2 Temmuz 2004
<B>CHP </B>Olağanüstü Kurultayı, yarın <B>Ankara’</B>ya 27 km uzaklıkta <B>‘Büyük Anadolu Oteli’</B>nde yapılacak.
Metal-İş Sendikası’na ait koca bina, Çankırı Yolu’ndaki, Bağdüz Köyü yolu üzerinde buğday tarlaları arasında. Ancak stabilize bir yoldan ulaşılabiliyor. CHP’nin geçmiş kurultayları, başkentin merkezinde genellikle Atatürk Spor Salonu’nda görkemli bir şekilde yapılır; davul-zurnalar çalar, tüm partililer birbirlerini görür; kurultay çalışmalarını izler ve partililik coşkusunu yaşardı.
Bu kez böyle değil... Köşemize gelen tepkilere göre, halktan kaçırılan bir ‘güvenoyu’ kurultayı, CHP’ye oy vermiş olanları yaralıyor.
Soruyorlar; bu güvenoyu mu yoksa genel merkeze muhalefet edenlerin cezalandırılacağı bir kurultay mı?
CHP’nin nereye gittiğini daha açık öğrenebilmek için muhalefet kanadından bazı üyelerle konuşuyoruz. Bize ilginç değerlendirmeler yapıyorlar.
Yazının Devamını Oku 1 Temmuz 2004
<B>KKTC’</B>de ekonomi derken, inşaat sektörüne dikkat çekmek gerekiyor. Türk kesiminde bugün 11 bin konut projelendirilmiş durumda; bunun 5 bininin inşaatı sürüyor. Genellikle havuzlu siteler rağbet görüyor. Girne’den sonra talep Lefkoşa’ya kadar uzanmış; yabancıların Rum ortaklarının paraları ile ev ve dükkán alımları da dikkat çekiyor.
Değerlerinin iki-üç katı fiyatlar karşısında emlak piyasasında görülen canlılık; birçok Türk’ün gayrimenkulünü paraya yenik düşürüyor. Görünen en cazibeli müşteriler önce İngilizler, sonra da Almanlar.
Karpaz olarak bilinen Kıbrıs’ın ince uzun ucu manastırlar nedeniyle kutsal bir bölge olduğundan Rumların tercih nedeni oluyor. Rum kesiminde de aynı hareketliliğe dikkat çekiliyor. Her gün güneye çalışmaya giden 8-11 bin arasındaki Türk’ün çoğunluğu inşaat işçiliği yapıyor; 1.2-1.5 milyar lira arasında ücret alıyorlar.
Son bir yıldır bu tür kaynak girişi, otomobilden beyaz eşya sektörüne kadar bir talep patlaması yaratmış... Yerel bir gazeteci ‘Hükümetin bunlardan haberi var mı?’ diye soruyor ve şunları ekliyor:
‘KKTC, burası AB toprağıdır uydurmacısı ile satılığa çıkartıldı adeta! Gayrimenkuller yok pahasına gidiyor. Stütokuyu yıkacağız diye hükümet olan Talat ve yandaşları, iktidarın tadına vardıklarında güven sarsıcı uygulamalara başladılar. ‘Evet’çilerin AB sevdası ile daha kötü gelişmelere tanık olacağız. Samimiyetlerinden şüphe duyulmaya başlandı. Annan Planı’ndan daha çok civcivler çıkacağını göreceğiz.’
Gazeteci konuya açıklık getiriyor:
‘KKTC, Gümrük Birliği’ne girerse, buradaki mülkiyet sahipliğinde çoğunluk yabancıların eline geçer. Zaman içinde bazı yerleşim birimlerinde belediye başkanlıkları, örneğin İngilizlerin olur. Aynı İspanya’nın Mallorca’sı, Almanların eline geçtiği gibi...’
Bu arada, AB’nin Kıbrıs’a destek önlemlerinin ne olacağı merak ediliyor. KKTC’nin, adil olmayan ve insanlık dışı ‘izolasyonu’na karşı ne yapılacak? Ercan Havaalanı uluslararası uçuşlara ne zaman açılacak?
Yatırımcılar, beklentilerini bu soruların yanıtlarında arıyor. Yalnız şöyle bir soru var: ‘Borsa káğıdı’na dönen KKTC’de hükümet bu konularda yasal ve idari önlem alıyor mu?
Defterdarlığa
YURTDIŞINDAN gelen dostlarımızı Kızkulesi ile Galata Kulesi’ne götürdüm. İlkine 5’şer, diğerine de 7’şer milyon giriş ücreti ödedim. Ancak her iki yerde de fiş kesilmediği dikkatimi çekti; 15 dakika gözledim benim gibi kimseye kesilmedi. Ancak uyarınca Galata’dan fiş alabildim; Kızkulesi’nde ise içilecek bir şey alınınca verileceği söylendi. Sorumlu bir vatandaş olarak dikkatinizi çekerim. M.D. -KADIKÖY
İrticacı öğretim üyeleri dönüyor
MECLİS Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen bir madde ile lisansüstü eğitimde başarısız olan araştırma görevlilerine af getiriliyor. Düzenlemeden, yurtdışındaki üniversitelerde başarısız olan araştırma görevlileri de yararlanacak.
Peki bu olayın gerisinde ne var?
Bir üniversite öğretim üyesi okurumuzdan öğrenelim:
‘AKP’nin eğitimde oynamaya çalıştığı oyunları izlemekten ve takip etmekten başımız döndü. Büyük ihtimalle, gelen tepkiler üzerine bu tasarıyı da geri çekecekler. Olayın aslı şu:
Mehmet Sağlam’ın YÖK Başkanı olduğu dönemde yurtdışına yüksek lisans ve doktora amacıyla gönderilenler, 28 Şubat sürecinde irticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle geri çağrıldılar ve görevlerine son verildi.
O günkü gazetelerde bunu okuyabilirsiniz.
Meclis’teki girişimi dikkatle okursanız, bu kişilere kadro yaratmaya çalıştıklarını görürsünüz. Kanunu üniversitelerin engellemesini önlemek için de bütün koşulları bu kişilerin durumuna göre ayarlamaya çalışmaktadırlar. Bu tam bir skandaldır. Amaç, lisansüstü eğitim yapanlara af değil, irticacı oldukları gerekçesiyle üniversitelerden çıkarılanlara kadro açmaktır. Üniversiteleri ayağa kaldıracak bir girişim daha... Yeni bir üniversite krizi hayırlı olsun. Bir ay bile rahat duramadılar.
Ne olacakmış canım, diyebilir miyiz?’
TOKİ’nin daireleri emlakçılara gitti
TOKİ Genel Müdürü Erdoğan Bayraktar’a... Okurlarımız arıyorlar, ‘Bu nasıl ihale?’ diyorlar. Önceki gün Profilo İş Merkezi’nde, İstanbul Ataşehir’deki 57 dairenin TÜRYAP tarafından satışı varmış... Ancak içerde bir gariplik sezilmiş, zaman zaman itiş kakış yaşanmış. Çünkü spekülatörler ve emlak komisyoncuları satışa katılıyormuş. Bir okurumuz şöyle diyor:
‘Sadece bir kişinin elinde 57 bayrak vardı; onun yanındakinde de 27 bayrak... Böyle bir satış olur mu? Biz de bir daire almak istedik; ancak 60 milyarlık bir daireye 100 milyar verildi. Daha sonra o emlakçının bu daireye 120 milyar istediğini öğrendik.’
Adı bizde saklı okuyucumuz öfkeli: ‘Peki, bu müzayede sayılabilir mi? Bir emlakçı nasıl 57 bayrak alabiliyor? TOKİ rantçılara hizmet etmek istiyorsa, niye buralarını vatandaşa açtığını duyuruyor? Doğrudan gitsin emlakçılara parsellesin o zaman.‘
Striptiz barlar
KKTC’de kumarhane sektöründen sonra ‘seks sektörü’nde de ciddi bir artış olmuş... Lefkoşa ve Girne’de ama çoğunluğu dağ başında, tarlalar ortasında Uzakdoğu örneğinde olduğu gibi ‘Striptiz Bar’lar oluşturulmaya başlanmış; bugün bu barların sayısının 50’yi geçtiği söyleniyor. Bunlar resmi makamlarca kontrol altında tutuluyor.
Rusya, Ukrayna ve Moldovya’dan, simsarlar aracılığıyla Türkiye üzerinden getirilen genç kızların (konsomatris de deniyor) sayısının 100 ile 500 arasında değiştiği, ancak bunların ‘devlet’in kontrolünde çalıştığı belirtiliyor. Her ‘gece kulübü’ne Ada kotasından 7-8 kız düşüyormuş... Bunların bazıları genelev gibi çalışıyor. KKTC bütçesine casino’lardan başka bu tür işletmelerden alınan ‘vergi’ de ciddi bir katkı sağlıyormuş; ilginç değil mi? Kızlar her hafta muayene oluyormuş. Bu gibi yerlerin müşterilerinin Rum kesiminde çalışanlar başta olmak üzere genç askerler ve öğrenciler olduğunu, hiç kimsenin de şikáyetçi olmadığını söylemeliyiz.
Yazının Devamını Oku 30 Haziran 2004
<B>ANNAN </B>Planı ve referandum sonuçlarından sonra <B>KKTC </B>ekonomisinde gözle görülür bir <B>‘rahatlama’ </B>ve canlılık dikkati çekiyor; ama çeşitli çarpıklıkları da beraberinde getirerek... Taşlar epeyce yerinden oynamış, dengeler değişmeye başlamış... AB’nin Türkiye’ye üyelik görüşmesi için tarih vermesine ilişkin aralık ayı, Türkiye-Yunanistan ve Kıbrıs üçgeninin nasıl şekillendirileceği bakımından çok önemli sayılıyor. Annan Planı yeniden gündeme getirilip, siyasal, toplumsal ve psikolojik yönü yeniden ele alınacak mı? Bu bakımdan KKTC’de yaşayanlar 70 bin Kıbrıslı ile 70 bin de Türkiye’den göç edenler, umutla umutsuzluk arasında gidip geliyor.
Türkler kıskaçtan ne zaman kurtulacak?
Barış ve toplumsal birliktelik amacıyla M. Ali Talat, iktidarını doludizgin AB tutkusuyla yönlendiriyor. Talat artık ‘KKTC’nin önderi’ sayılıyor.
Rauf Denktaş’ın sembolik bir cumhurbaşkanı konumuna düşürüldüğü herkesin hemfikir olduğu bir görüş...
23 Nisan referandumu, KKTC’de kırılma noktasını oluşturuyor.
HER ŞEY AÇIK DEĞİL
Bütün bunlara rağmen Kıbrıs’ta her şey açık görülmüyor; sanki bazı şeyler saklanıyormuş gibi izlenim ediniliyor.
Muhalefet, iktidara karşı eleştiri dozunu gittikçe artırıyor. CTP iktidarı uygulamalarında ‘açık ve şeffaf olmamakla’ suçlanıyor. Türkiye’deki iktidarların benzer ‘partizan’ uygulamalarının burada da ‘yürürlüğe’ girmesi ciddi eleştirilere yol açıyor. Örneğin, CTP yandaşlarına kadrolar açmış; dış geziler sağlamış, milyarlarca TL elektrik borcu olanlara af getirilmiş. Hele bu konu tam bir skandal sayılıyor; nitekim Volkan gazetesi ‘Rezillik’ diye başlık atmış bu olay için. Denktaş geçen hafta yurtdışındayken, Meclis’te 26 oy sağlanamadığı için düşmüş sayılan ‘kıyak yasası’nı, CTP’li Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu imzalayarak Resmi Gazete’de yayınlatmış. Cumhurbaşkanlığı’na vekalet müessesesini hukukdışı bir şekilde partizan emellere alet etmekle suçlanıyor Ekenoğlu...
HORTUMCUYA 6 YIL HAPİS
Denktaş’ın daha önce hukukdışı diye geri çevirdiği yasanın vekalet eden tarafından onaylanmasının dünya parlamentorlarında ilk kez meydana geldiği anlatılıyor. İddiaya göre Talat iktidarı, devletin alacağı 25 trilyonluk elektrik borcunu bağışlamasına karşılık muhalefet Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş...
CTP, AKP iktidarından çok şey öğrenmiş demek ki.
Banka hortumlamaları nedeniyle Tekin Birinci, Fehim Küçük ve Salih Boyacı, Bankalar Yasası’na muhalefetten yargılanmışlar; Salih Boyacı ise 6 yıl hapse mahkum edilip cezaevine konulmuş... Adada her zaman hukuk anlayışı egemen olduğundan bunun Türkiye’ye örnek olması gerekir.
Cumhurbaşkanı Denktaş’ın dünürü olan Boyacı’nın mahkumiyeti konusunda damadı Serdar Denktaş’ın, yargıya yönelik çok ağır demeçler vermesi KKTC’de gündemi oluşturan bir başka konu. Kendisinden ‘siyasi intikam alındığını’ söyleyen Serdar Denktaş’ın, bazı gazeteciler için ‘iki ayaklı köpek’ sözünü kullanması CTP yanlısı gazetecilerin tepkisine yol açmış... KKTC’de o kadar banka batırıp yurtdışına -bazısı Rum kesimine- kaçanlar varken, kendi iktidarında kayınpederinin böyle ağır bir cezaya çarptırılmasını içine sindiremediği anlaşılıyor Denktaş’ın. 15 milyon dolar borcu olduğu belirtilen Asil Nadir de bu tartışmalardan ayrı tutulmuyor tabii; hálá niye yargılanmadığı sorgulanıyor.
İranlı öğrencilerin başları açık...
GAZİMAGOSA Doğu Akdeniz Üniversitesi’ni ziyarette, Bahçeşehir Üniversitesi’nden buraya dönen ve Rektör Prof. Dr. Halil Güven’in verdiği çarpıcı rakamlara şaşırmamak elde değil. İlkin 35 ülkeden 100 öğretim üyesi olduğunu yazalım... Üniversitenin 13 bin öğrencisinden -8 bini Türk- arasında 68 ülkeden 1200 öğrenci bulunuyor.
Bunların 525’i İranlı öğrenciler; kız-erkekler hemen hemen eşit sayıda.... Prof. Güven İranlı öğrencilerin çok başarılı olduklarını belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor:
‘İranlı bütün kız öğrencilerin başları açık; ne bizim baskımız, ne de onların böyle bir talebi var. Böyle bir sorun yaşamıyorlar. Derslerinde çok başarılılar; çünkü kapalı bir yaşam ortamında aileler, çocuklarının iyi eğitim almaları için çok üzerlerine düşüyorlar. Çünkü başka çareleri yok. Müslüman kültürü paylaştıkları bir ülkede yani burada psikolojik olarak rahatladıklarını ve mutlu olduklarını söyleyebilirim. En bakımlı öğrencilerimizin de İranlı kızlarımızın olduğunu vurgulamak gerekiyor.’
Rektör, geçen gün İran’a gitmiş; öğrenci sayısının yeni dönemde 1000’i aşacağını söylüyor. Bugüne kadar İran’da mezun olan üniversite mezunlarının sayısı 2 bin olmuş.
KKTC’de 5 üniversite bulunuyor; bunlarda 40 bine yakın öğrenci okuyor. Ücretleri 4 bin dolar civarında...
KKTC’nin kırılma noktası
CTP’li Magosa Belediye Başkanı Oktay Kayaalp, üçüncü dönem belediye başkanı; ‘Beni dinleyin ama sonra da halka sorun’ diyor önce... Kıbrıs’ın geleceğinden umutlu. AB’den eylül ayından itibaren 250 milyon Euro geleceğini, bunun altyapı ve STÖ’nün projelerine dönük harcamalara verilmiş olduğunu söylüyor. Lefkoşa, Girne ve Magosa belediyeleri de 2 milyon Euro pay alıyor, altyapı çalışmaları için...
Yeni dönem için şunları söylüyor:
‘Lahey’de Annan Planı reddedildiğinde Ecevit’in resmi artık duvarlardan indirilmiştir. Çünkü Ecevit ve Denktaş’ın, Türkiye’ye ilhak politikası artık bitmiştir. Referandum sonrası dengeler tümüyle değişmiştir. KKTC’nin kırılma noktası 23 Nisan’daki referandumdur. KKTC’de statüko yıkılmıştır. Türkiye ‘milli mesele’ diye artık bizi kullanamayacaktır. Rum kapısının açılmasını Amerika istemiş, Ankara da açtırmıştır. 30 yıldır ne olacağımızı bilmiyorduk, artık biliyoruz.’
Zirvenin özü
ABD Başkanı George Bush ülkemizdeki Türk konukseverliğini unutmayacaktır. Kendini Roma İmparatoru mu sanıyor? Ancak Romalılar yalnızca Roma vatandaşları için hukuku tanırdı. Anlaşılan bu noktada, ortak payda paylaşımı var.
Bush, koalisyon ortakları dışındakilere, ‘Her şey bize ait, size ne verebiliriz; konuşalım’ diyor. İstanbul NATO zirvesinin özü bu...
‘Size ne verebilirizi konuşalım’ derken, bedelini de ödemelerini istiyor. Bush’un parası çok; parayı veren düdüğü çalar. O düdükle yetinmiyor; zurna çalmaya çalışıyor. Zurnada peşrev ol Ne çıkarsa Türkiye’nin bahtına; dünyanın da...
Nurettin KAPTAN ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
‘Pantolon giymek marifet değil, erkeksen ayakta işe’
(Demirel’in Dışişleri Bakanı İ.Sabri Çağlayangil)
Yazının Devamını Oku 29 Haziran 2004
<B>‘KENDİME </B>kızdım, ben niye kendimi tanıtamıyorum’ diyor <B>Fettah Tamince... </B> Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan, altyapı bedeli karşılığında golf ve otel yapmak üzere 1150 dönümlük alanı 24 trilyon 750 milyar liraya aldığı için bu fiyatı yüksek bulanlarca ismi tartışma konusu yapılmasına tepkili:
‘Ben sermaye+emek+müşteri üçlüsünü bir araya getirip yönetiyorum. 1 milyon yatak yapacağım diyorum. Bu 3 milyar dolar yatırım demek. Bunu elbette kendi paramla yapmayacağım, dünyadaki yatırımcılar beni buluyor. ‘Rus sermayesi’ denilince alınıyorum. Dışarıdan adamlar beni buluyor, bir yere koyup gel burada yatırım yap diyor. Hırvatistan, Mısır ve Dubai’de ortak yatırım girişimlerim var. Dubrovnik Belediye Başkanı, ‘Sen bizim için şanssın’ diyor.’
Türkiye’de ne kadar yatırımınız var?
- Otel projelerimin tutarı 200 milyon dolar, bunun 70 milyon dolarını dışarıdan getirdim.
DİĞERLERİ DE TALİPTİ
Belek’teki yere 24.7 trilyon katkı payının çok yüksek olduğu, bunun altında başka şeylerin olabileceği söyleniyor.
- Doğru bir şeydir, rantabldır. 12 firma katıldık. 20 trilyona gelince dört grup yarıştık. Benden sonra gelen Talha Görgülü 24.5 trilyon; Recep Yazıcı 23 trilyon ve Turgay Ciner de 20 trilyon teklif ettiler. Belek’te 90 dönümlük dört parsel ise 13.7 trilyonla Talha Görgülü’de, 15.2 trilyonla İçkale’de, 19.2 trilyonla Özkar İnşaat’ta ve 18 trilyonla da İçtaş’ta kaldı.
Side’de Güral da 65 dönüme 12.7 trilyon verdi. Belek artık bir marka ve tam bir kaymak döneminde; çok değerli. Bu bedeller bu yüzden normaldir. Burada 70-80 milyon dolarlık bir yatırım yapacağım; göreceksiniz.
Özal dönemine göre bu hükümet doğru mu yapıyor diyorsunuz?
- Eskiden bu yerler kapı aralığında veriliyordu. Kapan kaptı, bazısı sattı, kimi de iş yaptı. Erdoğan hükümeti, bu kadar başvuru karşısında bu rantı nasıl dağıtabilirim diye şaşırırken, sonunda bu yöntemle emin olun doğruyu yaptı. Biz de öyle istedik, kimseye minnet borcumuz olsun istemedik.
BEN CEM UZAN DEĞİLİM
Peki siz niye tartışılıyorsunuz?
- En büyük araziye en büyük parayı verirseniz böyle oluyor Türkiye’de; kıskançlık var. Başbakan’a yapacaklarımı anlatıyorum, o helal olsun, diyor. Ertesi gün adım Erdoğan’ın adamı diye çıkıyor. Bu ülkede yönetimsizlikten bankalar battı, adamlar çaldılar, götürdüler. Beni kıskananlar Cem Uzan’la eş tutma gayretlerine giriyor, buna şaşırıyorum. Bu ülkede resmi makamlar var, Hazine her şeyi biliyor. Dışarıda yatırımcılar peşimde koşuyor; burada eleştiriliyorum.
Fethullahçılık iddiası...
- Efendim bir vakıf diyorlar. Rusya’da kuyumcu mağazalarım var. İlişkilerimizi geliştirmek amacıyla bir Türk-Rus Dostluk Cemiyeti kurduk. Bunun üzerinden yorumlar yapılıyor. Bana Moskova’daki okulları nasıl buluyorsun dediler, iyi buluyorum dedim; adım Fethullahçı’ya çıktı. Benim laik-anti laik, Erdoğancı-anti Erdoğancı’lıkla işim yok. Ben yatırımcıyım, işime bakıyorum. 6 bin yatağı, 200 bin müşterisi ve 3 bin çalışanı ile Rixos bugün en yüksek fiyatla yatak satan bir gruptur. Antalya’da vergi rekortmenidir.
2 milyar dolara Disneyland kuruyorum
SİZİN Antalya’da Walt Disney kurma projeniz var, ne durumda?
- Türkiye ve saydığım ülkelerle gerçekleştirmek istediğim 13 projem var. Bunun biri de Antalya’da Disneyland kurmaktır. Antalya’nın artık güneş, kum ve denizin ötesine geçmesi gerekiyor. Lara’da kurmak istedim; yerel basında hemen eleştiri başladı; Antalya’nın en güzel sahilinde bu yapılır mı diye... Geçen dönemki belediye Lara’ya karşı çıktı; bölgeyi plaj ve kafelere açtı. Böyle bir projeye 5 bin dönümlük bir yer gerekiyor ki, 7-10 milyon ziyaretçi bekleyeceksiniz. Böyle bir yeri dağ başında yapamam ki... Projeyi sadece ben değil, bunu hükümet, vali, belediye başkanı ve basın da benimseyerek istemeli... Emin olun korkuyorum, ama ben mücadeleme devam ediyorum, bu konuda iki haftaya kadar şirketi kuruyorum. Yönetim Kurulu Başkanı Ricmond grubunun CEO’su Allain Dominic Perin olacak; bu grubun cirosu 20 milyar dolardır. Bir başka yatırımcı ortak ise finansman sağlayacak olan Alliance Society Swiss’tir. Ben bu tesisi Türkiye’de yapmaya hazırım. Yeter ki önüm açılsın. Ford’a nasıl yer verildi, otomotiv sektörü şahlandı, bunun gibi arsa üretilsin. Ben yatırımcıyım, baraj ihalesi peşinde koşmuyorum.
Ne kadar yatırım yapılacak?
- İlk başta 500 milyon dolar; dört beş yıl içinde 2 milyar dolara ulaşacak. Niye Antalya turizmin başkentidir. Dünyada 5.5 milyon turisti havadan getiriyorsunuz, onu eğlence ve alışverişten uzak tutuyorsunuz. Olmaz böyle şey.
Kıbrıs’ın en büyük Türk yatırımcısı
KIBRIS’ta ender güzellikte bir doğa örtüsü, tropik bitkiler; begonviller (Kıbrıs’taki adı cemile), petunyalar ve yaseminler... Güzel kokular arasında bir cennet bahçesi sanki. Gazimagosa’ya 20 dakika uzaklıkta 400 dönümlük bu mekán, 30 yıllık bir tatil köyü. NET Turizm burasını KKTC Vakıfları’ndan kiralamış; Kıbrıs’ta turizm hareketi başlayınca bu yıl yeniden açılmış. 82 odalı ‘Merit Cyprus Gardens’ önümüzdeki aylarda yeni yatırımlarla genişleyerek büyük bir turizm kompleksine dönüşecek. Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk, Türkiye’den gelen en büyük turizm yatırımcısı sayılıyor KKTC’de... Grubun yatırımları konusunda bilgi veren Merit Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar, Magosa’da 400 dönümlük alanda kurulacak 2000 yataklı otel casino, spor tesisleri, geniş kapsamlı fitness ve terapi merkezi ile alışveriş merkezinden oluşacakmış. 30 milyon dolarlık bu yatırımdan başka Girne Merit Otel’in yanında bir başka 40 milyon dolara mal olacak 400 odalı yatırımı bulunuyor grubun; bu daha çok kongre-toplantı amaçlı projelendirilmiş. Arar bu yatırımların amacını şöyle anlatıyor:
‘Hedefimiz yakın çevredeki ülke (İsrail, Suriye, İran, Irak gibi) vatandaşlarına gerek tatil, gerekse üçüncü yaş grubuna yönelik hizmeti sunmak... Bu yatırımlarda yabancı sermayenin katkısı olacak. Ambargonun kalkmasıyla Kıbrıs’taki turizm hareketi başarılı bir şekilde yükselecek. Erdoğan-Bush görüşmesinin ardından bunun daha da ivme kazanmasını bekliyoruz.
Yazının Devamını Oku 27 Haziran 2004
<b>ESKİ ABD </B>Başkanı <B>Bill Clinton’</B>ın 5 yıl önceki <B>Türkiye</B> ziyaretini hatırlamak gerekiyor. <B>Clinton </B>ziyaretinde halkla yakın temaslarda bulunmuş, hatta kucağına aldığı depremzede bir çocuğun burnunu sıkması sembol olmuştu. Gerçi bu durum Clinton’ın karizması ile de ilgiliydi. Clinton hoşgörülü, Bush ise baskıcı...
NATO toplantısı sebebiyle dün gece Türkiye’ye gelen ABD Başkanı George Bush aylar öncesinden alınan önlemler dahilinde bir koruma ordusuyla dolaşacak. Çünkü teröre karşı savaş açan Bush ve ABD yönetimi artık tüm dünyada terörün kıskacına giriyor. ABD Başkanı her ülkeye gidiyor. Ama hiçbir ülkede bu kadar yoğun ve halkı tedirgin eden bir önlem hatırlanmıyor.
Bush’un son olarak İngiltere’yi ziyaretinde bile bu önlemlerin onda birinin alınmaması dikkat çekti. Çeşitli gruplar tepkilerini büyük olaylar çıkmadan gösterdiler. Ama bizde öyle olmuyor... Bir karmaşadır gidiyor; olan yine Türkiye’ye oluyor.
İstanbul ve Ankara’da yaşanan bomba olayları ve şüpheli paketlere ilişkin yetkililerin açıklamalarını kınadığını söyleyen okurumuz Emre Karapınar ise şunları söylüyor:
TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ
‘Hükümet yetkililerinin açıklamalarından, bu tür olayların ciddiye alınmaması gerektiği, bunların birkaç marjinal ve küçük grubun yaptığı ses getirme uğraşları olduğu anlamı çıkıyor.
Aynı yaklaşım Turgut Özal döneminde ilk PKK saldırısı yapıldığı zaman da sergilenmişti. O yıllarda ‘birkaç çapulcunun işi’ denilip geçiştirilmişti. Oysa ‘kafalar kuma gömülmek’ yerine daha iyi çalıştırılabilseydi, belki de PKK terörünün önüne geçilebilecekti.
Yetkililer, İstanbul ve Ankara’daki bomba olaylarının Londra ve Washington’da da olduğunu belirtiyor. Bu şehirlerde de bombalar patlayabiliyor ama orada polisler ne şüpheli paketleri tekmeliyor, ne de ‘bomba pankartları’nı eliyle kaldırmaya yelteniyor.
İsterse ciddiye almasınlar ama bu haberler tüm İngiliz kanallarında her 20 dakikada bir ilk haber olarak verildi. Emin olun haberi yapanlar, bombalama olaylarının ciddiye alınıp alınmamasını zerre kadar önemsemiyorlardı. Onun yerine Türkiye’nin güvenliğini tartışmaya açıyorlardı. Yitirilen, Türkiye’nin dünya gözündeki prestij ve güvenliğidir. İngiltere’deki arkadaşlarım bana bu olaylardan sonra ‘İstanbul’a gitmek güvenli mi sence?’ diye soruyor. Bilmem anlatabildim mi?’
Bebekleri biberona alıştırmayın
KELEBEK ekinde gördüğümüz ‘Bebekle Meme Alışverişi’ (8.6.2004) yazısında anne sütünün faydalı bir besin olduğu ve bebeğe verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Sağlık Bakanlığı 1991’den beri Anne ve Çocuk Beslenmesi, Bebek Dostu Hastaneler ve Anne Sütü Programı’nı yürütmektedir.
Programın içeriğinde bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenebilmeleri için ek gıdalara 6. aydan önce başlanılmaması önerilmektedir. Okuduğumuz yazıda da belirtildiği üzere çalışan anneler sütlerini sağmakta ve bu süt anne yokken bebeğe verilmektedir. Ancak sağılarak verilen anne sütü kesinlikle biberonla verilmemelidir; kaşıkla veya fincan gibi bir kapla bebeğin dudaklarına değdirilerek verilmelidir. Çünkü biberonla bebeğe bir besin verildiğinde bebek anne memesini kavramakta ve sütü memeden çekmekte zorlanmaktadır. Bu nedenle bakanlık politikası olarak biberonla beslenme, biberon ve emzikle ilgili tanıtımlar-reklamlar uygun görülmemektedir.
Dyt. Fatma KOÇ-Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması
Genel Müdürlüğü
Gazeteci kitapları
MELİH Aşık, Milliyet’teki köşesinden derlediği yazıları ‘Açık Pencereden 2000’li Yıllar’ (www.ithaki.com.tr) adlı kitapta toplamış... Aşık tiryakilerinin, köşesinden tat alarak okudukları ‘11 Eylül, savaş, yalanlar mizah, fıkra, tebessüm, yollar, yolsuzluklar, hortumcular’ yazılarından seçmeler artık kütüphanelere konuk oluyor.
HİZBULLAH’ın eylemleri konusunda uzman bir gazeteci Mehmet Faraç, ‘İkiz Kuleler’den Galata’ya; El Kaide Turka’ (Günizi Yayıncılık) adlı belgesel kitabında, İstanbul’un göbeğinde 58 kişiyi katleden bir örgütün anatomisini çıkarıyor.
VEDAT Yenerer, AB işgalindeki Irak’ta Arap, Kürt ve Türkmen çatışmasını anlatan ‘Düşman Kardeşler’ (www.bulutyayın.com) isimli kitabında Irak ile ilgili merak edilenleri gün ışığına çıkarıyor.
1996’dan beri Moskova’da yaşayan Radikal ve NTV muhabiri Suat Taşpınar, Moskova’nın sesler, renkler ve gölgelerini ‘Elde Var Moskova’ (www.yenihayatkutuphanesi.com) adlı kitapta toplamış.
SPOR yazarı Metin Tükenmez ‘Yanan Buz Parçası’ (www.etikus.net) isimli kitabında Türk Futbolu’nda gizli kalmış, gözden kaçmış ilginç konuları ve kişileri anlatmış.
GAZETECİ Uğur Yıldırım, ‘Dünden Bugüne Patrikhane’ (www.kaynakyayinlari.com) kitabında, Patrikhane’nin Türkiye’deki yaşamını irdeliyor.
Yunanistan, olimpiyatlarda vize jesti yapmalı
POSTA’da Gazanfer Gür, 13 Ağustos’ta başlayacak Olimpiyat Oyunları öncesinde bir vesile ile Atina’ya gitmiş; yoğun inşaat faaliyetlerini gözlemlemiş; her şeyin son dakikaya kaldığını yazıyor. Tanıtım yetersizliği ve terör korkusunun oyunlara olan ilgiyi azalttığını belirten Gür, ilginç bir öneride bulunuyor:
‘İlk kez Türkiye’ye bu kadar yakın bir ülkede Olimpiyat Oyunları yapılıyor. Oyunları izlemek için önümüzdeki en büyük engel, Schengen vizesi bürokrasisi ve 70 milyon TL’lik yurtdışı çıkış harcı... Türk kıyılarından Ege adalarına yapılan günübirlik gezilerde uygulanan muafiyet 3-4 güne çıkartılarak uygulanırsa, hem iki ülke arasındaki dostluk artar, hem de daha çok Türk turistin olimpiyatlara katılması sağlanmış olur.’
Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu, konuyu hükümetine iletirse iki ülke arasında olimpiyatlar süresince böyle bir spor dostluğu köprüsü kurulabilir.
Biliyor musunuz
CHP’ye karşı bir muhalefet hareketi olan ‘Demokrasi ve Hukuku Girişimi’nin Sosyalist Enternasyonal toplantısı için Türkiye’ye gelen 25 ülkeden temsilcilere CHP’deki uygulamalar ve Deniz Baykal’ın tutumundan yakınan iki sayfalık İngilizce bir metin ilettiklerini...
MESAJ PANOSU
ÜLKEMİZDE, dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama var: Tek gözü görmeyenler sürücü belgesi alamıyor. Dernek kurduk, yıllardır seviyeli mücadelemiz sürüyor. Başbakan, AB için gerekli her şeyi yaptık diyor. Ama sorunumuz yılan hikáyesine döndü. Ne yapalım, Zülfü Livaneli gibi Avrupa’dan mı ehliyet alalım?
Nurdan BİRGÖZ
AVUSTURYA’dan arayan bir öğrenci, Viyana’daki Türk öğrencilerine gelen harç zorunluluğuna dikkat çekiyor: ‘Senelik 1600 Euro olarak belirlenen harç ücretlerine neden kimsenin sesi çıkmıyor? 3 ay önce Bakan Hüseyin Çelik’in bize verdiği söz yalan mıydı? Yoksa seçim kampanyasına mı kurban gittik?’
Yazının Devamını Oku 26 Haziran 2004
<B>KÜLTÜR </B>ve Turizm Bakanlığı, yedi yıl aradan sonra yaptığı açık artırma ile 117 parseli turizm yatırımcılarına veriyor. Bilindiği gibi burada koşul, altyapı hizmetlerinde en çok katkı payını vermek. Tahsise çıkarılan 117 parselin 19’unu kimlerin aldığı belli. Ancak geriye kalan 98 parseli kimlerin aldığı hálá öğrenilemedi.
Bu konuda acentecisinden yatırımcısına kadar sektörün önde gelen isimleriyle görüşürken, herkesin bu dağıtımın kimlere gittiğini merak ettiğini gördük.
Konuştuğumuz bir turizm grubunun üst yöneticisi şunları söylüyor:
‘Sayın Bayer, turizm arsa tahsisleri için Bakan Erkan Mumcu’nun Cumhuriyet tarihinde tek örnek diye gösterdiği arsa tahsislerine ilişkin katkı paylı ‘ihale’ için ‘Türkiye’de bir Allah’ın kulunun çıkıp da burada şaibe var demesine imkán yok’ diyor. Ancak arsaların kimlere verildiği biraz şüphe uyandırıyor.’
KİMLERE GİTTİ
İhalelere başvuran 259 firma elenerek 136’ya indiriliyor. Bunlardan 100’u görüşmeye çağrılıyor. Ve tahsis yapılan firma ve kişilerden 19’una, hangi yerler ve ne kadar altyapı katkı payı teklif ettikleri öğreniliyor. Ancak geriye kalan 98 parselin kimlere gittiği konusunda bir bilgi alınamıyor. Bu arada Davras ve Burdur gibi bazı yerlere de hiç talip çıkmadığı da biliniyor.
Örneğin, tahsislerin yarısına yakını Tarsus bölgesinde... Burada 95 bin yatak kapasitesi öngörülüyor. Bu yatırımın yapılacağı arazilere kimler talip oldu, kimlere verildi? Merak bu.’
Muhatabamız şöyle diyor:
‘Sektörümüzde, Rus sermayesi ile büyüyen bir isim var: Yener Süsoy’la yaptığı söyleşide (Hürriyet, 27.4.2004), kendisini ‘Atatürkçüyüm, Fettullahçıyım, Kürtüm, Van Çaldıranlı’yım, Antalyalıyım’ gibi sıfatlarla tanıtan, ‘Tayyip Erdoğan’ı tanıdığımdan beri haftanın üç dört günü onu rüyamda görüyorum’ diyen Fettah Tamince (32); Rixos Hotelleri Yönetim Kurulu Başkanı... Geçmişin hanutçusu, şimdinin 10 oteli sahibi olan Tamince ‘Hedefinin 1 milyon yatak olduğunu’ söylüyor her zaman.
Biz turizmciler ihaleyi izlerken, salonda o gün şöyle bir söylenti dikkatimizi çekti; Fettah Bey, Bakan Mumcu’ya ‘Tarsus’un hepsini bana verin, parseller için tek tek uğraşmayın; bana verip oraya finansman bulurum’ demiş!... Ancak bakan da şimdi, Tarsus’a yatırımcı arıyorum, diyor; buna şaşırıyoruz.’ Evet sektör olarak bunun böyle olup olmadığını öğrenmek ve şüphelerini gidermek istiyorlar. Çünkü Sayın Mumcu bu ihaleleri şeffaf ve kayırmacılık olmadan yaptıklarını iddia ediyor. Acaba bakan bu ihaleyi örnek bir ihale ile açıklarken, bu arada bazı şeyler gözden mi kaçırılmak isteniyor?’
REKOR TEKLİF
Fettah Tamince için bir başka tartışmalı ihale de, Belek’te 1500 dönüm üzerinde ‘1000 yatak+200 personel yatağı ve 67 No’lu 27 delikli golf alanı’ yapımı için 24.7 trilyon lira vermesi... Tamince, teklifi Rixos Otelleri adına Ude Tur’la girdi ve aldı.Turizmci okurumuz, ‘Bu akıl almaz bir rakam; arsa bedeli değil, sadece altyapı katkı bedeli... Bir anormallik olması lazım. Bu alana MNG, Şahinler, Alarko ve Alman TUİ de taliptiler; bu bedel karşısında artırımdan çekildiler’ diyor.
Can Etili’nin kızgınlığı
BİZLER, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nın 1980-82 yılları arasındaki ilk mezunlarıyız. Bugün, hemen hepimiz Türk müziği alanında ülkemizin önde gelen sanatçılarından ve hocalarından kabul ediliyoruz. Okulumuzu bitirmemizin üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, diplomalarımız okul yönetiminin iş yoğunluğundan olacak ancak bu sene hazırlanabildi ve geçtiğimiz 11 Haziran günü konservatuvarda bir diploma töreni düzenlendi.
Ancak profesyonel müzisyen olan birçoğumuz önceden programlanmış işlerimiz dolayısıyla çok istememize rağmen 20 küsur yıl gecikmeli yapılan bu diploma törenine katılamadık. Törenden birkaç gün sonra diplomalarımızı almak için eski okulumuza gittiğimizde, okulun müdürlüğünü yapan türkücü Can Etili tarafından aşağılandık ve bizlere ‘Törene gelmeyerek talimatlara uymadığımız gerekçesiyle diplomalarımızın verilmeyeceği’ söylendi. Önce şaka yaptığını zannedip sebebini sorduğumuzda, cevabı ‘Zihniyetinizi beğenmedim’ oldu ve diplomalarımızı başka bir yere göndermeye karar verdiğini söyledi.
Uzun çalışmalarımız sonucunda haklı olarak elde ettiğimiz mesleğimizin onur belgesi olan diplomalarımıza 20 küsur sene sonra da olsa kavuşabilmemiz için İTÜ Rektörü Sayın Gülsün Sağlamer’in devreye girmesini ve ilkokul öğrencisi muamelesi yapılmasının önüne geçmesini bekliyoruz.
Ahmet Kadri RİZELİ- TRT Klasik Türk Müziği Korosu Şefi ve kemençe sanatçısı
Aynı dünkü gibi
‘Ey köle İtalya, acıların ülkesi,
fırtınada kaptansız gemi,
taşranın değil, kerhanenin ecesi’
(12. yüzyılda yaşayan İtalyan yazar Dante Alighieri, Aras 6. bölüm)
NATO Zirvesi başlarken, yukarıdaki bazı sözcüklerin yerlerine bizden sözcükler koyarsanız, halimizi daha iyi anlarsınız.
Biliyor musunuz?
ORDU’da, kongrede seçilen ve görevden alındıktan sonra yeni kongreleri yapılmayan CHP’li kurultay delegesi il ve ilçe başkanlarının disiplin kuruluna verildiğini... TURBAN’daki yolsuzluklara karıştığından dolayı Ağır Ceza Mahkemesi’nde zimmet suçundan yargılanan Cengiz Kurt’un, Çukurova Üniversitesi İdari İşler Müdürlüğü ve Rektörlük Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü görevlerine getirildiğini... Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nebahat Sarı’nın bir yıldır oturduğu lojmanı beğenmeyerek, kendisine ikinci bir lojman hazırlattığını ve Maliye Bakanlığı’nın bu usulsüzlükleri tespit ettiğini ve hakkında soruşturma açılmasını YÖK’ten istediğini...
Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku 25 Haziran 2004
<B>MISIR </B>ithali ile ilgili yazılarımız yankı uyandırdı. Genellikle tavuk, piliç ve yumurta üretimindeki yemlerin ana maddesi olan <B>mısır </B>için hükümetin ilk kez aldığı <B>‘kota’ </B>uygulaması kararı piyasalarda spekülasyona yol açtı, bu belgeyi para karşılığı alanlar büyük kazançlar sağladılar. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) bu gelişmelerden rahatsız.. Piyasanın gerçeğini yansıtan görüşlerin bazılarına katılırken, bazı hususların da eksik ve yanıltıcı bilgilere dayanmış olduğunu savunuyor.
DTM İthalat Genel Müdürlüğü’nden verilen bilgide, mısır ithalatı konusunda kamu kurumları olarak, çiftçi ve sanayicinin mağdur olmaması için ilk defa üç aylık tarife kontenjanı açma kararı verildiği belirtilerek şöyle deniliyor:
‘Tarife kontenjanı uygulaması ile mısırda gümrük vergisi oranı %80’den 25’e indirildi. 900 bin tonluk kontenjanın %10’u başvuruda bulunan tüm firmalara eşit; %10’u kapasite raporu ibraz eden sanayici firmalara eşit, %40’ı sanayici firmalara son üç yılın tüketim miktarları dikkate alınarak performansları oranında, geri kalan %40’ı ise tüm firmaların son üç yıldaki mısır ithalat miktarı esas alınarak tahsis edilmiştir. Yemci-Nişastacı ayrımına gidilmemiştir.’
DTM’nın ‘dağıtım anahtarı’na göre, 900 bin tonluk ithalat izninin %70’i sanayicilere, geri kalan %30’u da tüccar firmalara verilmiş oluyor. Kotalı mısır bugün iç piyasada 225-235 ton/dolara maloluyor. Ancak yetkili şunu itiraf etmek zorunda kalıyor:
‘Maalesef ithal lisanlarının satımını yapan veya kapanmış olmasına karşın sahte belgeler ibraz ederek kontenjan alan firmaların olduğunu duyuyoruz. Ancak, kota belgelerinin noterden 3. şahıslara devri hukuken mümkün değildir; bilgi ve belge gelirse soruşturma açarız. Mısırda geçen yıl da oyunlar oynandı, TMO’ya önemli finansman yükü bindi. Türkiye’ye mısır ithal eden bazı yabancı firmalar, kota uygulaması nedeniyle, önceden getirdikleri mısıra %80 gümrük vergisi ödemek zorunda kalınca seslerini çıkarttılar. Biz çiftçimizi koruduk; başka bir şey yapmadık.’
TMO’YA 400 BİN KONTENJAN
Piyasayı dengelemek zorunda olduklarını belirten yetkili, ‘IMF ile yapılan görüşmeler gereği, pancar ve tütün alanları daraltıldığı için bu alanlara mısır ekimi teşvik edilmeli ki, çiftçimiz daha çok kazanmalı, ithalat azalmalı.’
Mısırdaki spekülatif oyunları gündeme getirince, piyasadaki manzarayı farkeden Dış Ticaret Müsteşarlığı önceki gün Resmi Gazete’de ‘ihtiyaç duyulması halinde’ TMO’ye %25 gümrük vergili 400 bin ton mısır ithal izni veriverdi.
Mısırın öyküsü uzun; tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan...
Bakan Güler keyfi karar veriyor
ENERJİ Bakanı Sayın Hilmi Güler.... Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürü Sayın Ali Kemal Işıker’i görevden alma kararınız yalnız MTA çalışanlarını değil, tüm yerbilimleri camiasını büyük bir üzüntüye boğmuştur. Işıker, MTA’nın çeşitli kademelerinde görev yapmış, bilgili, deneyimli ve dürüst bir yönetici, iyi bir jeologdur.
Halkımızın emniyeti için gerçekleştirdiklerinin bütün dünyada hayranlık yarattığını rahatlıkla söyleyebilirim.
MTA bilimsel bir kurumdur. Görevi, ülkemizin jeolojik yapısını araştırarak halkımızın doğal afetlere karşı korunması, cansız yeraltı ve yerüstü kaynaklarından yararlanılarak zenginleştirilmesi ve refahın sağlanması, cansız doğal anıtlarımızın korunarak ülkemizin doğal güzelliklerinin muhafaza edilip turizm potansiyelinin arttırılması için bilgi sağlamaktır.
1999 depreminden önce ve sonra MTA insanlığa büyük hizmetler sunmuştur.
Kimse sizi veya hükümetinizi istemediğiniz bireylerle çalışmaya zorlayamaz.
Ancak, Türkiye sizin çiftliğiniz değildir.
Göreviniz, MTA’nın başına kimin gelmesi konusunda, bilimsel danışmanlık hizmeti amacıyla kurulmuş Türkiye Bilimsel Akademisi’ne (TÜBA) başvurmaktır.
Detayları gözünüzden kaçmış olabilecek bu yasamsal konuya dikkatinize arzetmeyi hem bir yurttaş, hem de bir bilim adamı olarak görev bilirim. Prof. Celal ŞENGÖR
İstanbul tehlikede
ULUSAL Birlik Hareketi STK Platformu’ndan: ‘NATO zirvesiyle İstanbul halkı üç gün boyunca hapsolması dışında terörle karşı karşıya bırakılıyor. İkiz bombalı saldırılardan sonra böyle bir zirveyi Türkiye’de planlamak teröre davetiye çıkartmaktır. İşgalci ülke temsilcilerinin ülkemizden yeni taviz istemelerine izin verilmesini kaygıyla karşılıyor, ‘yurtta ve dünyada sulh’ ilkesine olan inancımızla NATO zirvesini kınıyoruz.’
Masis’den müjde
ESKİJİ müzayedenin sahibi Dikran Masis, Ataköylülerden telaşa kapılmamalarını istiyor:
‘Ataköylüler, yeşil alanlarının satışı konusunda rahat etsinler. Ataköy’ü en az Ataköylüler kadar seven TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar bu konularda hassas, bunların kurtarılması için bize gerekli talimatı verdi. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ile görüşüldü. 14 parça arsanın (muammen bedeli 500 milyar) 2’si dışındakiler kurtuldu. Bu arada Yunus Emre Kültür Merkezi ve Baruthane, belediyeye kaldı. Bazı yeşil alanları, Atatöylüler yeşil alan muhafazası ile satın aldı. Sadece iki turistik yer satılacak.’
Emlakbank soygununun yararı TOKİ’ye mi yaradı?
AKP yetimi kandırıyor
AKP, yine dolu dizgin bütün Türkiye’yi kandırma politikasına devam ediyor. Her fırsatta ‘yetimin hakkını yedirmem’ diyen sayın Erdoğan ve hükümet üyeleri, ilk önce kendi ücretlerini düşünürken, asgari ücrete net 15 milyon lira zammı uygun buluyor. Hani sizler müslümandınız? Yaptığınız ne müslümanlığa yakışır, ne de insanlığa.
İsmail ÖZELKAN-NEW YORK
GÜNÜN SÖZÜ
‘Turizm alanları için yaptığımız arazi tahsis müzakereleri için Türkiye’de bir Allah’ın kulunun çıkıp da burada şaibe var demesine imkan yok. Bu devlete itibar kazandıran bir yöntemdir. Bu konuda sahte bir tevazu içinde değilim; bu özelleştirmeye örnek olabilir.’
(Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu)
Biliyor musunuz?
ŞİŞLİ Belediyesi’nde, Doğan Kılıç’ın önerisi üzerine, Ahmet Piriştina’nın adının Şişli’de bir sokağa verilmesi için karar alındığını...
DİCLE Üniversitesi rektör adaylarını belirleme seçiminde; mevcut rektör Fikri Canoruç’un 184, Halil Değertekin’in 73, Prof. Ekrem Müftüoğlu’nun 63, eski rektör Mehmet Özaydın’ın 52 oy, Orhan Denli’nin 38 oy ve Ömer Mete’nin de 9 oy aldıklarını, YÖK’ün bu isimlerden üçünü Cumhurbaşkanı’na göndereceğini ve Sezer’in bu isimlerden birini atayacağını... ŞİŞLİ Belediyesi’nde, Doğan Kılıç’ın önerisi üzerine, Ahmet Piriştina’nın adının Şişli’de bir sokağa verilmesi için karar alındığını...
Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku 24 Haziran 2004
TÜRKİYE’de, yem sanayiinde ve tatlandırıcı olarak kullanılmak üzere Türkiye’nin her yıl yaklaşık 1 milyon ton dolayında mısır ithal etmesi gerekiyor. Üretimimiz yetmiyor; dolayısıyla açık ithal yolu ile karşılanıyor. Hükümetin son olarak ‘kota’ uygulamasına yönelik spekülatif hareketleri anlatmaya devam ediyoruz.
Bürokratımıza, firmalar arasında ortaya çıkan ‘haksız rekabet’in nelere mal olduğunu soruyoruz:
‘Dediğim gibi hükümet sanayicilerin yanı sıra, aynı büyüklükteki ithalatçılara da verilen kotalar arasındaki on binlerce ton farkın lisans karaborsasına neden olduğunu söylemiştim. Bu çarpıklık nedeniyle çoğu firmaya ihtiyacından fazla tahsis yapıldığı için bunlar, ellerindeki kontenjan fazlasını piyasaya tonu 25-35 dolar arasında satışa sundular. Kotaya ihtiyacı olanlar da, ithalatı gerçekleştirmek için bu açıktan avanta vermek zorunda bırakıldılar. Bu nedenle bazı çevreler, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nı yanlış ve oransız tahsisleri nedeniyle haksız kazanca neden olmakla suçluyorlar. Örneğin, 50 bin ton tahsisi olan bir firma kotasını satması ile 1.5 milyon dolara yakın bir haksız kazanç sağladı. Bu konuda haksızlığa uğrayanlar, hükümetle ters düşmemek için sessiz kalmak zorunda kalıyor.
Bu arada işi bırakan ithalatçılara ve artık çalışmayan yem fabrikalarına da kota verilmesi, vurgunun bir başka boyutunu gösteriyor. Bununla birlikte, ellerinde yeterli yerli mısır stoku bulunmasına karşın 5 nişasta fabrikasına da 175 bin ton kota verilmesi garip değil midir? Bu firmalardan bazılarının ihtiyacı dışındaki kotalarını piyasaya sürmeleri ayrı bir spekülasyon konusu oldu.
KOTALAR EL DEĞİŞTİRDİ
Peki vurgunun boyutu nedir?
- Türkiye açığını karşılamak için her zaman ithalat yapmak zorundadır. Bu yıl 900 bin ton mısır ithaline (tonu CİF’ten yaklaşık 180 $) 160 milyon dolar ödeyeceğiz. Ancak bu kotaların yaklaşık 400 bin tonluk bölümünün el değiştirmesi vurgunculara yarayacak; bunların kasasına açıktan 14 milyon dolar haksız kazanç girecektir. Bu çarpık tablonun neden oluştuğunun yanıtını en iyi şekilde, aynı zamanda Şeker Kurulu üyesi olan İthalat Genel Müdürü Ahmet Yakıcı verebilir. Sonuçta yerli mısır üreticisi mi korunuyor, yoksa bunun faturası tüketiciye mi çıkarılıyor?
Hükümetin asıl sorgulaması gereken bu konu olmalıdır.
Yarın: Tavuk-yumurta ilişkisine Dış Ticaret Müsteşarlığı ne diyor.
Kerkük’e Filistin benzetmesi
ALMANYA’dan Aylin K. şöyle diyor: ‘Yahudi Kürtler değerinin 5 katını verip Kerkük’teki Araplar’dan toprak alıyor. Yeni yerleşimcilere ödenen aylıkları da MOSSAD’ın verdiği iddia ediliyor. Zamanında da Filistin’den parayla toprak aldılar ve 1948 yılında İsrail Devleti’ni kurdular. Yahudilerin BOP’unun sınırları bizim topraklarımızda Fırat’a kadar uzanıyor.
Yakın bir zamanda AKP’nin yabancıların Türkiye’den toprak alımını serbest bırakmasını çok manidar buluyorum.’
Ataköy haraç-mezat
ATAKÖY 1 ve 2. kısım sakinleri adına Eşref Turgut: ‘ Ataköy’ün, Emlakbank’tan kalan en güzel yeşil alanları, TOKİ tarafından haraç mezat satışına devam ediliyor. Eskiji’de 30 Haziran’a satış var. Ataköy CHP’ye oy verdiği için mi cezalandırılıyor? Amaç, Ataköy’ü bir Sultanbeyli ya da Bağcılar gibi ‘gecekondu cenneti’ne çevirmek. Devleti soyanlara baba şefkati gösteren hükümetin çağdaş bir şehircilik mucizesi olan Ataköy’den bu derece vahşice intikam almanın nedeni ne olabilir? Ataköy sahipsiz değildir; bu satışlar için gerekirse AİHM ve GreenPeace gibi kuruluşlara kadar uzanacağımız bilinmelidir.’
Dünya mirası bir kente yakışmıyor
İNŞAAT Mühendisleri Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci, NATO toplantısı için bakın neler söylüyor:
‘İstanbul’un önemini NATO zirvesinden daha değerli göremeyen ve üç dünya imparatorluğuna başkentlik yapmış bir kenti uluslararası bir toplantının mağduru kılmaya aday olan önlemlerin mimarlık mesleği ve kent kültürü açısından derin kaygılarını taşıyoruz. Türkiye’nin İstanbul’da ev sahibi olacağı NATO zirvesi için ‘güvenlik’ gerekçesiyle alınan önlemler, herkesin saygı göstermesi gereken dünya mirası bir kenti ve kent halkına karşı rencide edici düzeye ulaşmaktadır.
İstanbul’un, bütün insanların ortak mirası ve UNESCO listesinde yer alan evrensel bir değer olduğu gerçeğini öncelikle devlet yöneticilerimizin ve gelecek konukların özenle dikkate alması gerekmektedir.’
‘Başyapıt’ kurtuldu
TÜPRAŞ, Türkiye’nin kárlılığı en yüksek, ülkede toplanan verginin %25’ini her koşulda sağlayan, Londra Borsası’na kote olmuş, Türkiye Cumhuriyeti sanayiinin başyapıtı ve yüzakı bir kuruluş. %51’i blok halinde satılacak. Bu düşünceye göre 1-1.5 milyar doları getiren bu güzel kuruluşa sahip olacak. Hükümetin, ulusal güvenliğimiz için çok dikkatli olması gerekiyor bu satış için...’ (19.4.2003) demiştik.
Hükümetin yanlış tasarrufu yargıdan döndü; kuşkular ortadan kalktı; doğru yol bulundu. Aynı Irak’a asker gönderme kararının Meclis’te reddedilmesi gibi.
Kızımın şikáyeti
‘ADANA’da oturuyorum, kızım Fen Lisesi’ni başarıyla bitirdi. Özel Gündoğdu İlköğretim Okulu’nda üniversite sınavına girdi. Ancak bugüne geldiğimizde kızım, salonda sınav kurallarına aykırı uygulamalar olmasından rahatsızlık duymaya başladı. Çünkü bunlar başarılı öğrenciler, Boğaziçi ve ODTÜ’yü kazanmak istiyorlar. Sınav sırasında tuvalete girenler, su içmek için izin isteyenler, hatta çalan bir telefon sesi olmuş... Gözetmenlerin bağırıp çağırmaları ile kızım da dahil sınava katılanların konsantrasyonu bozulmuştur. Sınav güvenliği korunamamıştır. Sınav salonu bir otobüs firmasının terminaline dönüştürülemez. Şikayetimi bildirdiğim ÖSYM’den bu salon görevlileri hakkında soruşturma yapılmasını diliyorum.’
Mesaj panosu
YENİKAPI-BANDIRMA hattını kullanan bir grup motosiklet sporseveri kızgın: İDO yaz tarifesinde normal araç ücretlerine %3 zam yaparken, motosiklet geçişlerini 25’den 30 milyona (%20) çıkarttı. Adil bir uygulama mıdır? Yoksa motorsikletli yolcular artık istenmiyor mu?
KEMERBURGAZ’daki Cendere, İkikemer, Davutpaşa ve Küçükkara dereleri her yağışta taşar; tarım arazilerimizi sular altında bırakır. Yıllardır maddi zararımızı kimse karşılamaz. DSİ sadece ölçüm yapar ama islah için neden hiçbir çalışma yapmaz?
Halit ANITAŞ Eyüp Ziraat Odası Başkanı
KADIKÖY Barış Manço Kültür Merkezi’nde 10.00’da ‘Gıda Güvenliği ve Yerel Yönetimlerin Rolü’ paneli var.(0216-349 85 10)
ŞİLE Otoyolunun Ümraniye-Alemdağ kesiminde neredeyse hergün kaza oluyor. Önceki gün 8 araç birbirine girdi. Bölge Trafik ve Jandarma ekipleri, otoyolda etkin ve katı şekilde hız kontrolu yapamaz mı?
Dr. Oğuz MÜLAZIMOĞLU
Yazının Devamını Oku