27 Ocak 2008
Havacılıkta giderek önem kazanan simülatör eğitimlerinde İstanbul bölge merkezi oluyor. Gözen Grubu’nun şubat ayında hizmet vermeye başlayacak International Flight Training Center-Uluslararası Uçuş Eğitim Merkezi (IFTS), 2008 sonuna kadar simülatör sayısını dörde çıkartacak.
Türk şirketlerinin yanı sıra Ortadoğu ve Doğu Avrupa bölgesindeki havayollarına eğitim satacak merkez, her yıl milyonlarca Euro’nun Türkiye’de kalmasını sağlayacak. Türk şirketleri ise pilotlarına evlerinden uzağa gitmeden, gün kaybetmeden çok daha ucuza eğitim verme imkanına kavuşacak.
TÜM RİSKLER YAŞANIYOR
Uçuş eğitiminde gerek askeri gerekse de sivil havacılıkta simülatörlerin önemi giderek artıyor. Simülatör, uçağın kokpitindeki tüm sistemlerin yer aldığı bilgisayarla yönetilen bir nevi "sanal kokpit". Simülatör, elektrikle çalışan kollar üzerinde hareket ediyor. Pilotlar uçuşlarda çok nadir görülebilecek her türlü acil durumu simülatörde bire bir yaşıyor. Kurallar, yapılacaklar tekrar ediliyor.
Öğretmen pilotlar gözetimindeki eğitim sivil havacılıkta altı ayda bir tekrarlanıyor. Bu sayede bilgiler taze tutuluyor. Riskler, arızalar yerde yaşanıyor.
Son yıllarda özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerde uçak siparişleri adeta katlanarak artıyor. Tüm dünyada ciddi bir pilot açığı var. Eğitime duyulan ihtiyaç giderek artıyor. Havayolu şirketleri o uçak tipinde yeni uçacak pilotları en az 36 saat simülatörde uçuyor. Bu rakam temel uçuş eğitimlerini yeni bitirmiş pilotlar için 70 saate kadar çıkıyor. Aynı uçak tipinde uçan pilotlar ise altı ayda bir sekiz saat simülatörde eğitim almak zorunda. Avrupa standartlarında simülatörde bir saatlik uçuş için ortalama 350 Euro alınıyor.
6 SİMÜLATÖR KAPASİTELİ
İki yıl önce simülatör yatırımına karar veren Gözen Grubu uzun süren arazi arayışlarından sonra İstanbul Atatürk Havalimanı yakınındaki Serbest Bölge’de karar kıldı. Bu merkez Çin’den sonra serbest bölgede kurulan dünyanın ikinci merkezi. Özel ve çok hassas ölçümlerle yapılan bina 6 simülatör kapasiteli.
Geçen ay Kanadalı Mectronix şirketinin imalatı ilk Boeing 737NG simülatörü İstanbul’a getirildi. 737NG (Next Generation-Gelecek Nesil) simülatöründe Boeing 737 ailesinin 600, 700, 800 ve 900 serilerinde uçan pilotlar eğitim alabiliyor. Halen montaj çalışmaları devam eden simülatör, testler tamamlandıktan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Avrupa Havacılık Otoritesi tarafından denetlenip onay alacak.
IFTC’nin ikinci ve üçüncü simülatörleri Airbus A320 tipinde olacak. Nisan ve mayıs ayında hizmete girecek simülatörlerde A318, A319, A321 gibi Airbus ailesinin tüm serilerde uçan pilotlar eğitim görebilecek. Dördüncü simülatör ise ağustosta hizmete girecek 737NG olacak. Her simülatörle bir yılda ortalama 6 bin uçuş saati eğitimi verilmesi planlanıyor.
EN YENİ NESİL
Simülatörler en yeni teknolojiye sahip Level D. Pilotlar dışarıyı uydudan çekilen özel resim kalitesinde çok gerçekçi görebiliyor. Özel elektrikli kollar, simülatörde her türlü uçuş hissini gerekli hareketi vererek sağlıyor. Merkezde ayrıca VPT olarak adlandırılan yer eğitimlerinde kullanılan ve pilotların havada uygulayacakları prosedürleri öğrendikleri, görüntü sistemi bulunmayan birer A320 ve 737NG simülatörleri ile bilgisayar destekli eğitim için iki ayrı dershane bulunuyor.
MERAKLILARA DA HİZMET VERECEK
IFTC İstanbul, havayolu pilotlarının yanı sıra uçmaya gönül vermiş havacılık meraklılarına da hizmet sunacak. Zaman zaman simülatörler son yıllarda sayıları hızla artan sanal havacılara açılacak. Microsoft Flight Simulator oyunu ile uçan simülatör meraklıları gerçek uçak hissini simülatörde yaşayabilecek. Sanal pilotlar, kurdukları sanal havayolları ile adeta gerçek havayollarından farksız uçuyor. Pilotlar bilgisayar üzerinden verilen uçuş görevlerini gerçekleştiriyor. Eğitim programları düzenleniyor. Sanal havacılardan bu işi ilerletip daha sonra gerçek uçuş eğitimi alıp havayollarında görev yapmaya başlayan çok sayıda pilot var.
İlk Türk uçağı 83 yıl önce uçtu
Türk havacılık tarihinin en önemli simalarından Vecihi Hürkuş’un tasarlayıp 83 yıl önce uçuşunu yaptığı ilk yerli uçak Vecihi K-VI, yarın düzenlenecek etkinlikle anılacak. Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği tarafından İstanbul Kadıköy’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde saat 17.00’de başlayacak programda fotoğraf sergisi, barkovizyon gösterisi yapılacak.
Türk havacılığında onlarca ilke imza atan, Kurtuluş Savaşı’nın kahraman pilotu Vecihi Hürkuş, 1923’te yine bir ilki kafasına koymuştu. Tasarlayacağı uçak, dönemin keşif uçaklarından hem daha hafif hem de daha hızlı olacaktı. Tasarımı ve imalatı 13 ay sürdü. Vecihi K-VI adı verilen uçak artık ilk uçuşu için hazırdı. Uçağın kontrolü ve lisanslandırılması için teknik heyet oluşturuldu. Ama önemli bir sorun vardı. Heyette uçağı uçurup kontrol edecek pilot ve uçak mühendisi yoktu. İlk uçuş için izin bir türlü çıkmıyordu.
Sonunda Vecihi Hürkuş dayanamadı ve ilk uçuşu kendisi gizlice yapmaya karar verdi. 28 Ocak 1925’te İzmir Seydiköy’de imalatını tamamladığı uçağını hazırladı. Beyaz bez kaplamalı, çift kanatlı, 200 beygirlik motora sahip K-VI’yı makinist Ekrem’in yardımıyla hangardan çıkarttı. İki kişilik uçağına bindi. Açık kokpitte ağırlık yapması için ikinci pilotun ağırlığına denk 60 kiloluk kum çuval yerleştirildi. Saatler 15.00’i gösterirken Pilot Vecihi ilk Türk uçağı ile İzmir semalarına yükseliyordu.
Test uçuşunda tüm sistemleri tek tek kontrol etti. Kumandalar gayet hassastı. Altı silindirli, su soğutmalı, 200 beygirlik Benz motor, uçağı çok kısa sürede saatte 200 kilometre hıza çıkarıyordu. Tarihi uçuş sürerken, bomboş olan Seydiköy Meydanı bir anda dolmuş, pilotlar, öğrenciler, Vecihi Hürkuş’un inmesini bekliyordu. İlk Türk uçağının inişi büyük tezahürat ve alkışlarla karşılanmıştı.
Ama bu ilk uçuş ne yazık ki cezasız kalmadı. İzinsiz yapılan uçuş nedeniyle Hürkuş’a 10 gün hapis cezası verildi. Maaşının yarısı kesildi. Pilot Vecihi aldığı ceza için "Ben tecrübemi yapmış ve tereddütler içinde bulunan teknik heyete tayyarenin mükemmeliyetini tasdik ettirmiştim. Benim için en büyük mükafat bu idi" demişti.
AYNI SORUNLAR DEVAM
Vecihi Hürkuş bu olaydan sonra istifa ederek sivil havacılık için çalışmalara başladı. Yılmadı, 1930’larda Vecihi 14, 15 ve 16 tipi uçaklarını tasarladı, her birini imal etti ve kendisi uçurdu. Yine aynı sorunlarla boğuştu. Türkiye’de uçaklarına sertifika verecek makam bulunmadığı için Çekoslovakya’ya gitti. İzinleri orada aldı.
İlk özel uçuş okulunu, ilk özel havayolu olan Hürkuş Havayolları’nı kurdu. Hayatının son yıllarına kadar aktif olarak uçan Vecihi Hürkuş, 16 Temmuz 1969’da insanoğlu Ay’a ayak basmak üzereyken Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde hayata gözlerini yumdu. Tolga ÖZBEK
ADI TAI’NIN UÇAĞINDA YAŞAYACAK
Vecihi Hürkuş’un adı, ilk uçağının uçmasından yıllar sonra Ankara’da TAI tarafından tasarım çalışmaları devam eden eğitim uçağında yaşayacak. Geçen yıl Vecihi Bey’in kızı Gönül Şarman’ın katıldığı törenle "Hürkuş" adı verilen Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı Geliştirme Programı’nda imal edilecek ilk uçak 2009’da uçacak. Türk mühendisi tarafından tasarlanan ve özgün sistemlere sahip olacak iki kişilik, turboprop motorlu uçak, Türk Hava Kuvvetleri tarafından pilotaj eğitiminde kullanılacak. Saatte 499 kilometre hızla uçabilecek Hürkuş, 10 bin metre yüksekliğe çıkabilecek.
Havada internet yeniden başlıyor
Amerikan Havayolları, haziran ayından itibaren kablosuz internet servisi vermeye başlıyor. İlk etapta 15 Boeing 767 tipi uçağa Aircell LLC tarafından geliştirilen sistem yerleştirilecek. Yolcular, 10 dolar ödeyerek uçakta dizüstü bilgisayarlarından veya cep telefonlarından internete bağlanabilecek. Toplam 100 bin dolara mal olacak sistem için uçaklara 56 kilogram ağırlığında anten ve ekipman takılacak.
Yapılan araştırmalar yolcuların yüzde 70’inin havada internete sıcak baktığını, yüzde 46’sının da 4 saat ve üzerindeki uçuşlarda kabinde kesinlikle internet istediğini ortaya koyuyor. Amerikan Havayolları, yolculardan gelecek talep doğrultusunda bu hizmetini kısa uçuşlarda kullandığı uçaklarda yaygınlaştırmayı hedefliyor.
Kabinde internet kullanımı için Boeing şirketi 2000’de "Connexion" adını verdiği bir şirket kurmuştu. 2002’de hizmete giren sistem kárlı olmadığı için Boeing tarafından 2006’da kapatılmıştı.
Vargül, TAV’ın iletişim koordinatörü
TAV Havalimanları Holding’in 2000’den bu yana medya ilişkileri müdürlüğünü yürüten Bengi Vargül, Kurumsal İletişim Koordinatörü oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan ve aynı üniversitede televizyon haberciliği alanında lisansüstü eğitimi alan Vargül, çalışma hayatına 1992’de TRT haber merkezinde muhabirlik yaparak başladı. Çeşitli medya kuruluşlarında çalışan Vargül, 1999’da Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getiriliş haberini ilk kez dünyaya duyurarak önemli bir gazetecilik başarısına imza attı ve birçok gazetecilik ödülüne aday gösterildi.
Avusturya’dan kırmızı bilet
Avusturya Havayolları, İstanbul çıkışlı "kırmızı bilet" kampanyasında Amsterdam, Bolonya, Brüksel, Roma, Stockholm, Varşova, Venedik, Viyana ve Zürih’e 10 Mart’a kadar ekonomi sınıfı, gidiş dönüş vergiler hariç 98 Euro’dan başlayan fiyatlarla uçuyor.
Yazının Devamını Oku 20 Ocak 2008
İngiliz Havayolları British Airways (BA), 27 Mart’ta Londra Heathrow Havalimanı’ndaki yeni yuvasına taşınıyor. Kısaca T5 olarak adlandırılan Terminal 5’in açılmasıyla birlikte Heathrow’da aktarma derdi ortadan kalkacak. Yolcular 35 dakikada işlemlerini tamamlayacak, en uzak kapıya sadece 6 dakikada yürüyerek ulaşacak.
Piste çok yakın terminal dev cam yapısıyla yolcuyu karşılıyor. İçine girdiğinizde metal konstrüksiyon insana güven veriyor. Bu malzemelerle Türkiye ilk defa TAV’ın yaptığı Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde tanışmıştı. Cam ve metalin uyumu artık yeni nesil terminallerin standartları arasına girdi.
YAĞMUR SUYU KULLANILIYOR
T5’in dalga görünümündeki çatısı ise özel bir fonksiyonu içinde barındırıyor. Bu tasarım sayesinde yağmur suları toplanıyor ve arıtılıyor. Terminaldeki su ihtiyacının yüzde 80’i buradan sağlanıyor. Çevre normlarına büyük önem verilen terminalde yerdeki tahta kaplamalar süt kutularının geri dönüşümü ile yapıldı. Dış yapının cam olması aydınlık bir ortam sunuyor. Ancak ışık geçişleri yumuşak ve göz almıyor.
Girişten itibaren binada büyük bir sessizlik hakim. Bunun nedeni terminalde anons sistemi yok. Yönlendirme tuvaletlere bile konulan özel ekranlarla yapılacak. Yolcu uçağını huzur içinde yorulmadan bekleyecek.
Güvenlik noktalarında yaşlı engelli ve çocuklu yolcular ayrı noktalardan alınacak. Röntgen cihazı başındaki görevlilerin eşyaların konduğu sepetleri toplarken dikkatinin dağılmaması için özel bir tasarım yapıldı. Yolcu kontrolden sonra eşyasını alınca sepet aşağıdan otomatik olarak dönecek. Pasaport kontrollerinde ise biyometrik işlem gerçekleştirilecek. Parmak izleri alınıp fotoğraf çekilecek. Bu uygulama kimliği olmayan İngiliz vatandaşlarının iç hatlarında seyahat etmesine olanak tanınacak.
ALDIKLARINIZI UÇAĞA YÜKLETİN
Her biri dünya markası toplam 136 mağazalık dev bir satış alanı yolcuların uçakları beklerken alış veriş imkanı sunacak. Ama asıl önemlisi aldıklarınızı yanınızda taşırken kanter içinde kalma, kabinde yer sorunları ortadan kalkıyor. Kurulan kontuara aldıklarınızı özel kutuyla teslim edeceksiniz. Bu kutu uçağın altındaki kargo bölümüne yüklenecek. Aldıklarınız gittiğiniz yerde size ulaşacak.
SALONLAR İNGİLİZ STİLİ
Toplam 140 milyon YTL’ye mal olan first ve business class yolcuları için 6 özel salon bulunuyor. 15 bin metre kare alanda kurulu salonların kapasitesi 2 bin 500 yolcu. İngiliz stilini modern tasarım ile birleştiren salonlarda şarap galerileri, şampanya barları yer alıyor. Uçuş öncesinde dünya mutfaklarından özel ve hafif yemekler restoranda sunulacak. Yolcular uçaklarını beklerken SPA merkezinden yararlanabilecek. Masaj, cilt bakımı yaptıracak.
10 MİLYAR YTL’YE MAL OLDU
İnşaat 4.5 yılda tamamlandı. 20 bin işçi çalıştı. 10 milyar YTL harcandı.
Binanın uzunluğu 396, yüksekliği 40 metre.
T5 tam kapasite B ve C modüllerinin 2010’da hizmete girmesiyle çalışacak.
Tasarımı BA ile birlikte ünlü İngiliz Mimar Mike Davies tarafından gerçekleştirilen terminal dünyanın en çevreci binaları arasında yer alıyor.
Pistlere çok yakın terminal sayesinde uçakların taksi süreleri yüzde 20 azaltıldı. Böylece uçaklar yerde daha az karbon salınımı yapacak.
Toplam 5 katlı terminaldeki kapalı alan 50 futbol sahasına eşit.
Saatte 12 bin bavul kapasiteli bagaj sisteminin uzunluğu tam 18 kilometre. Hedef gelişmiş teknoloji ile bagaj kayıplarını en aza indirmek.
Türk işi çizgi aracı
Türkiye’nin en yoğun hava trafiğine sahip meydanı olan İstanbul Atatürk Havalimanı’nda pilotların inişte ve taksi yaparken izledikleri sarı çizgiler işte bu araç tarafından çiziliyor. Atatürk Havalimanı’na yakışmayan aracın çizdiği 36 sağ pist başına çıkan "Golf" taksi yolundaki yamru yumru çizgiler özellikle yabancı pilotlar arasında alay konusu oluyor. Gayri ciddi sarı çizgiler yolcuların da dikkatini çekiyor.
Gücü piste yetmedi
Pekin’den gelen İngiliz Havayolları British Airways’e ait Boeing 777 tipi yolcu geçtiğimiz günlerde tarihinin en kısa inişlerinden birini yaptı. 136 yolcusuyla Londra Heathrow Havalimanı 27 sol pistine inmek için alçalan uçak, motorlarında son anda meydana gelen güç kaybı nedeniyle pist başına 350 metre kala toprağa indi. İniş takımları kırılan uçak, pist başı çizgisi üzerinde durdu.
Tahliye sırasında üç yolcu hafif yaralandı. Motorlar incelemeye alırken uçağın son yaklaşmada güç kaybı yaşandığı belirlendi. Olay 30 saniye daha geç meydana gelseydi 777 piste yetişebilecekti.
Sipariş savaşında zafer Boeing’in
Geçen yıl nefes nefese geçen yolcu uçağı sipariş yarışını Boeing rekor kırarak önde tamamladı. Amerikalı imalatçı 1413 uçak satarken Avrupalı imalatçı Airbus 1341 adette kaldı.
Boeing, 2001 yılı sonuçlarının tekrar üzerine çıkma sevinci yaşarken en çok satış aralık ayında gerçekleşti. Bir ayda tam 287 adetlik uçak anlaşması imzalandı. Halen Boeing’in sipariş listesinde imal edilecek 3 bin 427 uçak bulunuyor. Geçen yıl 527 uçak teslimatı gerçekleştiren Boeing’in imalat hızını yükselterek bu yıl 600’den fazla uçak üretmeyi planlıyor. Uzmanlar Boeing’in yaşadığı yükselişte dolar paritesinin düşük kalmasının etkili olduğuna belirtiyor.
Geçen yıl Boeing’in en çok satan modeli 846 adetle 737 oldu. Tek koridorlu 737’yi 369 adetle Boeing’in yeni uçağı 787, 141 adetle 777, 36 adetle 767 ve 21 adetle de 747 izledi.
Airbus euronun dolara göre aşırı değerlenmesi nedeniyle fiyat pazarlıklarında sıkıntılı yaşadı. Fiyatları rakibine göre kur nedeniyle otomatik olarak artan Airbus geçen yılı "Power 8" adını verdiği maliyetleri düşürme programı sayesinde 300 milyon euro tasarruf etti.
Toplam 1341 adet uçak satışı içinde aslan pay 913 adetle tek koridorlu A320 serisinin oldu. Bunu 292 adetle Airbus’ın yeni uçağı A350XWB, 113 adet A330, A340 ve A350 izledi. Dev yolcu uçağı A380’e de 23 sipariş geldi. Elinde 3 bin 421 adetlik uçak siparişi bulunan Airbus, 2007’de 453 adet uçak teslim etti.
İmalatçılar yıla umutlu başlarken aynı başarıyı 2008’de de devam ettirmeyi hedefliyorlar. Yapılan araştırmalar, havacılık sektöründe bu yıl büyümenin hızla yükselen yakıt fiyatları nedeniyle çok az yavaşlayacağını ortaya koysa da yeni uçak projeleriyle 2008’in satış açısından geçen yılla aynı seviyelerde olacağını işaret ediyor. Tolga ÖZBEK
Dreamliner’ın ilk uçuşu hazirana kaydı
Boeing, 787’nin ilk uçuşunu üçüncü kez erteledi. Haziran’da planlanan ilk uçuşla teslimat tarihleri de 2009’a kaydı. Ticari Uçaklar Başkanı Scott Carson sorunun 787 için parça imalatı yapan tedarikçi şirketlerden kaynaklandığını açıkladı. Projede uçağın yerde motor testlerine başlaması için 27, taksi testler için de 20 sistem kompenentinin teslim edilmesi bekleniyor.
995 bin dolarlık gürültü tazminatı
New York Brooklyn’de yaşayan Ferranti ailesi, Concorde yolcu uçağının kalkışta yüksek gürültü nedeniyle evlerinde oluşturduğu hasar için 995 bin dolar tazminat almaya hak kazandı. Olay, 21 Temmuz 2002 tarihinde meydana geldi. New York JFK Havalimanı’ndan kalkan Air France Havayolları’na ait Concorde yolcu uçağı, yeterli yüksekliğe ulaşamadığı için pilotlar alçak irtifada uçuşa maksimum güç kullanarak devam etmek zorunda kaldı. 2003’te hizmetten ayrılan Concorde’ların motorlarında askeri jetlerde bulunan ve "after burner" olarak adlandırılan özel bir itiş sistemi de bulunuyordu. Kalkışta ve süpersonik uçuşlar sırasında devreye giren sistem aynı zamanda çok yüksek gürültüye neden oluyordu.
John Ferranti, uçağın motorlarından çıkan gürültünün oluşturduğu titreşimin 12 odalı metal konstrüksiyon evlerine verdiği zararın ilk yağmurla birlikte ortaya çıktığını belirtti.
Yazının Devamını Oku 13 Ocak 2008
Havacılığın geleceğini tehdit eden artan yakıt fiyatları, çevre kirliliği ve yoğun hava trafiği gibi sorunları çözmek üzere tasarımcılar yeni uçak modelleri geliştiriyor. Çok ekonomik ve çevreci tasarımların ilham kaynağı ise balıklar. Mükemmel bir aerodinamik tasarıma sahip yeni uçaklar kısa pistlerden kalkacak. Hava trafiğine takılmadan çok yüksekten uçacak. En önemlisi yeni uçakların yakıt olarak hidrojen kullanacak olması. Hidrojenin en büyük özelliği hem ucuz hem de çevreci bir yakıt olması. Motorlarda yakıldıktan sonra hidrojenden geriye sadece su buharı çıkıyor. Gökyüzü temiz kalıyor. İşte geleceğin hayallerdeki uçakları...
UÇAN ORKİNOSİsviçreli Smartfish şirketi, yepyeni kişisel bir uçak üzerinde çalışıyor. Şirketin CEO’su Koni Schafroth, tasarımda orkinos balığından esinlendiklerini açıkladı. Mükemmel aerodinamik dizayna sahip "Hyfish" adı verilen iki kişilik uçak, özel hidrojen yakıt hücreleriyle otomobilden bile az yakıt harcayacak. Çevreyi kirletmeyecek. Gövde uzunluğu 6 metre olan Hyfish, çok kısa pistlere inip kalkabilecek.
Şirketin bir sonraki hedefi Hyfish’i büyütüp 20 koltuklu bir modelini yapabilmek. Kalabalık seyahat eden işadamları için tasarlanacak model, hidrojen kullanarak saatte 850 kilometre hızla uçacak. Şirket, modeli önümüzdeki yıl rüzgar tünelinde test etmeyi planlıyor.
900 YOLCU TAŞIYACAKİlk uçan kanat fikri 1910’da ünlü uçak tasarımcısı Hugo Junkers tarafından ortaya atıldı. J-1000 adlı uçak 100 yolcu taşıyacaktı. Bu hayal, neredeyse bir asır sonra yeniden gündemde. Alman Havacılık Merkezi DLR’nin Başkanı Profesör Cord-Christian Rossow, "Çok Verimli Büyük Uçak" adını verdikleri hidrojenle çalışan 900 yolcu kapasitesi bir uçak üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Gökyüzünde uçan kocaman bir vatoz balığını andıran uçakta kullanılacak hidrojen, aynı zamanda gövdeyi oluşturacak 100 metrelik kanatlarda taşınacak. Profesör Rossow’a göre tasarımdaki en önemli sorun uçakta yolcuların dışarıyı seyredecekleri herhangi bir pencere bulunmaması. Mühendisler bu sorunu her koltuğun arkasındaki ekrana özel kameralardan verilecek görüntülerle çözmeyi planlıyor.
Jamaika’nın A340’ları THY’ye geliyorTürk Hava Yolları, uzun menzilli uçak ihtiyacını karşılamak için Jamaika Havayolları filosundaki iki Airbus A340-313X tipi yolcu uçağını 6 yıllığına kiraladı. ILFC finansal kiralama şirketine ait uçaklar, şubat ve mart sonunda Türkiye’ye gelecek. Biri 1998, diğeri de 1999 model iki uçak, renkli boyamalarıyla havacılık meraklıları arasında en çok takip edilen A340’lar arasında yer alıyor. Uçaklar, THY renklerine boyandıktan sonra filodaki diğer A340’lar gibi koltukları ve eğlence sistemleri yenilenecek. Halen THY’nin uzun menzilli uçak filosu dört motorlu 7 adet A340 ile çift motorlu 5 adet A330’dan oluşuyor. THY, 2014’ten itibaren bu uçakların yeni nesil çift motorlu yolcu uçaklarıyla değiştirilmesi için imalatçılarla görüşmelerini sürdürüyor. Toplam 30 uçağı kapsayan ihalede Boeing 787 Dreamliner, Airbus da A350XWB uçaklarıyla yarışıyor. Ancak her iki uçağın da imalat hatları 2015 sonuna kadar dolu. THY bu sürede artan uzun menzilli uçak ihtiyacını kiralama yöntemi ile karşılamayı hedefliyor. THY, 2 adet A340’ın yanı sıra Celestial Avio Trading şirketinden 2009’da teslim 2 adet A330-200 tipi uçak kiraladı.
Gökyüzünün orkestra şefleriTürkiye’nin en yoğun uçak trafiğine sahip havalimanı olan İstanbul Atatürk Havalimanı, hava trafik kontrolörlerinin gösterdiği çaba sayesinde yüksek verimlilikle çalışıyor. Gökyüzündeki binlerce uçağın gün boyunca emniyetle uçmasını sağlayan kontrolörler, adeta bir orkestra şefi gibi en yoğun saatlerde bile trafiğin aksaksız işlemesini sağlıyor.
Atatürk Havalimanı’nda hava trafiğinin en yoğun olduğu saatler 07.00-09.00, 16.30-18.00 ve 20.00-23.00 arasında. Pazar günleri ise trafik kesintisiz gece yarısına kadar sürüyor. Yaz aylarında günlük iniş kalkış sayısı 850-900’e kadar çıkıyor.
Hava trafik kontrolörleri, bu yoğun uçuş trafiğini yönetmek için hassas ayrım gerçekleştiriyor. Tecrübe gerektiren bu işlemde, iniş için yaklaşmada uçaklar arasında mesafe 5 bin 500 ila 9 bin 250 metre arasında değişiyor.
HAZIRLIKLAR SON AŞAMADA
Kalkışta ise uçaklar emniyet yüksekliğini aldıktan sonra uçuş rotalarına göre hemen sağa veya sola döndürülüyor. 18-36 sol ve sağ ana pistlerinin kullanıldığı durumlarda pistlerden biri kalkış, diğeri de inişe ayrılarak uçuş trafiği daha verimli bir hale getiriliyor. Gündemdeki 06-24 pistinin yanına yapılması planlanan yedek pist ve SMART olarak adlandırılan yeni hava trafik kontrol sisteminin 2010’da devreye girmesiyle hava sahasının daha etkin kullanılması planlanıyor.
Hava trafikle ilgili en önemli gelişmelerden biri de önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek yeni organizasyon. Halen hazırlıkları sürdürülen çalışmaya göre Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ikiye ayrılacak. Havalimanı işletmesi DHMİ tarafından yapılırken hava trafik kontrolünün ise bağımsız bir yapılandırılma altında örgütlenmesi hedefleniyor.
Demir Bakire dünya turuna hazırDünyanın en ünlü heavy metal müzik gruplarından Iron Maiden (Demir Bakire) bu yılki konser turnesini özel boyalı Boeing 757 tipi yolcu uçağıyla yapacak. Pilotluğunu aynı zamanda grubun solisti Bruce Dickinson’un yapacağı uçak, İngiliz charter yani tarifesiz havayolu şirketi Astraeus’a ait.
Dünya turnesi için özel boyanan uçağın kuyruğunda Iron Maiden’in maskotu "Eddie"nin resmi de bulunuyor. Turneye şubat ayında Hindistan’ın Mumbai şehrinde başlayacak Iron Maiden, mayıs ve haziranı Kuzey Amerika’da geçirecek. Uçak, grup ve turne ekibinin yanı sıra Iron Maiden fanlarını da taşıyacak.
Bugüne kadar albümleri dünyada 50 milyondan fazla satan Iron Maiden’in solisti Bruce Dickinson’un en büyük hobisi uçmak. 27 yıl önce uçuş dersleri almaya başlayan Dickinson, 1990’dan bu yana Ticari Pilot Lisansı’na sahip. Son beş yıldır İngiliz Astraeus Havayolları’nda görev yapan Dickinson, halen 757’lerde part-time ikinci pilot olarak uçuyor. Turne sayesinde Astraeus Havayolları’nın 757’si "ünlü müzik gruplarını taşıyan uçak" kategorisinde yerini aldı. Bu kategorinin en ünlüsü ise "The Starship" adını taşıyan Boeing 720B tipi dört motorlu uçak. Kabini modifiye edilerek özel iş jeti haline getirilen uçak Led Zeppelin, Rolling Stones, Deep Purple ve Elton John’u da taşımıştı.
Tolga ÖZBEKYazının Devamını Oku 6 Ocak 2008
Deniz Hava Üs Komutanlığı tarafından hazırlanan ve Türkiye’deki deniz havacılığının tarihini anlatan "İki Mavi" kitabı, unutulmaya yüz tutmuş bir detayı gün yüzüne çıkardı. Halen Sahil Güvenlik Komutanlığı Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı tarafından kullanılan İstanbul Büyükdere’deki tesisler, 1920’li ve 1930’lu yıllarda Türkiye’nin dışa açılan en önemli kapılarından biriydi. İtalyan Aero Espresso Havayolları buradan Yunanistan ve İtalya’ya deniz uçaklarıyla tarifeli seferler yapardı. Uçaklar boğaza iner, şık kıyafetli yolcular iskeleden karaya çıktıktan sonra otobüsle şehir merkezine götürülürdü.
SEFERLER 1924’TE BAŞLADI
Şirket, deniz havacılığının en canlı olduğu 1920’li yılların başında kurulmuştu. Aero Espresso, filosundaki Alman Dornier tasarımı deniz uçaklarıyla seferlerine 1924’te başladı. Türk hükümeti, şirkete 11 yıllık özel bir uçuş izni vermişti. Aero Espresso’nun iki ana uçuş hattı vardı. İstanbul’dan kalkan uçak Atina’ya uğradıktan sonra İtalya’da Brindisi’ye inerdi. İkinci uçuş hattı ise İstanbul-Atina-Rodos’tu. Biletler Lloyd Triestino şirketinin Galata Mumhane ve Galatasaray’da bulunan acentelerinde satılırdı. Uçaklarda Türk pilotlar da görev yapıyordu.
Seferlerde kullanılan Dornier Wal (balina) uçakları 10 yolcu kapasiteliydi. Saatte 172 kilometre hız yapabilen uçağın menzili ise 3 bin 600 kilometreydi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Versay anlaşmasının Almanya’ya getirdiği yasaklar nedeniyle Dornier uçaklarının imalatı İtalya’da gerçekleştiriliyordu.
Aero Espresso uçuşlarını 1936’ya kadar devam ettirdi. Daha sonra 21 Şubat 1936’da Türk hükümeti tarafından satın alındı. Ertesi yıl Türk Hava Yolları kuruldu. Şirketin Büyükdere’deki uçak hangarı ve bakım tesisleri, 1941’de İzmir’den İstanbul’a kaydırılan 5’inci Müstakil Tayyare Taburu’nun ana üssü oldu.
KEŞİF UÇUŞLARI YAPILDI
İkinci Dünya Savaşı günlerinde Balkanlar’a inen Alman Orduları’nı kontrol etmek amacıyla tabur İngiliz Walrus ve Southampton tipi deniz uçaklarıyla İstanbul Boğazı yaklaşma sularında mayın keşfi, Batı Karadeniz ve Bulgaristan kıyılarında keşif-gözetleme uçuşları yaptı. Büyükdere’deki deniz havacılık faaliyetleri 1946’da Walrus uçaklarının hizmetten çıkmasıyla son buldu.
Üç tarafı denizle çevrili Türkiye’ye bir sonraki deniz uçağının gelmesi için aradan tam 50 yıl geçecekti. 2008’e gelindiğinde halen Türkiye’deki sivil deniz uçağı sayısı ne yazık ki sadece dört. Dünyada yeniden popüler hale gelen deniz havacılığı ne yazık ki gereken önemin verilmemesi nedeniyle bir türlü istenen gelişmeyi sağlayamıyor. İnip kalkması için piste gerek duyulmayan, çevre koruma kontrolünden arama kurtarmaya kadar birçok alanda kullanılabilen deniz uçakları uçuşlarında hálá büyük engellerle karşılaşıyor. Örneğin Türkiye’de deniz uçaklarının göllere inmesi yasak.
Kitapta denizci pilotların Türk havacılığındaki ilklerine de dikkat çekiliyor. Bunlar arasında ilk hava şehidi Yüzbaşı Fethi Bey’in denizci olması, Dünya Havacılık Tarihindeki ilk siyahi pilotun İzmirli Ahmet Ali’nin (Arap Ahmet) Deniz Havacılık Okulu’nu 1916’da bitirmesi gibi detaylar da yer alıyor. İçinde tarihi fotoğraf ve belgelerin de yer aldığı 261 sayfalık kitap, İstanbul Beşiktaş ve Çanakkale’deki Deniz Müzelerinde 20 YTL’ye satılıyor.
Tolga ÖZBEK
Denizciler havacı oluyor
Uzun yıllar deniz taşımacılığı yapan, ciddi büyüklükte gemi filolarına sahip gruplar son zamanlarda havacılık yatırımlarıyla adlarından söz ettiriyor. Kurdukları hava taksi şirketleriyle hızla özel uçak sayısını artıran Palmali, Sertur, Döysa, Arkas, Turkon gibi gruplar, verdikleri uçak siparişleriyle de dikkat çekiyor.
Tüm dünyada beş yıldır ulaşım sektörü hızla büyüyor. Büyümenin önümüzdeki yıllarda da aynı oranda devam edeceği tahmin ediliyor. Arka arkaya kurulan yeni havayolları ve denizcilik şirketleri hem uçak imalatçılarına hem de tersanelere adeta sipariş yağdırıyor. Fabrikalar ve tersaneler yeni siparişlere yetişemiyor. Yolcu uçaklarında 5, özel jetlerde tipine göre 3-5, gemi sektöründe ise 6-7 yıl sıra var. Bundan 3-4 yıl önce uçak veya gemi siparişi veren şirketler sıralarını ciddi paralara devrediyor.
Denizcilik ve havacılık birçok açıdan ortak özelliklere sahip. Uluslararası operasyonunu havada da devam ettiren denizciler, iş jetleriyle sadece Türkiye’ye değil ağırlıklı olarak Rusya, Batı Avrupa ve Arap ülkelerine de hizmet veriyor. Türk bayraklı uçaklar bölgedeki işadamlarını istedikleri yerlere uçuruyor.
Orta gövdeli bir iş jetine yapılan yatırımda uçağın bir yıllık cirosu 300-400 yataklı otele eşit. Ancak şirketler, turizme sağlanan teşviklerin çok ciddi ciroya sahip havacılığa verilmemesinden, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün diğer Avrupalı otoriteler gibi pratik çalışamamasından, bürokratik engellerden şikayetçi. Yurtdışında izinlerini hızla alan, her türlü kolaylık gösterilen özellikle Avusturyalı ve İsviçreli hava taksi şirketleri başta Rusya olmak üzere büyüyen yeni pazarlardan aldıkları pay her geçen gün artırıyor.
BAKIM MERKEZLERİ KURULUYOR
Aynı tersanelerdeki gibi denizci havacılar uçak bakım merkezleri konusunda da yatırım yapıyor. Azeri iş adamı Mübariz Mansimov, önümüzdeki günlerde İstanbul Atatürk Havalimanı Genel Havacılık Apronu’nda Fransız Dassault şirketinin Falcon serisi iş jetlerinin bakımı için merkez açıyor. Son hazırlıkları tamamlanan merkezde Türkiye’nin yanı sıra bölge ülkelerdeki Falcon serisi uçakların bakımları yapılacak. Sertur Havacılık şirketi de Hawker serisi iş jetleri için İstanbul Atatürk Havalimanı’nda bakım merkezi açmayı hedefliyor. Hangar yeri alan şirket, önümüzdeki aylarda bakım merkezi için de çalışmalara başlayacak. İşte Türkiye’de hava taksi sektörüne giren denizcilik şirketleri:
SERTUR: Bu şirketler arasında en büyük uçak filosuna Sertur Havacılık sahip. Geçen yıl operasyona başlayan Sertur’un filosunda bir Challenger 604, üç Hawker 850XP ve bir de Hawker 400XP tipi uçak var. Ay sonunda filoya bir adet Hawker 850XP, mayısta da Hawker 4000 tipi uçak daha katılacak.
PALMALİ: Grup, son yıllarda aldığı büyük petrol taşıma ihaleleriyle adından söz ettiriyor. Dünyanın dört bir tarafında yaklaşık 130 gemiyle taşıma yapan şirket, sektöre Tekfen Havacılık şirketini satın alarak girdi. Halen Palmali’nin filosunda Falcon 900EX tipi uzun menzilli ve Challenger 300 tipi orta sınıf iki iş jeti bulunuyor. Filoya 2010’da bir adet Falcon 900EX tipi uçak daha alınacak. Palmali ayrıca Dassault’un yeni modeli Falcon 7X’in de Türkiye’den ilk müşterisi. Üç motorlu uzun menzilli uçak Palmali’ye 2011’de teslim edilecek.
DÖYSA: Sektöre hızlı bir giriş yapan Döysa’nın ortaklarından Yalçın Sabancı, deniz taşımacılığında verdiği gemi siparişleriyle adından sıkça söz ettiriyor. Geçen yıl faaliyetlerine başlayan Döysa’nın filosunda halen bir adet Hawker 850XP tipi uçak var. Yatırımlarını sürdüren Döysa’nın filosuna şubatta Challenger 605, mayısta da Hawker 4000 tipi uçak katılacak.
ARKAS: Denizci havacılar arasında en eskilerden biri de Arkas. 1998’de kurulan Arkas Havacılık İzmir merkezli operasyon yapıyor. Halen filoda Challenger 604 ve Learjet 60 tipi iki uçak var. Mayıs ayında filoya Challenger 300 tipi bir uçak daha katılacak. Ağırlıklı olarak Rusya ve Dubai merkezli uçuş yapan Arkas Grubu gemi operasyonunun yanı sıra liman işletmesi de yapıyor.
TURKON: Nevzat Kalkavan’ın sahip olduğu Turkon Holding, havacılık sektörüne geçtiğimiz günlerde aldığı Cessna Sovereign tipi uçakla girdi. İşletmesi Cessna’nın Türkiye temsilcisi Emair tarafından yapılan Sovereign, 5 bin 273 kilometre menzile sahip.
Yazının Devamını Oku 30 Aralık 2007
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı yaptığı hava operasyonlarından sonra gazete ve televizyonlarda yayınlanan haberlerde arka arkaya yapılan yanlışların çokluğu dikkat çekecek boyuta ulaştı. Benzer hatalar zinciri dünyanın en büyük yolcu uçağı Airbus A380 29 Ekim’de Atatürk Havalimanı’na indiğinde de yaşanmıştı. Bir televizyon kanalının muhabiri, karşılama töreninde havalimanı itfaiyesinin oluşturduğu geleneksel su takının altından geçen A380 için "uçaktaki buzlanmanın önlenmesi için özel sıvı sıkılıyor" demişti. Oysa o sırada hava sıcaklığı 19 dereceydi ve inen uçaklara değil karlı günlerde kalkan uçaklara de-icing denilen buzlanma önleyici sıvı sıkılma işlemi yapılırdı.
Benzer saçmalıklar bu ay başında Isparta’daki uçak kazası sonrasında da ortaya çıktı. Özellikle televizyon kanalarının çoğu günlerce MD-83 uçağı yerine Kanada yapımı yeni nesil CRJ900 uçağının resimlerini ve görüntülerini kullandı. Oysa bu tip konularda bilgiye, doğru bilgiye sadece internetteki birkaç dakikalık araştırmayla ulaşılabiliyor.
DORUĞA ÇIKAN HATALAR
İşte operasyon haberlerinde Türk pilotların uçurduğu iddia edilen casus uçaklardan radara yakalanmayan F-16’lara kadar yapılan bir dizi yanlışın sıralaması:
"U-2’lerde Türk pilotlar uçuyor" denildi: Çok yüksek irtifada uçan U-2’de görev yapan pilotlar, astronotların kullandığı teçhizatlarla uçabiliyor. Özel eğitim gerektiren bu görevlere sadece Amerikan pilotları gidiyor. Bir Türk pilotun böyle bir uçakta uçabilmesi için çok uzun süreli bir eğitimden geçmesi gerekiyor. Bu iş, başka marka otomobili kullanmaya benzemiyor.
"SR-71’ler bölgede" denildi: Casus uçak SR-71’lerin uzun süre bölgede uçtuğu haberleri gündeme getirildi. Oysa bu uçaklar Amerikan Hava Kuvvetleri’nden 1990’ların sonunda emekli oldu. Kalan birkaç uçak NASA tarafından sadece test amaçlı kullanılıyor.
"Sikorsky’ler dağları bombaladı" denildi: Yaygın bir hata da her helikoptere "Sikorsky" denmesiydi. Öncelikle doğru yazılımı "Sikorsky" olan bu helikopter Türk basınında sürekli "Skorsky" olarak yer aldı. Aslında helikopter imalatçısı şirketin adı kurucusu Rus asıllı Igor Sikorsky’nin soyadından geliyor. Kara Kuvvetleri’nin bölgede kullandığı genel maksat helikopterinin önemli bölümü Sikorsky imalatı UH-60. Helikopterin sivil kodu S-70A, takma adı da "Black Hawk-Kara Şahin". Çatışmanın ortasına askerleri indiriyor, dağ başındaki timlere cephane, gerektiğinde yiyecek ulaştırıyor. Bu helikopterler saldırı amaçlı silah taşımıyor ve bomba atmıyor. Ama özellikle televizyonlardaki yayınlarda birçok saldırının kahramanı ilan edildiler.
"Kobralar asker taşıdı" denildi: Saldırı görevlerinde çok hassas atış yapabilen çift motorlu AH-1W Süper Kobra ve tek motorlu AH-1P/S helikopterleri kullanılıyor. Bu helikopterler iki kişilik ve herhangi bir nakliye görevleri yok. Tek amaçları yerdeki hedefleri bulup yok etmek. Ama Kobralara da Türk basını zaman zaman asker taşıttırdı.
"F-5’ler hedefleri vurdu" denildi: Operasyona sadece F-16C/D ve modernize edilen F-4E 2020 Terminatör savaş uçakları katıldı. Türk Hava Kuvvetleri envanterindeki F-5 uçakları bugün sadece 3. Ana Jet Üs Komutanlığı’nın bulunduğu Konya’da, genç teğmenlerin harbe hazırlık eğitiminde kullanılıyor. Türk Hava Kuvvetleri akrobasi ekibi Türk Yıldızları da bu uçakları kullanıyor. F-5’ler gerektiğinde bombalama görevlerinde kullanılabiliyor fakat Türk Hava Kuvvetleri’nde bu görev için çok daha iyi donanımlı F-16 ve F-4E uçakları var. Bu nedenle de F-5’ler operasyonda görev yapmadılar.
"F-16’lar radara yakalanmıyor" denildi: LANTIRN olarak adlandırılan çok özel hedefleme ve atış sistemi taşıyan F-16 uçaklarının radara yakalanmadığı ise bir başka komik haberdi. Bu uçakların F-117 gibi radara yakalanmama özelliği yok. LANTIRN, alçak irtifada uçağın gece şartlarında uçmasını ve hedefe lazerle işaretleme yapılarak hassas vuruş yapılmasını sağlıyor.
Yunan F-16’ları operasyona katıldı sandık: Özellikle görsel medyada operasyona katılan F-16’lara atıfta bulunurken Yunan F-16 uçaklarının fotoğrafları, Ege’deki dog fight olarak adlandırılan it dalaşı görüntüleri sık sık kullanıldı. Gerek kamuflajları gerekse üzerlerindeki milliyet işaretlerinin farklılığına dikkat edilmeden verilen görüntüler birçok havacılık meraklısını güldürdü.
"Kıbrıs Barış Harekatı Gazisi F-4’ler" denildi: Bazı uzmanlar harekata katılan F-4’lerin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan emektar F-4E Phantom’lar olduğunu söylemek gibi bir yorumda bulundular. Öncelikle F-4’ler Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmadı. Ayrıca Kuzey Irak’taki operasyona katılanlar, 1997’de modernize edilmeye başlayan en yeni nesil radar ve atış sistemlerine sahip F-4E 2020 Terminatör uçaklarıydı. Eski nesil F-4E Phantom’lar operasyonda kullanılmadı.
"Casus uçakların izleri" denildi: Gökyüzünde bir anda oluşan izler hemen "casus uçaklar" geçiyor heyecanına neden oldu. Ancak bunlar C-17 gibi Amerikan Hava Kuvvetleri’nin nakliye veya gökyüzünde daireler çizerek bekleyen KC-135 yakıt ikmal uçaklarıydı. Bazen Amerikan güçlerine kargo taşıyan 747 Jumbo Jet tipi sivil uçaklar da casus uçak kategorisine girdi. Uçakların motorlarından çıkan gazlar, çok yüksek irtifalarda donarak iz oluşturuyor.
Casus uçak U-2’lerin motorlarındaki özel sistemlerle iz bırakmıyor. U-2’ler normal uçaklardan çok daha yüksek irtifalarda (23-25 bin metre) uçabiliyor.
"Uçaklar bombayla havalandı" denildi: Doğru, uçaklar bombayla havalandı ama görüntülerde kanatların ve gövde altlarında yer alan drop tankları gösterildi. Bunlar ekstra yakıt tanklarıydı. Ama uçları sivri olduğu için bomba unvanı verildi. Kısaca görüntülerde çoğu zaman kanatların veya gövde altında yakıt tankları taşıyan F-16’lar, F-4’ler bomba taşıyor diye yer aldı. Bomba taşıyanları çok ender ekranlara geldi. Araya Türk Hava Kuvvetleri’nde kullanılmayan F-15’ler, F-18’ler, dikine havalanan AV-8B Harrier, artık hizmetten kalkan F-14’ler hatta radara yakalanmayan F-117’ler de katılarak operasyon neredeyse yayıncılık hatalarıyla kirletildi.
Havalimanı Star ekranında
Atatürk Havalimanı, Birol Güven’in usta anlatımı ve ekibinin şık görüntüleri ile gündeme geldi. Star ekranında çarşamba geceleri yayına giren "Havalimanı" dizisi, iyi bir reyting ile ekranda çok hoş bir heyecan fırtınası yarattı.
Türkiye’de ilk kez bir havalimanının başrolünü üslendiği dizi mutlu mekanlarında sıkıntılı ve sevgi dolu zamanları ustalıkla sunmaya başladı. Dizinin senaristi ve yapımcısı Birol Güven, öğretmen edası taslamadan müthiş eğitici bilgileri de uygun bir sunumla bize enjekte etmeye başladı.
Dizi yayına girmeden çok önce Birol Güven havalimanında üs kurdu, günlerce yaşadı. İnsan trafiğini, işletme trafiğini izledi. Kullanılan deyimlerden işaretleşmelere kadar birçok detayı yakaladı ve senaryosuna yerleştirdi.
Şöhretli olmayan ama çok yüksek heyecan taşıyan bir dizi sanatçıyı bir araya getirip senaryosunun uygun kimliklerine oturttu. Aklında var olan, kırmayan dökmeyen, yaralamayan ama hoş bir heyecan fırtınası yaratan akışını görüntülemeye başladı. Genç bir polis şefi (Pamir Pekin) ile terminalin yönetim kadrosunda ama her an koridorlarda olan genç bir kızın (Sema Mumcu) ekseninde dönen hikaye havalimanının her tarafına yayıldı. Kabin memuru ya da bilinen adıyla "hostes" olmanın inceliklerinden bir güvenlik alarmına kadar değişik konu dizinin içine, sır vermeyen nezaketle yerleşti ve ekrana geldi.
Sanırım gelecek zamanlarda senaryoda, havalimanının içinde yaşananlara uçaklardan başlayarak daha birçok şey ustaca yerleşecek. Havalimanı fırtınası bütün ekranları saracak.
Beni çok heyecanlandıran Birol Güven’in çok kısa sürede hava-limanı gibi koca bir kasabayı tanıyıp detayları yakalayarak hatasız ekrana taşıması. Bu da çok klasik ama onun senarist olarak doğduğunu gösteriyor.
Bence alkışlamak için hiç de erken değil...
Yazının Devamını Oku 23 Aralık 2007
Türk Hava Kuvvetleri, geçen hafta 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra tarihinin en milimetrik operasyonunu Kuzey Irak’taki PKK kamplarına karşı yaptı. Diyarbakır’daki 2’nci Hava Kuvveti Komutanlığı tarafından planlanan operasyonda, F-16 C/D ve F-4E 2020 Terminatör savaş uçakları tüm noktaları eş zamanlı vurdu. Gece ve kış şartlarında yapılan operasyonda başrolü LANTIRN (Low Altitude Navigation and Targeting InfraRed for Night-Gece için Alçak İrtifa Seyrüsefer ve Hedefleme Kızılötesi Işını) sistemi oynadı. F-16 uçaklarına takılan LANTIRN, özel bomba ve füzelerin hedefi 12’den vurmasını sağladı.
Pilotlara geceyi gündüz yapan, hedefi lazerle işaretleyen LANTIRN, iki ayrı pod olarak adlandırılan ekipmandan oluşuyor. Sistemlerden biri gece veya bozuk meteorolojik şartlarda bile pilota mükemmel bir görüş sunuyor. Alınan görüntüler pilotun önündeki ekrana yansıtılıyor. Diğeri de lazerle hedefi işaretliyor. Bu sayede çok hassas atış sağlanıyor.
Bu özel proje uçakların her türlü hava şartında atış yapması amacıyla 1980’de başlatıldı. Daha sonra F-16’ların da imalatçısı Lockheed ile birleşecek Martin Marietta şirketi ilk uçuş testlerini 1983’te yaptı. Özel olarak F-16’lar için geliştirilen sistem, Amerikan Hava Kuvvetleri’ne 31 Mart 1987’den itibaren teslim edilmeye başlandı. LANTIRN halen F-16’ların yanı sıra F-15E uçakları tarafından kullanılıyor.
ABD’DEN SONRA İKİNCİ ÜLKE
Türkiye, LANTIRN’i Amerikan Hava Kuvvetleri’nden sonra kullanan ikinci ülke. İlk sistem Şubat 1994’te Bandırma’daki 161’inci "Yarasa" Filo’nun F-16’larına takılmaya başlandı. Daha sonra Diyarbakır’daki 181’inci "Pars" Filo da LANTIRN sistemine kavuştu.
LANTIRN pilotları 161 Filo tarafından eğitiliyor. Özellikle F-16’da gece uçuş saati yüksek pilotlar tercih ediliyor. Akademik ve simülatör uçuşlarıyla önce yer eğitimi veriliyor. Daha sonra önce iki kişilik eğitim amaçlı kullanılan F-16D, ardından da tek kişilik F-16C uçaklarıyla orta ve alçak irtifada eğitim yapılıyor.
ÇOK ALÇAKTAN UÇUYOR
Eğitimde pilotlar zifiri karanlıkta yerden 100 feet’e yani 33 metreye kadar alçalıyor. Dağlar arasında sarp araziye uyarak kilometrelerce uçabiliyor. LANTIRN eğitiminde pilotlar AGM-65 Maverick füzesiyle lazer güdümlü atılan bombalar konusunda uzmanlaşıyor. Bu filoda görevli pilotların, gece şartlarında yansıma olmaması için uçuş tulumlarında taşıdıkları armalar bile diğer filolardaki gibi renkli değil. Armalar, tulumları gibi yeşil renk ağırlıklı.
TERMİNATÖRLER HEDEFİ ÖZEL RADARIYLA BULUYOR
Operasyona F-16’larla birlikte modernize edilen F-4E 2020 Terminatör uçakları da katıldı. Hava-yer görevlerinde çok etkin olan Terminatörler, Elta-2032 Atış Kontrol Radarı’na sahip. Bu sistem, yerdeki tank, bina, köprü, radar, füze bataryası gibi hedefleri çok uzak mesafeden görüntülüyor. F-4E 2020’nin taşıdığı Popeye, Maverick gibi güdümlü füzelere hedef bilgileri otomatik aktarılıp kitleme sağlanıyor. Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde Eskişehir’deki 111 "Panter" ile Malatya’daki 171 "Korsan" filolarında Terminatör uçakları bulunuyor.
İKİ AYRI SİSTEMDEN OLUŞUYOR
LANTIRN, AN/AAQ-13 Navigasyon yani seyrüsefer ile AN/AAQ-14 hedefleme sistemlerinden oluşuyor. "Pod" olarak adlandırılan iki sistem, F-16’da hava girişinin altına takılıyor.
Seyrüsefer podunun ana vurucu gücü TFR olarak adlandırılan Mania Takip Radarı. F-16’nın uçtuğu tüm bölgeyi radar tarıyor. Dağ, tepe gibi mania bilgileri pilota aktarılıyor. Radar sis, yağmur veya düşman tarafından kamuflaj amaçlı oluşturulan dumandan etkilenmiyor. F-16’nın oto pilotu radardan gelen bilgiler doğrultusunda maniaların uçağın en az 100 feet yani 33 metre altında kalacak şekilde planlamasını yapıyor.
Seyrüsefer podunda ayrıca kızıl ötesi görüntü alan ve bunu HUD olarak adlandırılan pilotun önündeki ekrana yansıtan özel sistem de yer alıyor. Pilot tercihine göre görüntüleri yanılmamak için yeşil tonlarından veya siyah beyaz seyredebiliyor. Podun ağırlığı 211.5 kg, boyu ise 199 santimetre.
Hedefleme podunda lazerle işaretleme yapılıyor. Bomba veya füzeler lazerden gelen yansımaları izleyerek hedefini buluyor. Hareketli hedefler için podun başlığı sağa-sola, yukarı-aşağı hareket ederek takip yapılabiliyor. Lazer sayesinde aynı zamanda hedefin tam uzaklığı da ölçülüyor. Hedefleme podunun ağırlığı 211.5 kg, boyu da 251 santimetre. Tek bir sistemin fiyatı, 3.2 milyonu hedefleme olmak üzere 4 milyon 580 bin Amerikan Doları. Tolga ÖZBEK
Dreamliner 31 Mart’ta uçacak
Boeing, yeni yolcu uçağı 787 Dreamliner’ın ilk uçuşunun 31 Mart 2008 tarihinde planlandığını açıklayarak spekülasyonlara nokta koydu. İmalatı 8 Temmuz’da tamamlanarak fabrikadan çıkartılan 787’nin önce eylül, daha sonra da aralık ayında uçacağı açıklanmış ancak yaşanan sorunlar gecikmelere neden olmuştu. Boeing tarihinde 31 Mart’ın farklı bir anlamı var. Şirketin ilk çift motorlu geniş gövdeli uçağı 767-200, 31 Mart 1981’de uçmuştu.
Gökyüzünde 50 yıl
Amerikan Aloha Havayolları’nda tam 50 yıl kabin memuru olarak görev yapan Patti Smart (solda), düzenlenen törenle emekliye ayrıldı. 18 yaşındayken pervaneli, 24 yolcu kapasiteli DC-3 yolcu uçaklarında çalışmaya başlayan Smart, son gününe kadar kesintisiz görev yaptı. Şirket çalışanları ve yolcuların "Aloha’nın Kraliçesi" adını taktıkları Patti Smart, Boeing 737’lerde kabin amirliği yapıyordu. Smart, aradan geçen 50 yılda teknolojik gelişmeler dışında kabin memurluğunun özünün hep aynı olduğuna dikkat çekerek "50 yıl önce de, 50 yıl sonra da kabin memurları yolculara hep gülümseyecek, onlara içten davranıp emniyetleri için burada olduklarını hatırlatacak" dedi.
Havaş’tan Hopa’ya terminal
Gürcistan’da TAV tarafından işletilen Batum Havalimanı’nın Türk yolculara iç hat hizmeti verebilmesi için Hopa sınır kapısına yolcu terminali açıldı. TAV Havalimanı Holding’e ait şirketlerden Havaş tarafından işletilen terminalde, yolcuların tüm check-in işlemleri yapılıyor. Hopa Terminali’nde bagajlarını Havaş’a teslim eden yolcular, Batum Uluslararası Havalimanı’ndan iç hat uçuşu statüsünde kimlikleri ve uçuş kartlarıyla Türkiye’ye uçabiliyor. Yolcular Hopa’dan Batum’a Havaş otobüsleriyle yarım saatte ulaşıyor.
TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Sani Şener, Batum Uluslararası Havalimanı’nı kullanarak Türkiye’deki herhangi bir havalimanına iç hat statüsünde gidecek ya da uluslararası yolculuk yapacak yolcuların geçiş noktası olacak Hopa Terminali’nin iki ülke arasındaki ticari ilişkilere de ivme kazandırmasını beklediklerini belirtti. Şener, "Gürcistan, Kafkasya bölgesinin en stratejik ve en gelişmiş ülkelerinin başında geliyor ve hava taşımacılığında çok önemli bir merkez olma yolunda hızla ilerliyor. Havacılık sektöründe edindiğimiz know-how ile Hopa Terminali’nde üstlendiğimiz görevi, yer hizmetleri veren Havaş şirketimiz aracılığıyla başarılı bir şekilde yürüteceğiz" diye konuştu.
A340’larda cep telefonu çalışacak
Türk Hava Yolları Teknik, Airbus A340’larda uçuş sırasında cep telefonuyla görüşme yapılmasını sağlayan sistemin takılması için AeroMobile şirketiyle anlaşma imzaladı. Önümüzdeki ay başlayacak çalışmayla, THY Teknik ilk A340’a sistemi takarak testlere başlayacak. İlk etapta yolcular cep telefonlarıyla mesaj gönderip alabilecek veya Blackberry kullanarak elektronik postalarına bakabilecek. İlerleyen aşamalarda ise yolcuların cep telefonlarından konuşmalarına izin verilecek.
Halen Avustralya’nın Qantas Havayolları tarafından sürdürülen testlerde uçakta yolcular cep telefonlarını kullanarak mesaj atabiliyor. AeroMobil’in verdiği bilgiye göre nisan ayında başlayan uygulamada Boeing 767’ye takılan sistemle 15 bine yakın yolcu bu hizmetten yararlandı.
Yazının Devamını Oku 16 Aralık 2007
Her uçak kazası sonrasında detaylı bir araştırma yapılır. Bazen soruşturma yıllar sürer. Yüzlerce uzman çalışır. Milyonlarca dolar harcanır. Kaza nedenini veya nedenlerini ortaya çıkartan bu araştırmanın en önemli amacı alınacak derslerdir. Bazen küçük bir detay bundan sonra kazaların önlenmesine ışık tutacak çok önemli bir sır taşıyabilir. İşte Popular Mechanics Dergisi tarafından hazırlanan, havacılık tarihine damgasını vuran ve özel sistemlerin geliştirilmesine neden olan 10 uçak kazası...
1. 1956/Grand Canyon: FAA kuruldu
TWA’e ait Super Constellation ve United Havayolları’nın DC-7 yolcu uçakları, Grand Canyon üzerinde hava trafik kontrolörlerine haber vermeden alçalırken çarpıştı. Pilotların yolculara Grand Canyon’u göstermek isterken meydana gelen kazada 128 kişi hayatını kaybetti. Olaydan sonra ABD’de bugün FAA olarak bilinen o zamanki ismiyle Federal Havacılık Ajansı kuruldu. Yeniden tasarlanan hava trafik kontrol sistemine 250 milyon dolar harcandı. O günden bu yana ABD’de iki yolcu uçağı havada çarpışmadı.
2. 1978/Portland: Kokpit kaynak yönetimi
United’a ait DC-8 uçağının Portland’a inmek üzere yaklaşırken iniş takımları açılmadı. Pilotlar iniş takımını açmaya uğraşırken yakıtın bittiğini fark etmedi. Uçak havalimanı yakınlarına çakıldı. Yapılan araştırmada uçuş mühendisinin pilotları uyardığı ancak pilotların bunu önemsemediği ortaya çıktı. Bu kazadan sonra CRM olarak adlandırılan ve uçuş ekibin birbirleriyle koordineli çalışmasını sağlayan "Kokpit Kaynak Yönetimi" eğitimi başlatıldı.
3. 1983/Cincinnati: Tuvaletlere duman dedektörü
Air Canada’ya ait DC-9’da 11 bin metrede uçarken arkadaki tuvaletlerden duman gelmeye başladı. Uçak Cincinnati’ye mecburi iniş yaptı. Tahliye için kapılar açılırken alevler DC-9’u sarmıştı. Kazada 46 yolcudan 23’ü hayatını kaybetti. Olaydan sonra uçaklardaki tuvaletlere duman dedektörü kondu. Kabin içindeki koltuk ve döşemelerde geç tutuşan kumaşlar kullanılmaya başladı.
4. 1985/Dallas Fort Worth: Windshear ikaz sistemi
Delta Havayolları’na ait L-1011 tipi uçak Dallas Fort Worth’a inerken "windshear" olarak adlandırılan rüzgarın çok ani yön değiştirmesi ve şiddetinin bir anda artması nedeniyle piste 800 metre kala otoyola vurdu. Alev alan uçakta 163 yolcu ve mürettebattan 134’ü hayatını kaybetti. Bu kazadan sonra geliştirilen özel sistemler pilotlara önceden windshear oluşumunu ikaz etmeye başladı.
5. 1986/Los Angeles: Transponder
Yine Grand Canyon’da meydana gelen olayda Piper Archer tipi küçük uçak Aero Mexico Havayolları’nın DC-9’u ile çarpıştı. Olayda 15’i yerde 82 kişi hayatını kaybetti. FAA, küçük uçakların radar ve havadaki diğer uçakların rahat takip etmesi amacıyla "transponder" olarak adlandırılan cihazın takılma zorunluluğu getirdi.
6. 1988/Maui: Metal yorgunluğu
Aloha Havayolları’na ait 19 yaşındaki Boeing 737’nin uçuş sırasında gövde üst parçası metal yorgunluğu nedeniyle koptu. Uçak mecburi iniş yaptı. Kazadan sonra FAA, çok uçan uçaklarda metal yorgunluğu ve korozyon kontrollerin daha sık yapılmasıyla ilgili emir yayınladı.
7. 1994 Pittsburgh: Kuyruk tasarımı
USAir’e ait Boeing 737, yerden 1600 metre yükseklikte uçarken kuyruğu koptu. 132 kişinin hayatını kaybettiği olay sonrası havacılık tarihinin en detaylı araştırmalarından biri başladı. Havayolu uçağı, imalatçı da pilotları suçladı. Beş yıl süren soruşturma sonucunda kuyruğun hareketini sağlayan valfin kitlendiği, pilotların sağa kumanda vermesine rağmen kuyruğun ters hareket ettiği ortaya çıktı. Boeing, 500 milyon dolar harcayarak 2 bin 300 737’nin kuyruk sisteminde değişiklik yaptı.
8. 1996/Miami: Kargoya duman dedektörü
Valuejet Havayolları’na ait DC-9, kargoda meydana gelen yangın nedeniyle düştü. 1983’teki Air Canada kazasından sonra tuvaletlere duman dedektörü kullanımını şart koyan FAA, tüm yolcu uçaklarının kargo bölümüne dedektörün yanı sıra otomatik söndürme sistemlerinin konulmasını, havayollarının yangın ihtimali olan kargoları taşımama şartı getirdi.
9. 1996/Long Island: Elektrik sistemine yalıtım
TWA’ya ait Boeing 747, Atlas Okyanusu semalarında büyük bir patlamayla düştü. İncelemede, uçağın yakıt depolarından geçen kablo sisteminde kısa devre meydana geldiği, depoda buharlaşan yakıtla birlikte patlama oluştuğu tespit edildi. Boeing yakıt depolarındaki elektrik sistemlerinin izolasyonu ve yakıt buharının patlayıcılığının azaltılması için özel bir sistem geliştirildi.
10. 1998/Nova Scotia: Kablo izolasyonu
Swissair’e ait MD11 tipi uçak, Atlantik üzerinde uçarken bir anda dumanlar kokpiti sarmaya başladı. Halifax’a inmeye çalışan uçak Nova Scotia yakınlarında düştü. İncelemede alevlerin kabin eğlence sisteminden çıktığı belirlendi. Elektrik kablolarındaki izolasyon malzemesinin yetersizliği tespit edildi. 700’den fazla uçakta değişiklik yapıldı.Tolga ÖZBEK
Duty Free’ler yenilendi
İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ndeki gümrüksüz satış yani duty free mağazaları, yeni tasarımıyla yolcuların karşısına çıktı. TAV Havalimanları Holding ve Ünifree’nin ortak şirketi ATÜ tarafından işlettiği mağazalar, yolculara dünya standartlarında alışveriş imkanı sunuyor.
Yapılan araştırmalar, havalimanlarının giderek en önemli alışveriş merkezlerinden biri haline geldiğini ortaya koyuyor. Artık terminal tasarımları bile duty free’lere göre yapılıyor.
Geçen aylarda başlanan çalışmalarda Atatürk Havalimanı’nın 2000’den bu yana hizmet veren ana satış ve Türkiye’ye özgü ürünlerin satıldığı "Eski Pazar" yenilendi. Yolculara alışverişte daha ferah alan sunulurken ürünlere kolay ulaşım sağlandı. ATÜ halen İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Gürcistan’da da Tiflis ve Batum havalimanlarında toplam 41 mağazada, bin kişilik kadrosuyla hizmet veriyor.
DÜNYA MARKALARININ TEST MERKEZİ
İstanbul Atatürk Havalimanı Duty Free mağazalarındaki satış grafiği dünya markaları tarafından dikkatle izleniyor. Havalimanının yolcu yelpazesinin çok geniş olması nedeniyle yeni ürünler Avrupa ülkeleri arasında satışa ilk defa burada sunuluyor. Pazarın tepkisi burada ölçülüyor.
Yolcular ne alacağı konusunda çok bilinçli: Alışverişten önce araştırıyor, zaman kısıtlı olduğu için hemen karar veriyor.
Satış uzmanlarının yolculara iyi hizmet verebilmesi için dünya markaları tarafından yurtdışında özel eğitimden geçiriliyor.
En çok harcamayı Ruslar ve Almanlar yapıyor.
Toplam 40 bin çeşit ürünün satıldığı mağazalarda ciroda ilk sırayı kozmetik alıyor. Miktar olarak en çok sigara ve içki satılıyor.
Yolcular isterlerse ATÜ’nün internet sitesine girerek istedikleri ürünlerinin ön talebini yapabiliyor.
Atatürk Havalimanı başrolde
Yapımcılığını ve senaristliğini Birol Güven’in yaptığı "Havalimanı" dizisinin çekimleri başladı. Önümüzdeki günlerde Star Televizyonu’nda yayınlanacak dizi, Atatürk Havalimanı’nda geçen sıradışı aşklar ve olayları hızlı temposuyla ekranlara taşıyacak.
Aslında dizinin başrolünü Atatürk Havalimanı’nın oynadığını söyleyen Birol Güven, "Burası Türkiye’nin kapısı. Aynı anda binlerce hikayeye ev sahipliği yapıyor. Bunların arasından birkaçını seçerek izleyicileri farklı bir dünyaya götürmeyi hedefliyoruz" dedi.
Dizinin konusu kısaca şöyle: Havalimanı’nda yakışıklı asayiş müdürü Fatih (Pamir Pekin) ne zaman ne yapacağı belli olmayan, gözü kara bir başkomiserdir. Selin (Sema Mumcu) ise işini çok seven, başarılı bir işletme müdürüdür. Fatih ve Selin bu zor görevlerde sürekli karşı karşıya gelirler... Kabin memuru okulundan VIP yolculara, uçak kaçırmadan ayrılıklara ve kavuşmalara komedi, macera ve gerilim dolu dakikalar "Havalimanı" dizisiyle ekranlara taşınacak.
Havalimanı’nda genç yüzlerle çalışan Güven’in oyuncu kadrosunda Pamir Pekin, Sema Mumcu, Berke Üzrek, Keiko Belir Yarar, Özlem Işık ve Ümit Tonbak bulunuyor. Dizinin yönetmeni ise Bahadır İnce.
Yazının Devamını Oku 9 Aralık 2007
Geçen hafta Isparta’daki uçak kazayla birlikte ILS yani Aletli İniş Sistemi (Instrument Landing System) Türkiye’nin gündemine oturdu. ILS sanki uçakların burnundan tutup pilota gerek kalmadan otomatik olarak piste indiren, her havalimanına kurulabilen bir sistem gibi sunuldu. Yanlış yerlere plansız programsız açılan havalimanları, dağların doğrultusunda yapılan pistler sorgulanacağına, hata ILS’in konulmamasında bulundu.
Yolcu uçakları, havalimanına kurallar gereği "aletli yaklaşma" yani seyrüsefer cihazlarının yaydıkları sinyalleri izleyerek iner. ILS özellikleriyle bu sistemler arasında en hassaslarından biri. Pilotlara hem pistin yönünü hem de hangi açıyla yaklaşacaklarının bilgisini verir.
Tam verim alınan sistemlerde en basit ILS (kategori 1 yani CAT 1) pilotun pist başından 60 metre yüksekliğe kadar emniyetle gelmesini sağlayacak sinyalleri yollar. Daha hassas olan CAT 2’de bu yükseklik 30, CAT 3 A veya B’de ise limitler sıfır metreye kadar düşüyor.
ÖZEL SİNYALLER YAYIYOR
ILS, pistin sonunda ve yanında bulunan iki ayrı anten ile ikaz sistemlerinden oluşuyor. İnilen pistin sonundaki "localizer" anteni 108.000 ile 111.975 MHz aralığında yayın yapıyor. Pistin sağına ve soluna yaydığı sinyallere pilotlara inecekleri pistin tam orta noktasının doğrultusunu veriyor. İkinci anten ise "glide slope". Pist kenarında bulunan anten 329.15 ile 335 MHz arasında yayın yapıyor. Pilotlara ortalama üç derecelik süzülüş açısı bilgisini veriyor. Uçağın ne kadar alçak veya yüksek kaldığı bilgisini pilotlar kokpitten takip edebiliyor.
Ayrıca yaklaşma hattındaki "marker" adı verilen, üç farklı noktadaki (dış, orta ve iç) ikaz sistemi, piste kalan mesafeyi pilotlara ışıklı ve sesli olarak bildiriyor. Karar yüksekliğine gelen pilot eğer pisti görürse inişine devam ediyor. O irtifada pisti görmezse pas geçiyor. Yani yükselip yeniden deniyor.
MALİYETİ 600-750 BİN DOLAR
ILS kurulumu detaylı planlama ve mühendislik gerektiriyor. Bu işlem, Türkiye’de havalimanlarının işletmesini yapan ve hava trafik hizmeti veren Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne (DHMİ) bağlı Hava Trafik Güvenlik Elektroniği Teknik Elemanları tarafından yapılıyor. Bu birim havalimanlarındaki x-ray cihazlarından radarlara tüm elektronik aletlerin kurulumunu, bakımını ve onarımını yapıyor.
Öncelikle ILS için havalimanının coğrafi yapısı çok önemli. Etraftaki dağ, tepe gibi yükseltiler, yansımayla uçağa ulaşan sinyallerin verimini düşürüyor. ILS’nin VOR, NDB gibi diğer yaklaşma sistemlerinden farkı kalmıyor.
ILS’in kurulumu için havaalanının yolcu ve uçak trafiği, hangi mevsimlerde yoğunlaşma olduğuna bakılıyor. Yani uçak operasyonun ILS maliyetini karşılaması gerekiyor.
Dünyada ILS üreten üç şirket var: Normac, Thales ve Selex’in ürettiği ILS’ler DHMİ’nin açtığı ihaleyle satın alınıyor. Fiyatları özelliklerine göre 600 ila 750 bin dolar arasında.
En büyük iş, glide slope anteni doğrultusunun düzlenmesi. "Kritik A" olarak adlandırılan ilk 100 metrede 16, "Kritik B" olarak adlandırılan sonraki 400 metrede ise 45 santimetrenin üzerinde bir yükselti olmamalı. Arazinin düz olmaması, yansıyarak yayılan sinyalleri bozuyor.
Bu alana yağan kar veya toprağın ıslanması bile ILS’yi etkiliyor. Kar zemini bozmamak için kürenmiyor, üre atılarak eritiliyor.
Metaller sinyallerin düşmanı. Bu nedenle kritik saha civarında metal tel örgü kullanılamıyor. Çitler plastik veya tahtadan yapılıyor. Etraftaki binalarda kullanılan metal çatı veya kaplama ILS’yi bozuyor.
Localizer anteninde ise sağda ve solda 300 metrede hiçbir yapı veya engel bulunmamalı.
Zemin işlemleri tamamlandıktan sonra anten kurulumu üç hafta ila 1 ayda tamamlanıyor.
Ancak hassaslık için ILS’in sürekli kontrol edilmesi, bakımlarının yapılması gerekiyor.
Tüm bu çalışmalar pistin tek yönü için yapılıyor. Eğer pistin diğer tarafından uçaklar iniş yapıyorsa, aynı planlama ve harcamalar diğer taraf için de gerçekleştiriliyor. Yani maliyet ikiye katlanıyor.
KALİBRASYON UÇUŞU
ILS kurulumu tamamlanınca özel bir test uçuşu yapılıyor. Bu iş için DHMİ’de bulunan Cessna Citation 5 tipi özel kalibrasyon uçakları kullanılıyor. Uçaklarda sistemleri kontrol eden özel ekipmanlar bulunuyor. Kurulum uçuşu ve ilk testler en az 20 uçuş saati sürüyor. Arazinin yapısına ve sisteme göre uçuş bazen 30, hatta 40 saate kadar çıkabiliyor. Kalibre edilen ILS için o meydana özel yaklaşma haritaları oluşturuluyor. Ve tüm dünyaya ilan ediliyor.
Her aşama sürekli DHMİ tarafından denetleniyor ve ölçüm yapılıyor. Sistem ayrıca belirli aralıklarla kalibrasyon uçuşları ile kontrol ediliyor.
UCUZ ALTERNATİF
ABD’de 1990’ların ikinci yarısında kurulmaya başlanan sistemlerle uçakların, GPS olarak adlandırılan küresel konumlandırma sistemi yardımı ile ILS standartlarına yakın yaklaşma yapması sağlanıyor. Sistemin en büyük avantajı ILS gibi pahalı olmaması, bakım gerektirmemesi. Ayrıca coğrafi açıdan sorunlu, sinyal yayılımının kısıtlı olduğu meydanlara GPS yaklaşması kuruluyor. Sistem WAAS (Wide Area Augmentation System-Geniş Bölge Arttırma Sistemi) olarak adlandırılıyor. Bu uçaklar hangi noktada hangi yükseklikte olacaklarını GPS sinyallerine göre ayarlıyor. Artık tek motorlu uçaklarda bile bulunan yeni nesil GPS’ler farklı uydulardan aldıkları sinyallerle bulundukları yeri çok az sapmayla tespit edebiliyor. Halen bu tür yaklaşmalar ABD’nin yanı sıra kutuplarda, Kanada ve Meksika’da da kullanılıyor. Ancak GPS uyduları Amerikan Savunma Bakanlığı’na ait. Avrupa Havacılık Otoritesi, ABD’nin istediği zaman bu sinyalleri kesebileceğine dikkat çekerek GPS yaklaşma sistemlerini kanuni altyapıya oturtmadan kullanımına sıcak bakmıyor. ABD ile görüşmelerini sürdüren Avrupa, konunun kanuni altyapısının oluşturulmasıyla birçok meydanı GPS yaklaşmalarına uygun hale getirmeyi planlıyor.
11 havaalanına ILS kurulamıyor
DHMİ tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye’de 20 havalimanında 32 adet ILS bulunuyor. Halen Konya ve Diyarbakır’a da ILS takılması için çalışmalar sürüyor. Yatırım planına alınan GAP ve Hatay havaalanları için çalışmaların 2008’de tamamlanması hedefleniyor. Rapora göre coğrafi nedenlerden 11 havaalanına ILS takılamıyor.
Isparta Süleyman Demirel: 05/23 pistinin kuzey doğrultusunda 7.4-12 km mesafede 1148-1586 metre arasında değişen manialar nedeniyle ILS yüzeyleri deliniyor. Uçakların pist başında 330 metrenin altına alçalmaları mümkün olamıyor.
Adıyaman: 05 pisti için CAT 1 ILS kurulabilir. Ancak pist sonuna göre 30 metre mesafede 60 metreye varan kot düşüklüğü nedeniyle localizer konulamıyor.
Zonguldak Çaycuma: Piste çok yakın ve yüksek manialar nedeniyle tahditli bir meydan. Seyrüsefer cihazlarının yayın problemleri nedeniyle mevcut alçalma usullerini de direkt yaklaşma sağlanamıyor.
Elazığ: Meydanın 13 ve 31 pistleri için yapılan çalışmada manialar nedeniyle ILS kurulsa bile uçaklar pist başına göre 459 metreye kadar alçalabilecek. Bu yükseklikten pist görüşünün sağlanması ve inişin gerçekleştirilmesi mümkün değil.
Erzincan: ILS sinyalleri maksimum 2 bin 660 metreye ulaşıyor. Ancak manialar nedeniyle uçaklar 3 bin 600 metreye kadar alçalabiliyor. Sinyal aşağıda kalacağından ILS alçalması mümkün değil.
Antalya Gazipaşa: Gazipaşa’nın 08/26 pistlerine manialar nedeniyle kara tarafından yaklaşma yapılması ya da kara tarafına kalkış yapılması mümkün değil. İniş ve kalkış için pistin ancak tek taraflı kullanılması (deniz tarafından) mümkün. 08 pisti için yapılan etütlerde yaklaşma ve pas geçme yüzeylerini delen yüksek manialar (pist başından 1.8 km’de 212 metre, pist sonundan 2.5-3.5 km mesafede yükseklikler 298-1072 metre arasında değişen manialar bulunuyor. ILS kurulumu mümkün değil.
Kahramanmaraş: 08/26 pistleri için yapılan değerlendirmede 15 km uzaklıkta 2726 metre yüksekliğindeki Milcan Tepesi nedeniyle uçakların süzülme açısı yayınını yakalayamıyor. Ayrıca Ahır Dağı (2513 metre) gibi manialar nedeniyle ILS kurulumu mümkün değil.
Mardin: Suriye sınırına 13 km olması nedeniyle 03 pisti tarafı için ILS kurulumu mümkün değil. 21 pisti için 930 metrelik mania bulunması için bu yönde ILS nitelikleri sağlanamıyor.
Siirt: Pistin yakınında Kırmızı Dağı (341 metre), Horoz Tepe (346 metre) ve meydan çevresinde yüksek dağlık arazi nedeniyle uçakların süzülüş rotasını yakalamaları mümkün değil.
Tokat: Her iki pist yönünde çok sayıda mania, ILS kurulumunu engelliyor. Uçaklar ancak 660 metreye kadar alçalabiliyor.
Van: 03/21 pisti doğrultusunda yaklaşma ve pas geçme yüzeylerinde 5.5-12.5 km mesafede 492 metreye varan yüksek manialar nedeniyle ILS yüzeyleri deliniyor.
ILS kurulabilecek meydanlar: Balıkesir, Batman, Çanakkale, Malatya/Erhaç. Tümü askeri olan bu meydanlara ILS kurulumu için çalışmalar sürüyor.
Tahditli kullanılabilecek havaalanları: Ağrı, Edremit/Körfez, Sinop, Uşak.
Yazının Devamını Oku