8 Temmuz 2004
<B>BULGARİSTAN’</B>ın kuzeyindeki bölgeye <B>‘Deliorman’</B> deniyor. Türklerin yoğun olarak yaşadığı verimli toprakları kapsayan bölge; oval bir daire çizerseniz <B>Razgrad,</B> <B>Şumnu </B>(Şumen) ve <B>Targovishte </B>(Eski Cuma) kentlerini görebilirsiniz. 1573’te Osmanlı egemenliğine giren ve daha sonra bir ticaret merkezi olan bölge, 93 Harbi’nden (1877-78) sonra elden çıkmaya başlamış. Ama kültür varlığını da korumayı başarmış... Efsane güreşçilerimiz bu bölgeden yetişmiş. Gözünüzün alabildiği her yer ormanlık alan, yemyeşil. Tarım alanları ise öyle değil; bağlar ve meyve ağaçlarının eski bakımlı durumu yok. Birçok sanayi kuruluşu da terk edilmiş durumda. Özelleştirmeden sonra yaşanan sarsıntının izleri dikkat çekiyor. Ama herkes gelecekten umutlu. AB kapısının açılmasıyla Bulgaristan’ın altyapı ve yolları için 4.5 milyar dolar gelmeye başlamış. Tarım ve hayvancılık projeleri için gelecek kaynağın da 5 milyar dolar olduğu bildiriliyor.
Bulgaristan’ın 7.9 milyon nüfusu var. 900 bin Türk ve 800 bin Çingene bulunuyor. Etnik nüfusun 2025 yılında Bulgar nüfusunu aşacağı hesaplanıyor. Şimdiye kadar 1.4 milyar Euro yabancı sermayenin giriş yaptığı ülkede asgari ücret 55-60 dolar. Aslında Bulgaristan işsizlikten kavruluyor.
ALÜMİNYUM FABRİKASI
Deliorman bölgesinde orta ve küçük işletmeler hákim, büyük bir yatırım yok. Bavuluyla buraya 2400 kadar Türk işadamı gelip küçüklü büyüklü ticaret yapmış; fakat bunların çoğu da geri dönmüş. Süzer ve Işıklar firmalarının kağıt sanayiiyle ilgili girişimleri olumsuzlukla sonuçlanmış.
Karabük-Demirçelik Fabrikaları eski Genel Müdürü Fikret Kuzucu ile ortağı Fikret İnce, Razgrad’taki alüminyum fabrikasını alarak, 50 milyon dolarlık bir yatırım yapmışlar... 980 kişinin çalıştığı fabrika bugün 70 milyon Euro’luk ihracat yapıyor.
Bulgaristan büyük yatırımlara açık... Fikret Kuzucu bu konuda ‘Bulgaristan her şeyi AB’ye armonize ediyor. Uyum yasalarını arazi mülkiyeti hukuku dışında tamamladılar. %19.5 olan Kurumlar Vergisi bu yıl %15’e düşüyor’ diyor.
ŞİŞECAM’DAN DEV YATIRIM
Küresel yarışına devam eden Türkiye Şişe-Cam Fabrikaları’nın Targovishte’deki 160 milyon dolara mal olacak yeni fabrikasında ise düz cam ve cam ev eşyaları üretilecek. 30 bin nüfusun %60’ının Türk olduğu Targovishte bu yatırımla Balkan havzasının önemli bir cam merkezi olacak.
Fabrikanın kurulduğu yer 1000 dönümlük bir mera... Bu arazi Şişecam’a bedelsiz olarak tapu devri suretiyle verilmiş. 9 milyon dolarlık altyapı yatırımları da devlet tarafından yürütülüyormuş.
Bu proje gerçekleştiğinde Bulgaristan’ın en büyük yabancı yeşil alan yatırımı olacak. Üretilecek ürünlerden 100 milyon dolarlık satış geliri elde edilecek.
Şişecam’ın, Rusya, Gürcistan ve Bulgaristan’da olmak üzere yurtdışında 6 fabrikası olmuş oluyor. Üretim gücü açısından dünyanın üçüncü büyük topluluğu sayılıyor. Şişecam’ın ayrıca yine Bulgaristan’da Belçikalı Solvay firmasıyla soda üretim ve Mısır’da da kum tedarik tesisi bulunuyor.
Dün temel atma törenine katılan Başbakan Tayyip Erdoğan ve Bulgaristan Başbakanı Simeon Sakskgoburggotski’ya bölgede oturan halk büyük ilgi gösterdi.
DEĞERLİ DOSTUM
2001’de kendi ismiyle kurduğu hareketle, 17 Nisan seçimlerinde %44 oy alıp Bulgaristan’da ilk kez iktidara gelen Kral Simeon Sakskoburgotski yatırımcılara inanılmaz vaatlerde bulunuyor.
Bulgar Başbakanı konuşmasında Şişecam ve Türkiye’yi bu projeden dolayı kutladı. Kral Simeon, Tayyip Erdoğan’dan ‘değerli dostum’ diye söz ederken, 3 senedir iktidarda olan bir partinin lideri olarak Targovishte’ye ilk kez geldiğini söylemesi töreni izleyen Türk milletvekillerini güldürdü. Partisine desteğin %10’larda olduğu ancak Kral’a desteğin sürdüğü belirtiliyor.
ERDOĞAN’DAN TEŞEKKÜR
Başbakan Erdoğan konuşmasında, Bulgaristan’ın AB’ye 2007’de üye olması ve NATO’ya girmesinin komşuluk ilişkileri açısından çok önemli olduğuna dikkat çekip, bu yatırımın bolluk ve bereket getirmesini dileyerek, Şişecam ve İş Bankası’nı kutladı.
Şişecam’ın ortağı İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ise törendeki konuşmasında ‘Başbakan ‘geniş vizyonu’yla bize kuvvet vermiştir. Atatürk’ün kurduğu kurum Türkiye’ninki gibi Bulgaristan’ın da gururu olacaktır’ dedi.
Törene ayrıca Bulgaristan kökenli olan CHP Bursa Milletvekili Ali Dinçer ve AKP milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın da aralarında bulunduğu 15 milletvekili katıldı. Bulgaristan’daki Halk-Özgürlükler Partisi (HÖP) lideri Ahmet Doğan’ın törende bulunmaması ise dikkat çekti.
Bulgar vali ve belediye başkanı tarafından tarihi bir gün olarak nitelendiriliyor. Türkiye ve Bulgaristan arasındaki iş hacmi 1.3 milyar doları bulmuş. Türklerin yatırımlarının 300 milyon dolara ulaştığı vurgulanıyor.
Cumhurbaşkanı kominist-sosyalist, Başbakanı kral ve ekonomisi ‘liberal’ olan Bulgaristan’dan bir günlük izlenimler bunlar.
Deliormanlı ünlü Türkler
Deliorman bölgesinden Türkiye’de birçok asker, devlet adamı, siyasetçi ve kültür adamı yetişmiş. Bunları özetlersek: Alemdar Mustafapaşa, A. Cevdet Paşa, Mithat Paşa, Muallim Naci, Celal Bayar, Cevriye Temelli (İ. İnönü’nün annesi) Şevket Süreyya Aydemir, Tunali Hilmi, Türker Acaroğlu, Bilal Şen, Tuğrul Deliorman, Nurettin Ersin, Cumhur Asparuk... Ayrıca güreşçi ve pehlivanlarımızdan Koca Yusuf, Kel Aliço, Karamehmet ve son olarak da Zekeriya Güçlü...
Milletin efendisi
OECD, 19 Avrupa ülkesi, ABD ve Kanada tarafından 1961’de kuruldu. Türkiye bu tarihten beri örgütün bir üyesi. 9. Cumhurbaşkanımız Demirel ne diyordu: Kendi kendine yeten, dünyada 7 ülkeden biriyiz.
Bugüne bir bakalım: AKP iktidarda 20 aydır. Ecevit hükümetinin IMF politikasını aynen uyguluyor. IMF ne diyorsa o. Köylüye destekleme yapmayın, 20 milyon çiftçiyi açlığa mahkum edin diyor. Doğrusu OECD’nin en son raporuna göre çiftçiye desteklemeler gözüküyor:
AB üyesi ülkelerde çiftçiler 92 milyar dolar, %35 ve asgari 8000 dolar; İzlanda, Japonya, Norveç, İsveç’te %60 oranında devletten destek görüyor.
Türkiye’de ise üretici başına sadece 260 dolar destek veriliyor. Tarım ithalatı düşük kur nedeniyle hızla artıyor. Köylünün malı elinde, satamıyor. Süt veren ineği kesmeyelim. Ürün veren tarlayı kurutmayalım, ne yiyeceğimizi düşünelim. Aklın yolu bir...
Necmettin DÖNMEZ BURSA
Doğan: Balkanlar’a bir fidan diktik
Razgrat, Başbakan Erdoğan’ın Şişecam’ın fabrikasının temelini attığı Targovishte’ye bir saat uzaklıkta. Geçen hafta Cem Vakfı öncülüğünde Cem Kültür Evi’nin temeli atılmış.
Türk soylu ve Alevi İslam inancını benimseyen Bulgaristan vatandaşlarının yaşadığı Razgrat bölgesinde Demir Baba, Hüseyin Baba, Hekim Ali Baba, Musa Baba ve Kız Ana türbeleri bulunuyor. Demir Baba türbesi, ‘Balkanların Mekkesi’ sayılıyor bazı çevrelerce.
Türkiye ve Almanya’dan 50 kişilik bir grupla önce Sofya’ya gelen Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan başkanlığındaki heyet, Büyükelçimiz Haydar Berk tarafından kabul edilmiş... Dışişleri Bakanlığımız, bu ziyarete gayet sıcak bakmış. Bir Türk işadamının üzerinde beyan edilmemiş 50 bin Euro çıkması ve gözaltına alınması diplomatik sorun olmuş... Bu sorunların Erdoğan’ın Sofya’da önceki günkü temasları sırasında ele alındığını öğrendik.
Yazının Devamını Oku 7 Temmuz 2004
<b>TÜRKİYE’</B>de çok ortaklı firmalar niye uzun yıllar yaşamaz, ortaklar niye birbirleri ile çatışır? Bu çok merak edilen bir sorudur. Almanya’da çalışan işçilerimizin Türkiye’ye taşıdığı bu model çerçevesinde birçok firma kuruldu, ancak uzun ömürlü olmadı.
Çamsan Ağaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. fabrikası da böyle bir girişim sonunda 28 yıl önce (1978) Ordu’da kuruldu. Her türlü mobilya üretimi ve ağaç sanayiinin aranan ürünü MDF’yi ülkemize tanıtan, teknolojisi ve ürettiği ürünlerin kalitesi ile uluslararası bir özel şirket diye bilinir.
SPK’ya tabi olan Çamsan, 500 büyük şirket arasında yer alıyor.
Krizlerden başarı ile çıkan şirket, 50 milyon Euro’luk bir yatırımla 2002’de Adapazarı’nda, mevcut kapasitesini iki misline çıkaracak olan MDF, kaplama ve laminat parke tesislerini yapıyor.
Yaşamını bu şirkete adamış Yüksel Poyraz 20 yılı aşkın süredir hissedar olarak Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyor, ta ki geçen mart ayına kadar... %45 hissesi bulunan Poyraz, Şükrü Bodur ve Bodur grubu ile birlikte hareket eden ve toplam %54 hisseye sahip olan diğer büyük ortakların birleşmesiyle azlediliyor. Ve Poyraz grubu yönetim kurulunun dışında tutuluyor.
Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun’un tanık olarak imzasıyla taraflar arasında yapılan protokole rağmen ilgili hükümlerin hiçbirinin yerine getirilmediği bildiriliyor. Hatta %45 hissesi bulunmasına karşın Poyraz fabrikasına sokulmuyor.
Bize ulaşan eldeki belge ve bilgiler böyle.
Küçük hisselerin oluşmasıyla başarılı bir konuma gelen Çamsan kar etmiş, yatırımlar yapmış, Ordu’lulara iş vermiş ancak bu arada ortaklar şirketi ‘sen mi ben mi yöneteceğim’ kavgasına düşmüşler.
Durumu dışardan gözleyenler diyor ki:
‘Çok ortaklı şirketlerin kaderi böyle olmamalı... Böyle bir tesis çıkmaza sürüklenmemeli... Sanayi Bakanlığı, bu kentin valisi, belediye başkanı, büyükleri, kim varsa sözü geçenleri bir araya gelmeli, sulh yolu sağlanmalı, böyle bir tesis karartılmamalı... Yoksa, örnek bir şirketin akıbeti eski halk şirketleri gibi olur.’
Adaletsiz davranamazdık
İSKİTLER esnafının sorunları üzerine görüş belirten bir okurumuz, TOBB’un milletvekillerine telefon etmesini eleştirirken ‘Biz Muz Cumhuriyeti miyiz?’ diye soruyordu. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıkoğlu , ‘Elbette ki değiliz’ dedikten sonra şunları söyledi:
‘TOBB’un genel kurullarına katılan delege ve konuklara hatır kabilinden hediye veririz, bu gelenekselleşmiştir. Bazen aldı-almadı meselesi oluyor, adaletsiz davrandığımız söyleniyor. Genel Kurul’a katılan milletvekillerinin dışında kalanlar arasında da bu söylentileri duyuyoruz. Biz de TOBB’la ilgili yasanın Meclis’ten geçmesinin üzerinden 1.5 ay sonra bütün milletvekillerine cep telefonu hediye ettik. Eğer bu yasa geçmeden bunu verseydik, ‘rüşvet’ iddiası ortaya atılabilirdi. Biz böyle bir karşılığı katiyen düşünemeyiz.’
- Telefonlar kaç milyon?
- 439 milyon...
- İskitler esnafı için ne düşünüyorsunuz?
- Bizlere, Ankara Sanayi Odası’na, Ticaret Odası’na bir görev düşmüyor. Esnaf odalarını temsil eden TESK’e düşüyor. İşyerlerinin organize sanayi bölgelerine taşınması doğru bir şeydir; boşaltılan yerler ticaret merkezi olmalıdır. Ancak bu olayın gerisinde bazı partililerin tahriki olayı vardır.’
Ford işçisinin yüreği yanıyor
GÖLCÜK’teki Ford Otosan’dan bir grup işçi yazıyor:
Sıkıntılarımız büyük. Milyar dolarlık ihracata rağmen elimize geçen para, yaklaşık 500 milyon. Her ay da 50 milyon Koç Vakfı’na ve sarı sendikaya (işe girerken üye olmak mecburidir) kesiliyor. Cumartesi günleri de çalıştırılıyoruz, fakat mesai ücretlerimiz ödenmiyor. ‘Şartları beğenmiyorsan git, yerine çalışacak adam çok!’ laflarını duyuyoruz. Türkiye’de işsizlik var diye böyle insafsızca bir çalıştırma düzeni olabilir mi?
FORD OTOSAN İşçileri-GÖLCÜK
Sigortada oyun
VAKIFBANK kuruluşu olan Vakıf Emeklilik Adana Bölge Müdürlüğü’ne bağlı bir acente işyerimize gelerek bizlere bireysel emeklilik sistemi hakkında bilgiler verdi. Bizlerden para toplayarak bizi sisteme üye yaptı. Bir ay sonra poliçeleri görünce bize hayat sigortası yapıldığını gördük. Bir yıl boyunca şikayet mektupları yazmamıza rağmen paralarımızı geri alamadık. Tek yaptıkları söz konusu acentenin kendi kurumlarıyla ilişiğini kesmek oldu. Vakıfbank da bunu yaparsa?
Ali AYCAN ADANA
Kapkaç maşası
BU günlerde TCK’da bazı gelişmeler yaşanıyor. Mesela kapkaç olaylarında cezalar 3’ten 7 yıla çıkartıldı. Güzel ama güzel olmayan bir şey var. O da çocukların suça itilme oranının artacak olması. Çocuklar ceza alamayacağı için onları maşa olarak kullanıp kapkaç yaptırabilirler. O zaman çocuklara ceza verilmiyorsa onların yerine aileye ya da kapkaç yaptıranlara yani çocukları maşa olarak kullanan, suça itenlere ceza verilmeli.
Cavit KİRAZLAR
Meclis’e öneri
SAHİL kentlerinden bir mal müdürünün milletvekillerine uyarısı:
Meclis’te görüşülen yerel yönetim kanun tasarısında, Hazine’ye ait arazilerin belediyelere bırakılacağı hükmü yer alıyor.
Lütfen bu konu sadece belediyelerin insafına bırakılmasın. Çünkü kötü niyetli belediye başkanları bunları peşkeş çekebilir. Bu devirler yapılırken tapu veya mal müdürlüklerinin de onayından geçmelidir. Bu konudaki madde yeniden tanzim edilmelidir.
MESAJ PANOSU
İSTANBUL Ömerli’de sanayi bölgesinde faaliyet gösteren firmalardan biriyiz. Aylardır bölgede bir telefon sıkıntısı var. Türk Telekom bize 3 milyara öncelikli tercihli paket alın, diyor. Üç aydır telefon bulamıyoruz. PBX olarak 10 hatlı telefon bize 30 milyara geliyor. Ne yapmamız gerekiyor? Nazım CEBİR
DİYARBAKIR surlarının çevresi dükkanlardan, kebapçılardan kurtarılmıştı. Ancak geçenlerde Milli Eğitim Müdürlüğü yakınında cadde kıyısında bir yere, sura komşu gecekondu bir dükkan yapıldı. Bu dükkanı belediye görmüyor mu? Bu büfe kimin?
Prof. Emrullah GÜNEY
Yazının Devamını Oku 6 Temmuz 2004
<B>SHP </B>adayı <B>Hasan Alagöz, </B>28 Mart’taki Iğdır Belediye Başkanlığı seçiminin iptali için inanılmaz bir hukuk mücadelesi yürütüyor. MHP’li belediye başkanı Nurettin Aras ve AKP adayı Ali Ağrı ile mücadele eden Alagöz, organize bir şekilde ‘taşıma oy’ kullanacağını fark ediyor. Durumu 23 Mart’ta Iğdır Cumhuriyet Savcılığı’na iletiyor.
Seçim sonuçlarına göre, MHP’ye 9.753, SHP’ye 7.719 ve AKP’ye de 4.785 oy çıkıyor. MHP’nin seçimi almasında taşıma oyların etken olduğu dikkat çekiyor. Bazı CHP’liler etnik ve dinsel amaçlı olarak MHP’ye çalışıyor.
SHP adayından başka AKP adayı da dönen dolaplar karşısında suç duyurusunda bulunuyor. Ve kendisinin kurduğu ekibin de gayretiyle 6.131 seçmenin kayıtları inceleniyor, bunların 3.804’inin Iğdır dışından getirilip nasılsa Seçim Kurulu’na kaydedildikleri tespit ediliyor. Soruşturma sonunda Iğdır Cumhuriyet Savcısı Türker İkibaş, 298 sayılı Seçim Yasası’na göre, merkeze bağlı 7 mahalle muhtarının da içinde bulunduğu 3.804 seçmen aleyhine Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıyor.
DEMOKRASİ ZEDELENDİ
Hatırlamak gerekirse, seçim suçları affa girmiyor ve para cezasına çevrilmiyor.
Alagöz, ‘MHP Iğdır örgütü ve kimi kamu yöneticileri İstanbul merkezli 22 derneğin başkan, yönetici ve üyeleri ile diğer organizatörler hakkında mahkemede söyleyeceklerimiz olacaktır’ diyor. Hatta Doğubeyazıt’ta bazı subayların otobüslerle Iğdır’a getirildiğinı, oy kullananlar arasında binbaşı Ahmet Özer’in de bulunduğunu ileri sürüyor. Seçimden 20 gün önce, Iğdır eski Valisi Musa Küçükkurt’a durumu bildirdiğinde valinin ‘Benim oyum hem Iğdır’da hem de Ankara Gölbaşı’nda var. Ne var bunda’ dediğini söylüyor.
3.804 gibi yüksek oranda taşıma seçmenin, bir seçimde tüm dengeleri değiştirebileceğine dikkat çeken SHP (Demokratik güçbirliği) Iğdır Belediye Başkan adayı Hasan Alagöz, ‘Ben bir geniş ailenin mensubu ve bir fabrikatör torunuyum. Bu organizsyona çeşitli yollarla engel olabilirdim, ama yapmadım’ diyor. Ancak giriştiği hukuk mücadelesinin kişisel bir sorun değil, demokraksi ve aydınlık güçlerin sorunu olduğunu belirterek ‘Sahte para ekonomide kaosa neden oluyorsa, sahte taşıma seçmen de aynı şekilde seçimlerde aynı şeye neden olmakta, demokrasiye olan güveni yok etmektedir’ diyerek şunları ekliyor:
SUSURLUK ZİHNİYETİ
‘Seçimlerde 3.804 değil 5 bin sahte oy kullanılarak hile yapıldığını duruşmada ispat edeceğim. 1999 seçimlerinde de aynı sahtekarlık yapılmış, ancak fark etmemiz geç olmuştur. Ama bu kez faka bastılar. Bu olayın ortaya çıkartılabilmesi için baştan Iğdır Seçim Kurulu’nda ciddi bir çalışma yapılması gerekiyordu ama yapılmadı; başta hukuk düzeni olmak üzere Genelkurmay ve Seçim Kurulu’nun adına leke düşürülmüştür. Açıkça belirli bir organizasyon dahilinde yapılan bu yolsuzluk Susurluk zihniyetinin bir halkasıdır.’
Şilt istiyorum
Bu kadar sanıklı bir başka örnek seçim davası Cumhuriyet tarihinde hiç hatırlanmıyor. Sonuçları itibarıyla belki de Guinness Rekorlar Kitabı’na girecektir.
Bu nedenle Hasan Alagöz ‘Aslında halkın başkanı benim. Kavga içermeyen, kardeşliği savunan, hukukun üstünlünü savunan bir kişi olarak devletin bana bu dava ile ilgili olarak ‘demokrasi şildi’ takması gerekmiyor mu?’ diyor.
Pendik panayırı
PENDİK Belediyesi’nin düzenlediği ve adını 6. Uluslararası Pendik Kültür ve Sanat Festivali koyduğu ‘panayır’ bu yıl da şanına yakışır (!) bir şekilde yine Davut Güloğlu konseri ile başladı. Hiçbir şeyine katılmadığımız bu ‘panayır’ın Pendik’in merkezinden alınarak E5 karayolu üzerindeki bir mahallede yapılmasını daha uygun buluyoruz. Çünkü bu ‘panayıra’ katılanların %90’ı merkezde yaşamayanlardır. Bu konuda bir imza kampanyası başlatacağız.
Pendik için yazacak o kadar çok şey var ki; CHP’nin 11 belediye meclis üyesi bu konularla ilgileniyorlar mı? İlgileniyorlarsa bir şey yapmayı isterler mi?
Tüm bunların sonunda aslında yanıtlamamız gereken soru şu:
Pendik, Sayın başkan Erol Kaya’nın çiftliği, Pendikliler de çiftliğin ümmeti mi?
Hakan KUNTAY-PENDİK
TOBB sahip çıkmalı
İSKİTLER esnafı taşınmalı; ancak siyasetçilerin popülist politikaları yüzünden yıllardır ertelendi. Eski Ankara diye bilinen Ulus, Altındağ ve Bentderesi’nin boşaltılmasıyla bölgenin rekreasyon alanı yapılacağını biliyoruz. Bu durumda Ankara, Ulus merkezli yeni bir görünüme kavuşacak; sonuçta bizler kazanacağız, Ankara gerçek başkentliğine dönecek o zaman... Hidoprom ve Atatürk Kültür Merkezi kötü görüntüsünden kurtulacak. Sanayi sitelerine taşınacak esnafa da bazı kolaylıkların gösterilmesi gerekiyor; ancak onların da mağdur olmayacağı bir yol bulunmalı.
TOBB, milletvekillerine telefon dağıtacağına yaptığı bu harcamaları, ismine yakışır şekilde esnaf için kullanmalıdır.
Not: Her kurum ve kuruluş, kendi menfaatine uygun kanun çıkaranlara hediye verirse, muz cumhuriyeti olmaz mıyız?
İsmi saklı
Biliyor musunuz?
KTHY’ye, CTP iktidarı tarafından şirket genel sekreteri olarak atanan TGRT eski muhabiri Kadir Usta’nın lise diplomasının sahte olduğunun anlaşıldığını biliyor musunuz.
MESAJ PANOSU
ÇUKUROVA Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nebahat Sarı, ‘Biliyor musunuz’da (26.6.2005) hakkında yer alan iddialar üzerine bir açıklama yaparak, YÖK’ten hakkında soruşturma açılması isteğine ilişkin haberin gerçekle bağdaşmadığını, üniversitede kendisine tahsis edilen 146 m2’lik dubleks lojmanın yerine daha küçük bir lojmana taşındığını ve tüm masraflarını kendisinin karşıladığını belirtiyor.
ALİ Sami Yen’deki Türk bayrağının GS flamaları ile aynı hizada dalgalanıyor. Egemenlik ve bağımsızlık ifade eden bayrak daima en üste olmak mecburiyetindedir. Merak ediyorum yöneticiler bunun farkında değiller mi
Dr. İbrahim Hüseyin YÜCER
ANKARA’dan bir not: Her kurum ve kuruluş (örneğin TOBB) kendi menfaatine uygun kanun çıkaran Meclis üyelerine hediye (cep telefonu) verirse, muz cumhuriyeti olmaz mıyız?
MOTOROLA firmasından aldığım cep telefonunda yaşadığım sorunları, Amerika dahil olmak üzere tüm Motorala adreslerine yolladım. Ancak cevap verme tenezzülünde bile bulunmadılar. Türkiye 3. sınıf ülke midir?
M.Ali ALBAYRAK
KIZILAY’da son haftalarda defalarca şahit olduğum kapkaç ve gasp olayları, artık Meşrutiyet Caddesi’nde olağan hale geldi. İnsanlar güpegündüz caddede yürürken soyuluyorlar. Polise defalarca şikayet etmeme rağmen herhangi bir gelişme olmadı. Ankara sokaklarında rahatça yürümek istiyorum.
Erol YILMAZ-ANKARA
Yazının Devamını Oku 4 Temmuz 2004
<B>MECLİS </B>Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen ve ‘İrticacı öğretim üyeleri üniversitelere dönüyor’ (1.7.2004) başlığı ile sözünü ettiğimiz yasa tasarısını deştikçe yeni ince unsurların, daha doğrusu <B>AKP</B> yandaşlarına <B>‘kıyaklar’</B>ın ortaya çıktığı anlaşılıyor. Birçok üniversiteden genç öğretim üyelerinin tepkilerine göre, yurtdışında yüksek lisans ve doktora eğitiminde başarısız olan ve çoğu ‘irticacı’ (isterseniz cemaat mensupları da diyebilirsiniz) olduğu MİT raporlarına giren gençlerin üniversitelere dönmelerinden ayrı olarak bu öğrencilere verilen burs paralarının da affedileceği ortaya çıktı.
Eğitim için devletin milyon dolarlar ödeyerek gönderdiği yüzlerce öğrenci, 28 Şubat döneminde geri çekilmiş ve bunların üniversitelerle bağlantısı kesilmişti.
Bir grup öğretim üyesi, bu konuda büyük bir haksızlık yapıldığını söylüyor ve şöyle diyorlar:
BU AF KİMLERE?
‘Bu öneriyi, sık sık Amerika’ya giden AKP hükümeti bakanları, milletvekilleri ve öteki yetkililere, dışarda kalan bazı cemaat mensuplarının yaptıkları anlaşılıyor. Hükümet de bu afları, ‘ek bütçe’ içine ince ayar yaparak yasalaştırmak istiyor. 4.6.2004 tarihli kanun tasarısının madde 1-h (geçici madde 34’ün eklenmesi) ve madde 2-f (geçici madde 51’in eklenmesi) fıkralarında açıkça görülüyor.
Söz konusu değişiklikler kamuoyunun, özellikle devletine güvenerek taahhüdünü yerine getiren akademisyenlerin vicdanını sızlatacak şekildedir. Bu girişim devletin parasının sorumsuzca peşkeş çekilmesidir. Peki bizim gibi başarılı olup, dışarda kalmayıp yurda dönen, ücra köşelerdeki üniversitelerde çalışanlar, bu yükü neden çeksin? Bu yasa nedeniyle mevcut durumda ve gelecekte yurtdışına gönderilecek burslu akademisyenlerin büyük çoğunluğunun devlete verdiği taahhüdü yerine getirmek yerine yurtdışında kalarak benzer tavizleri bekleyeceği açıktır. Bizler kriz döneminde Türkiye’de 400-500 dolar maaşla çalışırken, yurtdışında en az 3000 dolar maaşla çalışmasını bilmez miydik? Sonra, burs tazminatları affedilerek taviz verilen bu kişiler Türkiye Cumhuriyeti aleyhine çalışanlar değil miydi? Hem üniversitelere dönecek hem de bursları affedilecek bu öğrenciler, irticacılık mı öğreteceklerdir?’
Ulusal bir bursun hortumlanması ile ilgili bu yasa tasarısı çok tartışılır.
Bilginer’in feryadına kim yanıt verecek
DEVLET Tiyatroları (DT) kimin? Devletin mi bir aşiretin mi? Yoksa: Genel Müdür Lemi Bilgin’in mi, Baş rejisör Erhan Gök Gücü’nün mü, seçici kurulun mu, dramaturgların mı ya da kiminse ortaya çıksın.’ diye soruyor oyun yazarı Recep Bilginer... Bilginer, devlet tiyatroları yönetiminin genç yazarları dışladığını ve büyük bir rantın döndüğünü ayrıca yönetimin kendisine düşman olduğunu söylüyor. Bu durumu da şöyle anlatıyor: ‘Ben Tiyatro Yazarları Derneği Başkanı olarak, oyun yazarlarının dileklerini ve şikayetlerini hep ya Kültür Bakanlığı’na ya da DT’ye yansıttım. Önce derneğin aleyhine döndüler. Daha sonra da yazarları bir yılan gibi gördüler, beni de yılanın başı. Elbirliği ile eserlerimi oynamamaya karar verdiler. Devlet tiyatroları neyi, niçin saklıyor? Oynanmış 18 piyesi ve toplamda 25 kitabı bulunan bir yazara bu haksızlıklar yapılırsa başkalarına daha neler yapılır? Ben bu konudaki mücadelemi sürdüreceğim.’
‘Türkü’ isminde sigara olur mu?
BÜTÜN sigaraların üzerinde ‘Sigara sağlığa zararlıdır’ yazar. Sigaradan zarar görene çok rastladım ama türküden zarar görene bugüne dek hiç rastlamadım!
Sağlığa zararlı bir ürünün, bir sigaranın adının ‘Türkü’ konması bu toprakların folklor müziğine hakarettir; aşağılayıcıdır. Yani içilen sigaranın dumanlarında Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Dadaloğlu, Mahzuni, Yunus Emre, Özay Gönlüm, Neşet Ertaş, Muharrem Ertaş tüketiliyor gibi...
Amerikalı ortakların bu detayı atlamış olması hata da olsa bir nebze su götürür ama Sabancı logosuna hiç yakışmıyor.
Bu hatanın düzeltilmesi için Kültür ve Sağlık Bakanlıkları ile Türk Patent Enstitüsü’nü de göreve çağırıyorum. Sn. Güler Sabancı’nın bu konuda duyarlı davranacağını ümit ediyorum.
Sümer EZGÜ-Ses sanatçısı
Hükümet, zammı geri aldı
HÜKÜMET bir yandan kendi mensuplarınını kurtaracak mali aflar çıkarıyor, bir yandan da, benzine, doğalgaza, köprüye zamlar yapıyor.
Başbakan Erdoğan’ın, fiyat artışları konusundaki sözleri doğru çıkmıyor.
Memur ve emekliye ise %6 zam yapabiliyorlar.
Çünkü IMF öyle istiyor.
Sonra Türkiye %12 büyüdü diyorlar.
Hükümet verdiği zammı son zamlarla hemen geri aldı.
Enflasyon %10 olmuş, ne yazar.
NATO geldi böyle oldu!
Baykal gölü kurudu
CHP Kurultayı’ndan telefon eden muhalifler çarpıcı tepkiler veriyor: ‘Nazilerin SS kampındayız sanki, barikattan geçemiyoruz, hukuksuzluk egemen... Burası Yeniçeri Ocağı mı? Genel Merkez yöneticilerinin astığı astık, kestiği kestik... Bizlere çapulcu diyenler kellelerimizi istiyorlar.’
‘Korku Kurultayı’ndan önce Antalya’dan Mali Müşavir Mehmet Özbey diyor ki:
‘İncir ağacından oklava, mısır unundan ise baklava olmaz, denir. CHP’nin göbeğine dikilen incir ağacı artık kurumuştur.
Kuvayi Milliye bilinci, pozitif enerji, akıl, vizyon, aksiyon adamı yok mu bu partide?’
Kapalı kapılar ardındaki Kurultay’dan kim kazançlı çıktı acaba?
Sahipsiz ülke
AVUSTURYA ORF2’deki ‘Universum’ programında önceki gün bir Kürdistan belgeseline rastladım. İçeriğine tepki göstermek istedim, ancak elimdeki kozları kullanamadım. Ne Türk dernekleri, ne de gazeteler bir şey yapamayacaklarını söylediler. Kürtler burada her türlü propagandayı yapıyorlar. Ya biz ne yapıyoruz; hiçbir şey!
Seda SAKALLI-VİYANA
İskitler esnafına yönelik tartışmalar
DÜNKÜ ‘Vur Esnafa’ başlıklı yazınızda ele aldığınız, Ankara İskitler bölgesinin organize sanayi sitelerine taşınması konusunun, ‘halkın avukatı’ Nusret Çakıroğlu tarafından yanlış ve popülist bir yaklaşımla ele alındığını düşünüyorum.
1969’dan 1986 yılına kadar oto elektrik ve akümülatör üzerine, İskitler’de faaliyet gösterdik. 1984’lerdeydi sanırım, zamanın Ankara Belediye Başkanı Sayın Mehmet Altınsoy’un ‘Önümüzdeki dönemde, sanayii siteleri tamamlanır tamamlanmaz burayı boşaltacağız’ söylemine inanarak ve güvenerek, İstanbul yolundaki (15. km) yerleşim birimlerine hayli uzak olan ruhsatlı, hijyenik, Sağlık Bakanlığı ve belediyeler tarafından denetlenen yasal işyerlerine ‘yıllarca kooperatiflere para ödeyerek ve çok pahalıya mal olan’ işyerlerimize geçtik.
Fakat daha sonra Sayın Murat Karayalçın bu kararı askıya aldı. Yaklaşık 16 yıldır bu bölgenin taşınması söz konusu ama yalnızca söz konusu. Bazı kişiler kiraların fahiş şekilde yükseldiğinden söz ediyor. Acaba kiraların ne olduğunu biliyor mu? Biz işyerimizi, ki yaklaşık 200 metrekaredir, geçen yıl 200 milyona güçlükle kiraya verebildik. Evet, tuvaleti, soyunma kabini olan, imara uygun İSGÜM’ün sürekli denetlediği işyerimizin kirası bu.
Oysa halihazırda şehrin merkezindeki hiçbir sağlık koşuluna uymayan İskitler’de kiralar ne kadar?
Bıktık Yalçın Bey, bıktık. 1960’lardan bu yana Ankara’dayız. Alın terimizle, vergilerimizle, gecekondu ve kaçak işyeri finanse etmekten bıktık. 1972 yılından beri Bağ-Kur primi öderiz, yalnızca kayıt olmuş hiç ödeme yapmamış insan, af çıkar yalnızca 2 milyar öder, o da taksitle ve emekli olur. Çapulcular yasalara uymazlar, kendilerini mağdur halk olarak lanse ederler.
Pekiyi de biz ne yapacağız?
Yasalara saygılı olanlar ne yapacak?
Kerim KARA-ANKARA
SİNAN AYGÜN NEREDE
KÖŞENİZDE sorunumuza parmak basıp bizlere destek verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Biz sanayi bölgesi esnafının sorunu karşısında Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün nerede? Modern Çarşı esnafını da yalnız bıraktı. TV kameraları önünde vaatler, nutuklar attı, sonra da orayı Melih Gökçek’e tahsis etti. Zaten aralarından su sızmıyor. Sizden ricamız, Sinan Aygün’e ‘şimdi işgal AOÇ arazisi üzerinde yaptığı kongre merkezine izin karşılığı mı bizi Gökçek’le karşı karşıya getirdi’ diye sormanız. Allah sizden razı olsun.
Birol AKÇAY-ANKARA
MESAJ PANOSU
‘GIDA Terörünü Kim Denetler’ (8.6.2004) yazısına açıklama yapan Sağlık Bakanlığı, DMS ve KPSS sınavına girenler için 50 kadronun ihdas edildiğini ve 31 Çevre Sağlığı teknisyeninin atamasının yapıldığını bildirdi.
BATI Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Bursa Şubesi’nin düzenlediği ve 20 bin kişinin katılacağı ‘Batı Trakyalılar Panayırı’ bugün 11.00’de Gündoğdu Köyü’nde yapılıyor.
GÜNÜN SÖZÜ
‘İncir çekirdeği kadar değeri olmayan meselelerle birbirimizi yorduğumuz yeter artık.’
(Başbakan Tayyip Erdoğan)
Yazının Devamını Oku 3 Temmuz 2004
<B>İSTANBUL </B>Bayındırlık İl Müdürlüğü’nün <B>İstanbul’</B>un değişik bölgelerinde tüm müteahhitlere açık ilköğretim ihalelerinin sonuçları ilgili tepkiler büyüyerek sürüyor. Bu konuyu daha önce gündeme getirmiş ancak ne bakanlıktan ne valilikten bir açıklama gelmemişti. AKP’li yandaşların korunduğu iddialarına da sessiz kalınmıştı.
İhale sonuçlarına en az 10 firma itiraz ediyor. İhale keşif bedelinin 125 trilyon olduğu ancak müteahhitlerin verdiği teklifin tutarının 88 trilyon olduğu belirtiliyor. Ortalama kırım %28 dolayında olmuş. Bir müteahhit verilen m2 birim fiyatının 380 milyon; ancak gerçek rakamların 340 ile 410 milyon arasında değiştiğini belirterek, ‘78 trilyona bu işler bitirildi; devletin en az 10 trilyon zararı var’ diyor.
27.6.2004 tarihinde sonuçlanan ihalelere karşı örnek bir tepkiyi İnşaat Yük. Müh. Mehmet Erdurmuş’un yazısından aktarıyoruz:
‘Ortaya çıkan sonuç, insanın kanını donduruyor. Bayındırlık Bakanı’na ve hükümete yakın müteahhitler kayrıldı. Bu ihalelerde işler adrese teslim gönderildi. Birçok müteahhit haksız olarak elendi.
Kamu ihale yasası yolsuzluğun önüne geçebilmek, haksız rekabeti önleyebilmek için iyi bir fırsattı. Fakat Bayındırlık Bakanlığı işi çığrından çıkardı. İhale yasasını hiçe sayarak işleri birilerine peşkeş çekti. Kamuoyu bu konuyu öğrenmezse, diğer ihalelerde de buna benzer olaylar yaşanacaktır.
Şimdiden bunlara dur denmesi gerekiyor.’
İTİRAZ EDİYORUZ
SENKRON İnşaat da Tuzla’da iki okul ihalesine katıldıklarını, Bayındırlık Müdürlüğü’nün istediği imalat kalemlerinin uygulama projelerine göre hesaplanmış miktarları ve maliyet hesaplarını kendilerine sunduklarını belirterek şu itirazda bulunuyor: ‘Ancak en avantajlı teklifin Riva İnşaat’ta kaldığı belirtilmiştir. Bu teklif 3 trilyon olmasına karşın, şirketimizin teklifi ise 2.9 trilyondur. Teklif birim fiyatları, malzeme ve işçilik maliyet bedellerinin toplamı %25 genel gider ve müteahhitlik kárı olarak konulmuş miktar 587 milyardır. Bir hesaplamada bir hatanın olması kesinlikle mümkün değildir. Kamu İhale Kanunu’na göre, ihale sonucuna itirazımızı bildirir, teklifimizin yeniden değerlendirilmesini ve uygun görülmeme nedeninin tarafımıza bildirilmesini rica ederiz’ deniliyor.
MECLİS’E TAŞINDI
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, İstanbul’da 19 grup ilköğretim okulunun yapımı için gerçekleştirilen ihalelerle ilgili iddiaları soru olarak Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’e yöneltti. Şimşek, ihaleleri kazanamayanların tekliflerinin, kazananlardan daha düşük olduğunu belirterek, müteahhitler bazında daha ekonomik teklif veren firmalara ihalelerin verilmesinin gerekçesini soruyor.
Otopark vurgununa devam
EMİNÖNÜ Belediye sınırları içindeki otoparklarla ilgili yakınmalar bitmiyor. AKP hükümeti söz vermesine karşın bu başıbozukluk eskisi gibi sürüyor.
‘Kumkapı’daki balıkçı lokantalarının otoporakında akşam yemeği süresince bırakılan bir araçtan 7.5 milyon alınıyor. İstediğinizde sadece üzerinde ‘Eminönü Belediyesi, Kumluk otoparkı’ yazılı bir fiş veriliyor; vergi numarası ise yok’ diyor bir okurumuz. Bir başka şikayet de bir şoförden:
‘Beyazıt Meydanı’na turist getiren otobüslerden bir saatlik otopark ücreti olarak 60 milyon isteniyor. Bölgede turistik yatak+kahvaltı ücreti 60 milyon lirayken, bu kadar otopark ücreti alınır mı? Bu işte vurgun var!’
Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er’in geçmiş dönemlerden beri büyük oyunlar döndüğünden haberi var mıdır?
Asa ve şalvar
GÜNGÖREN’den bir not:
‘Dün otomobille Eminönü’ye gidiyordum; Unkapanı’nda gördüğüm bir manzara şuydu; bir adam elinde asa, başında sarık, üstünde cübbe, altında da şalvar... Bunlar artık Fatih Çarşamba’dan Unkapanı’na kadar uzandıklarına göre kendilerini Taksim’de de göreceğiz demek ki...’
Vur esnafa
ANKARA şehir merkezindeki sanayi bölgesinin boşaltılması Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanmış... Ruhsatlı işyerleri boşaltılmazsa mühürlenecekmiş. Esnaf tepkili, taşınmaları istenen İvedik ve OSTİM sanayi sitelerinde dükkan fiyatları iki katına çıkmış.
‘Yeni Sanayi’den bir grup esnaf, bu oldu-bitti kararla 6 bin esnafın (aileleriyle 200 bin kişinin) etkilendiğini, esnaf odalarının duruma sessiz kaldığını belirterek şöyle diyor:
‘Kaderimizle baş başa kaldık. Krizden yeni çıkmaya çalışan küçük esnaf bir başka krize daha sürükleniyor. Seçimden önce işyerlerimizi ziyaret edip oy isteyen Sayın Ankara milletvekilleri nerede?’
‘Halkın avukatı’ Nusret Çakıroğlu, Başbakan’a bir telgraf çekerek şöyle diyor:
‘Melih Gökçek kim oluyor da kamulaştırma kararı bulunmadan, sanayideki işyerlerini kaldırmak için kapatma tazyikinde bulunuyor. Bu insanların ailelerini Gökçek mi geçindiriyor, ekmek paralarını Belediye mi veriyor? Sizlerin bundan haberi oluyor mu? Partinizi ve idarecilerinizi düşünmüyor mu? Buna hakkı var mı? Böyle bir tutum derebeylik zamanında bile görülmemiştir.’
Yalıkavak’ta huzur kalmadı
YALIKAVAK Belediye Başkanı Mustafa Saruhan, inşaat yasağını bilinçli olarak uygulamamaktadır. 23 Nisan-29 Ekim arasında hükümet kararı olarak turizm beldelerinde geçerli olan yasağa rağmen ağır nakliye beton kamyonları beldede tozu dumana katarak cirit atmaktadır. Sadece iki gün önce kendi imkanlarımızla yaptırdığımız, belediyenin hiçbir katkıda bulunmadığı yolumuz 22 beton kamyonuyla bozulmuştur, tam inşaat yasağının ortasında. Büyük inşaat sahipleri belde için bazı şeyler yapacakları sözleriyle ‘esneklik’ desteği almaktadırlar.
Duyumlarımız belediye başkanının büyük inşaat yapanlarla dirsek teması altında olduğu, marina sahiplerinin desteğinde olduğunu belirtmektedir.
Yalıkavak artık yazın buraya gelip huzuru bulmak isteyenler için müsait bir belde olmaktan çıkmıştır. Yalıkavak’a inşaat yasağına güvenip yatırım yapmak isteyenlere belediye meydanında bir iki saat vakit geçirmelerini ve yaz ortasında ağır nakliyatı izlemelerini tavsiye ediyoruz. Sonra bir ev alıp almamak konusunda karar versinler. Bu güzel belde maalesef ses kirliliğini, inşaat tozunu önemsemeyen bir yönetim tarafından yönetilmektedir. Bizler buraya yatırım yaptığımıza pişman olanlarız. Bu konuda duyarlı ve turizm felsefesine sahip Bitez Belediyesi sınırlarına gitmediğimize pişmanız.
Burada ciddi vergi verip hiçbir karşılık alamıyoruz. Gelecek olanları da uyarıyoruz, önce gelip zaman geçirin, belediyeden hiçbir şey beklemeyin. Hele büyük şehirlerden buraya gelenlerden tüm işlerini kendi kaynaklarıyla yapmaları beklenmektedir.
Bodrum’da jandarmanın denetim yetkisi kaldırılınca, maalesef işler bu hale geldi; turizm felsefesi dinlenceden gürültüye dönüştü.
Zafer ILGAR-BODRUM
GÜNÜN SÖZÜ
‘Türkiye özellikle ucuz işgücü ve doğal zenginliğini kullanarak sanayi ve turizmin başını çektiği bir büyümeye kilitlendi; çoğu dış talebe dönük bir faaliyet ile çarklarını döndürüyor. Ancak bu büyüme, topyekûn yoksullaştırıcı bir büyümedir.’
(Ekonomist Mustafa Sönmez)
Biliyor musunuz
CHP’nin bugünkü tartışmalı Kurultayı’nda Baykal’a güven oylamasının ‘açık’ yapılacağını... Türk soylu ve Alevi-İslam inancını benimseyen Bulgaristan vatandaşlarının yaşadığı Razgrat’da bugün Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan’ın katılımıyla Cem Vakfı Kültürevi’nin temelinin atılacağını... CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin öncülüğünde bir grup milletvekilinin, Atatürk’ün Yalova’ya gelişinin 75. yılı olması nedeniyle 19 Ağustosta Fenerbahçe ile Yalovaspor arasında bir gösteri maçı yapılması için imza toplayıp Fenerbahçe Kulübüne ilettiklerini... BAKIRKÖY Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in Ataköy’de, TOKİ tarafından satışa çıkarılan 7 parsel yeşil alanı Belediye adına satın alacaklarını ve bu konudaki işlemlerin salı günü tamamlanacağını açıkladığını...
Biliyor musunuz
MESAJ PANOSU
TEKİRDAĞ’a 50 km. uzaklıktaki Sultanköyü’nden denize akan Kınıklı deresi can çekiyor. Çorlu civarındaki tekstil boyama fabrikalarının kimyasal atıkları yüzünden rengarenk akıyor. Yazlıkçıların yıllardır başvurmadıkları makam kalmadı; Tekirdağ Çevre Müdürlüğü’nde suyun rengini ölçme aygıtı yokmuş; mazere bakın. Yüreğimiz yanıyor; kime başvuralım artık. Mahir ÇERÇİ
AZİZ Nesin, aramızdan ayrılışının 9. yılında bugün Çatalca’daki Nesin Vakfı’nda yapılacak bir piknikle anılacak. 11.00’de AKM önünden servis kalkacak. Oğlu Ali Nesin ‘ Kolay olmuyor ama Nesin Vakfı yaşıyor’ diyor.
(www.nesinvakfi.org)
ONUR-AİR’in Laleli Şubesi’nden 14.6.2004’te Kıbrıs için bir gidiş-gönüş bileti aldım. Lefkoşe’den dönüşte sorunlar yaşadım, iş ve maddi kayba uğradım. Onur Air’a güvenim sarsıldı. Ucuz havayolu ulaşımı diye diye kalite ve güvenden ödün vermeyelim. Hasan YIKILMAZ
Yazının Devamını Oku 2 Temmuz 2004
<B>CHP </B>Olağanüstü Kurultayı, yarın <B>Ankara’</B>ya 27 km uzaklıkta <B>‘Büyük Anadolu Oteli’</B>nde yapılacak.
Metal-İş Sendikası’na ait koca bina, Çankırı Yolu’ndaki, Bağdüz Köyü yolu üzerinde buğday tarlaları arasında. Ancak stabilize bir yoldan ulaşılabiliyor. CHP’nin geçmiş kurultayları, başkentin merkezinde genellikle Atatürk Spor Salonu’nda görkemli bir şekilde yapılır; davul-zurnalar çalar, tüm partililer birbirlerini görür; kurultay çalışmalarını izler ve partililik coşkusunu yaşardı.
Bu kez böyle değil... Köşemize gelen tepkilere göre, halktan kaçırılan bir ‘güvenoyu’ kurultayı, CHP’ye oy vermiş olanları yaralıyor.
Soruyorlar; bu güvenoyu mu yoksa genel merkeze muhalefet edenlerin cezalandırılacağı bir kurultay mı?
CHP’nin nereye gittiğini daha açık öğrenebilmek için muhalefet kanadından bazı üyelerle konuşuyoruz. Bize ilginç değerlendirmeler yapıyorlar.
Yazının Devamını Oku 1 Temmuz 2004
<B>KKTC’</B>de ekonomi derken, inşaat sektörüne dikkat çekmek gerekiyor. Türk kesiminde bugün 11 bin konut projelendirilmiş durumda; bunun 5 bininin inşaatı sürüyor. Genellikle havuzlu siteler rağbet görüyor. Girne’den sonra talep Lefkoşa’ya kadar uzanmış; yabancıların Rum ortaklarının paraları ile ev ve dükkán alımları da dikkat çekiyor.
Değerlerinin iki-üç katı fiyatlar karşısında emlak piyasasında görülen canlılık; birçok Türk’ün gayrimenkulünü paraya yenik düşürüyor. Görünen en cazibeli müşteriler önce İngilizler, sonra da Almanlar.
Karpaz olarak bilinen Kıbrıs’ın ince uzun ucu manastırlar nedeniyle kutsal bir bölge olduğundan Rumların tercih nedeni oluyor. Rum kesiminde de aynı hareketliliğe dikkat çekiliyor. Her gün güneye çalışmaya giden 8-11 bin arasındaki Türk’ün çoğunluğu inşaat işçiliği yapıyor; 1.2-1.5 milyar lira arasında ücret alıyorlar.
Son bir yıldır bu tür kaynak girişi, otomobilden beyaz eşya sektörüne kadar bir talep patlaması yaratmış... Yerel bir gazeteci ‘Hükümetin bunlardan haberi var mı?’ diye soruyor ve şunları ekliyor:
‘KKTC, burası AB toprağıdır uydurmacısı ile satılığa çıkartıldı adeta! Gayrimenkuller yok pahasına gidiyor. Stütokuyu yıkacağız diye hükümet olan Talat ve yandaşları, iktidarın tadına vardıklarında güven sarsıcı uygulamalara başladılar. ‘Evet’çilerin AB sevdası ile daha kötü gelişmelere tanık olacağız. Samimiyetlerinden şüphe duyulmaya başlandı. Annan Planı’ndan daha çok civcivler çıkacağını göreceğiz.’
Gazeteci konuya açıklık getiriyor:
‘KKTC, Gümrük Birliği’ne girerse, buradaki mülkiyet sahipliğinde çoğunluk yabancıların eline geçer. Zaman içinde bazı yerleşim birimlerinde belediye başkanlıkları, örneğin İngilizlerin olur. Aynı İspanya’nın Mallorca’sı, Almanların eline geçtiği gibi...’
Bu arada, AB’nin Kıbrıs’a destek önlemlerinin ne olacağı merak ediliyor. KKTC’nin, adil olmayan ve insanlık dışı ‘izolasyonu’na karşı ne yapılacak? Ercan Havaalanı uluslararası uçuşlara ne zaman açılacak?
Yatırımcılar, beklentilerini bu soruların yanıtlarında arıyor. Yalnız şöyle bir soru var: ‘Borsa káğıdı’na dönen KKTC’de hükümet bu konularda yasal ve idari önlem alıyor mu?
Defterdarlığa
YURTDIŞINDAN gelen dostlarımızı Kızkulesi ile Galata Kulesi’ne götürdüm. İlkine 5’şer, diğerine de 7’şer milyon giriş ücreti ödedim. Ancak her iki yerde de fiş kesilmediği dikkatimi çekti; 15 dakika gözledim benim gibi kimseye kesilmedi. Ancak uyarınca Galata’dan fiş alabildim; Kızkulesi’nde ise içilecek bir şey alınınca verileceği söylendi. Sorumlu bir vatandaş olarak dikkatinizi çekerim. M.D. -KADIKÖY
İrticacı öğretim üyeleri dönüyor
MECLİS Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen bir madde ile lisansüstü eğitimde başarısız olan araştırma görevlilerine af getiriliyor. Düzenlemeden, yurtdışındaki üniversitelerde başarısız olan araştırma görevlileri de yararlanacak.
Peki bu olayın gerisinde ne var?
Bir üniversite öğretim üyesi okurumuzdan öğrenelim:
‘AKP’nin eğitimde oynamaya çalıştığı oyunları izlemekten ve takip etmekten başımız döndü. Büyük ihtimalle, gelen tepkiler üzerine bu tasarıyı da geri çekecekler. Olayın aslı şu:
Mehmet Sağlam’ın YÖK Başkanı olduğu dönemde yurtdışına yüksek lisans ve doktora amacıyla gönderilenler, 28 Şubat sürecinde irticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle geri çağrıldılar ve görevlerine son verildi.
O günkü gazetelerde bunu okuyabilirsiniz.
Meclis’teki girişimi dikkatle okursanız, bu kişilere kadro yaratmaya çalıştıklarını görürsünüz. Kanunu üniversitelerin engellemesini önlemek için de bütün koşulları bu kişilerin durumuna göre ayarlamaya çalışmaktadırlar. Bu tam bir skandaldır. Amaç, lisansüstü eğitim yapanlara af değil, irticacı oldukları gerekçesiyle üniversitelerden çıkarılanlara kadro açmaktır. Üniversiteleri ayağa kaldıracak bir girişim daha... Yeni bir üniversite krizi hayırlı olsun. Bir ay bile rahat duramadılar.
Ne olacakmış canım, diyebilir miyiz?’
TOKİ’nin daireleri emlakçılara gitti
TOKİ Genel Müdürü Erdoğan Bayraktar’a... Okurlarımız arıyorlar, ‘Bu nasıl ihale?’ diyorlar. Önceki gün Profilo İş Merkezi’nde, İstanbul Ataşehir’deki 57 dairenin TÜRYAP tarafından satışı varmış... Ancak içerde bir gariplik sezilmiş, zaman zaman itiş kakış yaşanmış. Çünkü spekülatörler ve emlak komisyoncuları satışa katılıyormuş. Bir okurumuz şöyle diyor:
‘Sadece bir kişinin elinde 57 bayrak vardı; onun yanındakinde de 27 bayrak... Böyle bir satış olur mu? Biz de bir daire almak istedik; ancak 60 milyarlık bir daireye 100 milyar verildi. Daha sonra o emlakçının bu daireye 120 milyar istediğini öğrendik.’
Adı bizde saklı okuyucumuz öfkeli: ‘Peki, bu müzayede sayılabilir mi? Bir emlakçı nasıl 57 bayrak alabiliyor? TOKİ rantçılara hizmet etmek istiyorsa, niye buralarını vatandaşa açtığını duyuruyor? Doğrudan gitsin emlakçılara parsellesin o zaman.‘
Striptiz barlar
KKTC’de kumarhane sektöründen sonra ‘seks sektörü’nde de ciddi bir artış olmuş... Lefkoşa ve Girne’de ama çoğunluğu dağ başında, tarlalar ortasında Uzakdoğu örneğinde olduğu gibi ‘Striptiz Bar’lar oluşturulmaya başlanmış; bugün bu barların sayısının 50’yi geçtiği söyleniyor. Bunlar resmi makamlarca kontrol altında tutuluyor.
Rusya, Ukrayna ve Moldovya’dan, simsarlar aracılığıyla Türkiye üzerinden getirilen genç kızların (konsomatris de deniyor) sayısının 100 ile 500 arasında değiştiği, ancak bunların ‘devlet’in kontrolünde çalıştığı belirtiliyor. Her ‘gece kulübü’ne Ada kotasından 7-8 kız düşüyormuş... Bunların bazıları genelev gibi çalışıyor. KKTC bütçesine casino’lardan başka bu tür işletmelerden alınan ‘vergi’ de ciddi bir katkı sağlıyormuş; ilginç değil mi? Kızlar her hafta muayene oluyormuş. Bu gibi yerlerin müşterilerinin Rum kesiminde çalışanlar başta olmak üzere genç askerler ve öğrenciler olduğunu, hiç kimsenin de şikáyetçi olmadığını söylemeliyiz.
Yazının Devamını Oku 30 Haziran 2004
<B>ANNAN </B>Planı ve referandum sonuçlarından sonra <B>KKTC </B>ekonomisinde gözle görülür bir <B>‘rahatlama’ </B>ve canlılık dikkati çekiyor; ama çeşitli çarpıklıkları da beraberinde getirerek... Taşlar epeyce yerinden oynamış, dengeler değişmeye başlamış... AB’nin Türkiye’ye üyelik görüşmesi için tarih vermesine ilişkin aralık ayı, Türkiye-Yunanistan ve Kıbrıs üçgeninin nasıl şekillendirileceği bakımından çok önemli sayılıyor. Annan Planı yeniden gündeme getirilip, siyasal, toplumsal ve psikolojik yönü yeniden ele alınacak mı? Bu bakımdan KKTC’de yaşayanlar 70 bin Kıbrıslı ile 70 bin de Türkiye’den göç edenler, umutla umutsuzluk arasında gidip geliyor.
Türkler kıskaçtan ne zaman kurtulacak?
Barış ve toplumsal birliktelik amacıyla M. Ali Talat, iktidarını doludizgin AB tutkusuyla yönlendiriyor. Talat artık ‘KKTC’nin önderi’ sayılıyor.
Rauf Denktaş’ın sembolik bir cumhurbaşkanı konumuna düşürüldüğü herkesin hemfikir olduğu bir görüş...
23 Nisan referandumu, KKTC’de kırılma noktasını oluşturuyor.
HER ŞEY AÇIK DEĞİL
Bütün bunlara rağmen Kıbrıs’ta her şey açık görülmüyor; sanki bazı şeyler saklanıyormuş gibi izlenim ediniliyor.
Muhalefet, iktidara karşı eleştiri dozunu gittikçe artırıyor. CTP iktidarı uygulamalarında ‘açık ve şeffaf olmamakla’ suçlanıyor. Türkiye’deki iktidarların benzer ‘partizan’ uygulamalarının burada da ‘yürürlüğe’ girmesi ciddi eleştirilere yol açıyor. Örneğin, CTP yandaşlarına kadrolar açmış; dış geziler sağlamış, milyarlarca TL elektrik borcu olanlara af getirilmiş. Hele bu konu tam bir skandal sayılıyor; nitekim Volkan gazetesi ‘Rezillik’ diye başlık atmış bu olay için. Denktaş geçen hafta yurtdışındayken, Meclis’te 26 oy sağlanamadığı için düşmüş sayılan ‘kıyak yasası’nı, CTP’li Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu imzalayarak Resmi Gazete’de yayınlatmış. Cumhurbaşkanlığı’na vekalet müessesesini hukukdışı bir şekilde partizan emellere alet etmekle suçlanıyor Ekenoğlu...
HORTUMCUYA 6 YIL HAPİS
Denktaş’ın daha önce hukukdışı diye geri çevirdiği yasanın vekalet eden tarafından onaylanmasının dünya parlamentorlarında ilk kez meydana geldiği anlatılıyor. İddiaya göre Talat iktidarı, devletin alacağı 25 trilyonluk elektrik borcunu bağışlamasına karşılık muhalefet Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş...
CTP, AKP iktidarından çok şey öğrenmiş demek ki.
Banka hortumlamaları nedeniyle Tekin Birinci, Fehim Küçük ve Salih Boyacı, Bankalar Yasası’na muhalefetten yargılanmışlar; Salih Boyacı ise 6 yıl hapse mahkum edilip cezaevine konulmuş... Adada her zaman hukuk anlayışı egemen olduğundan bunun Türkiye’ye örnek olması gerekir.
Cumhurbaşkanı Denktaş’ın dünürü olan Boyacı’nın mahkumiyeti konusunda damadı Serdar Denktaş’ın, yargıya yönelik çok ağır demeçler vermesi KKTC’de gündemi oluşturan bir başka konu. Kendisinden ‘siyasi intikam alındığını’ söyleyen Serdar Denktaş’ın, bazı gazeteciler için ‘iki ayaklı köpek’ sözünü kullanması CTP yanlısı gazetecilerin tepkisine yol açmış... KKTC’de o kadar banka batırıp yurtdışına -bazısı Rum kesimine- kaçanlar varken, kendi iktidarında kayınpederinin böyle ağır bir cezaya çarptırılmasını içine sindiremediği anlaşılıyor Denktaş’ın. 15 milyon dolar borcu olduğu belirtilen Asil Nadir de bu tartışmalardan ayrı tutulmuyor tabii; hálá niye yargılanmadığı sorgulanıyor.
İranlı öğrencilerin başları açık...
GAZİMAGOSA Doğu Akdeniz Üniversitesi’ni ziyarette, Bahçeşehir Üniversitesi’nden buraya dönen ve Rektör Prof. Dr. Halil Güven’in verdiği çarpıcı rakamlara şaşırmamak elde değil. İlkin 35 ülkeden 100 öğretim üyesi olduğunu yazalım... Üniversitenin 13 bin öğrencisinden -8 bini Türk- arasında 68 ülkeden 1200 öğrenci bulunuyor.
Bunların 525’i İranlı öğrenciler; kız-erkekler hemen hemen eşit sayıda.... Prof. Güven İranlı öğrencilerin çok başarılı olduklarını belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor:
‘İranlı bütün kız öğrencilerin başları açık; ne bizim baskımız, ne de onların böyle bir talebi var. Böyle bir sorun yaşamıyorlar. Derslerinde çok başarılılar; çünkü kapalı bir yaşam ortamında aileler, çocuklarının iyi eğitim almaları için çok üzerlerine düşüyorlar. Çünkü başka çareleri yok. Müslüman kültürü paylaştıkları bir ülkede yani burada psikolojik olarak rahatladıklarını ve mutlu olduklarını söyleyebilirim. En bakımlı öğrencilerimizin de İranlı kızlarımızın olduğunu vurgulamak gerekiyor.’
Rektör, geçen gün İran’a gitmiş; öğrenci sayısının yeni dönemde 1000’i aşacağını söylüyor. Bugüne kadar İran’da mezun olan üniversite mezunlarının sayısı 2 bin olmuş.
KKTC’de 5 üniversite bulunuyor; bunlarda 40 bine yakın öğrenci okuyor. Ücretleri 4 bin dolar civarında...
KKTC’nin kırılma noktası
CTP’li Magosa Belediye Başkanı Oktay Kayaalp, üçüncü dönem belediye başkanı; ‘Beni dinleyin ama sonra da halka sorun’ diyor önce... Kıbrıs’ın geleceğinden umutlu. AB’den eylül ayından itibaren 250 milyon Euro geleceğini, bunun altyapı ve STÖ’nün projelerine dönük harcamalara verilmiş olduğunu söylüyor. Lefkoşa, Girne ve Magosa belediyeleri de 2 milyon Euro pay alıyor, altyapı çalışmaları için...
Yeni dönem için şunları söylüyor:
‘Lahey’de Annan Planı reddedildiğinde Ecevit’in resmi artık duvarlardan indirilmiştir. Çünkü Ecevit ve Denktaş’ın, Türkiye’ye ilhak politikası artık bitmiştir. Referandum sonrası dengeler tümüyle değişmiştir. KKTC’nin kırılma noktası 23 Nisan’daki referandumdur. KKTC’de statüko yıkılmıştır. Türkiye ‘milli mesele’ diye artık bizi kullanamayacaktır. Rum kapısının açılmasını Amerika istemiş, Ankara da açtırmıştır. 30 yıldır ne olacağımızı bilmiyorduk, artık biliyoruz.’
Zirvenin özü
ABD Başkanı George Bush ülkemizdeki Türk konukseverliğini unutmayacaktır. Kendini Roma İmparatoru mu sanıyor? Ancak Romalılar yalnızca Roma vatandaşları için hukuku tanırdı. Anlaşılan bu noktada, ortak payda paylaşımı var.
Bush, koalisyon ortakları dışındakilere, ‘Her şey bize ait, size ne verebiliriz; konuşalım’ diyor. İstanbul NATO zirvesinin özü bu...
‘Size ne verebilirizi konuşalım’ derken, bedelini de ödemelerini istiyor. Bush’un parası çok; parayı veren düdüğü çalar. O düdükle yetinmiyor; zurna çalmaya çalışıyor. Zurnada peşrev ol Ne çıkarsa Türkiye’nin bahtına; dünyanın da...
Nurettin KAPTAN ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
‘Pantolon giymek marifet değil, erkeksen ayakta işe’
(Demirel’in Dışişleri Bakanı İ.Sabri Çağlayangil)
Yazının Devamını Oku