*
GEÇTİĞİMİZ hafta Türk basınında şaşırtıcı bir haber çıktı. İsrail’in bir aracı ile Mavi Marmara mağdurlarına 1 milyar dolar tazminat ödemeyi teklif ettiği yazıyordu. Dahası, Gazze ablukasını gevşetmeyi önerdiği.
İsrail sonunda tazminatı ödüyor mu? İlişkiler normalleşiyor mu? Bu soruyu sorabileceğim en doğru ve en üst düzey yetkili, İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü: Emmanuel Nahşon.
Nahşon’a telefonla ulaşıyorum. Ve hemen soruyorum: İddialar doğru mu?
İki ülke arasında yürüyen müzakerelerin detayları hakkında yorum yapmaktan kaçınıyor. Ancak ağzından yukarıda alıntıladığım sözler ardı ardına dökülüyor.
Ya da kaybettiğiniz bir sevdiğinize ait eşyaların paramparça edildiğini görseniz?
Tam olarak böyle hissettim. IŞİD militanlarını ellerinde baltalarla Musul Müzesi’ndeki heykelleri yıkarken izlerken. Bize, hepimize ait olan tarihi, kültürü yok ederlerken.
*
IŞİD geçtiğimiz hafta önce Musul Müzesi’ne girip heykelleri parçaladı. Ve görüntülerini internette yayınladı. Sonra Musul Kütüphanesi’ndeki 8000 kitap ve orijinal metni yaktı.
Oradan Asur Krallığı’nın başkenti olmuş olan Nemrut kentine girdi. Ve MÖ 13. yüzyıla kadar uzanan kalıntıları buldozerlerle yerle yeksan etti.
Devlet Başkanı Vladimir Putin’in muhaliflerinden Boris Nemtsov, geçtiğimiz hafta Kremlin Sarayı önündeki köprüde öldürüldüğünden beri.
Ülkede neler olup bittiğini konuşmak üzere, Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Alexey Erkhov’la buluşuyorum.
NEMTSOV CİNAYETİ
Moskova’yı sallayan cinayetle başlıyoruz sohbete. “Bu çok garip bir olay. Rus hükümetinin, siyasi partilerin ve toplumun bu suçtan kesinlikle hiçbir menfaati yok. Kaldı ki Nemtsov önemli bir siyasi figür değildi.
Temsil ettiği demokrat ve liberal muhalefete ilgi,Rusya’da şu anda sıfıra yakın” diyor.
Cinayetle Ukrayna krizi arasında bağlantı kuranlar olduğunu hatırlatıyorum. Nemtsov’un Ukrayna ile çok yakın ilişkileri olduğunu söylemekle yetiniyor.
Aynı okulda okuyan üç yakın arkadaş, İstanbul’da indi. Oradan otobüsle Urfa’ya gittiler. Sonrasında ise izlerini kaybettirdiler.
Bugün Suriye’de oldukları tahmin ediliyor. Elbette IŞİD saflarında.
*
İŞTE bu 3 genç kız tozu dumana kattı. Önce İngiltere, Türkiye’yi suçladı. Genç kızların girişini engelleyemediği için.
Ve hemen tartışma başladı: Türkiye Nato sistemi dışında mı kalıyor? Yoksa üyelikten mi çıkıyor?
*
Savunma füzeleri uzun zamandır Türkiye’nin gündeminde. 2013’ün Eylül ayında Türkiye, uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesini bir Çin şirketinin kazandığını açıklamıştı.
ABD başta olmak üzere diğer NATO ülkeleri de buna büyük tepki göstermişti. Hem bu Çin şirketi ABD’nin yaptırım listesinde olduğu için. Hem de Çin füzeleri NATO sistemleri ile uyumlu olmayacağı için.
Bazı kesimlere göre ise, Türkiye bunu diğer firmaları zorlamak için bir pazarlık kozu olarak kullanıyordu.
Geçtiğimiz hafta Bakan Yılmaz’ın açıklamasından sonra da, Türkiye’nin NATO üyeliği sorgulanmaya başlandı. İronik olansa: Bu sorgulamanın tam da Türkiye’nin NATO’ya katılışının 63. yıldönümüne denk gelmiş olması.
*
Önce: Süleyman Şah Türbesi neden şimdi taşındı? IŞİD Kobani’yi kaybetmesinden Türkiye’yi sorumlu tutuyor. Bu da Türbe’ye yönelik tehdidi zaten yükseltmişti. Üstüne, son günlerde o bölgede PYD ve IŞİD arasında artan çatışmalar türbeyi iki ateş arasında bıraktı.
Risk taşınamayacak noktaya gelince de, “risk yönetimi” yapıldı. Bir diğer deyişle, riskin Musul Konsolosluğu’ndaki gibi bir krize dönüşmemesi için, harekete geçildi. Ve bertaraf edildi.
Türkiye türbeyi taşıyınca yurtdışındaki tek toprağını kaybetti mi?Başbakanlık kaynağım bunu şöyle yanıtlıyor: “Bizim için ‘Türbe neredeyse Türk toprağı orasıdır’ anlayışı geçerli.” Türbe’nin daha önceki iki naklinde de bu anlayışın benimsenmiş olduğunu söylüyor.
Türbe neden PYD kontrolündeki Eşme köyüne taşındı? Çünkü sınıra 180 metre uzaklıktaki Eşme’nin tam karşısında, sınırın Türkiye tarafında iki adet Türk taburu bulunuyor. Biri Jandarma’ya, diğeri Kara Kuvvetleri’ne ait. Yani saldırı hâlinde Türk askerinin türbeye varması an meselesi.
Kaldı ki, Eşme’nin bulunduğu Kobani şu an nispeten en statik, en güvenli bölge.
Bir diğer deyişle: Rusya, Güney Akım Boru Hattı Projesi’ni aralık ayında iptal ettiğini açıkladı. Ve onun yerine Türkiye’den geçecek yeni bir boru hattı inşa edeceğini. “Türk Akımı” denilen bu hat da, Rus gazını Ukrayna yerine Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak.
Peki bu hat Türkiye’yi Rusya’ya daha mı fazla bağımlı yapacak? Türkiye’nin Rusya ve ABD ile ilişkilerini nasıl etkileyecek?
*
ABD tarafının bu sorulara verdiği cevapları geçtiğimiz hafta aktarmıştım. Başkan Clinton ve Obama’nın enerji konusunda danışmanlıklarını yapmış emekli büyükelçi Richard Morningstar’la görüşerek.
Şimdi ise sıra Rusya’da. Moskova’nın cevaplarını öğrenmek için, soluğu Rusya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda alıyorum.
Peki “Türk Akımı” denilen bu yeni hat, bölgenin ve dünyanın enerji haritasını nasıl değiştirecek? Zira Güney Akım, Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşıyacaktı. Bu hat ise, aynı Rus gazını Ukrayna yerine Türkiye üzerinden taşıyacak.
*
ANLAMAK için, Amerikalı emekli büyükelçi Richard Morningstar’la görüştüm. Çarşamba günü Enerji Bakanı Taner Yıldız’la görüşmesinin hemen ardından. Sohbetimizin ilk bölümünü cumartesi günü aktarmıştım.
Morningstar, Başkan Obama’nın Avrasya Enerji Özel Temsilcisiydi. Daha önce de Başkan Bill Clinton’ın Hazar Havzası enerji diplomasisi konusunda özel danışmanı.
Şimdi ise Washington’da kendi kurduğu “Küresel Enerji Merkezi”ni yönetiyor. ABD’nin en köklü düşünce kuruluşu olan Atlantik Konseyi’nin (Atlantic Council) çatısı altında.