Sorsa da Tayyip Erdoğan bildiğini okuyor. Resmi açıklamalarda var, Putin’e en az üç kez “Bizi Şanghay Beşlisi’ne alın” diyor.
Arada bizim diplomatlara Çin’in verdiği özel bilgi var, “Sizin Başbakan çok istiyor ama Ruslar istemiyor”. Bunca geri çevrilmeye rağmen, ısrar hâlâ sürüyor.
ŞİÖ’NÜN AMACI1996’da Çin, Rusya, Tacikistan, Kazakistan, Kırgızistan’la ilk kez Şanghay’da toplandığı için “Şanghay Beşlisi” denilen örgüt, 2001’de kuruluyor. Özbekistan’la sayı altıya yükselince“Şanghay İşbirliği Örgütü” (ŞİÖ) adını alıyor. Amacı şu:
Öncelikle Amerika’ya, genelde Batı’ya karşı güvenlik paktı. Petrol, doğalgaz ve su üzerinden ekonomik işbirliği. Gelişirse, ileride NATO gibi savunma paktı, AB gibi siyasi ve ekonomik işbirliği, OPEC gibi petrol karteli oluşturmaya aday.
ŞİÖ’NÜN SEFALETİAB’ye alternatif olarak ŞİÖ’ye üye olmaya kalkmak demokrasiye vedadan başka bir şey değil. Şu sefalete bakın:
Çevre düzenlemeleri. Sanayileşmeye giden yol bu “tesislerin” sonucu. Surlarda burç onarımı. “Tesis” dediğin surlara bayrak çekerek olur zaten.
Altgeçitler, hibe destek programları, köprü kavşak düzenlemeleri, kredi faiz destekleri, trafo merkezi, kooperatif destek projeleri. “Tesislerin” tam göbeğindeyiz.
Bilenler bilmeyenlere söylesin, AKP sözlüğünde bunlar “tesis” diye geçiyor. Hepsinin ortak başlığı “Açılışa hazır yatırımlar”. Faiz desteği de, burç onarımı da, kooperatiflere destek ve diğerlerinin hepsi “açılışa hazır yatırımlar ve tesis”. Tam 1318 tesis açılışa hazır. Resmi listede öyle yazıyor.
ERDOĞAN AÇTI
Geçen cumartesi ve pazar Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a hazır gelmişken, bölgede adı geçen 1318 tesisi açıyor.Haksızlık olmasın, açılan “tesisler” arasında kültür evi, birkaç okul, lojman, tarımsal ve hayvansal ürün işleme ve pazarlama merkezi gibi yerler de var.
Tesisin Türkçesi “kurum ve kuruluş”. Fabrika ya da en basitinden atölye gibi. En azından beş-altı kişinin çalıştığı, herhangi bir maddenin üretildiği yerler. “Yeni açılan tesis” olduğuna ve 1318 tane olduğuna göre, en azından yedi-sekiz bin kişiye yeni iş sahası açılmış olması gerek. Ne var ki, “1318 tesisle birlikte şu kadar kişiye iş sağlandı” diye bir laf yok. Ama “1318 tesis açılışı” var.
“AKP Propaganda Merkezi” faaliyette. Faiz desteğini, kredi hibesini, arazi toplulaştırmasını “tesis” diye yutturma denemesi. Tayyip Erdoğan da, TV’lerde canlı yayınla “1318 tesis açılışıyla” ilgili nutukları patlatmakta zaten gecikmiyor.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya sorular yöneltiyor. Avcı tam yanıt verebiliyor mu, orası tartışmaya açık. Bakanlar Kurulu’nda dershaneler tam 4.5 saat konuşuluyor.
Daha sonra özel sohbette, bir iddiaya göre, Nabi Avcı şöyle söylemiş olabilir mi:
“Dershaneleri kapatan Milli Eğitim Bakanı olarak tarihe geçmek istemem. Zamana yaymaya çalışıyorum ama Başbakan sıkıştırıyor”.
BAŞKA BAKANLAR
Aynı kabine toplantısında, yine iddialara göre, Adalet Bakanı Sadullah Ergin yasal ihtimali vurguluyor:
“Dershaneleri kapatırsak, Anayasa Mahkemesi’nden dönebilir. Olmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönebilir”.
Diyarbakır’da ya da Erbil’de özel sohbetlerde Barzani PKK ve BDP’lilere hep bu telkinde bulunuyor.
Amerika’da ağırlandıktan sonra Barzani’nin kendine güveni geliyor:
Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den toprak alarak, bu ülkeleri bölerek bir Kürdistan değil ama daha çok Irak’ta kurulacak bir Kürdistan’ın başkanı olmayı amaçlıyor. “Türkiye bölünecek” tezlerine karşı bir durum.Barzani Türkiye’deki Kürtlerin Türkiye’de kalmasından yana. Sözleri ve tavrı bu yönde. Bu demek değil ki, PKK’yı Türkiye’ye karşı elinde koz olarak tutmasın. Tutacak ama “Uzakta kal sevgilim, aşkın bana yeter” şarkısıyla.
YERİNİ KORUMAK
Barzani istemiyor, çünkü:
1- Türkiye’deki Kürtleri, bir anlamda PKK’yı yanına alarak, devlet başkan olmak istemiyor. Dünyadaki yerini korumak adına. Kimsenin toprağını çalmaya kalkmadan, o zaman kendisinin bile ne olacağı belli değil, Kuzey Irak’ta zaten var olan bölge yönetimini devlet düzeyine çıkarmak ona daha akılcı geliyor. Muhtemelen Amerika da öyle düşünüyor.
Elli yıl sonra Barzani Diyarbakır’a geldiğinde, Pehlevi’nin tersine ellerini ovuşturuyor, “İyi ki bizim petrolümüz var”.Diyarbakır’daki görkemli karşılanmaya Barzani’nin kendisi bile şaşırıyor. Sadece Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı olduğu için değil, PKK’nın ona ait topraklarda barınması da değil ve de petrol sahibi olduğu için. Hem Kürt lideri, hem petrol efendisi.
PKK’nın nesi var? Silahı var, petrolü yok.
ARTIK DIŞ GÜÇLER
Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununu çözmek için Barzani’yi kucaklaması Cumhuriyet’in temel dönüşümü anlamında.
Cumhuriyet doksan yıl Kürt sorununda feodallerle işbirliği yapıyor. Buna karşı, Tayyip Erdoğan dış güçlere bağımlı biriyle işbirliğine gidiyor. Kürt sorunu çözümüne dış güçleri artık fiilen ortak ediyor.Asıl tarihsel dönüşüm bu. Asıl tehlikeli
olan bu.
Barzani Diyarbakır’a gelmeden bir gün önce Sırrı Süreyya Kandil’e gidiyor. Farklı bir hesap yok, aynı güne rastlıyor, BDP ne zaman İmralı ile görüşse, ertesinde mutlaka Kandil’e gidip, İmralı-Kandil ekseninde son durumu değerlendiriyor.
İmralı sonrasında yine Kandil’e giderken, Barzani’nin adamları Sırrı Süreyya’ya küçük oyunlarla güçlük çıkarıyor. BDP’ye, bir adım ötesi PKK’ya, hatta Öcalan’a üstünlük gösterisi gibi.
Barzani Diyarbakır’a geldiğinde, Öcalan adını ağzına son anda alıyor. Sırrı Süreyya CNN Türk’te bunu açıkça eleştiriyor.
ROJAVA
Diyarbakır’a Barzani’nin gelişi kırk gün, kırk gece süren düğünler gibi. Davul, zurna, övgü, hatta altın, bir propaganda şahikası. Buna rağmen, BDP kırık, Barzani ile görüş ayrılığı var. İki noktada.
1- Rojava coğrafi olarak, Halep ve çevresi, anlamı ise, Batı Kürdistan. PKK’nın uzantısı PYD burada özerk bölge, ulusal meclis ilan ediyor. Önemi şu, Suriye ile ilgili uluslararası görüşmelere PYD’nin katılma ihtimali doğuyor.
Zulüm, zalim, firavun, şeytan lafları havada uçuşuyor. AKP ile cemaat boğaz boğaza. İktidar yandaşı gazeteler cemaatin organı Zaman gazetesine hücum üstüne hücum tazeliyor.
Zaman’ın dünkü manşeti Fethullah Hoca’nın mayıstaki ziyareti sırasında Bülent Arınç’a söylediği sözün aynısı:
“Böyle bir yasa darbe döneminde bile uygulanmadı”.
Buna karşılık, AKP yandaşları cemaati suçlama yarışında. Sabah’ın manşeti: “Dershaneler için kara propaganda”. Star’ın başlığı: “Hedef kaliteli ve daha eşit eğitim”. Yeni Şafak’taki manşet: “Dershane yalanı”.
‘İKTİDARI PAYLAŞMAM’
O konuşurken sahnedeki geniş ekrana iki resim yansıyor.
“Gönüllü delege” başlığı altında iki resim. Biri Arınç’ın bugünkü fotoğrafı, diğeri sekiz-dokuz yaşlarındaki Bülent.Bülent Arınç gönüllü delege,
onun himayesinde dün İstanbul’da
“1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi” toplanıyor. Hem Arınç’ı, hem kongreyi izlemek üzere dün
ben de kongrenin düzenlendiği Lütfi Kırdar Salonu’na gidiyorum.
Kongre ilginç. Çocuk ve medya ve AKP iktidarı. Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasına ihtar çekildikten sonra, çocuk-medya bağlamında AKP, acaba bu kez çocuklara ne hazırlıyor, onu görmek açısından kongreye gidiyorum.