Paylaş
Yirmi yıl önce, 1993, Diyarbakır’ın Lice ilçesi. Dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın tek kurşunla şehit ediliyor. Orada kalmıyor, çıkan olaylarda on altı kişi ölüyor.
Cinayetin ardından Mehmet Turcan yakalanıyor, “olayları organize ettiği ve olaylara katıldığı” gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm oluyor. Yirmi yıldır hapiste. Binlerce benzer olaydan biri. Hayır, değil. Yirmi yıl öncesinin devamı üç gün önce geliyor. Müthiş bir gelişmeyle.
YENİ İDDİANAME
Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi tam zamanaşımına uğrayacakken, zamanaşımına bir gün kala, yeni bir iddianame yazılıyor, yeni bir soruşturma açılıyor.
Yeni hazırlanan iddianamede o dönemde Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası isteniyor. İddianameyi faili meçhul cinayetlere bakan Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun hazırlıyor. İddianame Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul ediliyor.
Binlerce sıradan olaydan biri. Hayır, değil.
ADI YOK
İddianamede Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ “taammüden öldürme, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” ile suçlanıyor. Yirmi yıl sonra gelen farklı bir iddianame. Hem de çok farklı:
1- Yirmi yıl önceki iddianamede Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ’ın isimleri yok. Neden yok? Şimdi nasıl var? Mahkeme karar verecek.
2- Yirmi yıl sonra, zamanaşımına bir gün kala gelen iddianamede ise yirmi yıldır hapis yatan Mehmet Turcan’ın adı yok. Neden yok? Mahkeme karar verecek.
İlginç ötesi, garip bir durum.
ÇOK SORU VAR
Adı olmadığına göre:
Mehmet Turcan yirmi yıldır boşu boşuna hapis yatmış olabilir mi? Eğer öyle ise bu adalet mi? O yirmi yılın geri gelmesi mümkün değil, bir hayat çürümüş, hesabını kim verecek? Mahkeme karar verecek.
Şimdi iki subayın adı olduğuna göre:
Yirmi yıl neden bekleniyor? İki subay yirmi yıl korunmuş olabilir mi? Son anda nasıl oluyor da, bir iddianame hazırlanabiliyor? Eğer öyle ise koruyan kim ve neden? Mahkeme karar verecek.
O kadar çok soru var ki. Hukuk açısından bu durumda:
1- Mehmet Turcan hakkında mahkemenin yenilenmesi (iade-i muhakeme) gerekiyor. Suçsuz ise derhal tahliyesi gerekiyor.
2- İki davanın birleştirilmesi gerekiyor.
Yıllar ve yıllar boyu kim bilir daha hangi dramlar yaşanıyor.
Babalar ve oğullar
BABASI hapse girdiğinde, H.T. üç aylık. H.T., Mehmet Turcan’ın oğlu.
Babası hapiste çürürken, H.T. 2010’da on yedi yaşına geldiğinde, pek çok doğulu gencin kaderi onun da kapısını çalıyor.
Lice’de gösteriye katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınıyor. Terörle Mücadele Yasası’na aykırı hareket etmek suçuyla yargılanıyor. Mahkemede, gösteriye katılmadığını, korktuğu için kaçtığını söylüyor, “Polis havaya ateş açınca durdum, polis beni gözaltına aldı” diyerek kendisini savunuyor.
Savunması yargıçları ikna etmiyor, on yedi yaşındaki H.T. tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne konuyor.
Turgenyev’in romanından çağrışımla, “Babalar ve Oğullar”, benzer kaderi paylaşan insanlar. Babanın suçu terör, oğulun suçu terör. Baba hapis, oğul hapis.
Şu günlerde gerilime dönemine giren, nasıl gelişeceği belli olmayan “açılımla” birlikte, terör durmuş vaziyette. Ama, geride bıraktığı “enkazı” insani açıdan, hukuki açıdan, sosyal açıdan, ekonomik açıdan, kültürel açıdan temizlemek epey zaman alacağa benziyor.
Hâlâ biber gazı
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi karar veriyor, “Biber gazı insan haklarına aykırıdır, kullanılamaz”.
Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Birliği, Amerika en üst düzeyde bu yönde AKP iktidarını uyarıyor.
AKP bunlara kulak asmıyor. İnsan haklarını ihlal ediyor. Biber gazı yine tam gaz kullanılıyor. Alanlarda biber gazı, ötesinde cadı avı, tüm hızıyla sürüyor.
Paylaş