Yalçın Bayer

Avcılar artık avlanmasın...

8 Ocak 2006
DOĞA korumacılar, kuşların gündeme gelmesi için yıllarca çalıştı. Belki bin, belki 10 bin basın duyurusu yapıldı onlar için; fark edilsinler diye. Aralarından en ilginçleri seçildi, türlü hikáyeler anlatıldı onlar için, tanınsınlar ve korunsunlar diye.

 Kuşlar en sonunda başardılar. Son zamanlarda gündemin en tepesine oturdular. Çünkü kuşlar artık ’kuş gribi’ nedeniyle insanlar için ciddi bir tehlike kaynağı.

Tehlikeyi kuşlar mı yaratıyor, yoksa insanlar mı?

Kuş gribi kuşlarla birlikte var olan bir virüsün hikáyesidir. İnsanla birlikte grip nasıl hep vardıysa, kuşlarla da birlikteydi. Ne olursa olsun grip yabancı kuşlara her zaman az etki eden bir hastalıktı. Ta ki insanlar tüketim amaçlı olarak evcil kanatlı kuşları üretmeye başlayana kadar. Kuşlar, kuş gribinin ölümcül formunu (H5N1) aslında yine insanlar aracılığıyla aldılar.

Doğada bir kuşun diğerinden grip kapması kolay değildir. Ancak binlercesi bir arada ağız ağıza bulunan ve genetik yapıları birbirine hayli benzeyen evcil kuşlar olursa...

Yazının Devamını Oku

Opera sınavına tepkiler var

7 Ocak 2006
İSTANBUL AKM’de 26 Aralık’ta İstanbul Devlet Opera ve Balesi için kadro sınavları yapılmış... Ankara’da olduğu gibi, İstanbul’da da, yakınları sınava giren bazı gençlerin aileleri sınavlarda usulsüzlük ve haksızlık yapıldığını iddia ediyorlar. Jüri üyelerinin oluşumuna itiraz ediyorlar. Sınav yapılan sahnenin uygun olmadığını, söyletilen bazı aryaların tam okutturulmadığını, dekarasyon sınavında bu işle ilgisi olmayan kişilerin yer aldığını, sınav sonuçlarına itiraz edenlere baskı karşısında yanıt verilemediğini, müdürün, yöneticilere konuşma yasağı getirdiğini anlatıyorlar. Özellikle 200 başvurunun olduğu ve soloda 5, koroda 15 kişinin kadroya alındığı, buna karşılık halen bazı oyunlarda önemli rolleri bulunan sanatçıların kadroya giremediklerini iddia eden veliler, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Meriç Sümen Kaman’ın ’sınav sonuçlarına el koymasını’ istiyorlar.

Etiler’de çile

KOÇ Köprüsü ve çevre trafik düzenlemesine ilişkin düzenlemeyi yapanlar galiba Etiler’den intikam alıyor... Eski düzende sabah ve akşam saatlerinin dışında hiç trafik sıkışıklığı yaşanmazdı. Ancak yeni düzenlemeyle sabahtan akşama kadar rezil bir trafik söz konusu. Koç Köprüsü’nün tek şeride düşürülmesi ise tam bir gaflet. Köprünün üzerinde bir araç kaza yapınca, Ulus yönündeki kuyruk Ulus Parkı’na kadar uzuyor.

Trafik düzeni tekrar eski haline dönmediği sürece sorunun artarak süreceği inancındayım. Erdoğan ÜNAL

Tabip Odası’nın derdi mi

BİR okurumuz, İstanbul Tabib Odası’nın, hekim profilini saptamak ve hekimlerin sorunlarını belirlemek amacıyla bir anket çalışması yaptığını belirterek şöyle diyor:

"Bilinir ki, bu tür anketlerde sadece yanıtların değil soruların üzerinde de tartışılır, anketlerde sorulanlar da zaten belli amaç(lar)la soru olur. Ankette yer alan 36. soru oldukça ilginç... Soru şöyle:

Kamu işyerlerinde mesai saatlerinin cuma namazına imkan verecek şekilde duzenlenmesi konusunda ne düşünürsünüz?

1. Kesinlikle doğru bulurum. 2. Doğru bulurum. 3. Bu konuda çekimserim. 4. Yanlış bulurum. 5. Kesinlikle yanlış bulurum.

Anket nedeniyle hekim forumlarında hararetli bir tartışma başladı. Bakalım sonuç ne çıkacak?"

Ofis kuralıymış!

BEŞİKTAŞ Belediyesi’ne bağlı Beltaş A.Ş. Genel Müdürü U. Gökhan Sarı, ’Biliyor musunuz’ bölümümüzde çıkan ilginç ’ofis kuralları’ hakkında, göreve geldiğinde yeni bir anlayış ve bakış açısı getirdiğini belirterek "Burada amaç, şirket içi gizlilik prensiplerinin sağlanması olduğu kadar, siz değerli basın mensuplarının yanlış bilgilendirilmesini de engellemektir. Yönetim kurulu üyelerinin cep ve masa telefonlarının gazetecilere verilemeyeceği kuralı, sadece Beltaş’a değil tüm kurumlara özgü genel bir prensiptir" dedi.

Dileriz Sarı, BJK A.Ş.’deki görevindeki gibi BELTAŞ’a da İSO 9001 Kalite Belgesi aldırır.

’Seyyar ahırlar’

İSTANBUL’da birçok semtte kurban pazarları kuruldu; yol kenarlarında ne kadar boş alan varsa, çadırlarla kaplandı. Bazı belediyelerin bundan ’kárlı’ çıktıkları biliniyorsa da sağlıklı çevre için aynı ölçüde özen gösterildiği söylenemez. Şişli Belediyesi’nin, Okmeydanı Hastanesi çevresinde kurduğu hayvan pazarının çağdaşı uygulamasına dikkat çeken okurumuz Osman Kahyaoğlu, "AKP İl Başkanlığı’nın dibindeki bu çağdışı uygulama İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nu da mı rahatsız etmiyor?" diye soruyor. Kuş gribi ortalığı kasıp kavururken, ’seyyar ahırların’ yaratabileceği hastalıklara karşı ne gibi çaba gösteriliyor acaba?

GÜNÜN SÖZÜ

"Deprem oldu, askerler geleceğin geleceğini algılayan ilk kurum oldu. Askerler çok süratli öğreniyor, bilgiyi kapıp, değerlendirme hızı askerlerde refleks olmuş. Hava Harp Okulu en emin yerlerden bir tanesi. Deprem için ne yapılması gerektiği oradan öğrenilir.

(Prof. Celal Şengör)

KARAKÖY katlı otoparkın köşesindeki dolmuş durağı Denizbank tarafından adeta gasp edilip kendilerine otopark yapılmıştır. Yollar sokaklar halkın ortak kullanım alanı değil midir? Bilhassa sabahları acayip trafik tıkanıyor? İşin garip tarafı olaya ne trafik polisi nede belediye zabıtaları ses çıkartmıyor.

Ö.AKAR

LEVENT Kırca, AKP’nin politikalarını ve Tayyip Erdoğan’ı olumlu buluyormuş. Desenize, Nasrettin Hoca’lıktan istifa etti.

Süleyman EKİM

Bilgi değil yetiştirme

YENİ
Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Genel Merkezi ve şubeleri adına Başkan Prof. Kemal Kocabaş, Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği Başkanı Doç. Güler Yalçın ve Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Zeliha Kanalıcı; köy enstitüleri hakkında Süleyman Demirel’in sözleriyle başlayan tartışmalar üzerine bir açıklama yaptılar.

Açıklamada, köy enstitüleri konusunda anı, inceleme, araştırma olarak 200’e yakın kitap yayınlandığı belirtiliyor ve bu konuda bilgi sahibi olmadan yapılan bu felsefeye yönelik saldırılar kınanarak şöyle deniliyor.

"Köy enstitülerinde bilimsel eğitim ve sanat eğitimi ’öğrenci merkezli’ ve ’iş içinde eğitim’ yaklaşımı ile verilmiştir. Tümü ’okul’ değil, ’kurum’dur, klasik anlamda bilgi veren değil, tüm somutluğuyla ’yetişme’ vardır. Bu yaklaşım, bilginin işe yarar olmasını sağlamıştır; çünkü bilginin işe yaraması köklü bir sosyo-ekonomik dönüşüm projesi için gereklidir. Köy enstitüleri ile yapılmak istenen bu değişimdir ve bu proje ’köy’ ve ’köylülük’ kavramlarının içine sığdırılamayacak kadar geniş kapsamlıdır. Demokrasi eğitimi verilmiş, köylüye kendi gücü fark ettirilmiştir. İşte bu anlayışın topluma yaygınlaşacağı ve sosyo-ekonomik dönüşümü hızlandıracağı korkusudur aslında köy enstitülerine saldırıların nedeni... Bugün hálá ülkemizin bu yaklaşıma ihtiyacı vardır. Köy enstitülerine karşı olmak ise bu değişimi istemeyenleri işaret etmesi bakımından bir gösterge gibidir.

Yaşadığınız İstanbul’a, büyük kentlere bakın, dörtte üçü gecekonduyla çevrilmiş, köylü kentler olan sürecin yaratılmasında unutulan/unutturulan/oyları alınan/ama yazgısıyla baş başa bırakılan köy-köylü gerçeği hálá vardır."

Haksız eleştiriler ve düzeysiz karalamalarla ’komünistlik’ suçlamasını bir kez daha hatırlattığı belirtilen açıklamada özetle şöyle denildi:

"Köy enstitülerini kuranlar, burasını bitiren genç öğretmenlerin köylere gitmesini istediler. Amaçları on binlerce köy çocuğunun cumhuriyetin eşit bireyleri haline gelmesi ve daha da ötesiydi. Gelecekte bir bölge üniversitesi olması da düşünülmüş olan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü de bu amaçla kurulmuş, aynı zamanda tıptan mühendisliğe, ziraate uzanan bilim-teknik alanında gençlerin çağdaş bir yaklaşımla yetişmesi planlanmıştır.

Bizim yanıtımız şudur: Cumhuriyetin temel ilkeleri yeterince yıpratıldı, ancak o cumhuriyet İslamköylü Süleyman Demirel’in İTÜ’ye gitmesini engellemedi, tersine o tür okulları açtı, geliştirdi."

’Sağlık’taki atamalara hukuki gerekçe

SAĞLIK Bakanlığı’ndaki Tartışmalı Atamalar’ (20.12.2005) başlıklı yazının içindeki "Madalyonun Öteki Yüzü" bölümüne Sağlık Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden bir açıklama geldi.

"Öncelikle belirtmek gerekir ki şef ve şef yardımcılarıyla ilgili olarak ’...Akdağ’ın kendisinden önceki bakanlar gibi bu yönde yaptığı tüm tasarruflar yargıdan döndü’ ifadesi gerçekle bağdaşmamaktadır. Hangi tasarrufların yargıdan döndüğü yazıda somut olarak belirtilmemiştir.

Diğer taraftan, herhangi bir kanuni ve idari düzenlemeye karşı yargı yoluna gidilmesinin o düzenlemenin yürütmesini durdurmayacağı hukukun temel ilkelerindendir. Zaten aksi kabul edilecek olursa hukuk düzeninden eser kalmaz. Bir düzenlemeye karşı yargı yoluna gidildiğinde onunla ilgili ’yargı merciince verilecek kararın bilinmesinden’ asla bahsedilemez. Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş olması sebebiyle bakanlığın kanunu uygulamaması söz konusu olamaz. Kanunlar yürürlük tarihi itibarı ile uygulanması gerekli pozitif hukuk kurallarıdır. Dolayısıyla uygulamamak ’Hukuk Devleti’ ilkesiyle bağdaşmaz.

Yine düzenleyici işlemler hakkında verilen iptal ve yürütmenin durdurulması kararlarının, o düzenleyici işleme dayanılarak yapılmış ferdi işlemleri etkilemeyeceği ve öznel hakları ortadan kaldırmayacağı Anayasa’nın amir hükmüdür. Dolayısıyla kanun çerçevesinde yapılan ferdi işlemlerin Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre iptal edilmesi hukuken mümkün değildir. Bunun ’hukuka karşı hile’ olarak telakki edilmesi de söz konusu olamaz. Aksine ’ferdi işlemler geri alınmalıdır’ demek hukuka, Anayasa’ya açıkça aykırı işlem yapılmasını önermek manasına gelmektedir. Ayrıca konu ile ilgili yargı süreci devam ederken bu kabil yayınların yargıyı etkileyebileceğine ve dolayısıyla bundan Anayasa gereği kaçınılması gerektiğine de işaret edilmelidir.

Özetle, kadrolaşmak gibi bir maksat ve ’Devlet geleneklerinin, yargı kararlarının hiçe sayılması’ gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Aksine hukukun emrettiği doğrultuda hareket etmek isteriz."

5000 kişi mağdur oldu

İSTANBUL Gümrük Müşavir Yardımcıları Derneği Başkanı Osan Başta, gümrüklerde yılbaşından itibaren büyük bir kaos yaşandığını, gümrüklerdeki işlemlerin büyük ölçüde aksadığını söylüyor.

"Bizlerin yetkilerinin yılbaşından itibaren bloke edilmesi... Halbuki 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve buna bağlı yönetmelikteki bir geçici maddeyle müktesep hak olarak bu gümrük müşavir yardımcılığını sürdürüyorduk. Ancak altı yıldır yenilenen bu haklarımız bu yıl verilmedi. Çıkarılan yasaların geriye doğru işlemeyeceği kuralı varken ve kazanılmış haklar Anayasa’nın koruması altında olduğuna göre, bu bizlere karşı bir haksızlık değil midir?

Bu konuda Başbakanımız Erdoğan’a haksızlığa uğradığımızı dile getirmemize rağmen Gümrük Müsteşarlığı neden sessiz kalıyor?

Geçici tüzel kişilik adı altında faaliyetini sürdüren ve bünyelerinde 5000 kişiye istihdam yaratan, vergi mükellefi olan şirketlerin kapatılması karşısında gümrüklerde büyük bir kargaşa yaşanmaktadır. Bu uygulama neden sadece İstanbul’da yapılmaktadır? Bizim mağduriyetimizi kim önleyecek?"
Yazının Devamını Oku

İktidar, bilimin gereklerini yerine getirmedi

6 Ocak 2006
"KÖŞENİZDEN Sağlık ve Tarım Bakanlarına sormuştum; hangi virüs diye.." (3 Ocak), diyor CHP Sivas Milletvekili Prof. Nurettin Sözen... İktidarın "Bilimin gerekleri yerine getirmediğini" üzerine basa basa vurguluyor.

"Sonunda sorduğum o virüsün adını açıklamak zorunda kaldılar; H5N1... Demek ki bu Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından açıklanmasaydı, öğrenemeyecektik. WHO, bu virüsün insandan insana bulaşması durumunda dünyada en az 150 milyon ölüm görülebileceği konusunda uyarıyor. Bizde ise hangi etkin çalışma yapıldı?" diyen Prof. Sözen, "Kuş gribi salgını nedeniyle oluşan ölümlerin sorumlusunun Sağlık ve Tarım Bakanları" olduğunu bildiriyor.

Sözen anlatıyor:

"CHP olarak bu olayları inceledik. ’Kuş Gribi Salgını Araştırma Komisyonu’ adlı bir kitapçık yayınladık, herkese dağıttık. Maalesef dikkate alınmadı. Bizim söylediklerimizin daha fazlasının olduğu ortaya çıktı. Ben bu olayın daha da büyüyebilme olanağını olduğunu şimdilik saklı tutmak istiyorum.

AKP BECERİKSİZ

Bu iktidarın, devlet idare etmekle etmekle hiçbir ilgisi yoktur.

Birçok defa Meclis kürsüsünden ifade ettiğim gibi AKP iktidarı beceriksizliği nedeni ile olayları örtmek, kapatmak ve küçük göstermek gayretindedir.

Bakanlığın önce hastaların kesin olarak kuş gribi olmadığı ve hastaların zatürreeden öldüğü yolundaki beyanları bilim dışıdır.

WHO, böyle son derece önemli gelişme karşısında heyet gönderiyor, biz ise iş bittikten sonra bir önlem almaya çalışıyoruz."

Prof. Sözen, hükümetin şimdi sadece yine bir bölgeye konsantre olmaya çalıştığını belirterek, "Göçmen kuşların konaklandığı riskli bölgelerin hálá neden ilan edilmediğini" soruyor.

’Kuş gribi’nin hatırlattıkları

DÜNYANIN ilk kuş hastanesi Osmanlı döneminde Manyas’ta kurulmuştur. Orası göçmen kuşların göç yolu üzerindedir. Her yıl bu güzergahta göç devam eder. Çiftçilerin ekinleri zarar görür.

Köylümüz asildir, vefakardır, merhametlidir, sesini çıkarmaz.

Ancak Karadeniz’i geçip uzun bir yol kateden kafilelerin zayıf, hasta ve avcıların sakatladığı kuşlar, onların yüreğini dağlar.

Babıáli’ye name yazarlar. Kanun koyucu Süleyman (Padişah Kanuni Sultan Süleyman) durumu inceletir, olay doğrudur. Buyruğu ile köylülerin ekinleri her yıl alınmaya başlanır ve göç zamanı kuşları besleyecek bir vakıf kurar. Dünyanın ilk kuş hastanesini yaptırır, hekimlerini gönderir, vakıftan maaş bağlar. İmparatorluk döneminde bu hastane, imaret hizmete devam eder.

Şimdi kitabesi bir dere kenarında boynu bükük ve şimdi kuşlar intikam alıyor.

Astronot kılıklı memurlar şimdi tavuk kovalıyor!

Iğdır ve Doğubayazıt’daki ’kuş gribi’ vakası ortaya çıkınca bunları hatırlamamak elde değil.

Y. KOÇAK

Vergi yükümüz

GAZETENİZİN 2 Ocak sayısındaki yeni Gelir Vergisi dilimleriyle ilgili haberde, gelir dilimleri ve vergi oranları uzun uzun anlatılmış ama ücretlilerin vergileri artacak mı, azalacak mı buna dair bir bilgi yok. Ben bir hesap yapıp tabloya döktüm. Buna göre yıllık brüt geliri 15 bin YTL olanlardan başlayarak 5’er bin YTL’lık dilimler halinde eski (mevcut) tarifedeki 78 bin YTL sınırına kadar geliri olan ücretlilerin mevcut tarifeye göre ve getirilecek yeni tarifeye göre gelir vergileri artacak mı azalacak mı diye baktım. Gördüğüm odur ki; yeni tarife nedeniyle yıllık geliri toplam 15 bin YTL olanların vergileri değişmiyor ve sadece toplam brüt yıllık geliri 40 bin YTL olanların vergilerinde küçük bir azalma (yaklaşık ayda 8 YTL) meydana geliyor, bunun dışındaki tüm gelir gruplarının ödeyecekleri gelir vergileri yeni tarifeye göre ayda 150 YTL’ye varan miktarlarda artıyor.

Oysa yılbaşı öncesinde Gelir Vergisi’nde yapılacak bu değişiklikler sanki ücretlilerin vergi yükünü hafifletecekmiş gibi sunuldu. Vergi dilimlerinin 5’ten 4’e çekilmesi ve oranların değiştirilmesinin ücretliye yansıması işte bu: Vergi artışı... Lütfen yeni tarife henüz resmileşmeden bu konuyu yeniden gündeme getirip, kamuoyunu ve yetlilileri uyarınız.

Nihat PULAK-ANKARA

Diyanet’ten fetva bekliyoruz

KURBAN Bayramı yaklaşırken, Pakistan’daki Müslüman kardeşlerimizin hálá aç ve açıkta olduklarını TV’lerden izleyip üzülmemek mümkün değil.

Kutsal topraklarda hac sırasında kesilen kurbanların akıbeti tamamen Suudi yönetimlerinin tasarrufunda olup nereye gittiği, ne yapıldığı belli değildir. Esasen bu kurban etleri Pakistanlı felaketzedelere gönderilseydi onların gıda ihtiyaçlarının büyük bir kısmı karşılanmış olurdu.

Hiç olmazsa bizim Diyanet İşleri Başkanlığımız Türk hacılarının kesecekleri kurbanları Pakistan’a bağışlamaları konusunda bir fetva yayınlayıp kampanya başlatsaydı. Bu işin sevabı büyük olurdu. Büyük bir fırsat kaçırılmış oldu.

Ercan BÖNCÜOĞLU

MESAJ PANOSU


TÜRKİYE’de aydınlar ikiyüzlü tutumundan kurtulduğu zaman taşlar yerlerine oturacaktır. Yaşar Kemal, Milliyet’te Meral Tamer’in köşesinde aydınların, Orhan Pamuk’la ilgili bildiriye Prof. Aşkın’ın isminin alınmaması için "ayıp ettiniz" demiş. Yaşar Usta bu aydıncıklara güzel bir çıraklık dersi vermiş. Bu gibilerine bizim buralarda yani hayran oldukları AB ülkelerinde asla ’aydın’ demezler. Eierwischer yani ’yumurta yıkayan’ derler.

Önerim, Türkiye’de yılın ayıbı ’aydınların(!)’ imzaladığı bu bildiri olsun!

A.K.-MÜNİH
Yazının Devamını Oku

AKP’nin arabesk belediyeciliği

5 Ocak 2006
CHP, "erken seçim’e yönelik kampanyasının ilk ciddi girişimini dün Şişhane’deki yeni il merkezinde başlattı.  MYK üyeleriyle 4 belediye başkanını dinleyen Genel Başkan Deniz Baykal, "AKP’nin boğazına kadar yolsuzluğa battığını" belirterek, "Burada hem sevindirici, hem üzücü gerçekleri gördük. İstanbul’da yaşanan bir gösteriş ve pazarlamacı belediyeciliktir. Arabesk müziğe saygımız var ama arabesk belediyeciliği istemiyoruz" dedi. Baykal, bundan sonra İstanbul’u temel karargah yapacaklarını dasöyledi.

CHP’li belediye başkanları, hizmetlerini ayrıntılı şekilde anlatırlarken, özellikle laiklikten ödün vermeyeceklerinin altını çizdiler. Kadıköy’ün ’sosyal demokrat’ projeleri dikkat çekerken, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in "Bakırköy’den geri dönüş yok, gericiliğe geri dönüş yok" sözleri büyük alkış aldı. Başkanların söyledikleri özetle şunlar:

MUSTAFA Değirmenci (Avcılar), ilçesini "Türkiye’nin parlayan yıldızı" olarak nitelendirdi, 1999 depreminde 215 bin olan nüfusun 140 bine düştüğünü, altyapı çalışmalar sonucunda bugün tersine göçle nüfusun 380 bine yükseldiğini (ortalama yaş 38, %48 göçmen), Atatürk Evi ve Müzesi’ni bugüne kadar 120 bin kişinin gezdiğini anlattı.

ATEŞ Ünal Erzen (Bakırköy), belediyeyi 90 trilyon borçla devraldıklarını 19 ayda bunun 45 trilyonunu ödediklerini, depreme karşı yürüttükleri hazırlık çalışmalarını açıkladı. "Ruhsatsız yeni yapılaşmaya izin vermediklerini", sosyal belediyecilik anlayışını anlatırken, merkezi yönetimlerin kendilerini dışlamasını eleştirdi.

İSMAİL Ünal (Beşiktaş), Beşiktaş’ı ’İstanbul’un başkenti’ diye tanımladı, kent bilgi sistemi ile vatandaşı "belediyeye getirmemeye"yi amaç edindiklerini, Beşiktaş meydanı ve çarşısı ile Ortaköy gibi semtlerde yeni düzenlemeler yapmaya başladıklarını, üst kesimlerden sahile 30 otobüsle ücretsiz sefer yapılacağını söyledi.

SELAMİ Öztürk (Kadıköy), 16 yıllık görevi sırasında Kadıköy’ü ’Avrupa Sağlıklı Kentler Birliği’nin 45’nci üyeliğine yükseltiklerini, Büyükşehir’in henüz bu statüye kavuşamadığını; İstanbul’da ilk kez sokak, trafik, tek yön tabelalarının kendilerince uygulandığını, her çarşamba günü belediye görevlileri ile vatandaşların sorunları üzerine ’chat’ yaptıklarını, belediyeden ayrıldığında internet üzerinden nikah törenlerini bile izlediğini ve hiçbir yeşil alanı imara açmadıklarını söyledi.

CHP çağırmadı Sarıgül kızdı

BAYKAL, Şişli
Belediye Başkanı Sarıgül’ün neden toplantıya çağrılmadığı sorularının muhatabatının İl Başkanı Şinasi Öktem olduğunu söyledi. Öktem, "Bu arkadaşımız siyaseti bırakıp önce belediyecilik yapacak, ondan sonra bakılır" dedi. Buna karşın Almanya’da bulunan Sarıgül ise "Bu tavır CHP’de görülmemiş hukuk ve tüzük dışı bir bir davranıştır. CHP, Baykal’ın değil halkın partisidir. Bu olay antidemokratik uygulamalara karşı gösterdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor"

Çöp toplamada yeni sistem

KADIKÖY
Belediye Başkanı Öztürk, öncelikle Bağdat Caddesi ve Ataşehir’de yeraltında 5 m3, yerüstünde 3.2 m3 hacimli çöp konteynerleri ile çöp toplamaya başladıklarını müjdeledi. 20’lik sitelere yerüstü, 50 dairelik sitelere de yeraltı konteynırları konulacağını söyleyen Öztürk "Bunların sitelerdeki yerleri hazırlanarak montanjı başladı. Çöp toplama işini yapan şirket de araçlarını buna göre değiştirecek. Çöpler, konteynırlardan el değmeden otomatik olarak alınarak araça boşaltılacak. Yerüstündeki kontenynırların 1.000, yeraltdakiler de 3000 Euro olacak. Bu sistem üç yıl içinde Kadıköy genelinde uygulamaya konulacak."

Çok geç kalmadınız mı

ADALET Bakanlığı "Soruşturmalarda İnsan Hakları İhlallerine Yol Açılmaması" konulu bir genelge yayınlayarak cumhuriyet savcılarını soruşturma evresinde dikkat etmeleri gereken konularda uyarmış bulunmaktadır.

Bu genelgenin Van YYÜ Rektörü Yücel Aşkın’ın üniversite yönetimindeki çalışma arkadaşları ile birlikte somut bir kanıt, kaçma ve kanıtları değiştirme olasılığı yokken ’çete’ kurmak suçundan insan haklarını yok sayan bir anlayışla tutuklanıp haksız yere 75 gün demir parmaklıklar ardında tutulduktan ve bir bürokratının orada intiharına tanık olup sağlığını yitirdikten sonra yayınlanmış olduğu son derece dikkat çekicidir.

Cumhuriyet savcılarımız ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış olduğunu ve bu sözleşmenin "bireye, haklarını çiğneyen devlete karşı AİHM’ye başvurabilme yolunu açtığını ve AİHM’nin cumhuriyet savcıları tarafından soruşturma evresinde yapılan bazı eksiklikleri insan haklarının ihlali olarak gördüğünü" bilmiyorlar mıydı? Bence bunu hukukçu olmayan bizler dahi yıllardır çok iyi biliyoruz. Bu nedenledir ki YÖK Başkanı ve TÜSİAD istişare kurulu başta olmak üzere çok sayıda aydın Yücel Aşkın ve çalışma arkadaşlarına soruşturma ve yargı sürecinde yapılan muamele ve tutuklu olarak yargılanmalarının "ilgili usul yasalarına ve insan haklarına aykırı" olduğu şeklindeki düşüncelerini kamuoyuna açıklamışlardır.

Sayın Adalet Bakanı’nın genelgeyi neden şimdi yayınladığı sorusu yanıt beklerken, şu soruları da sormak gerekiyor:

Adalet Bakanlığı’nın Cumhuriyet Savcıları’na insanların ölümüne ve sağlıklarını yitirmelerine neden olunduktan sonra insan haklarını şimdi hatırlatması çete elemanı diye suçlanmaktan duyduğu acı ve elemle cezaevinde canına kıyan YYÜ genel sekreter yardımcısı Enver Arpalı’yı yeniden yaşama döndürebilir mi? Rektör Yücel Aşkın ve arkadaşlarını zaman tünelinde 75 gün önceye götürebilir mi?

Bu genelgeyi, Yücel Aşkın olayında "Soruşturma ve yargı sürecinde yapılan muamele ve tutuklama insan haklarına aykırıdır" şeklinde düşünce açıklayanların haklı, "Bu kişiler yargıya müdahale ederek suç işlemişlerdir, savcılar görevini yapsın" diyenlerin ise haksız olduğunu kanıtlayan bir belge olarak görmek gerekir.

Prof. Kayhan KANTARLI

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi-İZMİR


Tarikatçıların askere saldırı yöntemleri

SON günlerde internet sitelerinin birinden ötekine ilginç mesajlar aktarılıyor. Mesajların ana kaynağındaki adreslerin adında ’ulusal’ ve ’ihbar’ sözcükleri var!

Özellikle adında ’ulusal’ olanına bakınca insan bu ada uygun yazılar bekliyor. Ancak içeriğine bakınca şaşırmamak elde değil. Halen Türk Silahlı Kuvvetleri’nde önemli sorumluluklar üstlenen komutanlarla ilgili ağza alınmayacak sözler, internete alınmış.

Olacak şey değil.

Bilgisayarla çok ilgili bir grup olarak bu sitelerin kaynağına indik, okyanus ötesine kadar ulaştık. Amerika’yı mesken tutan tarikatçıların kontrolündeki sitelerin bu tür yayınlarla amacı ne olabilir?

Biz çok iyi biliyoruz. Sizin aracılığınızla da duyurmak istedik!

Mustafa Fehmi ALSANCAK

Şekerde kartel

2001’de yürürlüğe giren Şeker Kanunu ile ülkemizde güya ilk kez şeker fiyatları serbest bırakıldı. Ve devletin yönettiği Türk Şeker ile Pancarcılar Kooperatifi’nin sahip olduğu özel statüdeki Pankobirlik sırt sırta verip dünyanın en pahalı şekerini 1200 USD/ton (1570 YTL/ton) ülkemizde satıp çok kárlı şirketler haline getirdiler.

Daha sonra baktılar ki, dünyada 300 USD/ton olan fiyata karşı, ülkemize Suriye’den gelen kaçak şeker sonucunda 500 bin ton şeker stoku birikmeye başladı, baktılar ki fiyatını ilk önce indiren firmalar daha çok satmaya başladı, böylelikle ilk defa 2005 yılında fiyatlar ufak da olsa inmeye başladı. İlk başlarda Pankobirlik ile %1-5 indirim derken peşin satılan fiyat birdenbire Türk Şeker tarafından 240 gün vadeye kadar çıktı. Daha sonra Türk Şeker de indirim kervanına takıldı ve %8 fiyat indirdi. Pankobirlik de buna cevap vermekte geri kalmadı ve %13’lere kadar fiyat indirdi.

Baktılar ki bu rekabetin sonu kötüye gitmekte yani yüksek kárlarından zarar etmekteler, beraberce masaya oturdular ve ateşkes ilan edip centilmenlik anlaşması ile 1570 YTL’lik fiyata geri döndüler.

Sorarım size bu kartel oluşturmak değil midir? Bu Türk halkını dünyanın en pahallı şekeri ile kazıklamak değil midir? Aynı fiyatı uygulamak, hele hele %13-14 seviyelerine inmiş olan fiyatı tekrar hep beraberce eski haline çıkarmak rekabet kuralları ile bağdaşır mı? Sorarım size; bu ülkede Rekabet Kurulu yok mudur, sağduyulu tüketici haklarını koruyan bir dernek yok mudur?

Ahmet CEZAYİRLİ

Yeni ilaç uygulaması

YİNE vatandaşlar ve doktorlardan habersiz yeni ilaç uygulaması ve yaşanan kaos. Birçok ilacın yazılamaması yine kronik hastaların hastanelere yığılmasına yol açmaktadır, zaten hastanelerin yoğunluğu malum, bu uygulama ile yoğunluk bir kat daha artmakta ve biz hastaların çilesi de buna paralel olarak artmaktadır. Doktorlar neyin yazılabildiğinden habersiz, eczacılar şaşkın, biz hastalar perişan. Problemler çözüleceğine daha da karmaşık hale döndü. Kurumların birleştirilmesi iyi oldu ama biz hastaların sağlık ocaklarında özellikle de kronik hastalıklar için ilaç yazdıramaması kötü oldu. Kırsal kesimlerde ilgili uzman hekimi olmayan yerlerdeki hastaneler ne yapacak. Onları ölüme mahkum etmek gibi bir şey yeni uygulama.

Nezih AYDOĞAN

GÜNÜN SÖZÜ

"Ödül almak ya da pazarlama kaygıları nedeniyle bir ülke bu kadar kötülenmemeli. Çok güzel bir ülkemiz var. 1950’de DP iktidara gelince çıkarılan afla hırsızlar, uğursuzlar dışarı çıkarıldı, Nazım Hikmet ise cezaevinde kaldı. Názım dışarı kaçtı ama hiçbir zaman Türkiye’yi kötülemedi; hatta Kurtuluş Savaşı Destanı ve hasret şiirleri ile vatan özleminden hiç uzak kalmadı. 25 yıldır Paris’te yaşıyorum. Ermeni soykırımı yasasından sonra Paris bana hayal kırıklığı yaşatmaya başladı artık."

(Yazar Nedim Gürsel)
Yazının Devamını Oku

Sağlıkta saadet zinciri koptu

4 Ocak 2006
TBMM’de 26 Aralık günü AKP’nin oylarıyla 2006 Bütçe Kanunu’na eklenen bir madde ile kamu sağlık kurumlarının SSK, Bağkur ve yeşil kartlı hastalara verdikleri hizmetlerin karşılığı olan 3.5 trilyon TL (3.5 milyar dolar) tutarındaki alacakları silindi. IMF, bütçe disiplinini bozan sağlık harcamalarına dikkat çekmesi ve bu harcamaların frenlenmesi için direktif vermesinin ardından AKP bu uygulamayı yerine getirmek zorunda kaldı. Geri ödeme kurumlarının borçlarının bir anda silinmesiyle alacakları konumdaki Sağlık Bakanlığı’na bağlı yüzlerce hastane (Devlet) ve binlerce birinci basamak sağlık kuruluşu (sağlık ocağı, dispanser) finansal bir krize sürüklenmiş oldu. (Üniversite ve özel hastaneler kapsam dışı).

"Olan bitene şaşmamak gerekiyor" diyor Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer... Bu kararla döner hastanelerin tıbbı malzeme ve hizmet alımında güçlük çekeceğini, bütçe harcamalarını geride bırakan döner sermaye harcamalarının zora gireceğini (2004’te bu miktar 4.1 milyar dolar çıkmış) bildiren Üçer, "Kamusal hizmet tasfiye ediliyor, sağlık piyasaya terk ediliyor. Sağlık hakkı aşama aşama yitiriliyor. Türkiye kaybediyor, ulus ötesi şirketler kazanıyor. Halkımızın büyük çoğunluğu sağlık hizmetinden yoksun kalırken, mutlu azınlık çeşitli ve nitelikli sağlık hizmetiyle buluşmanın keyfini yaşamaya başlıyor."

Siyasetçiler nerede

KAPIKULE’deki olaylar sonunda 52 gümrük memuru, 10 polis ve 35 free-shop işletmecisinin tutuklanmasından sonra başmüdür Halil İbrahim Ekinci ve üç yardımcısı dahil olmak üzere toplam 12 gümrük yöneticisi hakkında TCK 251-2’den (Denetim görevini ihmal ederek zimmet veya irtibat suçunun işlenmesine neden olmak) soruşturma açıldı.

Gümrükçü bir dostumuzla konuşurken "Gümrükler kurtlar sofrası gibidir. Bu iş dönüp dolaşıp herkese ulaşabilir. Herkes ilahi adalete sığınmak zorundadır. Gümrük görevi başta düzgün ve ahlaklı olmaktan başka eğitim işidir, görgü, aile terbiyesidir, namustur" diyor.

İçki, sigara kaçakçılığının ufak işler olduğunu, asıl akaryakıt kaçakçılığı olaylarına bundan daha etkin soruşturma açılması gerektiğini söylüyor.

Peki biz soruyoruz, bu işlerin arkasında hiç siyasetçi yok mu?

Yüksek düzeyde bir gümrük görevlisi ortaya çıkıp, çoğu vekaletle yürütülen bu işler için bize ’Şu şu bakan, şu milletvekilleri talimat verdi’ deme cesaretini gösteremeyecek mi?"

GÜNÜN SÖZÜ

"Kökünü görmeden ağaca sağlam deme."

(Atasözü)


Aya Yorgi’de bir şey var

S.Y. yazıyor: Büyükada’daki Aya Yorgi Kilisesi’ne zaman zaman Müslümanlar da gitmektedir. 24 Eylül’deki yortu da kiliseye çıkan yokuşun başında kucak kucak Kur’an dağıtıldı. Rastlantı mıdır bilinmez? Ziyaret için gelenler yolun iki yakındaki makiliğe kurdele bağlarlar. Yeni yılın ilk gününde Aya Yorgi’ye çıktım, yolun iki yanındaki tüm makilik ve ağaçlar kesilmişti. Belediyenin araçları da kesilen ağaçları taşıyordu.

Bu işte bir şey var; adak işinden kimler rahatsız olmaya başladı. ANAP’tan AKP’ye geçen Başkan Coşkun Özden’e sormak gerekiyor. Büyükada’nın Sedef’e bakan yönündeki tür yolunda faytoncuların orman arazisine kaçak kurduğu gecekonduları, Orman Bakanlığı’ndan iki yıl önce düzmece bir ihale ile bir işadamına kiralanan tesislerde hummalı bir inşaat faaliyetini görmüyor mu?

Ataköy’ün kortları

30 yıl Kanada ve Hollanda’a yaşadım; en üst düzeyde tenis oynadım; oğlumu gençlerde Kanada Milli Takımı’na kadar çıkarttım. Ataköy’de eski Belediye Başkanı 10’den fazla tenis kortu yapmış, Halk Eğitim tarafından çalıştırılan bu sahalarda binlerce kişi tenis oynuyordu. 9. Kısım’daki kort şimdi birilerine peşkeş çekildi. Bir hanım, hoca ve idareci olarak el koydu? Beni ’hocalık’ yapmakla suçladı; halbuki acemilere birkaç güzel hareket göstermekten başka amacım yoktu. Bu da tenisi güzelleştirir, her yerde bu olur.

Ben zengin değilim, niyetim sadece bu kortlarda tenis oynayabilmek; Başkan Ateş Bey bana bir adres gösterebilir mi? Bilgin ŞİMŞEK

Biliyor musunuz

BJK Spor Kulübü A.Ş. Genel Müdürlüğü'nden Beşiktaş Belediyesi'ne bağlı BELTAŞ A.Ş. Genel Müdürlüğüne 'transfer' edilen Gökhan Sarı'nın, personeline dağıttığı bir genelge ile "basına sözlü ve yazılı bilgi verilemeyeceği gibi kendileriyle görüşülemeyeceğini, kendisi de dahil Yönetim Kurulu üyelerinin cep ve masa telefonlarının gazetecilere verilemeyeceğini, ilgili evrakların iyice yırtıldıktan sonra çöpe atılacağını, masa üzerinde hiçbir evrakın bırakılmaması gerektiğini" duyurduğunu...
BÜYÜKŞEHİR'e bağlı Ulaşım A.Ş.'nin, tramvaylarda yaptırdığı anketlerde soruları yanıtlayanlara birer şemsiye nediye ettiğini...
DYP Erzurum İl Başkanı Hulusi Sırmacı'nın, altı ay önce açılışı yapılan Çat Barajı'nın ikinci açılışının 15 gün kadar önce başbakan tarafından İzmir'den yapıldığını belirterek, "Çat barajı sözde açıldı ama Erzurum'da musluklardan Palandöken'in suyu hâlâ akmıyor" dediğini...
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, MEB'de il, ilçe ve merkez teşkilatına vekaleten vaya görevlendirme yoluyla atanan şube müdürlerinin adını Bakan Çelik'e sorduğunu...
CHP Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Hatay'ın merkez Kisecik köyü ile Arsuz ekseninde bulunan Amanos Dağı'nda kimi kaynaklara göre Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD üssü, kimi kaynaklara göre ise NATO radar üssü kurulması için birtakım çalışmaların olduğu haberlerinin doğru olup olmadığını, eğer kuruluyorsa böyle bir tesisin hangi karara dayanarak yapıldığını sorduğunu...

Servis ücreti

İSTANBUL ve Ankara’daki bazı velilerin ortak sorusu özetle şöyle:

Ocak ayında kurban bayramı ve sömestr tatili ile birlikte öğrenciler üç hafta okula gitmeyecekler. Ocak ayı servis ücreti tam olarak istenmiştir. Geçtiğimiz yıllarda sömestr tatilinde yarım ücret ödüyorduk. Servis araçlarının sahipleri ise resmi tatillerde servis ücretinin tam olarak alınmasının yasal olduğunu söylüyorlar. Ocak ayında 7 gün okula gidileceğine göre (kar tatili olmazsa) tam ücret istenmesi yasal mıdır?

Ya donsalardı

ULUDAĞ’da Beden Terbiyesi’nin çok güzel bir tesisi vardır. Uludağ bu günlerde çok güzel, yerli ve yabancı turist kaynıyor. Yazın Antalya varsa kışın da Uludağ... Ne yazık bu tesisle ilgilenen yok. Önceki gün milyon dolarlık tesisin telesiyeji birden durdu. Birçok kişi en az yarım saat havada asılı kaldı, yakınlarımız neredeyse donacaktı. Elektrik kesildiyse böyle bir tesiste jenaratör de mi yoktu? Ama bunun bunların nedeni, ilgililerin buraya gösterdiği özensizlik. Hiçbir şeyin standardı yok, böyle bir şey olamaz.

Çiçek yanlış yaptı

ADALET Bakanı Çiçek, ATV’de savcıları uyararak "Türkiye’yi (AİHM’de olsa gerek) mahkum ettiren, tazminatı öder" dedi.

Adalet Bakanları, savcıların amiri ancak ’dava açın’ diyebilir, kesinlikle ’açmayın ya da açtığınız davayı geri alın’ diyemez. Uyarı, dava açmayın anlamındadır. Savcılar, genel kamu görevlileriyle nasıl karıştırılır?

N.KAPTAN
Yazının Devamını Oku

Hangi virüs!

3 Ocak 2006
SAĞLIK Bakanlığı "kuş gribi yok" diyor, Doğubeyazıt’ta Tarım İlçe Müdürlüğü kanatlı hayvanları topluyor, kümes ve evlerin çevresi dezenfekte ediliyor. Bazı doktorlar paniğe gerek olmadığını söylüyorlar.

Ama gelişmeler aksini gösteriyor.

CHP Sivas Milletvekili Prof. Nurettin Sözen, "Bilimin öngördükleri yerine getirilmiyor" diye tepki gösteriyor. CHP’nin ’Kuş Gribi Salgını Araştırma Komisyonu’ kitapçığını hazırlayan Sözen, bu konuda Meclis’te uyarı yaptıklarını; ama gerekli önlemlerin alınmadığının son vaka ile ortaya çıktığını söylüyor.

Sözen şunları söylüyor:

"Bu enfeksiyon, göçmen kuşlar tarafından Manyas ve Kızıksa bölgesine geldiği gibi ülkemizde çok sayıda bulunan ve göçmen kuşların ziyaret ettiği, konakladığı diğer nehir deltalarına ve göl kenarlarına ulaşması da olanaklıdır. Oysa, şu ana kadar ilgililerden bu bölgelerde önlem alındığına dair en ufak bir açıklama dahi yapılmamıştır.

16.10.2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nca yapılan ’kuluçka süresinin dolduğu’ dolayısıyla başka hayvan ve insanlarda kuş gribi vakasının görülmeyeceği yönündeki açıklamanın bilimsel yanı yoktur.

Çünkü; bu bölgelere yeni kuş kafilelerinin gelmesi ve dolayısıyla virüs taşımaları olanaklıdır. Ülkemizde göçmen kuşların konakladığı birden çok alan vardır. (Manyas belki 7 yıldızlı bir konaklama alanıdır; ama beş yıldızlı da olsa Türkiye’de 10 konaklama alanı daha vardır.)

Oralarda her an enfeksiyon yayılımı söz konusu olabilir. Kuluçka süresi virüsün kuşa veya insana bulaşması ile başlar. Bu bilimsel kurala göre Sağlık Bakanlığı yetkililerinin açıklaması bilim dışıdır ve özel amaçlar gütmektedir."

RİSKLİ BÖLGELER

Sözen
, Çin’in ülkesinde görülen bu vakaları saklamayıp Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirdiğini hatırlatarak ne yapılmasını gerektiğini şöyle özetliyor:

"Göçmen kuşların konakladığı yöreler riskli bölge ilan edilmeli ve bu yörelerin 3-5 kmlik yakınındaki alanlarda serbest, gezen ve açıkta kanatlı beslenmemelidir. Yine bu bölgelerde kanatlıların nakli ve pazarlarda satışı önlenmelidir. Göçmen kuşların hareketlerinin sürekli izlenmesi ve konaklama bölgelerinin saptanması güncelleştirilmelidir. Bunların hangisini yaptılar."

Van ve Doğubeyazıt’ta, 14 yaşındaki çocuğun ölümünden sonra doktorların yaptığı açıklamalar karşısında "Bakanlık ölümün zatürreeden olduğunu öne sürdüğüne göre, bunun hangi virüsten meydana geldiğinin de açıklanması gerekmiyor mu?" diyor Prof. Sözen...

’Atama çılgınlığı’

İKTİDAR, Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı olduğunu bile bile 175 doktoru ’klinik şefi’ olarak atadı. Denizli Milletvekili Prof. Mehmet Neşşar’a göre, "kadrolaşma çılgınlığı’ bu kadarla kalmadı. Başbakan Meclis’te, yasanın yürütmeyi durdurmasına karşın "Atamaları yapmaya devam edeceğiz" dedi. Bazı hastaneler, yetersizliklerine rağmen ’Eğitim Hastanesi’ olarak ilan edildi (Ümraniye’de olduğu gibi), bazı eğitim hastanelerinin klinikleri ’ortadan bölünerek’ yeni şef ve şef yardımcılarına hasta yatağı sağlandı.

Prof. Neşşar, "Klinikler böylece yandaşlarının eline geçiyor. Bu cumhuriyet tarihinde akademik yaşantıda emsali görülmemiş bir kıyımdır. Bu kadrolaşma saldırısına doktorlar sonuna kadar direneceklerdir" diyerek, Sağlık Bakanı Akdağ’a bu konuda yanıtı zor sorular yöneltiyor.

Taksim, maganda meydanı oluyor

TAKSİM’
deki yılbaşı kutlamalarında bir kadın veya kızımızı gördünüz mü? Cesaret edip Beyoğlu’na ve İstiklal Caddesi’ne çıkan Rus uyruklu kadın misafirlerimize, magandaların yaptıkları cinsel tacizler iğrençti. AB’ye girecek bir Türkiye’de bunlar katiyen olmamalıydı. İstiklal Caddesi kaç metredir ki, polis bir türlü buraya hakim olamıyor? Turizm istatistiklerine bir bakın, Türkiye’ye kaç milyon turist geliyor? Antalya’da içki verme, İstanbul’da maganda saldırılarına uğra!

Hele Nişantaşı’nda özel araç ve taksi demeden önlerini keserek devirmecesine sallamaları terör değilse nedir? İstanbul’da imar rezaletleri, trafik ve ulaşım çıkmazından başka en önemli sorunun ’güvenlik’ olduğu ortaya çıkıyor. Varoşlarda yaşayan gençlerin öfkesini görüp olayların nereye doğru gittiğini çok iyi okuması gerekiyor AKP iktidarının... Paris’te neler olduğu unutulmamalı. Yılbaşına da ’gávur ádeti’ denilmeye başlanırsa, daha vahim olaylar beklenebilir bundan sonra.

Bir dostumuz pazar sabahı aradı, "Yılbaşı gecesi ben İbrahim Tatlıses-Mahsun Kırmızıgül makasına girmedim. Fransız kanalı TV5’te, sahne ve ışık düzeniyle bir rüya álemi yaratılmıştı; İspanyol kanalı TVE’ de ise İspanyolların Frank Sinatra’sı sayılan Francisco’yu, yanık sesli Sara Montiel’ı keyif alarak dinledim, falemenko parçaları eşliğinde Maria Jimanes’in danslarını izledim. CNBC-E’de ise, Las Vegas’taki Cesar Palas’ta kırmızı piyanosunun başında Elton John’un konseri bir harikaydı. Şov dünyasının nereye gittiğini, eğlence ve kutlamaların nasıl olması gerektiğini gözler önüne serdiler." dedi.

Bizim TV’cilerin reyting kaygısından uzaklaşıp ’Çakıl ve Gar Gazinosu’ dönemi anlayışını aşmaları gerekiyor artık.

Yılın son gününün en kárlı kesimi maliyeciler ile sahte rakıcılar oldu!

Maliyeciler görev yaparlarken, hemen her işyerine kestikleri cezalarla Hazine’ye katkıda bulundular.

’O kafa’nın saçmalığı

ZONGULDAK Milli Eğitim Müdürlüğü, 28 Aralık’ta ilköğretim okulları öğrencileri için seviye sınavı yapıyor. Sosyal Bilgiler bölümündeki 16. soru şöyle:

"Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün temel ilkeleri arasında yer almaz?

a) Halkçılık,

b) Bilimsellik, c) Devletçilik, d) Milliyetçilik."

Doğru yanıt "b" olarak gösteriliyor.

Atatürk düşmanlığı bu kadar olur.

Böyle bir soru niye sorulur?

Atatürk’ün hiç olmazsa Almanya’da Nazilerden kaçan bilim adamlarına kucak açarak ülkeye getirttiğini, yerli uçak yapımı için Kayseri’de fabrika kurdurttuğunu, daha da önemlisi bir ’Geometri’ kitabı yazdığını da mı bilmiyor o soruyu hazırlayan kafa!

GÜNÜN SÖZÜ

"Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi."

(Epikletos)
Yazının Devamını Oku

Adım adım dinselleşen eğitim...

1 Ocak 2006
"SAYIN Bayer, AKP iktidarı 3 yılı geride bıraktı, artık ne yaptığı, bundan sonra da ne yapacağı belli oldu. Devletin birçok kurumunu, özellikle çocukların ve gençlerin eğitimini üstlenen Milli Eğitim Bakanlığı’nı dinselleştirmek için attığı adımlar elle tutulur duruma geldi. Eğitimin temel ilkesi olan öğretim birliği elden gidiyor. Din eğitimi ise milli eğitimin temel amaçlarını gerçekleştirme yolu değildir. AKP, din eğitimi ve öğretimi insanın doğru düşünmesini sağlar, diyor.

Yani böyle bir şey olabilir mi? Eğitimde din etkisi olur mu? Din bir inançtır. Bu o kadar önemli bir konudur ki, basın tek satır yazmadı."

ÜNİVERSİTELERDE AD YARIŞI

CHP Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı, "İşte bunun açık belgesi" diyerek, yeni kurulacak üniversite adlarının yerlerine verilen isimleri anlattı:

"Adıyaman, Aksaray, Amasya, Burdur, Çorum, Erzincan, Düzce, Giresun, Mardin, Kastamonu, Kırşehir, Rize, Ordu, Tekirdağ ve Yozgat’ta (15) yeni üniversite kurulmasıyla ilgili tasarı, Milli Eğitim Komisyonu’na gelirken üniversiteler her ilin adıyla anılacaktı. Öyle kişi adları yoktu; biz de bu yaklaşımı destekliyorduk. Örneğin, sadece ’Kırşehir Üniversitesi’ olacaktı. Ancak ’oldu-bittiler’ genel kurulda değiştirildi. AKP’liler önce Burdur Üniversitesi için önerge verdiler, adını ’Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’ yaptılar. Halbuki Mehmet Akif, İstanbul doğumlu, Burdur’da 1920’de bir dönem milletvekilliği yapmış. Burdur, Fakir Baykurt gibi bir yazar çıkarmış, bu olsun demiyorum ama, böylesini yapmayın etmeyin dedik, dinlenmedi, geçti. Yozgat’ın adı, eski adı olan ’Bozok’, Kırşehir’in ’Ahi Evran’ (Anadolu’da Ahiliğin kurucusu), Tekirdağ’ın ’Namık Kemal’ oluyor. Ne yazık ki, yasada illerin adı geçmiyor. Çorum Üniversitesi, ’Hitit Üniversitesi’ oldu. Hitit en azından, eski bir Anadolu uygarlığı, bütün dünya biliyor.

Bu isimleri sevmek veya beğenmemek söz konusu değil. Üniversite kuruyoruz, buraları bilim üretecek, insan yetiştirecek. Siz özentili isimler getiriyorsunuz. Bu kurumlar yarın dünyaya açılacak. Halbuki il adları onların tanınması için daha etken olmaz mı? Aksi, daha doğmadan üniversiteleri siyasallaştırmaktır.

DAHA NELER NELER

- Bu arada Milli Eğitim Bakanı, bunun dışında 10 üniversite daha sözü verdi.

- Türkiye’de halen 40 ilde 77 üniversite bulunuyor. 15 üniversitenin kurulmasıyla, Türkiye’de üniversitesi olmayan 26 il kalıyor. Ancak Milli Eğitim Bakanı, bunun dışında milletvekillerinin talepleri karşısında Çankırı, Nevşehir, Kilis, Siirt, Ağrı, Bilecik, Artvin, Sinop, Karaman ve Karabük’te de üniversite kurulması için YÖK’e başvurduklarını açıkladı. Bu konudaki tasarının, 2006 yılı içinde Meclis’e sevk edileceğini söyledi.

Bu konu da gündeme gelince milletvekilleri daha şimdiden Adıyaman Üniversitesi’nin adının ’GAP’, Bilecik’in ’Şeyh Edebali’ (Anadolu’nun önde gelen ahi liderlerinden), Karaman’ın ’Karamanoğlu’ (Osmanlı’nın kuruluşunun ilk yıllarında hákimiyet altına alınan beylik), Nevşehir’in ’Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’ (Lale Devri’nin ünlü sadrazamı, Patrona Halil İsyanı’ndan sonra 3. Ahmed tarafından idam ettirildi), Mardin’in ’Artuk’ (Mardin, Diyarbakır, Harput çevresinde 300 yıl hüküm süren bir Türkmen hanedanı) olması biçiminde önergeler verildi.

VE ŞARK ÜNİVERSİTESİ

Bunun dışında Urfa için ’Göbeklitepe’ (Mezopotamya’nın insan yerleşmesine açılan ilk bölgesi, 11 bin yıllık bir tapınak bulundu, kazısı Almanlar tarafından sürdürülüyor) ve Giresun için ’Yeşil Giresun’ adı önerildi. Said-i Nursi’nin doğum yeri Bitlis’te bir ’Şark Üniversitesi’ kurulması gibi öneriler reddedildi.

Bu önergeler sırasında bölge milletvekillerinin ’seçmene selam’ konuşmalarını herkes izleseydi de komikliği görseydi.

Kadrolaşma nasıl oldu

TECRÜBELİ bir eğitimci olan milletvekili Gazalcı, eğitimin nasıl dinselleştirildiğine şu örnekleri veriyor:

"Atatürkçü, laik, bilimsel düşünen, deneyimli eğitim yöneticilerinin bir biçimde uzaklaştırılarak yerlerine çoğu dinsel eğitimden geçmiş, ehliyetsiz yöneticiler atandı. Milli Eğitim Teşkilatlandırma Yasası, Milli Eğitim Temel Kanunu, başta atama, yükseltme, yer değiştirme olmak üzere birçok yönetmelik değiştirilerek ve ayrıca bakana tanınmış 76. madde yetkisi kullanılarak bu atamalar yapıldı ve kadrolaşma tamamlandı. Ders kitaplarının içeriği dinselleştirildi. Eğitimi daha çok dinselleştiren ve ticarileştiren adımlardan biri de Açık Lise Yönetmeliği’ndeki değişiklik oldu. Bunun gibi onlarca örnek var. Yarın geç olmadan çocuklarımız, gençlerimiz bu bakan ve getirdiği kadroların eline bırakılmamalıdır. Rehberi bilim olması gereken bir bakanlıkta ümmetçiliğe yer olmamalıdır."

GÜNÜN SÖZÜ

"Üniversitelerin siyasi iktidara değil, öğrencilerine hizmet veren bilim ve bilgi yuvası kuruluşlar olarak kalması için halkımıza ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşüyor. Siyasi iktidarın hedef aldığı, yüklendiği üniversitelerimize toplum olarak sahip çıkılmalı."

(CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu)

Rektörleri hükümet seçecek

YENİ kurulan üniversitelerin kurucu rektörlerinin seçiminde YÖK devre dışı bırakıldı.

Yasaya göre rektörler, iki yıl için Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan’ın önereceği üç isim arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. CHP İstanbul Milletvekili Nurettin Sözen, "İktidar, niçin YÖK’ü, üniversiteyi, rektörü seçmiyor? Asıl amaç, laik, demokratik üniversitelerde kadrolaşmaya gitmek" diyor.

Öfke seli

SON günlerde Erdoğan ve bakanlarının demeçlerine bakıldığında bazı kızgınlık ifadeleri gözlenmekte. Ancak biz orta yaşlılar bu filmi daha önceleri de görmüştük. 1950’lilerde Menderes, 1960’larda Demirel, 1970’lerde de Ecevit ve yine Demirel aynı tavırlar içindeydiler. Sonuçta bu ’öfke seli’ onlara hiçbir yarar sağlamadığı gibi çok şeyler kaybettirdi. Tarihi bilgisi yetersiz olanları uyarmayı bir borç bilirim.

Mehmet ŞAHİNER
Yazının Devamını Oku

‘Hamamın namusu’

31 Aralık 2005
SWISSOTEL’de 60’a yakın konuk Cem Kozlu’nun Coca-Cola’daki Orta Avrupa, Avrasya ve Ortadoğu Grubu Başkanlığı görevinin sona ermesi nedeniyle verilen yemek öncesinde siyaset ve futbol konuşuyordu. Davet sahibi Coca-Cola’nın üst düzey yöneticileri arasında işadamları ve medya mensupları ağırlıklıydı.

Galatasaray’daki mali çöküşe çözüm bulacak bir isim aranıyordu; ‘Kemal Derviş’ gibi... GS’li bir işadamı, ‘Bakın bir şey söyleyeyim, spor basını maalesef pek yazmıyor ama anlatmak zorundayım’ diyor:

‘GS’nin krize girişi Türkiye’nin batış noktasıyla aynı döneme rastlıyor. Bu çöküşte UEFA’daki başarıdan sonra takımın başına 2. kez getirilen Fatih Terim’in de yanlış transfer politikası vardır. 2001-2002’lerde 33 futbolcu transfer edildi, ilk yıl 29, ertesi yıl da 27 olmak üzere iki yıl içinde 56 milyon dolar harcandı. Ne yazık ki bu futbolculardan sadece üçü; Cihan, Volkan ve Orhan Ak kadroda bulunuyor.’

‘CUMHURİYET TERBİYESİ’Genç bir işadamı, ‘Siz hükümete bakın...’ dedi. Ekonomik durumun iyi gittiğinde herkes hemfikir. Ancak ithalatın artışına ve Milli Eğitim’deki ‘gerici’ uygulamalara karşı görüş belirtenler çoktu. Geçmişte ANAP politikalarını savunan bir davetli ise ‘Tayyip Bey, parti liderliğindeki başarısını Başbakanlık’ta gösteremiyor. Çünkü Cumhuriyet anlayışı ile yetişmediğinden ötürü daha çok cemaat-tarikat mantığını öne çıkarıyor, tabiatıyla bazı çıkışları da toplumda gerginlik yaratıyor’ şeklinde konuşuyor.

Bu arada İstanbul, Ankara ve İzmir’de valilerin seçimle işbaşına gelmesi önerisini getiren bir işadamı da destek buluyor.

Yazının Devamını Oku