Yalçın Bayer

Turizm yatırımlarında kaygı verici gelişmeler

20 Haziran 2004
<B>TURİZM </B>yatırımları konusunda bir endişeyi aktarmak istiyoruz: Geçen yıl tüm teşviklerle ilgili 4842 sayılı yasayla yatırım indirimi, teşvik belgesi olmaksızın otomatik hale getirilmişti. Ancak bugünlerde turizm yatırımcılarını endişeye sevk eden bir durumun ortaya çıktığı anlaşıldı. Çünkü, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle Hazine veya belediyelerden kiralanan araziler üzerine yapılan yatırımlar, yatırım indiriminden yararlanamaz hale getirildi.

Turizm yatırımcıları bu yasadan yararlanmak için başvurduklarında, Maliye Bakanlığı’nın verdiği muktezalarda (görüş), tahsisli araziler üzerinde yapılan yatırımların en önemli teşvik unsuru olan ‘yatırım indirimi’nden yararlanılamayacağı bildirilmiş.

Hükümetin çelişkisi sonucu, bu durum yatırımcıları endişeye sürükleyen bir karar olarak nitelendiriliyor.

Türkiye’nin 2010 turizm vizyonunu 30 milyon turist, 30 milyar dolar gelir olarak açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın görüşleri ile bu karar ters düşüyor.

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Dr. Oktay Varlıer, ‘Bu, turizm yatırımlarının önünü kesen ve yatırımları baltalayan bir yaklaşımdır’ diyor.

YATIRIMCILARI CAYDIRIR

Yabancı sermayeyi etkiler mi?

Varlıer şu yanıtı veriyor:

‘Hem yerli, hem de yabancı yatırımcıları caydırır. Maliye’nin bu kararının, tahsisli turizm alanları için tekliflerin alınacağı bir sırada verilmesi, özellikle turizme yeni açılacak yörelerde beklenen gelişimin gerçekleşemeyeceğini gösteriyor.’

Peki bu hedeflere nasıl ulaşılacak?

Varlıer’e göre; bu hedeflere ulaşılması için çok ciddi yatırımların yapılması, hem yerli, hem yabancı sermayenin özendirilmesi gerekiyor. İspanya, Yunanistan, Kıbrıs, Tunus, Mısır gibi rakip ülkelerde turizm yatırımları çok ciddi teşviklerle desteklenirken, Türkiye’de mevcut sınırlı teşviklerin de ortadan kaldırılması, bindiğimiz dalı kesme anlamına gelmiyor mu?

HEDEF TUTTURULAMAZ

Bodrum
henüz yükünü tutmamış; havalar bir açılıp kapanıyor. Göltürkbükü’nün en güzel koyu sayılan Saplı Koyu’nda yeni açılan İberotel-Bodrum Princess Oteli’nin terasında, National Holding ortaklarından Dr. Kenan Magripli, Silkar Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Atilla Silahtaroğlu; TYD Başkanı Oktay Varlıer’in açıkladığı endişelerini dinliyorlar.

Turizm sektörüne sık sık ‘gönül koyduklarını’ ifade eden siyasiler böyle bir tutarsızlığı nasıl yapıyorlar? Belli ki, devletin ‘Bedava arsa veriyorum, karşılığında vergi indiriminden yararlanma olanağını kaldırıyorum’ anlayışı, Başbakan’ın koyduğu hedeflere ulaşmanın imkánsız olduğu eleştirilerine neden oluyor.

DOĞA CENNETİ KOY

İberotel,
22 ayda tamamlanmış Bodrum’un altıncı ve en büyük beş yıldızlı ‘deluxe’ oteli... Yapımı süren diğer beş otelin daha açılması ile Bodrum 40 bin yatak kapasitesine ulaşmış olacak. Bodrum, son yıllarda büyük yatırımcıların ilgisini çekiyor ve dış turizmde Antalya’ya ciddi bir rakip olmaya başlıyor. Bodrum’a golf ve yeni marina yatırımlarının gerektiği de anlatılıyor.

Bahattin Yücel’in Turizm Bakanlığı döneminde projelendirilen turizm bölgelerinden biri olan bu Saplı Koyu, Bodrum yarımadasının en büyük ormanının bitişiğinde bulunuyor. İberotel, bu koy ve burunda 250 dönüm üzerine kurulmuş, 500 odalı ve 1200 yataklı... Sağlık merkezinden (Health Center) başka 1500 kişilik kongre ve 800 metrekarelik fuar alanlarıyla Bodrum, gerçek anlamda kış turizmiyle de tanışmış oluyor.

Mekán düzenlemeleri olabildiğince doğa ve estetik dengelerle bütünleştirilmiş... ÇED raporu alınırken hiçbir pürüzle karşılaşılmamış... Türkiye’ye her yıl 150 bin turist getiren ve 60 milyon dolar ciro yapan holdingin ortaklarının, hiç kimseye tek kuruş ‘rüşvet’ vermemekle övünmeleri dikkate değer.

Zeminin taş ve granitle kaplı olması nedeniyle 390 bin metreküp hafriyat yapılmış; bunun 50 bininin kamyonla taşındığı düşünülürse, yatırımın boyutunun büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkıyor.

60 MİLYON DOLARLIK YATIRIM

Bodrum’
un gözdesi Göltürkbükü’nden otele ulaşılması için yolun açılması, su ve elektrik gibi altyapı yatırımlarından maliyete eklenen 15 milyon doları da katarsanız, tüm yatırım tutarının 60 milyon doları bulduğu söylendi bize. Bu arada otelin arıtmasını övmek gerekiyor; çünkü Bodrum’da ilk biyolojik arıtma tesisi burada.

Fiyatları sorarsanız... 40 metrekarelik odalarda kişi başı günlük (temmuz-ağustosta) 190 milyon TL... Yabancılara; bir haftalık tatil, uçak dahil 1500 Euro’yu buluyor. Ayrıcalıklı hizmet isteyenler de özel olarak yapılmış 400’er metrekarelik 11 villada geceliği 1800 dolardan (ağustos) kalabilecek. Özellikle Rusya’dan şimdiden büyük talep gelmeye başlamış.

Ulusoy’dan National’a

TURİZME acentecilikle başlayan Erdal ve Nail Danyal kardeşler ile Dr. Kenan Magripli; bugün Türkiye’nin ilk turizm yatırımcıları arasında yer alıyor. Turizmle yatıp turizmle kalkıyorlar; nitekim işlerle uğraşmaktan konuklarıyla yeterince ilgilenmeye pek vakit bulamadılar.

1960’lı yıllarda acentecilikle başlayan, daha sonra Ulusoy Turizm’de gelişen birliktelikleri onları kendi holdinglerini kurmaya kadar götürmüş. Bir turizmci bize, ‘Bu üçlü Ulusoy’u, turizm alanında yaratan isimsiz kahramanlardır’ diyor.

Bugün üçünün beş yıldızlı olmak üzere 6 bin yataklı 12 otel ve tatil köyleri var.

Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Danyal, ‘National Holding’i, turizm yatırımlarını uluslararası boyutlarda bir otel zincir haline getirmeyi amaçladıklarını söylerken, ‘AB’nin aralık ayında kapıyı aralaması sonucunda, bizi yeni yılda Borsa’da görebilirsiniz’ diyor.

MESAJ PANOSU

CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kurultay çağrısında muhaliflerin durumunun gündem maddesi haline getirilmesine karşı İstanbul’daki delegeler ortak politika geliştirmek amacıyla bugün 13.00’de Taksim The Marmara’da bir araya geliyor.
Yazının Devamını Oku

Tercan’da trilyonluk zarar

19 Haziran 2004
<b>OKURLARIMIZDAN </B>gelen bir şikayeti aktarıyoruz: <br><br><B>‘ERZİNCAN’</B>ın <B>Tercan </B>ilçesindeki <B>TEİŞ’</B>e (Türkiye Elektrik İletim A.Ş.) ait <B>Trafo Merkezi’</B>nde <B>Hidroelektrik Santralı’</B>ndan gelen enerjiyi ulusal sisteme aktaran güç trafosu geçtiğimiz perşembe günü yandı. Bu nedenle bir haftadan beri Tercan’da Hidroelektrik Santralı’ndan üretilen enerji, ulusal sisteme aktarılamıyor. Yanan trafo ve teçhizat ile sisteme aktarılamayan enerjinin bedeli trilyonlarla ifade ediliyor. ‘Tüyü bitmemiş yetimin’ hakkını korumak açısından henüz dev trafonun neden yandığı tespit edilemedi. Güç trafosu korumaları çalıştırılmadığı için yanma olayının meydana geldiği belirtiliyor. Niçin yandığını tespit için trafo Ankara’ya götürülürken, bazı teknik görevliler personel ‘ihmali’ olduğunu ve bu yüzden trilyonluk zararın kapatılmaya çalışıldığı ileri sürülüyor.’

Eleştiri yok öneri var

PROF. Hurşit Güneş’
in öncülüğündeki ‘Yeniden CHP Hareketi’ Adana’dan sonra 2. toplantısını Eskişehir’de bugün 13.00’te Süder Düğün Salonu’nda yapıyor. Kendilerini fikren tanıtmak amacını güttüklerini söyleyen Güneş’e soruyoruz:

CHP Genel Başkanlığı’na talip misiniz?

- Sadece genel başkanlığa talip olan bir kişi hareketi değiliz. Biz geçen aralıktan beri toplantılar yapıyoruz; çünkü CHP’nin hali iyi gitmiyor. Bizler, eleştiri değil, öneri sunuyoruz. Sekiz kişinin uğraşı ile beş sayfalık bir bildiri hazırladık. Çalışmalarımıza Seyfettin Gürsel ile Taner Berksoy’dan da katkı sağlayarak düşüncelerimizi geliştiriyoruz. Gerçek muhalefetin gereğini bir tek biz yapıyoruz.

Hedef Baykal mı?

- Sayın Baykal’ı indireceksiniz ama sonrası ne olacak? Biz CHP’nin Baykal sonrası ile ilgileniyoruz. Her bölgeye gidip tabana kendimizi anlatıyoruz. Daha doğrusu buna bir taban hareketi olarak farklı bir strateji uyguluyoruz.

Nasıl bir strateji...

- Bakın, Kadıköy’de Baykal çok mu seviliyordu ki, yüksek oy alındı; peki Ümraniye’de neden çok az oy çıktı. Çok iyi aday mı seçimi alıyor, Baykal mı alıyor? Yoksa başka bir şey mi var; işte bunu saptamak istiyoruz. Görünen, parti politikası ile halkın isteklerinin örtüşmediği... Partinin üyelik profilinde bir yanlışlık var mı var; var... Parti içi demokrasi yok mu, evet doğru... Sonuç olarak partinin politikaları ile halkın kucaklaşmasının arayışı içindeyiz. Daha sonra Sivas, Malatya ve Maraş’taki toplantılarımızla bu arayışlara devam edeceğiz.

Baykal’ın kurultay sürprizi...

- Talihsiz bir durum tabii... Genel Başkan güvenoyuna gelin, diyor. Ama güvensizlik ortada, onu teyide gerek yok. Gereği de partide değişim... Genel Başkan bu değişimin önünü açmıyor, adeta geçiştiriyor. Bana güveniniz var mı, yok muya getiriyor.

Başka ne yapabilirdi?

- Gerçekten iyi niyetle parti tabanının kendisine güveni olup olmadığını görmek istiyorsa, şöyle bir kurultay isteyebilirdi: İlk gün delegelerin özgür iradesiyle ancak kapalı olarak güvenoyu istesin. Güvenoyu çıkarsa ne ala; güvenoyu alamamışsa ikinci gün genel başkan adayları yarışsın.

Sorun sadece genel başkanlık mı?

- Tabii meseleyi genel başkanlık yarışına indirgememek gerekiyor, asıl partide toptan bir yenilenmeye ihtiyacın olduğu aşikar. Baykal bu sıkıntının önünü açmalıdır. Bu süreçte, son kurultayda, olağanüstü bir konjonktürde değiştirilen tüzüğün demokratikleşmesi çok önemlidir.

Gümrüklerde yaşananlar

BİR
gümrükçü ile konuşurken şöyle diyor: ‘Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen yılbaşında gümrüklerdeki atamalar gündeme geldiğinde köşenizde ‘Düzgün bir ekip çıkarttık, gelecek nesillere örnek olacaktır’ diyordu. Gebze’deki akaryakıt kaçakçılığı soruşturması çerçevesinde haklarında hapis cezası talep edilen Müsteşar Yardımcısı H. Hüsnü Güler ve Genel Müdür Sezai Uçarmak’ın görevden alınması ne demektir? Bakan mı doğru yaptı; yoksa savcının iddiaları mı yanlış?’

Yangın yeri

DOĞU
bölgesinden telefon eden bir okurumuz, birilerine gönderme yapıyor:

‘Bizim buralarda genç tosunlar vardır; bunlar serbest bırakılıp kaçarsa her şeyi mahvederler; önüne arkasına bakmaz her şeyi devirirler, insanı boynuzlarlar, bağı bahçeyi mahvederler. Her şeyi yangın yerine çevirirler.

Esaretten kurtulanın sevinç ve tepkisi hiçbir zaman ölçülemez.

Türkiye bugünlerde bu manzara ile karşı karşıyadır. Kırıp dökenin ardından toplamak gerekiyor; peki bunu kim yapacak?

İşte bu başıbozukluğun sahibi yoktur. Türkiye sonra bunun acıları ile yaşıyor.

Barış isteyen de, Kongra-Gel’e barış çağrıları yapan da aynı şeyi söylemiyor mu?

İstanbul depremi

CHP İstanbul Milletvekili ve MYK üyesi Mehmet Ali Özpolat olası İstanbul Depremi ile ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a soruyor: ‘Hükümetiniz bilim çevrelerinin açıklamalarını dikkate alıyor mu? Yapılan çalışmalardan, hazırlanan raporlardan yararlanıyor mu? Bilim çevrelerinin; siyasetin ve özellikle hükümetin bilimle ilgilenmediği ve bilimden yararlanmadığı eleştirileri ilgili düşünceniz nedir?’

Biliyor musunuz?

MİLLETVEKİLİ adaylığından sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı’na getirilen Sabri Yalın’dan boşalan İstanbul Büyükşehir İtfaiye Daire Başkanlığı’na atanması düşünülen Gümüşhaneli Ali Karahan’ın AKBİL davası sanıklarından ve şimdiki Esenyurt Belde Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun kuzeni olduğunu, itfaiyenin diğer üst düzey yöneticisi olan Müdür Yardımcısı Tuncay Akdağ ve mühendislerin amiri konumundaki lise mezunu Şef Abdullah Pala’nın Gümüşhaneli olduğunu...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

İzmir ağladı

18 Haziran 2004
<B>NE </B>kadar sevgi, özlem ve acıyı ifade eden sözcük varsa <B>İzmir’</B>de slogan olmuş; bütün dükkan ve evlere onun gülen fotoğraflı afişleri asılmış; taksiciler siyah kurdelalar takmış; vapurlar körfezde durmadan siren çalıyor. İzmirliler, Ahmet Piriştina’nın ‘veda mitingi’ne dönüşen cenaze töreninde ağlıyorlar.

‘Şimdiye kadar hiçbir parti mitinginde bu kadar kalabalık toplanmış mıdır: Hayır’ dediler bize. Sağ-sol ve ırk-din ve dil ayrımı olmaksızın onbinlerce kişi Piriştina’nin prestij projesi sayılan 120 dönümlük Konak Meydanı’nda, ‘Büyük başkan, seninle gurur duyuyoruz; seni hiç unutmayacağız, kalbimizdesin’ diyerek duygularını haykırıyorlar. Büyükşehir Belediyesi’nin önünde yabancı misyon temsilcilerinden partilere, sendikalardan sivil toplum örgütlerine kadar yüzlerce çelenk var. CHP’lileri bırakın, Ege’nin değişik partilerinden belediye başkanları da burada... ‘İzmirliler’ imzalı ‘Işığını söndürmeyeceğiz’ ve Körler Derneği’nin ‘Görmeyen gözlerle biz seni görüyorduk’ yazılı çelenkleriyle ‘Efsane başkan’, afişleri körfezin meltemiyle selamlanıyor adeta... Ya askerler; Ege Ordu ve Güney Deniz Saha Komutanlığı’nın generalinden alt kademesine kadar tüm subayların törene katılmalarının elbette bir anlamı bulunuyor. Halk ‘kent lideri’nin cenazesinin arkasından koşarken; Orgeneral Hurşit Tolon mezara toprak atarken gözyaşlarını tutamıyor.

PİRİŞTİNA’NIN TABLOLARI

Doğan Hızlan
ve Nejat Seçen’le Piriştinaların evine girerken; şeref defterindeki ‘Her güzelin bir kusuru varmış, senin kusurun da bizleri yalnız bırakman’ yazılı bir mesaj okuyanları derinden yaralıyor. Hızlan, Piriştinaların evinde Arnavut kökenli ressam Nuri İyem başta olmak üzere birçok ünlü sanatçının tablolarıyla ilgili öyküyü Mine Piriştina’dan dinleyince bize ‘Bunun öyküsünü mutlaka yazmalıyım’ diyor. Piriştina’nın sanatçı dostları başta Metin Akpınar olmak üzere Timur Selçuk, Meral Okay, Rutkay Aziz, Metin Deniz, Arif Keskiner, Yılmaz Erdoğan ve Yavuz Bingöl, İzmirlilerin acısını paylaşıyorlar. Ankara’dan gelen Prof. Sadun Aren, bu sevgi tablosu karşısında, eski ‘sosyalist yoldaşı’nın arkasından ağlayan İzmirlilere bakarak geçtikleri zaman tüneli’ni düşünüyordu herhalde. Çok farklı ve eğilimlerdeki eski ve yeni belediye başkanları Sefa Sirmen, Melih Gökçek, Celal Doğan, Bekir Kumbul, Aytaç Durak ve Selami Öztürk’ün, Piriştina’nın bu zamana kadar yaptığı ‘kusursuz hizmetleri’nin karşısında saygıyla eğiliyorlar.

BELEDİYECİLİKTE SEMBOL

Resmi cenaze töreninde Piriştina için Bakan Abdülkadir Aksu ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yerel yönetimlerde hizmet adamlığının nasıl olması gerektiğine ilişkin çarpıcı vurgulamalar yaptılar. Muhalefet partisinden olmasına karşın Aksu, Piriştina’nın Türk belediyecilik tarihine adını yazdırdığını ve ölümsüz eserler bıraktığını söyledi. Genel Başkan olarak törene ağırlığını koyan Baykal; şaibesiz, dedikoduya karışmayan, namuslu ve dürüst kalan Piriştina’nın, Türk belediyeciliğine ahlaki bir boyut kazandırdığının altını çizdi. Bu sözleri uzun uzun alkışlandı Baykal’ın...

Siyasiler, çağdaş bir kent sevgisinin nasıl yaratıldığını, o kentlinin arkasından nasıl ağladığını, kalplerine nasıl gömdüklerini Piriştina örneğinden yola çıkarak dersler çıkarmalıdır. Buna Türkiye’nin çok ihtiyaçı var.

Piriştina’ya uğurlar olsun!

Yeni başkan kim olacak

İÇİŞLERİ Müsteşarı Zekeriya Şarbak’ın, Bakan Abdülkadir Aksu’ya, Büyükşehir Belediye Başkanlığı için önerirken ismi mikrofonlardan duyulan Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, 1999’da DYP’den seçilip daha sonra Piriştina tarafından CHP’ye getirilen bir siyasetçi... Burhan Özfatura döneminde belediye şirketi İZBETON’un Genel Müdürlüğü’nde bulunan Batur, 28 Mart’ta ikinci kez CHP’den geçilmiş...

Siyasi kulislerde ise en güçlü aday olarak Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ’ın adı geçiyor. Eski TMMOB genel başkanı olan Tunçağ, zeytinyağı üretimi ile uğraşmak üzere Tire’ye yerleşmeye hazırlanırken; adaylık tartışmaları sonunda Piriştina tarafından kolundan tutulup Konak’tan gösterilmiş. Eşi de mimar olan Tunçağ’ın beş dil bildiği söyleniyor. Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak ile Büyükşehir meclisinden bazı üyelerinin de adları dolaşıyor. Ama ‘Piriştina modeli’ için en uygun başkan olarak Tunçağ’ın adı daha öne çıkıyor.

CHP’nin 38, AKP’nin 22 ve SHP’nin 1 üyesi bulunuyor. Son kararı CHP Büyükşehir Meclis grubu, ancak nihayetinde Genel Başkan Baykal verecek. Baykal dün akşam İzmirli milletvekilleri ve Belediye Meclis üyeleriyle aday belirlenme konusunu görüştü.

İzmirlilerin ortak beklentisi şu: ‘Yeni başkan partisine değil İzmir kenti için çalışacak temiz, dürüst, ilkeli ve kültürlü bir isim olmalı.’

Lolipop

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün İslam Konferansı Örgütü (İKO) basın toplantısında söyledikleri acaba hiç dikkatimizi çekti mi? Kıbrıs’ın cemaat durumundan devlet konumunda kabul edilmesi ve Genel Sekreterliği almamızı büyük bir başarı gibi duyurması inanılacak gibi değildir. Yıllardır bize tek bir konuda destek çıkmayan sevgili müslüman kardeşlerimizin bu yeni yaklaşımını bizim başarımız diye irdelemek çok safça bir görüştür. Bunlar bize uzatılan lolipoptan ibaret kalacaktır. Hiç bir zaman kaymaklı kadayıfı yiyemeyeceğiz. İsmail ÖZELKAN

Terör ve irtica

AKP’li 10 milletvekiline bir okur sesleniyor... Sizler irticanın ve cehaleti inşa ederek belli bir yere geldiniz; eski DEP’liler ise, ihkaki hak (zorla hak almak) suçunu işleyerek yükseliyor. Terörün üstesinden gelinebilir ama irticanın üstesinden gelinemez; çünkü arkasında ABD’nin ‘Yeşil kuşak’ teorisi vardır. Bunu çok iyi biliniz. Atatürkçülere göre yoktur birbirinizden farkınız. DEHAP belki islah edilebilir ama sizler ABD’nin kuklası olarak kalmaya mahkumsunuz.

Biliyor musunuz?

BABAESKİ’nin Büyükmandıra Köyü’nde bitkisel ve madensel yağ atıkları işleyen Remar adlı şirketin atıkları derelere saldığını, sülfirik asidin toprakları kuruttuğunu; bu durumun Ankara’ya birçok kez şikayet edildiğini ama sonuç alınamadığını, Kırklareli Çevre Müdürlüğü’nün ‘göz boyama’ kabilinden kurulan bu arıtma tesisine nasıl izin verdiğinin sorgulandığını ve bu firmanın gizli ortağının AKP’li bir milletvekili olduğunu... 900 bin ton Mısır ithal etmek için başvurup ithalat izni alan 650 firmadan İzmir’deki Form A.Ş.’nin küçük kapasiteli kotaları prim karşılığında büyük ithalatçı firmalar için topladığını; kotalardaki dengesizlik yüzünden gene rantlar yaratıldığını, bazı firmaların karaborsadan yem üretmek için malı piyasaya girmek zorunda kalacağını...

Biliyor musunuz?

Mesaj panosu

BU
yıl elma ihracatı beklenen düzeyde gerçekleşmemiş ve 800 bin ton elma depolarda duruyormuş. Tansaş ve Migros gibi süpermakretlerde yerli elma ansızın kayboldu. Yerini kilosu 5 milyonluk Şili elması aldı. Bizim elmalar marmelat mı olacak? Serhan YEDİĞ

- 17 Ağustos depremi sonrası Dünya Bankası kredisiyle yaptırılan ve 2001’de teslim edilen Hereke (İzmit) kalıcı konutlarının ulaşımını sağlayan yol 3 senedir hálá bitirilemiyor. Ayrıca, neden bu modern konutlarda sobayla ısınmaya mahkum ediliyoruz?

A. Sait BAHTOĞLU- 17 Ağustos Mah. Muhtarı

- YOZGAT Kadışehri’nin Çamsaray Köyü’nde 17 yıldır muhtar terörü yaşanıyor. Ev basıp silah zoruyla oy alanları yerel yöneticiler hálá koruyor. Elimizden tutacak bir makam arıyoruz.

A.B.

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanın ömrü kısa ama yapıtları ölümsüzdür.

(William Faulkner)
Yazının Devamını Oku

Yeter, susturun bu ayrılıkçıları

17 Haziran 2004
<B>ALMANYA’</B>nın <B>Münih </B>kentinden telefonla arayan ve kendisini <B>‘sessiz çoğunluğun’ </B>sözcüsü olarak adlandıran bir kadın okurumuzun sağduyulu uyarısını aynen yayınlıyoruz. ‘Ben 35 yıla yakın bir süredir Almanya’da yaşayan, eşi Kürt ve iki çocuk annesi olan, çalışan bir Türk kadınıyım. Son günlerde Türkiye’de yaşananları izledikçe üzülüyorum. Bir Kürtçülüktür almış başını gidiyor. Benim ailemde Türk-Kürt ayrımı hiç olmadı. Eşimle, akrabalarımla bu konuda hiçbir sorun yaşamadık. Çocuklarımızı hiçbirimiz etki altına almadık; böyle bir şeyi düşünmedik ki... Şimdi nereden çıkıyor bu Kürtçülük, Türk-Kürt ayrımı. Kim kime hizmet ediyor?

Yıllardır Almanya’da alnımızın teriyle kazandıklarımızı Türkiyemize gönderirken, ne yazık ki buradaki örgütlerle işbirliği yapan Kürt grupları, bizlere baskı yapıp, azınlıkmış gibi davranarak sırtımızdan siyaset yaptılar, hálá da yapıyorlar... Avrupalıları, insan hakları diye diye kandırdılar; hakları olmadan o ülkelerden yardımlar aldılar. Ama bunun karşılığında Türkiye’nin aleyhine kampanyalar düzenlediler, ülkemi karaladılar, hırpaladılar.

GÖZYAŞLARIMI TUTAMIYORUM

Şimdi soruyorum; bütün bu yaptıkları insanlığa, hak ve hukuka uyuyor mu?

Bir Türk kadını olarak ‘bölücü’ tavırları izledikçe kahroluyor ve güzel ülkem için gözyaşlarımı tutamıyorum.

Bir de şehit aileleri var; onların yüzüne nasıl bakacağız?

Son günlerde bazı Türk gazete ve televizyonlarında yayınlanan haber ve fotoğrafları gördükçe, sanki ülkemden değil de, Kürtlerin destekçisi bir ülkeden yapılan yayınlar mıdır duygusuna kapılıyorum.

Zannedilmesin ki, o abartarak ve Anayasamıza aykırı olarak verilen bu haberler gibi düşünüyor veya etkisinde kalıyoruz. Hayır, hiç birini tasvip etmiyoruz; çünkü biz ülkemizin birlik ve beraberliğini savunuyoruz.

Acaba Atatürk bu cumhuriyeti kurmasaydı; Kürt kökenliler ‘aydınlanma’ sürecini yaşayabilirler miydi? AB ülkelerinde çeşitli yalan ve dolanlarla kaçıp yaşama olanağı bulabilirler, sonra da Türkiye düşmanlığı yapabilirler miydi?

Yoksulsak hepimiz yoksuluz; bizi idare eden siyasetçileri birlikte seçmedik mi; kaderde ve kıvançta sevinç ve üzüntüleri birlikte yaşamıyor muyuz?

SESSİZ ÇOĞUNLUK

Gelişmeler karşısında ‘sessiz çoğunluk’ yönünü hiç ihmal etmeyin. Susanların sayısı bu çığırtkanlar karşısında hızla büyüyor. Peki onları kim dinleyecek? Çıkanların sesi de bir yerlere ulaşmıyor ya da görmezlikten geliniyor. Bir de ellerine Apo ve kırmızı-yeşil-sarı renkten oluşan ve ‘Kürt bayrağı’ dedikleri flamalarla yola çıkanlar ‘bölücülük’ yaparak pazarlık yapmak istiyorlar. Türk devletine ve onun komutanlarına örtülü eleştiriler ve tehditler yapıyorlar.

Bunlar bu cüreti nereden alıyorlar?

Avrupa’ya kimse güvenmesin; biz gene bu Türkiye coğrafyasında yaşayacağız.

Toplumu bölmek, parçalamak isteyenlere karşı hani nerede yasalar, hani nerede umudunu AB’ye bağlamış Tayyip Erdoğan iktidarı!

Bu küstahça tavırların durdurulmasını diliyoruz; ‘sessiz çoğunluğun’ moralini artık bozmayınız lütfen.

Herkes aklını başına alsın ve birlik olalım.’

145 trilyonluk ihaleye dikkat

İSTANBUL’da Bayındırlık İl Müdürlüğü 18 bölgede yaklaşık 50 dolayında okul ihalesi açmış; ihale bedeli 145 trilyonu buluyor. Her bölgenin ihalesine en az 40-50 müteahhit katılıyor. Sadece bir okul ihalesinin 3-4 trilyon olduğunu ve iktidara yakın olmak isteyen müteahhitleri de düşünürsek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu ihalelerde ne kadar zorlanacağı açık. Kamu İhale Yasası açık; en düşük teklifi verene ihalenin verilmesi gerekiyor. Ancak bakanlık, verilen teklifleri ne ölçüde değerlendiriyor? Bu müteahhitleri çağırıp konuşuyor mu, malzemelerle ilgili piyasa araştırması yaptırıyor mu? Verilen miktarlar doğru mu? Çünkü 145 trilyon ciddi bir rakam... Müteahhit okurlarımız, ‘Bu ihaleler satılabilir, lütfen bakan beyin haberi olsun; mutlaka verilen fiyatları araştırsınlar, doğru neyse o olsun’ diyorlar.

VIP’le ağalaştılar

BEN
eski senatörüm; VIP’in ne olduğunu bilmem. Peki nedir bu; Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden çıkar çıkmaz VIP’ten geçmeleri... Hemen ağalaştılar; Doğu’nun feodallerine benzediler; yazıklar olsun.

Mehmet FEYYAT

GÜNÜN SÖZÜ

‘Yeterince kahvehanemiz var, yeterince camimiz var. Gelin, şu okulların sayısını artıralım.’

(AKP’li Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç)

Biliyor musunuz

SANATÇILARA abiye ve dekolte giysi konusunda uyarılarda bulunduğu iddia edilen TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz’ün kendisine yakın bir grup sanatçı ile yaptığı toplantıya katılan Ahmet Özhan’ın, Cerrahi tarikatı şeyhi Muzaffer Hoca’nın yakını olduğunu... Ayrıca Demiröz’ün, ‘TRT’nin kanı neden temizlenmesin’ diyerek kurum dışından personel ataması yapmak üzere atama yönetmeliğini değiştirmek için çalışmalar yaptığını... Vakıflar’a ait Bahçelievler-Merter’deki 16 dönümlük kıymetli bir arazinin, AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in kardeşlerine ait Kiler marketler grubuna 10 yıllığına kiralandığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Sevdi, üretti ve herkesi mutlu etti

16 Haziran 2004
‘<B>ÖNCE kenti yarat ki, kent, kentliyi yaratsın.</B>’<br><br><B>Konak </B>Belediye Başkanı <B>Erdal İzgi, </B>eski İngiliz Başbakanı <B>Churchill’</B>in böyle dediğini anlatıyor. Bu arada <B>Ahmet Piriştina </B>söze girerek<B> ‘İşte biz bunu yapıyoruz İzmir’</B>de’ diyor. Eski meslektaşımız olan İzgi, geçen dönemin Konak Belediye Başkanı’ydı; şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzfaş şirketinin yönetim kurulu başkanı ve Piriştina’nın da en yakın dostu, kardeşi.

Seçimlerden önce; iki başkan bize Konak’ta yapılanları gösteriyor. Konak Pier’in önünden, alanın yeni haline bakarken her ikisi de ortaya çıkan manzara karşısında hayli keyifliydi. Pier’in iskan sorunundaki pürüzler her ikisi de hayli üzmüştü. Hatta kendisine bu konuda ağır eleştiriler yapan bir gazeteciye beş dava açan Piriştina, ‘Kişiliğime yönelik birtakım yanlış yaklaşımlar var; Maliye ve Milli Savunma Bakanlıkları arasında mülkiyet sorunu bulunuyor. Bu durumda ruhsat vererek yasadışı bir iş yapmış oluruz ama maksatlı davranıyorlar’ diyordu. Nitekim daha sonra merkezin açılması konusunda Ankara’da resmi kurumlar arasında uzlaşma sağlanarak ruhsatı veriliyor ve anlamsız tartışmalara sona eriyordu. Piriştina olay üzerinde haksız tartışmaların kendisini çok yıprattığını biliyordu.

GAVUR İZMİR

Eskiden bir kasaba görünümünde araç duraklarının bulunduğu 130 dönümlük alan bugün İzmir’in yüzakı görümünde; 1.9 km uzunluğundaki Konak’ın Sahilyolu da öyle.. Bu alanı, İstanbul Sultanahmet Meydanı’nı yapan mimar Ersen Gürsel’in projelendirdiğini anlatıyor. Palmiye, Osmanlı çınarı ve manolya türü ağaçların yarattığı güzelliklerin çağdaş bir Batı kentinden hiçbir farkı yok. İstanbul’da bu genişlikte denize açılan bir meydanın olmadığını hayıflanarak kendisine anlatırken; ‘Siz Bizans’sınız, burası da gavur İzmir’ diye takılıyor bize. Gülse de kızsa da düzeyli halini her zaman koruyor.

Sahilde yeşillikler arasında yürüyoruz; tam 95 noktadan İzmir Körfezi’ne evsel ve sanayi atıklarının bırakıldığını, bugün ana noktadan deniz dibinden 38 km uzaklıktaki Çiğli açıklarına pompalandığını, burada atıklar çökertilerek 600 ton çamur elde edilip organize hale getirildiğini, arıtılan atık suların da denize salındığını, bu nedenle Körfez’in her gün biraz daha hayat bulduğunu bilimsel verilerle anlatıyor.

ÇİPURALARA BAK

Sonra elimizden tutarak Alsancak İskelesi’ne götürüyor ve ‘Bak, balık sürülerini görüyor musun? Sizin Boğaz’da var mı?’ diye takılıyor. Çipuralar sanki körfezi Urfa’nın Balıklıgölü’ne dönüşmüş.

Karşıyaka’dan Alsancak iskelesine gelen bir vapuru gösteriyor:

‘İzmir Körfezi’nde, dokuzu Denizyolları’nın Özelleştirme İdaresi’nden alınan ve özel sektörden kiralanan 21 gemi ile bugün 8 iskeleye sefer yapılıyor. Eskiden günlük 5 bin yolcu vardı; bugün 55 bine ulaştı. İstanbul’da bu kadar sefer yapılıyor mu?’

Her taraf yeşil ve tertemiz.

Konak’ta Körfez’e bakan bütün konutların dış cephelerinin bakımı ve boyanması bir imar yönetmeliği ile zorunlu hale getirilmiş. Türkiye’nin ilk çevreci gazetecilerinden Reşit Aşçıoığlu’nun Körfez’in geçmişte kalan kirliliğine tepkiyi çizgileriyle gündeme getirdiği ‘Gözlüklü Martı’ adına yapılan parkı bütün sevecenliğiyle anlatıyor Piriştina...

ADNAN SAYGUN VE ZÜBEYDE HANIM’A SAYGI

Hatay’
da bir oto garajının yerini uluslararası bir konferans ve sergi salonu ihtiyacını karşılamak üzere kültür ve sanat merkezi yapacaklarını, adını da İzmir doğumlu olan büyük çağdaş Türk müziği ustası Adnan Saygun koyacaklarını bildirirken, ‘18 milyon dolara mal olacak’ diyor. Geziye devam ediyoruz; Zübeyde Hanım Meydanı’nda, Atatürk’ün eşarplı annesini bir çocuğunu severken gösteren ve yeni yapılan heykeliyle türbanlılara bir mesaj mı vermek istemişti?

‘Bak’ diyerek devam ediyor:

İzmir’le özdeşleşen B.Efes Oteli onarıldıktan 1.5 yıl sonra hizmete girecek. Üniversite Olimpiyatları gelecek yıl İzmir’de yapılacak; sporcuların barınacakları konutların yapımı ve spor alanlarının inşaatları ve yenilenmesi sürüyor. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay ayırım yapmadan büyük katkıda bulunuyor. Biz de geçen hafta Kore’ye gittik, oyunların bayrağını teslim aldık. İzmir olarak Türkiye’nin yüzünü ağartacağız dışarıya karşı.’

Konuşmalar altı ay önceki sohbet; biraz sonra Körfez’e hakim tarihi Asansör’e çıkıp yemek yiyeceğiz diğer dostlarla.

İstanbul medyası olarak bizi görmüyorsunuz?’ diye tepkisini dile getiriyor açıkca. Kent Müzesi’ni daha sonra görmek üzere söz veriyoruz. İzmir’in geçmişi ile ilgili olarak hatırlatığı ‘Kent Kitapları’nı alıp almadığımızı soruyor.

En büyük hatayı kendine yaptı

‘Ah...’ diyor; ‘Bir de şu Aliağa-Menderes tren hattının metroya dönüştürülmesi projesi için parasal kaynağı bir halletsem...’ Bundan iki ay kadar önce de Başbakan Erdoğan İzmir’e, İktisat Kongresi’ne geldiğinde bu konuyu kendisine açıyor ve Avrupa Kalkınma Bankası’ndan alınacak 14 trilyon kredi için Hazine garantisi sözünü alıyor. Ne yazık ki, projenin temel atma törenine ömrü yetmiyor.

Piriştina ekip çalışmasına önem verirdi. Belediye yatırımlarında uzmanlığıyla bilinen genel sekreteri Hasan Mani kimbilir nasıl kahrolmuştur?

Siyasete TİP’ten atılmıştı.Beni siyasete gazeteci Erdal Şafak girmeye teşvik etti’ derdi. Aydın ve ilkeli bir siyasetçiydi.

Ecevitler kendisini çok seviyorlardı. Önce milletvekili, daha sonra belediye başkanı yaptılar. Meclis’teyken Uğur Mumcu Suikastı Araştırma Komisyonu Başkanlığı yapmıştı.

AZİZ NESİN ÜZÜNTÜSÜ

En büyük üzüntülerinden biri, yakın dostu Aziz Nesin’in Çeşme’deki evinde vefat etmesiydi. Arnavutluk’tan göçeden bir ailenin mensubu olan Piriştina aynı zamanda başarılı bir girişimciydi. Tansaş ve KİPA’nın marka olmalarında onun imzası bulunur. En büyük olan sanatçı Metin Akpınar, ‘O benim kardeşimdi; canımdan can koptu. Cuma günü oğlunun düğünü için bugün İzmir’e gidecektim; ne yazık arkasından ağlıyorum’ diyor.

‘Her şey insanı sevmekle başlıyor; severseniz üretirsiniz, çabalarsınız, başarılı olursunuz; mutlu olur ve mutlu edersiniz.

Ahmet Piriştina böyle bir adamdı. Mutluluğunu ‘Karımın kollarında vals yaptığım zaman dünyadan arınıyorum’ sözleri ile ifade etmesi gıpta edilen bir adam olduğunu göstermiyor mu?

Yaşasaydı, belki de onu gelecekte DSP veya CHP’nin başında da görebilirdik.

Yaşamında hiçbir hatayı etmezdi ama en büyük hatayı kendisine yaptı ve sağlığına hiç dikkat etmedi.
Yazının Devamını Oku

Vah benim gümrüklerim

15 Haziran 2004
BİR grup gümrük memuru yazıyor: Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, ‘Gümrüklerde şebeke var, ben bu operasyon için bir yıldır hazırlık yapıyordum. Amacımız bunları temizlemek’ demişti ve ocak ayı sonunda siz bu sözlerini yayınlamıştınız. Bu açıklamaların ardından toplam 16 başmüdür merkeze alınmıştı.

Sayın bakanın döneminde müsteşar yardımcılığı gibi son derece yetkili bir makama getirdiği Hüseyin Hüsnü Güler’in İzmit’teki akaryakıt kaçakçılığı olayına adının karışması Bakan Tüzmen’in daha önce söyledikleriyle çelişmiyor mu? Tüzmen, Güler’le ilgili hangi soruşturmayı başlattı; neden görevden almadı?

Bu sorulara yanıt verilmesi gerekir.’

Kurultay

BAYKAL ‘güvenoyu için kurultay’ deyiverdi. Muhaliflerden CHP İstanbul Milletvekili Hasan Aydın da şunu sordu:

‘Sayın Baykal biz tüzük değişikliği istemiştik; ama siz bu konuya neden hiç değinmiyorsunuz?

Gecekondu işhanı

EFENDİM
ben İkitelli’deki ‘Dolapdere Sanayi Sitesi’nde işyeri olan bir ustayım. Her gün işime gelip giderken, bu bölgeye girişte bir inşaat dikkatimi çeker. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, Dalan döneminde oluşturulmuştur. OSB’ler Sanayi Bakanlığı’na bağlı olduğundan belediyelerin imara dönük bir müdahalesi bulunmamaktadır.

İkitelli OSB, GAP’tan sonra Türkiye’nin en büyük projesidir. Gelin görün ki, imar izni olmayan ve planlarda atıksu ve çöp toplama alanı olarak gösterilen yere hilkat garibesi gibi nasıl kaçak inşaat yapılabiliyor?

İstanbul Valisi Muammer Güler’in başkanı olduğu İkitelli OSB Müteşebbis Heyeti’nin büyük mücadele vermesine rağmen kaçak inşaatı durduramadığını duyuyoruz. Birkaç kez mühürlendi; yıkılacaktı, devletin gücü yetmedi. Hem ayıp, hem saygısızlıktır bu.

Önünde ne tabela var; ne yapı denetim firmasının adı...

Kaçak işhanını yapanın, Maraşlı Halil İbrahim Kılıç olduğu söyleniyor. Bu kişi kendisini Başbakan Erdoğan’ın ‘arkadaşı’ (Erdoğan’ın adını kullananlar son zamanlarda artıyor) olarak tanıtıyormuş... Sayın Başbakan’ın bundan haberinin olmadığını sanıyorum.

Bu bölgede 33 bin işyeri var. Bizim çöpümüz, atığımız burada toplanacaktı. Nitekim, planda bu tesislerin burada yapılacağı gösteriliyor; demek ki her şey káğıt üzerinde kalıyormuş... İkitelli’de son zamanlarda bir başıbozukluk var; herkes istediğini yapıyor; çirkinleşen bir bölge haline geliyor. Övündüğümüz bir site böyle mi korunacak?

Sayın Sanayi Başkanı Ali Coşkun, yasa, yönetmelik, kural tanımayanlar için bir şey yapmayı düşünmüyor mu?’

Okurumuz daha başka şeyler anlatıyor ama onları daha sonraya bırakalım.

Yıkabilir misiniz?

‘EMİNÖNÜ Belediyesi Başkanlığı binasının kapısının tam karşısında bulunan eski mafya babalarından Bekir Çelenk’e ait olan ancak ölümünden sonra Diyarbakırlı bir işadamına satılan Gülşah Oteli’nin (yeni adı Otel Mina) Marmara Denizi’ne bakan tarafında (SP’li Başkan Lütfü Kibiroğlu’nun odasından görülüyor) kaçak iki kat çıkıldığını, ancak başkan dahil belediye yetkililerinin bundan haberdar (!) olmadıklarını... biliyor musunuz?’ (7.8.2003) diye yazmıştık.

Konu Milliyet’in dünkü manşetinde ‘Kaçak manzaralı başkan odası’ başlıklı olarak yer aldı. Hikáyesi biliniyor... Sit alanında koruma altındaki 4 katlı binada tadilata gidiliyor; Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’ndan izin almaya gerek bile görülmüyor ve bina altı ay içinde altı katlı oluveriyor.

SP’li belediye döneminde gerçekleştirilen bu imar yolsuzluğuna o günden beri bir müdahale yapılmamış demek ki.

Peki, Otel Mina’ya (Gülşah) Eminönü Belediyesi İktisat (Ruhsat) Müdürlüğü bu otele nasıl ruhsat verdi? Eminönü Belediyesi Teftiş Heyeti Müdürü Adnan Aras, her gün önünden geçtiği bu kaçak binayı görmezlikten gelip gerekli araştırma ve soruşturmayı yapmayarak görevini kötüye kullanmadı mı?

Turistik Eminönü Belediyesi’nde imar, kültür, ruhsat, hesap, zabıta ve otoparklarla ilgili iddialar saymakla bitmez. Bu bakımdan AKP’li Belediye Başkanı Nevzat Er’in, kaçak yapılarla ilgili olarak ne gibi bir girişim yapacağı, bu yolsuzlukları yapanlar hakkında yargıya suç duyurusunda bulunup bulunmayacağı merak konusu olmaz mı?

Görüşler

ZANA ve arkadaşlarının PKK bayrakları ile karşılanmalarını görünce donup kaldım ve Keşan’da katıldığım şehit cenazeleri bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Sanki çok büyük bir zafer kazanmış komutan edasıyla hareket ederlerken, geçmişte can veren 30 bin kişinin hesabını kime soralım?

Erdoğan DEMİR-KEŞAN

KANLI
terör örgütü PKK’nın vahşice şehit ettiği bir astsubayın ağabeyi olarak bu duyarsızlık karşısında üzülüyor ve kahroluyorum. Madem ki AKP hükümeti bölücüleri muhatap kabul edecekti, madem ki PKK’yı kaşla göz arasında siyasallaştıracaktı, öyleyse evlatlarımızı niçin ateşe atıyorsunuz?

Ayhan NAMLI-SAMSUN

Biz şehit ailelerinin kolumuza takacak on binlerce dolarlık saatleri yok. Bizim çocuklarımız dışarıda değil Türkiye’de okudular ve Türkiye için, Türk milleti için canlarını verdiler. Çocuklarımızı şehit edenleri affetme hakkını nasıl kendilerinde görüyorlar. Unutmasınlar ki Türk milletinin de bir istiap haddi vardır. Fazla zorlamasınlar. Serkan GÜL

GÜNÜN SÖZÜ

‘Hem AKP’yi, hem de Erdoğan’ı idare eden bir derin AKP vardır. Ancak bunlar kimdirler? Örgütlenmiş midir? Nasıl çalışır veya çalışırlar? Bunu bilmiyoruz. Bunu bulup çıkarmak basınımıza ve medyamıza düşmektedir.

Bu arada -zihinlerde birtakım karışıklıklara yol açmamak için- hemen söyleyelim ki derin AKP alabildiğince liberaldir. Kabuk ise liberalleşmeye özenen eski Milli Görüşçüler’dir.’

(Aydın Menderes)

MESAJ PANOSU

DR. Emre Özyılmaz
, 2000’de yayınladığı ‘Heybeliada Ruhban Okulu’ (Tamga Yayıncılık) kitabında Ruhban Okulu’nun niçin açılamayacağını, şayet açılırsa nasıl açılabileceğini incelediğini anımsatıyor. eoyilmaz@kho.edu.tr

TÜRK yayın kuruluşlarında meteoroloji tahminleri verilirken bölgelerin dereceleri daima ‘sıcaklık’ kelimesi karşılığında verilmektedir. Bu yanlış bir ifadedir. Diğer dünya ülkeleri gibi bizim de ‘ısı’ derecesi (temperature) ifadesini kullanmamız gerekmektedir. M. TETİK-ANTALYA
Yazının Devamını Oku

İki yıla kadar seçim olabilir (2)

13 Haziran 2004
<B>MUSTAFA Sarıgül, ABD’</B>deki temaslarını anlatmaya devam ediyor: ‘Temsilciler Meclisi ve Senato’daki temaslardan sonra uluslararası lobi firmalarıyla görüşmelerde, <B>Amerika’</B>daki propaganda ve seçim sistemleri üzerinde araştırmalar yaptım. Uluslararası değişim programlarını izledim. Tarım, sağlık ve turizm politikaları üzerinde bilgilendirildim.’

Sarıgül katıldığı programlara daha önce Margaret Thacher, Tony Blair, Aliyev ve Saakaşvili gibi sivrilip lider olan isimler de katılmış.

Sarıgül’ün izlenimine göre, AKP itibarını yitiriyor; CHP’ye yönelim dikkat çekiyor.

‘Amerika sizi izliyor mu?’ diyoruz.

‘Bildiğiniz gibi değil, adamlar partimle ve benimle ilgili her şeyi önüme koydular. Seçim kampanyasında yaptığım konuşmaların bütün kasetlerini bana gösterdiler. Tabii şaşırdım. Yerel hizmetlerle ilgili görüşlerimi sordular. Bu arada kendilerine dil, din, ırk ve kültür farkı gözetmediğimi, inançlara saygı duyduğumu, ancak inançların iktidara değil Allah’a ulaşma yolu olarak gördüğümü ifade ettim’ diyor.

Görüşmelerinde, kendisine yöneltilen sorulara ‘ulusal ortak başarılarımızın öne çıkartılması gerektiğini’ söylediğini anlatıyor. Sarıgül’e göre, 20 Temmuz’da Sivas’a yapacağı geziyi elçilik görevlileri de izleyecekmiş.

Sarıgül, iki yıl sonra Türkiye’nin seçimlere gidebileceğini öne sürüyor. Peki seçim ve kurultay için ne düşünüyor?

‘Benim aday olup olmayacağıma halkımız karar verir. Muhtemel bir kurultay için de şunu söyleyebilirim; delegeler, CHP’yi 380-400 milletvekili ile iktidara taşıyacak başbakanı seçeceklerdir. CHP iktidara geldiğinde laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti daha da güçlenecektir.’

‘ABD’deki temaslarında Fethullah Gülen ile görüşecek misiniz?’ sorusunu

‘Hayır... Böyle bir şey olur mu?’ diye yanıtlıyor.

Cumhuriyet Kürtlerin can sigortasıdır

KENDİNİ ‘Kürt kökenli bir Cumhuriyet aydını’ olarak tanımlayan Halil Aydemir şöyle diyor:

‘Türkiye Cumhuriyeti’ne minnettarız Kürtlere anadilleriyle özgürce konuşma hakkını tanıdıklarından dolayı... Biz, Kürt kökenliyiz ancak özgürlüğü cumhuriyet sisteminde yaşayabileceğini idrak eden cumhuriyet Kürtleri aydınlarıyız. Tek amacımız Türkiye Cumhuriyeti’nin ebediyen yaşamasıdır. Cumhuriyet sisteminin olmadığı bir yönetimde Kürtlerin mutlu olmaları ve özgürce yaşamaları mümkün olmayacaktır. Cumhuriyet, Kürt kökenli yurttaşlarımızın can sigortasıdır.

Bu ince dengeye dikkat edilmelidir.

Kürtlere tanınan bu özgürlüğü bir ulusal uzlaşma şeklinde algılamalı ve oyunlara gelmemeliyiz.

Unutmayalım ki, ‘Bu ülke hepimizin, gemi batarsa hepimiz birlikte boğuluruz’.

Neler oluyor bize

STRASBOURG’da Apo davasının görüşüldüğü AİHM önünde Türkiye aleyhine sloganların atılması, cezaevinden çıkan DEP’lilerin açıklamalarında ‘tutsak’, ‘gerilla’ gibi sözcükler kullanması, hükümet üyelerinin destek çıkan tavırları ve son olarak iki askerimizin şehit edilmesi karşısında çok sayıda tepki geliyor. Tepkilerden bazıları şöyle:

PKK TARAF MI OLUR

PKK’
lı teröristler, kendileri için ‘gerilla’ tabirini kullanıyor. DEHAP genel başkanı da bu tabiri yerleştirmeye çalışıyor.

Ne olmuş ki diyebilirsiniz?

Olacağı şu; gerilla uluslararası hukuk kurallarına tabidir. Terörist tabi değildir. PKK bunu yıllardır hedeflemekle ve teröristleri gerilla olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. PKK’lı teröristler gerilla olarak kabul edilirse, ortadan bir savaş olduğu kabul edilecek, savaşan tarafların hukuki hakları, savaş suçluları, savaş esirleri, tazminatlar vb. daha pek çok konuda uluslararası hukuk devreye girecektir. Böylece PKK resmi taraf olarak kabul edilecek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatabı konumuna gelecektir. Yani devlet, teröristle masaya oturacaktır.

Sonrası mı? Belli değil mi?

E.E.

BÖYLE Mİ DEĞİŞTİNİZ

APO’
yu İmralı’dan çıkarıp Başbakan yapmamız artık an meselesi. Neden olmasın ki, ‘Batılı dostların’ her dediğini yapıyoruz. Bütün hükümet yetkilileri bir de anlaşmış gibi televizyona çıkıp DEP’lilerin serbest kalması ‘çok sevindirici’ diyorlar. Beyler dikkatinizi çekerim; burası Türkiye ve sizler bizlerin oylarıyla bu hükümete geldiniz.

Yoksa ‘değiştik’ demenizin altında yatan bu muydu?

Cemil USLU

ŞEHİT OLMAK NAFİLE

1993’
te oğlum şehit olduktan sonra çok üzülmüştüm; hastalanmış hatta yakınlarım bir ara benden umudu bile kesmişler ve benim öleceğimi düşünmeye başlamışlar. Görüyorum ki, bin oğlum olsa, onları da bu vatan için şehit versem nafile.

Yani bu durumu anlamak mümkün değil, nasıl olur da teröristlere destek olanlar ellerini kollarını sallayarak dışarı çıkabiliyorlar? Ülkenin başındakiler nasıl oluyor da bu kadar açıktan destek verebiliyorlar. Anlaşılan yakında yaşamak için kendimize başka topraklar aramamız gerekecek.

Selma SEKİ

AFFETMEYECEĞİZ

TÜRKİYE’
de terör bitmiş midir? Yıllardır DGM’lerin kapatılmasını isteyen başta PKK ve diğer terör örgütleri, çeteler ile işbirlikçileri amaçlarına ulaşmaktadırlar. Bu ülkeye, bu millete haksızlık edenleri, ülkemizi ve değerlerini yabancılara peşkeş çekenleri, milletimizin onurunun kırılmasına sebebiyet verenleri, milletimize ihanet edenleri affetmeyeceğiz. Milletimiz de, tarih de affetmeyecektir.

Sadettin TANTAN

YP Genel Başkanı

MECLİS’
teki ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ yazısının altına Kürtçesini de yazmayı unutmazlar herhalde!

Süha TOK

GÜNÜN SÖZÜ

‘Boşnaklar azınlık statüsünü reddettiler. Asli unsuruz dediler. Peki diğerlerinden niye böyle bir tepki gelmiyor?

(Nurettin Kaptan)
Yazının Devamını Oku

Solda sular ısınıyor

12 Haziran 2004
Öztürk’ten, Türkiye Yükseliş Partisi

İSTANBUL
Milletvekili Prof. Yaşar Nuri Öztürk’le hafta içinde bir öğle yemeğinde beraber olduk. İki saat sonra İzmir’e gidecekti. ‘Yeni bir siyaset projesiyle yola çıktık’ haberini verdi. Öncü bir fikir kulübü olarak başlattığı oluşumun adı ‘Türkiye Yükseliş Hareketi’ olacak. Yeni yıla kadar TYP adını alacağı açık. ‘İdeolojik değil insan eksenli bir parti olacaklarını’ söyledi. Yani; sosyal demokrat bir parti kuruyor Prof. Öztürk... Kendisini ilahiyatçı, sonra hukukçu ve felsefeci olarak tanıtan Öztürk, siyasetin çapsızlığından ve siyasi dehamızın olmadığından yakınıyor.

Hoca nasıl bir sosyal demokrat parti?

- Bakınız, Berlin Duvarı’ndan sonra solcuyum diyene şaşarım. Bizim hareketimiz soldan arınmış, evrensel ve insan içerikli bir yapı. İdeolojik eksenli olmayacağız. Yakında kuruluş felsefemizi bir kitapçıkta açıklayacağız. İnsana, sevgiliye gider gibi gideceğiz.

Niye parti?..

- Ben 20 yıldır dini anlatıyorum. Bendeki birikimler artık bana lazım değil. Artık teoriden siyasete geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Aslında bir seferberlik, diriliş hareketini başlatıyorum. Dini söylemi bıraktım. Önce bu yapının felsefesini topluma anlatacağız, sonra siyaseti oluşturacağız. Bu atılımımız çokpartili döneme geçişten beri yapılan en büyük bir siyasi hareket olacaktır. Ben kalp parayla pazarda alışveriş yapmam, göreceksiniz. Türkiye’nin önünü açacağız; yani gütmeyeceğiz, güdülmeyeceğiz, düşünecek ve üreteceğiz. Hangi partimizin temel bir felsefesi ve siyaseti var?

Baykal...

- Eleştirir, proje üretmez. Siyasette hep dalaşıyoruz, kendilerine iyi amaçlarımız için gittim ancak onlar beni tekmeledi. Bizde partiler halkla bütünleşemiyor; aralarında bir kast oluşuyor; CHP bunun bir örneği.

AKP....

- Tayyip Bey Türkiye’yi faciaya götürüyor. Kendisi ve ekibi, niyetleri ve geçmişleri ile Türkiye’yi yönetmeye uygun değil. AB’yi istiyorlar ama samimi değiller. Allah aşkına söyleyin, şu dünya politikası için ne ürettiler?

Ekonomi...

- Bugün bırakın çocuklarımızı, torunlarımızın kredilerini yiyoruz. Halbuki bizim onlara kredi açmamız gerekirdi. Bu çarpık gidişatın mutlaka durdurulması gerekiyor.

Kurucular kim olacak?

- Henüz isim vermem; ama temel ilke ürettiği değerler ile ortaya çıkmış; geçmişi kirli olmayan iştiyaklı insanlar... Rum, Musevi, Ermeni, Süryani ve Alevi dostlarımız da olacak kurucular arasında... İki asker kökenli, 10 civarında akademisyen, işadamları ve toplumun her kesimini kucaklayan dinci değil ama dindar insanlarımız var. Beş hukukçu arkadaş partinin programını ve tüzüğünü kabaca ortaya çıkardılar. Sanıyorum kurucularımız 100 civarında olacaktır.

Hocam kendinizi tanıtır mısınız?

- Ben ilahiyatçı, hem de hukukçuyum. Bir anlamda felsefeciyim.

ABD, Mustafa Sarıgül’ü tanıyor

‘WASHINGTON’dan selamlar’
diyor Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, henüz yataktan kalkmış. ‘Ne yapıyorsunuz’ dediğimizde ‘Kurultay konuşmamı hazırlıyorum’ diyor gülerek... Washington’da ‘anamuhalefet lideri’ gibi karşılandığını, dört gün boyunca ‘önemli’ temaslarda bulunduğunu söylüyor; buradan da Florida, Arkansas, California ve New York’a geçeceğini anlatıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın daveti iki hafta sürecekmiş. Temaslarını şöyle anlatıyor:

‘Prof. John White’tan hükümet ve seçim sistemleri hakkında bilgi aldım. Temsilciler Meclisi üyesi Robert Wexler ve yasama direktörü Jonathan Katz ile görüştüm. Katz, NATO zirvesinde temsilci Wexler’in İstanbul’da beni ziyaret edeceğini söyledi. Politika ve medya konularında bilgi aldım. Senato’da Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Cumhuriyetçi senatör John Sununu ve Komisyon Başkan Yardımcısı Jessica Fugate ile görüş alışverişinde bulundum. Güneydoğu, Avrupa, Akdeniz, Balkanlar ve çevre bölgelerle ilgili politika, ekonomi ve güvenlik konularında analiz ve yorumları dinledim. Seçim başarılarım üzerinde duruldu; gecekondu mahallelerinde aldığım yüksek oy oranlarına özellikle dikkat çekildi. Uluslararası lobilerle temaslarım oldu.’

Sarıgül temaslarıyla ilgili çok ilginç şeyler anlatıyor; Türkiye’ye yönelik.

‘Ne oluyor, bu geziye liderlik turu diyebilir miyiz?’ sorusuna, ‘Aynen öyle. CHP’yi ben şahlandıracağım’ diyor.

Yarın: Sarıgül, Kurultay’da ne yapacağını ve muhtemel bir erken seçimde CHP’nin kaç milletvekili çıkartacağını anlatacak.

Spor yazarları neden susuyor

SPOR
sayfaları maşallah transfer haberlerinden geçilmiyor. Maçlar döneminde hakem ve yöneticileri eleştiren bazı futbol adamları, şu günlerde yeni futbol yasası ve federasyon seçimleri üzerinde durmuyorlar. Seçim öncesi kulisleri aktarsalar, yeni yasanın ne getirdiği üzerinde kalem oynatsalar nasıl olur? Neden susuyorlar; korkuyorlar mı?

Ali UZUNGÖL

Örnek kadın kimdir?

DEVLET Bakanı Mehmet Aydın, Viyana’da ‘AB’ye aday ülkelerle diyalog’ toplantısında, Emine Erdoğan’ı ‘örnek Türk kadını’ olarak göstermiş... Olmadı Sayın Aydın; Emine Hanım modern Türk kadınını temsil edemez.

O zaman Halide Edip, Sabiha Gökçen, Müzeyyen Senar ve Türkan Saylan’ları hangi kategoriye koyacağız? Bir kadının modernliği, toplum içinde aktif görev almasıyla olmaz. Yoksa her defileye gidene, yabancı davetlerde misafirler ve heyetlerle nezaketen öpüşürken çekinene, görücü usulü evlat evlendirene modern mi diyeceğiz? Modernlik özgür düşüncedir. Özgürlük başkalarının seni kısıtladığı türban ile de olmaz. Onun için bilgi ve irade gereklidir.

Ah Türkiyem, sen nelere kádirsin...

Ayşe KEMAL-İZMİR


Mesaj panosu

KÜRESEL Barış ve Adalet Koalisyonu
(BAK) NATO Zirvesi’ni protesto etmek amacıyla bugün Göztepe Özgürlük Parkı’nda 15.00-22.00 arasında konser veriyor. Tarık Akan, Müjdat Gezen, Uğur Yücel, M. Ali Alabora ve Derya Alabora’nın katılacağı etkinlikte Bulutsuzluk Özlemi, Kara Güneş, Kardeş Türküler, Mor ve Ötesi gruplarıyla; Onur Akın, Vedat Sakman, Yaşar Kurt, Yavuz Bingöl ve Zeynep Tanbay beraber barış şarkıları söyleyecek.

KASTAMONU İl Jandarma Alay Komutanı Kd. Alb. Mehmet Ay’ın eşi ve Kastamonu Kimsesizler Derneği Başkanı Hilal Ay’a, Huzurevi ve Çocuk Yuvası’ndan sonra Erkek Yetiştirme Yurdu’nun ihtiyaçlarını karşılamak için uğraştığı ve esnafın desteğini alarak 67 erkek öğrencinin kaldığı yurdun ihtiyaçlarını giderdiği için teşekkür ederiz.

Bir grup esnaf
Yazının Devamını Oku