Tufan Türenç

İngiltere Ligi’nde ilginç bir maç

4 Ocak 2010
YILBAŞININ hemen öncesinde Londra buz gibiydi ve aralıksız yağmur yağıyordu. <br><br>Otelden kafamızı çıkaramıyorduk.

Otelin barındaki barmen “Hiç çıkılacak hava değil. Oturun burada. 19.30’da Portsmouth-Arsenal maçı var. Onu izleyin” dedi.

Barmenin dediğine zorunlu olarak uyduk çünkü başka çare yoktu.


Maç Portsmouth’daydı. Yani Londra’nın takımı olan Arsenal deplasmanda oynuyordu.


Arsenal bir maç eksiğiyle üçüncü durumda.


Yazının Devamını Oku

Yakın tarihin iki acı olayı

2 Ocak 2010
ÖNCE Cumhuriyet döneminde yaşanan bir kara günün öyküsünü Nail Güreli’nin yeni çıkan “Dünden Bugüne Babıâli” adlı kitabından özetleyelim.

Tarih 4 Aralık 1945...

Tan Gazetesi’ni Sabiha-Zekeriya Sertel çifti çıkarıyordu. Gazete sol çizgisi ve şiddetli muhalefetiyle hükümeti ve milliyetçi bazı çevreleri son derece rahatsız ediyordu. 

3 Aralık’ta Tanin Gazetesi’nin birinci sayfasında Hüseyin Cahit Yalçın sayfayı baştan başa kaplayan “Kalkın ey ehli vatan” adlı bir yazı yayımladı.

Ertesi sabah öğrenciler üniversite bahçesinde toplandı. Kalabalık kısa sürede on bin kişiyi buldu. Saat 9.30 gibi Beyazıt Meydanı’ndan Çarşıkapı yönüne doğru yürüyüşe geçildi.

Kalabalık Cağaloğlu yokuşundan inerken sol kitaplar satan ABC Kitabevi birkaç dakika içinde yerle bir edildi.

Büyük grup Tan Gazetesi’nin önüne geldiğinde yer gök “Kahrolsun komünizm, kahrolsun Serteller” diye inliyordu.

Gençler ellerindeki taşlarla, demirlerle pencereleri, kapıları aşağı indiriyorlardı.

İçeri giren saldırganlar, gazetenin rotatifini, mürettiphanesini kısa sürede paramparça ettiler. Kâğıt deposundaki bobinleri dışarı çıkararak Sirkeci’ye doğru yuvarlıyorlardı.

Yazının Devamını Oku

Senfoni Orkestrası çadır tiyatrosuna döndürüldü

1 Ocak 2010
BU başlığı atarken çok düşündüm. Bir senfoni orkestrası için “çadır tiyatrosu” benzetmesi yapmak hiç içime sinmedi.

Ama gerçek bu. Kültür Bakanı ve bakanlık yetkilileri İstanbul Senfoni Orkestrası’nı gerçekten bu hale düşürdüler. Bunun bütün sorumluluğu ve vebali onlara ait...

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası bugün gerçekten bir “çadır tiyatrosu” çilesi çekiyor.

İstanbul bir dünya kenti.

Daha da önemlisi 2010 Avrupa Kültür Başkenti...

Böyle bir kentin senfoni orkestrasının konser vereceği bir salonu yok.

Orkestra aynen bir “çadır tiyatrosu” gibi kentin çeşitli mekânlarında dolaşıyor.

Provalarını Üsküdar’daki bir tütün deposunda yapıyor.

Konserleri ise Aya İrini, Zeytinburnu Kültür Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi, Maçka Maden Fakültesi ve Cemal Reşit Rey’de veriyor.

Yazının Devamını Oku

Umutlar hiç bitmez

30 Aralık 2009
YARIN gece yarısından sonra mutluluklar getirmesi umuduyla yeni bir yılı karşılayacağız.

Ne zaman tükeneceğini hiçbirimizin bilmediği ömür pastamız biraz daha küçülecek.

2009 acı anıları çok fazla, laik demokratik cumhuriyet için endişelerle dolu bir yıl olarak gece yarısı geçip gitmiş olacak.

2010’da daha güzel, daha mutlu, daha huzurlu bir yıl geçirmeyi umut ediyoruz. Dilerim 2010 hepiniz için de böyle bir yıl olur.

Şimdi düşünüyorum da, benim çocukluğum çok daha yoksul, olanakları kısıtlı bir Türkiye’de geçti.

Bugünkü pırıltılı yaşamın zerresi yoktu.

Yoksul olan ülkemizde pek az şey bulunuyordu.  

Parası çok olan için de bu böyleydi, olmayan için de...

Buna karşın herkesi sarıp sarmalayan bir mutluluk ve huzur vardı.

Yazının Devamını Oku

İçerde kaos dışarda göz boyama politikası

28 Aralık 2009
GALİBA en doğrusunu geçen akşam bir kanalın haber sunucusu söyledi:<br><br>“Bütün gün haberlerle boğuştuk. Her gelen haberi satır satır okuyup üzerinde uzun uzun düşündük. Ama sevgili izleyiciler ne yazık ki işin içinden çıkamadık.”

Yalnız sunucu arkadaş değil kimse işin içinden çıkamıyor. Baksanıza günde beş vakit konuşan politikacılar bile bir yorum yapamıyor.


Ama galiba bütün bu olanlar iktidarın yürüttüğü kaos politikasından kaynaklanıyor.


İktidar başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere tüm cumhuriyet kurumlarının üzerine gidip onları yıpratarak sindirmek istiyor.


Bunun için akıl almaz tertipler düzenleniyor.


Yazının Devamını Oku

İyi ki iki efsane hukukçu bu Türkiye’yi görmedi

26 Aralık 2009
AVUKAT Fadıl Altop saygın bir hukuk yaşamından sonra avukatlıktan kendini emekliye ayırdı.

 “Avukatlık’ta 50 Yıl” adlı kitabında anılarını anlatıyor.

 Altop İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun.

 Türk hukuk biliminin efsane iki ismi de onun hocası olmuş: Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil.

 Önce Başgil hoca ile ilgili anısı:

 “Hukuk fakültesi birinci sınıfında bana hukuku sevdiren ve 50 yıllık meslek hayatımda uygulamaktan hiç geri kalmadığım örnek bilgileri Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil hocamdan almıştım.

 Kendileri bizlere hep ‘Efendiler’ diye hitap ederdi.

 ‘Efendiler biz kelimelerle konuşuruz fakat mefhumlar (kavramlar) ile anlaşırız. onun için hukuki kavramları iyi öğrenmezsek, konuşmalarımız bir sağırlar diyaloğu olur.

 Efendiler, bir şeyi bilmek başkadır, o bilgiye şuur edinmek başkadır. Bildiğimizi zannettiğimiz, ama şuur edinmediğimiz, onu kendimize mal etmediğimiz bilgileri çok çabuk unutur ve yanılgılara düşeriz.

Yazının Devamını Oku

Onlar ödül veriyor... Ya biz

25 Aralık 2009
AMERICAN College of Surgeons-Amerikan Cerrahlar Birliği...

Amerika’nın en saygın tıp örgütlerinden biri.  1913 yılında kurulan birliğin direktörü Thomas R. Russell, 16 Aralık tarihinde Prof. Dr. Mehmet Haberal’a bir mektup yazdı. Direktör mektubunda Ergenekon davasında tutuklu olarak yargılanan Başkent Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’a kendisine “onursal üyelik” payesi vermeyi kararlaştırdıklarını bildirdi. Prof. Russell, Prof. Haberal’ı ödülünü almak üzere 3-7 Ekim 2010 tarihinde Washington’da yapılacak 96’ncı Klinik Kongresi’ne davet etti.Direktör, bu payeyi veren yönetim kurulunun Prof. Haberal’ın cerrahide gösterdiği olağanüstü başarılar ile Türk cerrahlarına saygı duruşunda bulunduğunu bildirdi. Prof. Russell, Prof. Haberal’ın bu davete katılıp katılamayacağı konusunda kendisinden haber beklediklerini söyledi. Sonra da şöyle ilginç bir ifade kullandı: “Gelemezseniz onursal üyelik gıyabınızda verilecektir.”  * * * 

Dünyanın en saygın tıp örgütlerinden biri olan Amerikan Cerrahlar Birliği, organ nakli ameliyatları ile binlerce insanı yaşama döndüren dünyaca ünlü Türk cerrahı Haberal Hoca’ya “onursal üyelik” payesi layık görüyor. Peki biz ne yapıyoruz? Bu kadar değerli bilim adamını akıl almaz suçlamalarla hapse tıkıyoruz. Böyle bir garabet de ancak Türkiye gibi neyin ne olduğu bilinmeyen bir ülkede yaşanır.Haberal aylardan beri tutuklu. Yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada büyük bir saygınlığı olan bir bilim adamına Türk yargısının yönelttiği suç şöyle:

 “Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme...”

İnsaf... Bin kere, milyon kere insaf... 

Haberal Hoca’yı içeri atanlar Türkiye’ye ne kadar büyük bir kötülük yaptıklarının farkındalar mı?

Haberal’ın terör örgütü kurup yönetmesi, hükümete ve Meclis’e karşı yıkıcı eylemlerde bulunması hangi mantıkla bağdaşır.

Demek ki bu insan yalnız Türkiye’yi değil, bütün dünyayı, dünyanın en saygın bilim kurumlarının yöneticilerini bile kandırmış.

İsmet Paşa böyle bir durumla karşılaştığı zaman hep şöyle derdi:

Yazının Devamını Oku

İşte şimdi tam ‘One minute’ zamanı

23 Aralık 2009
BU ülkenin vatandaşları her gün yabancı ülkelerin konsoloslukları önünde çile çeker.<br><br>O çilenin ne kadar onur kırıcı olduğunu vize kuyruklarında bekleyenler bilir.

Kırmızı pasaportluların böyle bir derdi yoktur.

Bizim insanımız sabırlı olduğu için sesini çıkarmadan bu çileye katlanır.

Ancak Avrupa Birliği’nin son uygulaması artık bardağı taşırmıştır ve insanı isyan ettirecek boyuta gelmiştir.

Vahim olay şudur:

AB geçtiğimiz hafta içinde Sırbistan, Makedonya ve Karadağ vatandaşları için vize zorunluluğunu kaldırdı.

Sırplar, Makedonlar ve Karadağlılar artık Schengen bölgesine ellerini kollarını sallayarak girebiliyorlar.

Oysa bu 3 Balkan ülkesinin AB ile hiçbir organik bağları yok.

Ne Gümrük Birliği anlaşmaları var, ne de tam üyelik müzakereleri süreci yürütüyorlar.

Yazının Devamını Oku