Yalçın Bayer

Bir Gripin ve bir rüşvet öyküsü

3 Haziran 2004
<b>Bir Gripin ve bir rüşvet öyküsü ‘VATANDAŞ’ Nusret Çakıroğlu, Kızılay’</B>da bir eczaneye gider; üzerinde 111.900 yazan bir Gripin ister. Eczacı kendisinden 150 bin lira isteyince kendisine ‘utanmıyor musun’ der; eczacı bu kez ‘benim üzerine etiket yapıştıracak halim yok’ karşılığını verir. Karşılıklı sözlü atışırlar. Daha sonra Kızılay’da başka bir eczaneye gider; ancak aynı olaylarla karşılaşır. Çok kızan Kızılay dışında bir başka eczaneden aldığı Gripin’i bir mektupla zarfa koyup Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ’a gönderir; bir anısını de ekler.

Çakıroğlu, Bakan Akdağ’a yönelik şunları söyler:

Ben pazarlardan çok hileli terazi topladım, çok yolsuzlukların üzerine gittim. 1937 yılının 1 Nisan günü aynı zamanda komşum olan Yeniköy Nahiye Müdürü rahmetli Alaettin Ortaçdağ, bir araziye toprak dökülmemesi karşılığında polisi göndermeyeceğini söyleyerek benden 100 lira rüşvet istedi. ‘Ay başında’ dedim, ertesi gün de Vilayete giderek Vali Muavini Hüdai Karataban’a paranın numaraları tespit ettirip, 28 lirayı alan müdürü yakalattım; iki yıl hapis yattı. Ama o zaman nur içinde yatsın Mustafa Kemal Atatürk vardı.

Gelin bir gün sizinle eczaneleri dolaşalım; hangi ilaça ne para alınıyor. Hangi bakkal ve eczane gerçek fiyatıyla satıyor? Birisi 100 bin liraya satarken; bir diğeri 300 bin isteyebiliyor. Para önemli değil ama herkesin hakkını bilmeli; ahlaklı olmalı.

Lütfen müfettişlerinizle kontrol ettiriniz; önlem alınız.’

Türkiye’de etnik dağılım

GAZİ
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Tarih Eğitimi Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Mehmet Şahingöz’ün, ABD’de etnik araştırmalar yapan Languages of the World adlı kuruluştan P.A. Andrews’ın çalışmalarına dayanarak hazırladığı ‘Türkiye’de Etnik Dağılım’a göre 60.347.000 Türk, 9.653.000 etnik nüfus bulunuyor.

Çalışmasında Konda ve TÜSES’in çalışmalarından da yararlanan Prof. Şahingöz’e göre, Türkiye’deki etnik dağılım şöyle:

(Bin)

Kürtler 5.852 (%8.36)

Zazalar 0.371 (%0.53)

Çerkezler 1.520 (%2.14)

Araplar 1.141 (%1.63)

Lazlar 0.014 (%0.02)

Diğer 0.700 (%1.0)

Prof. Şahingöz, 8 sayfalık incelemesinde bir kaynağa göre dünyadaki Kürtlerin nüfusunun 15 milyon; bunların %25’nin de Türkiye’de olduğunu belirtiyor.

Şahingöz sonunda, ‘Türkiye’yi mozaik olarak nitelemek sadece bilimi inkár değil, insafsızlıktır’ diyor.

Talkın-salkım

MİLLİ
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e bir okurumuz soruyor:

AKP içinde devlet malı yiyen var mı?

Varsa o veya onlar da domuz statüsüne giriyorlar mı? Domuz eti yemek dinimizde günah. Hem domuz olup hem de kul hakkı ve kamu hakkı yendi mi çifte günah olur mu?

Erdoğan hani 3. köprüye muhalifti

CHP İstanbul Milletvekili M. Ali Özpolat ile İzmir Milletvekili Erdal Karademir, 3. Boğaz köprüsü ile ilgili olarak Tayyip Erdoğan, Abdülkadir Aksu ve Osman Pepe’ye soru yağdırdılar. Sorular özetle şu hususları içeriyor:

Askeri ve ormanlık bölgeden geçecek bir köprü projesi var mıdır? Karayolları, hangi bölgede proje çalışmalarını yürütmektedir?

(Başbakan’a) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınız sürecinde, daima 3. köprü karşıtı bir tutum sergilediniz. Şimdi bu görüşünüz değişti mi; değiştiyse nedeni? ‘3. köprüye evet’ demek,İstanbul’da yoğun bir ‘kaçak yapılaşmaya ve orman talanına da evet’ demek anlamına gelmiyor mu?

Askeri ve ormanlık bölgeden geçeacek bir köprü projesi var mıdır? Karayolları, hangi bölgede proje çalışmalarını yürütmektedir?

Citibank kimseyi rencide edemez

‘CİTİBANK
Kredi Kartı için yaptığınız başvuruya teşekkür ederiz. Ancak şu anda talebinize olumlu cevap veremiyoruz. Citibank ürün ve hizmetlerine göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz.’

Mektubu okuduğumda şok oldum. Ben hiçbir kart için ne müracaat ettim ne de herhangi bir talepte bulundum. Bilakis Citibank Bursa Şubesi K.S.P. mensubu Alev Gürgütler önce telefonla, sonra bizzat bana gelerek kredi kartı vermek için ısrar etti. İki kartım olduğunu, yeni bir karta ihtiyacım olmadığını, zaten Karacabey’de şubeleri olmadığını söyledim. Israr etti, gerekli formu doldurdu; bu arada bir telefonda da formdaki bilgilerin teyidini istedi.

Ticari bir bankanın kendisinin davet ettiği müşterisine reva gördüğü bakış açısı ne kadar hazin değil mi?

Orhan Naki ÖVÜNÇ

KARACABEY


Biliyor musunuz?

CHP Antalya Milletvekili Feridun F. Baloğlu’nun, Karayolları’nda bir kadrolaşma hareketinin başladığını, bir hafta içinde 40’ı aşkın teknik personelin çalışma yerlerinin değiştirildiğini, bunlara geçici görev yolluğu verilmediğini belirterek, bu soruları Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’in yanıtlamasını istediğini... Balıkesir’in Havran İlçesi’ndeki Kocaseyit İlköğretim Okulu’nun 37 yıllık Müdürü Yıldırım Bulut’un, 44 yıllık görev süresince hiç izin kullanmadığını ve rapor bile almadığını...

EMİNÖNÜ Belediyesi’nin Doç. T.Akgeyik, Y.Doç. A.Yavuz, Y.Doç. Yunus Eröz, Dr.S.Özdemir, Arş.gör. Hasan Şenocak’a hazırlattığı ‘İstanbul’da Enformel Sektör:İşportacılar’ kitabında; her üç işportacıdan ikisinin 25-44 yaş grubunda olduğu, işportacıların %53’ünün İstanbul’da 15 yıldan fazladır oturduklarını, doğum yerlerine göre işportacıların Malatya (%17.2), İstanbul (7.2), Kayseri (6.6), Adıyaman (5.5), Sivas (4.4), Trabzon, Tunceli ve Konya (3.3), Diyarbakır (2.7), Ağrı (2.7, Samsun ve Urfa (2.2) doğumlu olduklarını, ancak geleceklerinden umutsuz olan bu grubun memleketlerine dönmeyi de düşünmediklerini ortaya çıktığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

BAHÇELİEVLER Talatpaşa Bulvarı’nda pazartesi günleri kurulan semt pazarımız valilikçe neden kaldırılıyor? Bizler herşeyimizi market ve mağazalardan alacak kadar zengin insanlar değiliz? Biz sabit pazar yeri istiyoruz.

Gonca AKYOL

AVCILAR Belediyesi yollara döşenen parke taşlarının parasını milletten toplamaya çalışıyor, her eve ihbarname gönderiliyor. Bedel hane başına 500 milyon; herkes ödeyebilir mi?

Hayati USTA

KOZYATAĞI, İnönü Caddesi’ndeki benzin istasyonunda uzunca bir süredir beş vakit ezan okunuyor. Hatta son zamanlarda hoparlörün sesini daha da yükselttiler. Yeri, konumu, özel yolları ile tartışılacak bir benzin istasyonu olan bu tesis, ezan okunduğuna göre herhalde başkalarıda yakında bu yayına eşlik edecektir.

Bülent PEKÖZSOY

ÜSKÜDAR Mihrimah Sultan Camisi önündeki ayakkabı boyacıları ve selpak satıcılarının turistleri rahatsız ettiğini belediye görmüyor mu?

Murat TAN

ANTALYA Migros önünde yaya geçitleri bulunuyor olsa da, bu durum sürücüler tarafından maalesef dikkate alınmıyor. Caddenin karşısında bir lunapark olması durumu daha da vahimleştiriyor! Söz konusu bölgeye kasislerin yerleştirilmesi mümkün olamıyor mu acaba? Bunu Büyükşehir Belediyesi’ne de bildirmiş olmama rağmen bir sonuç elde edebilmiş değilim. Bizde maalesef bir kaza olana kadar kimse duyarlı olmuyor.

Fatih KARA-ANTALYA

EMEKLİ öğretmen Kazım Başeğmez’den: Aydoğan Köyü Sivas-Erzincan il sınırında, İmranlı’ya 58 km ile en uzak köydür. Bütün köyler otomatik telefona kavuştuğu halde Aydoğan bu hizmetten mahrumdur.

Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bu sorunu çözeceğine inanıyorum.

BEN 25 yaşında bir gencim. Devletin şu ana kadar açtığı bütün DMS sınavlara girdim. Hepsinde başarılı olamama rağmen bir kuruma yerleştirilmedim.

78,125 puanla açıkta kaldım. 5 yıl beklememin cezası bu muydu? Kazanan bütün adayları işe yerleştireceğiz diye vaatte bulunanlar kadrolara sadece imamları atadılar.

Barış BOZKURT

Yazının Devamını Oku

Nasıl battı nasıl satıldı

2 Haziran 2004
<B>‘100 milyon dolarlık Sümerbank fabrikası 44 milyon dolara gitti’ </B>(28.5.2004) yazısına Başbakan Yardımcısı<B> Mehmet Ali Şahin’</B>den açıklama geldi. Şahin yazıda belirtilen Sümer Holding’e bağlı Bakırköy Konfeksiyon İşletmesi özelleştirmesinin, hükümetleri döneminde öngörülen bir uygulama olmadığını, konunun bir diğer önemli yanının da son dönemde yürürlüğe giren yeni Kamu İhale Kanunu olduğunu belirtti.

Şahin, Bakırköy Konfeksiyon İşletmesi’nin 2002’ye kadar Milli Savunma Bakanlığı ve Jandarma’nın hazır giyim ihtiyacını karşıladığını, ancak yeni ihale yasasıyla diğer özel sektör kuruluşları gibi ihalelere katılma ve rekabet koşulları nedeniyle bu işletmenin pazar dışında kaldığını; bunun sonucunda da ihale alamayıp çalışamaz hale gelmesiyle 2000’de 9.4; 2001’de 14.3 ve 2002’de 18.5 trilyon ve 2003’te de 672 milyarlık zarara uğradığını bildirerek şöyle diyor:

‘Piyasa ve rekabet şartlarına uyum sağlayamayan, yeni ihale kanununun geçmiş pazar payını ortadan kaldırdığı ve her yıl büyük miktarlarda zarar ederek kamu kaynaklarını tüketen bir işletmenin önceden öngörüldüğü gibi özelleştirilmesi siz de takdir edersiniz ki doğal ve rasyonel bir sonuçtur.

MAĞDURLARI KORUYORUZ

Ancak böyle bir uygulama yapılırken kuşkusuz iki noktaya çok dikkat etmek gerekir.

1- Bakırköy’deki işletmenin yine piyasa şartlarına göre ve rekabet içinde satılmasıdır. Yani konunun ekonomik boyutudur. 1999’da o dönemin TBMM’sinde bir İstanbul milletvekili olarak konuyu gündeme getirdiğimde bu arazinin bir üniversitemize (Galatasaray) bedelsiz verilmesini eleştirmiş ve özelleştirmenin temel amacının kamuya kaynak sağlamak olduğunu vurgulamıştım. Bugün bu fabrika 44 milyon dolara ihale edilmiştir ve bu satıştan vergilerle birlikte devletin kasasına girecek miktarın 70 trilyon TL’ye ulaşacağı hesaplanmıştır. Yani fabrika bedelsiz el değiştirmemektedir ve kamu kaynaklarına katkı sağlanmaktadır.

2- Özelleştirmenin sosyal boyutuna bakarsak; yine 1999’da yaptığım konuşmada Bakırköy işletmesinde çalışan işçilerimizin durumunun ne olacağını sormuş ve insanlarımızın özelleştirme ile birlikte ortada bırakılacağını, buna dikkat edilmesi gerektiğini özellikle seslendirmiştim. Biz bu düzenlemeyi yaparkan konunun sosyal boyutuna ilgisiz kalmadık; işsiz kalan ve kalacak olanları korumak amacıyla ‘geçici görevlendirme’yi kabul ettik.

Bütçe ve Özelleştirme kanunlarında yapılacak değişiklerle önümüzdeki hafta içinde tamamlanacak bu düzenleme ile 1994’ten bu yana çeşitli özelleştirmeler nedeniyle mağdur olmuş, emekliliğini hak edememiş ve iş bulamamış çalışanlarımız ve tabii bu arada Bakırköy’deki fabrikamızın çalışanlarını da koruyup gözeteceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu, endişesi olmasın.’

120 milyon dolarlık ihale

SSK Radyoloji ve Görüntüleme Tetkikleri İhalesi bugün 2. kez yapılacak. Radyoloji hizmetlerinin taşeronlaştırıldığını öne süren Tabip Odaları feryat ediyor; bu ihale kurumun zararınadır, diye. Şartnamesi üç kez değişen ihalenin tutarı 120 milyon doları buluyor. İhalede GE, Siemens, Toshiba ve Philips çekişecekleri bildiriliyor.

AKP yanlısı olduğu bildirilen 8 hastane buradan ballı börek bekliyor.

Kat Mülkiyeti Kanunu olmuyor

SOSYAL yaşamımızın başlangıç noktası olan apartman ve sitelerimizde, bütünü etkileyen yapıcı yöndeki genel kurul kararlarına bir malikin itiraz yetkisinin bulunması, tüm kat maliklerini büyük sıkıntılara sokmaktadır.

Yüksek haneli sitelerde bile, bir kat maliki tüm gelişimleri engellemekte ve bunu bir iftihar vesilesi yapmaktadır. Kat Mülkiyeti Kanunu, bu kişiye hak tanırken, diğer taraftan yüzlerce kat malikinin elini kolunu bağlamaktadır. Dileğim, en az yüzde 10’luk bir muhalefet karşı koyduğu zaman alınan kararların haksız olduğunun benimsenmesidir. Aksi takdirde dengeler ters düşmekte, bir kişi, yüzlerce kişiyi hakkı olmadığı halde taciz etmektedir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 44. maddesinin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekmektedir.

M. Bülent KARAGÖZ-Mimar-ANKARA

Emekli maaşı geri alınır mı?

İSTANBUL’dan Neriman Eren isimli okurumuz, 1991-2004 yılları arasında SSK’dan babasından bağlanan yetim maaşı aldığını belirtiyor. Bu arada kendisine 2001’den itibaren 2004’e dek bir de SSK’lı annesinden ikinci bir yetim maaşı bağlanıyor. Eren, ayrıca 1991 yılının Mayıs ayında emekli oluyor ve Emekli Sandığı’ndan SSK’ya devir yaptırıyor.

Şimdi devlet verilen yetim maaşlarını, yani baba ve anneden aldığı maaşları yüzde yüz geri istiyor. Bu da yaklaşık 30 milyar + faizle birlikte kabarık bir rakam tutuyor. Eren bu durumda 40 bin kişinin bulunduğunu belirterek feryat ediyor: ‘Ben şimdi emekli maaşımla bu parayı nasıl öderim.’

Yıllardır verilen emekli maaşlarını faiziyle -yasaya uydurulsa da- geri istemek ne kadar doğru? Böylece emeklinin sırtına büyük bir yük binmez mi?

ÖTV ile halkın canı yakılıyor

MALİYEMİZ ne yapıyor? ÖTV konusunda yaptıklarının ele avuca gelir tarafı var mıdır?

Artan vergilere rağmen pazar kaygısı endişesiyle zam yapamayan sigara üreticilerini, ek vergi tehdidi ile iki hafta sonra yüzde 12 oranında zamma mecbur bıraktılar.

Ardından hurda otomobilde ÖTV indirimini kaldırdılar; otomobil almak isteyenleri perişan ettiler. Daha doğrusu vatandaşı hülleye zorladılar, sonra kaldırdılar.

Peki, Gebze olayına ne diyeceğiz? Solventten ÖTV aldırmadılar; solvent diye Türkiye’ye gazyağı girişinde kaçakçıları özendirdiler. 7.5 trilyonluk vurguna neden oldular. Palm, ayçiçeği, soya ve mısırda da aynı şeyler olmadı mı?

Vatandaş kazık yedi; ‘babalar’ malı götürdü.

Gelirler Genel Müdürlüğü, bu ciddiyetsizlikle vatandaşı enayi yerine mi koyuyor?

Biliyor musunuz?

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım’ın halasının oğlu olan TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ın (eski İETT Genel Müdür Yardımcısı), tüm tren istasyonları ve hat boylarındaki reklam alanlarının, geçmişte Okmeydanı’nda duvar káğıdı ve mobilya işleri yapan Alucralı Bilal ve Ünal Kavrazlı (İpekçioğlu Ltd.Şti.) kardeşlere verilmek üzere hazırlık yaptığını; bu kardeşlerin ayrıca Aria-Aycell’in açıkhava reklam kampanyalarının organizasyonunu yaptıklarını; ayrıca Bağcılar, Bayrampaşa, Eyüp ve Zeytinburnu belediyelerine yeni kurdukları reklam pano yerlerini Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür A.Ş. eliyle pazarlattıklarını... Bazı kişilerin bu ilişkileri yürütürken Bakan Yıldırım ile Karaman’ın adını kullandıklarını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Fazıl Say’ın uzun ince yolu

1 Haziran 2004
<B>HAFTA </B>sonu <B>Fazıl Say’</B>ın Antalya <B>Aspendos’</B>da Nazım konserindeydik; bize muhteşem bir müzik ziyafeti çekti. Olağanüstü bir yorumcu, ‘piyano benim vatanım’ sözünü boşuna söylemiyor. Yüreğini, ürettiklerini herkesle paylaşıyor, onunla konuşurken ısınıyorsunuz sanki. Onun müziğini dinlerken, kendisiyle konuşurken de karşılıklı bir etkileşim kendiliğinden doğuyor.

Nazım Hikmet Oratoryosu’nun 6. gösterisiydi bu; 2000 kişilik Bilkent Senfoni Orkestrası ve Kültür ve Turizm Bakanlığı çok sesli korosunun gösterisi sırasında Say bir nazarlık gibiydi. ‘Nazım’ başlığı altında şiirlerini bestelerken Fazıl Say, iki yönlü düşünmüş; birincisi efsaneleşmiş bir şair olan Nazım’ı tanıyanlar için ortaya doyurucu bir müzik koymuş; ikincisi, şairimizin ve onun şiirleri hakkında pek fikri olmayanlara Nazım’ı tanıtmak istemiş...

Bir yıl içinde konser sayısı 130 olmuş; 17 günde 14 konser verdiği son japonya turnesinde yılın sanatçısı seçilmiş. Doğuş Holding, sponsorluğundaki Türkiye konserlerinin 17’ncisinden sonra vazgeçmiş; nedenini kendisi de anlamamış.

İnsanların gerçek öykülerini anlatan belgesellerinden birini Say için yapan Nebil Özgentürk, ‘Aspendostaki çınar ağaçı...Yeryüzü piyanisti...’ diyor. Özgentürk, Alfa Yayınları arasında yeni çıkan ‘Bir Yudum İnsan Yolculukları’ adlı beş kitaptan oluşan setini armağan etti. 36 yaşına basan Say, bugüne kadar yaklaşık 15 eser ortaya koymuş; 3 yaşında müziğe başladığını düşünürseniz, ne kadar bir deha ve de özel bir kişi olduğu anlaşılıyor.

AŞIK VEYSEL-BEETHOVEN

Say, Aşık Veysel
hayranı; zaten şiirlerdeki ifade derinliklerini müzik diliyle anlatırken, Veysel sevdasını hemen farkediyorsunuz.

Neden Aşık Veysel?

Sivas katliamına ve hele ‘Metin Altıok Ağıtı’na, karşı kendisine uygulanmak istenen sansürü unutmuyor.

‘Pop curcunası’ arasında onun değerinin unutulmaması için ‘Veysel’in iç Sesi’ adlı bir kitap hazırladığını anlatıyor. Zaten, Nazım konserinde araya yerleştirdiği ‘Uzun ince bir yoldayım’dan ezgileri, Aşık Veysel’e olan duygusu ve onun sesine saygısını göstermiyor mu? Afyon’dan geçerken bir Aşık Veysel kaseti bulumadığını öfkeyle anlatıyor. Fazıl Say’a göre; ‘O Beethoven’den daha büyük bir sanatçı.’

NAZIM VATAN HAİNİ, HÁLÁ

Konserin sponsorluğunu Hürriyet başta olmak üzere Kemer Resort Otel grubu üstlenmiş; organizasyonu yapan Kadir Dursun’un nasıl çırpındığını bu arada gördük. ‘Her konserimin iyi olması gerekir’ diye bir kuralı var. Gazeteci dostlarımız İbrahim Yıldız, Dursun Gündoğdu ve Bülent Ecevit’le sohbet ederken, sanki elleri sürekli piyanosunun tuşlarına dokunuyormuş gibi algılıyorsunuz kendisini...

Mütevaziliğinden daha kariyerinin başında olduğunu söylüyor; hiç havalarda değil. Türkiye’deki konserlerinde etkilendiğinden burada daha çok konser vermek istiyor. Bilkent Senfoni Orkestrasını yöneten İbrahim Yazıcı, tiyatro sanatçıları Genco Erkal ve Zuhal Olcay’ın sesleriyle verdikleri konsere katkı 5 bin kişinin alkışları ile doruğa ulaştı; bir de yarım saatlik elektrik kesintisi olmasıydı, herşey daha mükemmel olacaktı.

Konserde en çok alkışlanan, Nazım’ın şu dizeleri oldu:

‘Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor, hala...’

Nazım’ın 1940-50’lerdeki tepkisi bugünler için hala anlamlı değil mi?

İLK KEZ BİR AKP’Lİ KUTLADI

Piyano çaldığı bilinen Antalya’nın AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve eşinin konserden büyük keyif aldıkları yüzlerinden belliydi; nitekim Türel kulise inerek bizzat kendisini kutladı. Bu durum Say’ı ilk izleyen ve kutlayan bir AKP’li olarak kayıtlara geçti galiba.

Anımsatalım; Ankara’daki konserinin ardından, İsmet İnönü’den beri kulise inip sanatçı -Say’ı- kutlayan ilk Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olmuş...

Belediye Başkanı Türel, Altın Portakal Festivali’ni yapan AKSAV Vakfı kongresinde yönetimi devralmış; geçen hafta da Cannes Film Festivali’ne giderek festivale nasıl bir biçim vereceğini belirlemiş. Festivali oluşturacağı bir ‘Yürütme Kurulu’ ile yapacağı ve organizasyon için dışardan uzmanlar getireceği anlaşılıyor. AKP’li bir belediyenin ilk festival uygulaması doğal olarak şimdiden merak konusu oluyor.

Konserini izlemeye gelen babası, yayıncı Ahmet Say’a ‘Fazıl’ın Türk müziği ile ilgisi var mıdır?’ diye sorduk.

‘Çok sever. Folklor, Türk halk müziği, Türk sanat müziği üzerinde makam ve usul bilgisinde en büyük uzmandır’ dedi.

Sonra Fazıl Say’a döndük:

- Murat Bardakçı ile tanıştınız mı? O da bir müzik uzmanıdır.

- Teşvikiye’de karşılıklı apartmanlarda oturuyoruz ama bizi tanıştıran biri çıkmadı; bir keresinde bakkalda alışveriş ederken gördüm.

Bu görev de, her ikisinin yakın dostu Prof. İlber Ortaylı’ya düşüyor.

Yalova’nın adı değişemez

YALOVA Belediye Başkanı Barbaros H. Binicioğlu kentin adının ‘Atakent Yalova’ olması için çalışmalara başlandığını söylemiş.

Bu tarihi isim neden beğenilmiyor? Atakent olmayı hak etmek de ne demek? Bu kentin ismi Atakent olunca Yalova değer mi kazanacak? Roma’dan Osmanlı’ya ve Cumhuriyet’e kadar bu niteliğini korumuş olan kente son zamanlarda yapılanlara Atatürk ne derdi acaba? İsim değişikliği Yalova’ya ve onun geçmişini tanıyan insanlara çok büyük bir haksızlık olmaz mı?

İnsan Yerleşimleri Derneği (0 226-244 71 64-65)

GÜNÜN SÖZÜ

‘100 dolarlık ihracat için yapılan ithalat 67.5 dolara kadar yükseldi. Bu nedenle dikkatler ekonomiden bir dakika bile ayrılmamalıdır.’

(İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük)

Biliyor musunuz

DÜNYA Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, eğitim düzeyi düştükçe sigara kullanımının arttığını, sigara yüzünden dünyada her 6.5 saniyede bir kişinin öldüğünü ve sigaranın ekonomiye yılda yaklaşık 200 milyar liralık zarar verdiğini... Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nden gelen bir notta; Başbakan’ın ‘Din bireye ait diyerek’ dine dayalı gruplaşmaların tarihe gömülmesini isterken; Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nde yapılan kadrolaşmalarda katı bir tarikat kadrolaşmasının yapıldığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

BEDELLİ
Askerlik ile ilgili mailler yine ortalıklarda dolaşmaya başladı. İşte bir tepki: ‘AKP’nin verdiği sözüne rağmen bir gelişme olmadı. Çözümü için iki yol var: Ya AKP sözünü tutacak ve bedelliği askerliği çıkaracak. Ya da söz veren AKP’liler ben askerdeyken aileme sponsor olacak.’

1980 öncesi CHP gençlik kolları ile sosyal demokrasi derneklerinde görev alanların oluşturduğu ‘Yeniden CHP Hareketi’nin sözcülüğüne seçilen Prof. Hurşit Güneş amaç, düşünce ve hedeflerini bugün The Marmara Oteli’nde 14.00’deki toplantıda açıklayacak.

LEVENT Natuk Birkan Pratik Kız Sanat Okulu öğretmen ve öğrencilerinin el emeği göz nuru ile hazırladıkları özgün, modern ve yenilikçi tasarımlarını içeren giyim, nakış, el sanatları, resimleri dünden itibaren 5 Haziran’a kadar Beşiktaş Yıldız Sarayı Silahhane’de sergileniyor. www.natukbirkanpko.k12.tr
Yazının Devamını Oku

Hormona dikkat

30 Mayıs 2004
<B>SAĞLIKSIZ </B>gıda ürünü tartışmaları kamuoyunun gündemine oturdu. Yediğimiz gıdalar yavaş yavaş anlaşılıyor. Bundan bir süre önce Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Gökaydın, transgenik ürünlerin zararlarına değinip, Türkiye’de yeterince kontrol yapılamadığını, çünkü gümrüklerde bu ürünlerin analizini yapabilecek laboratuvar altyapısının olmadığını söyleyerek konuyu gündeme getirmişti.

Yeni Gıda Yasası’nın Meclis’ten geçmesi, olayı daha güncel bir hale getiriyor ve tartışmaya açıyor. Tüketiciler Derneği Başkanı Engin Başaran, tüketicilerin doğru bilgilendirilmeleri gerektiğini söyleyip karar mekanizmalarında yer almaları gerektiğini belirtiyor.

Bu tartışmalar arasında bir de ‘hormonlu ürünler’ sorunu var. TEMPO Dergisi’nin bu sayısında konuşan Antalyalı bir sera üreticisinin sözleri, gıda konusunda geldiğimiz noktada vahim bir tabloyu ortaya koyuyor.

Ürünlerinde ‘hormon’ kullanan üreticilerden İmdat Çiftçioğlu şöyle diyor:

‘Hormon kullanıyoruz. Sadece ben değil, herkes çok ciddi miktarda kullanıyor. Çünkü zaman yok. Domates yine neyse... Ama salatalığa kullandığımız hormon ilacının üstünde ‘45 gün sonra hasat ediniz’ diyor. Bizim bu süreyi bekleyecek zamanımız yok. O yüzden, iki gün içinde hasat ediyoruz. Tabii, kanser de yapıyor başka hastalıklar da... Ürettiklerimi çocuklarıma da yedirmem, ben de yemem. Aklı olan, Türkiye’nin neresinden gelmiş olursa olsun, salatalık yemez. Önümüzdeki sezon arılarla yapılan üretime geçmek istiyorum. Çünkü, Avrupa hormonlu hiçbir şeyi satın almıyor.’

Yakamoz nedir?

YAKAMOZ, Ay’ın ışığını suya, denize vuran şavkı değildir. Onun adı Ay’ın şavkıdır. Yakamoz aksine Ay olan gecelerde olmaz. Yakamoz bir canlıdır, Latince ismi Noctiluca Milliaris olan bu canlı, aynı bir ateşböceğinin denizde yaşayan türüdür. Limunisans maddesini vücudunda barındıran bu canlıya dokunulduğunda bir ışık saçar. Bu canlı bir planktondur, yani milimetrik boyutlarda bir canlıdır. Bunlardan milyonlarcası bir araya geldiğinde, geceleyin bir kayık veya bir balık sürüsü geçtiğinde bu canlılara çarparak ışık çıkartmalarını sağlar. O yüzden balıkçı sandallarında yüksek bir direk ve bu direğin ucunda oturulacak bir yer vardır. Balıkçılardan biri buraya oturarak Ay olmayan geceleri balıkların yakamoz yaparak geçtikleri yolları görüp dümenciyi oraya yönlendirirler. O yüzden lüfer avlarken lüks ışığı kullanılır. Bunun sebebi, balık gelsin diye değil misinanın değdiği yakamozların çıkardığı ışıktan lüfer korkmasın diye, yakamoz ışığını öldürmek içindir. Yakamoz olduğunda denizde uzun floresan lambalar yanıyormuş gibi olur. Ama bunun için Ay ışığı olmaması gerekir. Ay ışığı daha baskın olduğu için göremezsiniz. O kadar muhteşemdir ki... Kelimeleri harcarken yanlışlara düşmeyelim...

Cemal ERBAY

Öğretmenlerin diplomaları ciddiye alınmalı

TBMM’ye geçtiğimiz günlerde hükümet tarafından sevk edilen yasa tasarısıyla ilgili bir önerim var. Tasarıya göre, öğretmenler sınava girerek belli bir kontenjan dahilinde başöğretmen, uzman öğretmen unvanları alabilecekler ve bu unvanlarına göre maaşlarında belli bir artış olabilecek.

Yıllarca maddi ve manevi sorunlarla yaşayan ve itibarı azalan öğretmenlik mesleği için bu tasarı, bence olumlu. Böylece öğretmenlerin kendilerini geliştirmeleri teşvik edilecek. Ancak öğretmenler içinde büyük çaba göstererek yüksek lisans yapmış olanlar da var. Bu öğretmenlerin diğerlerinden maaş ve unvan bakımından hiçbir farkı yok. O yüzden, tasarıda bu düşünülmeli ve yüksek lisanslı öğretmenler ‘sınavsız’ başöğretmen unvanı almalıdırlar. (Belli bir kıdem zorunluluğu, örneğin en az 10 yıllık öğretmen olma zorunluluğu getirilebilir.) Böylece kendini geliştiren, bunu da bir üst diplomayla (yüksek lisans programı) tescil ettirmiş öğretmenler onore edilmiş olurlar. Aksi takdirde, sınav yapmak diplomalarını ciddiye almamak anlamına gelecektir.

Mustafa ÖZNUR-İZMİR

Diyojen’in feneri

ADAMLAR arasında adamın biri/ Güpegündüz adamlar arasında, elinde fener/ Bir şeyler arıyormuş./ Adamlar arasında adamlardan bir diğeri/ Adı İskender.../ Merakla dönmüş,/ Ne aradığını sormuş./ Adam adamları göstermiş,/ -Adam arıyorum, demiş./ Tabii adam haklı,/ Adam adama meraklı...

(Bu şiiri, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, 13. Servis’ten M. K. adlı bir hasta 1963 yılında yazmış.)

Biliyor musunuz?

ANKARA Büyükşehir Belediyesi’nin ASKİ ve EGO’nun iştirakleriyle kurulan 14 şirketinde 4 bin 498 kişinin çalıştığını, belediye personeli ile birlikte bu sayının toplam 16 bin 575’e ulaştığını, bunların 90’ının genel müdür, genel müdür yardımcısı, genel sekreter, genel sekreter yardımcısı ve daire başkanı düzeyinde olduğunu...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

YUNANİSTAN’
daki ‘Hellenic Front’ partisine ait ‘Hellenic Lines’ isimli gazetenin web sitesindeki ‘No Turkey in Europe’(Avrupa’da Türkiye’ye Hayır) kampanyası hálá sürmekte. Yunanistan’ın (ve tüm Avrupa’nın) korkusu bu kısacık sunumda gizli... ‘İntro’yu mutlaka izleyiniz; mümkünse bilgisayarınızın sesini de açınız.(http://www.e-grammes.gr)

Emel TENİK

PEN
Yazarlar Derneği Başkanı Üstün Akmen, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Ulusal Kanser Danışma Kurulu’nun, sigaranın TV dizilerindeki kullanımıyla ilgili olarak RTÜK’e uyarılarda bulunduğunu söylüyor. Akmen, Kültür Bakanlığı’nın da kitap okunmasını teşvik etmek için benzer bir girişimde bulunması gerektiğini belirterek, birçok TV dizisinde, kitap okuyan bir karakterin olmadığını ya da evlerde bir kitaplığın bile bulunmadığını gözlemlediklerini ifade ediyor.

GÜNÜN SÖZÜ

‘İçinde bulunduğumuz ekonomik durum, yalancı bahardır. Yalancı baharın arkası, kurak yazdır. Gözler bunu da görmez ise kış gelir; kışın farkına varmayanlara karakış ağır gelir.’

(İlhan KESİCİ)
Yazının Devamını Oku

Türk düşmanlarına UNESCO bildirisi

29 Mayıs 2004
<B>GÜN </B>geçmiyor ki, bir <B>AB </B>yetkilisi, <B>Türkiye’</B>yi, <B>Türkleri, Türkiye’</B>nin kurucusu <B>Atatürk’</B>ü saçmalayarak suçlamasın... Dün Hollandalı AB temsilcisi Ari Ostlander, Alman Hıristiyan Birlik partilerinin liderleri Merkel-Stoiber, bugün İngiliz temsilcisi Chris Patten, yarın kim bilir kimler? Her ne pahasına olursa olsun AB’ye girmeyi amaçlayan bugünkü iktidarın din-siyaset ilişkilerini gittikçe artıran tutumundan cesaret aldıklarını söylemeye gerek yok.

Avrupa-ADD Genel Başkanı Dursun Atılgan bu vurgulamaları yaparken, ‘Kemalizm’le AB’ye üye olamazsınız’ diyenlerle onlara destek olanlara önemli bir belgeyi anımsatıyor.

Dünya barışına katkıda bulunmak için yoğun çaba harcayan Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. yılına rastlayan 1981 yılında dünya çapında anılması için, UNESCO Genel Kurulu’na katılan 156 üye ülkenin oybirliğiyle 1979 yılında kabul edilen aşağıdaki karar tasarısının dikkatlice okunmasını bildiriyor.

‘Mustafa Kemal Atatürk

- Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci,

- sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider,

- insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı göstermeyen eşsiz devlet adamı,

- çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.

Dursun Atılgan sonunda ‘Biz ‘resmi Avrupa’ya değil, eğer daha hálá varlığını ve varlığını borçlu olduğu değerleri koruyorsa ‘uygar Avrupa’ya üye olmalıyız’ diyor.

Doğru söyleyenler dokuz köyden kovulur.

Bodrum’daki iki heykel

BODRUM şehir merkezinde meydana bakan belediye binasının hemen önünde biri at üstünde mareşal üniformasıyla, diğeri beş metre arkasında sivil giysileriyle Atatürk heykelleri yer almaktadır. Her gün bu heykellerin önünden binlerce kişi geçmekte, hiçbir anlam veremediğim bu akıl almaz acayip görüntüyü seyretmekten rahatsız olmaktadırlar.

Büyük önder Atatürk’e saygı ve sevgi göstermemiz gereken günümüzde sivil heykelin buradan alınarak güzel Bodrum’umuzun güzel bir köşesine taşınması için belediye ve devlet yetkililerini göreve çağırıyorum.

30 yıldır Bodrum’da yaşayan bir vatandaş olarak üzgünüm. Bu nahoş görüntüye son verilmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

Güngör KABAKÇIOĞLU-BODRUM

Aydınlık, kara çarşafla karartılamaz

DÜN ‘Biliyor musunuz’ köşesinde yer alan Tekirdağ’da Halk Eğitim’in sergisinin açılışı sırasında türbanlı defile ve kara çarşaflı bir grubun İstiklal Marşı okurken gülüşmelerine yol açan tepkiler üzerine Tekirdağ Valisi Ahmet Özyurt, gerekli inceleme ve soruşturmanın acilen yapılması için iki müfettiş görevlendirdiğini açıkladı.

Bu arada Tekirdağ Barosu Başkanlığı da konuyla ilgili olarak kamuoyuna şu bildiriyi yayınladı:

‘Bu olay nedeniyle ulusal değerlerimize, bayrağımıza, İstiklal Marşımız’a, cumhuriyetimize, Atatürkçülüğümüze bağlılığımızı bir kez daha en yüksek sesimizle haykırıyoruz: Tekirdağ ve Tekirdağlılar her zaman çağdaş, aydın, gelişmelere açık nitelikleri ile parlayan bir simge olmuştur. Bu aydınlığı kara çarşafla karartmak kimsenin haddine değildir. Laik cumhuriyetimizin içten ve dıştan çeşitli saldırılar altında olduğu şu günlerde tüm ilgilileri ve vatandaşlarımızı daha da duyarlı olmaya çağırıyoruz.’

Köktaş’ın hiç kusuru yok mu?

TÜPRAŞ’
ın, devri yapılacakken, Petrol-İş’in başvurusu üzerine Ankara 10. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu arada ilginç bir durum ortaya çıktı:

TÜPRAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kahraman Emmioğlu görevinden alınarak yerine yönetim kurulu üyesi Hasan Köktaş (AKP milletvekili Kemalettin Göktaş’ın yeğeni) getirildi. Aynı zamanda Öİ Başkan Yardımcısı olan Köktaş, Ankara Büyükşehir’in Belko Genel Müdürlüğü sırasında görevini kötüye kullandığı ve kamuya zarar verdiği gerekçesiyle yargılanmıştı. Petrol-İş’in, Köktaş’la Cayman Adaları’na dayanan çarpıcı iddiaları ise bugüne kadar yanıtlanmamıştı.

Ortaya soru işaretleri çıkıyor:

Bir mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verirken, ihale şartnamesini hazırlayan komisyon başkanının böyle sakat hukuki bir sonuçtan dolayı hiç sorumluluğu yok mudur ki satılacak bir şirketin başına getirilebiliyor? Hukuka saygı nerede?

Biliyor musunuz?

1972’de Altan Öymen tarafından kurulan ve çalışanların ortak olduğu Anka Haber Ajansı’nın Genel Müdürü Müşerref Hekimoğlu’nun Onursal Başkanlığa, bu göreve de İsmet Solak’ın getirildiğini...

Yerel seçimdeki başarısızlığı nedeniyle AKP Trabzon İl Başkanı Ali Rıza Akdeniz ile birlikte il ve merkez ilçe örgütünün genel merkezin isteği üzerine toplu halde istifa ettiklerini...

Milli Emlak’ın, Turing’in Fenerbahçe’deki tesisi gibi, Kadıköy Belediyesi’nin kullanımındaki Kalamış’ta dört üniversitenin öğrencilerinin kültür ve spor etkinliklerinde yararlandığı Kadıköy Gençlik Merkezi’nin yeri için 700 milyar lira kira istediğini, ancak doğan tepkiler nedeniyle Maliye Bakanı Unakıtan’ın bu işlemi düzelteceği sözünü verdiğini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

100 milyon dolarlık Sümerbank fabrikası 44 milyon dolara gitti

28 Mayıs 2004
<B>SÜMERBANK’</B>ın Bakırköy işletmesi, 12 Mayıs’ta bir ihaleyle 44 milyon dolara satılıyor. İhaleyi alan firma Doğa Madencilik; firmanın tekstille hiçbir ilgisinin olmadığı, mermer ve granit ihracatı yaptığı bildiriliyor. İstihdam edilen 677 işçi bir yıldır çalıştırılmadığından bir belirsizlik içinde bulunuyordu.

CHP İstanbul Milletvekili M. Ali Özpolat, satış olayını dün Meclis gündemine getirerek, tesisin satışında kamu yararının ve insan faktörünün hiçe sayıldığını söylüyor. 1999’da bu tesisi ziyaret eden şimdiki Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin’in sözlerini hatırlatarak, Sayın Şahin o zaman kapatma kararına karşı çıkmış, kuruma ve çalışanlara sahip çıkma yönünde sözler vermişti. Ne yazık ki işçiler bugün ‘iktidarda değişme’ anlayışının kurbanı olmuşlardır. 87 dönümlük arazinin bir turizm ve rekreasyon alanı, üzerinde 5 milyon dolarlık makine parkı, lojmanlar ile Bizans hamamının kalıntıları bulunuyor. 1999 yılında, dönemin Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın yaptırdığı, Birleşik Emlakçılar Derneği’nce beyan edilen değerin 100 milyon (bugün 160 deniyor) dolar olduğunu hükümet bilmiyor mu? Tabii ki özelleştirme olacaktır, ancak kamu malını, kamu yararını ve insan faktörünü önemsemeyen ilkesiz özelleştirmeye hayır diyoruz.’

Işık’tan açıklama

‘FETHULLAH Gülen Dershaneleri Milli Eğitim’in hizmetinde’ (25.5.2004) yazısına bir açıklama gönderen Işık Dershaneleri Genel Müdürü Mustafa Akyüz, Adana’da ilköğretim 6,7 başarı değerlendirme; ortaöğretim 9 sınıf karşılaştırmalı sınavını Milli Eğitim Müdürlüğü’den aldıkları teklif sonucu yaptıklarını, şartnamenin bütün dershanelere gönderildiğini, sınav harcama bedeli olarak 25 milyarlık bir sözleşme imzaladıklarını ve önceki gün yapılan sınav şartnamesine harfiyen uyduklarını bildirerek şöyle diyor:

‘Sınav optik cevap formundaki telefon numarası, sınava katılan öğrencilerin sonuçlarını internetten öğrenmesi maksadıyla kodlayabileceği bir sınav no’sundan ibarettir. Bir zorunluluk değilir. Adana’da 115 bin öğrenciye hiçbir ücret almadan eğitime destek amacıyla yüklendiğimiz, ancak Adana’da 100 dershanenin teklif vermediği, bu organizasyonun başka yönlere çekilmek istenmesi bizi üzmüştür. Işık’ı bir gruba bağlı olmakla itham edenler; kişi, kurum ve kuruluşları kamplara bölmek isteyenler suç işlemiş olmuyor mu?’

Biz de ekleyelim; yazımız üzerine Adana Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar’ın sınav kağıtlarına öğrencilerin telefonlarının yazılmasının zorunlu olmadığını uyardığını belirtip; Işık’tan başka hangi dershaneye teklif mektubunun gittiğini, Milli Eğitim’in kendi bünyesinde yaptığı bu değerlendirme sınavı için bu yıl neden bu yola gidildiğini soralım.

Turing’e darbe

ERDOĞAN’ın belediye başkanlığı sırasında nedendir bilinmez Turing’in işlettiği Yıldız Parkı, Emirgan Korusu ve Çamlıca tesislerine el konulmuştu. Rahmetli Çelik Gülersoy’un büyük himmet ve gayretiyle restore edilip açılan bu güzel yerler belediyeye geçtikten sonra mezbeleye döndü. Şimdi de Fenerbahçe burnundaki tesislere zarar verme senaryolarını hazırladıklarını duyuyoruz. Burada insanların severek gittikleri Romantica Cafe’nin 35 milyar olan yıllık kirasını Milli Emlak’ca 395 milyar liraya çıkartılmak istendiğini duyuyoruz. Turing böyle bir rakamı çay, kahve, meşrubat satarak elde edemez. Gaye Turing’i iyice batırmak ve CHP’ye oy veren Kadıköy halkını cezalandırmak mıdır?

Dr. Fazlı AYVERDİ-Turing Kulübü Üyesi

27 Mayıs Devrimi

MİLLİ Birlik Komitesi üyesi emekli kurmay albay Mustafa Kaplan, 27 Mayıs (1960) Devrimi’nin yıldönümünde dün Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk koyarken, özetle şöyle konuşuyor:

‘Cumhuriyet mayası laiklikle yoğrulmuştur, temellerinde devrimler yatar. Çağdaş medeniyetin veya Aydınlanma Devri’nin çığırını açan bu değerlerden vazgeçilmez ve bu yoldan geriye dönülmez. İşte 27 Mayıs’ın esaslı nedenlerinden başlıcası budur; bu gerçek Türk toplumu için dün olduğu kadar bugün de geçerlidir. Ve sonsuza kadar geçerli kalacaktır. Bizler 44 yıl sonra da olsa bu umutla 27 Mayıs Devrimi’ni anmak, yaşamak ve yaşatmak için burada toplanmış bulunuyoruz, hepimize kutlu olsun.’

Teşekkürler

BAKANLAR
Kurulu kararıyla hurda araç indirimi bir gecede 2 milyar 250 milyona indi. Sebebi de uygulamanın suiistimal edilmesi ve ithal oto satışlarının frenlenmesiymiş. Suiistimalin, sahteciliğin önüne geçemeyen devlet indirim yapıyor.

Tam bize göre bir çözüm; pire için yorganı yakalım gitsin. Avrupa’da otomobilde en yüksek vergi zaten bizde. Tam hesabımızı yapmış bir otomobil alacak iken hükümetin sürpriziyle vazgeçtim. Sözünde duran AKP hükümetine çok teşekkürler!

İbrahim GUGU-İstanbul

Biliyor musunuz?

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in, 79 yaşına bastığı bugün Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, 14.00’te Emre Aygen’in dersinde, Kıbrıs konusunda bir konuşma yapacağını... Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği Başkanı Erciş Kurtuluş’un, Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin’e bir mektup göndererek, ‘şike, mafya ilişkileri ve yolsuzluklara’ ilişkin kirliliğin ortadan kaldırılması, futbol dünyamızda saydamlığın ve etik kurallara uyumun sağlanması konusundaki çabalarını desteklediklerini ve somut sonuçlarını beklediğini açıkladığını... Tekirdağ Halkevi’nin Gençlik Spor İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi’deki yıl sonu defilesinde sunulan 32 giysiden 21’inin türbanlı olduğunu; salondaki bazı çarşaflı kadınların, İstiklal Marşı söylenirken gülüştüklerini, böyle bir defileye katılan bürokratların sessiz kalmalarının tepki uyandırdığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Beni durduramazsınız

27 Mayıs 2004
<B>ŞİŞLİ </B>Belediye Başkanı <B>Mustafa Sarıgül’</B>ün önceki gün <B>Denizli’</B>den başlayıp <B>Aydın’</B>da sona eren 30 saatlik gezisini yakından izleme olanağı bulduk. Baykal ve yönetimine karşı, CHP’de 30 milletvekilinin bayrak açışı; ‘Yeni CHP’ hareketi toplantılarında Prof. Hurşit Güneş’in konuşması, Ertuğrul Günay’ın Anadolu’yu dolaşmaya başlamasının ardından Sarıgül’ün bir anda ortaya çıkışı, Genel Merkez’i köşeye sıkıştırmış durumda. Bunların tek amacı, toplanması amaçlanan Kurultay’da Baykal ekibini devirmek. Ancak Genel Merkez’in bu gezileri takibe aldığı da bir gerçek.

Sarıgül’ün siyaset sosyolojisi açısından gerçekten izlenmesi gerekiyor. Sarıgül’ün atağı, farklı değerlendirmelere yol açıyor. Kimileri bunu ‘ortak bir hareket’ olarak göstermek isterken; bazı çevreler de, bu çıkışların bireysellikten öteye geçemeyeceğini savunuyorlar.

Ama hepsinin bir anlamı olsa gerek; CHP’deki bir anda yükselen dalgalar bakımından, yaşananlar bir şeylerin habercisi olabilir mi?

19 Mayıs’ta Samsun’dan başlayan ve Ordu’da sona eren gezisi gereği gibi yansımamış basına. Sarıgül, Samsun’da, Türk ve CHP bayrakları altında 100 bin kişi ile yürümüş, yanında el ele tutuştuğu CHP Meclis Grup Başkanvekili Prof. Haluk Koç da yaşamış bu tabloyu... Yerel seçimlerde yüzde 70’lere varan oy oranı ve Samsun çıkarması Sarıgül’ü yüreklendirmiş; yurtta nabzı tutmak için yeni turlara yönelme kararı almış.

CHP ÖMÜR BOYU MUHALEFETTE KALAMAZ

Önceki gün Denizli’de uçaktan indiğinde belki de beklemediği bir karşılama ile karşılaşınca Sarıgül’ün de şaşırdığını belirtmek gerek. Bir yanda zeybekler oynarken, arkada büyük boyda ‘Sevgi ile kazananlar sevgi ile karşılanır’ pankartı dikkat çekiyordu. Göğüslerinde ‘Aksu’ (Yatak) yazılı bir grup işçinin ‘Başbakan Sarıgül’ diye bağırmaları dikkat çekiciydi. Çardak Havaalanı’ndaki karşılamada CHP Denizli İl Başkanı Ali Rıza Ertamur ile bazı ilçe ve belediye başkanları ile DSP eski Aydın Milletvekili Halit Dikmen de bulunuyordu.

Kendisini karşılayan gruba ‘Benim partim ömür boyu muhalefette kalamaz’ mesajını veriyor. CHP’li Koçabaş beldesinde pazara dalıyor Sarıgül; herkesle el sıkışıyor, kuçaklaşıyor, öpüşüyor... Özellikle kadınlar Sarıgül’e sempatiyle yaklaşıyor. Bir sakat yurttaşa sarılıyor; kendisine üç gün içinde bir tekerlekli sandalye gönderme sözü veriyor. Ayrıca, ‘Sizden 60 öğrenci bekliyorum, onları İstanbul’da konuk etmek istiyorum’ diyor ve alkışlar kopuyor.

KORKUTAMAZSINIZ

Daha sonra sık sık yinelediği bir çıkış yapıyor:

‘Korkutamazsınız, susturamazsınız, durduramazsınız.

Bazı sözcükleri, dinleyenlere ‘örtülü’ ve kesik kesik geliyor:

‘Lider olmak önemlidir ama başbakan olmak daha önemlidir.

Denizli’de il örgütü binasına girerken bir pankartı okuyoruz:

‘Yolun açık olsun, vurdun mu düşür başkanım...’

Daha sonra Pamukkale Üniversitesi’ndeki ‘Şişli: Farklı bir yerel yönetim modeli ve siyasette kariyer’ toplantısında konuşuyor Mustafa Sarıgül... Dinleyenler arasında öğretim üyeleri ve öğrenciler kadar CHP, DSP ve YTP’liler de var. ‘Şişli Modeli’ni anlatırken özetle diyor ki:

Mustafa Sarıgül bundan sonra rutin iş yapmaz... Çok okumak ve çalışmak lazım... Kahramanlar zor işten çıkar... Allah bana bir gün nasip ederse televole kültürünü yok edeceğim... Başaramayacağım bir işe asla girmem; benim CHP’de gençlik kollarından başlayan 30 yıllık emeğim var... En büyük güç halkın gücüdür... İktidar alternatifi olmayan muhalefet olmaz...’

Bu arada AKP il yönetiminden olduğu anlaşılan bir kadın, ‘AKP’nin iki iyi şeyini söyler misiniz’ diye bir soru yöneltiyor.

Sarıgül ‘Zor bir soru, buna 130 gün sonra cevap vereceğim. Ama bu cevabımla tatmin olmadığınızı da biliyorum’ diyerek gülüyor.

İDEOLOJİ VE ŞEYTAN TÜYÜ

Salondakileri meraklandıran ortak bir görüş:

Bir mühendisin ‘Konuşmanızın ideolojik ve siyasal yanı biraz boş kalıyor ama sizde bir şeytan tüyü var; sırrınızı çözemediğim’ demesi üzerine Sarıgül’ün ‘Türk halkının ideolojisi kadar varım’ karşılığını vermesi, soru sahibini pek ikna etmiş görünmedi.

Mimarlar Odası’nı, Gazeteciler Cemiyeti’ni koşar adımlarla ziyaret ediyor; bir yerel kanalda konuşuyor. Sarayköy İlçesi’nde de coşuyor; Aydın’da da aynı şeyleri yapıyor. Akşam da Aydın Genç İşadamları Derneği’nde 400 kişilik eşli işadamı grubuna karşı aynı konuşmaları yineliyor. Hepsinde alkışlanıyor; hepsinde de bir umut yaratıyor.

Kemal Derviş ve parti içindeki diğer hizipler kendilerini bir parti felsefesi ile tanımlarken, Sarıgül’ün bu çıkışı nasıl tanımlanabilir?

‘Sarıgül tarzı’ demek mi gerekiyor!

Yani, dini siyasete alet ediyormuş iddialarına karşılık yeni bir Kuvayı Milliye söylemi Sarıgül’ü nereye götürür acaba?

Sarıgül’den seçmeler

CHP ne olmalıdır?

Şahlanmalıdır; laik cumhuriyet için...

CHP’deki son gelişmeler için ne diyorsunuz?

Parti içindeki gelişmeler beni hiç ilgilendirmiyor. Benim makam ve rütbe heyecanım yok, beni halkın sevgisi ilgilendiriyor.

Yeni tur var mı?

10 Temmuz’da Sivas’a gideceğim, 20 bin kişi ile kucaklaşacağım. 31 Temmuz’da memleketim Erzincan’dayım; daha sonra Batman, Şanlırufa ve Artvin’de... Daha sonra sırada Antalya da olacak. Esenboğa-Ulus arasında 50 bin karşılayıcı ile Ankara’ya giderim.

Sabancı ne demiş

EDİNDİĞİMİZ izlenime göre, Sarıgül halkın ilgi alanına girmiş. Olumlu bir enerji saçtığı dikkat çekiyor. Kişilerle yakın ilişki kurmakta hiç zorlanmıyor. İnsanların gözlerinin içine sıcak bakışlar atıyor; itici değil; çekici... Yakaladığı dalgayı besleyebilir mi, beklemek lazım.

Kitleler kendisini nereye taşıyabilir; kendisi de ‘Ben ne yapayım?’ yanıtını arıyor belki. Yakınları, ‘Sarıgül toyluk dönemini aşıyor’ diyor. Algılaması iyi; ancak konuşmalarında sık sık tekrara düşüyor. Konuşmalarında yerellikten ulusallığa geçememesi bir taktik mi, anlaşılmıyor. Sözcük dağarcığını geliştirmesi de gerekiyor.

Genel başkanlık sözünü etmeden sadece ‘Başbakan olmak istiyorum’ mesajını açık açık verirken; Sakıp Sabancı’nın hastaneye yatmadan önce kendisine ‘Arada İstanbul Belediye Başkanlığı olur mu bilmem ama sen bu ülkeye başbakan olacaksın’ demesinin etkisinde mi kaldı acaba?
Yazının Devamını Oku

Hükümet atçılığı abluka altına alıyor

26 Mayıs 2004
<B>AKP</B> hükümeti, at yarışı camiasının en büyük sivil toplum örgütü olan ve hiçbir kadın üyesi olmayan <B>Türkiye Yarış Atı Yetiştiricileri ve Sahipleri Derneği’</B>ne<B> </B>İstanbul milletvekili <B>İnci Gülser Özdemir’</B>i ilk defa bir kadın başkan olarak atadı. Başbakan Erdoğan’ın ‘Olacaksan başkan ol’ teklifiyle başkanlığa atanan Özdemir, atçılık camiasında tepkiyle karşılandı. 5 Haziran’daki Genel Kurul öncesinde seçime siyaset karıştırıldığını öne süren ve kendini yeni oluşumcular olarak tanıtan grup, hükümetin bu yaptığının yanlış olduğunu savunuyor. Birçok genç atçı ve yetiştiriciden oluşan grup görüşlerini şöyle özetliyor: ‘Maliye Bakanlığı atçılığın önündeki kesinti engelini kaldırmamakta direniyor. Tarım Bakanlığı TJK yönetimine kimi zaman ‘yasadan gelen hakkını kullansa bile’ anlamsız müdahalelerde bulunuyor. Şimdi de hükümet 4000 üyesiyle camianın en büyük sivil toplum örgütü olan TYAYSD’nin yönetimini ele almaya çalışıyor. İnci Hanım değerli bir atçıdır. Her atçının olduğu gibi TYAYSD’nin başkan adaylığı için hakkı bulunmaktadır. Kendisiyle demokratik bir platformda yarışacağız. Ama alacağı olası bir yenilgi, zaten camia ile arası hep limoni olan AKP iktidarı için çok büyük bir sorun olabilir. AKP atçıların gözünde hem siyaseten hem de atçılık olarak çok zor duruma düşebilir.’

OGS geçişlerinde geç gelen ‘kredi az’ uyarısı

OGS ödemelerinde kullanılan Ziraat Bankası elektronik hesaplarındaki aksaklık dolasıyla büyük bir haksızlık yaşanıyor. Aracınızla gişelerden geçiş yaparken, ‘kredi az’ ikazı çok geç veriliyor; siz de bu uyarıyı görene kadar hesabınız çoktan eksi duruma düşmüş oluyor. Ayrıca her geçiş için 750 bin lira ceza ödemiş oluyorsunuz. Ben de bu ikazı gördüğümde 100 milyon yatırmama rağmen 38 milyon ‘eksi’ hesabım olduğu yazılıydı. Ancak Karayolları kontrolünde kredimin yeterli olduğu ortaya çıktı. Bize kendi hesabımızı tutarak ‘eksi’ye düşmememiz tavsiye edildi. Bu kadar gecikmeli ve hatalı işleyen bir sistemde tutulan hesabın doğruluğundan şüphe duymamak mümkün mü? Karayolları ve banka hesapları arasındaki uyumsuzluğun kim farkında? Suçsuz yere ceza yemek istemiyoruz.

Gökhan TARGAY-ORTAKÖY

Öğretmen atamalarında norm kadro delindi

ANKARA İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde, yıllardır başarılı şekilde uygulanan norm kadro uygulaması delindi. Turhan Feyzioğlu İlköğretim Okulu’na atanmak için birinci sırada bekleyen Resim-İş öğretmeni Arzu Doytanoğlu’nun yerine, başka bir öğretmen atandı.

Haksızlığın giderilmesi için Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçe veren Arzu Doytanoğlu, ‘Sıralama listesinde benim ilk sırada olduğum Turhan Feyzioğlu İlköğretim Okulu’na, hizmet puanı benden daha düşük olan başka bir öğretmen atanmıştır. Kaldı ki yerime atanan öğretmenin tercihleri arasında, atandığı bu okul da bulunmamaktadır. Hizmet puanı benden düşük olduğu halde yerime atanan öğretmenin, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli olmasının etkisi olduğunu düşünmekteyim. Haksızlığın giderilmesini bekliyorum’ dedi.

Gecekondu önleme projesi

MERKEZİ Antalya’da bulunan, İnşaat Mühendisi Turgut Yalçın’ın başkanlığını yaptığı Ekonomik Varlıklarımızı Koruma ve Değerlendirme Derneği (EVKD), Bayındırlık Bakanlığı’nın yürüttüğü ‘Gecekondu Önleme Projesi’ ile ilgili olarak çözüm önerilerinde bulunuyor: ‘Şehir merkezlerine ve kamu binalarına yakın noktalarda imar planları revize edilerek uydu-kentler yapılmalıdır. Planlamalar yapılırken yatay yapılaşmak yerine dikey yapılaşmak daha doğru olacaktır. Uydu-kent projelerinde çıkmalar kesinlikle olmamalıdır. Türkiye genelinde kaldırılmalıdır. Çünkü çıkmalarda kullanılan demir, binanın maliyetini % 15 artırmaktadır. Binayı statik ve dinamik yönden zayıflatmaktadır.’

Sıkıntımız başbakandan yana

MENDERES, Demirel, Özal, Ecevit, Yılmaz ve Çiller... Pek çok başbakan gelip geçti. Hiçbiri efsaneleşemedi. Ama cumhurbaşkanı bakımından şanslıyız. Atatürk ve İnönü efsaneleşti. Unutulmayacak üçüncü ad Ahmet Necdet Sezer. Kanunsuzluklara geçit vermedi. Onurlu görev yaptı. Yüzümüzü güldürdü. En kötü günlerimizde onu yanımızda gördük. Bizdendi, bizdi. Sıkıntımız başbakandan yana. Türkiye’ye Ahmet Necdet Sezer gibi başbakan gerekli.

Süleyman EKİM-İSTANBUL

Ehliyetinizi kaybetmeyin

EHLİYETİMİ
kaybettim. Yenisini çıkarmak için Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdum. Kart parası olarak 30 milyon TL. istediler. Bu para bana çok abartılı geldi. TÜKODER’i aradım. ‘Aldıkları para yasal, biz bir şey yapamayız’ dediler. Emniyet Genel Müdürü’ne, İçişleri Bakanı’na sormak istiyorum: Bir ehliyet kartı için 30 milyon TL. almak insaf ölçüleriyle bağdaşıyor mu? Bu kartın maliyeti kaç liradır?

Necmetin Kurucu-ANKARA

Biliyor musunuz?

ARTVİN’de vali yardımcısıyken 2002’de AKP’den milletvekili aday adayı olup kazanamayan, daha sonra Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüğü’ne verilen, yerel seçimlerde Konya Büyükşehir Belediyesi başkan aday adayları arasında bulunan Yavuz Selim Köşker’in Mali İdareler Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanlığı’na atandığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘Türkiye’nin borcu 312 milyar dolara çıkarıldı. Borç bir trilyon dolar olursa sadece faizi 130 milyar dolar olur. Bu da Türkiye bütçesinin tamamıdır.’

(Necmettin Erbakan)

MESAJ PANOSU

İSTANBUL’dan ‘Ankara Ekspresi’ ile Ankara’ya gittik. İstasyonda bagajımızı gün boyu taşımamak için ‘emanetçi’ aradık. Fakat ‘güvenlik sorunu’ gerekçesiyle kaldırmışlar. Oysa istasyon tuvaletçisi bile emanet almaya başlamış! Ankara İstasyonu’nda ‘emanet’i kaldıranlar; utanmalıdır. Başkentte emanet olmazsa diğer illerimiz kimbilir ne haldedir?

Melikşah YENİPAZAR

ÇEAŞ hisse senetlerimiz ve temettülerimize devlet el koydu. Bu konuda devletten hiçbir açıklama yapılmıyor. Hisse senet sahipleri panikte. Ortalıkta çeşitli spekülasyonlar dolaşmakta. Nereye başvuracağımızı bilemiyoruz. Fırsatçıların kurbanı olmak istemiyoruz.
Serap KUNİ

ALMAN
televizyon kanalı Pro 7’de ‘TV Total’ programının yapımcısı Stefan Raab, programında uzun bir süre Türkiye ve Türk sanatçılarının tanıtımını yaptı. Hatta İstanbul’a gelip program bile yaptı. Milyarlara yapamayacağımız bu reklamı bizim için yapan bu sempatik programcı Raab’a bir ödül vermemiz gerekmez mi?

M. Murat GÖZÜBÜYÜK

KEMERBURGAZ’daki iki kemer arasına izinsiz dolgu ve moloz dökümü yapılıyor. Böylece dere yatakları ve meralar tahrip ediliyor. Sel ve heyelanlara imkan tanınıyor. Dolayısıyla tarım yapılamayacak bir hale geliyor. Bölge çiftçimizin geçim kaynağı olan tarım topraklarını kirletmek bu kadar ucuz mu? Yavuz YONAR

ÜSTBOSTANCI-İçerenköy’de havaların ısınmasıyla birlikte etraf kara sineklerden geçilmiyor. Kadıköy’de yaşamanın ayrıcalığı bu mu?
F. Batur URAS
Yazının Devamını Oku