Yalçın Bayer

Halıcılığımız da taşeronlaştırıldı

20 Kasım 2003
<B>ANTALYA'</B>da halı ticareti yapan bir okurumuz, halı sektörümüzün çarpıcı bir duruma geldiğine dikkat çekiyor. Dünya Gazetesi'nde bir haber okumuş; ‘‘Halıları, Uzakdoğu'da üretip ihraç ediyorlar’’ diye. İşçiliğin ucuz olması ve Türkiye'de el dokuması halı üretiminde çalışan nüfusun azalması nedeniyle Çin, Hindistan, Pakistan ve Nepal gibi ülkelerde Türk motifi, renkleri ve desenleriyle üretim yaptırılıyormuş... Hatta İstanbul Halı İhratçıları Birliği Başkanı Suat Terzioğlu, ‘‘Biz bunları da Avrupa'ya ihraç ediyoruz’’ diyormuş...

Dünya el dokuması halı pazarında payımız % 3.5'ten % 1'in altına düşmüş... 300 milyon dolarlık pazarımız 80-90 milyon dolara düşmüş. Pazarın % 90'ı Hindistan, Çin, Pakistan ve İran'ın eline geçmiş artık.

Peki dışardaki üretim sonucu yapılan ihracat Türkiye'ye katma değer olarak dönüyor mu?

Hayır.

'Sultanahmet' mail grubundan Banu Hanım, ‘‘Nepal'de üretilen halı hiç Türk halısı olur mu?’’ diye sorduktan sonra şöyle diyor:

‘‘Çünkü Nepal halısı yurtdışına satılamaz, satılamıyor. Çünkü desen ve renk olarak Türkiye'de yapılmadığını herkes biliyor.

Turistik dilde yalan kaldırmayacak bir ürün.

Bu, halıdaki Türk imajını kullanarak müşteriyi kazıklamak değil midir?

Türkiye'de 20 milyon işsiz varken, yurtdışında her türlü malı yapıp bunları iç piyasaya sunup sonra da masum gözükmek olamaz.

Bu kafa ile Türkiye'de üretim düşecek; kesilen ağaçlar gibi, verimli topraklara plansız yapıların yapılması gibi...

Önce kendi bahçeni sulayacaksın, orada ağaçlar meyve verecek.’’

İthalatın sonu yok, her şey para değil...

Bayramoğlu plan Pepe pilav istiyor


ÇEVRE ve Orman Bakanı Osman Pepe, DPT'nin bu haliyle Türkiye'nin önünü açan değil, kapayan bir kurum olduğunu savunarak ‘‘DPT bana göre tamamen işlevsizdir’’ demiş.

Bu görüş 1960'larda Demirel'in liderliğinde Adalet Partisi milletvekili Kadri Erogan'ın sözlerini anımsatıyor:

‘‘Bize plan değil, pilav lazım.’’

Siyasetçilerin planlamayı dışlayan zihniyet bugün de devam ediyor. Yatırımların ve gelir dağılımındaki dengesizliğin Türkiye'yi hangi noktaya getirdiği ortada.

Pepe'nin aksine, AKP'ye yakın olan MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu ise planlamadan yana... Adana'daki konuşmasında bakın ne diyor:

‘‘Devlet, ülke genelinde planlama yapmalı. Her yöre için yatırım olanaklarını akılcı çalışmalarla belirlemeli. Sadece 1500 doların altında geliri olan kentlere vergi indirimi ve SSK primi indirimi yaparak geri kalmış bölgeler kalkındırılamaz. 5 yıl sonra Türkiye 1.5 milyon otomobil üretip 20 milyar dolarlık otomotiv ihracatı yapacak. 2006 yılında bu ülkede para olacak ancak bu parayla nereye yatırım yapılacağı bilinemeyecek. Çünkü hazırlanmış projeler yok!’’

Hangi anlayış Türkiye'yi ileriye götürür!

DYP ve Prof. Batum


BAHÇEŞEHİR Üniversitesi Rektörü Prof. Süheyl Batum, ‘‘DYP'de işler karıştı’’ (15.11.2003) başlıklı yazımız üzerine şu açıklamayı yaptı:

‘‘Benim hem Sayın Mehmet Ağar hem de Sayın Mehmet Ali Bayar'a sonsuz saygım vardır. Ancak kendileriyle ne bugünlerde, ne de yakın bir tarihte DYP'nin başına geçmek; DYP ile işbirliği yapmak gibi bir görüşmem olmamıştır. Şu anda amacım tamamen üniversitemizi uluslararası ilişkileri ve sağlam bir akademik kadrosu olan, Türkiye'nin en güçlü eğitim kurumlarından biri haline getirmek yönünde mesai arkadaşlarımla birlikte çalışmaktır. Bu uğraşın da en az siyasal görevler kadar önemli ve yararlı olduğunu takdir edersiniz. Bu nedenle şu aşamada hiçbir siyasal ilişkim olmamıştır, olmayacaktır.’’

Vekil imamlık sınavında kötü kokular geliyor


DİYANET İşleri Başkanlığı bünyesinde 5.11.2003'te tüm Türkiye'de aynı anda süresiz vekil imamlık sınavı yapıldı. Bu sefer de Diyanet her zamanki gibi torpil ve adam kayırmanın en koyusunu sergiledi. Dört yıl yüksek din eğitimi almış olan ilahiyat fakültesi mezunlarına imam hatip mezunları yeğlendi. Bu haksızlıktır. Türkiye'nin pek çok yerinde maalesef ilahiyat mezunlarının % 80'inden fazlası alınmadı. Bu konudaki haksızlığa kayıtsız kalınmamasını istiyorum.

Yusuf KARA-İSTANBUL

SEZER’E BAŞVURDU

(Bu arada Erzurum'da müftülüğün açtığı 64 vekil imam sınavına katılan 40 ilahiyat mezunundan ancak 4'ü sınavı kazanabildi... İzmir 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Mehmet Zeki Bulut, kadroların imam hatiplilerce doldurulduğunu ileri sürerek, hukuksuzluk yaptığını iddia ettiği müftüyü Cumhurbaşkanı Sezer'e şikáyet etti.)

Biliyor musunuz?


SAKARYA Üniversitesi'nden irticai faaliyetten çıkarıldıktan sonra Eminönü Belediyesi Kültür Müdürlüğü görevine getirilen Dr. Şaban Kızıldağ'ın, AKP'lilerce İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne atanması önerisine Bakan Erkan Mumcu'nun karşı çıktığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘İsrailli işadamlarını Türkiye'ye yatırıma bekliyoruz'

(Tel Aviv'de soğuk hava deposu açan TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu)

MESAJ


ANTAKYA'dan diş hekimi Levent Pastacıgil, Anadolu Lisesi 2. sınıfta okuyan oğlunun ders ödevi için içki ve sigaranın zararları konusunda Yeşilay Derneği'ne başvurduğunu, ancak dokümanların posta ücreti ödendikten sonra gönderilebileceğinin söylenmesine tepki gösteriyor. ‘‘Ben AIDS Savaşım Derneği Başkanlığı ve zihinsel engelli çocuklarla ilgili bir vakıfta yönetim kurulu üyeliği yaptım. Hiç böyle bir şeye rastlamadım’’ diyor.

AYLA Yakın'dan uyarı: Osmanbey metrosunda bir kadın düşünce, etraftan yetişenler merdiveni durdurarak yardım ettiler.

Az sonra, ‘‘Lütfen yürüyen merdivenleri gereksiz yere durdurmayınız’’ anonsu işitildi. Bu güvenlik boşluğunun bir kanıtı değil mi?
Yazının Devamını Oku

Boğaz köprülerinin turizm potansiyeli

19 Kasım 2003
<B>TÜRKİYE </B>iki Boğaz köprüsünün turizm potansiyelini göremiyor. San Fransisco... Batı Amerika'nın güzel, içinde dünyaya ün salmış Golden Gate köprüsünü barındıran yokuşlu şehir. Golden Gate köprüsü bakır rengi, değişik ismi ve şehrin her yerinden görünmesinin yanısıra San Fransisco'lular için başka bir önem taşıyor. Bu köprü şehrin turizm gelirinin büyük bir kısmını oluşturuyor. Nasıl mı? Kentte her dükkanda hediyelik eşyalara rastlamak mümkün; t-shirtler, kavanozlar, bardaklar, heykeller, defterler ve hatta küpeler... Evet Golden Gate gibi dünyanın her yerinde birçok köprü de aynı şekilde ürünlere yansımış. San Fransisco sadece bu eşyalardan para kazanmıyor. Köprün girişindeki merkezde ise turistlere köprü hakkında tarihi ve teknik bilgiler veriyor. Aynı zamanda San Fransisco Wishermans Wharf Mahallesinden de paralı türbünlerle köprüyü görmek ve gözlemek mümkün.

Peki Boğaz köprüleri neden bu özelliklere sahip değil? Neden her iki ucunda varılan kıtaya 'Hoş geldiniz' tabelalarından başka hiçbir bilgi verilmiyor? En önemlisi bu köprüden Golden Gate gibi neden kimse yaya olarak geçemiyor? Nedeni açık; terör tehlikesi ve intihar teşebbüsü... Golden Gate'den veya başka köprülerden de insanlar atladı. Bu köprüler de terör tehlikesi altında (11 Eylül gibi). Ama önlemler alınmış. Yani köprülerin yılda milyonlarca dolar gelir elde edebilmesi için her şey seferber edilmiş. Kameralar, güvenlik kapıları, keskin nişancılar... Yani köprüler turistlere açık ama aynı zamanda güvenli.

Kanımca İstanbul Boğazı'nın manzarası San Fransisco'nunkinden daha mükemmel. İstanbul bu potansiyelden yararlanmalı, köprülerin önemi anlaşılmalı. Kısacası bir turist ‘‘Sultanahmet ve Ayasofya ile beraber Boğaz köprülerini de gördüm’’ diyebilmeli. İşte o günden sonra İstanbul muhteşem manzarasının mühendislik harikası köprüleriyle daha da büyük bir grurla tanıtabilir.

Can BALCIOĞLU

Bilgi Üniversitesi Tarih öğrencisi



Bakan Çelik’in amacı nedir?

ANKARA MEB'den aradığını söyleyen okurumuz ‘‘Artık bakan Hüseyin Çelik'e dayanmak mümkün değil’’ diyor.

Çelik'in, Türkiye'yi sarsmak için başta YÖK olmak üzere eğitim sistemini zedelemek için elinden geleni yapmaktan kaçınmadığını söylüyor.

Okurumuzun vurgulamak istediği, bakanın ‘‘Bir Alman, bir İngiliz, bir Fransız, her sabah 'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım' demek zorunda mı?’’ biçimdeki sözleri...

Ne derler; bir adamın fikri neyse zikri de odur. Maksatlı ve bilerek söylüyor bunları Çelik... Ama tehlikenin nereye varacağını bilmiyor.

Sanki Türkiye'de binlerce İngiliz, Fransız ve Alman okuyor da, onlar rahatsız oluyormuş gibi anlatmak istiyor.

Baklayı ağzından tam çıkartamıyor.

Tayyip Erdoğan ve Erbakan'ın daha önce bu konuda Alman, İngiliz ve Fransız ülke adlarının yerine 'Kürt' sözcüğünü kullandıkları bilinmiyor mu?

Çelik, 'Kürt' sözcüğü diyecek ama şimdilik 'yandan' geçiş yapıyor.

Belki de Başbakan'ının önerisi ile konuşarak toplumu 'test' etmek mi istiyor ya da bir yerlere 'selam' mı veriyor?

Ne yazık ki, 'edebiyat' okumuş birinin ‘‘Ne mutlu Türk'üm diyene...’’nin ne anlama geldiğini bilmiyor olması mümkün değil.

Ama laik cumhuriyetin temel değerlerini 'kaşımak' istiyor.

Türk kültürü anlatılmaz; yaşanır. İşte Bakan'ın sindirmek istemediği şey bu...

Türk lise ve üniversitelerinde okumuş birinin, bu tür çıkışlarla Türkiye Cumhuriyeti devleti ile alay etmeye hakkı yoktur.

Türklüğü bugüne kadar hissetmemiş, herkesin de hissetmemesini istiyor Çelik.

Başbakan Erdoğan, ‘‘gerilim istemiyoruz’’ derken, Çelik'in çıkışı, bu sıkıntılı günlerde yaptığı bir sabotaj eylemi değil midir?

Son söz; ümmetten ulusallaşmaya geçmek, kuldan vatandaş yaratmak olası değildir.

Yıldırım bunu hep yapıyor

CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Ulaştırmma Bakanı Binali Yıldırım'a şu soruları soruyor:

‘‘Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığı'na hemşeriniz ve eşinizin akrabası olan Hayrettin İnan'ı atadığınız yönündeki iddialar doğru mudur? Bu atama liyakat ilkesiyle uyuşmakta mıdır? İnan'ın görevi neden seçtiği sorusuna ‘‘Daha rahat ve stressiz bir iş olsun istedim’’ cevabı Sayın Başbakan'ın ‘‘Bürokraside hızımıza yetişin’’ çağrısıyla uyuşmakta mıdır? Böyle bir göreve, öğretmen birisinin daha rahat bir iş istediği için atanması, bu müdürlükte verilmekte olan kamu hizmetlerinin aksamasına neden olmayacak mıdır?’’

Binali Yıldırım'ın bakanlık kadrolarına başka akrabalarını ve yakınlarını getirdiği haberinin daha önce gazetelerde yer aldığını hatırlatıyoruz.


Tekel özelleştirilmemeli

KEMAL DERVİŞ'
ten sonra Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulunan DSP'li Masum Türker... ‘‘Tekel'in özelleştirilmesine neden karşı olduğunu’’ anlatıyor:

‘‘TEKEL'e özelleştirme bağlamında önerilen tekliflerin, hükümetin en düşük beklentisinin yarısını bile bulmamasının nedeni, AKP iktidarının özelleştirme stratejisinde yaptığı hatalardan kaynaklanıyor.

AKP hükümeti, özelleştirmede sergilediği tutumu ve uyguladığı politikayı gözden geçirmelidir. Tekel'in özelleştirilemeyeceği artık anlaşılmıştır. AKP'liler yüzünü tekrar üzüm ve tütün üreticilerine çevirmeli, onlara yapılan haksızlığın giderilmesi için kendi bakanlarını uyarmalıdır.’’


Anma mı, kutlama mı?

SARIYER Halk Eğitim Merkezi kursiyerleri 10 Kasım'da Halk Eğitim Merkezi tören salonunda Ata'yı anmak için toplandık. Sunuş konuşmalarında müdür muavini birkaç kez ‘‘kutlama günümüz’’ deyince kursiyerlerden bir arkadaşımız kalkıp ‘‘Yanlışlık yapıyorsunuz, bugün anma günüdür, kutlama değil’’ diye uyardı. Buna muavinimiz karşı çıktı ve ‘‘Hayır aynı zamanda kutlamadır’’ dedi. Biz kursiyeler merak ettik acaba Milli Eğitim Bakanlığı bu merkezlere 10 Kasım'ı kutlayın yazısı mı gönderdi. Yoksa bu idareciler bu şekilde davranarak bir yerlere mesaj mı veriyorlar? Ya da anma ile kutlamanın anlamlarını ayırt edemeyecek durumda iseler nasıl oluyor da bir eğitim kurumunda idarede bulunuyorlar.

Bir grup kursiyer-SARIYER

El-İsrail

ABD'nin jandarmalık sevdası, kendisini bir gün tüketmeyecek mi? Ortadoğu'da gericiliği ve antidemokratikliği bizzat destekleyen ABD, Ortadoğu'da büyüttüğü canavara ne zaman yenilecek?

İsrail, Ortadoğu'da ABD'nin 'El-İsril'i olmaktan ne zaman kurtulacak? Tüm Ortadoğu halklarına başsağlığı dileklerimle.

Burhan ÖKMEN


Biliyor musunuz?

ANAP'ın 1984-89 dönemi Bakırköy Belediye Başkanı olan daha sonra ayrılıp Yusuf Bozkurt Özal'ın 1993'te kurduğu Yeni Parti'ye geçen (1995'te Türkiye genelinde 36.853; İstanbul 3. bölgeden (Bakırköy) 169 oy aldı) Naci Ekşi'nin CHP'ye katıldığını... Nesrin Nas'tan sonra ANAP Genel Başkan Yardımcısı Birkan Erdal'ın görevinden istifa ettiğini... ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir'in, dün Best FM'deki söyleşisinde Ali Müfit Gürtuna'nın ANAP'dan Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağını açıkladığını...

TAYYİP Erdoğan, Kıbrıs'a gelmeden AKP Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ın, Göçmenler Derneği Başkanı Nuri Çevikel'le birlikte, CTP'li Magosa Belediye Başkanı Oktay Kayalp'in arabasıyla 'nabız' yokladıklarını ve Annan Planı'nın ne kadar fayda sağlayacağını anlattıklarını...

EMİNÖNÜ Belediyesi Başkan Yardımcıları Coşkun Aksu (imar) ile Abdullah Deniz'in (ruhsat) Fındıkzade'deki evlerine iftar için ayrı ayrı giderlerken makam araçlarından indirilip ağır şekilde dövüldüklerinin bildirildiğini, ancak bugüne kadar polise şikayetçi olmamalarının nedeninin anlaşılamadığını...

Biliyor musunuz?

Measj Panosu

BURADA
evimin bahçesindeki ağacın dalını izinsiz kesemiyorum. Türkiye'deki ağaç katliamına Orman Bakanı'nın çanak tutmasını anlamış değilim.

Talat ERDOĞAN-Viersen-ALMANYA
Yazının Devamını Oku

Beyoğlu’nu arıyorum

18 Kasım 2003
<B>BİR</B> yanda yüksek kaldırım, <B>Karaköy'</B>den <B>Taksim'</B>e çıkan tramvayların geçtiği Bankalar Caddesi.. Öbür yanda <B>Saint Benoit Lisesi </B>ile Tophane sınırı Müeyyetzade Mahallesi... Üst bölümde İstanbul Limanı-Topkapı-Boğaziçi-Adalar'a kadar şahane manzaralı Doğan Apartmanı... Yokuşun alt başı Alman Lisesi; sonra İstiklal Caddesi ile kavuşan üst bölüm büyük ilim adamı Tarık Zafer Tunaya'nın adı verilen Kültür Merkezi... Galata Kulesi ve yan sokaklarında Avusturya lisesi... Kule'nin hemen dibinde mis gibi çaylar içilen Bahçeli Asmalı Kahve...

Ben Levanten'im... Türkiye'mizde doğmak şerefine nail olmuş herkesin bu sabah ‘‘Ben Levantenim’’ diye dolaşması lazım. Planlı destekli bir şekilde 1965-69 AP iktidarı döneminde göçlerle sosyal yapısı değişen bir bölge; özellikle de Kasımpaşa ile Kuledibi Köprüsü... Laik Cumhuriyet'e karşı önemli faaliyet merkezlerinden biri olmuş... Son yıllardaki seçimlerde RP, FP ve AKP öndedir buralarda. Aksini iddia eden varsa hodri meydan.

Çok şeyler söylemek istiyorum ancak bazı şeyleri anlatmak için bu kadarı da kafidir.

Beyoğlu artık eski Beyoğlu değildir.

Dr. Ümit ŞEN-PARİS

11 Eylül'den ders


TÜRK medyası İstanbul'daki sinagog olaylarında da yine yaralıların yakın plan görüntülerine yer verdi. Bazıları duygu sömürüsü yaparak reyting kazanma alışkanlığını sürdürmedi mi?

ABD'deki 11 Eylül olaylarından ve ABD medyasının olumlu davranışından hiç ders almadık galiba...

Hiç bunu düşündük mü?

Yılmaz ÖVÜNÇ-İSTANBUL

Etiğe bak


AKP Adana İl Başkan Yardımcısı Hıdır Bahçe... Adana Ekspres Gazetesi, Elsan Elektronik Sanayi Mamulleri AŞ'nin temsilcisi olduğunu yazıyor. Ancak Bahçe, gazeteye noterden gönderdiği 'tekzip'te, sorumluluğunu bildiğini belirterek böyle bir firmayı tanımadığını ileri sürüyor. Ancak gazete, firmanın 20.10.2003 tarihli Üsküdar 2. Noterliği'nin Hıdır Bahçe'ye verdiği vekáletin belgesini yayımlıyor.

Gazetenin belgeyi yüzüne vurması karşısında Hıdır Bahçe şok geçiriyor.

Vekálette; Bahçe'nin Adana TEDAŞ Müdürlüğü nezdinde yapılacak ihalelere katılabileceği yer alıyor Demek ki, AKP'li Bahçe, TEDAŞ'ın sayaç okuma ihalelerine aracılık edecekmiş...

Biz Bahçe'nin hangi ihalelere girip girmediğini henüz bilmiyoruz. Bunu açıklamak hem Bahçe'ye hem de TEDAŞ'a düşüyor.

Enerji Bakanı Hilmi Güler bu olaydan haberdar olmalıdır. Çünkü bir gazeteye karşı yalan açıklama gönderen bir siyasetçi, daha başka görevlerinde neler yapmaz ki..

AKP, Bahçe'nin tavrını 'etik' bulmuyorsa yapacağı işlemler ortadadır.

Ancak AKP Adana örgütü, bu belgeyi kimin uçurttuğunu merak ededursunlar, Ekspres Gazetesi 'Tayyip Bey'e açık mektup' yayınlıyor. Yazıda, AKP'nin kilit noktalarını tutmuş bazı isimlerin kendisine verilen parti görevini ranta çevirmeye çalıştıkları, AKP'yi zengin olma için argüman olarak gördükleri belirtilerek şöyle deniliyor:

‘‘Örnekleri saymakla bitmez Sayın Başbakan... Bir ay içinde MHP'nin iki kongresine katılıp üç gün sonra il yönetimine giren Emrah Tülü hálá görev başında... Kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla gündeme gelen ve mahkemece yargılanan Yüreğir İlçe Başkanınız Bilal Nadir Gök AKP'ye yüklediğiniz misyona yakışıyor mu? Aynı şekilde TEDAŞ'ın tüm ihalelerine katılmak üzere vekáletname verilen İl Başkan Yardımcısı Hıdır Bahçe sizin etiğinize ne kadar uymakta?.. Kablolu yayın altyapı ihalesi üzerinde dönen dolaplar, yükselen pis kokular... Çıkar gruplarının ağır baskısını üzerlerinde hisseden bürokratlar, adları ihalelere karıştırılmak istenen milletvekilleri... Ve tüm bunlara sessiz kalan bir il başkanı (Abdullah Doğru)... Adana'da kirlilik 'AK'a çevrilmedikçe zor günler eşiktedir Sayın Başbakan...’’

Özürlüye bu da yapılır mı?


ANAP İstanbul Milletvekili, Sayın Lokman Ayva'ya...

SSK'nın özel merkezlere tetkikler için yaptığı harcamalarda yeni bir kapı daha açıldı. Özürlü SSK'lı çocukların; SSK ve kamu kuruluşları yerine özel merkezlere sevki ile saat başı 25 milyon lira (ayda 280-300 milyon) gider kapısı açıldı.

Bu hizmetlerin SSK'nın kendi imkánları ile yapılması durumunda elde edilen gelirle nice yeni merkezler yapılabileceğini sanıyorum. Aynı şekilde özel diyaliz merkezleri de bu pastadan koca payları götürmektedir. Özelleşelim, güzelleşelim olmasın lütfen.

Uz. Dr. Nazmi KURTAYŞ-BURSA

Telekom’dan açıklama


TÜRK Telekom, ‘‘Ulusal kanalın logosu çalınmış’’ (7.11.2003) başlıklı yazı için şu açıklamayı yaptı:

‘‘Kablo TV sisteminden TV program kanallarının iletilmesi şirketimiz yükümlülüğünde, logo/program adı değişiklikleri ile frekans tahsisleri ise RTÜK'ün sorumluluğundadır. Türk Telekom, Kanal Tek Yayıncılık Şirketi ile kablo TV sistemi üzerinden yayın iletim sözleşmesi yapmıştır. Adı geçen şirkete tahsis edilen frekans bandından, RTÜK'ün kararı ve Kanal Tek Şirketi ile yapılmış olan sözleşme doğrultusunda Ulusal1 logolu yayını yapılmaktadır. Anlaşmamızın adı geçen şirketle olması nedeniyle Kanal Tek Yayıncılık ile Ulusal Kanal İletişim Şirketi arasındaki ‘Ulusal1 logolu' yayın sorunu, Türk Telekom'un tamamen dışında bulunduğu bir tartışmadır.

Ye kürküm ye


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan lüks otellerdeki iftar programlarını protesto ederek iftar çadırında dar gelirli seçmenlere hoş görünmeye çalışırken, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, Londra Turizm Fuarı'na Türkiye'den 25 konuk getirdi. Konuk listesinde 6 AKP milletvekili, 4 vali, 4 kaymakam, basın danışmanları ve bakanlık görevlileri yer alıyordu.

Geçen yıl yine Londra'da Turizm Fuarı'na 3-5 kişilik bir heyetle katılan Bakan Güldal Akşit'e limuzin kiralanması konusu tartışılmıştı.

Bu defa Mumcu'nun Londra çıkarması Akşit'in limuzin saltanatını gölgede bıraktı. Uçak, otel ve yemek harcamalarını kim karşıladı?

Bakanlığın bu konuda açıklama yapması gerekmektedir.

Okçuluk üvey evlat


BURSA'dan Muhammet Çağ çocuklarını sosyal faaliyetlerle büyütmenin zorluklarını anlatıyor: ‘‘Çocuklarım okulda spor dalı olarak okçuluğu seçtiler. Sporcu ve güzel insan olmaları için destekledik. Üniversite bünyesinde görevli hocamız Ahmet Kütahyalı aynı zamanda okçuluk il temsilcisi. Kendisi özveriyle çocuklarımızla ilgileniyor ancak onun bireysel mücadelesi denizde damla misali. Bir veli olarak devletimizin okçuluğa yeterli ilgiyi göstermediğini anladım. Malzeme sorun, yarışmalar belli bir düzen içinde değil, harcırah ve yolluklar komik. Yani adı var ama kendi olmayan spor dalı okçuluk. Federasyonun biraz desteğiyle, milyarlar ödense elde edilemeyecek Türkiye tanıtımını okçuluk ile elde edebilecek sporcularımız var. Okçulukta da Süreyya Ayhan'ların oluşması için bu spor dalı üvey evlatlıktan çıkarılsın.’’

Biliyor musunuz?


İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın, Ramazan Bayramı'nı, 21 Kasım'da umre için gideceği Suudi Arabistan'da geçireceğini...

Kamu ve yerel yönetimler konusunda yaptığı çalışmalar ve kitaplarıyla bilinen; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için adı bazı çevrelerde telaffuz edilen Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya'nın yıllardır bıraktığı sakalını artık kestiğini... Biliyor musunuz?

MESAJ


ATATÜRK bir sesti; kendini dünyaya duyurdu. Şimdi birçok ses gerek ki onu gereğince anlatabilsin. Bu ülkenin aydınlarının, Atatürk ve onun devrimci arkadaşlarına ödenmesi gereken hiç kutsal bir şükran borcu yok mudur?

Tuğcay TAYHANİ-ELAZIĞ

KALAMIŞ Develi Restaurant'ta geçen cuma iftar için bazı aile bireylerimizle geldik. Masalarımıza oturduktan sadece 5 dakika sonra bir yakınımızın sandalyesinin kenarına astığı çantasının çalındığını fark ettik. Çantadaki kredi kartları, ruhsat, ehliyet, nüfus cüzdanları, para ve cep telefonu gitti. Restaurant yetkilileri de sağolsun hiç yardımcı olmadılar. Develi'ye gidenlerin dikkatli olmalarını diliyorum.

Deniz ÇELİK-İSTANBUL

İSTANBUL TV
'de ‘Gönül’den Şarkılar' diye bir program var. Çok cici bir hanım, sesi ve yorumu çok güzel, izleyin beğeneceksiniz. Nice yetenekler var da haberimiz yok.

Nurinnina AKYILDIZ

MERAKLISINA... Kore Dostluk Derneği'nin bugün 18.00'de İtalyan Opera Salonu'nda (Beyoğlu) Uzakdoğu-Kore müzikleri dinletisi var.
Yazının Devamını Oku

‘Kıbrıs’ı gaptırmayız’

16 Kasım 2003
<B>GEÇİTKALE</B> <B>Havaalanı'</B>na indiğimizde <B>KKTC'</B>deki siyasetçiler bir kanalın canlı yayınında konuşuyorlardı. Bu arada ekranda Çözüm ve Avrupa Birliği Partisi Genel Başkanı Ali Erel görüldüğünde bir büfede televizyonu izleyen Kıbrıslı bir Türk, ‘‘Bu gördüğünüz AB'nin yavuklusudur’’ diyor. Anlaşılıyor ki Eren'e ve kurduğu partiye karşı olduğuna göre kendisine Denktaşçı denilebilir...

KKTC'nin 20. kuruluş yıldönümü törenlerinin ilki sabahtan Lefkoşa'nın Girne kapısındaki Atatürk Anıtı önünde başlayacak... Rumlar, KKTC'nin Cumhuriyet Bayramı nedeniyle dün giriş yapmadılar.

Ancak İstanbul'dan gelen terör saldırıları haberi, heyecanı olumsuz yönde etkiliyor. Herkes bu mutlu günde buruluyor ve törenlere gölge düşüyor.

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, İstanbul'dan getirerek Başbakan Derviş Eroğlu'na teslim ettiği 1000 metre uzunluğundaki KKTC bayrağının önünde, Şişli'deki patlamalarla ilgili gelişmeleri telefonda yakından takip etmeye çalışıyor. Ve karşısındakine, ‘‘Hasar gören evlerin kapı pencereleri ve camlarının değiştirilmesi için hemen ekipleri görevlendirelim. Açıkta kalanları da iftar çadırına yerleştirelim’’ talimatını veriyor.

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, beraberinde Cumhurbaşkanı adına Genel Sekreter Kemal Nehrozoğlu, siyasi parti genel başkanları Deniz Baykal, Mehmet Ağar, Doğu Perinçek ve Aykut Edibali (MP) ile alana geliyor. Biraz sonra da, bir gece önce Annan planına karşı sert eleştirilerde bulunan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, yanındaki komutanlarla tören alanındaki yerini alıyor. Ardından Başbakan Erdoğan, alkışlar ve ‘Tayyip Baba’ sesleri arasında alana geliyor. Kendisini izleyenler, rahat ve kendinden emin bir tavır gözlemlediler Erdoğan'da. KKTC'deki beş üniversite rektörünün ilk kez cüppeleri ile bir törene katılmaları dikkat çekiyor. Ancak İstanbul'dan gelen terör vahşetinin boyutu büyüdükçe yürekler daha da burkuluyor.

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, başta eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ve eski 2. Ordu Komutanı Edip Başer olmak üzere çok sayıda emekli general, emekli Dışişleri mensubu, alandakiler tarafından sık sık alkışlanıyor.

Atatürk Anıtı'na çelenk koyan Türkiye'deki partililerden DSP, MHP, ANAP ve SP'den hiçbir temsilcinin olmadığı gözleniyor. Ecevit neden gelmedi soruları ortaya atılıyor. Aynı şekilde KKTC'deki muhalefet liderleri M.Ali Talat, Ali Erel ve Mustafa Akıncı'yı gözler arıyor.

Bu arada Doğu Akdeniz Üniversitesi'nden bir grup öğrenci ‘Devlet, bayrak ve egemenlik’ sloganları atarak geliyor; bunların ‘ülkücü’ler olduğu anlaşılıyor. Elinde Atatürk portresi bulunan bir genç de Denktaş'a övgülerle haykırıyor.

ENDİŞELER, KORKULAR

Biz alandakilerin arasına katılıyoruz:

Ali İhsan şoförmüş... Annan planı için endişeli:

‘‘Rumlar gelirse ben burada artık yaşayamam.’’

Bir başkası söze giriyor:

‘‘Ben dış politikada düzenden yanayım; ama iç politikada bu siyasal düzene karşıyım’’ diyor.

Rumların, Türklere ikinci sınıf vatandaş olarak baktığını, bu nedenle çözüm istemediğini açıkça söylüyor. UBP'nin beceriksizliğinden, Türkiye'den gelen kaynakların yatırıma dönüştürülemediğinden ve iş olanağı sağlanamamasından yakınıyor.

Bir tepki daha geliyor:

‘‘Annan planı kabul edilirse pılımızı pırtımızı alıp gideriz buradan...’’ diyor Gülsen Oral... Bir başka ses, ‘‘Kemiğimiz Allah'tan, etimiz ve evimiz Denktaş'tan’’ diyerek tek güvencelerinin Denktaş olduğunu anlatıyor.

Bayram Cara, ‘Barış Harekátı’ndan sonra 1975'te gelmiş; çiftçilik yaptığını söylüyor. ‘‘Delikanlı geldik, şimdi ihtiyar olduk’’ derken kır saçlarını gösteriyor. Ciddi şekilde karamsar olduğunu vurguluyor.

Bir başka kaygısını da, ‘‘Neslimiz ne olacak?’’ diye ifade ediyor.

Muhittin Bolat, 27 yıldır burada; Adanalı...

Onun sorunu daha ciddi kendisince... Rum tarafının, kendilerine nasıl baktığını şöyle anlatıyor:

‘‘Rumlarla barış olmaz; her gün 6-7 bin Kıbrıslı Türk karşı tarafta çalışmaya gidiyor. Türkiye kökenlere ise kapıyı açmıyorlar. Hükümet bu konuyla neden ilgilenmiyor?’’

Annan planına bazıları ‘sıcak’ bakıyor ama Rumlarla bir arada yaşamaktan ciddi endişe duyuyorlar. Rum yönetimi lideri Papadopulos'a kızanlar çok... Bazı AB elçileri ile Türkiye üzerine oyunlar oynadıklarını anlatıyorlar. (ABD ve İngiliz büyükelçileri köy köy geziyorlarmış.) Nitekim, Ankara'ya ulaştırılan bilgilere göre; ‘casuslar’ Türk bölgesinde cirit atıyor. Ekonomik durumları iyi ve çevrelerinde etkili olan yaklaşık 1000 aile üzerinde özellikle İngiliz ve Amerikalılar ‘her türlü’ yakınlığı tesis etmişler... Bazı sivil toplum kuruluşlarının bunlarla hareket ettikleri bildiriliyor. İki gün önce Güzelyurt sınırı yakınlarında Rum birliklerinin yoğun tatbikat yapması... Daha önce Rum tarafından iptal edildiği açıklanan ‘Nikiforos’ tatbikatı isim değiştirilerek ‘Kısmı seferberlik’ adı altında gerçekleştirilmiş... Bu, bir süredir devam eden ‘yumuşamayı’ olumsuz etkilemiş; hatta güvenlik kuvvetlerince hoş karşılanmamış KKTC tarafında... Bir de, bir Rum komutanının ‘Girne’ye bayrak dikeceğiz' demesi...

RUMLARI İÇİMİZE SALMAK İSTİYORLAR

Görüşleri aktarmaya devam ediyoruz:

‘‘Gávur, Türk tarafına giremez. Biz neler gördük; korkarsak bu toprak ölümümüzü kabul etmez.’’

Bu sözler de Lefkeli ‘Kasap Mustafa Kemal’den:

‘‘O, (M.Ali) Talat yok mu; işbirliği yapıp Rumları içimize salmak istiyor.’’

Bunlar 14 Aralık'taki seçimler ve gelecek nisan ayında Rum kesiminin AB'ye girmesi arifesinde endişe ve kuşkuları ortaya koyan önemli sözler...

Ama kimse, görüştüklerimizin bir şekilde ifade ettiği adil ve kalıcı bir çözümden umutlu gözükmüyor.

Peşinen söyleyelim; bu tür tepkiler ortaya koyanların çoğunluğunun Türkiye kökenliler olduğunu söylemek gerekiyor.

Kimse alınmasın, bir siyasal araştırmacının ‘arazideki’ çalışmasından aldığı bir sözü aktarmak da gerekiyor:

‘‘14 Aralık seçimleri, yolsuzların ve hainlerin seçimi değil; KKTC'nin kaderini ortaya koyan bir seçimdir.’’

SİZLERİ YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ

Şimdiye kadar en büyük kutlama olarak nitelendirilen Dr. Fazıl Küçük Bulvarı'ndaki kutlama töreninde, Erdoğan konuşurken karşısına ‘‘Annan planı kefenini giymeyeceğiz’’ yazılı pankartın çıkarılması ilginçti... Erdoğan'ın konuşması memnuniyet yarattı ve alkışlarla karşılandı... Bir yıl önce AKP'nin iktidara gelmesinin ardından genel başkan olarak yine Ramazan'da Lefkoşa'ya gelmiş olan Erdoğan'ın dünkü görüşleri ‘büyük değişiklik’ olarak algılandı... Özellikle de ‘‘Sizleri yalnız bırakmayacağız... Ne pahasına olursa olsun bir çözüme varılması düşünülemez... Üzerimize düşeni yapmaya her zaman hazırız... KKTC'yi cazibe alanı yapacağız; büyük yatırımlar için teşvikler getireceğiz... Mali yardımlarımızı sürdüreceğiz... Su, elektrik projelerini tamamlayacağız. İlişkilerimiz daha da güçlenecektir...’’ gibi sözleri, bir yıl içinde Kıbrıs konusundaki görüşlerinin ne kadar değiştiğini gösterdi.

Bir gazeteci dostumuz konuşmadan sonra ‘‘Sayın Erdoğan da statükocu olup ‘derin' sınıfına geçmiş’’ diye takıldı bize... Denktaş’ın ‘‘Sayın Başbakan'ın sözlerinden sonra kafalarda soru kalmamıştır artık’’ demesi ve Tayyip Erdoğan'la aynı söylemde buluşmaları ‘Türkiye’nin milli politikası'nda bir değişiklik olmayacağının işareti sayılabilir mi?

Türkiye'de Denktaş'ı bağrına basan ‘Anadolu’ halkı ile AKP'ye oy verenlerin aynı noktada buluştuklarını vurgulamakta özellikle yarar var. Nitekim Lefkoşa'da Denktaş ve Erdoağan'a sevgi gösterenler de ağırlıklı olarak göçmen Türkler oldu.

AB ve seçimler konusunda Türklerin kafası karışık... Şimdiki hükümetten çok kişi seçilemeyeceği açık... Ama her şey 19 Kasım'da başlayacak seçim kampanyasında şekillenecek.
Yazının Devamını Oku

DYP’de işler karıştı

15 Kasım 2003
<B>ANKARA'</B>dan bir telefon; <B>‘‘DYP'de olanların arka yüzünü biliyor musunuz?’’ </B>diyor.



PARİS'ten, önce temsilcimiz Muammer Elveren, ardından gazeteci dostumuz Tansu Sarıtaylı uyardılar... Elveren, ‘‘Atatürk'ü, 10 Kasım'da Fransız Senatosu'nda değil Paris Büyükelçiliğimizde andık’’ diye uyardı. Paris Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Dr. Demir Onger, 12.11.2003'te köşemizde çıkan ‘‘Paris'te bir toplantı' başlıklı yazının Prof. Ahmet Taner Kışlalı'ya ait olduğunu ve Atatürk'ün ölümünün 60. yılında -5 yıl önce- Fransız Senatosu'nda yaptığı konuşma ile ilgili olarak Cumhuriyet'te çıkan yazısının bir özeti olduğunu bildirdi. 'İmza sahibi' gösterdiğimiz Nusret Özgül ise Brüksel'den şu notu geçti:

‘‘10 Kasım münasebetiyle üyesi olduğum Belçika'da Yaşayan Türkler, Amerika'da Yaşayan Türkler, AT gibi yahoo iletişim öbeklerine özellikle göndermiş ve altında da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazıyı, rahmetlinin kızları Altınay Kışlalı ve Dolunay Kışlalı Uluç ile Cumhuriyet'ten, fikri mülkiyet yasası çerçevesinde izin almadan kullandığım için hoşgörülerine sığındığıma dair bir not düşmüştüm. Yeğenim uyarınca ve şimdi de görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Eminim size de kopyalayarak gönderilmiş ve altına da Tanrı bilir benim imzam atılmış veya elektronik posta adresim konulmuştur. Konuyu takdirinize bırakır ve rahmetlinin bu güzel yazısını çalıntı yapmış duruma düşmekten beni kurtaracağınızı ümit ederim.’’

Ne yazık ki, internetten gelen yazılarda bazen böyle tuzaklara düşülebiliyor.

Şirvan Kaymakamı'ndan tekzip

Yazının Devamını Oku

Bizi bu ekonomik krizler mahvetti

14 Kasım 2003
<b>HANNOVER'</B>deki <B>'Agritechnica Fuarı'</B>nı, bizim <B>Avrupa'</B>daki otomobil fuarlarına giden arkadaşlarımızın görmesini isterdik. Otomobilde olduğu gibi traktörde de Türkiye bir üs olabilir. Traktörün 'güç üniteleri' sayılan hidrolik pompa ve direksiyon, valf, fren ve balata vs. gibi kritik parçalarının üretiminde önemli mesafeler alınıyor. Örneğin İngiltere'den bazı firmalar 'talaşlı' imalatını Türkiye'ye getiriyor. Çerkezköy-Hema ile bu tür ilişkiler kurulduğuna tanık olduk fuarda...

Bunu Hema Yönetim Kurulu üyesi olan 'tarım araçları uzmanı' Zekai Kutan söyledi.

‘‘Avrupa artık imalatı bırakıyor, montajcılığa başlıyor.’’

Yani tasarımla montaj arasındaki imalattan çekiliyorlar.

İngiltere'de işçiliğin Türkiye'ye göre 7 misli yüksek olduğunu düşünün.

Ancak bu 1960'larda bizim montajcılıkla otomotiv sektörüne girişimize hiç benzemiyor... Tersine bir durum var. İşin asıl zorluğu üretim ama dizayn ve pazarlama 'ballı börek'; büyük kárlar yine bizden uzak duruyor.

Dünyada 5 milyar dolarlık hidrolik pompa pazarı varmış... Hema Endüstri AŞ'nin patronu Mehmet Hattat, ‘‘Türkiye olarak belki bunun %15-20'lik kısmını alırız’’ diyor. 10 yıl içinde %70 büyüme beklediklerini bildiren Hattat, ‘‘İddialı bir tedarikçi olmaya başladık. Caterpiller ve Perkins aldıkları parçalarda bize duydukları güven nedeniyle kalite kontrolünü dahi kaldırdılar. Valtra traktörlerinin üretim ve pazarlamasına bize duyulan kalite ve güven sonucu giriyoruz. Türkiye traktör üretimini yılda 20 bin adede çıkartacağız’’ diyor.

Çerkezköy-Hema'nın cirosu ne; ne kadar ara mal üretip satıyor?

‘‘150 milyon dolara yakın; bunun %45'ini ihracat oluşturuyor’’ diyor Hattat...

Krizden çıkmakta olan Türkiye'nin tarımdaki gücünün acilen ayağa kaldırılması gerektiğini AKP geç de olsa anladığından yeni bütçede tarım sektörü için 1 katrilyon lira ayırdı.

GAP'LA KALKINACAKSINIZ

Dünyanın en büyük tarım makineleri üreticisi Agco'nun yönetim kurulu başkanı Robert Ratlifs mütevazi bir patron. Meksika'da havaalanının bulunduğu adasından özel uçağıyla Hannover'e gelmesi fuar yöneticilerini bile şaşırttı... Hema ile Valtra arasındaki işbirliğinin sonuçta Agco çatısı altında bütünleşmesi kendisini çok mutlu etmiş anlaşılan. Traktör ve tarım makineleri cirosu 3 milyar dolar olan Agco'nun 22 değişik markası varmış; bunlar Challenger marka paletli traktörler, Massey Ferguson ve Fend traktörler ile Gleaner biçerdöverlermiş...

10 renkte ürettikleri 'lüks' traktörlerden metalik olanın önünde Ratliff'e ‘‘Bu kadar lüks traktörleri Türkiye'de nasıl satacaksınız? Çiftçi pulluğunun demirini değiştirmeyi bırakın mazot koyamıyor traktörüne...’’ derken, yanıtı kısaca şöyleydi:

‘‘Merak etmeyin... Üretimde maliyetler düşüyor. Türkiye, GAP'la birlikte yeni tarım teknolojilerini kullanarak büyük bir üretim gücüne kavuşacaktır.’’

ÇİN VE HİNDİSTAN

Otomobiller üç yılda bir dizayn edilirken; traktörlerde bu 9 yıla kadar inmiş... Modelde müthiş iddialı firmalar vardı. Tarım araç ve gereçleri bakımından Çin ve Hindistan çok büyük bir gelişme gösteriyormuş.

Türkiye'de 1 milyon 160 bin traktörün olduğu bildiriliyor. Bunun yarısına yakını 20 yaşın üzerinde; yani gelişmişlik göstergesinin altında... 1990'ların başında 60 bin traktör -5 bini ithal- satılırken ekonomik krizler nedeniyle düşüş başlamış ve geçen yıl bu rakam 7.500'e kadar inerek dibe vurmuş....

Gördüklerimiz ve anlatılanlara bakılırsa Türkiye 'gıda ambarı' olacak ama yaşadığımız manzara şimdilik hiç öyle değil...

Bulgarlara dikkat

ALMANYA'nın Aşağı Saksonya eyaleti, Volkswagen otomobillerinin üretim bölgesi. Eyalette 140 bin Türk var, 40 bini Hannover'de yaşıyor. En çok Bulgar yurttaşı da Hannover'de yaşıyor.

Ve bir çarpıcı tablo:

Bulgaristan'dan Almanya'ya gelenlerin sayısı 70-80 bin; üniversiteli öğrenci sayısı da 16 bin...

Almanya'daki Türklerin sayısı 2 milyona yakın, üniversitede okuyanların sayısı 20 bin...

Dört yıla kadar AB'ye girecek olan Bulgaristan'ın durumu karşısında, Türkiye'nin neden 'ötelendiğini' apaçık göstermiyor mu?

Durak diyor ki

HAYAT felsefem gereği radikal partilerden aday olmayacağım. Ancak merkez ve merkeze yakın kitle partileri arasında, halkımın benim için bir değerlendirme yapmasını istedim. Bu nedenle 190 bin dolayındaki anket formunu Adanalılara dağıttım. Amacım kimseyi rencide etmek olmayıp, Adanalıların eğilimini görmekti. Bu anket sonuçlarını kamuoyuna açıklamayacağım gibi hiçbir parti yöneticisine de bu sonuçları baskı unsuru olarak kullanmak niyetinde değilim. Ne var ki bir tek siyasi partiden gelen tepkiyi anlamış değilim.

Aytaç DURAK

Türkiye Belediyeler Birliği ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı


Gerçekleri asla göremediler

SALİH KAPUSUZ'un 3. dünya ülkeleri gibi en büyük bayrak yapmakla, kalabalık törenler düzenlemekle vb. ile bu işler olmaz'' söyleminin beni olduğu kadar örgütsüz geniş halk kitlelerini de rahatsız ettiğini düşünüyorum.

Nedeni ise Kapusuz'un belki bilmediği bir husus, 3. dünya ülkelerinde totaliter rejimler uygulanıyor ve halk bu tip törenlere zorlanıyor, istekleri dışında katılım zorunlu tutuluyor.

Oysa ülkemizde Cumhuriyet ve Atatürk tüm Kapusuz gibi düşünenlere rağmen tamamen gönülden, hiçbir baskı olmaksızın sağlanan katılımlarla, coşkuyla anılıyor. Ancak ümmet ideolojisinden vazgeçmeyenler, sürekli baltalıyorlar.

Biz bir milletiz. Atatürk'ün yoktan var ettiği bir millet! Ümmet değiliz.

Fatma ÖNEN


Biliyor musunuz

İMAR yolsuzluğu, irtikap ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla 13 ay cezaevinde yattıktan sonra geçen yıl tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Gebze Belediye Başkanı Ahmet Penbegüllü ile 23 belediye çalışanın beraat ettiğini... Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

10 Kasım tarihinde vilayetteki Atatürk'ü anma ve çelenk koyma törenlerine elimde olmayan bir nedenle birkaç dakika gecikerek katılmış olmam beni fazlasıyla müteessir etmiştir. Duyduğum sorumluluk ve görev anlayışım gereği bu açıklamayı kamuoyuna saygı ile duyuruyorum.

Prof. Uğur BÜYÜKBURÇ-Harran Üniversitesi Rektörü-ŞANLIURFA

ANAP İstanbul İl Başkanlığından yapılan açıklamada; DTP'nin ardından DP'nin de ANAP çatısı altında yerel seçimlere gitme kararı aldıkları bildirildi.

TEŞVİKİYE Vali Konağı Caddesi üzerindeki binalara çelik tel ile gerdirilmiş sokak lambalarına dikkat... İki gün önce biri düştü; Finansbank şubesi önündeki de tehlikeli şekilde sarkıyor. Çoğunun kapakları kırık veya düşmüş. Duyururum. M. Rauf HOTİNLİ-NİŞANTASI

YTÜ Müzik Kulübü'nde ud kursları için kayıtlar başladı. Hafta iki saatten ayda 8 saat. 0555-319 72 28.


GÜNÜN UYARISI

‘‘SARP-Samsun karayolundaki dolgu alanları Karadeniz'in eko sistemini olumsuz etkiliyor.’’

(KTİ Giresun Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Mehmet Tüfekçi)
Yazının Devamını Oku

Hannover’de bir fuar

13 Kasım 2003
ALMANYA'nın kuzeyinde Aşağı Saksonya Eyaleti'nin başkenti Hannover'e uçakla inerken ‘‘Herrenhausen Kraliyet Bahçesi’’nin güzelliği insanı müthiş etkiliyor.Zaten gezerken Hannover'in sıcak ve dostane ortamı ile ne kadar soylu bir kent olduğunu fark ediyorsunuz. 1666'da kurulan bahçe, peyzaj mimarlığının önemli bir örneğini teşkil ediyor. 82 metre ile Avrupa'nın en yüksek fıskıyesi de burada... Brezilya'nın yağmur ormanları da bir serada kurulmuş... Belki de bunun için ‘‘her mevsimin kenti’’ deniyor Hannover'e...16. yüzyıldan kalan yarı ahşap evler koruma altında. Daha eski üç kilisesi Aşağı Saksonya'nun gotik tarzını çok iyi yansıtıyor. Dünyanın ilk asansörü de 1900'lerde katranda kaynatılmış kerestelerin üzerine inşa edilen belediye binasında yapılmış... 4.200 metre uzunluğunda ‘‘kırmızı çizgi’’, ziyaretçileri Hannover'in görülmesi gereken 36 önemli tarihi ve turistik mekána yönlendiriyor. (Acaba böyle bir şey Sultanahmet Meydanı ve Topkapı Sarayı için yapılabilir mi?)KÖPEKSEVER KIZIMIZHavaalanına indiğimizde THY'den üç misafir de indirildi; üç köpek... Bir arkadaş grubu, Almanya ve Hollanda'da İstanbul'da adı ‘‘barınak’’ olan köpekevlerinde sağlıksız ortamlarda bırakılan cins sokak köpeklerine sahip arıyormuş. Kurulan bağlantılarla Türkiye'deki cins köpeklere, Avrupa'da yaşam olanağı sağlanıyor. İki Alman hayvansever bu hayvanları teslim aldılar. Kafesleri ile minibüslerine koyup yola çıkarlarken, bunları getiren HEMA Endüstri AŞ'nin finansal sorumlusu İpek Hattat arkalarından bakamadı; çünkü herkes manzara karşısında hüzünlendi. ‘‘Yurtdışına çıktıkça bu organizasyona yardımcı oluyorum. Bu hafta 6 köpek ile 3 kedi gönderdik Almanya'ya... Başka kanallardan da bu hayvan göçü devam ediyor. Çünkü Türkiye'de bazı çevrelerde hayvanlara karşı yapılan kötü muamele karşısında dışarda bizi izlemeye aldılar; bu da AB'nin bir parçası’’ dedi.'MERCEDES' GİBİ TRAKTÖRYaklaşık 750 bin nüfuslu Hannover'deki ‘‘Agritechnia Fuarı’’nın büyüklüğünü anlatmaya gerek yok. Dünyada tarımla ilgili ne kadar araç ve gereç yapılmışsa hepsi iki yılda bir bu fuarda sergileniyor. Çiftçikten ormancılığa -hatta belediyelere- kadar çeşitli dallardaki işlerde kullanılabilecek güç ve güzellikte traktörler gördük; becerikli, verimli ve ekonomik... Bunlardan birine bindiğimizde kabinin tabanı yumuşacık, ses yalıtımı mükemmel; motor sesi neredeyse kesilmiş; koltuğu 360 derece dönebiliyor; sıcak ve soğuk havalandırması var; ayrıca sürüm sırasında tarladan çıkan tozu emebiliyor. Bu traktörün motor gücü 130 hp; ağırlığı 6 ton, 4 tona yakın da pulluk gibi aygıt taşıyabiliyor. Hidrolik direksiyonunu yazmaya gerek yok. Ve en önemlisi de 50 km. kadar hız yapabiliyor. Geçmiş modellerin hızının 20-30 km olduğu düşünülürse teknolojinin nerelere vardığı daha iyi görülebilir.Mehmet Hattat, Çerkezköy HEMA Endüstri AŞ olarak tarım makineleri fuarına yıllardır katıldıklarını belirterek, ‘‘1973'lerden beri otomotiv ve tarıma hizmet veriyoruz. Ayrıca Airbus 340'lara çeşitli hidrolik teçhizatlar ve tarım traktörleri üretiyoruz. Çerkezköy'deki 85 bin metrekarelik kapalı alanımızda 100'ü mühendis 1500 kişi çalışıyor. Artık biz de Avrupa'nın devleri arasına giriyoruz. 35 milyon dolarlık yeni yatırımla Finlandiya'nın Valtra traktörlerini üreteceğiz ’’ dedi.Sonra HEMA ile Valtra'nın anlaşmasından sonra dünyanın en büyük traktör ve tarım araçları üreticisi AGCO, Valtra'yı satın alınca herkes şaşırmış; Türkiye açısından iyi de olmuş dediler bize.36 ülkeden 471 firmanın katıldığı fuar ve tarımla ilgili görüşlere yarın devam edeceğiz. Acaba fuardaki gelişmeleri izlemek için Türkiye'den başka gelen var mıydı? Varsa izlenimini gönderebilir. Çünkü tarımımız batırılmış; oradaki gelişmelerden insanımızın haberi olması lazım.MH ÜniversitesiİPEK Hattat, ağabeyi İbrahim'le birlikte Boğaziçi'ni bitirmiş; demir-çelik ve inşaat işlerinde arkadaş gibi oldukları babaları Mehmet Hattat ile iş gezilerine çıkıp tecrübe sahibi oluyorlar. İpek, Tayyip Erdoğan'ın dış gezilerine katıldığında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kendisine dediği gibi ‘‘Mehmet Hattat Üniversitesi (MHÜ) mezunuyum’’ diyor. Ailenin Maslak'ta üçüz bir otel projesi ‘‘Diamond of İstanbul-İstanbul Pırlantası’’ henüz temel aşamasındayken; Hattat'ın murahhas üyesi Halil Beyenal, ‘‘Moskova'daki projemizi ise mayısta öğreneceksiniz’’ diyor.AB’de sigara uyarısı ve bir kanser uzmanıHANNOVER'deki gazeteci dostumuz Halit Ayaroğlu'na, ‘‘Hannover'deki başarılı Türk kimdir?’’ dedik.İlk önce bir sigara paketini gösterdi. Her iki tarafında siyah bantlarda sigara konusunda ciddi uyarılar var. Bir yüzünde ‘‘Sigara ölüme neden olabilir’’, diğer yüzünde de üçte bir oranında kaplayacak şekilde şöyle yazıyor:‘‘Ev doktorunuz veya eczacınız sigarayı bırakmanız için size yardımcı olabilir.’’AB Sağlık Komisyonu'nun kararı üzerine bütün sigara paketlerinde siyah banttaki uyarılar bize ne zaman gelecek; belli değil. Hele Tekel'in sigarasını hálá özelleştirememişken; adamlar nerelere varmışlar.Halit Ayaroğlu devam etti:‘‘Sosyal demokratların babası sayılan Willy Brandt'ın, kanser olduğunu ilk teşhis eden, sitoloji uzmanı Prof. Ziya Atay, Avrupa'nın önemli bir kanser uzmanıdır. Biz kendisiyle iftihar ediyoruz; Bursa Uludağ ve Kırıkkale üniversiteleri ile işbirliği yaparak öğretim üyesi yetiştiriyor.’’Suskun kalıyorumANKARA Büyükşehir Belediyesi avukatlarından Hatice Hasdemir'in gönderdiği açıklama şöyle:‘‘Türbanda gerçekler (9.11.2003) yazısının 'Avukatın Oyunu' ara başlığında geçen, duruşmalara başı açık girip Yargıtay'da başımı kapattığım yönündeki bilginiz gerçeği yansıtmıyor.Çalıştığım şirkette Hukuk Müşaviriyim. Zorunluluğum olmadığı için hiçbir davaya girmedim. Günlük yaşamda başörtüsü takıyorum. İnançlarımdan ötürü kullandığım başörtüsünün siyasi simge olarak kullanılmasından sizden daha fazla rahatsızlık duyarım.Cumhuriyete, hukukun temel ilkelerine de gönülden bağlıyım, yürürlükteki yasalara da saygılıyım. Tamamen hukuki bir sorun olan savunma hakkımın ihlalinin siyasi malzeme ve başka amaçlar için kullanılmaması için suskun kalmayı tercih ediyorum.’’MESAJ ERENKÖY İlköğretim Okulu'nda öğretmen-öğrenci ve veli işbirliği oluşturulan ilginç bir Atatürk sergisi var. 10.11.1938 günü ve sonrasında çıkan gazetelerin orjinalleri bulunuyor. Ayrıca Arapça yazılmış orjinal bir de Nutuk yer alıyor. Üç kuşak tıp okumuş bir aile var ki, diplomaları Atatürk'ün devrimlerini çok güzel anlatıyor. Kadıkyölülerin görmesinde büyük fayda olduğunu düşündüğüm sergi hafta sonuna kadar açık.Ayşenur AYDIN-TAKSİM (0532-295 55 48)RUMELİ Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği'nden: Fındıkzade'deki merkezimizde, usule dayalı Türk müziği çalışmalarımız pazartesi ve çarşamba günleri sürdürülüyor. 0212- 588 28 22; rumeliderneği.com
Yazının Devamını Oku

Paris’te bir toplantı

12 Kasım 2003
<B>10 KASIM'</B>ı bu kez <B>Paris'</B>te yaşadık. <B>Fransız Senatosu'</B>nun <B>Clemenceau</B> <B>Salonu</B>'nda... Tıklım tıklım dolduran bir kalabalığın önünde... Yaklaşık üçte ikisi Fransız olan bir dinleyici kitlesi... On kadar Fransız senatör... İçerde yer kalmadığı için Senato binasının kapısında umutsuzca bekleyen iki yüz kadar insan...

Toplantıyı, Dr. Demir Öngen'in yıllardır özveri ile yaşattığı Anadolu Kültür Merkezi (Centre Culturel Anatolie) ile Senato'daki Fransız-Türk Dostluk Grubu birlikte düzenlemişlerdi. Başlık ‘‘Regards Sur Atatürk’’ (Atatürk'e Bakışlar) idi. Önce yabancı uzmanlar, sonra da bizler konuştuk. Amaç ‘‘Üçüncü bin yılın şafağında’’ Atatürk'ün nasıl göründüğünü tartışmaktı. Atatürk olayı 20. yy'ın başında neydi? 21. yy'ın eşiğinde ne anlam taşıyordu? Ve asıl ilginç olan da, bizlerin değil onların Atatürk'ü bugün nasıl gördükleriydi?

Alexandre Jevakhoff, Atatürk'ün bir ‘iletişim sanatçısı’ olduğunu savundu. Günümüzde artık kitle iletişiminin önemini bilmeyen devlet adamı yok. Ama Atatürk bunu daha yüzyılın başında anlamıştı. Ve ‘olağanüstü’ bir başarıyla değerlendirmişti. Bu konudaki bir araştırması kitap haline gelmiş olan Jevakhoff şöyle dedi: ‘‘Atatürk bir büyük iletişim ustasıydı. Bunu sanat haline getirdiğini, yaşamının ve yapıtının her aşamasında öyle büyük bir istek ve etkililikle gösteriyordu ki, bir soru kaçınılmaz olmuştur; Nasıl başardı?’’ Soruya verdiği yanıtın ise üç temel öğesi vardı: Gerçekliği, etrafında topladığı insanların niteliği ve psikolojisi...

Ve ekledi: ‘‘Görüntü gücü ve çekiciliği ile, eğer bugün yaşamış olsaydı, TV'yi nasıl olağanüstü bir ustalıkla kullanabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil!’’

Çok sayıdaki ilginç konuşmalardan birisi de, Jean-Louis Bacque-Grammont'a aitti. Bir Osmanlı ve Türkiye uzmanı olan konuşmacı, özellikle bir noktaya dikkati çekti. Atatürk'le tanışmış ya da ‘‘Kemalist Türkiye’’ye gitmiş olan bütün Batılı gazeteci ve bilim adamları etki altında kalmışlardı. Ülkelerine döndükten sonra yazdıkları yazıların hepsi de övgü doluydu. Ama daha önemlisi, bu insanların tümünün de ‘özgürlük ve demokrasi’ yanlısı kişiler oluşuydu. Onların yazılarında, Atatürk'ün 'hümanist'(insancıl) ve 'uygarlıkçı' yanı hep asker kişiliğinin önündeydi. Hepsinin, okurlarına bir de ortak tavsiyesi oluyordu:

‘‘Kemalist Türkiye'yi tanımak gerekir!’’

Nusret ÖZGÜL-PARİS


Korkmamak gerekli

KABUL etmek istesek de istemesek de global bir dünyada yaşamaya başladık. Bu dünyada ‘vatan, millet, sakarya’ edebiyatlarına yer yok. Günümüz, konulara stratejik yaklaşmayı gerektiriyor. Bunu ne yazık ki Kıbrıs politikamızda başaramadık. Bugün, Rum'un en büyük korkusu bizi yanında AB'de görmektir. Rum da Annan Planı'nı istemiyor. Çünkü Annan Planı, yıllardır karşı karşıya olan iki toplumu bir araya getirecektir. İçimize bilmem kaç bin Rum gelecek diye korkuyoruz. Allah aşkına hangi Rum, yaşadığı toprakları terk edip Türk idaresi altında seçme ve seçilme hakkı olmadan yaşamaya yanaşacaktır. Rum, kırk yıl öncesi gibi adada istediğini yapamıyor. Elleri kolları AB ile yaptığı uluslararası anlaşmalarla bağlandı. Biz belki göremiyoruz ama tanınmamış olmamız bize, bu içinde bulunduğumuz dönemde daha çok politik manevra hakkı veriyor. Bunu göremiyor olmamız bizim en büyük eksikliğimiz.

Cemal İNCE-ABD

Önce içimizdeki AB’yi kuralım

NÜFUSUMUZUN
yarısına yakınının eğitim düzeyi düşük, yetersiz ya da hiç yok. Bu durum ülkemizde çok büyük sosyal sorunlar yaratıyor. Bir çok yerde yasalar geçmiyor. Daha çok şeyh, hacı hoca, töre ve aşiret kanunları uygulanıyor.

Haydi girelim Avrupa'ya.

AB bence kim ne derse desin en önce ticarettir. Ticarette yatırım yapılmadan önce o yatırımın ne getireceği hesaplanır. Gücüne göre pazarlığa oturursun. Ülkemizin gücüne bakalım. Arkadaş biz kiminle, neyle nasıl pazarlığa oturacağız?

Neyse şimdi ekonomimiz birazcık olsun düzeliyor. Enerji AB'ye göre daha pahalı olmasına rağmen ucuz işgücü sayesinde az çok malımızı satabiliyoruz.

Ama esas olan eğitim düzeyimizi çağdaş seviyeye getirmek.

Yoksa bazı yazarların dediği gibi yok efendim şunu yaparsak tarih verecekler, bunu çözersek balıklama AB'ye gireceğiz gibi hayallerle AB'ye girilemez.

Bunlara kafa yoracağımıza önce kendi içimizdeki Avrupa'yı nasıl kuracağız ona bakalım. Ondan sonra bizim için her taraf Avrupa olur.

M.AĞLAMAZ-İSTANBUL

Biliyor musunuz?

KURAN'ı Kerim'de en çok merak edilen konu ve kavramların www.kurandaara.com'a göre sırasıyla oruç, kurban, Kuran, zina, namaz, cünüp, cinsel, evlilik, başörtüsü, cuma, büyü, kadın, ölüm, kıyamet, içki, faiz, cin, zekat, nikah ve cennet olduğunu...

Harran Üniversitesi Rektörü Uğur Büyükburç'un vilayet önünde düzenlenen Atatürk'ü anma törenine geç geldiğini, kendisinin yerine Atatürk anıtına çelengin kurumdaki iki memur tarafından konulduğunu...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

HALKALI Zeynebiye caddesinde oturanlardan belediye 12 milyon lira yol asfaltlama bedeli alıyor. Ödemeyenlere % 50 faiz tahakkuk ettiriliyor. Belediyelerin böyle bir yetkisi var mıdır? Seçimlere 5 ay kaldı diye tüm yollar neredeyse gece-gündüz süpürülmektedir. Bunun ile ilgili de yol bakım ücreti tahsil edileceği bildirilmiştir. Resmen haraç alınmaktadır. Esra ACAR-KÜÇÜKÇEKMECE

IHLAMUR
Kasrı'nın bulunduğu alanda, göbekten Mecidiyeköy yönüne bağlanılan yol en ufak bir yağmurda su altında kalıyor Geçen yıl burada uzun süren bir kanal çalışması yapılmıştı. Yetkililer, meydanı inşaatla kapatırken su tahliyesi için bir mazgal düşünemediler mi hiç? Aydan ÖZYURT-BEŞİKTAŞ

ANKARA Büyükşehir Belediyesi'nin sanığı olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ndeki duruşmada salondan çıkartılan Hatice Hasdemir'in, belediyenin avukatlarından olup kamu alanı olan belediyeye türbanı ile gelip gittiğini okurlarınızın bilgisine sunmak isterim.

Ömer ÖZER-ANKARA
Yazının Devamını Oku