Tufan Türenç

Perdenin arkasındakiler

18 Ocak 2010
MUHSİN Ertuğrul Sahnesi’nin açılışını yapan, daha sonra İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kutlamalarını başlatan Başbakan Erdoğan acaba sanatsal etkinlikler açısından İstanbul’un ne durumda olduğunu biliyor mu?

İstanbul, Avrupa’nın Kültür Başkenti olarak opera ve bale gösterilerinin yapılamadığı Avrupa’daki tek metropol.


Çünkü İstanbul’un, yani Avrupa Kültür Başkenti olan kentin opera ve bale sergilenecek bir merkezi yok.


Allah’tan CHP’li Belediye Başkanı Selami Öztürk, tekstil atölyesi olarak kullanılan ve perişan durumda olan Süreyya Operası’nı restore ettirip İstanbul’a kazandırdı.


O sayede İstanbul’da bugün küçük opera ve bale temsilleri yapılabiliyor. 


Yazının Devamını Oku

Ludwig van Beethoven

16 Ocak 2010
BORUSAN İstanbul Filarmoni Orkestrası özellikle son iki yıldır büyük bir performans yakaladı.

Avrupa’nın saygın müzik festivallerinden Salzburg Festivali’nin açılış konserinde ünlü piyanistimiz Fazıl Say’a eşlik edecek.


Orkestrayı şef Sascha Goetzel yönetecek.


Bir Türk orkestrası için bu çok önemli bir aşamadır. İstanbul Borusan Filarmoni’nin bu önemli sınavdan başarıyla çıkacağına inanıyorum.


Hele önceki akşam verdikleri konserden sonra bu inancım daha da pekişti.  

Ludwig van Beethoven

Yazının Devamını Oku

Sadece zevahir kurtarıldı

15 Ocak 2010
İSRAİL devletinin Filistin’e dönük orantısız güç kullanımının yarattığı faciaları eleştiren Başbakan Erdoğan’a hak vermemek olanaksız.

Ancak Erdoğan’ın tepkilerinin dozu aşırı mıydı, değil miydi bu tartışılabilir.

Erdoğan Türkiye gibi büyük bir ülkenin başbakanı.

Sıradan bir insanın tepkilerini gösterme hakkına sahip değil.

O nedenle eleştirilerini uluslararası dengeleri kollayarak daha diplomatik bir dille yapması gerekirdi.

Duygularını frenleyemediği için eleştirilerinin ölçüsünü iyi ayarlayamadı.

Haddini bilmez İsrailli bakan yardımcısının diplomatik kuralları hiçe sayan, terbiye sınırlarını aşan davranışı iki ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmişti.

Türkiye haklı olarak özür dilenmesi gerektiğini hem cumhurbaşkanı hem de Dışişleri’nin ağzından İsrail’e bildirdi.

İsrail önce bu çağrılara aldırmayan bir tutum sergiledi.

Yazının Devamını Oku

CHP’nin silkinmesi bu dumanlı havayı dağıtır

13 Ocak 2010
TÜRKİYE’nin normalleşmesi için CHP’nin muhalefetini yetersiz bulup bazı atılımlar yapması gerektiğini söyleyenlerin sayısı giderek artıyor.

 Bu insanlar AKP iktidarının sona ermesini istiyorlar.

 Ama bu değişimin darbeyle değil seçimle olması konusunda son derece samimiler.

 Bazı arkadaşlar merak etmesin hiçbiri Ergenekoncu filan da değil.

 Geçenlerde bu konularda sohbet etme olanağı bulduğum bir işadamı CHP ile ilgili dört öneride bulundu:

 Bir... Baykal CHP’ye küsenleri ne yapıp edip yeniden partiye kazandırsın.

 İki... Genel merkezi daha etkin hale getirsin. Bugünkü yönetim kadrosunu mutlaka değiştirsin.

 Üç... Partinin halkla daha içlidışlı olmasını sağlasın.

 Dört... Yaşamları giderek zorlaşan dar gelirli kesimlere umut verici söylemler geliştirsin. 

Yazının Devamını Oku

Bilim adamının gerçek suçu

11 Ocak 2010
PROF. Dr. Fatih Hilmioğlu...<br><br>2009 Nisan’ında Ergenekon soruşturması kapsamında sabahın köründe evine yapılan baskın sonucunda gözaltına alındı.

Günlerce süren sorgulamadan sonra “TC hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” ve “yasadışı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklanmak isteği ile mahkemeye gönderildi.

Mahkeme bu suçları yerinde bularak bu saygın bilim adamını tutuklayıp cezaevine gönderdi.


Silivri’ye kapatılan Prof. Dr. Hilmioğlu iki ay sonra yüz felci geçirdi ve hastaneye sevk edildi.


Hastanede yapılan tetkiklerde siroz olduğu, karaciğer kanseri riski altında bulunduğu ve ölüm riski ile karşı karşıya olduğu belirlendi.


Yazının Devamını Oku

Türk dizilerinden etkilenen dev coğrafya

9 Ocak 2010
BEŞ yıl önce bir gazeteci grubuyla Şam’a gitmiştim. <br><br>Kenti gezerken bizim Türk gazetecisi olduğumuzu öğrenen insanlar yanımıza gelip Türk televizyonlarındaki filmleri izlediklerini ama anlamadıklarını söylüyorlardı.

Arkasından da bir istekte bulunuyorlardı:

“Ne olur, yetkililere söyleyin de bunların altına Arapça yazı koysunlar.”


Sonra araştırdık, çok sayıda Cine 5 abonesi varmış. Filmleri izliyorlarmış ama Türkçe bilmedikleri için anlamıyorlarmış.


Bu ilgi, daha sonra Türk televizyonlarındaki dizi furyasıyla daha da yoğun hale geldi.


Yazının Devamını Oku

Cadı kazanı

8 Ocak 2010
“Cadı Kazanı” ünlü yazar Arthur Miller’ın Senatör McCarthy dönemindeki komünist avını anlatan oyununun adıdır.

O dönem Amerika gerçekten de tam bir cadı kazanına döndürülmüştü.

İnsanlar sorgulanıyor, komünistlerin adını vermesi için tehdit ediliyordu.


Binlerce insanı işinden gücünden eden, onlara aileleriyle birlikte cehennem hayatı yaşatan o dönem rezil ve aşağılık bir dönemdi.


Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel çarşamba günkü gazetelerde çıkan açıklamasında çok önemli ve o derece de vahim iki saptama yapıyordu.


Yazının Devamını Oku

Hayal perdesine yansıyan görüntü

6 Ocak 2010
NEYSE ki bazı liberal aydınların sonunda ayakları yere değdi.

AKP iktidarının Türkiye’yi demokrasiye değil, otokrasiye götürdüğünü galiba anlamaya başladılar.Hukuk devletinin hızla tahrip edildiğini artık kabul ediyorlar.  Yargının siyasallaştırıldığını ve baskı altına alındığını görüyorlar.Uygulanan politikaların kurumlar arasında çatışma yarattığına tanık oluyorlar. Bu gerçekleri hâlâ göremeyenler olmasına rağmen bu gelişme sevindiricidir, umut vericidir.  AKP’nin Türkiye’yi demokrasiye götürdüğünü inatla iddia edenler, anayasal standardımızın yükseltildiğini söylüyorlar. Büyük bir değişim yaşandığını, gerçek demokrasiye geçildiğini durmadan vurguluyorlar. Onlara göre, buna ayak uyduramayanlar direniyorlar.Ortalığı karıştırıyorlar, darbe kışkırtıcılığı yapıyorlar.Ülke hızla yönetilemez noktaya savrulurken onlar “Türkiye AKP iktidarının yaptığı açılımlarla bir yıldız gibi parlıyor” diyorlar.    Erdoğan’ın bir dünya lideri olduğunu ilan ediyorlar. * * * Açılımlara gelince... Bunları irdelemekte yarar var. Türban açılımı: Kıyametler koparıldı. Eylemler yapıldı. Sorunun mutlaka çözüleceği konusunda güvenceler verildi. Bazı rektörler türbana engel olduğu gerekçesiyle düşman ilan edildi. Sonuç, olay unutuldu. Sivil anayasa açılımı: Günlerce demokratik anayasa yapılacağı konusunda nutuklar atıldı. Prof. Dr. Ergun Özbudun ve ekibine alelacele anayasa hazırlatıldı.O anayasa günlerce tartışıldı. Sonuç, hazırlanan taslak rafa kaldırıldı, sorun bir daha ağza alınmadı. Alevi açılımı: Fırtına gibi başladı ama gerisi gelmedi. Roman açılımı: Ne olduğu anlaşılamadan başladı bitti.   Ermeni açılımı: Amerika istedi, hükümet iddialı bir şovla süreci başlattı. “Tarih yazmıyoruz, tarih yapıyoruz” gibi büyük laflar edildi. Törenlerle protokoller imzalandı. Amerikan Dışişleri Bakanı bile imza töreninde hazır bulundu. Muhalefetin dediği çıktı, süreç yürümedi. Kürt açılımı: Büyük heyecanlarla, büyük iddialarla başlatıldı. Kandil Dağı’ndan inenlerle Mahmur kampından gelenlerin zafer gösterileri tüm ülkede büyük tepki uyandırdı. PKK yanlısı grupların taşlı, molotofkokteylli gösterileri çok sayıda kentin sokaklarını savaş alanına döndürdü.  İktidar bu tepkiler karşısında süreci durdurmak zorunda kaldı. Ne zaman nasıl başlayacağı belli olmayan bir bekleme sürecine girildi. Bu arada Irak’la bir sürü anlaşma imzalandı. Nutuklar atıldı. PKK’nın tasfiyesinin an meselesi olduğu söylendi. Ama ortada somut bir gelişme yok. Bütün bu açılım ve gelişmeler, hükümetin dış politikayı hayal perdesinin arkasında oynadığının bir göstergesi oldu.

 

Benzinde tarihi rekor kırdıkMEMUR ve işçi emeklilerine küçücük zamlar yapan iktidar A’dan Z’ye her şeye zam getirdi. Türk toplumu bugün Avrupa’nın en pahalı benzin ve mazotunu kullanır hale getirildi. Benzin Hollanda’da 1.38, Finlandiya’da 1.32, Danimarka’da 1.31 Euro’ya satılıyor.Türkiye’de ise 1.69 Euro.Zaman Gazetesi bile benzin zammını şöyle değerlendirdi: “Benzinde tarihi zam rekoru kırıldı.”  Tebrikler AKP...          

Yazının Devamını Oku