Yalçın Bayer

SSK böyle giderse Türkiye’yi batırır

11 Kasım 2003
<B>TIP </B>Kurumu Genel Sekreteri Dr. <B>Ali Rıza Üçer, SSK'</B>nın belediye borçlarını yeniden yapılandırması girişimine karşı çarpıcı bir tespit yapıyor: SSK'nın prim geliri 2002'de 9.6 katrilyondur. Prim gelirleri emekli aylıklarının % 98'ini karşılamaktadır. Bütçe tahminlerine göre 2003'te, SSK'nın geliri 15.6 katrilyon, gideri 20.2 katrilyon, bütçeden karşılanacak açığı da 4.6 katrilyon olacaktır. SSK'nın 2003 Haziran verilerine göre prim alacağı 4.2 katrilyondur ve % 69'u özel sektöre, % 22'si yerel yönetimlere, % 5'i kamu kuruluşları ve KİT'lere ait olan bu alacak tahsil edilebilse, kurum 2003'te de açık vermeyecektir. Yerel yönetimlere tanınan bu ayrıcalıkla kurumun alacaklarının tahsil edilmesi yerine ötelenmesi, yani SSK'nın aktüeryal dengesinin daha da bozulması söz konusudur. Yerel yönetimlerin kaynaklarını etkili ve verimli kullanması yerine palyatif bir yaklaşımla sorun derinleştirilmekte, içinden çıkılmaz hale getirilmektedir.

Kamu yönetimi kanunu ile merkezi devlet küçültülmekte, yerel yönetimlere ve özel sektöre işlev yüklenmektedir. Oysa ki, yukarıda görüldüğü gibi ülke nüfusunun yarısını kapsayan SSK'da asıl sorun özel sektör ve yerel yönetimlerin prim borçlarını ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemeleridir. Zira prim alacaklarının % 90'ından fazlası özel sektör ve yerel yönetimlere aittir. Kamu kuruluşları ve KİT'ler büyük ölçüde bu yükümlülüğü yerine getirmekte ve SSK'yı ayakta tutmaktadır. Kamu yönetimi reformu ile sağlam olan bu kamusal ayak kırılmakta ve soruna neden olan yerel yönetimler ve özel sektör çözümmüş gibi ön plana çıkarılmaktadır.

Böylece toplumun yarısını kapsayan bir sosyal güvenlik sistemi de iflasa sürüklenmektedir. Ancak bu küresel denklemle yalnızca SSK değil, Türkiye iflasa sürüklenmektedir.

Vur tarıma


IMF ve Dünya Bankası'nın talimatları doğrultusunda Türkiye tarımı yok edilmeye başlanırken, tarım alanları daraltılıp ürünlere kota getirilirken, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bugün işlevsizleştirilerek % 70 oranında küçültülüyor.

Bunun sonucunda TMO'nun 11 bölge, 47 şube ve 132 ajans müdürlüğü ile 2 işletme müdürlüğü kapatılıyor. 3000 çalışanın geleceği belirsizliğe sürükleniyor.

TMO işyerlerinde örgütlü Tarım Orkam-Sen Genel Başkanı Sezai Kaya, gelişmiş ülkelerin çiftçisini, ürün ve girdi destekleri ile ürün maliyetini % 70'e varan oranlarda desteklediğini, ülkemizde alınan bu karar ile çiftçimizin kaderine terk edildiğini belirterek şöyle diyor:

‘‘ABD ve AB ülkelerinin ürün stoklarını eritmek adına ithalat politikasının benimsenmesi uluslararası tekeller lehine bir tercih olup, kendi çiftçisini uluslararası tekellere kurban eden bir anlayıştir.’’

TMO'dan sonra TİGEM'in kapatılmasını da göreceğiz.

Tarımımıza, hayvancılığımıza, ormancılığımıza kim sahip çıkacak?

Durak, anketle partisini seçtiriyor


ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, ilginç bir kişiliktir. Bir dönem DYP'den, iki dönem ANAP'tan belediye başkanlığı yapıyor. Önümüzdeki seçimlerde hangi partiden aday olacak, kendisi için zor soru. Bunun için hangi partiden -AKP, CHP, ANAP, DYP ve GP- aday olmalıyım diye soruyor Adanalılalara... Durak, bunun için 150 bin anket sorusu dağıtmış... Bütün partiler sonucu merak ediyorlarmış. Siyasetçiler diyor ki; ‘‘Durak böylece pazarlık gücünü artırıyor. Bu anket sonucunda en çok oy aldığı partinin kapısını çalıp beni aday yapın diyecek.’’

Bu arada Çukurova-Hürriyet'in geçen çarşamba günkü 1. sayfasını Atila Kuzucu adlı okurumuz fakslamış. ‘‘Umarım, Adana ve bizim başkan da ulusalda sizin sayenizde duyurulur’’ diyor. Manşette ‘‘Adana e molto Fortunata (Adana çok güzel)’’ deniyor. Haber şu: Türkiye ile iş yapan bir firmanın davetlisi olarak İtalyan gazeteci Marco Merlini, Adana'ya gelmiş. Özellikle 'Yeni Adana'ya hayran kalmış; ‘‘Avrupa'nın hiçbir kentinde suyla vatandaşı bütünleştiren bir yer bulamazsınız. Ben Roma'da yaşıyorum, böyle bir yere (Seyhan Nehri'ne) gitmem için 300 km yol yapmam lazım’’ demiş. Gazeteci aynı zamanda Comune di Grosseto Belediyesi'nin de basın müşaviriymiş. Belediyenin genel sekreteri de Aytaç Durak'ı İtalya'ya davet etmiş.

Partisini halka 'seçtirirken' bu haber Durak'a büyük moral vermiş.

Ben áşığım Atatürk’e


BEN áşığım Atatürk'e / Selam olsun Cumhuriyet'e / Rehber oldun bu millete / Ben áşığım Atatürk'e / Selam olsun Cumhuriyet'e

* * *

Sakarya'
dan Çanakkale'ye / Dumlupınar Kocatepe / Ben áşığım Atatürk'e / Selam olsun Cumhuriyet'e

* * *

Düşman kovdun söke söke / Yobaz ezdin tepe tepe / Ben áşığım Atatürk'e / Selam olsun Cumhuriyet'e

* * *

Hüseyin'
em Türk milleti / Sanma ki kaderin kötü / Yaşatırsan Cumhuriyet'i / Sen görürsün fazileti

Hüseyin SAĞIR

F. Bahçe parkındaki ahşap köşk


KADIKÖY Fenerbahçe mahallesinde bulunan ve Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından işletilen Fenerbahçe Parkı girişinde ‘Piramit Taksi’ tarafından kullanılan küçük Taksi durağı kulubesi; son bir aydır hummalı bir çalışma ile 6x6 metrelik bir alanı kapsayacak şekilde, beton temelli ve tuvaletli olarak, adeta bir ahşap köşk şeklinde yeniden, inşa ediliyor.

İnşaatın ne olduğuna dair herhangi bir bilgi ve izin yazısı görülmüyor. Bu inşaatla ilgili Kadıköy ve Büyükşehir Belediyeleri'ne yaptığımız başvurulara da bir cevap alamıyoruz. İstanbul'un göbeğindeki Fenerbahçe Parkı gibi turistik yere böyle bir inşaat yakışmıyor.

Mehmet GÜREL


Uyarı


TÜKETİCİLER Birliği Başvuru Merkezi Müdürü Esra İnan uyarıyor:

Kapıdan satış sözleşmeleri yasaya aykırı yapılıyor. Bir yıl içinde bu konuda yapılan şikáyetler geçen yılın aynı dönemine göre % 40 artmıştır. Tüketicileri uyarıyoruz: ‘‘Tüketiciden herhangi bir ödeme veya onu borç altına sokacak senet ve benzeri alınamaz.’’

MESAJ


KONYA Selçuk Üniversitesi'nden bir grup öğrenciden... Kampusumuz şehre 18 km uzaklıkla, ulaşım dolmuş ve tramvayla sağlanıyor. Konya Büyükşehir Belediyesi'nin tramvay hattını kampus alanı içinde dolaştırmak gibi bir projesi olduğu halde üniversite yönetimi buna izin vermiyor. Artık çile çekmek istemiyoruz.

GAZİ Üniversitesi Ekonometri Bölümü'nde okuyan bir okurumuz Başbakanlık Bursu'nun neden yatırılmadığını sorarak, ‘‘Sayın Başbakan ekonominin iyiye gittiğini her konuşmasında dile getiriyor. Bu iyi gidişatı icraata çevirirlerse bursa ihtiyacı olan binlerce öğrenciyi sevindirirler’’ diyor.

ŞAŞKINBAKKAL'da 10 Kasım'da 9.05'te sirenler çalıyor. Ne gam kimsenin umrunda değil. Arabalar geçiyor. Yayalar yürüyor. Yazıklar olsun. Üzgünüz Mustafa Kemal Atatürk... Erhan ONUR

KEMERBURGAZ'daki Kemer Country'ye giderken Göktürk köyü yolunun Kavaklıdere mevkiinin önünde, yoldaki çukurlar yüzünden bir çok araba ciddi hasar görmektedir. Önlem alınamaz mı?

Rafael HABİB-İSTANBUL

METRO 4. Levent son durağından çıkınca Seyrantepe'ye doğru yürüyorsunuz. Aslında yürüyemiyorsunuz çünkü yol kargacık burgacık, kaldırım yok. Yağmur yağınca yollarda sular birikiyor. Senelerdir burasının bir arayol olduğu için mi gözardı edilip unutulduğunu anlayamadım.Pınar BATUM
Yazının Devamını Oku

Türbanda gerçekler

9 Kasım 2003
<B>ANKARA </B>Büyükşehir Belediye Başkanı ve arkadaşları, görevi kötüye kullanmaktan, <B>Yargıtay </B>4. Ceza Dairesi'nde yargılanıyorlar. Sanıklardan Hatice Hasdemir, uyarı üzerine türbanını çıkarmaması nedeniyle duruşmadan çıkarılıyor.

Yargı organlarının kamusal alan olduğu konusunda kimsenin tereddüt yaratmaya hakkı olamaz.

Bir hukukçu dostumuza soruyoruz:

Bu durumda savunma hakkı kısıtlanmış olur mu?

- Hayır. Ne zaman ki türbanı çıkarır, savunma hakkını kullanmakta serbesttir. Doğru, düzgün, dürüst yargılanmada dairenin örnek olacağından kimse tereddüt etmemelidir.

Yargıtay'ın bu konuda kararları var mıdır?

- Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 5.11.1997 gün ve 13604-15032 sayılı kararı var. Uygulama Anayasa, Yargıtay, Danıştay ve AİHM kararlarına uygundur. Hukuki gerekçesi ise Anayasa'nın 138-4 ve CMUK'un 379. maddesidir.

- Türbanlı avukat Hatice Hasdemir, daha önceki duruşmalarda başı açık şekilde duruşmalara giriyormuş; sanık olunca türbanlı girerek oyun oynamış olmuyor mu?

AVUKATIN OYUNU

- Aynen öyle... Avukat Hasdemir'in, disiplin suçu işlenmesi nedeniyle Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanlığı'nca, hakkında doğrudan işlem yapılması için, levhasına kayıtlı olduğu baro başkanlığına duyuruda bulunması gerekir. Haberleri ihbar sayarak ilgili baro başkanlığının disiplin suçu incelemesi başlatması beklenebilir.

Avukatlığın müeyyidesi...

- Avukatlık, meslek kurallarının 4. maddesine göre özel yaşamında da gerekli özeni göstermesi beklenen farklı meslek grubudur. Avukatlık Yasası'nın 49., meslek kurallarının 20. maddesine göre Türkiye Barolar Birliği kılık, kıyafet yönetmeliği gereği başlar açık olmalıdır. Hiçbir vatandaş kamusal alanda, yargı, Çankaya Köşkü, TBMM gibi yerlerde türban takamaz.

Sizce türban...

- Türban örtünme değildir. Geleneksel başörtü ailesinden sayılamaz. Sıkmabaş tanımlaması altında, laiklik karşıtı bürünmedir. Olayı çarpıtma kimseye yarar sağlamaz. Herkes akılcı ve gerçekci yorumlar yapmalıdır. Ev dışında her yer kamusal alan yargısı, rejimi sulandırmaktır ve art niyetlidir. Uygun illiyet, nedensellik yorumu ile kamusal alan ve türban ilişkisi ilişkilendirilmelidir.

Evrensel kural...

- Kurallar, koyulduğu gibi yürürlükten kaldırılıncaya kadar beğensek de beğenmesek de, eleştirsek de eleştirmesek de kesinlikle ‘‘uyma’’ kültürünü içimize sindirmektir. Bu kural, demokratlığın ilk adım testidir.

Lozan mı Sevr mi


HEPİMİZİN bilmesi ve sorması gereken noktalar... AB asli üyesi Belçika, İngiltere, İrlanda, İtalya, Portekiz, Yunanistan ile aday ülkeler Çek Cumhuriyeti, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya, ‘Avrupa Yerel veya Azınlık Dilleri Şartı’ belgesini bugüne kadar niçin kabul edip imzalamadılar? Buna karşılık Türkiye'nin imzalamasını AB için neden şart koştular? Biz niçin kabul edip imzladık?

Lozan'a göre ‘azınlık’ statüsünde olmayan Gürcü, Laz, Zaza, Kürt, Çerkez ve diğer Müslümanlara azınlık haklarının tanınmasını AB niçin talep ediyor? Bu konuda biz Lozan'ı mı kabul ediyoruz, yoksa Sevr'i mi?

Almanya, Fransa, İspanya, Hollanda başta olmak üzere AB, yabancı kökenli ve kendi öz vatandaşlarının çocuklarına ad kaydı yaparken niçin kendi resmi dilinin kurallarına uygun yazılmasına mecbur ediyor? Öte yandan bizim vatandaşlarımızın niçin w, q, x harflerini resmi kayıtlarımıza mutlaka sokmak istiyor? Bu çelişkili tutumun sebebi nedir?

Devrim kanunlarımızdan olan 1.11.1928 tarihli Yeni Türk Alfabesi Kanunu, Anayasa'mıza göre ‘‘asla değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez’’ değil mi? AB üyeleri içinde yer almak için ille de Atatürk'ün koyduğu kanunlarımızı, ilkelerimizi mi değiştirmemiz gerekiyor?

Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN-A.Ü.Halk Bilimi Anabilim Dalı Başkanı

Tek Kıbrıs


KIBRIS'ta amaç belli. İsrail'deki gibi, yani AB'yi arkasına alacak.

Rumlar, Türk tarafına yerleşecek. Türkler buna karşı çıkacak. Sonra, sözüm ona terör yaratan Türkler ve buna karşılık veren Rum ya da Kıbrıs devleti!..

İşte benim görebildiğim AB'ye girmiş iki toplumlu tek Kıbrıs...

Alican AYKUT

MESAJ


YENİ Yerel Yönetim Tasarısı'nın acaba; yerel yönetimlerin sanat, kültür, spor, tiyatro, bale, opera, senfoni orkestraları, devlet koroları, devlet geleneksel Türk tiyatrosu topluluğu, Karagöz, kukla, meddah, ortaoyunu, hokka oyunu sanatlarımız ve benzerleri ile ilgili sorumluluk ve yükümlülükleri ne olacak?

Yalçın AKÇAY Şehir Tiyatroları emekli oyuncusu İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Bizi satmaya hakkınız yoktur

8 Kasım 2003
‘<B>KIBRIS'</B>ı AB'ye sokacağız; AB'nin sınırlarını <B>Kıbrıs'</B>a taşıyacağız; bu kez <B>Kıbrıs </B>sorunu<B> Türkiye </B>ile <B>AB'</B>nin sorunu olacaktır’’ diyen <B>Yunanlı </B>ve <B>Rum'</B>un açığa çıkan oyununu görmeyenlere sesleniyorum: Hadi sizler... Türkiye'nin AB'de istenmediğini anlamak istemiyorsunuz; Lozan'da İnönü'nün vermemek için kılıç çektiği hakları önemsemiyorsunuz; Mustafa Kemal Atatürk'ün kanla aldığı egemenliği korumak istemiyor, 1919'un işgalcilerine hibe etmek için sıraya diziliyorsunuz; bunu iç politika nedeni olarak görüyor ve işinize öyle geliyor.

Kimin malının kimi verileceğinin hesabını yapmadan 'Kıbrıs'ı veriniz' diye haykırıyorlar.

TRT başta olmak üzere her programcının, birçok köşe yazarının Rum-Yunan oyununa aldırmadan, AB raporuna, Kıbrıs koşulunu, tam bir hafta uğraşarak bunun Rum ve Yunanlının yerleştirdiğine aldırmadan hálá KKTC'yi, Cumhurbaşkanı Denktaş'ı davaya ve vatana sahip çıkan bizleri 'suçlamanızı' kabul edemeyiz.

Ya siz kara cahilsiniz, ya da çok çıkarcısınız.

Şunu biliniz ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'sini ayağa düşürmeye, Yunanlının güdümüne sokmaya, egemenlik haklarını yeni sömürgecilere devretmeye hakkınız hiç yoktur. O zaman da Türk ulusu sizin yakanıza yapışacaktır.

KKTC veya genel sözcükle 'Kıbrıs ulusal davamız', Türkiye'nin önünde hiçbir konuda engel veya taş değildir. Mandacı ve işbirlikçilerin, teslimiyetçilerin oyununa gelerek, ulusal benliğimizi pazara çıkarmaya kalkanları hüsran beklemektedir.

AB; hukuku ayaklar altında çiğneyerek, Rum'u, 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ni 40 yıldan bu yana işgal ettiği halde ödüllendirmiş, uluslararası anlaşmalar gereği AB'ye üye olamayacağı halde üye yapmaya kalkmış, şimdi bu suçunu Türkiye'yi aldatarak örtbas etmek istemiştir. Bunu yaparken Kıbrıs adasını yutarak işi kökten halletmek istemiştir.

Bunu görmeyen gözler kör demektir. Beyler, KKTC bağımsız bir devlettir. Bizi satmaya hakkınız yoktur. Biz AB yolunda önünüzdeki taş değiliz. Yunanlının oyununa gelerek bunu savunmaya, bunu yinelemeye gerek yoktur. İsterseniz korumanızı kaldırınız; biz sonuna kadar özgürlük ve bağımsızlığımız için yine de savaşacağız. Gerekirse bunu Türkiye içinde, karşımızda olanlara da yaparız.

İsmet KOTAK-LEFKOŞA

Diyarbakır’da ‘Türk Dünyası Edebiyatları’ sempozyumu olmaz mı


DİCLE Üniversitesi'nin değerli yöneticileri ile Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü değerli öğretim üyeleri bizleri Diyarbakır'a ‘Türk Dünyası Edebiyatları’ konulu bir sempozyuma davet edemezler mi?

Ne de olsa Diyarbakır, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ilidir. Ve böylesi bir sempozyumu böyle bir ilimizde düzenlemekten daha doğal bir şey olmayacaktır. 1990'ların başından itibaren Türkiye'de, Türk Dünyası'nın edebiyatçılarını, dilcilerini, yazar ve sanatçılarını bir araya getiren toplantılar yapılırdı... Sanırız Türkiye'nin AB'ye kilitlenip kalması ve Türk Dünyası'nın geleceği konusunda bir iddiası ve politikası kalmaması sebebiyle bu toplantılar yapılamaz oldu.

Ne de olsa Avrasya artık Amerikan Ortadoğusu'nun bir parçası haline gelmiştir. Eğer yeniden yapılması planlanıyorsa değerli yetkililerimiz bunu Diyarbakır'da yapmayı düşünemezler mi?

M. AÇA

Yeşilırmak’ı kim kirletiyor


BİR okurumuzun, Muammer Tuksavul Turhan Şeker Fabrikası atıklarının Yeşilırmak Nehri'nde çevre kirliliği yarattığı iddiasını fabrika müdürü Abdülkadir Gülsün üzüntüyle karşılamış. Atık su arıtımı tesisleri ve yapılan işlemleri uzun uzun anlatan ve raporlar gönderen Gülsün, ‘‘Çevreye olumsuz etkimiz yoktur’’ diyerek şunları anlatıyor:

‘‘Fabrikamızda asit ve zehirli herhangi bir madde kullanılmamaktadır; dolayısıyla atıklarımızda da böyle bir şey yoktur. Su kirliliği yönetmeliği parametre değerlerine uymak için laboratuvar elemanlarımız tarafından devamlı alınan numuneler; analiz edilmekte, dolayısıyla gerekli hassasiyet ve titizlik gösterilmektedir. Yeşilırmak havzası üzerinde köy, kasaba ve ilçe merkezlerimiz bulunmaktadır. Şehir kanalizasyonu, besi ahırlarının ayakları, mezbahane ayakları ve Sanayi Çarşısı atıkları ırmağa karışabilmektedir. İklim şartlarına bağlı olarak Yeşilırmak'ta su seviyesinin düşmesi de bir etkendir.’’

Kemale ermek


NE mutlu bize ki bu 'Kemalat' denilen durum hasıl olmuş; ya olmasaydı... Ama millet kendisinden tamamen unuttuğu, sistemli bir şekilde unutturmaya çalıştığı ve hiç hatırlamak dahi istemediği Kemal'e de ermesini bekliyor. Peki ne demek Kemal'e ermek. Mustafa Kemal'i öğrenmek ve benimsemek demek. Onun kadar vatansever, onun kadar özverili olmak demek. Onun kadar bağısızlık ve özgürlük ruhu ile dolu olmak demek. Cumhuriyetimizin onur ve gururuna onun kadar sahip çıkmak demek. Onun kadar ileri görüşlü, onun kadar çağdaş ve ilerici olmak demek. Onun kadar bilgili ve çalışkan olmak demek.

Onun kadar yenilikçi ve geniş ufuklu olmak demek. İnsanlarımıza ve kadınlarımıza en az onun kadar kıymet ve öncelik vermek demek. Hiçbir devlet, grup ve zümreye borcu olmamak demek.

Kemale erdiğini öğrendiğimiz Başbakanımızın, Kemal'e de erebilmesi umuduyla.

Uğur KURUCUK

Müzelik halk otobüsü


BEYLİKDÜZÜ'nden Mecidiyeköy ve Mecidiyeköy hatlarına ‘müzelik’ çift katlı halk otobüsleri konduğu günden beri inanılmaz sıkıntılar yaşıyoruz. Örneğin şoför ya da muavinden hakaret ve küfür işitebiliyoruz, AKBİL makineleri nakit para toplamak için kapatılabiliyor. Otobüsler bakımsız, koltuklar arızalı ve camlar kırık. Sigortaları var mı acaba?

Peki İETT bu konudaki şikayetleri yanıtlamış ancak özelleştirdiği hatlardaki otobüsleri hiç kontrol etmez mi?

R.A.-İSTANBUL

Vergide saygı


KARAKÖY'deki nakil vasıtaları vergi dairesinde bir kişinin kolaylıkla yapabileceği bir işlemin 5 ayrı yer dolaştırılarak, bekletilerek ve azarlanarak yaptırmak zorunda bırakılmasının yanıtı var mıdır? Bankaların içerisinde bir sürü insanın dolaşması sizce uygun mudur? Bazı memurların değil müşteri memnuniyetinden asgari adabı muaşeret kurallarından haberi olması gerekmiyor mu?

Mustafa A.-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


TÜRKİYE'nin ilk sualtı arkeoloğu olarak şimdiye kadar 5 binin üzerinde bilimsel dalış yapan; mesleğiyle ilgili 17 sergi açan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Oğuz Alpözen'in (64), Bodrum Müzesi'nin 40. kuruluş yıldönümünde 'Gölcük Batığı'nın sergilendiği törende emekliye ayrıldığını...

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Kürtlere en büyük zararı veren PKK-KADEK'in sonu geldi.’’

(Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Kemal Burkay)

MESAJ


ANKARA Tabip Odası, Ankara Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı ve Adli Bilimciler Derneği'nin ortaklaşa hazırladıkları Türkiye'nin en geniş kapsamlı mesleki organizasyon ile sağlık çalışanlarının mesleki haklarının tartışılacağı sempozyum bugün İbni Sina Hastanesi'nde yapılıyor.

SARIYER Belediyesi'nin çevrecilik anlayışını anlayamıyoruz. Darüşafaka Mahallesi Açelye Sokak'taki Mega Sitesi'nin üstüne yaptığı perde betonla ne yapılmak isteniyor? Bu istinat duvarıyla yeşil alan niye bozuluyor? Lütfen bu yeri görün ki, kimin ne kazandığını anlayın!Erdoğan BAYIR

TATİLYA'da bugün 19.30'da Ciguli ve Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası'nın katılacağı bir 'Çingene Gecesi' düzenleniyor. (0212-596 30 00/350)

TÜSES'in, 3 Kasım seçimlerinin yıldönümünde, AKP iktidarının ve muhalefetin değerlendirilmesi konulu toplantının konuşmacıları; Şahin Alpay (yöneten) Aydın Cıngı, Tarhan Erdem, Hüseyin Ergün ve Yurdakul Fincancı. Bugün 14.00'de The Marmara Oteli'nde.

AKP hükümetinin TCK'da kadın haklarına ilişkin yapmayı düşündüğü düzenlemelere karşı CHP Kadın Kolları'nın düzenlediği 'Kadın Hakları' konulu geniş katılımlı toplantısı Harbiye Kenteler'de bugün 12.00'de.

CEM Vakfı'nın iki gün sürecek 'Alevi önderleri'nin toplantısı bugün Cemal Reşit Rey Salonu'nda başlıyor.

İGDAŞ'a abonelik ücretini yatırmış olmama rağmen doğalgaz bağlanmıyor. Çünkü regülatör yokmuş. Peki bunları kim ithal ediyor?

Atilla VATANACAN-İSTANBUL

TARİHİ İstanbul Erkek Lisesi'nin otel olarak satılmasının tarihimizi satmakla eş anlamlı olacağını düşünüyorum.

Eda GENÇARSLAN
Yazının Devamını Oku

Kıbrıs’ın köken kültürü nedir

7 Kasım 2003
<B>YUNANLILAR, AB'</B>de <B>Kıbrıs</B>'ta 7 bin yıldan beri bulundukları yaygarasını koparıyorlar. Bilimsel gerçekleri inceleyelim:

1. Lefkoşa Arkeoloji Müzesi eski Yunanlı Müdürü P.Dikaios, 'Naissance de l'art Grec' (Yunan Sanatının Kökeni) adlı kitabında (Gallimard Yayınevi'nin 1960), Kıbrıs'a MÖ 6 binde ilk ayak basanlar Anadolu'dan gelenlerdir, der.

2. Fransız arkeolog, P.Demargne, aynı kitapta Kıbrıs'ın, kökenini Orta Asya'dan alan Anadolu kültürünün devamı olduğunu yazar.

3. E.Doblhoffer, 'Voice of Stone' (Taşın Sesi) adlı yapıtında, 50 harften oluşan Kıbrıs alfabesinin eski Yunanca olduğu iddia edilmişse de, bu alfabe ile hiçbir metin çözülememişir, diye kaydeder ve devamında, ‘‘... Semitik ya da eski Mısır yazısı olasılıkları hiçbir sonuç vermemiştir. Kıbrıs diyalekti o zamana kadar bilinen diyalektlerden çok farklı idi. Açıkça bu yazı bir Yunan yaratması olmayıp, başka bir Kıbrıslı halktan ödünç alınmış olmalıydı’’ diye yazar...

4. 50 harfli Kıbrıs alfabesini, Orhun alfabesiyle karşılaştırdığımızda 25 harfin ya da damganın Orhun yazısında bulunduğunu gördük ve asla şaşırmadık, çünkü;

5. Pleiade Yayınevi'nin 1957'de bastığı Ancien Testament'ın (İncil) 1'inci cildinin 32'nci sahifesinde Kıbrıs'ın ilk adının Alashia olduğu yazılıdır.

6. Seghers'in bastığı, 'Who's Who of Mythologie' kitabında iki İngiliz araştırmacı G.Grant ve J.Hazel, Hitit ve Asur kaynaklarının Kıbrıs'ın esas adını Alashia diye kaydettiklerini yazarlar.

7. Hasan Oraltay, 'Alaş; Türkistan Türklerinin İstiklal Parolası' adlı kitabında, Orta Asya söylencebiliminde (mitoloji) bir Alaş Han'ın varlığından ve bunun 6-12'nci yüzyıllarında egemen olan Altı Alaş (Deşt-i Kıpçak) devletini kurduklarını açıklar.

8. Kazım Mirşan'dan öğrendiğimize göre Alaş, Ön-Türkçe'de 'Tanrı katına alınma' demektir. İya son eki ise, İerüü fiilinden sahiplik, ülke anlamına geldiğine göre Alaşya, Tanrı katına alınanların ülkesi anlamını vermektedir. (Aynı Türkiye, Greçya, Armeniya, Mezopotamiya, Bulgariya, Adaniya, Malatiya örneğinde olduğu gibi.)

9. Ve Yunanlılardan evvel 'Mikenler', Kıbrıs adasına MÖ 58 yılında ayak basmışlardır.

Bu belgeler ışığında AB kendi gerçeğini değil de bilimsel gerçeği aramalıdır... Eğer insan haklarını 'Batı usulü' savunmuyor ise!..

Haluk TARCAN-Bilimsel araştırmacı (CNRS)-PARİS

Ulusal Kanal’ın logosu çalınmış

KABLO'da Ulusal1 logosuyla Ulusal Kanal'ı izliyoruz zannettik önceki akşam... Çamur gibi görüntüyle şarkı söyleyen kadınlar. Ne olmuş bu Ulusal Kanal'a diye düşünürken, bir de öğrendik ki Ulusal1 logosuyla başka bir TV, Medical Channel yayın yapıyormuş... Bir TV kanalına ait logo nasıl başkası tarafından kullanılır? Bunu Ulusal Kanal'dan şöyle açıkladılar:

‘‘Telekom, RTÜK kararını uygulamayarak Ulusal Kanal'ın kablolu yayınını engelliyor. Dahası marka hırsızlığı suçuna iştirak ediyor. RTÜK, Prof. Yahya Zabunoğlu'ndan görüş alarak, kablolu yayın hakkının Ulusal Kanal'a ait olduğuna ilişkin karar aldı. Telekom'a bildirdi. Ama Telekom, AKP hükümetinin baskısıyla hukuku yok sayıyor ve korsan yayın yaptırıyor.’’

RTÜK, eğer varsa bu çalıntının yanıtını vermelidir.

AB için üç maymun oyunu

AB sevdasına düşmüş AKP iktidarı ve onun tecrübesiz kadroları Türkiye'ye ihanet ettiklerinin farkındalar mı acaba? Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde bu kadar teslimiyetçi olmamıştır. Bugün bizden istenen ödünler acaba başka üye ülkelerden veya aday ülkelerden de istenmiş midir? Cumhuriyetimizin 80 yıllık mazisinde kullanılmayan harfleri AB kriterleri olarak karşımıza çıkaranların amaçlarının ve emellerinin neler olduğunu daha iyi görmek için insanın kör ve sağır olmaya ihtiyacı yoktur. Rusya'yı bölüp küçülten ve onun sonucunda 10 küsur bağımsız ülke çıkaran Avrupa, aynı zamanda Yugoslavya'nın parçalanmasında rol almamış mıdır?

Bağımsız bir Kıbrıs'ın adaya huzur getirdiğini ve artık Rum katliamının söz konusu olamadığını görmekten aciz mi bu AB ülkeleri? Unutulmasın ki Avrupa'nın bizi bölmeye gücü yetmeyecektir.

Unutulmamalıdır ki bu ödünleri versek bile karşımıza başka oyunların çıkacağı da açıktır. AB bizim için olmazsa olmaz olmamalıdır. Yapılan politikalar onurlu ve Türk'e yakışır şekilde olmalıdır. Yoksa birileri bunun hesabını AKP'ye fena halde sorar.

Sercan ERDOĞMUŞ

Hamburg-ALMANYA


Ecevit’ten uyarı

AB ile Kıbrıs konusu bir tutulmaz. Garantör devletler olarak Kıbrıs'la ilgili hak sadece Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nindir. Bu üç devlet dışında kimsenin Kıbrıs'la ilgilenme hakkı yoktur. Onun için Kıbrıs konusunun AB gündeminden çıkartılması gerekir. Türkiye'nin kararlılığını devam ettirmesi durumunda kaygı duyacak bir durum yoktur. 1999'da Helsinki toplantısında ABD'den yine böyle tehditler, hatta şantajlar yapıldı. Bizim geçmişte gösterdiğimiz direnci, bugünkü hükümetin de göstermesini temenni ederim.

Biliyor musunuz?

ALMANYA
Atatürk Düşünce Derneği Genel Merkezi'nin; Köln'de ‘Cumhuriyetimizin 80. Yılı’ panelinde; laik, demokratik, özgürlükçü, halka dayalı ve halk mayalı cumhuriyetimiz ile Atatürk devrim ve ilkelerinin savunulmasında gösterdiği kararlı, etkin, direngen devlet adamlığı anlayışı ve örnek davranışı nedeniyle Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'i 'Örnek ve Önder Atatürkçü Devlet Adamı' ilan ettiğini...

CEM Vakfı öncülüğünde Alevilerin, İstanbul'da yarın yapacakları toplantıda 'Diyanet' kurma toplantısına karşılık Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Kazım Gece'nin, ‘‘Laiklik zaten mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı düzeni ile ihlal edilmiştir; böyle bir kurum oluşturulursa bu kez Aleviler için de ikinci kez ihlal edilmiş olacaktır’’ diyerek karşı çıktığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

‘Eve dönüş’ kimler için çıkarıldı

6 Kasım 2003
<B>Bir ‘güvenlik görevlisi’ soruyor</B> ‘MESLEĞİM gereği terör ve teröristlerle uğraşan bir vatandaş olarak, kamuoyunda 'topluma kazandırma', 'eve dönüş' veya 'pişmanlık' yasası olarak bilinen yasa ile ilgili bilgilerimi ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim’’ demiş okurumuz... e-mail'deki mesajının sonuna da 'bir güvenlik görevlisi' imzasını atmış...

Geçen 7 Ağustos'tan kasım başına kadar bu yasadan yararlananların miktarını iletirken ‘‘Toplum vicdanını rahatsız eden bu yasanın, kamuoyunu haklı çıkartacak şekilde sonuçlandığını gösteriyor’’ diyor.

'Güvenlikçi'nin değerlendirmesini aktarıyorz:

Sayılardan anlaşıldığı gibi Hizbullah teröristlerinin haricinde diğer terör örgütlerinin cezaevi dışındaki elemanları, özellikle de yasanın esas hedef aldığı örgüt olan KADEK terör örgütü başta olmak üzere yasaya rağbet etmiyor. Yani bu yasa öncelikle Hizbullah terör örgütünün dışarıdaki elemanlarının aklanmasına, sonra da içerideki teröristlerin serbest kalmasına yarıyor.

Polisi, jandarması ve askeriyle tüm güvenlik güçlerinin canını ortaya koyarak yakaladığı teröristler ellerini kollarını sallayarak ve neredeyse bizlerle dalga geçercesine dışarıya çıkıyor. Demek ki biz beceriksiz; onlar oldukça masumlarmış!.. Peki bunca cinayet ve terör eylemlerini uzaydan gelenler mi gerçekleştirdi?

Bu yasadan yararlanıp dışarıya çıkanların ne yaptıkları ayrı bir konu... Dileriz bunlar bize yeniden eylem, cinayet şeklinde geri dönmezler.

KUŞKULARIM VAR

Ancak yasadan yararlanacaklara yönelik iyileştirici tedbirler hayata geçirilmediğine göre iyi niyetli olamıyorum; kuşkularım devam ediyor.

Cezaevlerinin, terör örgütleri tarafından 'eğitim mekanı' olarak kullanıldığı da bilinen bir gerçek... Bunların çıktıklarında dışarda nasıl keskinleştiklerini anlatmaya gerek yok. Kendiliğinden teslim olanların büyük bölümünün, örgütleri tarafından yeni görevlerle faaliyete geçtiklerine dair yeni bulgular olduğunu da söylemek isterim.

Sizi temin ederim ki belirttiğim rakamlar gerçektir.

Bu rakamlardan toplumun, Türk milletinin haberi yoktur. Toplum vicdanını rahatsız eden icraatlardan birinin sonucu ortaya çıkan bu tablonun, ne yapılmak istendiğine ve ne gibi sonuçlar yaratacağına dair belirtileri ortaya koyduğumu düşünüyorum.'

En kárlısı Hizbullah


PKK/KADEK terör örgütü: Kendiliğinden teslim olan 171 (137'si serbest bırakıldı, %80); cezaevinden müracaat eden 1324 (414'ü serbest bırakıldı, %31).

Aşırı sol örgütler: Kendiliğinden teslim olan 15 (12'si serbest bırakıldı, %80); cezaevinden müracaat eden 272 (77'si serbest bırakıldı, %28).

HİZBULLAH örgütü: Kendiliğinden teslim olan 134 (115'i serbest bırakıldı, %87); cezaevinden müracaat eden 562 (316'sı serbest bırakıldı, %55).

Aşırı sağ örgütler: Kendiliğinden teslim olan 11 (11'i de serbest bırakıldı, %100); cezaevinden müracaat eden 176 (39'u serbest bırakıldı, %22).

Toplam: Kendiliğinden teslim olan 331 (275'i serbest bırakıldı, %83); cezaevinden müracaat eden 2.334 (846'sı serbest bırakıldı, %36)

Tuz Gölü kirleniyor


TUZ Gölü, Van Gölü'nden sonra ülkemizdeki ikinci büyük göldür ve dünyanın en tuzlu göllerinden biridir. Gölden tuz elde etmek amacıyla kıyılarında çok sayıda tuzlalar kurulmuştur. Bu tuzlalardan elde edilen tuz Türkiye'nin gereksinimi olan tuzun büyük bölümünü karşılamaktadır. Tuz Gölü'nün en derin yeri sadece 2 metredir. Göle dökülen en önemli akarsular Peçeneközü Deresi ve Melendiz Çayı'dır.

Tuz Gölü'ne dökülen en büyük akarsu Konya şehir kanalizasyonudur. Çumra yönüne verilen kanalizasyon bu doğrultu üzerinden maalesef herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan doğrudan Tuz Gölü'ne akıtılmaktadır.

Bir milyonu geçkin şehir nüfusunun sanayi atıklarını da taşıyan şehir kanalizasyonu bizlere iyotlu ya da iyotsuz olarak geri dönmektedir.

Bu faciaya dur demek ve tuzun kokmasına fırsat vermemek için her sorumlu vatandaşın üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekmektedir.

Nidra ZABCI

Sebilullah mı


BİR medya mensubu Ankara'dan arıyor ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a şu soruyu yöneltiyor: Aria ile birleştirilen Aycell'in cep telefonları bürokratlara dağıtılıyor. Milletvekilleri; polisler, hakim ve savcılar... Şimdi TRT mensuplarına da 'sebilhane bardağı' gibi veriliyormuş... Yahu bu devletin şirketi değil mi? Kimin parasıyla neyi dağıtıyorlar? Çalıştığım medya kuruluşu bana böyle bir telefon veremiyor; fukara devlet nasıl veriyor! Şeffaf bir hükümetseniz hangi kurum ve kişilere kaç adet cep telefonu verildi?

Hangi kömür


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, 1.5 milyon kişiye kömür dağıtılacağını açıkladı ya... Bir okurumuz ‘‘Doğaldır ki ithal kömür verilmeyeceğine göre kalitesiz kömür mü dağıtılacak?’’ diye soruyor. Sonra da anlatıyor:

‘‘Eskiden sanayide kullanılan ancak hava kirliliğine neden olduğu gerekçesiyle özellikle İstanbul, Ankara, Eskişehir, Kayseri gibi kentlerde yasaklanan Çanakkale'nin Çan, Kütahya'nın Tavşanlı bölgesinin işlenmemiş atıl kömürleri verilecekmiş... Peki, Başbakan, Belediye Başkanı olduğu dönemlerde bu kömürlerin İstanbul'a girmesini yasaklamamış mıydı? Bu sayede İstanbul'un havası temizlenmemiş miydi?’’

Otobüste ilginç olay


TAKSİM'den bindiği otobüste başına gelenleri anlatan gencin ‘‘Türkiye'ye nereye gidiyor?’’diye soruyor:

‘‘TAKSİM-Bahçeköy hattından Bebek'e gitmek üzere halk otobüsünün arka koltuğa oturdum. Taksim'de Dunkin Doughnots'tan aldığım ve bir kese kağıdı içindeki kahveme şeker atıp içmeye başladım. Bu sırada 'kapat onu lan!' biçimindeki sese baştan dikkat etmedim. Az sonra bağrı açık madalyonlu bir adam önüme çıkarak ‘‘Utanmıyormusun lan kafir oruçlu insanların önünde kahve içmeye’’ diye bağırdı, yanındakiler de aynı şekilde söylendiler. Kibarca 'Özür dilerim beyefendi, kokusu rahatsız ediyorsa kapağını kapatıyım, sonra içerim' dedim. Adam cevap olarak 'Kapatacaksın tabii kafir, Müslüman değil misin?' diye üsteledi. Ben agnostiğim, Anayasal hakkım... ‘‘Hayır dine inanmıyorum‘‘ dedim. Belki de hatam buydu. Adam bunun üzerine 'Saygı göster o zaman hayvan!' dedi. Ben de 'İsterseniz ineyim, saygı gösteriyorum tabii ki' dedim. O da 'İneceksin tabii kafir!' diyerek yerimden kaldırdı. Herkesin cimcik ve dirsekleri arasında durdurulan otobüsten tekme ile dışarı attı beni.

Atatürk'ün resimleriyle bezeli bir güzergah olan Beşiktaş'ın gurur duyduğum caddesinde, 80 yıl önce kurulan Cumhuriyet'in tanıklarının huzurunda bugünün ve geçmişin arasındaki farkı utançla gördüm.

Ben 'dine inanmıyorum' diyerek hata yaptım ama ya bu bir turistin başına gelseydi? Ya Ramazan ayından habersiz bir insan bunu yapsaydı? O zaman bu kişi ona bıçak çekse...

Bu ülke nasıl tanınır?

Suudi Arabistan'dan ne farkımız kalır.’’

Biliyor musunuz?


SAMSUN'un ANAP'lı Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ın (eski Karayolları mühendisi), partisinden istifa ettiğini, önümüzdeki seçimlerde AKP'den aday olacağını; bu istifa üzerine Genel Başkan Ali Talip Özdemir'in AKP'ye seslenerek ‘‘Bu dönek belediye başkanını alırsanız siyasi hortumcu olacaksınız’’ dediğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘İşler iyi gidiyor. Türkiye'yi savunmamızı istiyorsanız çabuk olun. İnsan hakları bakımından Zana davasında bize ispat edin, kanıt verin. Yaklaşıyorsunuz ama çabuk olun!’’

(AP Yeşiller üyesi Daniel Cohn Bendit 'Kızıl Dani')

MESAJ


VEDAT Karasu'dan; Göztepe köprüsüne doğru çıkarken Semiha Şakir Yaşlılar Yurdu'nun, orada refüj içerisine açılan kaçak kebapçı dükkanını gören olmuyor mu?

ETİLER Cengiz Topel Mahallesi sakinlerinden: Beşiktaş Belediyesi'nin, sitemiz girişindeki kamyonlu meyva satıcısından haberi yok mudur ki müdahale etmez?
Yazının Devamını Oku

Türkiye tersine çevriliyor

5 Kasım 2003
<B>1950'</B>lerden beri tartışılan ancak kimsenin cesaret edemediği kamu yönetiminde reformun adımı AKP tarafından atıldı. Türkiye'nin devlet yapısı açısından çok önemli bir adım atılıyor. Hemen ciddi eleştiriler ortaya çıktı. Bu projenin uygulanması, açıklandığı gibi 7 yılda bitirilebilir mi?

Bu nedenle pek çok yasanın değişmesi gerekiyor. Kamu maliyesi, personel rejimi, belediye ve il genel meclisi kanunlarından tutun da sağlık, eğitim ve personel yasalarına kadar bir dizi değişiklik gerekiyor yasalarda...

Yasaya bu nedenle 'mahcup kanun' adını veriyor araştırmacı-yazar Tarhan Erdem... ‘‘Bu reformla sosyal devletin sonu mu geliyor?’’ sorusuna ‘‘Hayır’’ diyor, ‘‘Halkın seçtiği yönetimden daha etkin hizmet beklenebilecek, artık hesap sorulabilecek ve de hizmetler ucuzlayabilecektir.’’

KUŞKULAR VAR

Bizim de ilgili bürokrat ve siyasetçilerle yaptığımız görüşmelerde 'demokrasi kültürü' açısından ortaya çıkan sakıncalar şöyle özetleniyor:

- Vali ve belediye başkanlarına büyük yetki verilmesi tehlikeli değil mi? Partizanlığa karşı nasıl bir önlem alınacak? Teftiş Kurulları kaldırılırsa yerine hangi denetim organı getirilecek? IMF'nin isteği doğrultusunda bu 'reform'la kaç memurun işine son verilecek? 'Sözleşmeli personel' ile ücret adaletsizliği daha da mı yaygın hale gelecek? Dolaylı vergiler ağırlaşacak mı? Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu ile adı ortaya çıkan Sayıştay Başkanı gibi başkanlar, bu reformun önünde engel olabilir mi? Üniter devletin yapısı bozulacak mı? Belediyelerin ABD'deki gibi 'Eyalet Sistemi'ne göre yönetilmesi mi amaçlanıyor? Devlet terbiyesi nedir bilmeyen, eğitimsiz ve rantçı zihniyetteki belediye başkanları bu sistemi içlerine nasıl sindirecekler?

PALDIR KÜLDÜR OLMASIN

Ama esas olan şu olmalıdır... Ortaokul ve lise mezunu 'rantçı' belediye başkanları, 'partizan' valilerle, milli geliri 2500 dolar dolayında olan bir ülkede zihniyet devrimi yapılmadan bu sistemin paldır-küldür uygulanmaya koyulmasının ne sonuçlar vereceği çok iyi düşünülmelidir.

Prof. Sait Güran, ‘‘AKP'li Mir Dengir Fırat'ın açıklamalarına göre, Türkiye'yi tersine çevirtmek istiyorlar. Asıl merkeziyet önemlidir; yerinden yönetim istisnadır. Anayasa'yı değiştirmeden yapılacak değişiklikler sakat olur. Kamu Reformu Kanunu, Anayasa'nın önüne geçemez. Bu kanunun aceleye getirilecek bir tarafı yoktur; ciddi şekilde tartışılmalıdır’’ diyor.

Dileriz hükümet bu 'reformla' Türkiye'yi çıkmaza sokmaz.

Alevilerden tarihi karar

ALEVİLER yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığı'nda temsil edilememelerinin AB yolundaki Türkiye için büyük bir eksiklik olduğunu düşünerek 'Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı' (AİDH) adlı bir örgüt kuruyorlar. Cem Vakfı'ndan yapılan açıklamada; Anadolu ve Balkanlar'dan gelecek 2000 Alevi/Bektaşi/Mevlevi inanç öncüsü arasından yine kendileri tarafından kendi içlerinden seçecekleri 366 kişi adı geçen başkanlık kurumunu oluşturacak. Tarihi bir örgütlenme sayılıyor bu girişim.

AİDH Başkanlığı, ‘‘bugüne kadar gözardı edilen Alevilerin haklarının alınması ve uzun yıllardan beri toplumsal adaleti askıya alan inanç ayrımcılığına son verilmesi amacıyla devleti yönetenlere sunulacak, Alevilerinde Sünni İslam inanıcını benimseyen vatandaşlar gibi eşit haklara sahip olmalarının önünü açmayı’’ amaçlıyor.

Açıklamada; başkanlığın, Alevilerin büyük şehirlerde ve köy, kasaba gibi taşrada ibadet mekanlarını belirleyip ibadetlerini yönetecek inanç önderlerinin her türlü ihtiyacını karşılayacak, yeni inanç önderlerinin yetiştirilmesini sağlayacak, bilgi, belge, kaynak toparlayarak eserler üretecek, tüm Alevi, Bektaşi, Mevlevi gruplarının içinde yer alacakları bir organizasyonu sağlamak amacıyla kurulduğu belirtiliyor. Böylece Alevi İslam inanç öncüleri, kendi aralarında seçecekleri en bilgili, toplumca en fazla sevilen, olayı en iyi bilen ve kendileri adına hizmet yürütecek tarihinde bir ilk olan ve devlet bünyesinde yer almasını istedikleri bir resmi inanç kurumu oluşturulmuş olacaklar.

İki doktor farkı

TÜRKİYE Tabipler Birliği bugün tüm Türkiye'de 'işi bırakma' eylemi yapacak. Bu eylemde kamu hastanelerinin acil servisleri dışında hizmet verilmemesi açıklandı.

Bu eylem öncesi bir bildiri yayınlayan Ankara'daki Tıp Kurumu, hekimlerin emeklerinin karşılığını alamadığını ve zorlu bir mücadele verdiğini belirterek şöyle bir örnek veriyor:

‘‘Türkiye'deki hekimler gelir seviyelerindeki farklılaşma bakımından toplumdaki en uç örneklerden biridir. Toplumsal katmanlar arasındaki dengesizlikte müstesna bir yeri olan hekimlerin en alttakileri ile en üsttekileri arasındaki uçurum, Türkiye ortalamasını bile geride bırakmaktadır. En alttakiler aylık 700 milyon civarında bir gelire sahipken, en üsttekiler ayda 70 milyar TL dolayında kazanmakta, yani en üsttekiler en alttakilerin yaklaşık 100 katı gelir elde etmektedir.’’

Soru: Bu bedele 'bıçak parası' dahil midir?

GÜNÜN TEPKİSİ

Neden ramazan

ALEVİLERİN kendi diyanetlerini kurma kararını, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın geçen eylül ayında Almanya'da yaptığı ziyaret sırasında, aldıkları anlaşılıyor. Almanya Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Hasan Ögütçü'nün camilerle cemevlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nca eşit tutulmasına ilişkin değerlendirilmesine kızan Erdoğan; ‘‘Müslüman'ın ibaret yeri camidir. Alevilik bir din değildir. Dolayısıyla mukayese edilemez. Bu ayrımı yaparsak, Türkiye'nin bölünmesine neden oluruz. Birisi ibadethanedir, diğeri ise kültürevidir’’ demişti.

Atatürk'e ve laik cumhuriyete bağlılıkları bilinen Alevilerin bu ilginç toplantıyı ramazan ayı içinde, önümüzdeki cumartesi günü CRR Konser Salonu'nda yapmaları anlamlı bulunuyor.

Otopark ihalesi

EMİNÖNÜ Belediyesi'nin otopark (26 sokak, 802 araç) ihalesini Bilpark, 3 yıllığına aylık 196 milyardan 'kazandı'. Eski ihale yasasına göre yapılan 3. ihalede, belediyeye iş yapmakta olan Azem Ltd (yemek) 195 milyar; TEMAY (temizlik) 191 milyar ve Belediyenin şirketi Emin Ltd (sağlık, spor ve Sultanahmet Şenlikleri) de 136 milyar teklif verdi. Başkan Lütfi Kibiroğlu ekibinin oluşturduğu şirketlerin böylece bütün işleri kapattığından yeni yönetime hiçbir kaynak kalmamış oldu.
Yazının Devamını Oku

Meksika’dan haber çok

4 Kasım 2003
<B>Büyükelçi, Bakan Tüzmen’i de Lapisçilere götürmüş</B> TİSK'in Meksico City'de yaptırdığı Atatürk heykelinin açılışına katılan üç bakanın -Güldal Akşit, Vecdi Gönül ve Murat Başeskioğlu- başına gelenlerden kim sorumlu?

Washington'dan gelen bir telefon bizi ilginç bilgilere ulaştırdı.

TİSK'in gezisine katılan Ankara bürosundan arkadaşımız Süleyman Demirkan önceki akşam yurda döndü. ‘‘Sevgili Süleyman önce hoşgeldin... Sen, üç bakanın Lapisçiler tarafından limuzinle Cancun'da ağırlandığını yazınca, biz de köşemizde Türkiye'nin ilk hortumcularını gündeme getirdik’’ dedik.

Kendisine, Hürriyet'i internetten okuyan Amerika'daki okurumuzun bize söylediklerini ilettik:

‘‘Meksika'da, dünyada etkili olan liderlerin heykelleri vardır. Burasını TİSK Başkanı Refik Baydur bir gezisinde görüyor, eski Meksico City Büyükelçisi Ergün Pelit ile projelendiriyorlar. Baydur gerekli katkıları sağlarken; Pelit de, diplomatik ağırlığını koyarak Ermeni lobisinin karşı çıkmasına karşın heykelin yapılmasını sağlıyor. Geçen hafta da bu heykelin açılışı için eşlerinin başları açık iki erkek bakan ile bir hanım bakan Meksika'ya geliyorlar.’’

Biliyorsunuz, üç bakan havaalanına inişte kapılarında 'Lapis' yazılı üç limuzin tarafından karşılanıp özel bir yemeğe götürülüyorlar. Bu durum birçok kişiyi rahatsız ettiğini gazeteler yazdı. Hatta davete katılanlar arasında ‘‘Üç bakan, limuzine biniyorlarsa kimin arabasına bindiklerini sormak ihtiyacını duymuyorlar mı?’’ diye eleştiri konusu oldu.

TÜZMEN'İ DE ZİYARET ETMİŞ

Amerika'
dan arayan muhatabımızın söylediklerini aktarmaya devam ediyoruz:

‘‘Bu Türkiye'nin yeni Meksika Büyükelçisi Mehmet Nuri Ezen'in işgüzarlığı mıdır? Bunun mutlaka sorgulanması lazımdır. Meksico City'de 200 Türk; hele bunlar arasında Türkiye'de banka batıran bir kişinin firması da varsa orada duracaksın. Gelenlerin altına limuzun çekenler kimdir? Büyükelçi, gelenlere konukseverlik yapacak ama böyle bir yolsuzlukları olan bir kişi üzerinden değil... Hassas olması gerekiyordu. Size bir şey söyleyeyim; 10-14 Eylül'de yine Cancun'da yapılan Dünya Ticaret Örgütü toplantısına katılan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in de başına aynı şeyler geldi. Büyükelçiye, Lapis'in Meksika'daki işyerleri gezdirildi; temsilcisi Cengiz Çalışkan'la görüştü, Lapis'in sorunları anlatıldı.’’

Türkiye'nin ilk banka (TYT Bank) hortumcularından olarak kabul edilen ve İstanbul'da dolandırıcılıktan 3.5 yıl hapse mahkum olan Lapis'in sahibi Apel Çelik'in, bakanların ziyareti sırasında Meksika'da olup olmadığını bilmeyen muhatabımız konuşmaya devam ediyor:

‘‘Üç bakan ucuz kurtuldu sayılır. Belki büyükelçinin programıyla Lapisçiler kendilerini Sudi Özkan'ın, Karayipler'deki St. Martin adasındaki kumarhanesine de götürebilirlerdi. Ayrıca, büyükelçi dönüş sırasında bakanların yaşadığı rezaletin olmaması için daha önce önlem alabilirdi. Ancak Türkiye'nin itibarı ayaklar altına alındı. Bakanlar da tuzağa düşürüldüklerini neden itiraf etmiyorlar.’’

Süleyman Demirkan'a bunları sorduk:

‘‘Doğru ben de duydum...’’

Hortumcular Tayyip Erdoğan'ın kabinesine böyle sızıyorlar.

Sahi AKP iktidarı bugüne kadar hangi hortumcuyu yargının önüne gönderebildi?

Hakimevi’nde neler oluyor


ANKARA'dan eski hákim bir dostumuz, kent merkezindeki Hakimevi Spor Tesisleri'nin ve yüzme havuzunun tadilat nedeniyle 2 aydır kapalı olduğunu söylüyor ve yıllardır bu spor tesisinden hakimler ve referans verdikleri yakınlarının 3 yıllık giriş kartı ile ücret karşılığı yararlandığını belirtiyor. Ancak 25 gün önce açılan spor tesisinde Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in talimatıyla 'güvenlik' gerekçesiyle yeni uygulamalar başlatıldığını da ekleyerek şöyle diyor:

‘‘Buna göre hakimler yanlarında misafir getiremeyecekler, hakim yakınlarına verilen 3 yıllık giriş kartları (üzerinde istenildiğinde iptal edilir şerhi olmamasına rağmen) iptal edilecek ve salı günleri havuz sadece bayanlara tahsis edilecektir.

Bugüne kadar güvenlik sorunu yoktu da Cemil Çiçek bakan olunca mı güvenlik sorun oldu. Acaba kişisel ve partisel kaygılar mı var? Hakim yakınlarına ve misafirlerine kapatılan havuz bakan ve yakınlarına mı tahsis edildi? Salı günleri bayanlara tahsis edilen havuz hangi amaca hizmet etmektedir? Kapalı kapılar ardında neler oluyor?’’

Vergi denetimi böyle yapılmaz


BARLAS&PARTNERS isimli bir hukuk bürosuyuz ve 16 yıldır hiçbir ödememizi aksatmadan yaptık. Şu an Mecidiyeköy Vergi Dairesi'nin en büyük 1000 mükellefi içindeymişiz. Bu nedenle bizi arayan vergi dairesi tahakkuk şefi, Defterdarlığın 'sıcak takip' adıyla yeni bir uygulama başlattığını, buna göre ödemelerin fotokopilerinin elden vergi dairesine ulaştırılmasını (faksı kabul etmiyorlar) istedi.

Böyle bir saçmalık olur mu? Zaten biz onca bürokratik işleme ve ağır vergi oranlarına rağmen tüm ödemelerimizi zamanında gerçekleştirmişsek bu elden fotokopi teslimi de neyin nesi? Üstelik bunu her ödeme makbuzu için 1-2 gün sonra olmak üzere istiyorlarmış. Bu da ayda 3-4 kere vergi dairesine gitmek demektir.

Vergi sorunu böyle aşılmaz, önemli olan denetim ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almaktır; ödeyene ek sorumluluklar getiremezsiniz, ödeyeni keriz yerine koyamazsınız. Ama dinleyen kim! Kayıt dışındakilerle mücadele etmek yerine yaptıkları inanılır gibi değil.

Ceyhun BARLAS-İSTANBUL

Metro otobüsünde uyutulup soyuldum


BABAMIZ Refik Afşaroğlu, Metro Turizm ile İstanbul'a gelirken yanındaki yaşlı yolcunun ikram ettiği koladan alıyor ve gözlerini Harem Otogarı'nda otobüsü gitmiş ve çantaları yanı başında, cüzdanı ve bel çantası çalınmış vaziyette açıyor. Firma yetkililerinden yardım istiyor, yalnızca Bostancı köprüsüne bırakılıyor. Durumu Metro Turizm merkezindeki yetkililere ilettiğimizde hatalarını kabul etmiyorlar. Dört görevlinin bulunduğu bir otobüste bir yolcunun cüzdan ve parasının çalınmasına nasıl göz yumulabilir?

Mesut AFŞANOĞLU-İSTANBUL

GÜNÜN TEPKİSİ


‘‘BU arkadaş (Işılay Saygın) bakanlık yaptı. Partimizde görevliyken 10 ay başka bir partiyle (AKP) ile anlaşma yollarını aradı. Bunun üzerine partiden ihracını ben istedim. Bu etik bir davranış değildir. Bu siyaset sistemimizi bu hale getiren batak düzenin bir göstergesidir. Biz dürüst, düzgün, ilkeli siyaset istiyoruz.

(ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir)

Biliyor musunuz?


İSTANBUL'da, Orman Bölge Müdürlüğü'nün, turistik tesisler, taş ve maden ocağı olarak kullanılan 1.606 adet yerden kira gelirlerini ödemeyenleri GPS sistemi oluşturarak yakalayan ve kira gelirlerini 1 trilyon 700 milyar liradan 25 trilyona çıkartan Orman Bölge Müdür Yardımcısı Niyazi Kurtuluş'un, geçirdiği soruşturmadan sonra Erzurum'a sürüldüğünü...

MESAJ


ÇANAKKALE 18 Mart Üniversitesi Biga kız öğrenci yurdu depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle tam da okulların açılacağı hafta kapatıldı. Biga'ya yerleşecek kız öğrenciler mağdur edilmedi mi? Peki AKP milletvekili İbrahim Köşkdere'nin aynı hafta kendi apart otelini açması da ne demek oluyor?

KIRIKKALE Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi müdürü Turan Aşık ve Muavini Erdal Cerit, 30.10.2003'te parasız yatılı öğrenim gören yatılı öğrencileri bayıltıncaya kadar dövüyor ve daha sonra da Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı 112 ambulansı olaya müdahale ediyor; 1764 kayıt numarası ile kaydediyor ancak okul nöbet defterine bu olay rapor edilmiyor. 21. yy'a yakışmayan böyle yöneticileri aramızda istemiyoruz.

O. Nuri IŞTIN-İSTANBUL

ANKARA Trafik Denetim Müdürlüğü'ne ismi saklı okurumuzdan... Trafik polisleri görev yaptıkları cadde ve sokaklardaki esnafın dükkanlarında çay kahve içip karınlarını doyurup ihtiyaçlarını gideriyor. Park yasağı olan yerlere arabalarını park ediyorlar. Başkası olsa ceza yağıyor. Buna kim dur der?

BÜYÜK iddialarla yapımına başlanan ve bu aylarda açılacağı söylenen büyük kısmı Gaziosmanpaşa ilçe sınırları içinde yer alan Sultançiftliği-Vezneciler tramvay hattı çalışmaları nedensiz bir şekilde durduruldu. Bunun sonucunda özellikle güzergáh boyunca (eski Edirne asfaltı) trafik keşmekeşi yaşanmaya başladı. Ortaya çıkan tehlikeli çukurlar, dikilen direkler öylesine duruyor. Bir uyarı levhası bile yok.

Erol KARA-İSTANBUL

PENDİK Esenyalı
'da oturuyorum. Yıllardır yaptığımız şikayetlere rağmen yakınımızda bulunan Organize Deri Sanayi ve Mezbahane'den gelen kokulardan kurtulamadık. Akşamları nefes almak mümkün olmuyor. Bu konuda ilgililerin gereken hassasiyeti göstermesini diliyorum.

E. KARACA-PENDİK
Yazının Devamını Oku

AKP ve Gürtuna için zor dava

2 Kasım 2003
<B>AKBİL </B>davasının geçen ayki duruşmalarda sonuçlanacağını yazmıştık. Ancak yeni gelişmeler karşısında davanın seyri beklenmedik şekilde değişti. İstanbul toplu taşımda kullanılan entegre bilet sistemi AKBİL'de yolsuzluk yapıldığı iddiası karşısında yaklaşık 5 yıl önce açılan soruşturmadan sonra açılan dava 1.5 yıldır sürüyor.

Bugüne kadar dokuz duruşma yapıldı.

Tayyip Erdoğan ile Ali Müfit Gürtuna mahkemeye gelip ifade verdiler.

37 sanıklı davada, milletvekili seçilen Mustafa Açıkalın, İdris Naim Şahin, Mikail Arslan ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dosyaları Adalet Bakanlığı'na gönderildi.

Dokunulmazlıklarının kaldırılması için dosyalar şimdi Adalet Bakanlığı'nda bekliyor.

Başından beri dava ile ilgili olarak dört ayrı bilirkişi raporu hazırlandı. Hepsinde de ortak kanaat, sistemin her türlü yolsuzluğa açık olduğu şeklinde... Hukukçular; Doç. Adem Sözüer, Doç. Ahmet Gökçen, Bilgisayarcı; Yard. Doç. Elif Karslıgil Yavuz ve maliyeciler; Hamit Öztürk (Üsküdar Vergi Dairesi müdürü) ve Muammer Yavuz imzalı 36 sayfalık 4. bilirkişi raporunda; ‘‘AKBİL sistemine elle müdahale edildiği, sistemin baştan itibaren oluşturulmasında suiistimale açık olduğu ve sistemdeki bu durumun düzeltilmesi mümkün olmasına rağmen bunun yerine getirilmediği...’’ bildiriliyor.

EMİ HARİTA NEDİR?

Üsküdar
2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, geçen ekim ayının 9, 22 ve 30'unda üç duruşma yapıldı. Son duruşmada, birdenbire 23.6.2003 tarihli bir Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Hazine Kontrolörleri Kurulu'nun raporu ortaya çıktı. Raporda (Akbil sistemini uygulayan) BELBİM A.Ş'nin ihale açılmadan üstlenmiş olduğu Akıllı Bilet projesinin uygulanmasında tahsil edilen bilet bedellerinin kayıtlara geçirilmediği, bankalarda oluşturulan havuz hesaplarına yatırıldığı ve bu hesaplardan çeşitli kuruluşlara aktarıldığı iddialarının incelendiği, ‘‘1 trilyon liraya yakın EMİ Harita Ltd. Şirketi’’ne aktarma yapıldığı ve konuyla ilgili incelemenin devam ettiği belirtiliyor.

SAVCININ ISRARI

(EMİ, Tayyip Erdoğan'ın mahalle arkadaşı, belediyedeki danışmanı ve İstanbul Eğitim ve Gençlik Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Ergün'ün kardeşi Mustafa Ergün'ün şirketiydi. Ancak bugünkü sahibinin Zeynel Abidin Erdem olduğu söyleniyor.)

Duruşmanın başında mahkeme heyeti, Savcı Ahmet Kıpçak'tan esas hakkındaki görüşünü bildirmesini istedi. Ancak savcı, yukarıdaki raporda yer alan iddiaların incelenmesi için dosyanın bilirkişiye sevkini talep etti. Mahkeme heyeti, sanık avukatlarının itirazlarına karşın bu talebi kabul etti.

Gelecek duruşma 2 Aralık tarihinde yapılacak.

Ne yazık ki, AKBİL sisteminin her türlü yolsuzluğa açık olduğu, elle müdahale edildiği 30.4.1999'daki ilk bilirkişi raporu ile belirlenmesine ve ve diğer üç bilirkişi raporunun da bu iddiaları doğrulamasına karşın sistem hálá uygulanıyor.

Bu sistem, düzeltilmesi gerektiği halde 4.5 yıldır niye düzeltilmiyor Sayın Ali Müfit Gürtuna?..

Baykal Gürtuna’yı CHP’liler için test ettiriyor


‘‘HATIRLAR MISINIZ, köşenizde bundan 8-10 oy önce yazı çıkmıştı; size konuşan bir siyasetçi, 'Ali Müfit Gürtuna gelecek yerel seçimlerde CHP'ye de lazım olur' diyordu. Gerçekten lazım oldu, baksanıza bunu 'bomba' olarak duyuruyorlar. Bunların hepsi oyun, baksanıza Baykal bile bu konudaki sorulara 'yok da diyemem, var da diyemem' diyerek yanıtı ortada bırakıyor. İlginç değil mi?’’ diyor bir dostumuz.

CHP yönetimi, partisinden 'aday' aramıyor, seçim kampanyasında harcamaları yüklenecek 'adam' arıyor. Geçen dönem Adnan Polat kampanyada 1.5 milyon dolar harcamıştı.

Baykal uzun süreden beri ‘‘Bana kazanacak adam getirin?‘‘ diyor. Mehmet Sevigen ve Bülent Tanla da, 6 aydır sürdürdükleri görüşmeler sonunda Gürtuna ismini kamuoyuna üflediler. Acaba CHP'de bu isim benimsenir mi? Tepkiler şimdiden başladı.

İstanbul'da kişisel %10-12 oyu olduğu belirtilen Gürtuna, AKP Büyük Kongresi'nde AKP'ye girmeyi umut ediyordu. Nitekim kongreden önce, 17 Eylülde Tercüman'da (Ilıcak) yeralan söyleşisi şu başlıklarla veriliyordu:

‘‘Gürtuna isyan etti... Dört yıl cenderede yaşadım, benden istenen ANAP'a geçmem; Tayyip Bey'in aleyhine belge vermemdi’’

Gürtuna, Erdoğan
ile aralarında güven bunalımı olmadığını belirterek AKP'ye 'selam' çakıyordu. ‘‘CHP'den aday olacak mısınız?’’ sorusunu ise Gürtuna ‘‘Kime selam versem ertesi gün yazıyorlar’’ diye yalanlıyordu. Kişisel anketlerinde, AKP'den aday olursa oy oranının %60'lara vardığını anlatıyordu. Bunun ardından da bazı gazetelerde Gürtuna'nın AKP'ye gireceği yazılıyordu. Tayyip Erdoğan'ın cezaevine girmesinden sonraki belediye kadrolarını dağıtması nedeniyle 'cezalıydı' Gürtuna...

Gürtuna'
nın yolu GP, ANAP ve DYP'den sonra CHP ile kesişiyor; iki taraf açısından umutsuzca...

Üç bakan hemen istifa etmeli


ALMAN Yeşiller Partisi milletvekili Cem Özdemir'in, 'bonus'ları kendi lehine kullandığı ortaya çıkınca istifa etmek zorunda kalmıştı.

Başbakan Erdoğan, hortumculara karşı nasıl mücadele edeceklerini anlata dursun... Hürriyet'te dün Süleyman Demirkan'ın, TİSK'in Mexico City'de yaptırdığı Atatürk anıtının açılışına katılan üç bakanın -Güldal Akşit, Vecdi Gönül ve Murat Başeskioğlu- havaalanında, batık TYT Bank'ın sahipliği ile adını duyuran Lapis Holding yetkililerince limuzinlerle ağırlandığını haberi bomba gibi düşüyordu gündeme...

Lapis'in sahibi Apel Çelik, Türkiye'nin ilk banka hortumcusu olarak biliniyor. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'hileli iflas'tan 3.5 yıl hapse mahkum oluyordu. Çelik, 1994'deki krizde elkonulan TYT Bank'tan 300 milyon dolar krediyi Lapis şirketlerine aktarmıştı. Dava geçen hafta Yargıtay'da 'usul' yönünden bozulduğundan yargılama yeniden görülecek; Bülent Ener, Sabit Biter Özuslu ile 4 kişi de yeniden yargılanacak.

Tablo bu iken, başka bir ülkede böyle bir skandal yaşansa üç bakanın istifa etmesi gerekmez mi? Eder de burası Türkiye...

Biliyor musunuz?


KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu'nun, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün 3.600 metrelik Türk bayrağı örneğinden yola çıkarak, 1.000 metre uzunluğunda KKTC bayrağı sipariş ettirdiğini; bunun 15 Kasım'da Lefkoşa'da KKTC devletinin 20. kuruluş yıldönümü törenlerinde sergileneceğini... Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku