AKP’nin arabesk belediyeciliği

CHP, "erken seçim’e yönelik kampanyasının ilk ciddi girişimini dün Şişhane’deki yeni il merkezinde başlattı.

 MYK üyeleriyle 4 belediye başkanını dinleyen Genel Başkan Deniz Baykal, "AKP’nin boğazına kadar yolsuzluğa battığını" belirterek, "Burada hem sevindirici, hem üzücü gerçekleri gördük. İstanbul’da yaşanan bir gösteriş ve pazarlamacı belediyeciliktir. Arabesk müziğe saygımız var ama arabesk belediyeciliği istemiyoruz" dedi. Baykal, bundan sonra İstanbul’u temel karargah yapacaklarını dasöyledi.

CHP’li belediye başkanları, hizmetlerini ayrıntılı şekilde anlatırlarken, özellikle laiklikten ödün vermeyeceklerinin altını çizdiler. Kadıköy’ün ’sosyal demokrat’ projeleri dikkat çekerken, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in "Bakırköy’den geri dönüş yok, gericiliğe geri dönüş yok" sözleri büyük alkış aldı. Başkanların söyledikleri özetle şunlar:

MUSTAFA Değirmenci (Avcılar), ilçesini "Türkiye’nin parlayan yıldızı" olarak nitelendirdi, 1999 depreminde 215 bin olan nüfusun 140 bine düştüğünü, altyapı çalışmalar sonucunda bugün tersine göçle nüfusun 380 bine yükseldiğini (ortalama yaş 38, %48 göçmen), Atatürk Evi ve Müzesi’ni bugüne kadar 120 bin kişinin gezdiğini anlattı.

ATEŞ Ünal Erzen (Bakırköy), belediyeyi 90 trilyon borçla devraldıklarını 19 ayda bunun 45 trilyonunu ödediklerini, depreme karşı yürüttükleri hazırlık çalışmalarını açıkladı. "Ruhsatsız yeni yapılaşmaya izin vermediklerini", sosyal belediyecilik anlayışını anlatırken, merkezi yönetimlerin kendilerini dışlamasını eleştirdi.

İSMAİL Ünal (Beşiktaş), Beşiktaş’ı ’İstanbul’un başkenti’ diye tanımladı, kent bilgi sistemi ile vatandaşı "belediyeye getirmemeye"yi amaç edindiklerini, Beşiktaş meydanı ve çarşısı ile Ortaköy gibi semtlerde yeni düzenlemeler yapmaya başladıklarını, üst kesimlerden sahile 30 otobüsle ücretsiz sefer yapılacağını söyledi.

SELAMİ Öztürk (Kadıköy), 16 yıllık görevi sırasında Kadıköy’ü ’Avrupa Sağlıklı Kentler Birliği’nin 45’nci üyeliğine yükseltiklerini, Büyükşehir’in henüz bu statüye kavuşamadığını; İstanbul’da ilk kez sokak, trafik, tek yön tabelalarının kendilerince uygulandığını, her çarşamba günü belediye görevlileri ile vatandaşların sorunları üzerine ’chat’ yaptıklarını, belediyeden ayrıldığında internet üzerinden nikah törenlerini bile izlediğini ve hiçbir yeşil alanı imara açmadıklarını söyledi.

CHP çağırmadı Sarıgül kızdı

BAYKAL, Şişli
Belediye Başkanı Sarıgül’ün neden toplantıya çağrılmadığı sorularının muhatabatının İl Başkanı Şinasi Öktem olduğunu söyledi. Öktem, "Bu arkadaşımız siyaseti bırakıp önce belediyecilik yapacak, ondan sonra bakılır" dedi. Buna karşın Almanya’da bulunan Sarıgül ise "Bu tavır CHP’de görülmemiş hukuk ve tüzük dışı bir bir davranıştır. CHP, Baykal’ın değil halkın partisidir. Bu olay antidemokratik uygulamalara karşı gösterdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor"

Çöp toplamada yeni sistem

KADIKÖY
Belediye Başkanı Öztürk, öncelikle Bağdat Caddesi ve Ataşehir’de yeraltında 5 m3, yerüstünde 3.2 m3 hacimli çöp konteynerleri ile çöp toplamaya başladıklarını müjdeledi. 20’lik sitelere yerüstü, 50 dairelik sitelere de yeraltı konteynırları konulacağını söyleyen Öztürk "Bunların sitelerdeki yerleri hazırlanarak montanjı başladı. Çöp toplama işini yapan şirket de araçlarını buna göre değiştirecek. Çöpler, konteynırlardan el değmeden otomatik olarak alınarak araça boşaltılacak. Yerüstündeki kontenynırların 1.000, yeraltdakiler de 3000 Euro olacak. Bu sistem üç yıl içinde Kadıköy genelinde uygulamaya konulacak."

Çok geç kalmadınız mı

ADALET Bakanlığı "Soruşturmalarda İnsan Hakları İhlallerine Yol Açılmaması" konulu bir genelge yayınlayarak cumhuriyet savcılarını soruşturma evresinde dikkat etmeleri gereken konularda uyarmış bulunmaktadır.

Bu genelgenin Van YYÜ Rektörü Yücel Aşkın’ın üniversite yönetimindeki çalışma arkadaşları ile birlikte somut bir kanıt, kaçma ve kanıtları değiştirme olasılığı yokken ’çete’ kurmak suçundan insan haklarını yok sayan bir anlayışla tutuklanıp haksız yere 75 gün demir parmaklıklar ardında tutulduktan ve bir bürokratının orada intiharına tanık olup sağlığını yitirdikten sonra yayınlanmış olduğu son derece dikkat çekicidir.

Cumhuriyet savcılarımız ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış olduğunu ve bu sözleşmenin "bireye, haklarını çiğneyen devlete karşı AİHM’ye başvurabilme yolunu açtığını ve AİHM’nin cumhuriyet savcıları tarafından soruşturma evresinde yapılan bazı eksiklikleri insan haklarının ihlali olarak gördüğünü" bilmiyorlar mıydı? Bence bunu hukukçu olmayan bizler dahi yıllardır çok iyi biliyoruz. Bu nedenledir ki YÖK Başkanı ve TÜSİAD istişare kurulu başta olmak üzere çok sayıda aydın Yücel Aşkın ve çalışma arkadaşlarına soruşturma ve yargı sürecinde yapılan muamele ve tutuklu olarak yargılanmalarının "ilgili usul yasalarına ve insan haklarına aykırı" olduğu şeklindeki düşüncelerini kamuoyuna açıklamışlardır.

Sayın Adalet Bakanı’nın genelgeyi neden şimdi yayınladığı sorusu yanıt beklerken, şu soruları da sormak gerekiyor:

Adalet Bakanlığı’nın Cumhuriyet Savcıları’na insanların ölümüne ve sağlıklarını yitirmelerine neden olunduktan sonra insan haklarını şimdi hatırlatması çete elemanı diye suçlanmaktan duyduğu acı ve elemle cezaevinde canına kıyan YYÜ genel sekreter yardımcısı Enver Arpalı’yı yeniden yaşama döndürebilir mi? Rektör Yücel Aşkın ve arkadaşlarını zaman tünelinde 75 gün önceye götürebilir mi?

Bu genelgeyi, Yücel Aşkın olayında "Soruşturma ve yargı sürecinde yapılan muamele ve tutuklama insan haklarına aykırıdır" şeklinde düşünce açıklayanların haklı, "Bu kişiler yargıya müdahale ederek suç işlemişlerdir, savcılar görevini yapsın" diyenlerin ise haksız olduğunu kanıtlayan bir belge olarak görmek gerekir.

Prof. Kayhan KANTARLI

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi-İZMİR


Tarikatçıların askere saldırı yöntemleri

SON günlerde internet sitelerinin birinden ötekine ilginç mesajlar aktarılıyor. Mesajların ana kaynağındaki adreslerin adında ’ulusal’ ve ’ihbar’ sözcükleri var!

Özellikle adında ’ulusal’ olanına bakınca insan bu ada uygun yazılar bekliyor. Ancak içeriğine bakınca şaşırmamak elde değil. Halen Türk Silahlı Kuvvetleri’nde önemli sorumluluklar üstlenen komutanlarla ilgili ağza alınmayacak sözler, internete alınmış.

Olacak şey değil.

Bilgisayarla çok ilgili bir grup olarak bu sitelerin kaynağına indik, okyanus ötesine kadar ulaştık. Amerika’yı mesken tutan tarikatçıların kontrolündeki sitelerin bu tür yayınlarla amacı ne olabilir?

Biz çok iyi biliyoruz. Sizin aracılığınızla da duyurmak istedik!

Mustafa Fehmi ALSANCAK

Şekerde kartel

2001’de yürürlüğe giren Şeker Kanunu ile ülkemizde güya ilk kez şeker fiyatları serbest bırakıldı. Ve devletin yönettiği Türk Şeker ile Pancarcılar Kooperatifi’nin sahip olduğu özel statüdeki Pankobirlik sırt sırta verip dünyanın en pahalı şekerini 1200 USD/ton (1570 YTL/ton) ülkemizde satıp çok kárlı şirketler haline getirdiler.

Daha sonra baktılar ki, dünyada 300 USD/ton olan fiyata karşı, ülkemize Suriye’den gelen kaçak şeker sonucunda 500 bin ton şeker stoku birikmeye başladı, baktılar ki fiyatını ilk önce indiren firmalar daha çok satmaya başladı, böylelikle ilk defa 2005 yılında fiyatlar ufak da olsa inmeye başladı. İlk başlarda Pankobirlik ile %1-5 indirim derken peşin satılan fiyat birdenbire Türk Şeker tarafından 240 gün vadeye kadar çıktı. Daha sonra Türk Şeker de indirim kervanına takıldı ve %8 fiyat indirdi. Pankobirlik de buna cevap vermekte geri kalmadı ve %13’lere kadar fiyat indirdi.

Baktılar ki bu rekabetin sonu kötüye gitmekte yani yüksek kárlarından zarar etmekteler, beraberce masaya oturdular ve ateşkes ilan edip centilmenlik anlaşması ile 1570 YTL’lik fiyata geri döndüler.

Sorarım size bu kartel oluşturmak değil midir? Bu Türk halkını dünyanın en pahallı şekeri ile kazıklamak değil midir? Aynı fiyatı uygulamak, hele hele %13-14 seviyelerine inmiş olan fiyatı tekrar hep beraberce eski haline çıkarmak rekabet kuralları ile bağdaşır mı? Sorarım size; bu ülkede Rekabet Kurulu yok mudur, sağduyulu tüketici haklarını koruyan bir dernek yok mudur?

Ahmet CEZAYİRLİ

Yeni ilaç uygulaması

YİNE vatandaşlar ve doktorlardan habersiz yeni ilaç uygulaması ve yaşanan kaos. Birçok ilacın yazılamaması yine kronik hastaların hastanelere yığılmasına yol açmaktadır, zaten hastanelerin yoğunluğu malum, bu uygulama ile yoğunluk bir kat daha artmakta ve biz hastaların çilesi de buna paralel olarak artmaktadır. Doktorlar neyin yazılabildiğinden habersiz, eczacılar şaşkın, biz hastalar perişan. Problemler çözüleceğine daha da karmaşık hale döndü. Kurumların birleştirilmesi iyi oldu ama biz hastaların sağlık ocaklarında özellikle de kronik hastalıklar için ilaç yazdıramaması kötü oldu. Kırsal kesimlerde ilgili uzman hekimi olmayan yerlerdeki hastaneler ne yapacak. Onları ölüme mahkum etmek gibi bir şey yeni uygulama.

Nezih AYDOĞAN

GÜNÜN SÖZÜ

"Ödül almak ya da pazarlama kaygıları nedeniyle bir ülke bu kadar kötülenmemeli. Çok güzel bir ülkemiz var. 1950’de DP iktidara gelince çıkarılan afla hırsızlar, uğursuzlar dışarı çıkarıldı, Nazım Hikmet ise cezaevinde kaldı. Názım dışarı kaçtı ama hiçbir zaman Türkiye’yi kötülemedi; hatta Kurtuluş Savaşı Destanı ve hasret şiirleri ile vatan özleminden hiç uzak kalmadı. 25 yıldır Paris’te yaşıyorum. Ermeni soykırımı yasasından sonra Paris bana hayal kırıklığı yaşatmaya başladı artık."

(Yazar Nedim Gürsel)
Yazarın Tüm Yazıları