“Amca, ben babamı çok özledim, onun tayinini başka yere çıkarır mısın?”Keşke çıkarabilse. Amcalar değil, başka büyükler o tayine izin vermiyor. Melis’in babası Balyoz tutuklusu 127 denizciden biri. “Babam burada çalışıyor” dediği yer, Hasdal Cezaevi. Üç yaşındaki Melis’e, dört, beş, altı yaşındaki o çocuklara anneleri öyle anlatıyor. Neyi, nasıl anlatacaklar ki.
Melis, Metin Feyzioğlu’na dert yanarken, babası org çalıyor, Teğmen Mehmet Ali Çelebi ile Keziban Merey’in nikâh töreninde.
AÇIK GÖRÜŞTE NİKÂHÜç gün önce Hasdal’daki nikâh töreni her anıyla hüzünlü, yine de inat dolu.
Teğmen Çelebi ile hemşire Merey duruşmalar sırasında tanışıyor. Pek çok yurttaş dayanışma ve yurtseverlik adına duruşmaları izliyor. Keziban Merey onlardan biri.
Nikâh “Açık Görüş” yerinde kıyılıyor. Nikâhta Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, avukat Celal Ülgen, İlker Başbuğ’un eşi Sevil Başbuğ ile birlikte tutuklu 127 denizci ve onların eş ve çocukları var.
Marmaray ve türbanlı milletvekilleri davulu çalınırken, önceki gün Meclis’te bir komisyonda çarpıcı bir yasa önerisi kabul ediliyor. Önerinin adı, her zamanki gibi, bir şey ifade etmiyor: “Kamu İhale Kanunu’nun 22. Madde (i) Bendinde Değişiklik Önerisi”. Öneriye göre:
“Cumhurbaşkanlığı seçimi, anayasa referandumu, yerel ve genel seçimlerde kullanılacak oy pusulaları ile zarflarının basımı ve alımı ihale yasası dışına çıkarılıyor”.Durup dururken, ne alaka?
KOMİSYONA BAK
1- Öneri “Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda” görüşülüyor. İhale Yasası olduğu için olsa gerek. Öneride on üç AKP milletvekilinin imzası var, hiçbiri bu komisyonun üyesi değil.
2- AKP kentsel dönüşümde olduğu gibi, şimdi de oy pusulası ve zarflarının basımını istediği şirkete ihalesiz verebiliyor. Komisyon üyesi, CHP milletvekili Sakine Öz açıklama yaparak, “Hangi şirket zengin edilecek” diye soruyor.
3- Sakine Öz komisyonda ihalesiz verilmesinin nedenini soruyor, yanıt düşündürücü, “Zaman kaybı, seçimlere yetişmeyebilir”. Yerel seçimlere daha beş ay var, hangi zaman kaybı, ne, nasıl yetişmeyecek?
SİYASİ SENARYO
“İçtüzük buna engel, gelemez”.Buna karşılık, AKP’li üç kadın milletvekili Meclis’e türbanla gelmek istediğinde, “İçtüzükte engel yok, gelebilirler”. Meclis İçtüzüğü 56. maddesinde kural şu:
“Bayanlar tayyör giyer”. Pavey’e itiraz bundan dolayı. Başka bir tanımlama yok. Ancak, buna karşılık, kıyafetle ilgili Meclis geleneği var. AKP bu geleneği türbanla bozarak, kendi tabanına bir selam daha yolluyor, tam bir yeni dayatma.
CHP’de bu oldubitti karşısında farklı sesler çıkıyor. Kürsü işgali ile sakin tavır arasında, iki uçta gidip gelen sesler.
1- AKP türban oyununu seçimlerde kullanmayı amaçlıyor. O nedenle, kürsü işgali gibi gürültülü eylemler doğru değil.
2- Türkiye’de kadınların yüzde 65-70’inin başı örtülü, türbanlı oranı yüzde 20 dolayında. CHP bu oranları dikkate almalı.
3- AKP adım adım hegemonya kuruyor. Bunu sadece klasik laiklik reçetesi ile bozmak mümkün değil. Mesele bu.İktidarının sonraki yıllarında laikliğin kalesi Mustafa Kemal ilk Meclis’i 1920’de bir cuma günü, dualarla açıyor. 1923’te Cumhurbaşkanı seçildiği oturumda, yemin ettikten sonra Meclis kürsüsünden okunan duaya, milletvekilleri topluca “Amin” diyerek katılıyor.Ama, o ilk Meclis tarihe en demokratik ve laik Meclis olarak geçiyor. Demek laiklik kürsü işgali ve gürültüyle korunmuyor.
Sosyalist Enternasyonal’de Gezi
AÇILIŞ
Dinlenme listesinde adı var, ama peşine düşmüyor.
Dünyayı sarsan dinleme krizi Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) elemanı, eski CIA ajanı Edward Snowden’ın itirafı ile başlıyor. İtirafa göre:
“NSA diplomatik temsilciliklere kapalı devre kamera yerleştiriyor. Ayrıca, aynı yerlerin bilgisayar ağlarına casus program indiriyor. Bu programla bilgisayarlara giriyor, elektronik posta ve yazışmaları izliyor”.Modern casusluk. Sadece düşmana karşı değil, dostlara karşı da.
İLK FOYASI
NSA Amerikan Başkanı Truman tarafından kuruluyor.
NSA’nın ilk foyası 1960 yılına rastlıyor. O zaman kırk ülkede haberleşmeyi izlediği ortaya çıkıyor. Önceleri diplomatların ve askerlerin şifreli telsiz görüşmelerini dinliyor, sonraları uluslararası sivil telefon görüşmelerini de hedefleri arasına alıyor.
EMEKLİ MAAŞ DAVASI
Yıllık bütçesi 3.6 milyar dolar, personel sayısı yirmi ile elli bin arasında değişiyor. Amerikan büyükelçiliklerinde yürüttüğü çalışma dışında, dost ülkelerin topraklarında ve fakat ev sahibi ülkelerin denetimi dışında faaliyet gösteriyor, askeri üslere yerleşiyor. “Özel şirket” görüntüsü altında.
29 Ekim 1923 günü salon yine ışıl ışıl. Abdurrahman Şeref Bey yasa önerisini yorumluyor:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dedikten sonra, kime sorarsanız sorun, bu Cumhuriyet’tir. Ama, bu ad bazılarına hoş gelmeyecekmiş, varsın gelmesin”. (Turgut Özakman, Cumhuriyet Türk Mucizesi, s. 339)
Bazılarına hâlâ hoş gelmiyor ama, oturdukları koltukları Cumhuriyet’e borçlu olduklarını unutuyorlar.
Hindistan hapishaneleri çiçeklerle süsleniyor. İngilizlerin hapse attığı özgürlük lideri Nehru ve arkadaşları Türk Kurtuluş Savaşı’nı zafer çığlıklarıyla kutluyor.
Asya ve Afrika’nın bütün Müslüman toplulukları şenlikler düzenliyor, Mustafa Kemal’in fotoğrafları sömürge ülkelerde bağımsızlık ve özgürlük simgesi olarak dalgalanıyor.
ANMAYA DEĞMEZ
Buna karşılık Batı’da, Cumhuriyet’in ilanına kadar, özellikle İngilizler küçük gördükleri Türkleri “Adlarını bile anmaya değmez” olarak niteliyor. (Semih Vaner, 21. Yüzyıla Girerken Türkiye, s. 47).
Bir başka kulüp kurulacak, Münir Bey acele kurucu üyelerden biri. Ya da Şefik Bey benzer görevle işbaşında.
Futbol kulübü şart değil, Avrupalı diplomatların buluşacağı Cercle D’Orient’nın kuruluşu sırasında orada siyasal konuşmaları II. Abdülhamid’e haber vermesi için üyeler arasına Yaver Paşa da giriyor.
Sivil toplum örgütleri ya da futbol kulüpleri Abdülhamid’in kendi iktidarı açısından tehlikeli bulduğu ve en çok ürktüğü alanlar. Oralara eski deyimle, “jurnalci”, günümüz diliyle, “muhbir, istihbarat elemanı” yerleştirmek, iktidarını sağlam tutmak adına, zorba padişah II. Abdülhamid’in önde gelen girişimlerinden. İstihbarat ve jurnalcilik en gözde iş.
“Her yerde fesat emellerin yayılması, hatta Fransa Devrimi ile Sırbistan’da çıkan karışıklık bu cemiyetlerin ürünü olarak kabul ediliyor”. (Orhan Koloğlu, Curnalcilikten Teşkilatı Mahsusa’ya, s. 54)
Demek ki neymiş, kulüpler ve taraftarlar hep göz önünde tutulacakmış. Bunu bir yerlerden hatırlıyorum.
SAVAŞTA KURULUYORİttihat Terakki döneminde devletin istihbarat örgütü Teşkilatı Mahsusa, Milli Mücadele’de Karakol adını alıyor, Cumhuriyet ile birlikte önce Milli Amele (Fiilere) Hizmet (MAH), sonrasında Milli Emniyet ve nihayet Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT).
- Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı’na yeniden aday olur mu?- Kazanılmış bir ihaleyi iptal etmek serbest piyasa ekonomisi ile bağdaşıyor mu? (Koç Grubu’nun iptal edilen gemi ihalesi kastediliyor).
- İhalelerde ölçü ne?- Büyüyen cari açık ekonomi için her geçen gün daha büyük bir tehdit oluşturuyor, hükümet bu açığı kapatmak için hangi önlemi alıyor?- Yargı ne kadar bağımsız çalışabiliyor, hükümet yargıya nasıl baskı yapıyor?- Medya üzerindeki hükümet baskısının boyutları nereye kadar uzanıyor?”.Bunlar Obama yönetiminin Türkiye’de olup bitenleri yakından izleyenlere yönelttikleri sorular.
MEDYA UYANDIRDIObama yönetiminin AKP iktidarına bakışında kritik viraj Erdoğan’ın medyaya otoriter baskısı.
O baskının medyanın her alanında ve her anlamda yoğun ve yaygın bir hal alması Amerikan yönetiminin Erdoğan’a sırtını dönmesinde büyük rol oynuyor. Patronlara, gazetecilere, yazılara, haberlere, hatta sorulan sorulara ve kılık kıyafete müdahalesi Washington’da bardağı taşırıyor.
Türkiye’yi İslam dünyasında rol modeli olarak gören ve bunu Ortadoğu’ya her fırsatta öneren Amerika Erdoğan’a artık eskisi gibi güvenmiyor. Sorulardan belli, her soru aynı zamanda eleştiri içeriyor.
Amerika ile canım cicim ayları geride kalıyor.
Yirmi yıl önce, 1993, Diyarbakır’ın Lice ilçesi. Dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın tek kurşunla şehit ediliyor. Orada kalmıyor, çıkan olaylarda on altı kişi ölüyor.
Cinayetin ardından Mehmet Turcan yakalanıyor, “olayları organize ettiği ve olaylara katıldığı” gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm oluyor. Yirmi yıldır hapiste. Binlerce benzer olaydan biri. Hayır, değil. Yirmi yıl öncesinin devamı üç gün önce geliyor. Müthiş bir gelişmeyle.
YENİ İDDİANAME
Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi tam zamanaşımına uğrayacakken, zamanaşımına bir gün kala, yeni bir iddianame yazılıyor, yeni bir soruşturma açılıyor.Yeni hazırlanan iddianamede o dönemde Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası isteniyor. İddianameyi faili meçhul cinayetlere bakan Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun hazırlıyor. İddianame Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul ediliyor.
Binlerce sıradan olaydan biri. Hayır, değil.
ADI YOK
İddianamede Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ “taammüden öldürme, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” ile suçlanıyor. Yirmi yıl sonra gelen farklı bir iddianame. Hem de çok farklı: