Paylaş
Günlerce süren sorgulamadan sonra “TC hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” ve “yasadışı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklanmak isteği ile mahkemeye gönderildi.
Mahkeme bu suçları yerinde bularak bu saygın bilim adamını tutuklayıp cezaevine gönderdi.
Silivri’ye kapatılan Prof. Dr. Hilmioğlu iki ay sonra yüz felci geçirdi ve hastaneye sevk edildi.
Hastanede yapılan tetkiklerde siroz olduğu, karaciğer kanseri riski altında bulunduğu ve ölüm riski ile karşı karşıya olduğu belirlendi.
Bu bulgular Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin raporlarında yer aldı.
Bunun üzerine avukatı bir dilekçe ile müvekkilinin sağlık koşullarının değerlendirilerek tahliyesini istedi.
Bu istek 24 Aralık’ta 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce değerlendirildi ve tahliye talebi reddedildi.
Üç kişilik mahkemede başkan tahliye isteğine kabul, iki üye ise ret oyu verdi.
Ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun özgürlüğü engellendi.
Mahkeme heyeti başkanı Erkan Canak ret oyu veren üyeleri şöyle uyardı:
“Ülke şartlarında bilim adamı yetiştirmek kolay değil. Saygın bir bilim adamı olan sanığın siroz olduğu ve karaciğer kanseri riski taşıdığı raporlardan anlaşılmaktadır. Sanık için tutukluluk durumu hayati tehlike demektir. Kaçması ve delil karartması söz konusu değildir.”
Ama mahkemenin iki üyesi bu uyarıları tınmayarak ret kararında ısrar ettiler.
* * *
Bu kadar haklı, insani gerekçelere karşın bilim adamının serbest kalmasına neden karşı çıkılıyor?
Bunu anlatmam lazım.
Fatih Hilmioğlu 2000 yılında rektör seçildiğinde Malatya İnönü Üniversitesi tarikatların etkisi altında olan bir kurumdu.
Üniversiteye çöreklenen tarikatlar önceki rektör Ömer Şarlak’ın çabalarına rağmen temizlenememişti.
İşte Hilmioğlu bunu gerçekleştirdi.
Tehditler aldı, binbir komplo düzenlendi, olmadı iftiralar atıldı.
Rektör can güvenliğinin sağlanması için 7-8 koruma ile dolaşmak zorunda kaldı.
Ama bütün zorluklara karşın yılmadı ve tarikatların egemenliğini kırdı.
Üniversite, kısa zamanda çağdaş eğitime kavuşan, bilimsel özerkliğin işlediği örnek bir eğitim kurumu haline geldi.
* * *
Tarikatlar bunu hazmedemediler ve Hilmioğlu’na akla hayale gelmez tertipler düzenlediler.
Ama o bunlara kulak asmadı ve üniversitenin çağdaş eğitim olanaklarını hızla artırdı.
Bilimin yanında sanatsal etkinliklere de ağırlık verdi.
Konservatuvar kurdu. Üniversitenin öğrencilerinin çaldığı bir senfoni orkestrası oluşturdu.
Sanırım üniversitenin 2007 akademik yılının açılış törenine gazeteci arkadaşlarla katılmıştık.
Tören üniversite senfoni orkestrasının konseri ile başladı.
Pırıl pırıl gençler çalıyorlardı.
Hiç unutmam, rektör kulağıma eğilip şöyle demişti:
“Tufan Bey, bir zamanlar bu sahnede klasik müzik yerine ilahiler söyleniyordu. Oradan buralara geldik.”
İşte Fatih Hilmioğlu’nun gerçek suçu...
Saygın bilim adamı bunun için bugün zindandadır.
Paylaş