Yalçın Bayer

Tertipçiler ve kayıtsızlar

24 Ekim 2003
<B>CHP </B>Kurultayı için Esenboğa'ya indiğimizde telefonumuz çaldı: ‘‘CHP ile ilgili yazılarınızda parlamentodaki gençlerin oranını verirken, 30-40 yaş grubu arasında 40 üyeden 2'sinin CHP'li, geri kalanının AKP'li olduğunu bildiriyorsunuz’’ dedi. Meclis albümünden taramış, bu yaş grubu arasında tam 92 üye tespit etmiş, bunun 79'u AKP'li, 13 CHP'li çıkmış.

Kulislerin içinde olmadığını söylüyor:

Genel Merkez ile milletvekilleri arasında iletişim noksanlığı bulunduğundan, bir aidiyet ve sıcaklık duygusunun henüz oluşamadığından yakınıyor.

Bu neyi gösteriyor?

Kurultay'da ilk saatlerde, CHP geleneğinden gelen 'gerçek mirasçıların' gittikçe yaşlanmış oldukları, CHP'ye özgü renklerin kaybolmaya başladığı açıkça gözleniyor.

Ruh da kalmamış...

CHP'nin o geçmişteki gençleri ve kadınları nerede?

Peki muhalif gençlerin ‘‘Gençlik Kurultay istiyor, boyunduruk değil’’ biçimindeki tepkisi acaba kime yönelikti? Acılarını ise ‘‘Hiçbir şey bıraktığın gibi değil Atam’’ pankartı ile anlatma çabaları çok kişiyi duygulandırdı.

‘‘Köylü erkekler’’ niçin uzak duruyor? Sadece ‘‘kent erkekleri’’ yetmiyor.

CHP mi onları görmüyor, tanımıyor; yoksa onlar mı CHP'den uzak duruyor, tanışmak mı istemiyor?

Bu konu çok iyi sorgulanmalı.

MHP KONGRESİ KADAR OLAMADI

Önümüzdeki yerel seçimlerde CHP Genel Merkezi, 'partiiçi demokrasi'nin işlerliğinin gittikçe kaybolmasının acısını, bir kez daha hem de daha acı bir sonuçla tadabilir.

Nitekim, iki hafta önce Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda MHP'nin Büyük Kongresi'ni izlediğimizden, iki kongre arasındaki farkı görebiliyorsunuz.

MHP kongresi daha kalabalık, daha genç, daha tepkili ve heyecanlıydı.

CHP'nin dün başlayan kurultayı ise eski kurultaylarına oranla beklenmedik şekilde 'sönük' ve cansız... Yerel seçimlerde adaylık bekleyenler kendi içlerinde 'tepkili', ancak Baykal'ın dün sabahtan kendileriyle yaptığı 'tüzük' toplantısında mum gibiydiler.

Adaylık beklentisi ağızlara kilit vurdurmuş.

İKİ KUTUP

Tüzük değişikliğine dayalı genel merkez-muhalef kutuplaşmasına karşın Baykal yanlıların kendilerine güvenden kaynaklanan kayıtsızlıkların, kurultayın sönük havasının en önemli sebebi sayıldığını çok sayıda delegenin vurgulaması ilginçti.

Adnan Keskin genel tepkisel tavrını ortaya koydu muhalifler adına...

Sosyal demokratlar kadar bu kadar 'ayrışan' başka kesim var mı?

GAZETECİLERE SUÇLAMA

SALONDA gazetecilerin en çok dikkatini çeken ‘‘Köşe yazarları değil, halk yönetecek’’ afişi ile kendilerine yönelik eleştiri oldu. Anlaşıldığı üzere CHP'nin parlamento çalışmalarının medyada yeterince yer almaması eleştiriliyor ve AKP yandaşı olan bazı yazarlara gönderme yapılıyordu. Bu tür afişleri kurultay salonuna asmak kuşkusuz herhangi bir organizasyon becerisi gerektirmiyor. Organizasyon becerisinin kurultayı izlemeye gelen gazetecilere salonda bir yer açılması konusunda da gösterilmesini bekledi gazeteciler.

Ertuğrul Özkök'ün dünkü ‘‘Beni blok liste değil, bu ilgilendiriyor’’ başlıklı yazısına bağlı olarak salonda 'hortum'lu, 'soygun'lu slogan aradık; ancak üzeri başka bez afişlerle yarım şekilde kapatılan 'Yolsuzlara, yoksuzluklara dokunacağız', 'Halkımızı ezdirmeyeceğiz, ülkemizi soydurmayacağız' yazılı iki pankartı görebildik.

BAYKAL’IN İKİ ÖNEMLİ MESAJI

Kurultay'da iz bırakacak bir konuşma yaptı Baykal... Eğitim ve yolsuzluklarla mücadele konusunda açık ve net vurgulamalarda bulundu. Özellikle eğitim konusundaki ağır eleştirileri CHP delegelerini keyiflendirdi. Bir İstanbul delegesi ‘‘Konuşmaya asıl şimdi başladı’’ diye takıldı bize... ‘‘Çekin elinizi gençlerimizin beyninden, üniversite öğretim üyelerimizden, hakim-savcılarımızdan’’ demesi en çok alkışı alan bölüm oldu. Baykal'ın, ‘‘bilinmeyen ve gizli kalan yolsuzluklar’’ sözleriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı AKP'lilerle ilgili dosyaların raflarda unutulmamasını istedi.

Baykal'ın bu sözleri CHP'nin elinde AKP'lilerle ilgili önemli yolsuzluk dosyaları bulunduğunun mesajı olarak görüldü.

ÇALIŞIRIM KAZANIRIM

Mehmet Sevigen, Genel Merkez'in 'beşli'si (diğerleri Sav, Erdem, Çay, Tanla) arasında en hareketli isim... Baykal, mitinglerde Sevigen'in heyecanlı takdiminden sonra daha iyi konuştuğunu düşünüyor. Sevigen önceki akşam yoğun kulislere rağmen gene de bitkin değildi... Bir grup gazeteci ile Hilton'da sohbet ederken, kendisine Bülent Tanla ile birlikte PM'ye yeniden seçilip seçilemeyecekleri soruldu.

Açık bir güven duygusuyla şöyle dedi:

‘‘Ben 24 saat çalışıyorum, Alçakgönüllüyüm, herkese yardım ederim. Neden seçilmeyeyim? Bak göreceksiniz en çok oyu ben alacağım... Bülent Tanla'ya, bilmem neden kızarlar? Tanla güzel adamdır, çalışkan ve üretkendir.’’

EN RAHAT KURULTAYI ZORLU KURULTAY OLDU

Kurultayda konuştuğumuz delegelerden çoğu, blok liste dayatmasını bu dönemde çok anlamsız buldular. Ancak bunu Baykal'ın yüzüne ifade edemediler. Bunun nedeni de yerel seçimlerde adaylık beklentisi veya genel başkanla ters düşmeme korkusu...

CHP delegesinin genel başkan Baykal ile bir sorunu yok. Baykal, rakipsiz ve en rahat kazanacağı kurultayı blok liste tartışması yüzünden bir anlamda kabusa dönüştürdü.

İşte delege, bu dönemde bu güçteki bir genel başkanın dayatmasını anlamıyor.
Yazının Devamını Oku

Aslı doğru yöntem yanlış

23 Ekim 2003
<B>CUMHURBAŞKANI A.Necdet Sezer, </B>29 Ekim'de <B>Çankaya Köşkü'</B>nde vereceği resepsiyon için bazı milletvekillerine <B>‘‘eşsiz’’ </B>davetiye gönderdi. Ancak bazı AKP'li milletvekilleri buna tepki gösteriyor.

Başbakan Erdoğan, ‘‘Cumhuriyet halk demektir, halkın şölenidir, halkın resepsiyonudur’’ diyerek popülizm yapıyor.

Ne yazık ki gerilim sürerken duyarlı çevrelerden, resepsiyon nedeniyle çıkan seslere karşı ‘‘laiklikten ödün verilemez’’ diye açık bir tepki yükselmiyor; kimse bunun cumhuriyetin yasalarına meydan okumak olduğunu ortaya çıkıp söylemiyor.

Laik cumhuriyet rejiminin, Anayasa Mahkemesi'nin 1989'da almış olduğu kamu alanlarına başörtülü girilemeyeceği kararı unutturulmak isteniyor.

AB kapısındaki Türkiye için laiklik, çağdaş bir güvence değil mi?

Ancak malum çevreler, Atatürk'ün Çankaya'sının türbanlılara açılmasını istiyor. Erbakan'ın başbakanlığı zamanında iftarda sarıklılara ve şalvarlılara açtığı gibi...

Cumhurbaşkanı Sezer, ‘‘inanç özgürlüğü’’ pazarlamacılarına karşı laiklik konusundaki titiz tutumunu inançla koruyor. ‘‘Cumhurbaşkanlığı, cumhuriyeti temsil eder, kamu alanıdır. Orada başörtüsü takılamaz’’ diyor.

Açıkçası Çankaya, ‘‘Köşk çatısı altında türban istemiyor’’.

Peki Sezer, resepsiyon nedeniyle gönderdiği ‘‘eşli-eşsiz’’ davetiyelerde bir yanlış yaptı mı?

Eski bir siyasetçi bu konuda şöyle diyor:

‘‘Sayın Sezer özünde doğru yaptı ancak yöntemi yanlış...’’

Ve bir öneride bulunuyor:

‘‘Aslında örneğin Sayın Cumhurbaşkanı, resepsiyon davetiyelerinin altına 'erkekler siyah elbise, kadınlar başı açık' diye yazsaydı, tartışma bu boyutlara varmazdı. Başbakan ve bakanlar da rahatlardı.’’

Bu da bir çözüm önerisi ama artık geçti.

Cumhuriyet yasalarına meydan okunamaz


FRANSA Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, ülkesindeki türban tartışmalarına karşı böyle diyor. Önceki gün devletin yarı resmi ajansının (aa) geçtiği haberde yer alan ifadelere benzer sözlerin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin yıllar önceki kararlarında yer aldığını söylemeye gerek var mı?

Chirac, laikliğin her yurttaşa koruma sağladığına işaret ediyor, ‘‘Herkesin inancı güvence altındadır’’ diyor. Devletin, demokrasi yasalarına yabancı olan zorlamaların gönüllere, zihinlere ve davranışlara hükmetmesine asla rıza göstermeyeceğini ifade ederek şöyle diyor:

‘‘Laiklik bu nedenle tartışma konusu olamaz. Bazılarının cumhuriyetin yasalarına meydan okumak ya da modern toplumun cinsiyet eşitliği ve kadının saygınlığı konularındaki kazanımlarını tartışma konusu yapmak için, saptırılmış bir din özgürlüğü fikrinin arkasına sığınmaları kabul edilebilir şey değildir.’’

Ders olur mu?

‘Aymazlık’ yapmam


TEKİRDAĞ Belediye Başkanı Kadir Çebi, Prof. Rona Aybay'ın ‘‘Aymazlık’’ (18.10.2003) yazısını yanıtlıyor:

‘‘Sayın Aybay'ın Hürriyet'teki fotoğrafa bakarak yaptığı eleştiri haklı gibi görünse de, parçaları bir bütün halinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Türk ve Yunan bayrakları arkasında Patrik Bartholomeos'un ve benim gözüktüğüm fotoğraf, başkanı bulunduğum merkezi Tekirdağ'da bulunan 'Doğu-Batı Trakya Belediyeler Birliği (Trakyakent)' toplantısı nedeniyle verdiğimiz yemekte çekilmiştir. Aynı gün de Patrik, Tekirdağ'ı ziyaret etmiş ve iki ülke belediyelerinin oluşturduğu birlik yemeğinde bulunmuştur. Şahsımın ve kurumumuzun böylesi bir konuda 'aymazlık' etmeyecek kadar dikkatli olduğumuzun bilinmesini isterim.’’

‘Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz’


KURULTAY öncesinde iki CHP'li aralarında konuşuyor:

Parti Meclisi 80 kişiye çıkıyormuş...

- Peki daha çok mu çalışılacak, fikirler üretilecek? Bu kadar PM üyesi konuşmaya sıra bulacak mı? Genel Başkan'dan fırsat bulacak mı acaba? PM'ler sadece genel başkanların konuşma ve dinleme alanları olacaksa, PM değil 80 kişi 176 kişi olsa ne yazar. Kurultaya getirilecek bu öneri, genel merkez sultasını sağlamak için ‘‘mavi boncuk’’ dağıtmaktan başka bir şey değildir.

Menderes'in 1950'lerde ne dediğini biliyor musun?

- Hani... DP'nin 'diktatörlük' dönemi dendiği iktidar yıllarında Menderes, milletvekillerine ‘‘Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz!’’ demişti. Bu sözler o zaman değişik yorumlara neden olmuştu. Aslında Menderes, bir yerde milletvekillerinin gücünü anlatmak istiyor, onları 'gaz'lıyordu. Onlar da hop oturup kalkıyorlardı. Bugün bu güç var mı, yok. Tahakküm altında milletvekilleri. Kapıkulluğu denmez mi buna?

İngiltere'de bir söz vardır; kraliçenin geniş yetkileri anlatılırken 'kadını erkek, erkeği kadın yapamaz; ama bunun dışında her şeyi yapar' denir.

Kıssadan hisse...

Biliyor musunuz


ERDOĞAN ve Gürtuna'nın da adlarının yer aldığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ‘‘Akbil’’ davasında, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, bilirkişi raporundaki değerlendirmeleri eksik bularak yeni ek rapor alınmasına karar verdiğini ve duruşmayı 28 Ekim tarihine bıraktığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

CHP kiminle yarışıyor?

22 Ekim 2003
<B>CHP </B>üyesi üç kişinin -biri delege- sohbetinde bulunduk; sadece dinledik, soru sormadık. <br><br>Ve aldığımız notları üç kişinin beyanlarından özetliyoruz: Baykal'ın yönetsel yapıyla ilgili dayatmaları karşısında Kurultay'da kıyamet kopacaktır.

- Yok canım, 'hizip'lerin çatışması sıkıntılı geçecek diyebiliriz.

Baykal tartışmalı hale gelecektir; hele 1. turda kazanamazsa... Genel başkan adaylığının zorlaştırılarak 263 imza koşulunun dayatılmak istenmesi ve 'blok liste' ısrarına dayalı seçim taktik ve tertipleri kendisini zorlayabilecek, partide dağınıklık yaratabilecektir.

Bu Baykal'ın parti yönetimine hákim olma isteği, kendisiyle yarışması anlamına gelmiyor mu?

DELEGELERİ DİNLEMEDİ

İşin ilginci getirmek istediği modeli son anda İstanbul, İzmir, Ankara, Trabzon ve Gaziantep'teki delegelere anlatması, CHP'de hiç de alışık olmadık şeylerdir.. Ama geride yükselen itirazlar ve görüşleri de dinlemeden toplantılardan ayrılması partiye egemenlik değil midir?

Antidemokratik baskıcı bir yapıdır bu... Bu durum partiyi bir yere götürmez.

Baykal, delegeler üzerine baskı kurmadan önce 3 Kasım seçim sonuçlarını örgütte tartıştırmalıydı. Ancak sorgulanmaya cesaret edemedi. Bölgelerde örgüt ve belediye başkanlarını dinleyip sonra da bu önerilerini anlatsaydı, parti bu kadar kan kaybetmemiş olurdu.

Evet örgüt muhalefeti arayıp 'ne yapalım' diye soruyor. Örgütümüz aynı Ecevit'in partisinin durumuna düşürülüyor. Dikkat edersek Ecevit'in modelini Erdoğan da uyguluyor.

Duyarlı CHP'liler örgütlenememekten şikáyetçi; örgütler sahipsiz...

KAPALI OYLAMA

Kurultay'daki gelişmelerin odak noktasını, tüzük değişikliği oylaması gösterecektir. Genel Merkez, kendisine güveniyorsa oylamayı kapalı yapmalıdır.

Tabii açık oylama yapılırsa, delegelerin üzerinde psikolojik bir baskı yaratılır o zaman... Çünkü Baykal yanlıları delegeleri göz ucuyla izleyip, 'Sen demek ki blok ve çarşaf liste istiyorsun, yerel seçimlerde görürsün' gibi uyarılarla karşılayabilecektir. Bu çok sıkıntı yaratacaktır.

Blok liste kabul edilmezse Baykal 'çarşaf'a dolanır demek lazım.

İşte bu nedenle delegelere baskı yapılıyor ya...

Siz perşembe (yarın) günü toplanacak Kurultay'da ertesi günkü PM seçimi için pazarlıkları görün, bakın neler olacak? Kim kime güvenecek? Genel Merkez ile muhalifler arasında ciddi bir güven bunalımı daha da büyüdü.

KADIN VE GENÇLER NEREDE

Kadın ve Gençlik Kolları kurultaylarının 1997'den beri yapılmaması sosyal demokrat bir partiye yakışmıyor.

Demek ki, gençler gelecek diye korkuluyor. Meclis'te 550 milletvekilinden 30-40 yaşları arasında 32 üye var; sadece 2'si CHP'li... Tecrübe gerekli de gençlersiz parti olur mu? Nedense 'genç' sözcüğü ağza alınmıyor. Belki de bunun için, genel merkezin görevden aldığı gençlerin, Ankara'da ‘Emsali görülmemiş bir sen-ben ayrımı yapıldığını, başlarına parti içi feodalizmin çuvalının geçirilmek istendiğini’ bağırmaları çok dikkat çekici; abilerinin kendilerine ne yapmak istediklerini en iyi onlar anlıyor anlaşılan... Hatırlar mısın; İstanbul'da 1000 genç partili yapıldı, şimdi bunlar nerede?

Anlamıyorum, CHP kiminle yarışıyor?

Bana göre kendinle; yani Baykal ve ekibi, parti içi iktidarlarını pekiştirmek için muhalifleriyle...

1. parti olunmazsa

BİR görev olarak PM'ye aday olacağını bildiren CHP Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu üyesi Ufuk Batum, ‘‘Şimdiye kadar hiçbir seçimde başarılı olamamış Baykal ve ekibi bu Kurultay'da aday olmamalıdır. Rızaları ile aday olmazlarsa partinin vicdanı olan delegeler ve üyeler ilerde kendilerini saygıyla kucaklayacaklardır. Aksi halde Ecevit, Yılmaz ve Çiller gibi sıfırı tüketmiş olacaklardır. Bir başka vurgu daha yapmak gerekirse, Kurultay'ı kazanan kim olursa olsun eğer yerel seçimde CHP'yi 1. parti yapamazlarsa bu onurlu görevi yeni isimlere bırakmalıdırlar’’ dedi.

Tuncer tepkili

CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını koyacağını açıklayan Erol Tuncer, ne yapmak istiyor:

‘‘CHP Meclis'te ön alamıyor, gündemi belirleyemiyor, iktidarın arkasından geliyor. Tek adam yönetimine geçit vermek istemiyoruz. Ben CHP'yi tarihi geçmişine ve işlevine uygun bir güce kavuşturmak, laik, demokratik hukuk devletini ödünsüz savunabilmek, ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak yeniliklere ve değişimin gerçek öncüsü haline getirmek, umudu va vaadi ile adayım.’’

Hamuru birlikte yoğuralım

TURİZMCİ ve CHP Balçova delegesi Raif Dilaver, Kurultay'a şu çağrıyı yapıyor:

‘‘Türkiye'de din bezirganlarının karşısında siyaset yapmak için bölünme lüksümüz yoktur. Türkiye'nin kurtuluşu gerçek Atatürkçü düşüncenin sisteme yansımasıyla mümkündür. Köken, mezhep farkı olmaksızın bu hamuru gelin hep birlikte yoğuralım. CHP dışında parçalanmış solu bir çatı altında toplayalım; DSP'nin Ecevitsiz kanadını, YTP, SHP, ÖDP'yi, Mümtaz Soysal, Yekta Güngör Özden'i, hatta Celal Doğan, Mehmet Moğultay ve Yüksel Çakmur'u niye aramızda görmeyelim? DEHAP'lı arkadaşlarımız bile buna hazır olduklarını söylüyorlar. Laikliğe bağlı gerçek İslam'ı yaşamak isteyenleri de aramıza almak gerekiyor. Kurultay için artık geç dersek; buyrun demokratik bir sınav için yerel seçimlere... Hiç olmazsa bu fırsatı kaçırmayalım.’’

Baykal: Rahatsız değilim

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal eleştirileri yanıtlıyor:

‘‘Genel Başkan olmayı heves eden oluyorsa, bir organa seçilmek için asgari % 20 oy ölçütü geçerli olmalıdır. CHP Genel Başkanlığı ciddi bir iştir, ağırlığı vardır. Yoksa bunun altında aday olmaya kalkanlar şov yapıyor demektir. Çarşaf ve anahtar listelere karşılık blok liste net olanıdır, ahlaklı olanıdır. Ben anahtar liste dağıtmaktan hoşlanmıyorum. Bunları arkadaşlarımız dinledikleri zaman ne istediğimi anlıyorlar. CHP yeniliğe, değişime en açık partidir. Rencide edilmemesi, ona sahip çıkılması gerekir. Birbirimizi kolay dışlamayalım, sahip çıkalım. Derviş'in seçilerek bu partiye kazanımı ve yararı olacağına inanıyorum. Kurultay'a gidilirken bizi rahatsız edecek bir şey yoktur.’’

Biliyor musunuz?

11.4.1999'
da dönemin CHP'li İl Başkanı Mehmet Bölük'ün suç duyurusu ile yargılaması 4.5 yıldan beri Üsküdar 2.Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren AKBİL davasında, 'sistemin suistimale açık olduğu, sistemdeki bu durumun düzeltilmesinin mümkün olmasına rağmen hiçbir şey yapılmamasının' belirtildiği 4. bilirkişi raporundan sonra kararın bugün açıklanabileceğini...

Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

ANAP İstanbul
İl Başkanlığı'ndan: İÜ Baltalimanı tahsis sözleşmesinin tek taraflı feshedilmesini hükümetin özgür ve laik kurumlara yönelik bir saldırısı olarak görüyoruz. Bilim yuvalarının AKP'nin siyasi tahakkümünü altına sokma girişimine müsaade etmeyeceğiz. Ülke sahipsiz değildir. ANAP antidemokratik uygulamaların her zaman karşısında olacaktır.

İRAN'ın tanınmış tiyatro grubu 'Ayin', Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu'nda 'Aylı Kadınlar Güneşli Erkekler' oyununu sergileyecektir. Oyun ücretsizdir.

KADIKÖY Belediyesi ve Acıbadem 60. yıl Anadolu İlköğretim Okulu, 25-26 Ekim'de 6-14 yaşlarındaki öğrencilere 'Cumhuriyet Çocukları' satranç turnuvası düzenliyor. (0216-339 49 58-326 24 26)

BAHÇELİEVLER Belediyesi'nin Cumhuriyet Yürüyüşü, 29 Ekim Çarşamba günü,19.00'da.
Yazının Devamını Oku

Her şey para değildir Sayın Kemal Unakıtan

21 Ekim 2003
<B>İSTANBUL Üniversitesi'</B>ne tahsisli <B>Baltalimanı </B>tesislerinin bulunduğu <B>Hazine'</B>ye ait taşınmazın, tahsis işleminin kaldırılarak <B>Maliye</B>'ye iadesi kararını acaba kim, hangi <B>neden </B>ve <B>saikle </B>verdi? Bilindiği gibi bu tür tahsislerin kaldırılması için tahsisin konusunu oluşturan taşınmazın, şimdikine nazaran <B>daha önemli bir kamu hizmeti </B>için hizmet malı olarak kullanılması söz konusu olmalıdır.‘‘Satıp parasını kullanacağız’’ gerekçesi bu bakımdan hem yanlıştır, hem de hukuka aykırıdır. Tesis bir kamu hizmetine özgülenmişse onu satıp parasını ‘‘yemek’’ kamusal yarar sağlayacak bir işlem değildir.

Konunun bu hukuksal yanı... İÜ tarafından açılacak idari dava ile çözülecektir. Bu davaya üniversitenin tesisin hizmetinden yararlanan öğretim elemanlarının da katılacağını sanıyorum. Hatta onlara bireysel olarak ya da örgütleri aracılığıyla ayrıca davalar açmalarını da tavsiye ederim. Ülkemizde bu tür hizmetler için tahsisli binlerce yer varken, İÜ'nün Baltalimanı tesislerinin ‘‘para getirecek’’ diye geri alınmaya kalkışılmasını, idare yargısının, her şeyden önce 'maksat' unsuru yönünde nasıl değerlendirileceğini, biraz hukuk mürekkebi yalamış herkes bilir.

GİZLİ AMAÇ

Baltalimanı'
ndaki yalının ve müştemilatının, uzun yıllar önce İÜ'ye tahsis edilmiş olduğu ilgililerce bilinmektedir. Öğretim kurumları lehine bu türlü tahsislerin yapılması ulu önder Atatürk'ün, öğretim kurumlarına ve eğitime verdiği önemin sonucudur. Beşiktaş'tan Ortaköy'e kadar uzanan sahilde bütün saraylar (Feriye Sarayları) bu nedenle hep okullara tahsis edilmiştir. Laleli'deki Zeynep Hanım Konağı (1940'larda yanan eski üniversite binası), Beyazıt'taki Harbiye Nezaret (Rektörlük) binası vb. hepsi o dönemde eğitim hizmetine özgülenmiştir. Hatta Yıldız Sarayı bile Ordu'nun en yüksek eğitim-öğretim birimi olan Harp Akdemileri'ne verilmiştir. İşte, Osmanlı'nın son döneminin, Türk Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkan sadrazamı Damat Ferit Paşa'nın Baltalimanı'ndaki yalısı, aynı doğrultuda bir kararla İÜ'nün önce Tıp Fakültesi'ne (ve Su Ürünleri Enstitüsü), sonra da Baltalimanı sosyal tesislerine tahsis edilmiştir. Bu yalı da, Osmanlı dönemi ekabirinin taşınmaz mallarından biridir. Bu güzel tesisi, altında gizli amaçlar olduğu kuşkusu doğuran bir kararla ‘‘paraya çevirmek gerekiyor’’ türünden hukukdışı bir gerekçe ile yok etmeye kalkışmak hukuki yönden olduğu kadar vicdani yönden de asla onaylanmayacak bir girişimdir.

Dileriz ki Maliye, çok kötü bir örnek oluşturmaya aday bu girişimden vazgeçmiş olsun.

Prof. Aydın AYBAY-İSTANBUL

Formula 1 sorusu


İSTANBUL'da Formula 1 pistinin temeli bundan bir süre önce gösterişli bir törenle atıldı.

Bu yarışlar için önemli olan pistlerdir. Ama orada bina inşaatı görüyoruz.

Uygulama projesi hazırlandıysa ihalesi yapıldı mı? Yapıldıysa kime verildi; hangi birim fiyatlarıyla kaça?

Türkiye'nin yüzünü ağırtacak böyle 100 milyon dolarlık bir prestij projesinin akıbetinden bilgilenme hakkı yok mudur?

Ö.A.-İSTANBUL

Öncelik ambulansa


KOCAELİ'de çalışan bir inşaat mühendisiyim. Birkaç gün önce trafikte seyir halinde iken yoğun trafik nedeniyle bir ambulansın ilerleyemediğine tanık oldum. Çünkü önünde kırmızı ışıkta bekleyen araçlar vardı. Aklıma otoyol gişelerindeki OGS sistemi geldi. Geçiş önceliği olan araçlarda bir verici olsa ve 100 metre ilerideki kavşakta bulunan trafik lambası sistemi, bu vericinin sinyalini aldığı anda yolu o yönde trafiğe açsa... Sanıyorum böyle bir çözüm uygulamaya konulursa ambulans gecikmeleri önlenebilir.

Murat ŞENGÜL-İZMİT

Modern Müslüman


SAYIN Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Malezya'da, Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu da Ankara'da; ‘‘Modern Müslüman tipini yaratmalıyız’’ demişler. Katılmamak elde değil ama tarikatlara bunları anlatamazsınız. Hele AKP döneminde... Tarikatlar değil mi bunları iktidara taşıyanlar.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama Suudi Arabistan'ın Cidde Belediye Başkanı Abdullah Muallimi'nin eşi Dilayı Muallimi ülkesindeki baskıdan dolayı başını ancak İstanbul'da açabildi. Bizdeki bakan ve başkanların eşlerine duyurulur. Gerçekler müsbet ilimdedir.

Cafer USTA

Heidenheim-ALMANYA


Cumhuriyet treni


ÇANKAYA Belediye Başkanı Haydar Yılmaz, Cumhuriyet'in kuruluşunun 80. yılında Atatürk Çizgisi Platformu, TOBAV ve Karadeniz Dernekler Birliği'nin katkıları ile hazırladıkları etkinlikleri açıkladı. 28 Ekim sabahı İstanbul'dan Ankara'ya aralarında 1923 doğumlular, çeşitli sanatçı ve yazarların bulunduğu Cumhuriyet treni kaldırılacak; aynı gün 17.00'de Ankara Garı'nda törenle karşılanacak kafileye akşam da Ankara Hilton'da Cumhuriyet Ödülleri'nin verileceği bir Cumhuriyet resepsiyonu yapılacak. 29 Ekim'de ise Kuğulupark-Kızılay istikametinde saat 15.00'te Cumhuriyet yürüyüşü düzenlenecek. Yürüyüşün ardından Kızılay'da Arif Sağ, Haluk Levent, Volkan Konak, Kenan Doğulu, Özlem Tekin, Grup Çığ, Grup Su ve İbrahim Can'ın konserleri var.

Polis isterse çözer


‘‘FATİH'te hırsızlar cirit atıyor’’ diyen A.Emul adlı okurumuz çarpıcı bir olayı naklediyor: ‘‘Altı ay içinde oturduğum apartmana 5, evime de 2 kez hırsız girdi. Son olayda görevli polis bana 'Kardeşim Fatih'te 600 civarında hırsızlık vakası oluyor; en iyisi evini taşı, eşyalarını da bulmak istiyorsan ya Eminönü'ndeki ya da Karagümrük'ün arka sokaklarındaki 2. el satan dükkanlara git, orada eşyalarına rastlarsın. Bizim yapabileceğimiz fazla bir şey yok’’ dedi. Parmak izi dahil her türlü tetkik yapıldı, birisi bile yakalanamadı. Polis bu pazarları niye dağıtmıyor? Polis isterse bu olayları çözer ama niye yapmıyorlar merak ediyorum.

Todori


MALİYE Bakanı Unakıtan'a soralım:

Fenerbahçe'de 'Todori'nin Yeri' diye bilinen bir Hazine yeri vardır; Maliye Bakanlığı mensuplarına sosyal tesis olarak tahsis edilmiştir. Şimdi o bölgede neredeyse 20-30 katlı binalar var. Bu yeri de satmayı düşünüyor musunuz?

İstekler


BEN bir köy öğretmeniyim. Göreve bu sene başladım. Muş'un Bulanık İlçesi Aşağıbüklü Köyü, Yukarıbüklü mezrası ilköğretim okulundayım. Bizim okulun çevre duvarı, okul tuvalet ve çeşmesi yok. Ne yazık ki ne Milli Eğitim'den ne de halktan bir destek gördük. Hayırsever vatandaşlardan destek bekliyoruz. aslankorkmazQhotmail.com

Aslan KORKMAZ MUŞ

BEN iki üniversite mezunuyum. Erciş Şeker Fabrikası'nda geçici olarak çalışıyorum. İlçede ve yoğun olarak çalışmamdan dolayı KPDS'den haberim olmadı ve son müracaat tarihini kaçırdım. Takdir edersiniz ki bu sınav geleceğimiz için çok önemli ve benim durumumda olan birçok insan da var. Ben ve benim durumumda olanlar için bir kez daha KPDS sınav formu göndermelerini ve birkaç günlük müracaat süresi verilmesini istiyoruz.

Onur GAZİ

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Seçimde oyları kullananlar değil, oyları sayanlar önemlidir.’’

(Stalin)

MESAJ


OKAN Kültür, Eğitim ve Spor Vakfı tarafından kurulan Okan Üniversitesi bugün 10.00'da Kartal Yakacık'taki kampusunda öğretim yılına başlıyor. Açılışı yapacak olan Süleyman Demirel aynı zamanda ilk dersi verecek. Prof. Sadık Kırbaş'ın rektörlüğünü yaptığı üniversitenin bölümleri arasında İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik, Fen-Edebiyat ve Türkiye'de ilk kez mütercim tercümanlık bölümününün de bulunduğu Bilgisayar ve Turizm Yüksek Okulu bulunuyor. www.okan.edu.tr

ADALILAR diyor ki; Burgazada yangınından sonra yoğun bir ağaçlandırma çalışmasına başlayan İstanbul Orman İl Müdürü Faruk Çebi ve ekibine teşekkür ediyoruz. Ancak kaymakamı bu çalışmalarda hiç göremiyoruz, neye küstü; emekliliğe mi hazırlanıyor?
Yazının Devamını Oku

Resmi araçları satın kurtulun

19 Ekim 2003
<B>LOZAN </B>Antlaşması ile hákim olduğumuz topraklar üzerinde 24 devlet kuruldu, 5 milyon km arazi kaybettik. Hepsinin üstünden geldik, borçlarımızı ödedik, yeni borçlar aldık. Ancak borçlu, kemerini sıkar. Yıllardır sürdürdüğümüz bir mücadeleyi burada yeniden ifade etmek istiyorum.

Kamuda şuursuz bir resmi araba saltanatı var. Bürokratlar sizi yanıltabilirler. Onlar her kademede resmi arabaları kullanıyorlar, alıştılar, isteyecekler.

Büyük iddialarla başarıya ulaşan bir partinin üyesisiniz. Ne olur 237 sayılı yasayı değiştirin ve AB kapısında olduğunuz şu günlerde bu ülkelerdeki gibi bir resmi araç kullanımı sağlayın. Trilyonlar kazanacak Maliyemiz.

DTP Genel Başkan Vekili olarak tüm partilerimize yazılı müracaat etmiştim. Siyasi partilerimiz Hazine'den yardım almasın diye... O büyük rakamları burada yinelemek istemiyorum. Siz biliyorsunuz. Bu iki tedbir, vatandaştan almak zorunda kaldığınız ek taşıt vergilerini karşılayacaktır.

Kemeri lütfen önce siz sıkın ve sonra vatandaştan bekleyiniz.

Yılmaz HASTÜRK-Eski milletvekili

v


GÜNEYDOĞU Bölgesi'nde ‘‘yoğun çocuk nüfusu, yetersiz sağlık ve eğitim yapısı’’, löseminin erken ve doğru teşhisini, dolayısıyla da tedavi başarı oranını önemli ölçüde engellemektedir. Bu nedenle 20-25 Ekim tarihleri arasında Dünya Bankası'nın destekleriyle ‘‘çocuklarda löseminin önlenmesi, erken doğru teşhis ve tedavi başarı oranın artırılması’’ konulu eğitim projemiz Diyarbakır'da gerçekleştirilecektir. Projede, toplantılara katılımı hedeflenen kişi 2 bin olup, dokümantasyonlarla bilinçlendirilecek kişi sayısı ise 50 bin olarak planlanmaktadır. Etkinliğin sürekli sağlanması amacıyla Diyarbakır'dan sonra Adana, Gaziantep, Elazığ, Erzurum, Hakkári, Malatya, Sivas, Van ve Şanlıurfa illerinde de eğitim ve halkın biliçlendirilmesi çalışmaları devam ettirilecektir.

Lösemide erken teşhis sağlandığı ve doğru tedavi koşulları uygulandığı takdirde tedavide % 91'lere varan başarı oranı söz konusudur.

Unutmayalım, çocuklarımıza uzatılacak en küçük bir yardım eli bile onları yaşama bağlayan kuvvetli bağlar olacaktır.

Nimet URHAN- Ankara Lösemili Çocuklar Vakfı (LOSEV) Halkla İlişkiler Koordinatörü (0312- 447 06 60, www.losev.org.tr)

ANKARA


Erdoğan, Saddam ve Baykal


BAŞBAKAN Sayın Erdoğan, geçtiğimiz kongrede oyların % 100'ünü alarak olaganüstü (!) bir başarı gösterdi. Bu oran, aynı zamanda bizlere part içi demokrasinin işletilmesi konusunda önemli bir ders verdi.

Bu son başkanlık seçimlerinde halktan % 99.9 oy alan Saddam bile herhalde hasedinden çatlamıştır, eminim. Şimdi sıra CHP'de. Merak ediyorum önümüzdeki Kurultay'da hangi dereceyi egale (!) edebilecek Sayın Baykal.

Akar DURU


Telekom AKP’lileşti


ANKARA'dan, Telekom çalışanlarından bir grup, Türk Telekom'daki AKP'li bürokratların, sandık-vakıf merakına dayalı sorular yöneltiyor:

TÜRK Telekom özelleştirilecek midir? Özelleştirilecekse, Telekom'daki siyasi kadrolaşmanın ötesinde, personelin kurduğu sandık ve vakıfların ele geçirilmek istenmesinin bir mantığı var mıdır? (Sandığın 16 bin üye, 60 trilyon nakit, 17 trilyon civarında mal varlığı ve çeşitli fonları var.)

Türk Telekom Genel Müdürlük yetkilileri, teknik elemanları hangi konularda mutabakata varmışlardır? Bu bir zorlamanın mı sonucudur? Karşılıklı bir çıkar ilişkisi var mıdır? Türk Telekom Biriktirme ve Yardım Sandığı'nın delegeleri baskılara boyun eğecek midir?

Umutsuzluk


Yüreğine umutsuzluk düştü mü bittin/ Durmadan sevgi, dostluk şiirleri oku/ Boş ver bu dünyaya, yuvarlaktır döner/ Kaç gün yaşayacağız şurada topu topu.

Burhan KÜÇÜK-Erdemir-KDZ.EREĞLİ

Biliyor musunuz?


KKTC'de 14 Aralık'ta yapılacak seçimler öncesinde Rum kesimindeki gazetelerde, ABD'nin, Cumhurbaşkanı Denktaş'ın, Yugoslavya'da Miloseviç için uygulanan model zemininde devrilmesi için senaryolar hazırladığının yazdığını;'Yeni Naziler' adlı grubun 'Türk kanı taşıyan herkese saldırma' yemini ettiği; 'Altın Şafak' adlı bir örgütün de 'Türkler Kızılelma'ya geri dönsünler; Küçükasya bizim dedelerimizin topraklarıdır' diye bildiri yayınladıklarını...

ŞİŞLİ Belediyesi'nin, Cumhuriyet'in 80. yılı dolayısıyla törenlere damgasını vuracak bir etkinlikle büyük bir sürpriz yapacağını....

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘BEN dinin gerekliliğinin hiçbir zaman siyasi olarak kullanılmasını tasvip etmiyorum... Türban dinden bağımsızdır; türban kamusal ve sosyaldir... Dinin hiçbir metninde kara çarşaf yer almaz... Diyanet Sünni bir kuruluş değil, sivil, özgür ve özgün bir kuruluştur. Alevilerin birikimleri de bizimdir.’’

(Diyanet İşleri Başkanı

Prof. Ali Bardakoğlu)


MESAJ


SAYIN V.Behruz Çinici'nin dün sözünü ettiği sokağın, şimdilerde beton yığınına dönüştürülmüş o ünlü Salacak Bahçesi'nin hemen bitişiğinde 1969-71 arasında oturdum. Sahilyolu sevdası ile Salacak İskelesi'nin yok edildiği, Üsküdar-Salacak vapur seferlerininde kaldırıldığı Salacak o dönemlerde bir başkaydı. Bestekar Cihat Örter'in o sokakla ilgisi yok ama ben derim ki o sokağa adı verilecek bir kişi varsa o da karikatürist Tekin Aral'dır. Aral, ağabeyi Oğuz Aral ile o sokakta yaşamış bir sanatçı-gazetecidir. Bu da başka bir gerçek.

Erden GÜLEY
Yazının Devamını Oku

Salam taktiği

18 Ekim 2003
<B>BİR </B>konu doğrudan halledilemiyorsa onu küçük küçük parçalara ayırıp kimsenin fark edemeyeceği şekilde halletmek, salam taktiğidir. Bir mühendis 1.5 metrelik bir tahtayı bir yıl içinde 360 eşit parçaya bölmüş, her gün ufalayarak yemiş, bitirmiş. Kimse tahta yenir mi demesin.

Bazıları için Türkiye'deki laik sistemi un ufak etmenin yolu salam taktiği bence.

Meslek liselerini bitirenler kendi dallarında okusun; katsayı vs. kaldırılsın, herkes bu konuda eşit olsun.

Ama gaye başka.

Laik sistemi un ufak etmek istiyorlar artık. Sakallı, şalvarlı değil, kravatlı, takım elbiseli, özel bıyık stilli..

Çağrım şu: Demokratik ve laik sistemi ayakta tutan partiler ve sivil toplum kuruluşları TOBB, TESK, TİSK; TÜSİAD, DİSK, Türk-İş, Kamu-Sen, KESK, TZOB, TMMO birleşsin ve 29 Ekim'de cumhuriyete, demokrasiye ve laik sisteme bağlılığını göstersinler.

Cumhuriyet manifestoları yayınlansın; 77 üniversite de buna katılsın.

Laik ve demokratik sistemin, cumhuriyetin, işsizin, köylünün, memurun, emeklinin sesi kim?

TBMM'de muhalefet yok, anamuhalefet zaten yok. Sadece DYP Anadolu yollarında...

Necmettin Dönmez-İnşaat Mühendisi

Aymazlık!


FENER Rum Patriği Bartholomeos'un Tekirdağ'a yaptığı ziyaretle ilgili, resimli bir haber (Hürriyet, 15.10.2003) yayımlandı.

Resimde, patriği ağırlayan Belediye Başkanı Kadir Çebi (ANAP), masaya Türk ve Yunan bayrağı koydurmuş (veya bir işgüzarın cahilliği karşısında tepkisiz kalmış).

Patriğin Türk vatandaşı olmak zorunda oluşundan, Patrikhane'nin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olduğundan... Bütün bunların çok duyarlı konular olduğundan Tekirdağ'da da haberdar olan birileri elbette vardır. Ama yine de soruyorum; bu ne aymazlıktır!

Prof. Rona AYBAY İSTANBUL

Arpaköy’üme kıymayın


ORDU Belediye Başkanı Fikret Türkyılmaz'ın, Ordu'nun merkez Arpaköy'ünün girişine, Ordu-Perşembe çöp ve hastane atıklarını depolayacağını düşündüğünü duydum. Söz konusu alan bir tarım arazisidir. Su kaynaklarına sahiptir. Çöp alanını belediye malı yapmak için piyasa koşullarının çok üstünde (arazi sahipleri, başkanın 1. derecede akrabaları) rakamlar önerilerek (10 katı) tarım arazisi ranta dönüştürülmüş, köylü arasında husumete neden olunmuştur. Kendi köyüne hizmet etme anlayışını anlayamamakla birlikte bu tarihi yanlıştan dönülmesi gerekmektedir. Türkyılmaz'ın hatıralarımızı çöple örtmeye, yok etmeye, ÇED raporu olmamasına rağmen hakkı bulunmamaktadır.

Gültekin ŞENER-Gaziantep Üniversitesi TM Devlet Konservatuvarı

Emekliye sevk kuyruğu işkencesi


EMEKLİ Sandığı'ndan emekli olan memurlar hastalandıklarında özel hastanelere gitmek mecburiyetinde kalırlarsa artık doğrudan gidemiyorlar. Sağlık Bakanlığı'nın geçtiğimiz eylül ayında başlattığı bir uygulama sonucu emekli hastaların önce Sağlık Ocağı'ndan sevk almaları gerekiyor. Sağlık ocağı sevki bulunmayan emekli hasta, yaşamsal tehlike içinde olsa da hastane tarafından kabul edilmiyor. Çok üzücü olaylar yaşanıyor. Sağlık Bakanlığı hiçbir pratik önemi olmayan bu uygulamayla emeklilerin sağlığını neden tehlikeye atıyor? Emekliyi sevk kuyruğu işkencesine sokarak bir an önce öteki dünyaya mı sevk etmek istiyor? T. D.-İSTANBUL

‘Petropolitik’


DOLARIN patlamasının ardında, büyük petrol rezervlerine sahip ve kan revan içindeki Irak öncelikli olmak üzere Ortadoğu petrolü var... Ekonomik gündemin bu sıcaklığının içine konuyla ilgili ilginç ve yararlı bir kitap düştü:

‘‘İmparatorluktan Cumhuriyet'e; Petropolitik’’ (Ayraç Yayınevi)

Yazarı; Ecevit hükümetinin Milli Eğitim ve sonra görev yaptığı Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanlığı'nı Kemal Derviş'e devreden Hikmet Uluğbay...

Türkiye'nin geleceğini anlattığı ‘‘Risk Altında Bir Ülkenin 2023 Yarışı’’ kitabından sonra ‘‘Petropolitik’’, Uluğbay'ın 3 Kasım seçimlerinden sonra çıkardığı ikinci kitap.

Birinci Dünya Savaşı'ndan soğuk savaş dönemine, Osmanlı'nın ilk petrolle tanışmasından Bakü-Ceyhan anlaşmasına kadar geçen süreçte petrol paylaşım savaşına ilişkin olgulara dayanan analizler yer alıyor kitapta... Uluğbay petrol arama izni ile demiryolları yapımında paralellikler kuruyor.

Kitapta, çoğunun varlığından habersiz olduğumuz Abdülhamid'in Bağdat petrollerini Hazine'ye devreden 1898 tarihli fermanlarından dünyanın önde gelen devletlerinin 2020 yılına kadar hampetrol üretim ve tüketimlerinin yer aldığı belgeler, tablolar ve haritalar yer alıyor.

Uluğbay, Amerikalı düşünür Lippmann'ın sözlerinden yola çıkarak ‘‘Bir devletin uzun vadede sergilediği tutum, o devletin çıkarlarının tek göstergesi olmasa bile en güvenilir olanıdır. Çünkü bir devletin çıkar hesapları değişmez olmasa bile süreklilik gösterir. Bu süreklilik doğaldır. Coğrafyalar değişmez. Bu nedenle yeni kuşak, aynı coğrafyada aynı sorunlarla karşılaşıp aynı tepkileri verir durur’’ diyor.

Özetle; Irak'a göndereceğimiz askerimizin sayısını ve gideceği adresi belirlemeye çalıştığımız bugünleri yorumlamak ve anlamak için o coğrafyada Osmanlı'nın yüzyıllar boyu süren yönetimi de değerlendirmek için önemli bir düşünce ve muhakeme hammaddesi sunuyor ‘‘Petropolitik’’ kitabı.
Yazının Devamını Oku

Baltalimanı, ‘Acil Eylem’ kurbanı oldu

17 Ekim 2003
<B>YÖK'</B>ü değiştirmek amacıyla üniversiteleri hedef alan iktidar, <B>İstanbul Üniversitesi'</B>ne beklenmeyen bir darbe vurdu. Maliye Bakanlığı'na bağlı Milli Emlak Genel Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi'ne verdiği bina üzerindeki tahsisi kaldırdı. Uygulamadaki hedefin YÖK tartışmaları başlayınca açıkça ‘‘Atatürkçü çizgide ödünsüz görev yaptıklarını, köktendinci, bölücü ve çıkarcı düşünceleri üniversitelere sokmayacaklarını’’ bildiren Rektör Prof. Kemal Alemdaroğlu olduğu açık...

4.6 dönümlük tarihi mekán geçmişte ‘‘Baltalimanı Sahil Sarayı’’ olarak biliniyordu. AKP hükümetinin beklenmedik şekilde tahsisi kaldırması rektörlük çevrelerinde şaşkınlıkla birlikte tepki yarattı. Rektör Yardımcısı Prof. Nur Serter ‘‘Bu tarihi mekánın, 1933 yılında yapılan üniversite reformundan sonra Atatürk tarafından İstanbul Üniversitesi'ne tahsis edildiğini’’ hatırlatıyor. Uygulamayı 'çok ilginç' buluyor.

Milli Saraylar'da kaydı bulunan mekán, üniversite tarafından uzun yıllar Su Ürünleri Enstitüsü olarak kullanıldı. Yıllar itibarıyla tahsisleri uzatıldı. Taşınmazın, 'kültür ve eğitim amaçlı' son tahsis tarihi 4.8.1994... 1997 yılında ise satışı düşünülmüş ancak tarihi eser olduğu için daha sonra bundan vazgeçilmiş... Üniversite, 'korunması gerekli bir kültür varlığı'nı yenileyerek canlı tutmaya başlamış burasını. 49 bin öğrencisi ve 5.500 öğretim üyesi bulunan üniversitenin son zamanlarda en prestijli mekanı olmuş. Üniversitenin uluslararası toplantıları burada yapılabiliyor, bir bölümü konuklara pansiyon -23 yatak- olarak hizmet veriyor. Öğretim üyeleri, deniz kıyısındaki lokantasında ucuz şartlarda yemek yiyip, hafta sonlarını geçirebiliyor.

ACİL EYLEM PLANI

Milli Emlak'
ın yazısında bu mekanın AKP'nin 'Acil Eylem Planı' çerçevesinde değerlendirileceği bildiriliyor. Yazıda buranın ne olarak değerlendirileceği yolunda bir bilgi yok.

Prof. Sertel, ‘‘Bizim tarihi merkez binamız da tahsislidir. Hazine malını bir tek kullanan biz değiliz. Örneğin, Marmara Üniversitesi'nin Sultanahmet'teki Rektörlük binası da; Has Üniversitesi'nin Cibali'deki Tekel binası da tahsislidir. Yıldız Sarayı da, Yıldız Teknik Üniversitesi'ne... Bunlar üniversitelerin prestijli binalarıdır. Yine geçmişte İTÜ'ye tahsisli Taşkışla binası otel yapılmak istenmiş, ancak üniversitenin direnmesi karşısında uygulamadan vazgeçilmiştir. Tarihi mekánlar dünyanın her yerinde üniversitelere tahsis edilir. Bu üniversiteyi üniversite yapan unsurlardan biridir’’ dedi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in (Edebiyat), Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun (Hukuk) ve daha birçok bakan ve milletvekilinin, bu üniversitenin çatısı altında eğitim aldıklarına göre, tepkilerinin ne olacağını izlemek gerekiyor.

İktidar, YÖK ve 'Meslek Liseleri' ile ilgili tartışmaların Meclis gündemine geldiği sırada bu tahsisin kaldırılması size ilginç gelmiyor mu?

CHP kaynıyor

KURULTAY'a bir hafta kala CHP kaynamaya başladı. Dün bazı delegeler olsun, üyeler olsun 'blok liste' düşüncesinden sonra genel başkan adayı gösterilebilmek için gerekli imza sayısının %5 oranından %20'ye yükselmek istenmesi büyük tepki uyandırdı.

Bu durumda Erol Tuncer, Bedri Baykam ve Cemal Özdemir genel başkan adayı olmak isterlerse 1314 delegenin 66'sı (%5) yerine 263 delegenin (%20) imzasını toplamak zorunda kalacaklar. Bu yönde düşünülen tüzük değişikliğine göre, bir delege iki aday için de imza veremeyecek.

Muhalif çevreler ‘‘Bir aday bu kadar delegeden imza toplayamaz. Çünkü yarın yerel seçimler var; aday olmak isteyenler korkudan imza vermekten çekinir. Böyle bir sindirme operasyonu tek parti döneminde bile olmadı. Bu muhalefeti sindirmekten öte demokratik yarışın önünün kapanmasıdır. Benmerkezcilikten öte ilkelliktir’’ değerlendirmesini yaptılar. Deniz Baykal bugün tüzük değişikliğinin gerekçelerini anlatmak üzere İstanbul delegeleriyle bir araya gelecek, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'ün oğlunun Büyük Kulüp'teki düğününde muhtemelen Kemal Derviş ile tanıklık yapacak.

Gene erteleme

EMİNÖNÜ Belediyesi'
nde 26 parçayı içeren 130 milyarlık (aylık) muammen bedelli 2. otopark ihalesinin dün yapılacağını önceki gün yazmıştık ya... Meğerse yeterlilik ihalesi sadece belediyenin temizlik işlerini yapan TEMAY şirketine verilmiş. Ancak konu köşemizde yer alınca bu kez 'rekabet şartları' oluşmadığı gerekçesiyle ihale yine iptal edilmiş. Yeni ihale duyurusundan sonra artık 3. ihalenin belediyenin Emin Ltd. Şirketi'ne verilmesine kimse şaşırmamalı, değil mi?

Yetkimiz yoksa mesleğe son verin

4458 sayılı Gümrük Kanunu'nda AB'ye uyum sağlamak amacıyla değişiklik yapılacak. Biz gümrük müşaviri yardımcıları olarak gümrük müşavirleriyle aynı şartları taşımamıza rağmen Gümrük Kanunu'na göre anlamsız kalmaktayız. Gümrüklerde gümrük müşavirleri adına yabancılar, küçük çocuklar dahil herkesin iş takibi yapmasına göz yumuluyor. Bu da bizim varlığımızın hiç bir anlamı olmadığını gösteriyor. Gümrük müşavirleri de bize T.C. vatandaşı olmayanlarla aynı davranışları sergiliyor. Oysa biz de onlar gibi akademi mezunuyuz. Firma doğrudan temsilcileri dahi hiçbir vasıf aranmadan her yürlü imzaya yetkili... Biz gümrük müşaviri yardımcılarına da 4458 sayılı kanunda yapılan değişiklikle -beyanname dışındaki evrakları imzalama yetkisi- verilmeli ya da yetkisiz işsiz kişiler olmaması için bu mesleğe son verilmeli.

S.E-İSTANBUL

Göynüklü tavukçular

KÖŞEMİZDE yer alan ‘‘Kravatsız tavuk-Tavukta faturasız satışlara dikkat’’ yazıları üzerine 'Göynüklü (Bolu) bir kısım üreticiler' adına vekaleten Av. Cemal Köksal gönderdiği açıklamada özetle şunları yazıyor:

‘‘Göynük'te üretim yapanların trilyonlarca yatırım yaparak tavuk üretiminde Türkiye genelinde %1'lerden %10'lara gelmesi rekabet yapmadan büyük kazanç elde eden bazı firmaların hiç hoşuna gitmemektedir. Bu firmalar kendilerinin tatlı ve zahmetsiz kazançlarına zarar verecek. Göynük'teki bu gelişmeye karşı koyabilmek için değişik baskı gruplarını kullandıklarını biliyoruz. Size şikáyet mektubu yazan firma şayet vergi kaçırıldığı hususunda bilgi sahibi ise bu bilgisini devletin vergi dairesine ulaştırır. Vergi dairesi de gerekli incelemeyi yapar ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere gerekli cezaları verir. Göynük'teki üreticiler 5 yılda 50 trilyona yakın yatırım yaptılar. 2000'e yakın ailenin geçim kaynağı oldular. Doğrudan ve dolaylı olarak devlete sadece 2002'de 3 trilyona yakın vergi ödediler.’’

ZMO’dan dikkat

ZİRAAT
Mühendisleri Odası'nın, 38. Dönem III. Danışma Kurulu toplantısının sonunda yayınladığı bildiriden:

‘‘Hükümetlerin birbiri ardı sıra çıkardığı ve Türkiye tarımının geleceğini tehlikeye atan dış baskılı yasalara karşı hukuk mücadelesini kararlıklıkla sürdüreceğimize... Kamu Yönetimi Reformu tasarısının kamuya ait tarımsal kuruluşları ve burada çalışan meslektaşlarımızın tasfiyesine yönelik tavır görüldüğüne... Topraklarımızın bazı yasa değişiklikleri yapılarak yabancılara satılmasının Sevr'e giden bir yol olduğuna... Tarım Bakanlığı'nın diyaloğa açık görünmekle beraber uygulamada kitle örgütlerinin görüşünü almadan hareket ettiğine... dikkat çekmek istiyoruz.’’

Biliyor musunuz?

CHP
1999 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı, sanayici Adnan Polat'ın kardeşi Engin Polat'ın isminin, Sarıyer başkan aday adayları arasında geçtiğini... Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

4458
sayılı Gümrük Kanunu'nda AB'ye uyum sağlamak amacıyla yapılacak değişiklikle beyanname dışındaki evrakları imzalama yetkisi verilecek mi? Çünkü gümrüklerde gümrük müşavirleri adına yabancılar, küçük çocuklar dahil herkesin iş takibine göz yumulurken; biz yetkisiz ve işsiz kalacaksak bu mesleğe son verilmelidir.

S.E-İSTANBUL

ANKARA'nın Sincan İlçesi'nde yapımına yıllar önce başlanan 100 yataklı devlet hastanesi inşaatı var. Kaba inşaatı bittikten sonra 5 yıldır tek bir çivi bile çakılmadı. Bina neredeyse çürümeye terk edildi. İhtiyaç yok ise mantar gibi özel poliklinikler neden açılıyor?

N.K.-ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Koltuk kişiyi değil, kişi koltuğu yüceltir.

(Machiavelli)
Yazının Devamını Oku

Sultanahmet’te standlar kaç milyara gitti

16 Ekim 2003
<B>EMİNÖNÜ </B>Belediyesi Başkan Yardımcılığı'ndan emekli <B>İhsan Maçin, ‘‘SP'</B>li belediyenin faaliyetlerini lütfen izlemeye devam edin’’ dedi. İki yıl önce görevliyken kendisine yapılan iftiraları yargıya götürdüğünü ve aklandığını söyledi. SP'li belediyedeki 'irticai' uygulamalara karşı mücadelesi ile tanınan Maçin, ‘‘8. Asliye Ceza Mahkemesi'nce beraat kararım kesinleşti. Bunun üzerine bir kamu görevlisine haksız isnatta bulunanlar hakkında görevli savcı Hasan Eker'in re'sen soruşturma açması gerekiyordu. Aradan 3 ay geçmesine rağmen herhangi bir işlem yapmayınca yasanın tanıdığı yetkiyle komplo yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundum’’ dedi.

Maçin'in suç duyurusunda bulunduğu kişiler arasında Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu, Yardımcısı Hasan Birkan ile 5'i bayan 9 belediye görevlisi bulunuyor.

Bu arada Eminönü Belediyesi'ne iki soru iletildi.

- Sultanahmet 'Ramazan Etkinlikleri'nin standları için neden ihale açılmadı? Kiralayan firmaların sponsor bedelleri ne kadardır? Paralar hangi firma üzerine alınmaktadır?

- Bundan bir süre önce açılan 46 parçalık otopark ihalesi ayda 400 milyar liraya gitmiş; ancak ihaleyi kazanan kişi daha sonra bundan vazgeçmişti. Bu kez ihale neden 26 parçaya indirildi ve muammen bedeli 130 milyar gösterildi? Bakalım bugün 14.00'te yapılacak ihaleyi kazanan olacak mı?

Tek göze ehliyet


‘MONDER Derneği'nin bir üyesi olarak, Sağlık Bakanlığı'nın tek gözü görmeyenlerin ehliyetli olarak taşıt kullanabilmesi için 'gece sürüş yasağı, günde en fazla 5 saat sürüş, hız limiti, sollama yasağı, özel işaret, özel dizaynlı araç' gibi şartları koşmasının mantığını anlamış değilim’’ diyor İmdat Karabudak... Bu şartların hem bilimsellikten uzak hem de hukuka uygun olmadığını söylüyor.

MONDER'cilerin bir AB ülkesi sürücü belgesinin Türkiye'de sahip olduğu şart ve imkanlarla taşıt kullanmak isteklerine Emniyet Genel Müdürlüğü ne der acaba?

İngiliz inadı


'TEKSTİL Olimpiyatı' olarak nitelenen Tekstil Makineleri Fuarı önümüzdeki salı günü İngiltere'nin Birmingham kentinde başlayacak. İtalya'da 4 yıl önce yapılan fuara 22 bin Türkün katıldığı düşünülürse, bu fuara ilginin ne ölçüde olacağı ortada. Ancak İngiliz vizesi almak sorun.

25 yıllık tekstil firması Kendal'ın Satış Koordinatörü Funda Bosbıyıkoğlu isyan ediyor bu konuda.

‘‘Şirketten 6-7 kişi bu ülkeye gideceğiz. Ancak personelimiz Arzu Öztürk, konsolosluk önünde 4 geceden beri kuyruğa girip gündüz 12.00'ye kadar beklemesine karşın pasaportunu teslim alamadı. Kuyruklar, Tarlabaşı'na kadar uzuyor. Konsolosluk yetkilileri, sıra numarası vermiyor. Günde de 70 kişiden fazla izin verilmiyor.

AB sancıları çeken Türkiye, bu birliğe girse ne olur, girmese ne olur! Yeri, yurdu, ne iş yaptığı belli şirketimiz çalışanına İngiltere'nin yaptığı muameleyi görüyor musunuz? Ne bir özen ne bir ilgi. Adamlar kılını bile kıpırdatmıyorlar. Bizler terörist miyiz, kaçakçı mı?

ABD'ye başvurduğunuz zaman hiç olmazsa randevu ve sıra numarası veriyorlar. Almanya bile daha yardımcı oluyor.

İngiltere'nin ilgisini beklemeye devam ediyoruz.

IMF imana mı geldi


VEKİLLERİMİZ maaşlarına zam ve de TCDD ile THY biletlerinde önemli oranda indirim peşinde imişler. Öbür yanda Aycell; ona buna kurumsal indirim uyguluyor, abone olun diye davet çıkartıyor!

Bir süre önce ‘‘Belirli zümrelere ayrıcalık yaratırılıyor, IMF karşı çıkıyor’’ teranesi ile Telekom'cuların indirimli telefonlarının, TCDD'lilerin 'paso'larının yok edildiği, mektup dağıtmak için otobüse binen posta dağıtıcılarının bilet almaya zorlandığı, 60 yaş üstündekilerin serbest kartlarının iptal edildiği ülke bu ülke değil mi idi?

Piyangodan büyük ikramiye mi çıktı, IMF mi imana geldi?

Bilelim de biz de uzun zamandır bir yana terk edilmiş SSK emekli maaşlarına artık zam isteyelim!

Sehap ÖNDER-ANKARA

Siyaset ve yerel yönetim dersleri


SODEV ve TÜSES'in ‘‘Sosyal Demokrasi’’ ve ‘‘Yerel Yönetim’’ Okulları derslerine başlıyor.

‘‘Sosyal Demokrasi Okulu’’, 25.10.2003 Cumartesi günü başlıyor. Dersler her cumartesi 14.30-17.00 arasında Hasan Bülent Kahraman, Prof. Zafer Üskül, Prof. Erol Katırcıoğlu, Prof. Burhan Şenatalar, Mensur Akgün, Prof. Aydın Uğur, Prof. Fatmagül Berktay, Aydın Cıngı, Ercan Karataş ve Mehmet Kabasakal tarafından verilecek.

‘‘Yerel Yönetimler Okulu’’ da 30 Ekim'den itibaren her perşembe günü 19.00-21.00 arasında yapılacak. Dersleri, Sadun Emrealp, Prof. Zafer Üskül, Fikret Toksöz, Orhan Silier, Korhan Gümüş, Oktay Ekinci ve Prof. Korel Göymen verecek. Yer; Bilgi Üniversitesi, Dolapdere Kampusu; kayıt SODEV 0212-292 52 52/53; www.sodev.org.tr/ TÜSES 0212-251 18 35-0312 425 69 24; tuses@superonline.com

Kızılay’daki uygulamayı beğenmedim


SAYIN Melih Gökçek... Yaptığınız altyapı, üstyapı, köprülü kavşaklar ve yol gibi çalışmalarınız nedeniyle bir Ankaralı olarak takdir edip önümüzdeki yerel seçimlerde tam size oy vermeyi düşünürken, bir de baktık Kızılay'da yayaları son derece üzen bir uygulama başlattınız. Ben yaptım oldu; benim doğrum en iyi doğrudur mantığı ile yapılan bu uygulamaya Ankaralılar isyan halindedir. Mithatpaşa-Meşrutiyet kavşağında yapılan köprüden kaç kişi geçiyor? Ha, yapın yürüyen merdivenli üst geçit bakın nasıl kullanılıyor?

Şimdi Kızılay'da 16 metrelik yolu geçmek için önce yerin altına ineceksin, sonra da en az iki kısımdaki merdivenleri çıkacaksın, sonra yürüyen merdivenlere ulaşacaksın ve yeryüzüne çıkacaksın. Aslında 30 saniyelik bir geçiş için 3-5 dakika harcayacaksın. Üstelik merdiven tırmanarak, hastası var, sakatı var, ihtiyarı var. İnsanlardan koyun itaatı beklemek yanlıştır. Bilinçli halkı takdiri de tekdiri denilebilir ve bunu sandık başında gösterir.

Hatadan dönmek bir fazilettir. Hele hele politikacılar için.

Av. Teoman KİP-ANKARA

Ekmekte tartışma


1980'de BM'nin FAO örgütü, ‘‘Gıdanın insanların yaşamaya en iyi şekilde devam etmesi için mutlak gerekli ve vazgeçilmez gereksinim’’ olduğu yönünde karar aldı. Ve o gün (16 Ekim) Dünya Gıda Günü ilan edildi.

Gıda Mühendisleri Odası (GMO), gün dolayısıyla ülkemiz insanının gıda güvencesini ve güvenilir gıda tüketimini sorgulayan bir bildiri yayınladı. 4 kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken harcama tutarı eylül ayı itibarıyla 443; asgari ücret ise 225 milyon... Toplumumuzun önemli bir kısmının açlık sınırının çok altında bir gelire sahip olduğu açık. GMO, gıda kaynaklı zehirlenme ve hastalıklara da dikkat çekip ‘‘Gıda alanında çalışan ve denetim yapan bazı kişilerin gıdalar konusunda eğitim almamış, ehil olmayan kişiler arasından seçildiği’’ni bildiriyor. Tarım Komisyonu'ndaki Gıda Yasası'nda yer alması gereken ‘‘Sorumlu teknik yöneticilik uygulaması’’nın gözardı edildiği belirtilerek şu ilginç tepki gösteriliyor:

‘‘Fırıncılar Federasyonu'nun baskılarına boyun eğen Tarım Bakanlığı, ekmeğin sadece ekmeği yapmasını bilen fakat sağlık ve hijyen kurallarını bilmeyen kişiler tarafından yapılmasına izin vererek büyük yanlışın içine girmiştir. Halk sağlığının önemli bir ayağı olan gıdanın artık Tarım Bakanlığı bünyesinde ayrı bir genel müdürlük içinde yürütülmesi kaçınılmazdır.’’


M.ŞABANOĞLU İSTANBUL

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Türkiye'nin bu hükümetten bir an önce kurtulması ulusal güvenliğimizin gereğidir.’’

(DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit)

MESAJ


‘‘AKP liderliği’’ ne demek? Türkçe açısından düşünmek gerek. Liderlik kalite yani niteliğe işaret eder. Bu saçma kullanım günlük dilimize maalesef Apo'nun diskurlarından sonra girdi ve beni şaşırtacak oranda rağbet buldu. Lütfen biraz dikkat.

M.ŞABANOĞLU İSTANBUL

ADA
Dostları Derneği Başkanı Perihan Ergun'dan; Çevre ve Orman Bakanlığımız ada halkıyla yanan Burgazadamızı ağaçlandırıyor. Sayın Bakan Osman Pepe ve Orman İl Müdürü Faruk Çebi ve ekipler bugün 14.00'te Burgazada'da oluyorlar. Halkımızı bekliyoruz.

İSTANBUL'da oto-teyp ve gasp olayları ile ilgili istatistiki verileri öğrenebilir miyim? Çünkü benim de Cerrahpaşa Hastanesi bahçesinde canım yandı. ziyamutluQttnet.net.tr.

FİLYOS belgesinde SSK emeklisi 2000 kişi ile Ateştuğla'da çalışan 400 işçi vardır. Bizlerin hayatı SSK ilgilileri tarafından hiçe sayılıyor; beldemizde SSK'nın polikliniği, doktoru, göğüs hastanesi ve de eczanesi var. Ancak eczanede ilaç yok; SSK Filyos'taki eczaneye neden ilaç göndermiyor? Biz yaşlılar bir saat yolla Zonguldak'a gitmek zorunda mıyız?

Mustafa KAYIKÇI

Filyos-ZONGULDAK
Yazının Devamını Oku