Yalçın Bayer

Ramazan sevabına

1 Kasım 2003
<B>EMİNÖNÜ </B>Belediyesi'nin 26 cadde ve sokaktaki otopark ihalesine pazartesi günü 3. kez çıkılıyor. Gene bir şeyler mi dönecek acaba? Yerel seçimler yaklaşırken Eminönü'yü iyi gözlemek gerekiyor.

Evet...

Kocamustafapaşa'daki Cem Otopark'ın sahibi Selahattin Öner dün ihaleye katılmak için belediyeye gidiyor. Gerisini kendisinden dinleyelim:

‘‘Efendim aylık 130 milyardan çıkardığı otopark ihale dosyasını almak istediğimde; geçici teminat olarak yıllık bedelin %3'ü ile yeni uygulanmaya başlanan %7'lik 'ihale geçici teminat'ını peşin olarak istediler. %3 için elimde bulunan devlet iç borçlanma tahvilerini kabul ettiler; ancak 'ihale geçici teminat' için kabul etmediler. Bunun için toplam 156 milyardan 110 milyarını nakit ödemek gerekiyormuş; çünkü ihale komisyonunun kararı böyleymiş. Söylendiğine göre o ana kadar başka başvuran da yokmuş. Ancak ortada belediyenin temizlik işlerini yapan Temay firmasının bir temsilcisi dolaşıyordu. Engellemeleri görünce, demek ki ihale bu firmaya verilecek diye düşünüyor insan. Bu kadar nakiti saat 15.00'de bulmak zor. Zaten bir bankadan 5 milyar lira istediğinizde yarın gel, diyorlar. Bankam 'Ancak pazartesi günü 11.00'de nakit verebiliriz' dedi. İhale ise 10.30'da... Bu durumda niye rekabet ortamı yaratılmıyor diye soruyorum.’’

HAYIRLI İŞLER

Eminönü
Belediyesi'ne hayırlı ihaleler dilerken, akla turistik Sultanahmet Meydanı'na Ramazan Şenlikleri için 80 barakanın kimin izniyle kurulduğu sorusu geliyor. Hemen yanıtlayalım; belediyenin Emin Ltd.Şti... Sultanahmet'te eğlenenler ya da alışveriş yapanlar, bu barakalar için ihale açılıp açılmadığını, hangi yandaşların kiracı olduklarını, bedellerin ne olduğunu hiç sorguluyorlar mı? Biz söyleyelim; Sultanahmet Camisi duvarına bakanlar 8, ötekiler de 4 milyar... Maliye'ye kayıtları var mı işyerlerinin? İşte bunun gibi çeşitli iddialar nedeniyle Maliye elemanları önceki akşam denetime çıkmışlar; biraz da can yakmışlar. Bir muhalefet partisinin yöneticisi, ‘‘Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin, kol kanat germezse eski partidaşı Lütfi Kibiroğlu işlemlerinde bu kadar rahat hareket edemez’’ dedi bize...

Yerel seçimler yaklaşıyor; belediyenin masrafı ağır... Peki bu arada ünlü 'Dubai yolcuları'nı, SP dışındaki partilerin aday adayları hiç gözlüyor mu!

Hırka-i Şerif


FATİH Belediyesi, Ramazan boyunca Hırka-i Şerif Camisi'ndeki kutsal emanetlerin ziyareti dolayısıyla Keçeciler ve Akseki Caddeleri'nde barakalar kurduruyor. Ancak pazarcılar kurdukları tentelerle kapılarımızı ve pencerelerimizin önünü kapatıyor. Hiçbir özen gösterilmiyor. Ayrıca ziyaretlerde yaşanan kalabalıktan dolayı bayılma, ezilme ve hırsızlık olayları artıyor. Kaymakamlık, Belediye ve Büyükşehir'e bu konuda verdiğimiz dilekçelerin dikkate alınmasını diliyoruz.

Ali Osman ERBAY-Akseki Caddesi sakinleri

Polise teşekkür


'HARLEM çetesi çökertildi' (30.10.2003) başlıklı haberle irkildim. Öncelikle operasyonu gerçekleştirenleri kutlarım. Halk arasında kapkaççı ve hırsızlarla polislerin çoğu ortak deniliyordu da inanmak istemiyordum. Çetenin elebaşı olan bu adamın korumalığını yapanın eski polis memuru - Efraim Yücel- olduğu yazılıyor. Canımızın-malımızın güvencesi polis teşkilatından bunların ayıklanmasını diler, daha mutlu bir Türkiye için el ele olmamız gerektiğini hatırlatırım.

Dr. Mürüvvet TÜRKİLİ-KUZGUNCUK

Migros özür diledi


MİGROS yetkilileri, Ataköy Atrium mağazasında meydana gelen olay üzerine bizi arayarak, semtin iyi bir müşterisi olduklarını söyledikleri Songül Şencıvan'dan özür dilediklerini söylediler. Olayı 'olmaması gereken münferit bir hata' diye niteleyerek, müşterilerine karşı her zaman saygılı olduklarını hatırlattılar. Ayrıca Songül Şencıvan da, MİGROS yetkililerinin kendilerini arayarak özür dilediklerini ve bir çiçek gönderdiklerini bildirdi. Bu arada Şencıvan ailesi, 'Migros'un duyarlılığı' karşısında yargıya yaptığı şikayeti geri alacağını belirtti.

Kozalak


BİLİR MİSİNİZ? Bu ülkede orman yangınları, sabotajlardan ziyade, çam kozalakları ve dikenlerinin ya da kuruyup düşen ince dalların yanmasıyla büyür. Bunların toplatılmasına izin verilse bakın ormanlarda bu kadar yangın çıkar mı? Ormanların içi dolu ama bunları toplamak neden yasaktır?

Coşkun ÇİFTÇİ-AMASYA

Selçuk’ta oyunlar


KONYA Selçuk Üniversitesi'nden, kendilerini ‘‘çağdaş, laik, Atatürkçü’’ diye tanıtan bir grup öğretim üyesinin dünkü iddialarına karşı Konya'dan e-mail yağmuruna tutulduk. Çok sayıda öğretim üyesi bizzat adlarını vererek, rektörlük seçiminde en çok oyu alan Prof. Süleyman Okudan'a yönelik yazıdaki ‘‘karalamalara’’ şiddetle tepki gösterdiler.

Örneğin, Y.Doç. Faruk Başçifti'den gelen notta şöyle deniliyor:

‘‘Yazıyı üzülerek okudum. Evet rektörlük seçiminde Süleyman Okudan'ı destekledik. Hálá da destekliyoruz. Ve de seçildiği için sevinçliyiz. Bugüne kadar laiklik ve Atatürkçülüğümle gurur duydum ve duyacağım. YÖK ve Cumhurbaşkanlığı tarafından atamanın yapılacağı bugünlerde çamur at izi kalsın şeklindeki bu tür suçlamalara karşı herkesin uyanık olması gerekiyor.’’

Bunun gibi profesöründen personeline kadar birçok mesajda, Prof. Okudan'a haksızlık edildiğini bildirdiler. Hatta CHP İl Başkanı Rahmi Baştoklu da yaptığı açıklamada, ‘‘Okudan Hoca'nın cemaatlerin, tarikatların ve Milli Görüş'ün çizgisinde olduğu yönündeki açıklamaları esefle karşıladım’’ dedi. Gelen mesajlarda; özetle şöyle deniliyor:

‘‘Üniversitelerde akademisyenleri şucu ya da bucu diye ayırmak ne derece doğrudur.... Kendilerini Atatürkçü öğretim üyeleri diye tanıtan bu insanların bir zamanlar Prof. Okudan ile yakın arkadaş oldukları herkesçe bilinir. Dolayısıyla bu asılsız iddiaların bu insanlar tarafından seçimi kaybetmenin verdiği üzüntü ile yazılmış olması kuvvetle muhtemeldir...’’

ÇETELERİN OYUNU

Ve üniversite hakkında şu bilgiler veriliyor:

‘‘Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinin yüzde 70-80'i sağcı ve muhafazakárdır. Eşlerinin yüzde % 65'i kapalıdır. Antalyalı olan Prof. Okudan, Oftalmoloji Derneği üyeleri arasında tanınan bir isimdir... Sosyal yanı kuvvetli, Konya'da çok seviliyor, açık sözlü, her çevre ile temas ediyor; ancak Atatürkçülükten hiçbir zaman taviz vermiyor. Yayınladığı kitapçıkta, sosyal demokrat düşünceye sahip olduğu, ancak nitelikli insan yapısına çok önem verdiği belirtiliyor. Sanıyorum kendisine yönelik adaylık seçimlerinde az oy alan iki aday ile bunların arkasında olan ve yeni kadrolaşmaya girişen MHP'li bir grubun işi olabilir bu iddialar...’’

Bu kadar tepki karşısında Prof. Okudan'ı merak edip aradık:

‘‘Ben Cumhuriyet çocuğuyum, Atatürk milliyetçisiyim, entelektüelim. Boş bir insan değilim. Ben sekiz yıldır bir çeteye karşı savaş veriyordum, en çok oyu alarak kazandım. Bu çetenin yandaşları beni irticacıdır diye karalamak istiyorlar. Rektör olursam, üniversitede korkunç şeylerin çıkacağından korkanların oyununu ibretle seyrediyorum.’’

Kaçak elektriğin faturası köylüye


KOCAELİ Kandıra'dan bir grup köylü şöyle diyor: ‘‘Kaymakamlığın işletmekte olduğu ve Özel İdare Müdürlüğü tarafından yönetilen Hira Su Grubu köylere su götürmek için kurulmuş bir müdürlüktür. Hira Su Birliği geçenlerde elektrik kurumu tarafından kaçak elektrik kullanırken yakalandı ve 172 milyar para cezası ile cezalandırıldı. Ancak olay örtbas edilmeye çalışıldı. Kaymakamlığa bağlı olan Hira Su cezanın bir kısmını ödeyerek tekrar elektrik kullanmaya başladı. Elektriklerin olmadığı zaman zarfında ise köyler susuz kalmıştı. Sular gelmeye başladığında fiyatın 400 bin liradan 1.5 milyon liraya çıktığını ve bir defaya mahsus abonelerden 10 milyon lira tahsil edileceğini duyduk. Köylünün hiçbir şeyden haberi yokken böyle bir cezaya çarptırılması ancak bizim ülkemizde olur herhalde...’’

TEKİRDAĞ'DA DA SORUN VAR

Tekirdağ'
ın sahil kesimindeki 8 köye Çorlu Sarılar Su Birliği'nden su verilir. Ancak birlik, elektrik borcunu ödemediğinden, TREDAŞ tarafından kesilmiş. Halk dolayısıyla susuz kalmış, ‘‘Su paralarını ödediğimiz halde neden böyle bir borç çıktı anlamadık’’ diyor. Sarılar Köyü'ndeki birliğin hesapları incelenecek mi acaba?

Duble yol duble masraf


ADANA'dan Doğu Karadeniz gezisine gittik. İyi ki de gitmişiz. Gürcistan'a açılacak Karadeniz sahil yolu inşaatı nedense durdurulmuş. Yarım kalan inşaat halindeki beton yapıları, dağ tarafından akarsular, deniz tarafından ise dalgalar aşındırmış. Yani yeni bir çalışma yapılınca planlanandan çok daha fazla masraf çıkacak. Anlayan beri gelsin. Bu nasıl bir zihniyettir ki müteahhidin işi yarım bırakılıyor? Bu yollar ödediğimiz vergilerle yapılmıyor mu? Burası Türkiye'yi Kafkasya'ya bağlayacak uluslararası sahil yolu değil mi? Bu yol patates taşıyacak duble yol değil!

Oltan SEZEROK-ADANA

Gazileri okuyun


MUSTAFA Kemal'e dil uzatanlara, onun büstlerini kıranlara, irticai ve bölücü faaliyetlerde bulunanlara, onlara maşalık yapan kalemşorlara ve bunlara bilerek ya da bilmeden katılanlara soruyorum: 29 Ekim'de Hürriyet ekindeki ‘‘Son Kahramanlar’’ yazısındaki gazilerin öyküsünü okudunuz mu?

Okumadınızsa hemen bulun, birkaç kez okuyun. Eğer yüreğiniz ezilmiyorsa, göz pınarlarınız dolmuyorsa, beyniniz zonklayıp vücudunuzu ateş basmıyorsa artık bir hain olduğunuzu itiraf edin... Hem de onların kanlarıyla sulanmış bu toprağın nimetlerini yiyip yutan ve yaşadığı özgür ortama şükretmeyen bir hain... Başta İslamiyet olmak üzere bütün dinlerin, hain ve nankörleri nasıl lanetlediğini düşünün ve sonra da kendinize nasıl çekidüzen vereceğinize bir karar verin lütfen.

Hami GERÇEK-ANKARA

Biliyor musunuz


DEVREK Kaymakamı Süleyman Tapsız'ın Cumhuriyet Balosu'na CHP İlçe Başkanı Dr. Murat Altınok'u davet etmediğini, buna tepki gösteren Altınok'un da ‘‘Kaymakam, CHP'nin cumhuriyetimizle özdeşleşmiş bir parti olduğunu ve cumhuriyetin mayası olduğunu ne yazık ki bilmiyor’’ dediğini... Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Türkiye'nin derdi sağda ve solda yuvalanan hödüklerdir.’’

(Prof. İlber Ortaylı)

MESAJ


TOPLUMSAL Saydamlık Hareketi Derneği ve Selimpaşa Belediyesi'nin, Belediye konferans salonunda bugün 14.00'te ‘Belediyelerde Saydamlık’ konferansının konuşmacıları; Ahmet İsvan, Eşref Balaban, Vasken Varın ve Erciş Kurtuluş. (0212-291 35 30; www.saydamlik.org)

NEW York
ve İstanbul'da Su Havzaları koruma pratiklerini karşılaştıran belgesel filmi izleme/tartışma ve genel tanışma toplantısı bugün 15.00'te İTÜ Taşkışla'da.

ATATÜRK'ün manevi kızı Ülkü Adatepe, 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı'nın (YEKÜV) üniversiteli bursiyerlerine Atatürk ile ilgili anılarını anlatacak. Yer: Mecidiyeköy Kültür Merkezi, 13.30'da. (www.yekuv.org)
Yazının Devamını Oku

Ata’ya nankörlük

31 Ekim 2003
<b>NE </B>yazık ki halkın %70'inin istemediği bir parti, idareyi ele geçirip başımıza çöreklendi. Geçmişte beceriksiz hükümetlerden canı yanan insanlar, (denize düşen yılana bile sarılır hesabı) kerhen bunlara oy verip, şimdi de pişmanlık içinde mutsuz, umutsuz, huzursuz durumda yaşamaya uğraşıyorlar.

Bunlarınki dine düşkünlük, ibadete saygı falan değil. Düpedüz örümcek kafalılık, gericilik, bir nevi inat... Düzene karşı gelmek, başkaldırıda bulunmaktır. 'Başörtüsü bizim namusuzdur' diyecek kadar gülünç düşüncelere sahiptirler.

Atatürk kadın hakları, harf ve kıyafetle ilgili önemli devrimler yaptı; acaba bunların farkındalar mı? Laik cumhuriyete karşı direnip ‘‘Atatürk'ü kim dinler, biz şeriat istiyoruz’’ diyerek nankörlük yapanları gördükçe bu ülkeden daha çok endişe ediyorum, çok...

Süheyla FİDAN-ANKARA

Resepsiyon bahane

ÜLKEMİZ
gündemine oturan davetiye krizi dün akşam (önceki akşam) gerçekleşen resepsiyonla son mu bulacak? Bence son bulmamalı; hatta konu yeni baştan ele alınmalı! Resepsiyona katılmayan milletvekilleri, eşleri ve yakınları, çocukları, bu büyük coşkuyu, sevinci ve şerefi, neden bilimle on binlerce, yüz binlerce insanla birlikte Kadıköy'de, Şişli'de, Taksim'de kutlamadılar?

Madem amaç Cumhurbaşkanı'nı protesto idi; o zaman neden bu protestoyu aynı zamanda bir coşkuya çevirerek bizlerle bu ortamlarda paylaşmadılar?

Ben Göztepe'den kalkıp Kadıköy'de son bulan konvoyun hiçbir safında elinde bir meşale, bir bayrak, yüreğinde bir coşku ve mutluluk ile 10. Yıl Marşı'nı, 80. Yıl şarkısını söyleyen bir türbanlayı rastlamadım? Neden?

Cumhurbaşkanı'nı protesto eden bu insanlar böylesi bir coşkuyu yaşıyoruz diye bizi de mi protesto ettiler acaba?

Ya da söylemeye dilim varmıyor ama bunlar gerçekten laiklik karşıtı, 'cumhuriyet düşmanı' kişiler mi? Türkiye laiktir ve laik kalacaktır.

Özlem AYSOY

Çankaya’ya gölge düşmedi, aydınlandı

GAZETENİZİN dünkü 1. sayfasında iki yerde Çankaya Köşkü'nde Cumhuriyet'in kutlandığı geceye türbanın gölge düşürdüğünden bahsedilmektedir. Eğer Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı isek türban giyilse idi gölge düşerdi... Tam aksine gösterilen özen ve giyilmeyen türbanla Atatürk'ün ve Cumhuriyet'in ilkeleri korunmuş ve gece aydınlanmıştır. Bu gibi önemli konularda büyük bir gazetenin kasıtlı yaptığına inanmadığım Türkçe hataları çok şaşırtıcı ve üzücüdür.

Bundan böyle gerekli dikkatin gösterileceğini umarım.

Prof. A.Yüksel BOZER

Selçuk Üniversitesi’nde ilginç rektörlük seçimi

KONYA
Selçuk Üniversitesi'nde Rektör Abdurrahman Kutlu'nun iki dönem devam eden görev süresinin sona ermesiyle yapılan rektör adaylığı seçiminde Prof. Süleyman Okudan 365, Prof. Cevat Özpınar 221, Prof. Orhan Demir 84, Prof. Cemalettin Akyürek 55, Prof. Orhan Gökçe 51 ve Prof. Uğur Erongun 42 oy almışlardı.

YÖK bugün ilk üç adayı belirleyerek Cumhurbaşkanlığı'na gönderecek.

Kendilerini çağdaş, laik, Atatürkçü öğretim üyeleri olarak tanıtan bir gruptan aldığımız bir notta, aday seçimleriyle ilgili olarak şunlar aktarılıyor:

Tıp Fakültesi'nden Prof. Okudan, cemaatlerin, tarikatların ve Milli Görüş çizgisindeki öğretim üyelerinin hiç fire vermeden eksiksiz olarak oy verdikleri kişidir. Üniversitede bu desteğin tamamıyla bir pazarlık sonucu olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu pazarlıkta Prof. Okudan'ın rektör olarak atanması durumunda, bu cemaat ve tarikat mensuplarına her türlü asistan, yard. doç., yüksek okul müdürlükleri ve dekanlık atamalarının şimdiden bölüşüldüğü bilinmektedir. Bunların tek hedefleri kadrolaşarak üniversiteyi tepeden tırnağa ele geçirmek, böylece sayısı 60 bini bulan Selçuk Üniversitesi öğrencilerinin beyinlerini kendi görüşleri doğrultusunda yıkamaktır.

Bu seçim döneminin ve seçim oyunlarının tam Cumhuriyet'in 80. yılı kutlamalarına rastlamaları ayrıca bizleri daha çok üzmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu dengeleri bilerek atama yapmasını diliyoruz.''

Pepe’ye kozalak uyarısı

‘BEN Amasya'nın üzgün bir vatandaşıyım’’ diye yazmış faksında Coşkun Çiftçi, üzgün olduğunu anlatıyor:

‘‘Niye derseniz, iki gündür Amasya'da Yeşilırmak nehrinden ölü balık akmaya devam ediyor. Bunun sebebi ise arıtma tesislerini çalıştırmayan Turhal Şeker Fabrikası'dır’’ dedikten sonra çok önemli mesajlar veriyor:

‘‘Bu fabrika ülkenin; ya balıklar kime ait! Ama bu katliamı yapan fabrika yetkilileri de biliyorlar ki, bu ülkede insanlar kendilerini korumaktan aciz durumda... Nasıl olacak ki balıkları korumayı başarsınlar. Dünyada başka kaç tane ülke vardır acaba kendi öz kaynaklarını yok eden. Bir yandan ormanlar, bir yandan nehirler ve de sorumsuz sorumlu müdürler.

Bu ülkede daha çok orman yanar. Bunun sebebi sabotajlardan ziyade çamların kozalakları ve dikenleri ya da kuruyup düşen ince dallar... Bunların toplatılmasına izin verilse inanın ki yakacak sıkıntısı ortadan kalkar. Ormanların içi dolu ama toplamak yasak. Sonra da en ufak bir kıvılcım ve yanan koca bir yer... Eğer zahmet edip bunlar toplansalar bakın ormanlarda yangın o kadar kolay çıkar mı? Fakirlikten beli ikiye kırılan yoksul vatandaşlarımıza bari bu şekilde bir katkıda bulunabilsin. Bu kış gününde şeker fabrikaları hangi bakanlığımıza bağlı bilmiyorum ama bir zahmet edip de şu Turhal'a bir uğrasa...’’

Sanıyoruz olayın muhatabı Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe; biz de ona ithaf ediyoruz.

Açıklama

DOKUZ
Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Gülser Eryümlü köşemizde kurumlarıyla ilgili olarak çıkan yazıya (28.10.2003) şu açıklamayı yaptı:

‘‘Konservatuvarımızın tüm anasanat dallarında eğitim kesintisiz sürmektedir. Akademik ders programları, Konservatuvar Yönetmeliği'ne göre; Anasanat Dalı Başkanı'nın önerisi bölüm başkanının onayı, müdürlüğün onay ve duyurusu ile yürürlüğe girer. Akademik program bu yıl da her yıl olduğu gibi aynı aşamadan geçerek yürürlüğe girmiştir. Ders programlarının akademik temelden yoksun olduğu savının, akademik ortamlarda, bizzat bu programın uygulayıcıları olan yerli ve yabancı öğretim görevlileri ve uzmanlarca değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanısındayız.

Çocuklar siyasete

ÜÇGÖL
Havzası Belediyeler Birliği tarafından Cumhuriyet'in 80. yılının 40 gün, 40 gece kutlanması etkinliklerinde düzenlenen 'Cumhuriyet Çocuk ve Gençlik Balosu'nun yapıldığı 10 bin kişilik Tatilya çadırında konuşan Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, çocuklara siyaset yapmalarını önerdi; ‘‘Hepiniz yarın bir Cumhurbaşkanı ya da Başbakan olabilirsiniz. Bu ülkede kesinlikle hürriyet var. Önünüzdeki hayatta fırsat eşitliğini yakalamak için siyasi kavga kurmanız gerekir. Fazla taraftar olmayın ama mutlaka taraf olun. Siyaset yapın, hakkınızı arayın’’ dedi.

Soruşturmaysa soruşturma

KARTAL Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki güvenlik görevlilerinin, haber yapan gazetecilere saldırıp yaralamalarından sonra başlatılan soruşturma, geç postaya verilmiş bir ifadeye davet yazısıyla kötü kokular saçmaya başladı.

Maltepe'de bıçaklanan bir kadının haberini yapmak isteyen gazeteciler, 1 Ekim Çarşamba günü, Kartal Hastanesi'nde güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. Ellerinde neşter ve bıçaklarla saldırıp gazetecilerin fotoğraf makineleri ile telsizlerini de kırdılar. Kendilerini engellemeye çalışan polisleri de tehdit ettiler. Adeta savaşı andıran saldırı sırasında Milliyet'ten İsmail Polat ve M.Yusuf Türkacan, CHA'dan Ercan Yıldız, Sabah'tan Ayhan Şimşek ve Yalçın Bel, Vatan'dan Aziz Özen ve Akşam'dan Sevgi Özdemir saldırıda yaralandı. Gözaltına alınan 4 güvenlik görevlisi serbest bırakıldı. Hastane Başhekim Yardımcısı Recep Demirhan da hastanenin güvenlikçilerine arka çıkıp gazetecileri, hastaneyi basmakla suçladı.

Saldırıdan günler sonra komşu Pendik Devlet Hastanesi'nin Başhekimi Op. Dr. İdris Kurtuluş, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından incelemeci olarak atandı. O da, muhabirlerin bilgisine başvurmak için harekete geçti. Saldırıda tesadüf eseri yaralanmayan Hürriyet muhabiri Cem Kerpiççiler'e, gönderilen resmi yazı 30 Ekim Perşembe günü eline geçti. 17 Ekim tarihli mektupta, muhabirin 20 Ekim Pazartesi 13.00'te bilgisine başvurulmak üzere Pendik Devlet Hastanesi'nde bulunması isteniyordu. Zarfın üzerindeki mühür, 22 Ekim'i taşıyor nedense! Yazının, Kerpiççiler'in bilgisine başvurulmak istenen tarihten 2 gün sonra postaya verilmesi, kimin işine yarar?

Migros’ta skandal

MİGROS'
un Ataköy Atrium'daki merkezinde inanılmaz bir olay yaşadım ve hálá olayın şokunu üzerimden atmış değilim. Sürekli alışveriş yaptığım bu yerde aldığım ürünlerin parasını Koçbank kredi kartımla ödedikten sonra yanıma yaklaşan ancak kimliğini göstermeyen bir yetkili, herkesin içinde beni 'hırsızlıkla' suçladı. Kızlarımın çağırması üzerine olay yerine hemen polis geldi. Suçlamanın asılsız ve iftiradan ibaret olduğu gecikmeden ortaya çıktı. Ancak Migros yetkilisinin ‘‘Kendisini, tanımadığı bir kişinin yönlendirdiğini’’ itiraf etmesi beni şaşkına çevirdi. Bu bir skandal değil midir?

Şahsıma yapılan bu haksızlığı, köklü firma bildiğimiz Migros'un ciddiyeti ve sorumluluk anlayışı ile bağdaştıramıyorum.

Songul ŞENCIVAN ATAKÖY

Biliyor musunuz?

CHP
Genel Başkan adayı Bedri Baykam'ın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, Kurultay'ın yönetiliş biçiminin demokrasiye ve hukuka aykırı olduğunu, baskın 'tüzük' değişikliğinin antidemokratik, çağdışı ve Anayasa karşıtı haksız bir lider egemenliğini körüklediğini öne sürerek, gerekli hukuki müdahalelerin yapılarak elkonulmasını istediğini... Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

BİZLER
maaşlarını Halkbank'tan alan Bağkur emeklileriyiz. Ama bu kez sorun var. Birkaç gündür banka emekli maaşlarımızı veremiyor. Bankalar bakkal dükkanı olmadığına göre, bankacılık sisteminde insanlarla alay etmek diye bir şey var mıdır? Kuyrukta parasını bekleyenler adına 'imdat' diyorum.

Mehmet ÖZDEN

ERENKÖY'de 'park edilmez' yazısının bulunmadığı bir sokağa arabamı park ettim. Reptur taksi şirketi şoförlerinin hakaretine uğradım. Çağırdığım polis de bir müdahalede bulunmadı. Hepsini kınıyorum.

Fatma CENGİZ-ERENKÖY
Yazının Devamını Oku

Ata’ya nankörlük

31 Ekim 2003
NE yazık ki halkın %70'inin istemediği bir parti, idareyi ele geçirip başımıza çöreklendi. Geçmişte beceriksiz hükümetlerden canı yanan insanlar, (denize düşen yılana bile sarılır hesabı) kerhen bunlara oy verip, şimdi de pişmanlık içinde mutsuz, umutsuz, huzursuz durumda yaşamaya uğraşıyorlar.Bunlarınki dine düşkünlük, ibadete saygı falan değil. Düpedüz örümcek kafalılık, gericilik, bir nevi inat... Düzene karşı gelmek, başkaldırıda bulunmaktır. 'Başörtüsü bizim namusuzdur' diyecek kadar gülünç düşüncelere sahiptirler.Atatürk kadın hakları, harf ve kıyafetle ilgili önemli devrimler yaptı; acaba bunların farkındalar mı? Laik cumhuriyete karşı direnip ‘‘Atatürk'ü kim dinler, biz şeriat istiyoruz’’ diyerek nankörlük yapanları gördükçe bu ülkeden daha çok endişe ediyorum, çok...Süheyla FİDAN-ANKARAResepsiyon bahaneÜLKEMİZ gündemine oturan davetiye krizi dün akşam (önceki akşam) gerçekleşen resepsiyonla son mu bulacak? Bence son bulmamalı; hatta konu yeni baştan ele alınmalı! Resepsiyona katılmayan milletvekilleri, eşleri ve yakınları, çocukları, bu büyük coşkuyu, sevinci ve şerefi, neden bilimle on binlerce, yüz binlerce insanla birlikte Kadıköy'de, Şişli'de, Taksim'de kutlamadılar? Madem amaç Cumhurbaşkanı'nı protesto idi; o zaman neden bu protestoyu aynı zamanda bir coşkuya çevirerek bizlerle bu ortamlarda paylaşmadılar?Ben Göztepe'den kalkıp Kadıköy'de son bulan konvoyun hiçbir safında elinde bir meşale, bir bayrak, yüreğinde bir coşku ve mutluluk ile 10. Yıl Marşı'nı, 80. Yıl şarkısını söyleyen bir türbanlayı rastlamadım? Neden?Cumhurbaşkanı'nı protesto eden bu insanlar böylesi bir coşkuyu yaşıyoruz diye bizi de mi protesto ettiler acaba?Ya da söylemeye dilim varmıyor ama bunlar gerçekten laiklik karşıtı, 'cumhuriyet düşmanı' kişiler mi? Türkiye laiktir ve laik kalacaktır. Özlem AYSOYÇankaya’ya gölge düşmedi, aydınlandıGAZETENİZİN dünkü 1. sayfasında iki yerde Çankaya Köşkü'nde Cumhuriyet'in kutlandığı geceye türbanın gölge düşürdüğünden bahsedilmektedir. Eğer Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı isek türban giyilse idi gölge düşerdi... Tam aksine gösterilen özen ve giyilmeyen türbanla Atatürk'ün ve Cumhuriyet'in ilkeleri korunmuş ve gece aydınlanmıştır. Bu gibi önemli konularda büyük bir gazetenin kasıtlı yaptığına inanmadığım Türkçe hataları çok şaşırtıcı ve üzücüdür. Bundan böyle gerekli dikkatin gösterileceğini umarım.Prof. A.Yüksel BOZERSelçuk Üniversitesi’nde ilginç rektörlük seçimiKONYA Selçuk Üniversitesi'nde Rektör Abdurrahman Kutlu'nun iki dönem devam eden görev süresinin sona ermesiyle yapılan rektör adaylığı seçiminde Prof. Süleyman Okudan 365, Prof. Cevat Özpınar 221, Prof. Orhan Demir 84, Prof. Cemalettin Akyürek 55, Prof. Orhan Gökçe 51 ve Prof. Uğur Erongun 42 oy almışlardı.YÖK bugün ilk üç adayı belirleyerek Cumhurbaşkanlığı'na gönderecek.Kendilerini çağdaş, laik, Atatürkçü öğretim üyeleri olarak tanıtan bir gruptan aldığımız bir notta, aday seçimleriyle ilgili olarak şunlar aktarılıyor:Tıp Fakültesi'nden Prof. Okudan, cemaatlerin, tarikatların ve Milli Görüş çizgisindeki öğretim üyelerinin hiç fire vermeden eksiksiz olarak oy verdikleri kişidir. Üniversitede bu desteğin tamamıyla bir pazarlık sonucu olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu pazarlıkta Prof. Okudan'ın rektör olarak atanması durumunda, bu cemaat ve tarikat mensuplarına her türlü asistan, yard. doç., yüksek okul müdürlükleri ve dekanlık atamalarının şimdiden bölüşüldüğü bilinmektedir. Bunların tek hedefleri kadrolaşarak üniversiteyi tepeden tırnağa ele geçirmek, böylece sayısı 60 bini bulan Selçuk Üniversitesi öğrencilerinin beyinlerini kendi görüşleri doğrultusunda yıkamaktır. Bu seçim döneminin ve seçim oyunlarının tam Cumhuriyet'in 80. yılı kutlamalarına rastlamaları ayrıca bizleri daha çok üzmektedir.Sayın Cumhurbaşkanımızın bu dengeleri bilerek atama yapmasını diliyoruz.''Pepe’ye kozalak uyarısı‘BEN Amasya'nın üzgün bir vatandaşıyım’’ diye yazmış faksında Coşkun Çiftçi, üzgün olduğunu anlatıyor:‘‘Niye derseniz, iki gündür Amasya'da Yeşilırmak nehrinden ölü balık akmaya devam ediyor. Bunun sebebi ise arıtma tesislerini çalıştırmayan Turhal Şeker Fabrikası'dır’’ dedikten sonra çok önemli mesajlar veriyor:‘‘Bu fabrika ülkenin; ya balıklar kime ait! Ama bu katliamı yapan fabrika yetkilileri de biliyorlar ki, bu ülkede insanlar kendilerini korumaktan aciz durumda... Nasıl olacak ki balıkları korumayı başarsınlar. Dünyada başka kaç tane ülke vardır acaba kendi öz kaynaklarını yok eden. Bir yandan ormanlar, bir yandan nehirler ve de sorumsuz sorumlu müdürler.Bu ülkede daha çok orman yanar. Bunun sebebi sabotajlardan ziyade çamların kozalakları ve dikenleri ya da kuruyup düşen ince dallar... Bunların toplatılmasına izin verilse inanın ki yakacak sıkıntısı ortadan kalkar. Ormanların içi dolu ama toplamak yasak. Sonra da en ufak bir kıvılcım ve yanan koca bir yer... Eğer zahmet edip bunlar toplansalar bakın ormanlarda yangın o kadar kolay çıkar mı? Fakirlikten beli ikiye kırılan yoksul vatandaşlarımıza bari bu şekilde bir katkıda bulunabilsin. Bu kış gününde şeker fabrikaları hangi bakanlığımıza bağlı bilmiyorum ama bir zahmet edip de şu Turhal'a bir uğrasa...’’Sanıyoruz olayın muhatabı Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe; biz de ona ithaf ediyoruz.AçıklamaDOKUZ Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Gülser Eryümlü köşemizde kurumlarıyla ilgili olarak çıkan yazıya (28.10.2003) şu açıklamayı yaptı:‘‘Konservatuvarımızın tüm anasanat dallarında eğitim kesintisiz sürmektedir. Akademik ders programları, Konservatuvar Yönetmeliği'ne göre; Anasanat Dalı Başkanı'nın önerisi bölüm başkanının onayı, müdürlüğün onay ve duyurusu ile yürürlüğe girer. Akademik program bu yıl da her yıl olduğu gibi aynı aşamadan geçerek yürürlüğe girmiştir. Ders programlarının akademik temelden yoksun olduğu savının, akademik ortamlarda, bizzat bu programın uygulayıcıları olan yerli ve yabancı öğretim görevlileri ve uzmanlarca değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanısındayız.Çocuklar siyaseteÜÇGÖL Havzası Belediyeler Birliği tarafından Cumhuriyet'in 80. yılının 40 gün, 40 gece kutlanması etkinliklerinde düzenlenen 'Cumhuriyet Çocuk ve Gençlik Balosu'nun yapıldığı 10 bin kişilik Tatilya çadırında konuşan Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, çocuklara siyaset yapmalarını önerdi; ‘‘Hepiniz yarın bir Cumhurbaşkanı ya da Başbakan olabilirsiniz. Bu ülkede kesinlikle hürriyet var. Önünüzdeki hayatta fırsat eşitliğini yakalamak için siyasi kavga kurmanız gerekir. Fazla taraftar olmayın ama mutlaka taraf olun. Siyaset yapın, hakkınızı arayın’’ dedi.Soruşturmaysa soruşturmaKARTAL Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki güvenlik görevlilerinin, haber yapan gazetecilere saldırıp yaralamalarından sonra başlatılan soruşturma, geç postaya verilmiş bir ifadeye davet yazısıyla kötü kokular saçmaya başladı.Maltepe'de bıçaklanan bir kadının haberini yapmak isteyen gazeteciler, 1 Ekim Çarşamba günü, Kartal Hastanesi'nde güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. Ellerinde neşter ve bıçaklarla saldırıp gazetecilerin fotoğraf makineleri ile telsizlerini de kırdılar. Kendilerini engellemeye çalışan polisleri de tehdit ettiler. Adeta savaşı andıran saldırı sırasında Milliyet'ten İsmail Polat ve M.Yusuf Türkacan, CHA'dan Ercan Yıldız, Sabah'tan Ayhan Şimşek ve Yalçın Bel, Vatan'dan Aziz Özen ve Akşam'dan Sevgi Özdemir saldırıda yaralandı. Gözaltına alınan 4 güvenlik görevlisi serbest bırakıldı. Hastane Başhekim Yardımcısı Recep Demirhan da hastanenin güvenlikçilerine arka çıkıp gazetecileri, hastaneyi basmakla suçladı.Saldırıdan günler sonra komşu Pendik Devlet Hastanesi'nin Başhekimi Op. Dr. İdris Kurtuluş, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından incelemeci olarak atandı. O da, muhabirlerin bilgisine başvurmak için harekete geçti. Saldırıda tesadüf eseri yaralanmayan Hürriyet muhabiri Cem Kerpiççiler'e, gönderilen resmi yazı 30 Ekim Perşembe günü eline geçti. 17 Ekim tarihli mektupta, muhabirin 20 Ekim Pazartesi 13.00'te bilgisine başvurulmak üzere Pendik Devlet Hastanesi'nde bulunması isteniyordu. Zarfın üzerindeki mühür, 22 Ekim'i taşıyor nedense! Yazının, Kerpiççiler'in bilgisine başvurulmak istenen tarihten 2 gün sonra postaya verilmesi, kimin işine yarar?Migros’ta skandalMİGROS'un Ataköy Atrium'daki merkezinde inanılmaz bir olay yaşadım ve hálá olayın şokunu üzerimden atmış değilim. Sürekli alışveriş yaptığım bu yerde aldığım ürünlerin parasını Koçbank kredi kartımla ödedikten sonra yanıma yaklaşan ancak kimliğini göstermeyen bir yetkili, herkesin içinde beni 'hırsızlıkla' suçladı. Kızlarımın çağırması üzerine olay yerine hemen polis geldi. Suçlamanın asılsız ve iftiradan ibaret olduğu gecikmeden ortaya çıktı. Ancak Migros yetkilisinin ‘‘Kendisini, tanımadığı bir kişinin yönlendirdiğini’’ itiraf etmesi beni şaşkına çevirdi. Bu bir skandal değil midir?Şahsıma yapılan bu haksızlığı, köklü firma bildiğimiz Migros'un ciddiyeti ve sorumluluk anlayışı ile bağdaştıramıyorum.Songul ŞENCIVAN ATAKÖYBiliyor musunuz?CHP Genel Başkan adayı Bedri Baykam'ın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, Kurultay'ın yönetiliş biçiminin demokrasiye ve hukuka aykırı olduğunu, baskın 'tüzük' değişikliğinin antidemokratik, çağdışı ve Anayasa karşıtı haksız bir lider egemenliğini körüklediğini öne sürerek, gerekli hukuki müdahalelerin yapılarak elkonulmasını istediğini... Biliyor musunuz?Mesaj Panosu BİZLER maaşlarını Halkbank'tan alan Bağkur emeklileriyiz. Ama bu kez sorun var. Birkaç gündür banka emekli maaşlarımızı veremiyor. Bankalar bakkal dükkanı olmadığına göre, bankacılık sisteminde insanlarla alay etmek diye bir şey var mıdır? Kuyrukta parasını bekleyenler adına 'imdat' diyorum.Mehmet ÖZDENERENKÖY'de 'park edilmez' yazısının bulunmadığı bir sokağa arabamı park ettim. Reptur taksi şirketi şoförlerinin hakaretine uğradım. Çağırdığım polis de bir müdahalede bulunmadı. Hepsini kınıyorum.Fatma CENGİZ-ERENKÖY
Yazının Devamını Oku

Gül, Atina’da nasıl oyuna getirildi

30 Ekim 2003
<B>BURHANETTİN Hakgüder, </B>Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı... ‘‘Yunanistan'ın Batı Trakya'da yaşayan Türkler üzerindeki çirkin oyunlarına devam ettiğini’’ belirterek geçen hafta Dışişleri Bakanı <B>Abdullah Gül'</B>ün <B>Yunanlılar </B>tarafından nasıl oyuna getirildiğini anlatıyor. Ankara'nın Atina'ya protesto notası verdiği skandal şöyle gelişiyor:

Atina ziyaretinin ilk gününde (22.19.2003) Gül, Yunan meslektaşı Papandreu'nun onuruna verdiği resepsiyona katılıyor. Gül, bir sürprizle karşılaşacağını bilmiyor henüz... Yunan tarafı, Batı Trakya Türk cemaatinin kendi seçtiği müftüleri (İskeçe/Emin Aga; Gümülcine/İbrahim Şerif) değil de kendi hükümetince 'atanmış' müftüleri (İskeçe/Mehmet Emin Şinikoğlu; Gümülcine/Cemali Meço ve Dimetoka/Ahmet Şerifoğlu) resepsiyona davet ediyor. 500 kişilik davette hem Türkiye'nin hem de Türk cemaatinin başından beri reddedip tanımadığı müftüler, sarıklarıyla Gül'ün karşısına çıkıyorlar. Bu arada resim çektiriyorlar. Ancak Atina Büyükelçilik yetkilileri durumu fark edip müftülerin yanından Gül'ü uzaklaştırıyorlar.

Ama iş işten geçmiş; Yunanlıların yol açtıkları skandal patlamıştı.

ATANMIŞ DEĞİL SEÇİLMİŞ

Durumdan haberdar olan ve birçok kez Yunan makamları tarafından haksız şekilde cezaevine sokulan Emin Aga ile Mehmet Emin, olayı öğrendiklerinde tepki gösteriyorlar. Olay, Yunan basınında ‘‘Türkiye atanmış müftüleri tanıdı’’ biçiminde yer alıyor. Türk tarafı 'çirkin oyun' karşısında ertesi gün Atina'da Yunanistan'a bir protesto notası veriyor.

Bu arada 1200 kilometre uzaklıktaki Gümülcine ve İskeçe'nin cemaatçe 'seçilmiş' müftüleri Emin Aga ve İbrahim Şerif Atina'ya geliyorlar. Gül kendileriyle basının önünde bir görüşme yapıyor. Görüşmeye Batı Trakya milletvekilleri Ahmet Memet ile Galip Galip de katılıyor.

Mehmet Emin Aga, Bakan Gül'e Yunan devletinin, tayinli müftüleri daha önce Turgut Özal, Mesut Yılmaz ve İsmail Cem ile görüştürmek istediğini, fakat onların bu kişilerle görüşmeyi reddettiklerini anlatıyor.

GÜL GÜÇ DURUMDA KALDI

Bu olay geçen pazar günü Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Burhanettin Hakgüder tarafından, AKP İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu vasıtasıyla Başbakan'a iletiliyor. Erdoğan da, Gül'le bu konuyu görüşerek Yunanistan nezdinde gerekli demarj yapılıyor.

DOSTLUK İSTİYORSA...

Burhanettin Hakgüder,
‘‘Bu çirkin diplomatik skandalın arkasındaki amacın Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Batı Trakya Türk azınlığı arasında güven bunalımı yaratmak olduğunu’’ söyledi. Hakgüder tepkisini şöyle aktarıyor:

‘‘Yunanistan'ı bundan başka, AİHM'ye gidilebileceği korkusu ile İskeçe Türk Birliği'ni kapatma davasını 19 yıldan beri sonuçlandırmadığından, yayılan 'Türkçe seçmeli ders oluyor' haberleri ile sanki Yunanistan'ın Türklere azınlık bahşediyormuş gibi hava yaratıldığından, Türkçe eğitim yapılan 256 ilköğretim okulunun kapısına kilit vurulmak istendiğinden ötürü kınıyoruz; iki ülke arasındaki dostluğun gelişmesi isteniyorsa böyle basit oyunlara başvurulmamalıdır.

Batı Trakya Türk azınlığının etnik kimliğini inkar edenlerin müftülük, cemaat ve vakıf yöneticilerinin seçimleri ile azınlığın eğitimi üzerinde 80 yıldan beri oydadıkları oyunların iki ülke halkına verdiği zararı Yunanlı yönetici ve politikacılarının da artık görme zamanı geldiğini düşünüyoruz.’’

Uyanık olunmazsa Yunanistan'ın Türkiye'yi Kıbrıs'ta da buna benzer tuzaklara düşüreceği unutulmamalıdır.

Solda ittifak


YENİ Türkiye Partisi'nin, Perepalas'ta önceki akşam Cumhuriyet'in 80. yıl yemeği vardı. Gecenin organizasyonu PM üyesi Fatoş Kayacan organize etmişti; sunuşu da parti üyesi iki genç yaptı. Genel Başkan İsmail Cem 'Cumhuriyet ve Türk Dış Siyaseti' üzerinde bir konuşma yaparken, iki yanında emekli olduktan bir ay sonra YTP'ye katılan büyükelçi Yaman Başkurt ile AT uzmanı Can Baydarol yeraldı.

Cem, Türkiye'nin, ordusu, gelişmiş sanayi altyapısı ve birikimli insan gücü ile kendisinin bile hayal edemediği kadar güçlü bir ülke olduğunu vurguladı. AKP hükümetinin, uyguladıkları politikanın aksine, Kıbrıs sorunu ile AB'yi içiçe sokmalarını eleştirerek ‘‘Ne yazık ki, AB üyeliği, Kıbrıs'ın insafına kalmış durumdadır’’ dedi. Buna rağmen Kıbrıs sorununun çözümünde orta ve uzun vadede karamsar olmadığını, 10 yıllık süreçte uluslararası ortamda Türkiye'nin 'zirveye' ulaşacağını söyledi. Cem'in özellikle pamuk üretimiyle ilgili Türkiye'nin önündeki olumsuz gelişmeleri vurgulaması dikkat çekiciydi.

RUS RULETİ

Başkut,
‘‘Türkiye, sürekli Rus ruleti oynuyor; Irak'ta başına çuval geçiriliyor, buna rağmen Allahtan ki başına kurşun isabet etmiyor’’ dedi. AKP'nin Kıbrıs konusunda işin özüyle değil makyajıyla uğraştığını savundu.

Baydarol, Türkiye'nin KKTC ile birlikte AB'ye girmesinin en doğru yol olduğunu savundu; Türkiye'nin AB normlarına dayalı bir tarım politikası olmamasından yakındı.

Partililerin en merak ettiği konu, yerel seçimlerde ittifak sağlanıp sağlanamayacağıydı... Cem, SHP ile bu konuda olumlu bir yaklaşım içinde olduklarını, DSP'nin bundan uzak durduğunu, 'sayısal mevcut, siyaseten namevcut' olarak nitelediği CHP'nin ise önerilere karşı şimdilik 'yanıtsız' durduğunu bildirdi. ‘‘Ama taban bunu istiyor; biz aday belirleme çalışmalarına başladık, gene de CHP'yi süreçin sonuna kadar bekleyeceğiz.’’

29 Ekim


Sayın Erbakan! Sayın Gül sizin 29 Ekim'inizi kutladı mı?

- Hayır, kutlamadı.

Peki siz?

- Ben de onunkini kutlamadım.

(SP lideri Erbakan (1926) ile AKP 2. lideri Gül (1950), Cumhuriyet Bayramı'nda doğmuşlar... Bu takdir-i ilahi mi, takdiri siyasi mi, sevenleri karar versin artık.)

Kapıkule’de adaletsizlik


İSTANBUL'daki bir nakliye firmasının sahibi yazıyor:

Avrupa'dan Kapıkule ve İpsala üzerinden Türkiye'ye gelen Türk plakalı TIR'lar 550 litre mazot ile giriş yapabiliyorlar. Bu uygulamadan yabancı plakalı TIR'lar ise muaf tutuluyor. Oysa yabancı plakalı TIR'lar 1-1.5 ton mazot ile Türkiye'ye sorunsuz girebiliyor. Bu durum uluslararası nakliyede haksız rekabet doğuruyor. Sektörden binlerce insan geçimini sağlamaktadır. Soruyorum; yabancı plakalı TIR'lar neden muaf tutuluyor? Bunun altında neler yatıyor? Bu ülkeye vergi veren yabancı plakalı TIR'lar mıdır? Bunu çok merak ediyoruz. İki seneden beri hiçbir yetkiliye sesimizi duyuramıyoruz.

İsmi saklı

İncelik nerede?


SEVGİLİ Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan bütün esnafa bir yazı gönderdi. İçeriği bütün vergilerimizi bankaya yatırabileceğimizi belirtiyor. Demek ki istendiğinde esnafa ulaşılabiliyor. Ben isterdim ki bu yazıya ek olarak; ek taşıt vergisi ödediğimiz için bizim enayi olmadığımızı, teşekkür edilmesini ve seneye bizden aldıkları paranın faiziyle tekrar geri ödeneceğini de belirten bir yazı gönderebilirdi. Ama bizim ülkede iyiye teşvik yok, kötüye teşvik ediliyor. Kötü olmamak için nereye kadar direneceğiz, bilmiyorum.

Suzan D.- ANKARA

Sezer'e teşekkür


SAYIN Cumhurbaşkanımız A. Necdet Sezer, kamusal alanda dinsel inançlara yer olmadığının altını çizmiş, laiklik ilkesinin gelecekte çeşitli aşındırmalarına karşı net tavır koymuştur.

Geçmiş Cumhurbaşkanlarına önemli bir fark atarak tam bir 'devlet adamı' olduğunu göstermiştir.

Ülkemiz 2003 Türkiyesi'nin büyük 'devlet adamı' ile gurur duymaktadır.Ş.U.İSTANBUL


Biliyor musunuz?


BARTIN'ın Ulus İlçe Tarım Müdürü Burhan Subaşı'nın ilginç çalışma ve etkinliklere imzasını attığını; hayvancılığın geliştirilmesi için düzenlediği 'Buzağı Teşvik Yarışması'na 42 buzağının katıldığını; 'Bal Teşvik Yarışması'nı izleyen 250 kişiye bal ikram edildiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ESKİŞEHİR Çetintaş tekstil fabrikasında çalışıyorum. 1.5 senedir sigortam yapılmıyor. Çalışanların da yarısı sigortasız. Herkes madur durumda, dürüst bir yönetim istiyoruz.

Emre ÖZGÜR

TDİ'den bir grup gemici şu notu göndermiş: Boğaz'da Kuruçeşme Parkı önünde iki aya yakındır duran TDİ'ye ait 'meşhur' 'Ankara feribotuna bakın lütfen. Hani Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın adının karıştığı 'Sancak' gemisi... TDİ kirası bitmesine rağmen neden hala 'Sancak' firmasının reklamını yaptırıyor?
Yazının Devamını Oku

Sezer’e düzeysiz saldırıyı kınıyoruz

29 Ekim 2003
<b>SOSYALDEMOKRAT </B>Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) Genel Başkanı <B>Ahmet İyidirli</B> (Berlin), laik cumhuriyeti ortadan kaldırıp çağın gerisine taşımak isteyen karşı devrimcilerin ulaştıkları noktanın ne denli tehlikeli boyutlara ulaştığını endişeyle izlediklerini bildirdi. İyidirli şöyle diyor:

‘‘Bilim kurumlarına, üniversitelere ve devletin can alıcı kurumlarına laik cumhuriyetin karşıtlarını yerleştirerek şeriat devleti hazırlıklarını yaşıyoruz. Aslında bilgili din adamı yetiştirmek amacıyla kurulan imam hatip okullarını arka bahçeleri yaparak tüm kurumlara laik cumhuriyeti yok edecek militanları yerleştirme hazırlıklarını biliyoruz.

Sözde yoksul çocukları okutma yutturmacasıyla, hem devlet parasıyla yandaş tarikat vakıflarını beslemek, hem de körpecik beyinleri kirleterek çağdışı yaratıklar yetiştirme emellerini engelleyen Cumhurbaşkanlığı kurumuna yapılan düzeysiz saldırıları kınıyoruz.’’

Uğursuz meydan

1979'
dan beri Ankara'da yaşayan, Kolej'de oturduğunu ve Maliye Bakanlığı'nda çalıştığını bildiren A.N. adlı memur, Gökçek'in geçitlerdeki 'in' ve 'çık'lar nedeniyle 10 dakika geç gittiğinden şikayet ederek şöyle diyor:

‘‘Gökçek'in Kızılay'daki yeni uygulanması trafikte akışkanlık sağlıyor. Nitekim bunu Trafik Komisyonu da onaylamış bunu.. Ancak Gökçek bunu baştan halka makul bir yolla anlatmalıydı; inatlaşarak, alay ederek ve milletin kesesinden gövde gösterisi yaparak değil.

Kızılay meydanı ile kim uğraşıyorsa, ona uğursuz geldiğini Gökçek unutmamalıdır. Geçmişte Vedat Dalokay belki de bu nedenle seçimi kaybetmişti. Gökçek, 13 yıldır bu görevi yürütüyor. Demirel'den ötürü de sırtı sağlamdı. Şimdi durum farklı, kendisini sevmeyenlerin sayısı daha arttı. Belediyenin kaynaklarıyla gıda yardımı yaptığı varoştakilere sırtını dayamış durumda. Ankaralılar yeniden kazanırsa kendisine bir 5 yıl daha nasıl tahammül edecek, bilinmez. Bir hukuk devletinde bu şekilde kendisine rant sağlamasına hiç hakkı olmasa gerek. Ankara'da onun 'eş-dost' bürokratları, cesaretli olsa 'referandum' harcamaları ve emrivaki ile vatandaşları bindirttiği belediye otobüslerininin tükettiği mazotun parasını Gökçek'e zimmet çıkartması gerekmiyor mu? Bu nedenle AKP yönetimi, çatısına aldığı Gökçek'le ilgili kararını iyi düşünerek vermelidir.’’

Devletle kavgalılar

SONSUZA
kadar yaşatmaya ant içtiğimiz en değerli varlığımız en büyük Türk devrimidir. Siyasal iktidarın bu kutsal yapıyı niteliklerinden yoksun bırakıp, sözde ve biçimsel kılmak, dini siyasallaştırarak demokrasiyi dinselleştirmek için kendine özgü takıyye yöntemiyle kimi gün sinsice, kimi gün açıktan ilkel çıkışlar ve devlet organlarıyla kavgaya tutuşarak kendine uygun duruma getirmeye çalıştığı bir gerçektir. Kötülerin, bilgisizlerin, sapkınların, çıkarcıların değerini bilmedikleri Atatürk ilkeleri temelinde Cumhuriyet'i kuruluşunda öngörülen yüceliğe eriştireceğiz. Varlık nedenimiz, yaşam felsefemiz. Gerçek Atatürkçü yurtseverler sorumluluklarının bilincindedir.''

Yekta Güngör ÖZDEN-ANKARA

Sinsi hesaplar

TÜRK-
ALMAN Dostluk Federasyonu Başkanı Ali Kılıç (Münih), Cumhuriyet'in 80. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, AKP'nin takındığı tutum ve kadrolaşma ile uyguladığı politikanın 'değişmekten' çok 'değiştirmeyi' hedeflediğini ortaya koyduğunu söyledi.

Kılıç, YÖK ve imam hatipler tartışmaları ile ülkemizi yeniden sorunlu bir sürece çekmiş bulunduğunu belirterek şunları söyledi:

‘‘Son zamanlarda Atatürkçü ve demokrat kadrolara karşı yoğun bir karalama ve sindirme kampanyası başlatılmıştır. Ne acıdır ki, AKP hükümeti bu rejim karşıtı çalışmalarını yine laik ve demokrtik Türkiye Cumhuriyeti'nin kendilerine sağladığı olanakları kullanarak sürdürmektedir. Böylece laik, demokratik Atatürkçü Cumhuriyetimiz'in karşısında ne kadar sinsi ve büyük bir tehlikenin olduğunu artık kabullenmek zorundayız.

AKP hükümetinin rektörlerimizden ve aydınlarımızdan sonra Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'i de hakarete varan açıklamalarla yıpratmaya çalışmalarını esefle karşılıyoruz.

Bilinmelidir ki, Türkiye imamlar, şeyhler ve tarikatların değil, laik, demokratik ve çağdaş düşünenlerin Cumhuriyeti olmayı sürdürecektir.’’


Ders al!

Arapça isteyen urbana gitsin

Acemce isteyen İran'a gitsin

Frenkçe isteyen Frenkistan'a gitsin

Ki biz Türküz bize Türkçe gerekir.

(Lastik Said)

Yeminlerini ne çabuk unuttular

AKP'
li milletvekilleri seçildikleri zaman ettikleri yemini ne çabuk unuttular? Hani, laik cumhuriyete, hani Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacaklardı... Toplumun huzur ve refahını düşüneceklerdi; milli dayanışma içinde olacaklardı!

Yoksa, bir ayaklarını kaldırarak mı yemin ettiler?

Hele ki bazılarının takıyye yaptıkları açık şekilde gözüküyorken... Milletvekilleri Anayasa'da belirtilen nitelikleri korumak, özen göstermek ve bu ilkeler yönünde taraf olmak zorunda değil mi?

Yargıçlar da benzer yemini ediyorlar. Demek ki onlar da takıyye yapıyorlarmış şimdiye kadar. Bu kurallara uymak istemeyenlerin asıl istifa etmeleri gerekmiyor mu?

Türkiye'nin simgesi Cumhuriyet... Laiklik ise Cumhuriyet'in aydınlık yüzü..

Ama AKP'nin amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğuna göre... Artık çok şeyler göreceğiz.

Ama bu ülkenin nasıl kurulduğunu bir de 'Nutuk'tan (Söylev) okuyarak öğrenseler...
Yazının Devamını Oku

İstanbul’a vize yine gündemde

28 Ekim 2003
<B>AKP </B>İstanbul İl Başkanı Dr. <B>Mehmet Müezzinoğlu'</B>nun uzun süredir hazırlıklarını sürdürdüğü <B>'Akplatform'</B>un amacı <B>‘‘Nasıl bir İstanbul istiyorsunuz, İstanbul'u hangi vasıftaki isimler yönetmeli‘‘</B>ydi. Her kesimden farklı siyasi görüşlülerin de katılabileceği 'Akplatform'la, yerel yönetim seçimlerde yeni reflekslerin kapıları açılırken, AKP'nin 'Her şey İstanbul İçin' başlığıyla nasıl bir taban çalışması yaptığı dikkat çekti.

İstanbul'daki 25 bin sandıktan tesadüfi örnekleme yöntemiyle yapılan taramada belirlenen 30 bin seçmenden İstanbul ve ilçelerinin hizmet önceliği ve çözüm önerileri alınıyor. Ayrıca, 250 bin seçmene de geri gönderilmek üzere 'pullu' zarflarla gönderilen postadaki sorularda da, doğduğu tarihler, memleketleri ve eğitimleri yanında büyükşehir ve ilçe başkanlıklarına düşündükleri isimler isteniyor.

NASIL BİR İSTANBUL

Cevahir Oteli'
nde önceki günkü kalabalık, Başbakan Tayyip Erdoğan'la el sıkışabilmek için izhidam yaratırken; türbanlılardan başka ANAP'lı yüzlerin de çokluğu dikkat çekti. Konuklar Mehmet Altan, Kenan Işık, Ali Bayramoğlu (MÜSİAD), Mustafa Aslan, Fermani Altun, Suat Yalkın, Melek Yüksel, 'Gezegen Mehmet' ve Hülya Koçyiğit'in (Kadıköy'den aday adayı olarak ismi ortaya atılan Koçyiğit, geç geldiğinden konuşamadı) 'Nasıl bir İstanbul'u sorguladılar.

Erdoğan, ‘‘Katılımcı demokrasi... Aydınlık Türkiye...’’ gibi sol söylemleri sıklıkla yinelerken, projelerinden söz etti; Ali Müfit Gürtuna'nın adını anmaksızın Miniatürk projesi nedeniyle teşekkür etti. 'İstanbul'u vizyon şehir yapmak için İstanbullu beyefendileri ve hanımefendileri’’ platforma davet etti.

İKAMET KAYDINDA İSRARLI

Erdoğan'
ın ilginç sayılacak bazı vurgulamaları özetle şöyle:

‘‘Geçmişte farklı şeyler konuşuyorduk, artık bunları geride bıraktık... İstanbul'un doğa sermayesine ihanet edildi; gecekondulaşma ile yönetenler buna gözyumdular... Aydınlık yarınların İstanbul ve Türkiyesi'ni biz kuracağız... Mutluluğu tabana yayılamamasının üzüntüsünü yaşıyorum.... İstanbul'da 253 bin yerli İstanbullu, 85 bini de göçle gelen toplam 330 bin yeni öğrenciye derslik yetiştirmek gerekiyor... Kırgızistan ve Tacikistan'da okuma-yazma oranı %91; bizde kaç acaba? Bu nedenle cehaleti ortadan kaldırmamız için seferberlik ilan edelim. Eskiden İstanbul'a girerken 'ikamet kaydı (vize) koyalım' biçimindeki kanaatimi hálá taşıyorum. Bunu İstanbul'u korumak için söylemiştim; bunun yeniden dillendirilmesi lazım.’’

Kızılay esnafı neden susuyor


ANKARA'da bir 'Kızılay meydanı' skandalı yaşanıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, geçit altındaki dükkánlar uğruna Kızılay Meydanı'nı yok saydı; olağan tepkilere saygı duymadı. ‘‘Ali kıran baş kesen’’ gibi bildiğinden vazgeçmiyor Gökçek.

Hafta sonu Ankara'da, gazeteci arkadaşlarımızdan ilginç şeyler dinledik; Emin Çölaşan da iki oldu yazıyor. Bir de TV'lerde izledik.

Gökçek, Kızılay Meydanı ile Atatürk Bulvarı üzerinde hemzemin yaya geçitlerini kaldırmak istiyor. Anlatılanlara göre, Kızılay'ın altında yaptırdığı dükkánların sahiplerine söz vermiş; 'yaşlı, çocuk sahibi, elinde yük paketi taşıyan, engelli sağlık sorunu olan yayaları' alta indireceğim diye... Gökçek'in dayatması sonucu komiklikler yaşanmış; 'anket' adı altında yaptırdığı 'referandum' da tam bir skandala dönüşmüş.

164 bin kişi oy kullanmış; televizyonlarda gördük. Varoşlarda oturup hayatında ilk kez Kızılay'a gelenlerin, ne için geldiklerini bilmeyenlerin, her ay 'erzak' alanların ne dediklerini ibretle izledik.

Bir kadın mikrofona konuşuyor:

‘‘Kendimden başka kızım ve gelinim içinde oynadım.’’

Biz bizzat yaşadık; Kızılay Meydanı ölmüş; top oynanacak hale gelmiş, yaya kaldırımlar boşalmış... Yaya geçitte dolaşma hakkı engellenenler yarın ayrımcılıktan yargıya, hatta AİHM'ye giderse hiç şaşırmamak gerekiyor. Kızılay'ın -üst- esnafının yüreği varsa ortaya çıkar, Gökçek'ten hakkını koparır... Ama nedense Gökçek'e mücadele etmeye hiçbir bürokrat, -başta vali- cesaret edemiyor.

Şirketler bayilerini umreye götürüyor


CİDDE'den dün bir telefon: ‘‘Sayın Bayer, bizler Kütahya-Gürol Porselen'in Türkiye'deki bayileri olarak bir grup halinde Umre gezisine getirildik. Ancak burada ciddi sorunlar var.

Ne gibi...

- Ramazan öncesi ihtiyarı genci, işadamı gelenler çok. Ancak hizmet alınamıyor. Dil bilinmediğinden ve yeterince de bilgi verilmediğinden, daha doğrusu rehber olmadığından kayboluyor insanlar. Bugün gördüm bir kadın kocasını kaybetmiş, ağlıyor. Biz de yardım edemedik. Çünkü Diyanet'in veya elçiliğin bir bürosu yok.

Umreye kaç kişi gittiniz?

- Diyanet ve turizm şirketleri getiriyor. Bizim grup 50 kişi gibi... Bingo-Hayat Kimya'nın bayileri de burada... Daha önce İstikbal bayileri getirilmiş... Artık Avrupa ve Uzakdoğu yerine Umre gezisinin moda olduğunu daha yeni mi öğreniyorsunuz?

Maalesef...

- Bu ramazan öncesinde buraya gelenlerin sayısının 100 bin olduğunu söylersem de şaşırmayın. Buraya gelmekten büyük onur duydum; çok asil bir milletimiz var. Allah'ın gücüne gitmesin ama Türkler herkesten ayırt ediliyor. Mütevazı, nur yüzlü hepsi; güzellik dersen bizimkiler en güzeli. Gruplar halinde getirilmişler; sosyetik otellerde, bizimkilerin sayısı da epeyce çok. Medine şehri mükemmel ama Mekke karışık. Arapların Ecyat Kalemizi yerle bir etmelerine karşı hálá bir şey yapamamamıza üzüldüm. Kábe'nin etrafı çirkin şekilde büyük oteller tarafından sarılmış... Böyle bir yere kim imar izni verir? Söylendiğine göre Kral'ın akrabalarına verilmiş bu izinler... Kábe'yi en iyi koruyan Osmanlılar olmuş.

Milletekilleri var mı?

- AKP'den Malatyalı bir milletvekili ile eski DYP Van Milletvekili Fethullah Gültepe'nin olduğunu söylemişler.

Biliyor musunuz


İZMİR Dokuz Eylül Üniversitesi Konservatuvarı Bale Bölümü'nde, yeni eğitim yılı başlamış olmasına karşın ders programlarının bile akademik temellerinden yoksun olduğunu ve öğretmenlerin kariyerlerinin dışında dersler verdiğinin YÖK'e şikáyet edildiğini... Aynı şekilde Cumhuriyetin 80. yılı nedeniyle İzmir Devlet Tiyatrosu'nun özel olarak repertuvarına aldığı Samim Kocagöz'ün 'Kalpaklılar' isimli oyununa sahne bulunmasında zorluk çekildiğini...

MESAJ


ÇUKUROVA bölgesinde yaşayan işadamları olarak THY'den özellikle yazları direkt Adana-Trabzon (Lefkoşa-Adana-Trabzon da olabilir) güzergáhlı uçuşlar istiyoruz. Çünkü Rusya, Azerbaycan ve Doğu Karadeniz (Rize, Artvin, Giresun, Gümüşhane, Bayburt) merkezli ticari çalışmalarımızı verimli yapamıyoruz.

Alaaddin GEZER / Pozcu-MERSİN

Kadın Kuruluşları'nın The Marmara'da bugün 11.00-13.00'teki ‘Cumhuriyetin Aydınları Konuşuyor’ toplantısında Nazan Moroğlu, Prof. Necla Arat, Prof. Erol Manisalı konuşacak; Ahmet Taner Kışlalı'nın Cumhuriyet'in 75. yılındaki konuşmasının sesi ve görüntüsüyle sunulacak.

ÜÇGÖL Havzası Belediyeler Birliği ve Tatilya'nın 40 gün sürecek cumhuriyet şenlikleri yarın 15.00'te Haluk Levent konseri ve ‘Cumhuriyet Çocuk ve Gençlik Balosu’ ile başlıyor.
Yazının Devamını Oku

Cumhuriyetin varlıkları peşkeş çekiliyor

26 Ekim 2003
<B>‘ATATÜRK'ün kurduğu çiftliği satanlar, daha sonra bizi de satacak. Çiftliğimizin satılmaması için sizlerden destek bekliyoruz’ </B>diyor TEMA Vakfı Lüleburgaz Temsilcisi <B>Hakan Dedeoğlu...</B> Tepkiler; 17.10.1926'da kurulan Alpullu Şeker Fabrikası ile Lüleburgaz'daki Sarmısaklı Tarım İşletmesi'nin satışa çıkarılma kararı üzerine geliyor.

1. sınıf tarım arazileri üzerine kurulmuş olan Ergene Nehri kıyılarındaki Sarmısaklı çiftliği, 17.700 dekar. Bunun 12 bin dekarı sulanıyor. 275'i sağmal, toplam 845 adet büyükbaş hayvan da besleniyor çiftlikte. Köylü ve çiftçinin tohumluk ve damızlık ihtiyacını karşılıyor. Lüleburgaz'da oluşturulan 'Demokrasi Platformu'na göre, 1 kg tohum Avrupa'dan 1.5 milyon TL'ye ithal edilirken, Sarmısaklı'da ise 380 bin TL'ye mal ediliyor.

Bölgede ekilen pancar da, Alpullu Şeker Fabrikası'nda işleniyor. Kırklareli ilindeki tarım kuruluşları, Özelleştirme'nin satış kararına isyan ediyorlar. İmzalar toplanıyor; savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor. Bugün 8 bin dönüm arazi sürülmeden, ekilmeden bekletiliyor; yeni sahibine 'ikram edilmek' üzere... Mehmet Dedeoğlu, ‘‘Bugünkü hükümet, cumhuriyet varlıklarını peşkeş çekmek istiyor. Burada suç işleniyor. Bu duruma engel olmak üzere tüm yurttaşlarımızı demokratik tepkilerini dile getirmeye davet ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Sarmısaklı çiftliğinin kurucusu adına, Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuyoruz’’ diyor. Sarmısaklı çiftliği ile Türkiye'nin ilk şeker fabrikası olan Alpullu tesislerinde 899 kişi çalışıyor.

Dedeoğlu tepkilerini şöyle sürdürüyor:

‘‘Sanayileşme, sanayileşme dedik, Trakya'yı perişan ettik. Tekstilde en kirli boyama ve yıkama teisleriyle çevremizi tahrip ettik, sularımızı kirlettik. Bugün bölgede çevre kirliliğinden dolayı kanser hastalarının oranının % 40'lara yükselmesi bunun sonucudur. Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Osman İnci ve Prof. Filiz Hanım'dan öğrenilebilir; Cerrahpaşa, Çapa ve Trakya Tıp'taki hastaların durumundan görülebilir.’’

Sinan Kara’dan ‘kara’ mesajlar


DATÇALI gazeteci Sinan Kara dün 15.12'de telefonla veda ediyordu: ‘‘Şu anda Urla Cezaevi'nin önündeyim. Beş aylık hapis yatmak üzere birazdan içeri gireceğim. Allahaısmarladık abi...’’

- Cezanı söyle Kara!

- Çiller ailesinin oğlu Mert Çiller'in korumasını basın yoluyla tehdit etmek... Kara'ya göre, tanıklar bu konuda sonradan doğruyu söylediler ama yargının kararı bu şekilde tecelli etti. Kara'nın bir bölümü Yargıtay'da olmak üzere süren onlarca davası var. Son 8 ay içinde Metin Göktepe ve Musa Anter adlarına verilen ödüllerle Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin 'dayanışma' ödülünü aldı Kara... Bu yılın başında da bir başka basın davasından üç ay hapis yattı. Kara'nın, meslektaşlarına da bir mesajı var: ‘‘Hukukun uygulanmasını istedim hep... Ancak Türkiye'de hukuk tam olarak uygulanmıyor. Hakkımda verilen bu karar bile yargı bağımsızlığı üzerinde yapılan tartışmaların bir kez daha haklılığını gösteriyor. Ne yazık ki, hiçbir babayiğit, bu adamın içeri girmesi yanlış ve haksız diyemiyor. Herkes umursamaz. Bu arada 'Sabah' Gazetesi'nin Ankara bürosunda 'sürgün'e gönderilen ve işten çıkartılan meslektaşlarıma sabır diliyor; Ankara'da polislerin gözü önünde kendini bilmez çapulcular tarafından dayak yiyen İHA kameramanı Demet Keser'e geçmiş olsun diyorum. Allah kurtarsın seni Kara!

Fahişe bakire


İSTANBUL'dan bir kadın örgütünün yöneticisi, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in danışmanı ve Çankaya Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Doğan Soyaslan'ın dünkü Milliyet'teki sözleri üzerine şunları söylüyor:

‘‘TBMM Adalet Alt Komisyonu'nda Türk Ceza Kanunu üzerindeki görüşmeler sürerken, tecavüz suçlularının mağdurla evlenmesi durumunda cezaların tecil edilmesiyle ilgili madde gündeme gelirken Prof. Soyaslan, ‘Kimse bakire olmayan biriyle evlenmek istemez' demiş... Bu şaşırtıcı sözleri yetmezmiş gibi şimdi de gazeteci Elif Korap'la söyleşisinde şunları söyleyebiliyor:

'Halkın yüzde 80'i böyle düşünür. Aile yapımızdan, kadını küçük görmemizden geliyor. Birçok kadın hakları savunucusu da evlilikte bakire kız ister.' Hatta 'tecavüz edenle evlenmek kurtuluştur' görüşünü savunuyor, 'Geliri olmayan, ırzına geçilmiş bir kız olsam ben de evlenirdim' diyor.

Bu çağda bu kafa.

Hatırlar mısınız, Cemil Çiçek de ANAP'ta iken 'Flört fahişeliktir' demişti. Sanırım, kendi anlayışına pek uygun danışman profesör bulmuş Çiçek... Özal'ın bir bakanı olarak yaklaşık 10 yıl önce söylediği sözden bu yana aslında pek de bir şeyin değişmediği görülüyor. Bir taraftan AB'ye girmek için uyum yasaları için çalışan Çiçek ve ekibinin, asıl devrimi kendi zihniyetlerinde yapmaları gerektiği ortaya çıkmıyor mu? Üzülmemek elde değil.’’

LATİFE HANIM’A SAYGISIZLIK

Kadın okurumuz devam ediyor:

‘‘Bu arada bazı AKP'lilerin, türban konusunu vesile ederek Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın adını gündeme getirmesini de kınıyoruz.

Atatürk ile Latife Hanım, İzmir'de 29.1.1923'te evlenmişlerdi; yani Cumhuriyet'in ilanından çok önce... Onun başörtüsü ile Cumhuriyet kadınının başörtüsünü niye bir tutuyorlar? Latife Hanım'ın kıyafetini bugünkülerle kıyaslamak Atatürk'e olduğu kadar Latife Hanım'ın ruhuna da saygısızlıktır.’’

AKP aklımı karıştırdı


AKP 'sempatizanı' olarak partinin bütün etkinliklerine katılmayı ihmal etmeyen Nil Demirkazık 'Nil'in Ak Günleri' adlı kitabını bugün TÜYAP'ta imzalayacakmış. Dün kitabını getirdiğinde, türban konusunda şöyle konuştu: ‘‘AKP'nin türban konusundaki tutumununu tasvip etmiyorum. Bu konuda çok ciddi rahatsızlıklarım var. Aynı şekilde Bülent Arınç Bey'in de konuyu sık sık gündeme getirip sorun yaratmasını da tasvip etmiyorum. Hüseyin Çelik Bey'in imam hatipler konusundaki çıkışından da rahatsızım. Ben çağdaş, laik bir Türk bayanı olarak, toplumdaki aykırılıklara karşı bir uzlaşma sağlanabilir, köprü olunabilir diye bu partiye bir 'gönüldaş' olarak gelmiştim. Ancak iki arada bir derede kaldım. Eskiden takıyye yapmadıklarını düşünüyordum, şimdi son gelişmelerden sonra şüphe doğmaya başladı içimde. Artık nasıl hareket edeceğimi ciddi olarak düşünmeye başladım; bu konuda partide kalıp kalmayacağım konusunda bir karar vereceğim.’’

MESAJ


ŞİŞLİ Belediyesi'nin Guinness Rekorlar Kitabı'na girebilecek Cumhuriyet yürüyüşü 29 Ekim saat 11.00'de 3.5 km uzunluğundaki Türk Bayrağı'nın Mecidiyeköy'den Taksim'e dalgalandırılması ile yapılacak.

AKP İstanbul İl Başkanlığı'nın yerel yönetimler için hazırladığı 'Akplatform' bugün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sunuşuyla Grand Cevahir Hotel konferans salonunda saat 13.15'te toplanıyor.

SHP Çorlu'da bugün 14.00'de Murat Karayalçın ve Fikri Sağlar'ın konuşacağı 'Tevhid'i Tedrisat' mitingi düzenliyor.
Yazının Devamını Oku

Hangi seçim barajı adil

25 Ekim 2003
<B>TÜZÜK </B>değişikliğini <B>'antidemokratik' </B>bulan delegelerin bunu engellemeye gücü yetmedi. <B>Kahramanmaraş'</B>tan bir delege, Divan Başkanı'nın, her muhalif konuşmacıya yaptığı tahrik edici uyarıları karşısında sonunda ‘‘Bu kongreyi niye yaptınız? Bu tüzüğü çıkarmayıp Parti Meclisi'ne istediğiniz atamayı yapsaydınız, hatta<B> Deniz Baykal'</B>ı da ölünceye kadar genel başkan ilan etseydiniz de olurdu’’ dedi. 10 maddelik tüzük değişikliğinden 'blok liste'yi içeren 6. maddenin oylaması sırasında gerilimli anlar yaşandı. Başından beri işaret oyunu kullandıran Divan Başkanı A. Emre İleri, 6. maddenin ret olabileceği kuşkusuna kapılınca, ismini okuyacağı her delegenin kartını gösterip ‘evet’ veya ‘hayır’ demesini istedi. Genel Merkez yanlıların gözleri hemen delegelerin üzerine çevrildi. Kapalı kapılar ardında 'ret oyu' vereceklerini söyleyenlerin çoğu açık oylama karşısında 'evet' demek zorunda kaldılar. Bunlardan birinin de İstanbul Milletvekili Sırrı Özbek olduğu ortaya çıktı. Bir milletvekili ise ‘‘Hayır demeye yüreği yetmedi, korktu’’ diyordu yanındakilere...

Blok liste direnişini örgütlediğine inanılan izleyiciler, ‘‘Tek önder Atatürk, başka önder yok’’ diye slogan atarak gönderme yaptılar.

Tüzük engellemeleri nedeniyle genel başkanlık için gerekli imza sayısının %5'ten %20'ye çıkartılması karşısında Erol Tuncer, delegeleri zor durumda bırakmamak için adaylıktan vazeçtiğini açıkladı.

Parti disiplinini her zaman öne çıkartmış olan Tuncer'in mütevazılığını 'Tüzükçüler' bile alkışlamak zorunda kaldılar.

Bu, kurultay için anlamlı siyasi bir öğreti niteliğindeydi.

ÖYMEN NASIL ZORLANMIŞ

Sonuç... Bundan sonra genel başkanlığa aday olmak isteyenler, 1300 delegeden 263'ini yanına çekmek zorundalar. Ancak imza veren delege, başka aday için öneride bulunamayacak... Ve sonunda da bu delegeler Kongre Divanı'nın önünden teker teker geçip imza verecek.

Yeni uygulama ile geçmişin kıyasını yaparken ‘‘1999 seçimlerinden sonra genel başkanlığa aday olurken 51 delegenin imzasını bulmak için zorlandığını’’ ifade eden Altan Öymen, bu durumda artık genel başkanın karşısına aday olarak çıkmanın zorluğuna dikkat çekti.

Meclis'e girebilmek için partilerin %10 barajını aşmaları gerekirken; CHP'ye genel başkan adayı olabilmek için %20 koşulunu getirmenin mantığını bulabilir misiniz?

Brezilya'daki Sosyalist Enternasyonel'de Batılı sosyal demokrat parti liderleri ‘‘Siz diktatör veya padişah mı olmak istiyorsunuz?’’ diye sorsalar Sayın Baykal ne yanıt verebilir acaba?

CHP kimin partisi


CHP'nin 80 yıllık tarihinin belgesi de ekranlara yansıtıldı.

Çok kişi şaşırdı; CHP'nin Atatürk'ten başka tek sahibi varmış.

Sinevizyon'da İsmet İnönü biraz 2. Dünya Savaşı sırasında var. 'Ortanın Solu' unutulmuş! Ecevit tümden es geçilmiş... Daha sonra CHP ile birleşen sosyal demokrat partilerin öteki liderleri; Cezmi Kartay, Necdet Calp, Aydın Güven Gürkan, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin ve en önemlisi de Erdal İnönü de belgeselde anlatılmıyor. Altan Öymen'i sorarsanız, onun Baykal'la devir teslimde fark edilemeyecek bir görüntüsü yer alıyor.

Meğerse CHP, sadece Atatürk ve Baykal'ın partisiymiş.

Organizasyonda düzensizlikten Sav sorumlu


KURULTAY organizasyonundaki aksamalar, özellikle basına yer ayrılmaması Baykal'ı da üzmüş... Hemfikir olunan bir konu da tribünlerdeki eski heyecanın olmaması... Bütün parti kurultaylarında, Ankara il örgütlerine her zaman çok büyük bir görev düşer. O tribünleri doldurmak ve salona coşku vermek çoğunlukla Ankara il örgütünün işi sayılır. Ama gördük ki, Ankara il örgütü bu görevi ya yapmamış ya da kendisine bir görev verilmemiş... Bu nedenle tribünlerdeki partili sayısı çok düşüktü; eski heyecan da yoktu. Ortada bir gariplik olduğu belli. Bunun nedenini Ankaralı bir delege şöyle anlattı:

‘‘Çünkü Önder Sav, genel başkanının haberi olmadan Ankara Gençlik örgütünü görevden almıştı. Kongreden bir hafta önce bunu yapmak kongreyi sabote etmek değildir de nedir? Delegelerden bir sandviç bile esirgenmişti. Yani kurultay, İstanbul kongresinin bile gerisinde kaldı. Bu görev İstanbul'dan Mustafa Sarıgül'e verilseydi bunların hiçbiri yaşanmazdı. Organizasyondaki aksaklıkların faturası herhalde Önder Sav'a kesilir.’’

Bir delegeden 2. senato önerisi


KURULTAY'da Samsun delegesi, Elektronik Y. Mühendisi Ertuğrul Çepni'nin yaptığı konuşma ve yayınladığı ‘‘Neden İkinci Meclis (Senato)?’’ kitabı dikkat çekti. Türkiye'nin yaşadığı siyasal sorunlar ve istikrarsızlığa karşı siyasal yapımızı sorgulamış Çepni... Bu araştırmasında tek meclisli siyasal yapıların sağlıksız olduğunu, tek meclisli siyasal sistemin güvencesi için Anayassa Mahkemesi'nin yeterli olmadığını, bu nedenle MGK gibi bir yapıya gerek duyulduğunu belirterek, ‘‘İkinci Meclis (Senato) olduğu takdirde siyasal yapı sağlıklı bir dengeye kavuşur ve MGK'nın anayasa kurumu olmasına gerek kalmaz’’ dedi.

Çepni, yerel seçimlere gidilirken yeni bir genel merkez binasının yapımının ertelenmesini önerdi, ‘‘Yerel seçimlerden güçlü çıkmak için örgütlere maddi katkıda bulunalım’’ dedi ve alkışı da aldı. Tüzük değişikliğinin gelecek kurultayda uygulanmasını istedi. Önerileri dikkate alınmayınca da ‘‘Siz değiştim diyorsunuz ama neyi değiştirdiniz bugüne kadar; zamanı mı?’’ diye sordu. CHP, yeni arazisini 1.3 milyon dolara almış; inşaat için de 8 trilyon harcayacakmış.

Bir portre: A.E. İleri


BELKİ hiçbir kurultayda Abdullah Emre İleri kadar eleştirilen, tutumuyla garipsenen taraflı bir başkan olmamıştır. Kürsüde Genel Merkez'in yönlendirmesiyle tüzüğü istenilen biçimde geçirdi. PM üyesi olmasına rağmen kongre yöneten, oylamalarda taraf olan İleri, delegelere gözdağı verirken kah bilgiçlik tasladı, kah da azarladı onları... 19 saat süreyle kürsüden inmemesi de çok ilgi çekiciydi. Eski milletvekili Gani Aşık ‘‘Tiyatro oynuyorsun’’ diyerek o makama layık olmadığını vurgulamak istedi.

İleri, CHP'nin eski senatörü; 1960'larda ise TMTF Başkanlığı yapan bir gençlik önderi. O dönemden arkadaşları olan milletvekilleri Prof. Nurettin Sözen ve Ahmet Ketenci, İleri'nin 'baskıcı ve yandaş' tutumuna hayret ettiklerini söylediler. Adnan Keskin ise salondan ayrılırken ‘‘12 yılda hukuk bitiren adamın kafası bu...’’ dedi.
Yazının Devamını Oku