Hayrünisa Gül, eşinin başbakanlığı sırasında
‘‘Türkiye o kadar demokrat bir ülke ki, bir başbakanın eşi bile dava açıp, eşine karşı hakkını arayabiliyor. Türkiye bunu dışarda prestij için kullanabilir’’ demişti.
AİHM'nin bulunduğu
Fransa'nın
Strasbourg kentine gidelim ve orada konuşulanlara kulak verelim. (Konuştuğumuz kişi
AİHM'deki davalara yakın bir isimdir; ismi de bizde mahfuzdur.)
Tayyip Erdoğan, hakkındaki siyaset yasağı nedeniyle
AİHM'ye gitmişti.
Başbakanlığa atanınca da davasını geri çekti.
Gül ailesi ise çekmiyor.
Muhatabamıza sorduk:
‘‘Erdoğan davayı çekmeseydi ne olurdu?’’
‘‘Kulislerde dolaşan söylentiye göre kaybediyordu’’ dedi.
Ve şöyle devam etti:
‘‘Artık bir ülkenin başbakanı konumuna ulaşmış bir kişinin mağduriyetinden söz etmek mümkün değildir. Ayrıca hem savunma, hem de iddianame makamında yer alan bir konumda olacaktı. Bu gibi durumlar
AİHM tarafından hoş karşılanmıyor. Zaten yaptırdığı yasa değişiklikleri ile mağduriyetini gidermiştir.
Başbakan Yardımcısı Gül'ün eşinin türban davası...
-
Türkiye geçen aralık ayında türban konusunda savunmasını yaptı; sanıyorum ya yaz ya da sonbaharda karar verilebilir. Ama
Hayrünisa için değil; öbür iki dava için.
Erdoğan gibi neden çekmiyorlar.
-
'Takıyyecilik' yapıyorlar... Bu galiba
İslamiyet'te geçerli bir şeymiş; Erbakan da çok takıyye yapmış.
Gül, Fatih Altaylı'nın TV'deki bir sorusuna gülerek
‘Eşim bilir' demiş! Acaba eşi, türbanı kimin isteğiyle takmaya başladı? Aslında durumu test ediyorlar gibime geliyor. Zaten
Gül Hanım'ın burada dava açmasının anlamı yok... Çünkü benzer iki dava (Zeynep Tekin ve Leyla Şahin) sonuçlanma aşamasında... Ortada
'eğitim hakkının engellenmesi' iddiası var. Dava
Türkiye aleyhine de sonuçlanabilir, sonuçlanmayabilir de... Davada
Fransız hákim olsaydı kesinlikle kaybedilebilirdi. Ama durum şimdilik ortada.
AİHM kulislerinde ne konuşuluyor?
- Sormayın, buraya
AKP hükümetinden bazılarının
‘türbanı biz halledemiyoruz, sorun tıkandı, artık bu işi siz çözün' diye haber yolladıkları biliniyor.
Türkiye geçen 20 Kasım'da savunmasını yapmıştı.
Abdullah Gül ve
Cemil Çiçek'in, 'Türban konusunu Strasbourg çözer' dediği buralarda kulislerde konuşuluyor.
Bu davada Türk yargıç var mı?
- Bu davaya bakacak mahkemenin yabancı 6 yargıcı,
Türk yargıç
Rıza Türmen'in ne düşündüğüne bakacaklar; kendisine sorup danışacaklardır. Çünkü üyelerin çoğu kararsızdır.
Türmen'in biraz da II. Cumhuriyetçi görüşlere yakın olduğu unutulmamalıdır. Sonuçta zor bir karar tabii...
Bazılarının iddia ettiği gibi türbanla
Türkiye'nin neyle barışacağı meçhuldür.
KTHY’yi unutmayın
GİRNE'den çekilen bir faks ilginç değerlendirmeler yapıyor:
‘‘Efendim,
THY ile yazılar yazıyorsunuz; camiayı tanıdığım kadarıyla
Türkiye'de fırtınalar kopuyor. 1 Nisan'da genel kurulu var THY'nin. Biliyorsunuz, bizim
KTHY'miz de % 50'şer paylarla
Özelleştirme ve
KKTC İnkişaf Sandığı'nındır. Altın hisse de
Türkiye'ye aittir. Yönetim Kurulu Başkanı da doğal olarak
Türkiye'den atanıyor. Ama şimdiki yönetim kurulu başkanı, eski Tarım Bakanı ve askeri pilot kökenli
İlker Tuncay... Yaşanan sıkıntılardan sonra şirketin
Lefkoşa'daki merkezinin başına oturmuş bir genel müdür gibi işlere el koymuş. Ben Kıbrıs kökenliyim.
Bir ara turizmcilik yaptığım için
Ümit Utku'dan beri
KTHY'yi izler, neler döndüğünü bilirdik. Ancak... Milli havayolumuzda eski ballı börek döneminin süreceğini sananlar dedikodularla kendilerini gündemde tutup yeni
AKP iktidarının adını kullanıyorlar. Neden; çünkü gelecek seçimde
KTHY'yi yeniden ele geçirmek... Halbuki bu yönetimin
KKTC'ye yararlı işler yaptığını görüyorum. Ve en önemlisi de, yıllardır rahatsızlık duyulan
Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımına son vermesi... Emin olun merak ettim, araştırdım. Eski genel müdür ayda 8 bin dolar maaş alırken,
İlker Tuncay Bey'in, aslında bir genel müdür faaliyeti göstermesine karşın tek dolar almadığını
Kıbrıs basınından öğrendim. Zaten kendisi havacılığı kökten biliyormuş.
İtalya'da da
Piaggio adlı uçak firmasının yönetim kurulu başkanlığını yapmış; hatta 2001'de
KTHY'ye gelirken görevini ünlü
Piero Ferrari'ye devrettiğini okudum. Zaten kendisi Türk Sivil Havacılığını Geliştirme ve Güçlendirme Vakfı'nın (TÜSHAV) başkanıymış ve
Cem Kozlu da bu vakfın üyeleri arasındaymış. Bu durumun
KTHY için bir şans olduğunu; yağmacıların yeniden
KTHY'nin başına gelmek için her an yeni tertiplere girişebilecekleri açısından bunu köşenize aktarmak istedim.’’
Saddam’ı öp başına koy
KERKÜKLÜ bir okurunuz köşenizde, 1960'ta 1000 dinar 4000 dolarken şimdi ise 1000 doların 3 milyon dinar olduğunu söyleyerek
‘‘Aradaki çöküntüyü anlayın’’ diye dert yanıyor.
Basit bir hesapla
Irak Dinarı'nın, 1960'tan beri yaklaşık 16 bin kat değer kaybettiği görülebilir.
Halbuki 1 dolar 1960'ta 13 lira iken, şimdi 1 milyon 700 bin lira oldu. Yani TL 1960'tan bu yana tam 130 bin 769 kat değer kaybetmiş.
Iraklılar bize bakarak hallerine şükredip
Saddam'ı öpüp başlarına koysunlar demekten başka söyleyecek ne var ki?
Erdal YETKİN-İSTANBUL Komisyona öneri
İSTANBUL Barosu üyesi bir avukat telefonla arayarak
TBMM Yolsuzluk Komisyonu Başkanı
Hamza Albayrak'a şu öneride bulunuyor:
Erdoğan döneminde Büyükşehir Teftiş Kurulu Başkanı'ydınız.
'Yeter Söz Millet'in köşesinde Başbakan
Erdoğan hakkındaki müfettiş ve savcılık iddianamelerinin komisyonunuzca incelenmesi öneriliyor.
Albayrak ihaleleri konusunda
Erdoğan ve 71 arkadaşı hakkında 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce nasıl beraat kararı verildiğini okumak ister misiniz? Ayrıca,
'Fazilet'in İstanbul Asalakları/BİT'ler', 'El Tayyip-Rüzgardan Kasırgaya' ve
‘‘El Tayyip Nasıl Umut Oldu?’’ kitaplarını yazan
Mehmet Bölük ile
Büyükşehir'i soruşturan Mülkiye Müfettişi
Candan Eren'i dinlemeyi düşünür müsünüz?