Paylaş
Ancak Erdoğan’ın tepkilerinin dozu aşırı mıydı, değil miydi bu tartışılabilir.
Erdoğan Türkiye gibi büyük bir ülkenin başbakanı.
Sıradan bir insanın tepkilerini gösterme hakkına sahip değil.
O nedenle eleştirilerini uluslararası dengeleri kollayarak daha diplomatik bir dille yapması gerekirdi.
Duygularını frenleyemediği için eleştirilerinin ölçüsünü iyi ayarlayamadı.
Haddini bilmez İsrailli bakan yardımcısının diplomatik kuralları hiçe sayan, terbiye sınırlarını aşan davranışı iki ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmişti.
Türkiye haklı olarak özür dilenmesi gerektiğini hem cumhurbaşkanı hem de Dışişleri’nin ağzından İsrail’e bildirdi.
İsrail önce bu çağrılara aldırmayan bir tutum sergiledi.
Sonra da İsrail cumhurbaşkanı ile başbakanı araya girerek bakan yardımcısına bir özür mektubu yazdırdı.
Türkiye bu mektubu yeterli bulduğunu açıkladı ve böylece kopma noktasına gelen gerginlik şimdilik ertelendi.
Ama bitmedi.
Bu konuda her an yeni gerginliklerin olacağı kesin.
* * *
Şurası bir gerçek ki bu tür bir “özür” yeterli değil.
Sadece zevahir kurtarıldı.
Birincisi bu çirkin planı yapan kişi bunu kendi adına yapmadı.
İsrail adına yaptı.
O zaman özür İsrail hükümeti tarafından dilenmeliydi.
Oysa özür mektubu olayın planlayıcısı Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon tarafından yazıldı ve Türk Büyükelçisi’ne verildi.
Ayalon’un mektubundaki “Sizi küçük düşürmek gibi bir niyetim hiçbir şekilde yoktu. Girişimimin yapılış biçimi ve algılanışı nedeniyle özür dilerim.
Lütfen bunu büyük saygı duyduğumuz Türk halkına iletiniz” özür cümlesi böyle.
Burada açık seçik bir gerçek var.
Bu özrü İsrail devleti veya hükümeti dilemiyor. Ayalon diliyor.
Türkiye de bunu kabul ediyor.
Burada her iki tarafın böyle bir formülle kopma noktasına gelen ilişkileri kurtarmak için karşılıklı adım atmayı yeğlediği anlaşılıyor.
* * *
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı, büyükelçimizi kendi adına çağırmadı.
İsrail devleti adına çağırdı.
Başbakan’ın söylemlerinden ve bir Türk dizisindeki İsrail karşıtı sahnelerden rahatsızlardı.
Bunu Büyükelçi Oğuz Çelikkol’a iletti.
Aklınca da çocukça bir senaryoyla Türk büyükelçisini ve dolayısıyla Türkiye’yi aşağıladı. (Masaya Türk bayrağı konmaması ise normal. Çünkü bu tip görüşmelerde büyükelçinin devletinin bayrağının konması gerekli değil.)
Kim adına yaptı bunu?
Devleti İsrail adına...
Cumhurbaşkanı Gül yaptığı açıklamada bunu vurguladı:
“Bu muameleden İsrail sorumludur. Alt düzey bir adamı muhatap almam. Düzeltmesi gereken İsrail’in üst yönetimidir.”
Başbakan Erdoğan da İsrail hükümetinin sorumlu olduğunu söyledi.
Bu durumda özrü İsrail hükümeti dilemeliydi.
Ama Türkiye, Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon’un, “yani yaptığını bilmez bir adamın” özrünü kabul etti.
Ve olay şimdilik kapandı.
Pek tatmin edici olmadı. Sadece zevahir kurtarıldı.
Paylaş