Tufan Türenç

Türk adaleti bu sınavdan yüz akıyla çıkmalı

1 Şubat 2010
GEÇTİĞİMİZ aylarda İstanbul’da yapılan Para Fonu-Dünya Bankası toplantılarına katılan Merkez Bankası eski başkanları Prof. Dr. Cafer Tayyar Sadıklar anlatıyor:

“Toplantılar devam ederken benim Başkent Üniversitesi öğretim üyesi olduğumu öğrenen bazı yabancı katılımcılar Rektör Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı sordular.

Bir yanlışlık olduğunu ve yakında işinin başına döneceğini ümit ettiğimi söyledim. Toplantılardan sonra Mehmet Haberal’ı ziyaret ettim. Oldukça uzun bir konuşma yaptık. Avrupa Adalet Divanı’na müracaat etmesini önerenlere ‘Ülkemi yabancılara şikayet etmem, Türkiye’de hakimler vardır. Allah adaleti emrediyor’ dedi.

Haberal gibi uluslararası bir şahsiyete yapılanları dünyaya açıklamak mümkün olmuyor.” 
* * *


Geçtiğimiz günlerde Haberal’ın babası vefat etti. Bu acı haberi Hoca’ya vermek çok zor bir görevdi.


Yazının Devamını Oku

Yalova kaymakamı değil Yalova milletvekili

30 Ocak 2010
MUHARREM İnce parlamentoda oturup, sadece parmak kaldıran milletvekili değil.

2002 Kasım’dan beri milletvekili. Tam 138 kez kürsüye çıkmış ve ateşli konuşmalar yapmış, sayısız soru önergeleri vermiş.

Ama son konuşması öyle bir patlama yapmış ki, Facebook’ta tıklanma rekorları kırmış ve İnce’yi bir anda günün adamı haline getirmiş.

Bu etkili konuşmanın satır başlarını bir kez daha anımsayalım:


Yedi yıldır bu kürsüde hayal tüccarlığı yaptınız.


Yazının Devamını Oku

Gaz verme, gaz alma üzerine çeşitlemeler

29 Ocak 2010
YILLARDAN beri başbakanlara gaz verenler hep olmuştur.

Bunların karşısında gaz almak için uğraşanlar da vardır.

Gaz verenler sadece gazeteciler değildir.


Başbakanların çevresinden hiç ayrılmayan hemen her kesimden insanlar da durmadan gaz verirler.


El pençe divan dururlar, eğilirler, bükülürler, başbakanın önünde elli takla atarlar, akla hayale gelmeyecek iltifatlarda bulunurlar.


Yazının Devamını Oku

Oynanan oyunlar ve gerçek bir olay

27 Ocak 2010
BUGÜN size Türkiye’deki bazı misyonerlerin veya piyonların oyunlarını bozacak bir olay anlatmak istiyorum. <br><br>Milliyet Gazetesi’nde çalıştığım yıllarda tanık olduğum bir olay...

12 Eylül 1980 darbesi olmuştu. Darbeyi yapan cuntanın başı Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’di.

Parlamento feshedilmiş, Ecevit ile Demirel Gelibolu Hamzakoy’de, Erbakan ile Türkeş de İzmir Uzunada’da gözetim altına alınmıştı.

Türkiye’nin tamamında sıkıyönetim ilan edilmişti.

Asker ve polis hemen seri operasyonlara başlamış, çok sayıda insan gözaltına alınmıştı.

Gazeteler için de askeri dönemlerin bildiğimiz kuralları işletiliyor, haberler yasaklanıyordu.

Gazeteci olarak sıkıcı ve karanlık baskı günleri yaşıyorduk.

Herkes, özellikle de aydınlar endişe içindeydi. Ortalıkta yoğun söylentiler dolaşıyordu.

Bunlardan biri bizi çok fazla ilgilendiriyordu.

Yazının Devamını Oku

TEKEL işçilerinin dramı yürekleri sızlatıyor

25 Ocak 2010
ANKARA’nın ayazında TEKEL işçisinin kırk bir gündür yaşadığı dram acı gerçeği bütün açıklığıyla gözler önüne serdi.

Bu gerçek şu:

Sosyal devletçi dünya görüşü ile katı liberal dünya görüşünün emeğe gösterdiği saygı arasındaki büyük uçurum...


Sosyal devletten yana olanlar, Ankara’nın ayazında sürdürülen bu ekmek kavgasına insani açıdan, katı liberaller ise sadece ve sadece parasal açıdan bakıyorlar.


Onlara göre bu emekçilere verilen maaş “boşuna”dır.


Yazının Devamını Oku

Kozmik odadan kozmik patatesler çıktı

23 Ocak 2010
BAYKAL’ın dediği gibi oldu. <br><br>Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nın kozmik odasından “kozmik patatesler” çıktı.

Olay şöyle gelişti: 

Bir ihbarı değerlendiren polislerimiz büyük bir maharetle iki subayı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın mahallesinde yakalayıp derdest ettiler.

Her iki subay sorguya alındı.

Ertesi gün de olay yandaş medyaya sızdırıldı.

İki subay, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a bir suikast hazırlığı içindeydiler.

Subaylardan biri cebinden çıkardığı bir kâğıdı yutmaya çalışırken bizim polislerin en uyanığı durumu fark etti.

Hemen subayın üzerine atlayarak elindeki kâğıt parçasını yutmasına izin vermedi ve onu kapıverdi.

Bir de baktılar ki, kâğıtta Bülent Arınç’ın ev adresi yok mu?

Yazının Devamını Oku

Seminerde sunulan darbe planı

22 Ocak 2010
TARAF’a sızdırılan darbe senaryosunda akla ve mantığa aykırı bir sürü nokta var. <br><br>Taraf’ın gazetecilik ilke ve kurallarına uymak gibi bir derdi yok.

Onlar için önemli olan yüklendikleri misyon.

Onun için mantık hataları onları rahatsız etmiyor.

En önemlisi de haberde suçlanan tarafın görüşüne başvurma gereği de duyulmaması.

Öncelikle şunu belirtelim ki, darbe planları gizlidir.

Orda burda anlatılmaz.

Oysa Taraf’ta “Balyoz harekâtı” adı verilen “plan semineri”nin içeriği seminerlere senaryo olarak sunulmuş, hatta tartışmaya bile açılmış. 

Böyle darbe yapılamaz.

* * *

Yazının Devamını Oku

Abdi İpekçi’ye bir kez daha kalbim kanadı

20 Ocak 2010
Abdi İpekçi’ye bir kez daha kalbim kanadı ÖNCEKİ gün televizyonlardaki görüntüleri izlerken kalbimin kanadığını hissettim. <br><br>Çektiğim acı ve üzüntü inanın Abdi İpekçi’nin katledildiği geceden daha az değildi.

 Sanki cezaevinden çıkan adam katil bir psikopat değil de ülkeyi kurtarmış, insanlığa büyük hizmetler yapmış bir kahramandı.

 Ertesi gün gazeteleri görünce aynı acı ve üzüntülerim katlanarak arttı.  

 Düşündüm ve çözemedim.

 Biz neden böyleyiz?

 Neden ortak bilinç ve akıldan bu kadar uzak bir toplum olduk?

 Biliyorum, bugünkü nesiller ülke sorunları karşısında büyük bir duyarsızlık içindeler.

 Çünkü öyle eğitildiler, toplumsal duyarsızlık onları bugünkü noktaya savurdu.

 Ne değerlerine, ne çıkarlarına sahip çıkabiliyorlar.

Yazının Devamını Oku