianamelerde Kürt siyasetçi, avukat, gazeteci ve öğrenciler hedeftir”.
Düğünden iki hafta sonra çocuğumuz olacağını öğrendik, mutluyduk.
Paramız yoktu, kuruş hesaplıyorduk, mutluyduk.
Birlikte ders çalışıyorduk, mutluyduk.
Politika yavaş yavaş benliğimizi sarıyordu, mutluyduk.
O ilk rujunu ancak otuz yaşında dudaklarına sürebilmişti, mutluyduk.
Biz el ele tutuşup, gözlerimiz dolu dolu, geçmişi birbirimize anlatırken, hasta yatağında “Beni hayatta çok mutlu ettin” dediğinde, onun hastalığına rağmen, mutluyduk.
“Kendimle Baş Başa” diye Türkçeye çevrilebilir Sovyetler’i yıkan adamın, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Gorbaçov’un son kitabı. 82 yaşına bastığı bu yıla kadar hayatını anlattığı kitabında, eşi Raisa çok önemli yer tutuyor.
RAİSA: BÜYÜK TALİH
Sendikacılar mı içerde ya da yargılanıyor, yurt dışından sorulduğunda, yanıt hazır, “onlar sendikal faaliyetten dolayı değil, terör örgütü üyeliğinden yargılanıyorlar”. Ezber böyle devam edip gidiyor.
LAMİ ÖZGEN
Akil İnsanlar listesine bakıyorum, biri var ki, dikkatimi en çok çekenlerden biri. KESK Genel Başkanı Lami Özgen. KESK, yani Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu.
Lami Özgen 1989’dan bu yana sendikacı. Halen yurt dışına çıkış yasağı var. Sendikal faaliyetlerinden dolayı hakkında pek çok dava açılmış, aklanmış, son olarak yine bir dava açılmış.
İKİ BAKAN
KESK, olağan olarak, pek çok sendikal faaliyete imza atıyor. Hepsi yasal, fakat AKP karşıtı eylemler.
Lami Özgen ile ilgili son davanın ilk duruşması gelecek hafta. Özgen ve sendikacı arkadaşları hakkında savcı “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla dava açıyor.
Özgen, hakkındaki iddianameyi Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e anlatıyor. İki bakan ezberlemiş gibi, aynı şeyleri söylüyor:
Yaklaşık bir buçuk yıl sonra, 21 Eylül 2012’de Deniz Kuvvetleri’ne mensup 36 amiral, 115 subay, 5 astsubay Balyoz davası kararlarıyla on üç-yirmi yıl arasında değişen ağır cezalara çarptırılıyor.
Amirallere suikast, Poyrazköy, Kafes, casusluk davalarıyla birlikte, sanık-tutuklu durumunda bulunan kabaca 250 denizci bu listeye eklendiğinde 400 seçkin denizcinin tasfiyesi söz konusu.
GÜRDENİZ’İN MEKTUBU
Halen Balyoz davasından tutuklu Amiral Cem Gürdeniz gönderdiği mektupta, bu özetten sonra şu tespiti yapıyor:
“Yaşanan durum Fransız İhtilali sonrasında Fransa donanmasının düştüğü duruma benziyor. Böylesine acımasız ve gözü kara tasfiyeler ancak ihtilallerde yaşanabilir.
(...) Söz konusu sahte davalar ile tasfiye edilenlerin yüzde doksanı kurmay, yurtdışı görevlerde bulunmuş, yüksek lisans eğitimi yapmış, Deniz Kuvvetleri’nin vurucu gücünü temsil eden Harp Filosu, Hücumbot Filosu, SAT, Deniz Hava ve Amfibi birliklerinde kritik kadrolarda görev yapan, beheri yarım milyar dolara yakın donanmanın en güçlü savaş gemilerinin komutan ya da komodorları arasında bulunuyordu.
(...) Yaşanan tasfiyeler sonunda net hedef, Türkiye’nin ve Cumhuriyet donanmasının bölgesel güç olmasının önlenmesidir”.
KOMUTAN KALMADI
Bütün Türkiye izleniyor, bütün telefon görüşmeleri takip ediliyor. Bazıları yargı kararıyla dinleniyor.
Cumhuriyet tarihinin en büyük skandallarından biri. Telefon dinlemelerinin normalmiş gibi kabul edilmesi ve bunun herkes tarafından bilinmesinin ardından ortaya şimdi de bu skandal çıkıyor.
Meclis’te dinlemeleri araştırmak üzere kurulan komisyon üyelerinden CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger haklı olarak feryat figân halde:
“Bütün Türkiye’de telefon trafiği olduğu gibi izleniyor, o trafik içinde Emniyet İstihbarat ya da MİT dinleme izni için mahkemelere başvurduğunda, yargıçlar hemen izin veriyor. Skandal içinde skandal bu. Mahkemelere dinleme için başvuran her MİT ve İstihbarat görevlisi anında bu izni alıyor”.
Bu mucizeye dün son nokta konuyor. Türkiye 2012’de 2.2 büyüyor. 8.5’lerden 2.2’lere çok hızlı bir düşüş, acı bir fren.
TÜİK ekonomik büyüme ile birlikte kişi başına düşen gelir rakamını da açıklıyor, 2012’de kişi başına düşen gelir 10 bin 504 dolar. Bir önceki yıla göre, gelir artışı sadece 38 dolar, bir dolar 1.80 TL kurundan, yaklaşık 66 lira 40 kuruşluk bir artış.
2012’de dolar milyarderlerimiz 44’e çıkarken, ki Japonya’daki milyarder sayısının iki katı, milletin geliri sadece 66 lira 40 kuruş artıyor.
Bu da, ekonominin kimler için uçtuğunu, kimler için mucize olduğunu gösteriyor.
DERVİŞ’İN PROGRAMI
AKP iktidara geldiği günden bu yana, ekonomide belli bir propagandayı yürütüyor: Ekonomik istikrar, yüksek büyüme hızı.
AKP’nin ekonomideki başarısı şu. 2002’de, bir önceki hükümet döneminde Kemal Derviş’in inşa ettiği ekonomik programı AKP ödün vermeden uyguluyor. Derviş’in o programı ekonomiyi krizden çıkaran bir program, AKP onu uyguluyor, istikrar denilen başarı burada.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’a gidiyor: “Akil adamlar heyeti kuralım”.
Cindoruk çok net: “Anayasa’ya aykırı olur”. Ve öyle bir heyet kurulamıyor. Bugün de Meclis Başkanı Cemil Çiçek bu yönde yöneltilen sorulara benzer karşılığı veriyor: “Meclis içtüzüğünü okusunlar, yok böyle bir şey”.
Yasa ya da Anayasa’yla çelişiyormuş, kimsenin umurunda değil. “Ben istersem olur” mantığı.
Akil adamlar önerisini son olarak ortaya atan Öcalan. O ne derse oluyor ya, iktidar da akil adamlar oluşturma çabasında.
KONUMU NEDİR
Akil adam ne iş yapar? Bilmiyoruz.
Akil adama hangi bilgiler verilecek, örneğin Öcalan’la görüşmelerin tutanakları verilecek mi? Bilmiyoruz.