Yalçın Bayer

Dini yayınlar kontrolsüz

12 Eylül 2006
'MEVLİT ve Atatürk' (8.9.2006) başlıklı yazı üzerine bazı din adamları arayarak, bu programların kontrolsüz yürütüldüğünü belirtip "Yazdıklarınız tamamen doğrudur, mevlitlerde Diyanet'in izni olmadan bazı tarikat ve cemaat mensupları bu programlarda yer alıyorlar" dedi.

Ramazan ayı başlarken, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2005 yılındaki genelgesini hatırlattılar.

Genelgede "... Mübarek gün ve gecelerde, bilhassa kandil gecelerinde ülke çapında yayın yapan resmi ve özel TV'ler tarafından hazırlanarak camilerde uygulanacak mevlit programlarında görevlendirilecek personelin icra edeceği görevler, programların disiplini ve önemi bakımından başkanlığımıza bildirilecek ve bu programlar için başkanlık onayı alınacaktır.

Bu sebeple kandil gecelerinde uygulanacak kandil programlarında görev alacak personelin yapacağı görevler belirtilmek suretiyle hazırlanacak programlar, onaylanmak üzere, Din Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'na gönderilecek, 'konuşma ve son duanın' kimler tarafından yapılacağı başkanlık tarafından belirlendikten sonra makam onayı alınan program uygulamaya konulacaktır" deniyor.

Mevlidin, duanın dakikaları dahi belli bu genelgede.

Özel kanalların yayınından Diyanet sorumlu... TRT'nin yayınları ise yine Diyanet ve TRT'deki ilgili dini yayınlar bölümü tarafından yapılıyor.

Eyüp veya Süleymaniye Camii'nde fotoğraf çekilirken bile izin gerekirken Diyanet'in ilgili dairesi bu tür yayınlara karşı ne ölçüde hassas davranıyor?

Hassas davranılıyor deniliyorsa Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necmettin Nursaçan, Kanal 7'nin 'kadrolu' bir elemanı gibi her gün ekrana nasıl çıkabiliyor?

 

Yazının Devamını Oku

Üçüncü Harname(Eşek Kitabı)

10 Eylül 2006
KİTABIN kapağında ’Üçüncü Harname (Eşek Kitabı)’ diye yazıyor; yani eşek ve eşekler üzerine ’dini, tarihi, felsefi, coğrafi, siyasi, idari, iktisadi, sosyolojik’ bir tahlil.

’Eşek’ denilince kitabı baştan kavramakta zorlanıyorsunuz

Yazarı ’Ord. Prof. Dr. Hayrullah Şanzumi’ diye geçiyor. ’Takdim’i yazan Maşuk Fatih Gülşehri ve Taha Uğur Türkmen, "Şanzumi’nin Nasreddin Hoca’nın rahle-i tedrisatından geçmiş bir mizah adamı olduğunu ve bir kültür hizmetine imza attığını" belirtirlerken kitabın editörü ’yazarla’ ilgili şöyle diyor:

"Eve o bazılarına göre bir deli, bazılarına göre bir veli, Prof. H.Musa Taşdelen’e göre bir radikal. Bana göre bir insan-ı kámil.."

Biz ’Ord. Prof. Şanzumi’yi bulduk ve sorduk:

Yazının Devamını Oku

'Önder söyler onlar uyar'

9 Eylül 2006
GAZETECİ Hasan Uğurtürk 'sadakat' üzerine şunları yazıyor:

"Lübnan’a asker gönderme tezkeresiyle ilgili oylamada, AKP’li sayın milletvekilleri, konunun hassasiyetini kavrayıp kendilerine vekâletlerini teslim eden halkın düşüncelerine uygun karar vereceklerine, ne yazık ki liderlerine 'sadakat göstermek' adına kararlarını vermişlerdir.

Sadece lidere bağlı kalınarak gösterilen sadakatin, zaman içerisinde başta kendilerini dolaylı olarak, oy vererek vekil tayin eden halkı nasıl bir sona götüreceğini Sayın Bülent Ecevit zamanında bakın nasıl açıklamış."

Ecevit, 1960'ta Ulus Gazetesi'ndeki yazısında diyor ki:

"Fanatikler biliriz. Sözde bir düşüncenin, ama gerçekte o düşünceyi temsil ettiğine inandıkları önderin ardına takılmışlardır. Önder ileri dese, hiç düşünmeden ileri; önder geri dese, hiç düşünmeden geri giderler. Gittikleri yön batağa mı, uçuruma mı gider bilmezler. Bilseler de önderleri dur demeden durmazlar.

Böylelerinin davranışına sadakat denilebilir. Fakat neye sadakat? Başlangıçta şüphem de olsa belki bir düşünceye sadıktırlar. Ama gitgide kendi düşünme yetkilerini ve güçlerini öndere bırakmışlardır. Önder düşünür, onlar uyar. Önder söyler, onlar baş sallar. Önder yol gösterir, onlar gider. Sadece öndere sadıktırlar. Bu koyun sadakatidir. Koyunlar bir araya gelir, sürü olurlar. Bir çobanın ardından mezbahaya giderler. Kendi kendilerine hâkim olacak kadar şuurları yoktur."

 

 

İNANIN

Yazının Devamını Oku

Domates ve karpuz enflasyonu gizledi

8 Eylül 2006
BAŞBAKAN her ne kadar "halk memnun" diye ısrar etse de 'çarşı', kendisini doğrulamıyor. DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Dairesi gelir ve harcama gruplarına göre enflasyon oranlarını açıkladı.

 Tüketici Fiyat Endeksi ve 2004 yılı Hane Halkı Tüketim anketi sonuçları üzerinden yapılan hesaplamaya göre geçen yılın ağustos ayından bu yana enflasyon en yoksul 20’lik dilim için %11.08'i bulurken, en zengin dilim için %10.69 olarak gerçekleşti.

Yani düşen enflasyon dar gelirliyi ezmiş; mutfakta yangın sürüyor.

- Domates, karpuz gibi meyvelerdeki yüksek düşüş oranları, diğer gıda ürünlerindeki artışı gizledi. Dar gelirlinin en çok harcama yaptığı ekmek, pirinç, makarna gibi ürünler ciddi şekilde arttı.

- 81 üründeki fiyat düşüşü, 269 üründeki artışa baskın geldi.

- Benzin % 3 oranında düşerken, toplu taşıma araçlarında ortalama artış %4’ü buldu.

- Kiradaki artış ise %1.98 oldu.

Sendikanın 'çarşı'yı tespiti ise şöyle:

"Resmi olarak açıklanan enflasyon rakamlarının ne kadar gerçeği yansıttığı tartışmalıdır."

Yazının Devamını Oku

Diyet

7 Eylül 2006
"SEVGİLİ dostlarım. Bana gelen bir iletiyi sizlere aktarmak istiyorum. Lübnan'a asker gönderme kararı veren hükümetin, bizim olmayan bu savaşta tek bir askerimizin burnunun kanaması halinde bile başının büyük belaya gireceğinden adım gibi eminim.

Bu kararı alanlara Nâzım Hikmet'in, Kore'ye asker gönderen Adnan Menderes hakkında 25.6.1959'da yazdığı şiiri okumalarını öneriyorum." (Metin ATAMER)

 

"Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, /iki gözünüzle bakarsınız, /iki kurnaz, /iki hayın, /ve zeytini yağlı iki gözünüzle /bakarsınız kürsüden Meclis'e kibirli kibirli /ve topraklarına çiftliklerinizin /ve çek defterinize. /Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, /iki elinizle okşarsınız, /iki tombul, /iki ak, /vıcık vıcık terli iki elinizle /okşarsınız pomadlı saçlarınızı, /dövizlerinizi, /ve memelerini metreslerinizin /iki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey, /iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı, /iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower'in, /ve bütün kaygınız /iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri /halkın tekmesinden korumaktır. /Benim gözlerimin ikisi de yok. /Benim ellerimin ikisi de yok. /Benim bacaklarımın ikisi de yok. /Ben yokum. /Beni, üniversiteli yedek subayı, /Kore'de harcadınız, Adnan Bey. /Elleriniz itti beni ölüme, /vıcık vıcık terli, tombul elleriniz. /Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan /ve ben al kan içinde ölürken /çığlığımı duymamanız için /kaçırdı bacaklarınız sizi arabanıza bindirip. /Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey, /ölüler otomobilden hızlı gider, /kör gözlerim, /kopuk ellerim, /kesik bacaklarımla peşinizdeyim. /Diyetimi istiyorum Adnan Bey, /göze göz, /ele el, /bacağa bacak, /diyetimi istiyorum, /alacağım da."

 

Günün Sözü

"Amerikan güdümlü borca dayalı kapitalizm anlayışı, 'Ali Dibo' düzeniyle (eşe dosta ülkeyi soydurma) 'her mahallede bir milyoner yaratma' girişimleriyle alınan borçlar, ihalelerde paylaşılmış, her mahalle bir 'Ali Dibo' ve ekibine soydurulagelmiştir."

(Beykent Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Muhittin Karabulut'un 'Aujourd'hui la Turquie'ye verdiği demeçten)

 

Yazının Devamını Oku

İstanbul'da su alarmı

6 Eylül 2006
İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur ile 'su'yu konuşuyoruz:<br><br>- Su sıkıntınız var mı?

- Nasıl olur, hatta kapasitesi İzmit'e fazla geleceğinden İstanbul'a su satılacaktı. Tayyip Bey, ben bu suyu almam, demişti, nitekim hala bu sudan almıyor. Su olması gerekmiyor mu?

- Maalesef yok... 20 milyon metreküpü suy kaldı diye açıkladılar. Bu da iki aylık bir stok demek; yağmur yağmazsa sıfırlanacak. Biz hiçbir zaman su almayı düşünmedik.

- İzmit bu durumda sıkıntıda demek ki..

- İzmit Büyükşehir, resmi yazı ile bizden su istedi. Bilindiği gibi İngiliz şirketi Thames Water işletiyor bu barajı... Milyon dolarlar yatırıldı. Bugün %40 ile su kısıtlaması yapılıyor. Bu üçüncü kademe. Eğer dördüncü kademeye gidilirse alarm durumu var demek. Zaten iki aylık stok alarma doğru gidişi gösteriyor. Bir de şunu söylemeliyim. Tekirdağ'ın vaziyeti de parlak değil. O da İSKİ'den su istiyor, bakıp inceleyeceğiz durumumuzu.

- İstanbul'da durum nedir?

Yazının Devamını Oku

'Bağımsızlık benim karakterimdir'

5 Eylül 2006
İSTANBUL Üniversitesi öğretim üyesi ve Jeopolitik Dergisi Editörü Doç. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Türkiye'nin yeniden bir kıskaç içine alınmaya çalışıldığını belirterek soruyor:

"Atatürk’ün Türkiye’si hangi çağdaşlıktan yanadır? 'Bağımsızlık benim karakterimdir' diyen bir liderin ülkesine hangisi yakışmaktadır? Türkiye ateşkes kararının İsrail lehine çıktığını bilmemekte midir? Gerektiğinde silah kullanılacağı ve namlunun işgale direnenlere karşı olacağının farkında değil midir? Mehmetçik kim için, ne uğruna göğsünü siper edecektir? Lübnan’da vatan savunması mı yapacaktır? Yoksa Soros mu haklıdır? Mehmetçik 'İhraç ürünü müdür?' Mızrak ucu mudur? Türkiye 'ithal tehdit algılaması'na mı uğramıştır? İsrail’in güvenliği kendi güvenliğinden öncelikli midir? Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesini ısrarla destekleyen ülkeler, neden Türkiye’nin PKK terörüne karşı verdiği mücadeleyi desteklememektedir?

Ne yaşadığını, nasıl yaşadığını ve neden yaşadığını bilinç düzeyine kazımayanlar için tarih tekerrür etmeye mahkûmdur. O halde Türkiye’yi Türkiye’den yönetmenin artık zamanı gelmemiş midir?

Tüm insanlığın Irak’tan, Basra’dan yükselen bir çığlığa, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ne olduğunu haykıran bir sese kulak vermesi umuduyla..."

Hayırlı tezkereler!

 

 

"Ben Basralı Ömer.. /Belki haberin yoktur diye yazıyorum General Franks; /Önce demokrasi yağdı göklerden /Sonra özgürlük geçti üstümüzden /Palet, palet... /Ve insan hakları namlularından /Yüzü maskeli adamların /Saniyede bilmem kaç bin adet... /Demokrasi bizim eve de isabet etti, /Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu... /Babamın vücudunda /Tam on sekiz adet /İnsan hakları saymışlar. /Annem zaten yoktu... /Ben doğarken /İlaç yokluğunda ölmüş. /Ambargo falan dediler ya /Anlamadım, çocuk aklı işte /Sen daha iyi bilirsin... /Sizde de barış böyle midir Franks? /İnsan hakları, çocukları yetim /Ve ayaksız bırakır mı orada da? /Ya demokrasi? /Güpegündüz pazara düşer mi? /Ve zenginlik.../İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı? /Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da? /Babamla söylediğim son dua dilimde, /Ayaklarım hastanede /Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar /Elimde kaldı... Çocuğun var mı Franks? /Al, çocuğuna götür onları /Bir işe yarasın. /Kim bilir baktıkça, /Belki beni hatırlarsın /Bu nasıl demokrasi Franks? /Düştüğü yeri yaktı /Merhamet hür dünyaya /Bu kadar mı Irak’tı?"

(Not: Doç. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, gönderdiği bu şiirin yazarını bulamamış, bu arada Suriyeli Faruk Hazar'ın yazdığı yolundaki bilgiler de tam doğrulanmamış. "Artık bunu anonim sayıyoruz" diyor. İsteyenler kendisiyle yazışabilir. hacisalihoglu@jeopolitik.org)

Yazının Devamını Oku

Buharlı gemiler 'buhar' oluyor

3 Eylül 2006
BOĞAZ vapurlarına önem verdiğini ve vapurları koruyacağını söyleyen Büyükşehir Belediyesi ve buna bağlı bir BİT olan İDO yetkilileri sözlerini tutmuyor.

1960'lı yılların başında Glasgow'da üretilmiş olan İstanbul'un gözü gibi koruması gereken 'son buharlı gemiler' birer birer satılıyor.

1960'lı yıllarda Glasgow'da Fairfields tersanelerinde üretilen, 'Turan Emeksiz', 'Ali İhsan Kalmaz', 'Kanlıca' ve 'İnkılap' adlı vapurlar, bağlı oldukları Haliç tersanesinden alınarak yavaş yavaş kaybediliyor.

Bu gemileri üreten Glasgow'daki Fairfields tersaneleri artık yaşamıyor. Bu yüzden sadece İstanbul'un denizcilik tarihi açısından değil, Glasgow'un ve Avrupa'nın gemicilik tarihi açısından da son derece önemli olan son buharlılar, peynir ekmek gibi sağa sola dağıtılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tersine bu gemilerin önemini kavrayan Glasgow Belediyesi yetkilileri, geçtiğimiz yıllarda İstanbul'a gelmiş ve gemilerin korunması gerektiğiyle ilgili öneriler getirmişti.

 

LOKANTA YAPILIYOR

 

Fakat belediye yetkilileri bu konuda duyarsız.

'Turan Emeksiz'

Yazının Devamını Oku