Paylaş
Marmaray ve türbanlı milletvekilleri davulu çalınırken, önceki gün Meclis’te bir komisyonda çarpıcı bir yasa önerisi kabul ediliyor. Önerinin adı, her zamanki gibi, bir şey ifade etmiyor: “Kamu İhale Kanunu’nun 22. Madde (i) Bendinde Değişiklik Önerisi”. Öneriye göre:
“Cumhurbaşkanlığı seçimi, anayasa referandumu, yerel ve genel seçimlerde kullanılacak oy pusulaları ile zarflarının basımı ve alımı ihale yasası dışına çıkarılıyor”.
Durup dururken, ne alaka?
KOMİSYONA BAK
1- Öneri “Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda” görüşülüyor. İhale Yasası olduğu için olsa gerek. Öneride on üç AKP milletvekilinin imzası var, hiçbiri bu komisyonun üyesi değil.
2- AKP kentsel dönüşümde olduğu gibi, şimdi de oy pusulası ve zarflarının basımını istediği şirkete ihalesiz verebiliyor. Komisyon üyesi, CHP milletvekili Sakine Öz açıklama yaparak, “Hangi şirket zengin edilecek” diye soruyor.
3- Sakine Öz komisyonda ihalesiz verilmesinin nedenini soruyor, yanıt düşündürücü, “Zaman kaybı, seçimlere yetişmeyebilir”. Yerel seçimlere daha beş ay var, hangi zaman kaybı, ne, nasıl yetişmeyecek?
SİYASİ SENARYO
Palas pandıras böyle bir yasa ve verilen yanıtlar akla başka siyasi ihtimalleri getiriyor.
Yeni anayasa için partiler uzlaşamıyor. Tayyip Erdoğan süre veriyor, “Aralığa kadar biterse biter, yoksa biz çaresine bakarız” diyor. Biliniyor ki, AKP kendi yaptığı anayasayı BDP ile anlaşarak Meclis’ten referandumu sağlayacak çoğunlukla geçirmeyi tasarlıyor. Bir senaryo olmak üzere:
1- AKP pat diye, yerel seçim öncesi ya da yerel seçimle Cumhurbaşkanlığı seçimi arasında anayasa referandumu düşünüyor mu? O siyasi hengâmede oy pusulası ihalesi ile kim uğraşır? Evet, zaman yetmeyebilir.
2- Siyasi takvim değişebilir, genel seçime gidilebilir. Kim oy pusulası ihalesi ile uğraşır? Evet, zaman yetmeyebilir.
3- Seçmen sayısını çok aşan oy pusulası basılabilir mi? Bunu kim denetler? Zamandan bağımsız, hayati bir etken.
Sadece şu şirketlere avanta sağlamak mı, yoksa farklı siyasal senaryolar mı? Kimse ilgilenmiyor ama durup dururken düşündürücü bir adım.
Orgeneral Özel’e sitem dolu mektup
“18 Ekim 2013 günü Mamak’a gelen muvazzaf personelin eline bir kâğıt parçası tutuşturulmuş, üzerinde ‘Üzgünüz, hukuka saygılıyız, TSK olarak ailelerinizle ilgileniyoruz’ gibi ifadeler var.
1. Bize gelenler kendi isteğiyle değil görevlendirildikleri için gelmişler. Onların yerinde olmak istemezdim. Düşünsenize, bayram günü aileni evde yalnız bırak, cezaevine gel ve karşındakini dinliyormuş gibi yaparak gününü harca.
2. Aman yanlış bir şey söylemesin diye, gelenlerin de ellerine kâğıt parçası tutuşturuluyor. İşin acı tarafı görevlendirilenler bundan rahatsız değillerdi”.
Balyoz’dan tutuklu subayların tepkileri dinmiyor. Son olarak Deniz Kurmay Albay Kerem Eren, Deniz Kuvvetleri Komutanı ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e mektup gönderiyor. Eren’in mektubunda yer alan bu ifadeler her şeyi anlatıyor. Mektubun devamı özetle:
“Sayın Komutanım, Birleşmiş Milletler bile haksız yere tutuklu olduğumuzu tespit etti. Ancak biz, sizi ve Türk Milleti adına görev yapan diğer kamu görevlilerini ikna edemedik. ‘Dayanın, az kaldı, sizin suçsuz olduğunuzu biliyoruz’ haberlerini bize gönderirken, cezamız onandı”.
Deniz Kurmay Albay Kerem Eren on iki yıl ceza alıyor. Sitem dolu mektup devam ediyor:
“Yaptığınız basın açıklaması birileri için tatmin ediciydi, bizim için ise hayal kırıklığı. Sizden tek beklentimiz, silah arkadaşlarınızın suçsuzluğuna inandığınızı beyan ederek, bize sahip çıktığınızı göstermenizdi. Bunu bile bize çok gördünüz. Sizin veremediğiniz desteği halkımız veriyor”.
Eren mektubunda komuta kademesi yerine “Pardon, kamu görevlileri” deyimini kullanıyor ve:
“Diri diri toprağa gömüldük. (...) Siz, emirlerinizi harfiyen yerine getiren insanları, nifak tohumu sokmakla itham ediyorsunuz. (...) Tüm kamu görevlileri olarak, vicdanınız rahat bir şekilde uyuyabiliyor musunuz?”
Eren’in mektubunda aktardığı ailesi ve oğlu ile ilişkilerine dönük dram, o insani boyut, herkesin boğazına takılır.
Paylaş