Yalçın Bayer

Muavenet’i unutma

25 Mart 2003
<B>ANKARA'</B>dan emekli bir askerle görüşüyoruz.<br><br>‘‘İnsanlarımız olan şeylerin farkına varıp neler döndüğünü anlayabiliyor mu?’’ diye sorduktan sonra anlatıyor: ‘‘Irak'a saldırısı sırasında Amerika'nın füzelerinin üç komşu ülkeye düşmesi tesadüf olabilir mi? Amerika, Irak'a füze sallıyor; bir bakıyorsunuz İran'a da aynı füzelerden düşüyor. Sonra Suriye otobüsüne bir füze isabet edip 5 kişi ölüyor. Bunun gecesi de Şanlıurfa'nın Birecik ve Viranşehir'ine de patlamayan Tomahawk füzeleri düşüyor.

Akdeniz'deki gemilerden atılan bir füze bu kadar açı değişikliğine uğrar mı? Elma komşu ağacın altına düşer mi?

Hatırlar mısınız, Deniz Kuvvetlerimize ait 'Muavenet' muhribi de Akdeniz'deki bir tatbikat sırasında Amerikalılar tarafından vurulmuştu.

Yanlışlık oldu denildi ama Amerika'nın bunu bilerek yaptığı konusunda belirli çevrelerde bir kanaat oluşmuştu.

Bir gözdağıydı bu; hatta eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, ‘‘Amerika böyle şeyler yapar arada’’ demişti.

Öyle bir çavuşun yapacağı yanlışlar değil bunlar.

Düşünebiliyor musunuz, bir füzenin atılması için altı kademeli bir işlemin yapılması gerekiyor. Bir el dokunup füze fırlamıyor.

Sorumuza devam ediyoruz:

İncirlik'i Amerikalılar terk ediyor mu?

-
Hayır; 'Türkiye İncirlik'e el koymuş'... Bu haftaki 'Aydınlık' yazıyor: 'Amerika, Meclis'ten geçen tezkereyle sadece hava koridorunu kullanabilecek. Türkiye'deki üsler kullanılmayacak. Ancak Türkiye, 1997 yılından bu yana Amerika'nın bütün bölgeyi tehdit için kullandığı, çok önemli uygulamayı da bitirerek İncirlik'ten keşif uçuşlarına son verdi. Amerika ayrıca İncirlik'e seyreltilmiş uranyum ve hardal gazi içeren nükleer malzeme ve kimyasal silah indirdiği öne sürülüyor; bu malzeme Irak'ta kullanılacakmış...

İncirlik'in eski işlevi kalmıyor mu?

Hedef Sevr!


AP Türkiye raportörü Hollandalı Oostlander'in, ‘‘Kemalizm Türkiye'nin yolunu tıkıyor’’ şeklindeki görüşüne karşı köşenizde dile getirdiğiniz içten duyarlılığa takdirlerimi sunarım.

AB'nin Kıbrıs Barış Harekátı nedeniyle ‘Türkiye'yi yasadışı işgalci' sayan, Ermeni soykırımını alenen kabullenmeyi' isteyen, Lozan'da saptanan azınlıklar statüsünü çok genişleten, Güneydoğu Anadolu'dan ‘Kürdistan', İstanbul'dan ‘Konstantinopolis' şekliyle bahseden, Ege'deki kıta sahanlığı ve Kardak Adaları'nı Yunan toprakları gören, Eyüp Kaymakamı'na bağlı Rum Patriği'ni ‘Ekümenik Patrik' saydırmak isteyen, AB payının % 29.88 olduğu IMF programlarına Türkiye'nin aynen uymasını isteyen, özelleştirmeyle KİT'leri haraç mezat sattırıp sonra da örneğin Almanya'daki kamu bankaları payının % 50 olmasını doğal gören, tarımdan desteği kaldırıp şeker ve tütünü kısıtlayarak kendisine pazarlar arayan, insan hakları hukukunu tek yanlı düşünen tavrı somut belgelerle ortadadır.

Teslimiyetçi bir tavrın son aşaması olarak, şimdi de ‘‘Kemalizm'den kopma’’, AB'ye bir giriş ilkesi olarak dayatılmaktadır.

Daha hanedanlık rejimlerini aşamamış, yeni sömürgeciliğin ekonomik politikalarıyla meşgul ve uygarlığı bir anda yadsıyan birtakım AB ülkelerinin Atatürkçü düşünce sistemine saldırıları asla boşu boşuna değildir. Hedef Sevr'dir!..

Av. Ertuğrul KAZANCI

ADD Genel Sekreteri


‘Bayat Türkleri’


BİR dostumuz, ‘‘Irak'taki Türkmenlerin kim olduğunu çoğumuz bilmiyor. Bu neslin hiç küçümsenmemesi gerekir; onlar bizim için petrol kuyularından da daha önemlidir’’ dedi.

Küçük bu bilgi notunun köşemizden yayınlanmasını istedi:

‘‘Türkmenler, 1300 yıldır bu bölgede yaşamaktadır. Horasan ve Azerbaycan'dan gelmişlerdir. Oğuzlar'ın 'Bayat' boyundandır. Şair Fuzuli de aynı aşiretin mensubudur; yani akrabadırlar. Eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun da bir konuşmasında dediği gibi, Türkmenler akrabalarımızdır. Türkiye'nin birçok yerinde de on binlerce Türkmen yaşamaktadır. Zaten Osmanlıyı da kuran bu Türkmen boylarıdır.

Neden Musul, Kerkük'e yerleşmişlerdir?

- Kerbela
ve İmam Hüseyin'e düşkünlüklerinden, Ehlibeyt evlatlarına bağlılıklarından dolayı orayı tercih etmişlerdir. Emevi saltanatını devirmeye giden Horasanlı Türk serdarı Eba Müslim'in akrabalarıdır bunlar. Emevileri yıkıp yerine saltanatı Abbasiler'e devrederek orada yaşamaya başlamışlardır.

Babam maalesef SSK emeklisi


BABAM 1.5 aydır belindeki tümör ve kırık nedeniyle yürüyemiyor, aynı zamanda diyaliz hastası ve bir üniversite hastanesinde ameliyat olması gerekiyor. Ama SSK'dan gerekli olan malzemeyi bir aydır alamadık. Nedeni yeni ihale kanunuymuş. Oysa ki, bizden sonraki bütün küçük listeli malzemesi olan reçeteler sonuçlandı. Bizim gibi malzemesi pahalı olanlar sonuçlanmadı.

SSK'ya soruyorum; neden bu ihale önce yapılıyor da daha sonra iptal ediliyor! Onlara göre bir firma daha varmış, o girmediği için iptal edilmiş. Firma girmediyse ihaleyi niye yapıyorsun, niye iptal ediyorsun?

Ben cevap vereyim; ihaleye girmeyen firmaya kalsın diye. Çünkü diğer firmaların fiyatı belli olmuştu.

Bizler inşaat malzemesi değil sağlık malzemesi bekliyoruz. Lütfen bu yolsuzluklar ortaya çıkarılsın. Çünkü, bir ay önce ameliyatından ümitli olduğumuz babamızdan, şu an maalesef ümitli değiliz. Bir ayda sağlığı açısından çok olumsuz gelişmeler oldu. Bu bir nevi cinayet değilse nedir?

Tülay CAN-ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Büyük tehlikelerin en önemli özelliği, birbirini tanıyan insanlar arasında kardeşlik duyguları yaratması ve güçlendirmesidir.’’

(Victor Hugo)

MESAJ


TARIM Bakanlığı'nın, 15.10.2002'deki yönetmeliğiyle, veteriner hekim ve veteriner hekim kontrolünde sağlık teknisyenleri tarafından yapılan suni tohumlama için diğer veteriner hekim olmayan şahıs ve kuruluşlara izin verilmesi tepki yaratıyor. Konya'dan Bülent Özkavak, ‘‘Bu hayvancılığın gelişmesine darbe vuracaktır, zorla ayakta durmaya çalışan serbest veteriner hekimleri çaresizliğe itecektir, haksız rekabete yol açacaktır, kayıt dışı ekonomiye neden olacaktır’’ diyerek yönetmeliğin iptalini istiyor.

MUSTAFA Balbay'ın ‘‘Kafkaslar, Balkanlar ve Irak üçgeninde Türkiye’’ konulu konuşması, yarın Beyoğlu Tünel'deki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde 17.30-19.30'da.

BANK Si-Sen Genel Başkanı Alptekin Sağlanmak'tan: Türkbank'tan 214 kişi daha çıkartıldı... Bankanın iki kişiden oluşan yetkisiz Tasfiye Kurulu'nun ve BDDK Başkanı Engin Akçakoca'nın hukuku hiçe sayan keyfi uygulamalarının engellenebilmesi için bize yardımcı olun. (0212-249 54 98)
Yazının Devamını Oku

Nerede bu tepki?

23 Mart 2003
<B>SAVAŞ </B>nedeniyle birçok konu gözden kaçıyor: Bürokraside yapılan şeriatçı atamalar... Ve daha da önemlisi <B>Avrupa Parlamentosu'</B>nda Hollandalı bir üyenin hazırladığı raporda, <B>Türkiye'</B>nin <B>Kemalizm</B> ideoloisine bağlı yapısı ve laikliği sorgulanması ve bunun AB üyeliğine engel teşkil etmesi...Türkiye'nin duyarlı kesimlerinden bu rapora karşı bir tepki yok.

Atatürk Düşünce Derneği Genel Merkezi, Ankara'da hafta başında toplanma kararı almış... Hollandalı parlamenterlerin raporunu arıyorlarmış. O kadar.

Önünde 'çağdaş' sözcüğü bulunan sivil toplum örgütleri ise hálá neler döndüğünün farkında değil... İşadamlarımız 'ekonomi'nin derdinde.

CHP nasıl bir tepki gösterecek, henüz bilinmiyor.

DYP, MHP, ANAP ve GP, Çorum'da seçim derdinde.

Ecevitler daha incelemede...

Bu konu AKP ve SP'nin zaten hiç umurunda değil.

Ne yazık ki, çevremizde neler döndüğünün farkında değiliz. Üzerimize ölü toprağı serilmiş sanki.

Şeriatçılar, içten içe göbek atıyorlar.

Avrupa-Atatürk Düşünce Derneği Başkanı Dursun Atılgan ise daha ilk günden tepkisini göstermiş; Hollandalı milletvekiline şöyle hitap ediyor:

‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli, Hollanda ve birçok diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi krallığa değil, halka dayalı ve halk mayalıdır; aydınlanmacı düşünce yapısına, kültüre, özgürlüğe, demokrasiye, laikliğe ve kadın haklarına dayalıdır.’’

Ve en önemlisi de şunları söylüyor Atılgan:

‘‘Mustafa Kemal Atatürk, Batı'nın birçok olumlu değerlerini ülkemize kazandırmıştır. Ancak çifte standartlı resmi Batı'dan değil; uygar Batı'dan...’’

Hollandalı parlamenter ve yobazlar, Atatürk'ün 'Söylev'ini (Nutuk) okurlarsa çok şey öğreneceklerdir.

Türkiye, Kerkük kalesine Türk bayrağı çekmeli


TÜRKİYE'nin ABD ile stratejik ortak olduğu ileri sürülüyor ama yürütülen müzakerelerde müttefikler arasında ortaklığın gerektirdiği eşitlik asla düşünülmüyor.

Türkiye bağımsızdır ve müttefikleriyle eşit bir ülkedir; bunun böyle olduğunu da göstermelidir.

ABD askeri Bağdat'a doğru yürürse, Türk askeri de Musul'a, Erbil'e, Kerkük'e doğru yürür.

ABD askeri, Umm Kasr kalesine bayrak çekerse Türk askeri de Kerkük kalesine bayrak çeker. ABD, Irak'a yeni bir düzen vermek iddiasında ve ordularıyla Irak'a girerek bunu gerçekeştirmek niyetinde ise Türkiye de ordularıyla Irak'a girmek ve yeni düzene karışmak hakkına sahiptir. Türkiye, stratejik ortaklığı böyle anlamalı ve böyle uygulamalıdır. Bunun için de kimseden alma ihtiyacı duymamalıdır.

Ahmet Bican ERCİLASUN-Aydınlık Türkiye Partisi Genel Başkanı

bercilasun@yahoo.com


‘Bağımsız Türkiye’


BEN Ankara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı son sınıf öğrencisiyim. TV'lerdeki bombalama sahnelerini görünce utanç duyuyorum. Amerika'nın sömürgesi bir ülke olduğumuz apaçık ortada. Zamanında ‘‘Yaşasın tam bağımsız Türkiye’’ diye slogan atan gençleri vatan haini diye asan zihniyet kendilerinin ne kadar vatansever olduğunu(!) kanıtladı.

Bahadır TAMİRER-ANKARA

Vergide matrah tehdidi arttı


(Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a... Bunun gibi çok sayıda yakınma alıyoruz mükelleflerden... Haberiniz olsun!)

VERGİ
barışı adı altında getirilen düzenleme aslında bugüne kadar vergisini doğru verenlere getirilen ikinci bir ek vergidir. Vergi daireleri yazılar yayınlayarak herkesi matrah artırmaya zorluyor. Şayet incelemeye girmekten kurtulmak istiyorsanız matrah artırın, yoksa kayıtlarınız incelenir. Nasıl olsa bir eksiğiniz vardır. Bürokrasinin öküz altında buzağı arama alışkanlığının kendisine rastlamasından bıkan esnaf kerhen başvuruda bulunuyor. Sayının yüksek olması korku yüzündendir. Asgari bir matrah artırımı 10.5 milyardır. Hiç vergi vermeseydik de matrah artırımında bulunsaydık daha kárlıydık.

Nihat EMEKSİZ-İSTANBUL

Ağaçtan baz istasyonu


YÖNETMEN Yavuz Bektaş, Taksim'den Esenkent/Bahçeşehir'e her gün gidip geliyormuş. Dün gördüklerini şöyle anlattı:

‘‘Bahçeşehir'den Mahmutbey gişelerine 1-2 km kala sağdaki Halkalı Konutları tarafında bir anda 'muhteşem bir ağaç' yeşerdi. Aslında baz istasyonu olduğu; gövdeden çıkan antenlerinden fark ediliyor. GSM'cilere pes doğrusu; baz istasyonlarına dáhiyane bir buluş... İnşallah bu yemyeşil 'heybetli ağaç'ı üretirken izin almışlardır.’’

Bir anı


1991'deki Körfez Savaşı'nda, Amerikan birliklerinin komutanı olan General H. Norman Schwarzkopf, ‘‘Büyük kayıplar verirsek ne olacak?’’ diye soruyor.

Genelkurmay Başkanı Colin Powell bağırarak yanıt veriyor:

‘‘Bana insan yaşamından söz edip üstünlük taslamaya kalkışma!’’

Tarih acımasızları unutmaz.

Biliyor musunuz?


RECEP Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlık Müsteşarlığı'na Ankara'dan kendi dosyalarıyla ilgili bir yargı mensubunu atamak için girişimler yaptığını...

ANNAN planının gündemden kalkması üzerine ‘‘Türkiye Kıbrıs'ta işgalci sayılacak’’ diyen AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu temsilcisi Verheugen'in, Lüksemburg'da Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısında Kıbrıslı bir Rum gazetecinin ‘‘Türk askerinin işgalci olduğuna’’ yönelik sorusuna ‘‘Türk askerinin Kıbrıs'taki varlığının barış unsuru olduğunu’’ söylediğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


SADDAM'ın görüntüsünün kendisine ait olmadığı belirtiliyor. Fakat CIA'nın yaptığı ses ve Almanya'nın yüz analizleri sonucu o kişinin 'gerçek Saddam' olduğu % 95 garantiyle bildirildi. Bilginizi arz ederim.

Melikşah YENİPAZAR-İSVİÇRE
Yazının Devamını Oku

Amerika'nın Osmanlı hayali

22 Mart 2003
<B>UZUN </B>yıllar <B>Amerika'</B>da kalan araştırmacı yazar <B>Aytunç Altındal'</B>a, Flaş TV'de önceki akşam <B>‘‘ABD, Osmanlı'nın hayali ile uğraşıyor’’ </B>sözüyle neyi anlatmak istediğini sorduk. Çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Emperyalist devletlerin geçmişte Osmanlı bölgesinde yapay devletler kurduklarını hatırlatarak, Amerika'nın şimdi bu bölgede 'imparatorluk' oluşturmaya kalkıştığını söyledi.

Aldındal, Ortadoğu'yu mu kastediyordu.

Anlattı:

Yaklaşık 10 yıl önce Ortadoğu diye bilinen kavram artık var mı? Amerikalılar dediler ki, Ortadoğu dediğiniz yer bundan sonra Balkanlar'ı, Yunanistan'ı ve Kafkasya'yı da içine alan bölgedir...

Yapay devleti biraz daha açar mısınız?

- Bu kurulan devletlerin tamamı yapaydı. Irak'ı İngilizler, Suriye'yi Fransızlar kurmadı mı? Ha bugün diyorlarki; 1. Dünya Savaşı'nda bu işi halletmiştik, bugün de bu haritayı değiştiriyoruz. O gün öyleydi, bugün böyle... Kim yapıyor bunu; Amerika... Bu coğrafyaya hakim olmayanın modern bir imparatorluk kurması mümkün değil. Evet bu coğrafya da Osmanlı toprakları... Onun için 'ABD'nin Osmanlı hayali' dedim.

G.DOĞU SINIRIMIZ OLMAYABİLİR

Bundan sonra ne olacak?

- Türkiye
olarak Kuzey Irak'ta bir devlet kurulursa savaş sebebi sayarız demiştik. Artık o hakkımız AKP hükümetinin beceriksiz politikası sonucunda otomatikman bitti. Bundan sonra Silahlı Kuvvetlerimiz, Kuzey Irak'a girse bile, Amerika'nın istediğinin ötesinde bir şey yapamaz. ABD'ye 'biz NATO müttefiki değil miyiz, ne oluyor?' diye sorsak, o bize 'burası müttefik toprağı değil ki' diyecek; Irak'ın, NATO üyesi olmadığını söyleyecektir. Belki ilerde Türkiye'nin Güneydoğu sınırı bu nedenle tartışmaya açılacaktır.

Neden?

- Amerikan Senatosu
1924'lerden itibaren bu sınırların yer aldığı Lozan Anlaşması'nı kabul etmedi. Zaten bir daha da Senato'ya onay için getirilmesi mümkün değildir... Amerika, Güneydoğu sınırlarımızı kabul etmeme gerekçesi olarak Başkan Wilson prensipleri gereği 'Kürdistan ve Ermenistan'ın kurulmamasını göstermiştir. O günden bu yana ilişkilerimiz ABD ile hep ikili anlaşmalar çerçevesinde yürütülmüştür. (Türkiye-ABD Karşılıklı Güvenlik İşbirliği Askeri alandaki ilişkileri düzenleyen anlaşması, 24.2.1955) Bu anlaşma 7480 sayılı yasa ile yürürlüğe girmiştir. Anlaşma daha sonra 5.3.1969'da yenilenmiştir.

'CASUS BELLİ' (Savaş sebebi)

Peki tezkereler ne oluyor?

-
Aslını söylemek gerekirse Amerikalıların tezkereye ihtiyacı yoktu. İncirlik'i, ta Mısır-İsrail Savaşı'nda kullandı; İsrail hesabına... Ne yazık ki, kendimizi bağımsız zannediyoruz. Bundan dolayı ABD, Kuzey Irak'a benim istediğimin dışında herhangi bir girişimde bulunamazsın, diyor. Buna diplomatik dilde 'casus belli' denir. Yani; Latince karşılığı 'savaş sebebi'dir.

Tutunacağımız dal kalmadı mı?

-
Terörle mücadele... Her ülke olduğu gibi Türkiye de, sınır ötesindeki terörist aktiviteyi yok etmek için hareket edebilir.

Irak Savaşı'nı 'asimetrik savaş' olarak nitelendiriyorsunuz. Ne demektir?

-
1998 yılında Georgetown Üniversitesi'nde savaş stratejileri konusunda, ABD hükümetine verilen bir raporda söz edilir bu deyimden... Pentagon'da belirlenen yeni savaş tarzına göre, bundan sonra düzenli ordularla savaş olmayacaktır... Düzenli ordusu olan bir devletin karşısında 'para militarize' olmuş ordular; yani dağınık bir güç olacaktır. Simetrik bir güç değil; aynı Irak'taki ve Afganistan'daki Taliban ve Bin Ladin gibi...

HÜKÜMET, TSK SAYESİNDE VAR

- Hükümeti çok ağır eleştiriyorsunuz.

- Bu hükümet, biraz Türk Silahlı Kuvvetleri sayesinde ayakta duruyor. Atatürk'ü hiç okumamışlar, bu devlet nasıl kurulmuş bilmiyorlar. En hazin tarafı bilmediklerini de bilmiyorlar. Kendilerine bilgi öğretenleri de istemiyorlar. Bir parti grup kararının nasıl alındığını bilmediklerini, Baykal kendilerine anlattı. Amerika, Türkiye'nin tersanelerini, limanlarını, havaalanlarını ve demiryollarını kullanıyor, komşumuz Irak'a savaş ilan ediyor, fakat Başbakan'a haber bile vermiyor. Sen devlet değilsin, yoksun demeye getiriyorlar anlaşılan.

Avrupa Birliği...

-
Çok dikkat etmek gerekiyor. Baksanıza, Avrupa Parlamentosu'nun raporunda 'Kemalizm Türkiye'nin yolunu tıkıyor' dediği haber Hürriyet'te çıktı. Bir yandan Atatürk yoktur, diyorlar; bir yandan da Irak'ı isim vermeden Türkiye'yi bölge istikrarını bozacak eylemlerden kaçınmaya çağırıyorlar. Bunlar hazin şeyler.

MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ

Amerika...

-
Dış politikasının bir kuralı vardır; ya dostane hükümet (friendly government) vardır yada düşman-hasım hükümet (hostile government)... Bugünkü AKP hükümetini hemen 'topal ördek' (lameduck) olarak nitelendirdiler. Birlikte çalışmak mümkün değil, diyorlar. Akıllı düşman, aptal dosttan iyidir diyorlar. Dolayısıyla bence bugünkü hükümetin üstünü çizdiler bunlar.

Bir de 'Milli Mutabakat Hükümeti'nden söz ediyorsunuz.

- Daha üç dört ay böyle devam ederse durum bir Milli Mutabakat Hükümeti'ne gider diye düşünüyorum. Sanıyorum bunu Masum Türker de kabul ediyor.

Sezer’e soru


VATANDAŞ olarak sorabilir miyim?

En önemli konularda düşüncelerinizi neden bir Büyükelçi'nin itimatnamesini kabul etmek için, Çankaya'da ayakta dururken, size söz atan pardon soru yönelten gazeteciye fısıldıyorsunuz da, doğru dürüst bir basın toplantısı yapmıyorsunuz?

Bir de acaba ABD'deki Beyaz Saray sözcüsü Fleischer'i beğeniyor musunuz?

Prof. Tarık MİNKARİ İSTANBUL

Kavun değil ki...


‘LİDER aranıyor’ diyorsunuz. Yardımcı olmak istedim. Başbakanımızın kendi deyimi ile ‘‘Lider olunmaz, lider doğulur.’’Başbakan'ın ne yazık ki lider doğmadığını görmüş bulunuyoruz.

Öyleyse kime lider lazımsa artık doğumhaneleri gezecek... Neresine bakıp anlayacak bilemem ama başka çare de yok.

Hüseyin SAVCI-ANKARA

BİLİYOR MUSUNUZ


ADANA Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın adının, yerel seçimlerde CHP'den aday olacak 8 aday adayı arasında geçmeye başladığını...

GP Balıkesir İl Başkanı Olcay Güngör ve yönetim kurulu üyelerinin, bu partide de entrikaların döndüğünü ve şirket mantığı ile yönetildiğini belirterek partilerinden istifa ettiklerini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Lider aranıyor!

21 Mart 2003
<B>DENİZ Baykal'</B>ın bir dönem en yakını olan eski milletvekili <B>Erol Çevikçe, </B>ntvmsnbc.com haber sitesinde köşe yazarı oldu. <B>Çevikçe, </B>bir süredir eski liderine ve siyasilere ağır eleştiriler yöneltiyor. Bunlar arasında <B>Deniz Baykal </B>da bulunuyor. 1974'te rahmetli Dışişleri Bakanı Prof. Turan Güneş'le birlikte politika yapan ve aynı kabinede bulunan Çevikçe, ‘‘Turan Hoca keşke bugün yaşasaydı’’ diyor.

İki önemli olayı bugünlerle ilişkisi nedeniyle aktarıyor:

‘‘Birincisi, Kıbrıs Barış Harekátı sonrası Cenevre Konferansı masasında, Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesinin sonuçları tartışılıyordu. Turan Hoca, Dışişleri Bakanı olarak ülkemizi temsil ediyordu.

Yunan tarafında Mavros, İngiliz tarafında da Calahan vardı. Tartışmaların bir aşamasında Turan Güneş, Ankara'dan verilen talimatları karşıtlarına aynen kabul ettiremediğini görünce, görevini hakkıyla yerine getirememenin sıkıntısını yaşar ve Ankara'dan affını ister. Başbakan Ecevit, kendisi ile yaptığı cesaretlendirici konuşmaları sonucunda, ‘Hoca' toplantıların devam eden sürecinde beklenenin üstünde olumlu sonuç alır.’’

Çevikçe, 12 Eylül’de Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkarılmak istenmesi üzerine Prof. Güneş'in, kısa sürede demokrasiye dönülmesi için gerekli çabaları gösterdiğini belirterek şöyle yazıyor:

‘‘Güneş, CHP'nin o dönem Konsey üyesi olarak, askerlerin bilgisiyle Avrupa Konseyi'ne birkaç kez giderek, Türkiye'nin Konsey'den çıkarılmaması yönünde büyük çaba harcamıştır. Ancak, bu nedenle sonradan kapatılan partisinin genel başkanı tarafından bir anlamda, 12 Eylülcülerin işbirlikçisi olmakla suçlanmıştı.’’

ATATÜRK PARTİSİ NASIL UYARI ALIR

Erol Çevikçe, Atatürk'
ün partisinin nasıl olur da Genelkurmay Başkanı'ndan uyarı aldığını sorarken şöyle diyor:

‘‘Gerçekleri bir yana bırakıp, politikacıların ve aydınlarımızın savaşçı ve barışçı diye birbirlerini suçladıkları bugünlerde, çoğunluğun geçmişten ders almadığını, özellikle ulusalcılık ile çağdaş evrenselliği bağdaştıramadıklarından, popülizmin esiri olduklarını görüyorum.

Bu düşünceleri yazıya döktüğüm sırada, haberlerden Genelkurmay Başkanı'nın bilinen uyarısını dinledim. (H.Özkök, Hürriyet, 6.3.2003). Bu uyarının muhataplarından birisi de bana göre partim CHP'dir. En azından ben, sadece üyesi olduğum halde sorumlu bir CHP'li olarak kendime pay çıkardım.

Atatürk'ün partisi olarak aynı sorumluluk ve duyguları taşıdığımıza inandığım Özkök Paşa'nın bize de ders vermeyi amaçladığına inanıyorum. Çok daha sorumlu, ciddi, gerçekçi davransak ve onu bize karşı bu tür tavır takınmaya zorlamasak, ülkemiz insanı için görevimizi daha doğru yapmış olurduk. Haa!.. Ben de şimdi dostlarım tarafından Turan Hoca gibi anti-demokratik çevrelerle işbirlikçi olmakla suçlanabilirim.

Doğru düşünmek ve yazmak elbette ki suçlanmayı da beraberinde getirir. Olsun, ben, bu coğrafyada çağdaş demokrasiye ulaşmak için popülizmin tuzağına düşmemek gereklidir düşüncemi daha çok önemsiyorum.

Çünkü gördüm ki, Hoca'nın arkasından o sözleri söyleyenler hálá yaşıyor ama toplum onları artık yok sayıyor.’’

KORKAK BEZİRGÁN

Sadece Deniz Baykal mı?

AKP'nin lider kadrosu da eleştirilerden nasibini alıyor.

‘‘Böyle elli yılda bir meydana gelebilecek sınırlarımızda savaş hali için saatlik gelişmelere bu şekilde karar alanlara liderden çok 'korkak bezirgán' denir’’ diyor.

Erdoğan diyordu ki: Atı arabanın önüne koşmak gerekir.

Ne var ki, araba gitti. Şimdi Başbakan arabanın arkasından atı kamçılayarak yakalamaya çalışıyor!

Önlem ve karar almak da bir marifettir.

Erzakla, biletle siyaset yapan medrese kültürü


ANKARA'dan siyasetçi dostumuz dünkü gelişmeler üzerine şunları söylüyor:

‘‘Yanlış politikalar sonucu batmış, batırılmış bir ülkenin yoksulluğunu, bedava ekmek, otobüs bileti, evlere erzak dağıtarak kucaklamak isteyen, cami gölgesinde siyaset yapan medrese kültürünün Türkiye'yi götüreceği yer burasıdır. Milli geliri düşmüş, doları 1 milyon 800 bin liraya yaklaşmış, 10 milyona yakın işsizi olan, hemen bütün şirketleri yabancıların eline geçen bir ülkenin -Akmerkez'den bile yerli firmalar çıkarılıyor- savaş neyine! Doların fiyatına bir bakılsa... Türkiye savaşa girecekse gidip Musul'u alsın. Kuzey Irak'tan gelen mültecileri ne yapacak? Mülteciler Saddam ile Kürtler arasında bir durum... Türkiye'deki Türkler doydu da, öbür taraftaki Kürtlere mi sıra geldi?

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete...

Türkiye'
nin kaderi bu olmamalıydı. Bunları yere göğe koyamayanlar artık akıllarını başlarına almalıdır. A.Gül ve T.Erdoğan kimin öğrencileri; Erbakan'ın... Erbakan'ın ne başarısı var ki. Kaddafi'nin karşısında eğilip büzülenlerin Türkiye'nin itibarını nereye götürdükleri ortadadır.

Sadece bu hükümete yüklenmek yanlış değil mi? Amerika'nın Irak üzerineki niyetleriyle ilgili olarak geçen Ecevit hükümeti döneminde havaalanları ve limanlarda gizli çalışma yürütülmedi mi?

Evet, unutulmamalı... Herkes kolektif suç işledi bu ülkeye... Ne yazık ki siyaset ucuzlatıldı ve kirletildi. Al birini vur ötekine...

Ağaç dik


BUGÜN Dünya Ormancılık Günü... 1992'den beri 2018 hektar alanda 1.676.000 değişik türde fidan, 630.000.000 meşe tohumu diken TEMA, çocuk, genç, yaşlı herkesi ağaçlandırma seferberliğine davet ediyor. TEMA Fidan Dikim Hattı: (0212) 284 80 00

O vali!


SAVAŞIN endişesi içinde yaşayan bir Güneydoğulu vatandaş olarak, Diyarbakır Koordinatör Valisi Nusret Miroğlu'nu geçen akşam CNN Türk'te 'SoruCevap' programında izlerken dehşete düştüm. Programın amacı, halkı Irak'tan gelebilecek göç ve saldırı karşısındaki hazırlıklarla ilgili bilgilendirmekti. Ama vali programa hiçbir hazırlık yapmadan çıkmıştı. Soruları ‘‘Merak etmeyin’’ gibi beylik laflarla geçiştiriyordu. Sunucu Yavuz Baydar bilgilendirici soru almak için yüklenince ne dedi biliyor musunuz?

‘‘Ben uzman değilim.’’

Bu vali Bolu depreminde bir gazeteci kızı tokatlamamış mıydı?

Sayın Abdülkadir Aksu, yakın arkadaşınıza bula bula böyle önemli bir görevi mi buldunuz? Cemil Serhadlı'ya yazık.

Şeyhmus G.-MARDİN

MESAJ


‘‘MODA'da sahil yolu olmasın’’ diyen Semt Girişimi yarın 12.00'de Kurbağlıdere ağzındaki otoyol inşaatında bir basın açıklaması yapacak. ‘‘Moda'yı seven, İstanbul'un bu değerli köşesinin korunmasını arzu eden herkes inşaat alanında olacak, sesimizi duyun’’ (modasemtgirişimiQhotmail.com;

0212-244 71 64-65)

THY'den, ‘‘Kanadımız Kırılmasın’’ yazısına yapılan açıklamada ‘‘Ne hosteslerimizin işten çıkarılması veya emekli edilmesi ne de

bu konuyla ilgili olarak personel listesinin

Genel Müdürlüğe sunulması gibi bir durum sözkonusu değildir’’ denildi.
Yazının Devamını Oku

ABD, 34 devletin coğrafyasında egemenlik kuruyor

20 Mart 2003
<B>LÜTFÜ Akdoğan, Türkiye'</B>nin ilk savaş muhabirlerinden ve eski milletvekili... <B>Ortadoğu'</B>da savaş yıllarını <B>‘‘Krallar ve Başkanlarla 50 Yıl’’ </B><I>(ABC Yayınları, 0212-327 11 11)</I> adlı anı kitabında toplamış... Ortadoğu'nun bitmeyen savaşlarını anlatan Akdoğan, 1992 yılında Körfez Savaşı'nın ardından hemen Irak'ı ziyaret ederek dostu olan Saddam'la görüşmüştü. O zaman izlenimlerini Hürriyet'te yazan Akdoğan, 11 yıl sonra bugün ne diyor:

‘‘Çok kötü... 10 Ağustos 1920 Sevr ve 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi, Türkiye'nin paylaşımı ve işgali demekti. AKP'nin 6 Şubat 2003 tezkeresi de bunlardan farklı değil; hedef belli... Maalesef bugün TBMM'den son derece muğlak bir şey çıkacaktır. ABD ile 1947'den beri yapmaya başladığımız ikili anlaşmaların bir devamı olarak kabul ediyorum bu tezkereleri.’’

Türkiye'ye yararı yok mu?

- Maalesef bu anlaşmaların sonuçlarının Türkiye'ye hiçbir faydasının olmadığı görülmüştür. Ortaya çıkan tablo; limanlarımızın, havaalanlarımızın, karayollarımızın -hatta Haydarpa-Bağdat demiryolunun da- ABD'nin kullanımına geçtiğidir.

SADDAM, ATATÜRK'Ü ÖRNEK GÖSTERDİ

Hukuki boşluk yok mu?

- Artık konu hukuku aştı; zor kullanıma dönüşüyor.

O günkü Saddam'ın felsefesi neydi?

- Hatırlarım o günkü söylediklerini, ama en iyisi size metinden okuyayım:

‘‘Bana, 'savaş yapma' diyorlar... Elbette yapmayacağız, yapmamamız gerekir... Ama, birtakım güçler şerefimizle, haysiyetimizle oynarlarsa, milli bütünlüğümüzü ayaklar altına almak isterlerse, o zaman da mı savaşmayacağız? Kendimizi savunmayacak mıyız? Allah korusun, Türkiye bir gün bizim başımıza gelenlerle karşılaşırsa, milletinin şeref ve haysiyetini korumayacak mı? Kahraman Atatürk, yedi düvele karşı savaştı. Bizim şu andaki durumumuz, sizin tıpkı Sevr Antlaşması'yla karşı karşıya geldiğiniz durumla aynı. Ama, Atatürk ne yaptı? Sevr'e karşı direndi, milli mücadeleye girdi ve Sevr'i yırtarak, bugünkü Milli Misak hudutlarını sağlayan Lozan Antlaşması'nı sağladı. İşte biz de Atatürk gibi direniyoruz ve direneceğiz. Yalnız, medeni dünyanın ve insanlığın, bizim sesimize cevap vermesini istiyoruz. Bush hep yeni düzenden bahsediyor. Hani yeni düzen? Bütün dünyaya sesleniyoruz: Ey insanlık neredesin? Demokrasi, açıklık, hürriyet, adalet, eşitlik, hep bizim aradığımız şeyler... Savaşı kim sever ki? Biz savaşçı değiliz.’’

4 TRİLYON DOLARLIK SERVET

Saddam'ın o günden bugüne farkı ne?

- Aynen yerinde duruyor. Herhangi bir fark yok. Kendini meşru müdafaanın içinde görüyor. Dünyanın hiçbir yerinde bir devlet başkanı, bir başka ülkenin devlet başkanı istedi diye ülkesini terk etmez. ABD'nin ültimatomu, uluslararası hukuka ve ahlaka hiç uygun değil.

Amerika...

- Amerika; Yunanistan, Romanya
ve Boğazlar'dan Kafkaslara, oradan Afganistan ve Süveyş Kanalı'na kadar uzanan bir egemenlik alanı oluşturuyor. Bu coğrafyada 34 devlet var; 400 milyon insan yaşıyor. Ve 4 trilyon dolarlık yeraltı ve yerüstü bir zenginliğe sahip oluyor Amerika...

No Savaş Yes Manken


- Amerika, Irak'a giriyor; bir gün senin de ülkene girer diye korkmuyor musun?

- Ne korkacağım; Amerika bize zaten gireceği kadar girmiş!

Bu konuşma Kandemir Konduk'un yazdığı ‘‘No Savaş, Yes Manken’’ adlı oyunda geçiyor.

Konduk, ‘‘Oyunumuzla uyuyanların uyanmasını diliyoruz’’ diyor.

Profilo Alışveriş Merkezi'nde izleyin, kahkahalarla gülün.

Kanadımız kırılmasın


THY'den ayrılmış eski bir hostes, arkadaşlarının durumunu anlatıyor:

‘‘THY uçuş bölümünde kabin memurları, hep alttan üst kadrolara terfi ederler. Yani, RJ 100, Boeing 737, 738, Airbus 310, 340 uçak tiplerinde sırayla görev alırlar. Yeni Genel Müdür Abdurrahman Gündoğdu göreve gelince kadrolarda tasarrufa gidileceği konuşulmaya başlandı. Geçen yıl da kriz nedeniyle işten çıkarmalarda genç hosteslere haksızlık yapıldığı iddiaları tartışma konusu olmuştu. Hatta Hava-İş Sendikası Teşkilatlandırma Sekreteri Kaya Sayın, geçen yıl ‘Kabin Hizmetleri Başkanı Nilüfer Alataş'ın, emekli olacakları seçerken adaletsizliz davrandığını' söylemişti. Bu yıl da Nilüfer Hanım'ın, 20 yıllık çalışanların dosyalarını genel müdüre gönderdiğini duyduk. Dileriz adaletsiz davranılmaz, kolumuz kanadımız kırılmaz.’’

İngilizce mağdurları


İTÜ Konservatuvarı'nda okuyan gençlerin İngilizce hazırlıkta başına gelenler ne büyük sorunmuş... İnanılmaz teşekkürler aldık. Bugün 13.30'da İTÜ Maçka'da Yabancı Diller Okulu ile Konservatuvar önünde dayanışma için bir araya gelerek yeteneklerini sergileyecekler. ‘‘Bize yol verin, okulumuza kavuşalım’’ diyecekler. Bırakın bu öğrenciler sanatçı olsun; İngilizceleri daha sonra gelir.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Batı her zaman kazanacak, diğerleri de her zaman yenilecektir.’’

(Samir Amin)

Biliyor musunuz?


IĞDIR’da sahte evrak düzenleyerek yurda kaçak yollarla sokulan mazotu, sınır ticareti kapsamında Nahçıvan'dan girmiş gibi gösterip pazarladıkları iddiasıyla haklarında soruşturma açılan firma sayısının 950 olduğunu...

- AKP'li Maliye Bakanlığı'nın; 1997'de kapatılan RP'nin Hazine'den verilen 10 milyon markı yargı kararıyla aradığını; 88 sanık arasında Necmettin Erbakan ve Abdullah Gül'ün bulunduğunu; mahkemenin taraflara ortada olmadığı öne sürülen parti karar defterini sunmaları için süre verdiğini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Partilerin değil liderlerin savaşı

19 Mart 2003
<B>‘BEN AKP </B>Çorum Milletvekili <B>Agah Kafkas'</B>ım; size İş Güvencesi Yasası'nın ertelenme nedeni ve Çorum seçimleri hakkında bilgi vermek istiyorum.’Kafkas önce pazar günü yapılacak Çorum seçimini anlatıyor:

‘‘Savaş, Çorum'daki seçimin keyfini gölgeliyor. Bizde yeniye, tazeye 'teze' derler... Bütün 'teze' liderler Çorum'da... GP altı seçim otobüsü, 10 minibüsle çalışıyor. Cem Uzan bugün ve cuma günü burada; sanatçı kadrolarıyla Sabahat Akkiraz'dan Nadide Sultan'a kadar... ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir, geçen bayramı burada geçirdi. Sanırım bu hafta da gelmesiyle beşinci gelişi olacak... Mehmet Ağar dört gün Çorum'da kaldı; esnafı tek tek gezdi. CHP de yükleniyor, sanıyorum Baykal da gelecek. Partilerin genel merkezlerinde ne kadar otobüs, yöneticisi varsa hepsi geldiler pazar günkü seçim için.

Pazar günkü seçimde yine belediye başkanı seçilmiyor.

-
SP'li belediye başkanı 3 Kasım için aday oldu, %1.5 oy aldı. Boşalan başkanlık için 31 Meclis üyesi kendi arasında bir başkan seçemedi. Seçim kilitlenince bakanlık da Meclis'i feshetti. En çok belediye meclisi üyesi kazanan parti, kendi üyelerinden birini başkan seçecektir. Garip bir hukuk sistemi... Başkan değil, meclis üyesi seçeceğiz. Ama belli olmaz, atama başkan Ömer Abuhanoğlu da göreve devam edebilir mi, İçişleri karar verecek.

AKP olarak Siirt gibi Çorum'a da yükleniyor musunuz?

-
Tabii biz de bu yarışta varız. Siirt'teki başarının bir tesadüf olup olmadığını pazar günü hep birlikte gözlemleyeceğiz.

AKP'nin adayı kim, ne çıkarırsınız?

-
Amasya'da vali muavini. Aslen Çorumlu ve son Erzincan depreminden sonra kriz masasının başındaki arkadaşımız Turan Atlamaz. Geçen dönem belediye meclisinde FP'den 13, CHP'den 11 ve MHP'den 7 üye vardı. Biz 25 üye çıkarmayı bekliyoruz. Daha açık söylemek gerekirse, Çorum pazar günü partilerin değil liderlerin savaşını yaşayacak.

AKP'nin 3 Kasım'daki seçim kampanyasını yürüten Erol Olçak ise şunları anlatıyor:

‘‘Seçime 8 parti katılıyor; AKP, CHP, DYP, ANAP, MHP, GP, ÖDP, İP, TKP... Merkez'de seçmen sayısı 109 bin; muhtemelen 85 bin kişi oy kullanacak, bunların %65'ini AKP, %14'ünü de CHP alır. Geri kalanı da kafanıza göre istediğiniz partiye dağıtabilirsiniz.

Başarı nasıl sağlanır.

- Özdemir
ve Ağar bu seçimde oylarını 50-100 oy arttırırlarsa kendilerini başarılı sayabilirler. 2000 oy alan GP de oyunu yükseltirse, o da başarılıyım diyebilir. Burada CHP'nin oyu çok önemli, 3 Kasım'da AKP %47.8, CHP de %29.8 oy almıştı. Yani CHP'nin oyu Türkiye ortalamasının üzerindeydi. MHP'nin oyu %6, DYP'nin %5, ANAP'ın, SP'nin %2 ve BBP'nin %1'di; pazar günkü dağılım ilginç olacak.

Takıyyeci değilim


MİLLETVEKİLİ Agah Kafkas, 18 yıllık sendikacıymış; Hak-İş'in Genel Mali Sekreterliği'nde bulunmuş. İş ve işveren yasalarında hep bir dengenin kurulması gerektiğini, sendikal yaşamında hep onurlu bir duruş sergilediğini söylüyor.

‘‘Hayatım boyunca da takıyyye yapmadım, yüreğimle tavır koydum’’ diyen Kafkas özetle şunları söyledi:

‘‘Bütün dünyada iş kanunlarının çıkışına bakın, her zaman sancılı olmuş, ajite edilmiştir. CHP de bunu içtüzük oyunlarıyla yaptı. İş Yasası'nın sağcı solcu bakışı olamaz. Emek en yüce değerdir. Ancak bunun da istismarı önlenmelidir. Reel sektörün önü açılmalı, verimliliği, kaliteyi arttıracak bir düzenleme yapılmalıdır. En önemlisi de kayıtsız ekonominin önlenmesi amaçlanmalıdır. Ne yazık ki bugün çalışandan daha çok kayıtdışı bir düzen var. Bu yasadan hem işçi, hem de işveren kesimi memnun değildi. Hepsinin bir bütünlük içinde yeniden gözden geçirilmesi daha doğru olacağından erteleme kararı alındı. Zaten bu yasalar 12 Eylül yasaları değil mi, değiştirilmesi istenmiyor muydu? Bir bütünlük içinde bu olacak.

Batı standartları...

-
Afrika ülkelerindeki gibi üretip Avrupa ülkelerindeki gibi satma alışkanlığından vazgeçmeliyiz. Bu nedenle bizim İLO'nun, AB sosyal şartlarının gereklerini çağdaş bir şekilde yerine getirmek zorundayız.

Siyasi kökeniniz...

-
AKP dışındaki bütün partiler üç numara küçük geliyordu bana. Demokrat bir adamım, katılımcı bazda insanı öne alan bir anlayışı savunuyorum. Türkiye'deki sağ-sol tanımlamalarının hepsinin içi boşaltılmıştır artık.

Torpilli girmedim


BENİ incittiniz. Erkan Mumcu ile ilgili olarak ne yazarsanız yazın ama benim işimi son derece özveriyle yapan bir devlet memuru olduğumu biliniz. Bankamatik memuru değilim. Son derece çağdaş, laik, ayaklarının üzerinde durmayı hedefleyen birisiyim. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunuyum. Ben işime torpilli girmedim, ikinci olarak kazandım. Evet bir dönem ayakkabı tasarımı yaptım; meraklı olduğum için hatta İtalya'ya gittim. Bir dönem öğretmenlik yaptım, fakat kendi mesleğime dönüş yapmak istedim, sınavın açılmasını da 8 ay bekledim. Sınav başvurusunu yaparken bakan eşi olduğumu söylemedim. Öyle bilmem kimin karısı diye ortalıkta gezmem, yemek kuyruğuna tepsimi alır girerim. İşimi iyi bilirim, iyi yaparım. Bir sürü oyunun da sahne tasarımını yaptım.

Işın MUMCU-ANKARA

RTÜK’ten beklenen


RTÜK, geçen 22 Ocak'ta yönetmeliğinde bir değişiklik yaparak, 1 Mart akşamına kadar başvurana lisans tipinde değişiklik yapma hakkı verileceğini duyurdu. Yani yerelden bölgesele veya ulusala geçiş hakkı verilebilecek.

Ama yönetmelikte ve buna bağlı olarak yayınlanan bildiride muğlak ifadeler var. Acaba geçiş hakkı bir baskı sonucu mu alındı? ‘‘Talepler öncelik sırasına göre değerlendirilir’’ denirken, bu kriterler neye göre değerlendirilecek. En hızlı Ankara'ya varıp RTÜK binasına giren mi?

Bugüne kadar hiç yayın yapmamış veya yapmışsa da kapatmış yayın kuruluşlarına yeniden yayın hakkı verilirken, bunca yıldır kesintisiz yayın yapan bir TV'nin daha önce RTÜK'e başvurmuş olması öncelik mi sağlayacak?

Bunları bize anlatan bir yayıncı, 1995'ten beri yayın yapıyormuş, ‘‘Dilerim, dosya takipçilerine RTÜK Başkanı Fatih Karaca izin vermeyecektir. Sürekli yayın yapanların hakkı gözetilecektir’’ dedi.
Yazının Devamını Oku

İşçi ne yapsın

18 Mart 2003
<B>TÜRK-İş </B>olsun <B>DİSK </B>olsun, bazı sendikacılar, hükümetin İş Güvencesi Yasası'nı erteleme kararı alması ile ortaya karmaşık bir durumun çıkacağını belirtiyorlar. Türk-İş'ten bir sendikacı, ‘‘Karardan nedense hep işverenler memnun’’ diyerek şöyle diyor:

‘‘İş Güvencesi Yasası, 15 Haziran'a ertelendi. Peki talep kimden geldi; hükümet üzerindeki ağırlığını gösteren Odalar Birliği'nden... TOBB diyor ki, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), iş dünyasının %2-3'sini oluşturur, asıl işveren biziz diyorlar. Ve doğrudan Erdoğan'ı etkileyerek ertelemeyi sağlıyorlar.

Meclis'te iş dünyasının mensupları daha ağırlıklı değil mi?

-
Öyle tabii... Meclis'te TOBB'un temsilcileri, sendika kökenlilerden daha fazla... Halbuki Türk-İş, DİSK ve Hak-İş ile TİSK'in toplu sözleşme düzeninde yetkileri var. Toplu pazarlık, iş kanunu ile sendikalar kanununun yeniden gözden geçirilmesinde bunlar taraf... TOBB'u bu sisteme sokup yetkili kılamazsınız. Çünkü tüccar ve sanayici örgütü.

SEZER NE YAPAR?

Neden oluyor bunlar?

-
Tayyip Bey devleti daha bilmiyor. Hangi kurum ne iş yapar? Sanıyor ki, sendika ve işçi yasalarıyla TOBB ilgili; değil tabii...

Hak-İş'in tavrı ne?

-
Takıyyye yapıyor. Yasanın ertelenmesi konusunu savununlardan biri olan AKP milletvekili Agah Kafkas, Hak-İş'in eski genel sekreteri. Genel Sekreter olduğu zaman iş güvenliği yasasını savunuyordu, şimdi ertelenmesi için çalışıyor.

Bu ertelemeler ne doğurur?

-
Ciddi hukuksal sorunlar ortaya çıkacaktır. İş Güvencesi Yasası, Cumhurbaşkanı'nın imzasına kadar şu anda yürürlükte... Sayın Sezer'in yasayı 15 günlük inceleme süresi var. Bu süre içinde işten çıkarmalar tamamen 4773 sayılı İş Güvencesi Yasası'na tabi. Yasayı Cumhurbaşkanı'nın onaylaması durumunda, yasa hükmüne göre yasa 15 Mart'tan itibaren ertelenmiş olacak. İşte burada kazanılmış haklar ne olacak? Bu ciddi bir sorundur.

Tartışma nereye varır?

- Cumhurbaşkanı yasayı geri çevirirse, hükümet erteleme yasasını çıkartmakta ısrar edebilir. O zaman Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.

Neden savaş?


ABD dünya petrolünün % 52'sini tüketiyor.

İhtiyacının % 52'sini ithal ediyor.

İthalatı 2002'de % 30 artacak.

Dünyada üçüncü, Ortadoğu'da ikinci en büyük petrol rezervi ise Saddam'ın elinde.

(National Energy Policy'e göre)

Mumcu, eşi için torpil yaptırmış


57. hükümetin daha ilk aylarında Turizm Bakanı Erkan Mumcu, devletin çöktüğünü, Turizm Bakanlığı'nın kaldırılmasını söylemiş, Başbakan Ecevit'e dönük olarak da rencide edici sözler sarf etmişti.

Ecevit bu duruma çok kızmış, hatta iki parti arasında gerginlik yaşanmıştı. Mesut Yılmaz da, Mumcu'yu sahiplenmemişti.

Gül hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olunca da bakanlıkta Rahşan Ecevit'in torpil dosyalarıyla uğraşmak zorunda kaldığını öne sürmüştü.

Rahşan Ecevit de, ‘‘Değil 100 tane bir tane bile MEB veya başka bakanlıklardan şu ya da bu talepde bulunmadığını’’ belirterek iddiaların ispat edilmesini istemişti.

Ancak Mumcu bu sert yanıt karşısında suskun kalmak zorunda kalmıştı.

Torpille, hatırla gönülle iş yapmadığı izlenimini yaratan Erkan Mumcu, MEB'den alınıp Kültür Bakanlığı'na verilince eski bir 'torpil'ci olduğu anlaşıldı.

Kültür Bakanlığı'ndan bir bürokrat dedi ki:

‘‘Bayan Mumcu, ayakkabı stilistidir. Erkan Mumcu, geçen dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay'a bizzat ricada bulundu; açılan 'sınav'la tiyatro dekaratörü oldu. Ecevit buna hiç itiraz etmedi, olanları çocukluğuna verdi.

Bayan Mumcu'nun bankamatik memuru olmadığını ispatlamak için eşinin bakanlığında Devlet Tiyatroları oyunlarından birinde bir sahne dekoruna imza atmasını bekliyoruz.’’

Acı pirinç


IRAK, Kıbrıs ve AB tartışmaları arasında gıda ithaline dikkat ediyor musunuz? Bakın 35 milyar ihracatımıza karşılık ithalatımız neredeyse 55 milyar dolara çıkmış durumda. Artık, buğdayı Almanya'dan, pirinci Mısır ve Amerika'dan, soya yağını Amerika'dan, ayçiçek tohumu ve yağını Arjantin ve Ukrayna'dan, soya fasülyesi ile yağını ve küspesini Amerika, Brezilya ve Arjantin'den ithal ediyoruz. Hani tarım ülkesiydik; kuraklık mı geçirdik yoksa. Hayır. Pirinç ithaline gelelim: Amerika'dan ithal edilen pirincin tonu yaklaşık 310 dolar. Gümrük vergisi ise % 45.50... Mısır'dan getirilen pirincin de tonu yaklaşık aynı tutarda. Ama bazı firmalar, Kahire'deki Türk Büyükelçiliği'nden 175 dolar olduğunu onaylatan proforma fatura beyan ediyor gümrüklerimize. İzni veren ise Tarım Bakanlığı. Yani mal düşük fiyatla yurda sokulmuş oluyor. Bu yolla 100 bin ton pirinç getirildiği konuşuluyor. Fiyat oyunlarından dolayı düşük gümrük vergisi ödenmediğinden Hazine'nin kaybı 6 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Bakan Kürşad Tüzmen ihracatı arttırmak için ülke ülke dolaşıp duruyor; ama Mersin, İskenderun, İstanbul ve İzmir'den giren pirincin fiyatlarını (emsal kıymet) kontrol etmek kimsenin aklına gelmiyor.

Biliyor musunuz


IRAK savaşına karşı Almanya'daki eylemleriyle güçlü bir lobi oluşturan 'Savaşa Karşı Barış İnisiyatifi'nin de Türkiye'deki gibi her pazar günü 21.00'de evlerde ışıkların iki dakika süreyle sönüp yakma eylemi başlattığını, bu uygulamayı Yeşiller milletvekili Claudia Roth'un Türk Alman Dostluk Federasyonu Başkanı Ali Kılıç'tan öğrendiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ABD birliklerinin yerleşim yerlerinin belirlenmesi onlara bırakılmamalı, bu iş devletimizce düzenlenerek ABD birliklerine tarımsal alanlar dışında yerleşim yerleri gösterilmelidir. Yöre halkının kısa dönemde cebine üç beş dolar girecek olması uzun dönemde oluşacak zararlar yanında bir hiç kalacaktır.

Sehap ÖNDER ANKARA
Yazının Devamını Oku

AB’ye neden evet, neden hayır

16 Mart 2003
<B>TÜRK-</B>Alman Dostluk Federasyonu (DTF) tarafından İçişleri Bakanı <B>Otto Schily, </B>Berlin Büyükelçimiz <B>Osman Korutürk </B>ve Münih Anakent Belediye Başkanı <B>Christian Ude'</B>nin himayelerinde gerçekleştirilen <B>Türk Alman Kültür Haftaları'</B>nda ilginç tartışmalar yaşanıyor ve görüşler ortaya çıkıyor. Ankara'da 24 Ocak'ta Konstantin Wecker konseri ile başlayan etkinlikler Nurnberg, Dortmund, Köln, Stuttgart, Berlin, Halburg ve Münih'te 12 Mayıs tarihine kadar sürecek...

DTF Başkanı Ali Kılıç'a göre; üç ay sürecek etkinliklerin tek amacı iki kültürü, iki toplumu birbirine biraz daha yakınlaştırmak... Almanya'da yaşamakta olan Türk toplumu artık sadece işçi statüsünde değil; işveren, akademisyen, düşünce adamları, müzik ve güldürü ustası sanatçılarıyla Alman toplumunun -şimdilik kabul görmeseler de uzun vadede- olmazsa olmaz parçası oluyorlar.

Federasyon çalışmalarını Almanya'daki tüm siyasi partilerin aynı mesafede durarak yürüttüklerini söylüyor Ali Kılıç... Geçen yılki etkinlikleri izleyenlerin sayısı 10.500 kişi olmuş. Bu yılki konferans ve panellere devlet adamı, siyasetçi, gazeteci ve bilim adamı gibi Alman konukların katılma oranı %20'lerden bugünlerde %35'lere ulaşmış. Etkinlikleri Almanya'da doğup yaşayan, çoğu da Alman pasaportlu Türk gençleri daha ağırlıklı izliyormuş. Kendilerine ‘yabancı, misafir işçi’ gibi tanımlamalar yapılmasına karşı çıkıyorlarmış. Bu nedenle ‘göçmen’ ya da ‘yeni Alman vatandaşları’ denmesini istiyorlarmış kendilerine... Bu konudaki tepkilere pek alışık olmayan Almanlar da şaşırıyormuş.

ALMANYA BENİM VATANIM

Geçenlerde Münih'te gerçekleşen ‘Almanya Benim Vatanım’ konulu panelde bu olay bir kez daha yaşandı. Bavyera İçişleri Bakanı Dr. Günther Beckstein önce Türklerin uyum sağlamakta sorun yaşadıklarını vurguladı, ardından gelen tepkiler sonunda ‘‘Ben sizi anlıyorum. Ben bir ülkede göçmen olsaydım sizin gibi haklarımı sonuna kadar almak isterdim. Ama siz de beni anlayın. Ben de bazı seçmenleri temsil ediyorum. Onlar adına politika yapıyorum’’ diyerek adeta geri adım attı.

Resmi verilere göre, Almanya'da yarım milyon kadar Türk kökenli Alman seçmen bulunuyor. Almanlar bu gerçeği görerek daha adil davranmak zorunda kalıyorlar.

‘‘AB ve Türk-Alman İlişkileri’’ konulu bir başka panelde ise Claudia Roth (Yeşiller Partisi), Ozan Ceyhun (Avrupa Parlamentosu Milletvekili), Johannes Sınghammer (CSU Milletvekili), Prof. Faruk Şen (TAM Direktörü) ve Kemal Şahin (işadamı) çarpıcı konuşmalar yapmışlar.

BU NASIL DOSTLUK!

CSU'lu Johannes Sınghammer
en sonunda baklayı ağzından çıkararak neden Türkiye'nin AB'ye üye olmasına karşı çıktıklarını şöyle anlatmış:

‘‘Türkiye bizim dostumuz... Dostlar birbirine açık olmalı. Türkiye çok genç nüfusa sahip bir ülkedir. Almanya ise oldukça yaşlı bir nüfusa sahip. Bizim genç nüfusu kaldırmamız mümkün değildir. Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkmamızın ana nedenlerinden bir tanesi de budur.

Bunun üzerine söz alan Claudia Roth ‘‘Türkiye'nin genç nüfusa sahip olması dezavantajı değil tam tersine hareketli pazar ekonomisi için büyük bir kazançtır. CSU ve CDU hem Türkiye dost ülke diyorlar hem de AB üyeliğine karşı çıkıyorlar. Bu nasıl bir dostluk anlayamadım’’ demiş.

Türkiye'yi yurtdışında temsil etmek hem çok zor hem de çok onurlu bir görev değil mi? Bunu da Türk Alman Dostluk Federasyonu (DTF) ve buna benzer çok sayıda kuruluş, kendi olanakları ve yarattıkları dostluklarla yapıyor. Hele bu çalışmalar Irak savaşı arifesinde yapılıyorsa... Dernek Başkanı Ali Kılıç İstanbul'da bugün 2003 yılının Türk-Alman Dostluk ödüllerini açıklayacak.

Bu gençlere yazık etmeyin


Onlar, tam 3 bin aday arasından özel seçilmiş 90 genç. Biri ÖSYM, diğer ikisi de özel yetenek olmak üzere, tam üç sınavı kazanmış sanatçı adayları.

Ve onlar, hayallerini süsleyen İTÜ'nün çatısı altında ses, saz, dans ve enstrüman yapımı dallarında eğitim görerek, hayat kariyerlerini ‘sanatçı' sıfatı ile tamamlamaya kararlı insanlar. Kimi, üniversite eğitimini yarım bırakmış yeniden sınavlara girmiş, kimi de ailesinin ‘‘Çalgıcı mı olacaksın?’’ serzenişine gülüp geçmiş.

Şimdi onlar, hayatlarının 'sırat köprüsü' üzerinde ter döküyorlar.

İşte kábusun hikáyesi.

Bu gençler bu yıl İTÜ'de ilk kez bu bölüm için de uygulanan İngilizce hazırlık sınıfına alınmış. Sınıfta, mimarlık, mühendislik bölümü öğrencileri de var. Çoğu, Anadolu ve Fen Lisesi çıkışlı. İngilizceleri hayli iyi. Haftada ileri derecede 30 saat ders var ve 16 ara sınavda da 60 puan almak gerekiyor.

Bizim ‘özel yetenekli' sanatçı adayı arkadaşlarımızın İngilizce puanları hayli düşük. Öğretmenler de, yöneticiler de durumdan şikáyetçi. Ancak, kimse bir şey yapmıyor, yapamıyor.

Bu gençler, İngilizce hazırlığı geçemezse, ki ‘‘Geçemeyiz’’ diyorlar, o zaman kapının önüne konulacaklar. Yani bölümlerinde okuyamayacaklar, sanatçı olamayacaklar.

Ne hazin değil mi?

Cami duvarı


GÜNEYDOĞU'ya yerleşen Amerikalılara genelev açılacakmış. Yiyeceklerini, içeceklerini beraberlerinde getirdikleri halde Amerikalı kadınları neden unutmuşlar; anlaşılır gibi değil!

Demirel'in ‘‘Dediğini dinlemezseniz ABD her türlü kötülüğü yapar’’ sözünü hatırladım.

İşte şimdi cami duvarına i... Yanki.

Dr. Hüseyin PEKİN/ZÜRİH

Biliyor musunuz?


CUMHURBAŞKANI Ahmet Sezer'in, A. Gül hükümeti döneminde önüne gelen 490 atama kararnamesinden 103'ünü geri gönderdiğini, 33'ünün işlemlerinin sürdüğünü, bunlar arasında bulunan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne daha ataması onaylanmadan İstanbul 'Büyükşehir ekibi'nden Mehmet Atalay'ın koltuğa oturduğunu, yasadışı şekilde 'vekalet' atamalarına başladığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Bu hükümetin vurguncudan, soyguncudan, hortumcudan ne zaman hesap soracağını bekliyoruz.’’

(DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar)
Yazının Devamını Oku