<B>ÖNCEKİ </B>Kültür Bakanı <B>Hüseyin Çelik'</B>in, koruma kurullarından aldığı üyeler yerine kimlerin atanacağını izleyeceğimizi söylemiştik... Örneğin, <B>Muğla Koruma Kurulu'</B>nda görevine son verilen <B>Oktay Ekinci </B>için kamuoyundaki tepkiler üzerine Bakan şu açıklamayı yapmıştı:
‘‘İstanbul'dan ulaşım ve konaklama gideri çok fazla, tasarruf için de İzmir'den üye atayacağız...’’
Ne var ki
Muğla'da zaten evi olan
Ekinci'den boşalan üyeliğe,
İzmir'den bu görevi kabul eden uzman bulunamayınca,
Muğla'ya ulaşımı daha zor ve daha pahalı olan
Konya'dan plancı-mimar
İbrahim Bakır atandı.
Bakır'ın bir özelliği de
Muğla'ya bağlı
Bodrum ve
Göltürkbükü gibi yerleşmelerin imar planı işlerini yapması.
Dahası,
Bakır'ın
Bodrum için yaptığı planın, tarihi
Halikarnas kentinin içine otomobiller için yeraltı geçitleri önermek, katlı kavşaklar kurmak gibi, adeta
Melih Gökçek'in
Ankara'ya uygun gördüğü trafik düzenlemelerine benzer çözümler içermesi nedeniyle,
Muğla Kurulu'ndan onay almadığı biliniyor.
Göltürkbükü planı da kaçak yapıları yasallaştıran kararları nedeniyle yine
Muğla Kurulu'na takılmış...
Bakanlık ise şimdi bu plancıyı, üstelik bölgede profesyonel işler yapmakla tanınan birisi olmasına rağmen, onun planını uygun görmeyen Kurul'da,
Oktay Ekinci'nin yerine üye yapıyor... Böylece
Bakır para kazandığı bölgeye ve işlere bakan, hatta bu planları onaylama görevi bulunan bir kamu kurumunda yetkili olurken, Bakan
Hüseyin Çelik'in
‘‘Kurul üyeleri neden 22 milyon liraya bu kadar hevesliler?’’ sorusuna da örnek bir kurul üyesi tipini oluşturuyor...
Bakalım yeni Kültür Bakanı
Erkan Mumcu, bütün bu gelişmeleri nasıl değerlendirecek... Anımsanacağı üzere
Mumcu ile birlikte
ANAP'tan ayrılıp
AKP'ye geçen
Hasan Özyer'in Muğla Fethiye'de
Kelebekler Vadisi ve
Kabak Koyu'nda
SİT kararları ile durdurulmuş turistik tesis inşaatları var.
DSİ’de atama cuntası
Bunlar hafızanızın bir yerinde dursun
DSİ Genel Müdürlüğü çalışanları imzasıyla gelen e-mail'de şöyle deniliyor:
‘‘
DSİ'deki atamaları yazdınız; bunlar
AKP Ankara il örgütünün,
DSİ Genel Müdürlüğü'nde oluşturduğu
'gizli cunta'nın verdiği bilgiler sonucu yapıldı. Daire başkanları, sözüm ona
'Toplam Kalite Eğitimi' adı altında
Gebze'de toplandı. Eğitim sırasında daire başkanlarına ufaktan müdahaleler yapıldı. Sonuç raporu yazılırken raporu yazan daire başkanı
‘içerik, ulusal' gibi sözcükler kullanmıştı. Raporu okuyan,
İSKİ'den gelen Genel Müdür
Veysel Eroğlu, bunları bir kalemle çizdi. Yerine;
‘muhteviyat, millet' yazdı ve
‘Bir daha bu kelimeleri kullanmayalım' dedi. Bunlar ilk işaretlerdi ve
DSİ'nin geleceği yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.
Eroğlu, cuntanın kendisine daire başkanları ile özel görüşmeler yapıp, gönderilmesi gereken isimleri teyit ettirdi. Sonra da yıllarını
DSİ'ye verenler, il dışına sürüldüler.
Şimdiye kadar yaklaşık 100 kişi görevden alındı. Birçoğu, gerekçe gösterilmeden
Kars, Van, Artvin, Diyarbakır, Ağrı, Kastamonu gibi illere gönderildi. Kışmış, aile birliğiymiş, okulmuş dikkate alınmadı.’’
Bu vergi açık bir tehdittir
BİR tüccar ve esnaftan aldığımız benzer şikáyetler tepki boyutunda sürüyor.
İstanbul'da iki şirketi bulunan
M.A. adlı toptancı esnafı şöyle diyor:
‘‘Ticari hayatta kalmayı mucize sayarken
İstanbul Defterdarlığı'ndan bir tehdit yazısı aldık... Özetle 'Vergi Barış Kanunu yürürlüğe girdi... Eğer Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahlarını artırırsanız, yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesinden kurtulacaksınız' deniyor. Bu yazıyı bize gönderen vergi denetmeni,
Defterdarlık'tan 28.12.2002 tarihinde aldığı bir yazı ile hesaplarımızı inceleyeceğini söylüyor. Yazının bize geliş tarihi ise 19.3.2003...
Bir mektup neden üç ay bekletiliyor? İncelenecekse niye zamanında yapılmıyor?
İsyan ediyorum, adeta ağlıyorum. Muhasebecimiz hesap etti; 120 milyar daha ödememiz gerekiyormuş.
Buradan ilan ediyorum; ben enayi imişim; yıllarca 30 trilyona yakın ciro yapmışım; vergimi yapmışım. Devlet şimdi benden tehditle para alıyor.
Keşke işyerimi kapatıp, paramı repoya veya devlet tahviline yatırsaymışım!
Bir donumuz kalmıştı, onu da alsınlar bari.’’
Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın, ortağı ve yönetiminde bulunduğu
BEN Dış Ticaret ile
Topbaş'ın şirketlerinde ne kadar matrah artırımı yapıldığını da kamuoyunun öğrenmesi gerekmiyor mu?
THY tartışılıyor
THY çalışanlarından gelen yorumlara devam ediyoruz. İşte bunlardan biri:
THY Teknik Genel Müdür Yardımcısı
Cemil Kayhan'ın 33 yıldan beri
THY'de çalıştığına dikkat çekerek görevden alınmasını eleştiriyorsunuz. Ancak, bilmelisiniz ki
THY'de kronik hale gelen birçok işte
Kayhan'ın da parmağı vardır. Örneğin
THY deposunda yer alan bazı yedek parçaların hangi kriterlere uyularak alındığı sorgulanmalı; teknik yedek parça depoları ve alım şekilleri gözden geçirilmeli.
RJ uçaklarının
THY filosunda kalmaları, bunlar için alınan yüklü meblağlı yedek parçalar ve motorlarda da
Kayhan'ın olumlu katkıları unutulmamalı!
Kayhan'ın,
THY Teknik Bakım Üssü'nü bölgenin en önemli uçak bakım merkezi haline getirdiği konusuna gelince; bu konu maalesef
THY yönetiminin isteğiyle değil dışardan baskılarla şirketin gündemine girmiş ve verimliliğini kanıtlamıştır.
THY teknik departmanın dışarıya açılmasında çok geç kalınmıştır.
THY yetkilileri ve
Kayhan'ın daha önce bu alana neden girmedikleri sorgulanırsa daha doğru olacaktır.
Kayhan'ın fırçaları unutulmaz.
Yeni Demirel Mehmet Ağar
RUMELİ Yönetici ve İşadamları Derneği'nin Dedeman Oteli'ndeki yemeğinde DYP Genel Başkanı
Mehmet Ağar çarpıcı konuşmalar yaptı.
DYP'nin bilinen İstanbul kadrosu kendisini ilgiyle izledi.
Ağar'a
'kulak kabartan' bir grup da,
DYP'nin yeni lideriyle bir ivme kazanıp kazanmayacağının merakındaydı.
RUYİAD Başkanı
Necdet Menzir'den önce kürsüye çıktı
Ali Şen... Atatürk ve
Evren'in Rumeliliğinden yola çıkarak, arkadaşı
Tayyip Erdoğan ve yeni siyasetçi
Cem Uzan'ı övdükten sonra
Ağar'ı ayrı köşeye taşıdı: ‘‘
Mehmet Ağar, bütün
Rumelilerin kalbinde bir
Elazığlıdır. Eşi ve gelini de Rumelilidir. Biz Rumelililer asker ve polise oy vermeyiz ama inşallah Rumelililerin oylarıyla Başbakan olacaktır
Ağar...’’
Dünürü Rizeli
Orhan Keçeli de,
Şen'den aşağı kalmadı övgülerde:
‘‘
Çiller'i ziyaret ederek ahde vefayı gösterdiğiniz için bu partiden Başbakanlığa gideceğinizin işaretini verdiniz.
Ali Şen, Ağar'ı 'Yeni
Süleyman Demirel' olarak tanımlıyor. Yaptığınız bu muhteşem konuşmayı herkes çevresine anlatmalıdır.
DYP'de sizi yeni bir milat sayıyoruz.’’
Ağar bu sözlere gülmek için kendisini zor tuttu.
M.Ali Bayar'ın dikkatle izlediği konuşmada
Ağar ne mi dedi?
‘‘Bu coğrafyada bize rağmen harita değişemez... 28 Aralık'tan beri açıkladığımız öngörülerimize hükümet hiç kulak asmadı... Trenin son anda arka vagonuna takılan bir küçük devlet görüntüsü bizim işimiz değildir. Bu hükümet
Türkiye'yi yönetemiyor; idare ediyor.
Kuzey Irak'ta Kürt gruplar Türk bayrağını yaktı; ancak ne Cumhurbaşkanı, ne de hükümetten bir tepki geldi. Biz tükürmekte ısrar edenlere tükürüklerini yalattırırız... DYP'nin nasıl bir parti olması konusunda arama konferansı yapacağız; Mayıs sonunda partimizin yapısı şekillenmiş olacak; ilk hedefimiz %15, iktidar için %30 oy hedefidir.’’
Biliyor musunuz?
RP'nin kapatılması üzerine
Erbakan'ın kurduğu FP'ye
'emanetçi' genel başkan yapılan, daha sonra
AKP'ye geçerek Bolu Milletvekili seçilen ve Meclis Başkan Yardımcılığı'na getirilen Av.
İsmail Alptekin'in eskiden soyadının
'Cinci' olduğunu ve 1969'da
Gerede'de mahkeme kararıyla değiştirdiğini...
BAŞBAKAN Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in ağabeyi
Abdullah Şener'i,
ERDEMİR yönetimine getirdiğini, bunu duyan
Tayyip Erdoğan'ın bu atamayı uygun bulmadığını; ağabey
Şener'in durumu değerlendireceğini söylemesine karşın bugüne kadar bir gelişme olmadığını;
Başbakan'ın bu gelişmelerden sonra
Özelleştirme İdaresi'ni kendisine bağladığını...
Biliyor musunuz?