Paylaş
Bir başka kulüp kurulacak, Münir Bey acele kurucu üyelerden biri. Ya da Şefik Bey benzer görevle işbaşında.
Futbol kulübü şart değil, Avrupalı diplomatların buluşacağı Cercle D’Orient’nın kuruluşu sırasında orada siyasal konuşmaları II. Abdülhamid’e haber vermesi için üyeler arasına Yaver Paşa da giriyor.
Sivil toplum örgütleri ya da futbol kulüpleri Abdülhamid’in kendi iktidarı açısından tehlikeli bulduğu ve en çok ürktüğü alanlar. Oralara eski deyimle, “jurnalci”, günümüz diliyle, “muhbir, istihbarat elemanı” yerleştirmek, iktidarını sağlam tutmak adına, zorba padişah II. Abdülhamid’in önde gelen girişimlerinden. İstihbarat ve jurnalcilik en gözde iş.
“Her yerde fesat emellerin yayılması, hatta Fransa Devrimi ile Sırbistan’da çıkan karışıklık bu cemiyetlerin ürünü olarak kabul ediliyor”. (Orhan Koloğlu, Curnalcilikten Teşkilatı Mahsusa’ya, s. 54)
Demek ki neymiş, kulüpler ve taraftarlar hep göz önünde tutulacakmış. Bunu bir yerlerden hatırlıyorum.
SAVAŞTA KURULUYOR
İttihat Terakki döneminde devletin istihbarat örgütü Teşkilatı Mahsusa, Milli Mücadele’de Karakol adını alıyor, Cumhuriyet ile birlikte önce Milli Amele (Fiilere) Hizmet (MAH), sonrasında Milli Emniyet ve nihayet Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT).
27 Temmuz 1914’te Avusturya/Macaristan ile Sırbistan arasındaki savaşla birlikte Birinci Dünya Savaşı başlıyor. 1 Ağustos’ta Almanya-Rusya savaşı başlıyor. 2 Ağustos’ta Osmanlılar Almanya ile anlaşma imzalıyor. 10 Ağustos’ta İngilizlerin kovaladığı, daha sonra Yavuz ve Midilli adını alacak iki Alman savaş gemisi, ki Rusya’yı bombalıyor, Marmara’ya sığınıyor.
İşte, o arada 5 Ağustos’ta Enver Paşa liderliğinde Teşkilatı Mahsusa kuruluyor. (Orhan Koloğlu, agk, s. 98) İttihat Terakki’nin istihbarat örgütü.
İNTERNET YERİNE TELGRAF
Öncesinde Posta Telgraf Müdürü iken, sonradan Sadrazam Talat Paşa Osmanlıda tüm haberleşme sistemine el koyuyor. Abdülhamid’in jurnalci ağı telgraf sayesinde çöküyor.
Telgrafçılık olağanüstü örgütsel faaliyete dönüşüyor, Hatta, “1908 İkinci Meşrutiyet dünyada telgrafla gerçekleştirilen ilk devrim” olarak anılıyor. (Orhan Koloğlu, agk, s. 62)
Merkezinin nerede olduğu bilinmeyen İttihat Terakki’nin telgraf sistemi Osmanlı’da olup bitenlerden halkı anında bilgi sahibi kılıyor, diktatörlük altında ezilen halkın örgütlenmesine önderlik ediyor.
Yüz yıl önce telgraf, yüz yıl sonra sosyal medya. Aynı işlevi görüyor. Sosyal medyadan ürkmek boşuna değil.
ŞİDDETLİ SANSÜR
Abdülhamid jurnalciliği paraya dayanıyor. O zorba padişaha hizmet veren yerli ve yabancı jurnalciler bir kese altın, iki kese altın karşılığında doğru yanlış her türlü haberi uçuruyor. Yeter ki, padişahımız efendimiz iktidarını korusun.
Zorba padişaha jurnalcilik yapanlar arasında gazeteciler de var. Orhan Koloğlu, Asaf Tugay’ın Abdülhamid’e jurnalcilik yapanları anlattığı İbret isimli kitabına dayanıyor:
“Tugay’ın listesinde yirmi dokuz gazeteci var. Basında çalışanların son derece sınırlı olduğu bir dönemde bu sayı, bütün önde gelenlerin jurnalcilik yapıyor olmasa da, Yıldız Sarayı’na bağlı olduklarını göstermeye özen gösterdiklerini kanıtlamaktadır. Sansürün en şiddetli olduğu dönemde yaşamlarını sürdürebilmeleri için başka çare yoktu”. (Orhan Koloğlu, agk, s. 50)
Ne yazık ki, zorba padişaha hizmet eden o gazetecilerin isimleri yok. Boşuna demiyorlar, tarih tekerrürden ibarettir diye, tarih ibret doludur diye. Alın size karşılaştırmalı ibret için bol malzeme. Yüz yıl önce, yüz yıl sonra.
Not: Bu yazıda Orhan Koloğlu’nun “Curnalcilikten Teşkilatı Mahsusa’ya” isimli kitabından yararlandım. İstihbarat örgütlerinin tartışıldığı günümüzde bu nefis araştırma geniş bir pencere açıyor. Koloğlu’nu kutluyorum.
Paylaş