Taha Akyol

Yargı

16 Mayıs 2016
YARGI kurumları benim gözümde bütün partilerden önemlidir.

Çünkü hukukun siyasetten üstün olduğuna, olması gerektiğine inanırım.

 

Yargıda ‘adli hatalar’ olabilir ama yargının hukuka değil de siyasete göre davrandığı yolunda kuşkular uyandığında, “Adam aldırma da geç git diyemem”.

 

Geçmişte birçok defalar olduğu gibi yine böyle bir dönemden geçiyoruz. “Yapboz kanunları” bu dönemin simgesidir.

 

Son tartışmaların konusu, Yargıtay’ın ilgili dairesinin MHP kongresi hakkında bir türlü karar vermemiş olmasıdır!

 

Yazının Devamını Oku

Bağımsız birey?

15 Mayıs 2016
MHP’de yaşanan olaylar sadece bir partinin iç sorunu değildir.

Yargının içler acısı vaziyeti de bu vesileyle bir kere daha ortaya çıktı. İktidar bütün yayın organlarıyla MHP’nin iç sorunlarında aktif tavır aldı.

 

Yargı üzerindeki baskı iddiaları ayyuka çıktı.

 

Ankara Valisi, TOMA’ları gönderdi...

 

Tam bir sistem tıkanması... Fakat tıkanan parlamenter sistem değil, siyasi partiler sistemidir, yargıdır ve ataerkil kültürdür.

 

Yazının Devamını Oku

Yargısal kaos

13 Mayıs 2016
YARGITAY MHP kongresiyle ilgili olarak bu satırlar yazılırken henüz bir karar vermemişti.

Son gelen haber, kongreyi durduran kararın Ankara 2. İcra Mahkemesi tarafından kaldırıldığı yolundaydı... Gemerek Asliye Mahkemesi yeni bir tedbir kararı vermişti... Falan...

 

Beni birinci derecede ilgilendiren husus, partilerin iç süreçleri değil, yargıya güvenin yerlerde sürünmesidir: Yargının kaçıncı çelişkili kararları! Daha hazin olanı Yargıtay’ın o anlaşılmaz kararsızlığıdır.

 

YARGITAY’IN İŞİ NE?

 

Yargıtay’ın “kararı geciktirme” tutumu öylesine siyasi yorumlara yol açtı ki ilgili Yargıtay dairesi 11 Mayıs’ta açıklama yapmak zorunda kaldı: “Dosyanın ön incelenmesi tamamlanmıştır. Davacı tarafın, dosyanın öne alınması talebi incelenmiştir...”

 

Yazının Devamını Oku

Liberalizmin ölümü!

12 Mayıs 2016
DÜNYANIN hemen bütün toplumlarında otoriter eğilimlerin yükselmesi çeşitli yorumlara yol açıyor: “liberalizmin ölümü, otoriterliğin cazibesi” gibi...

Demokrasi sandığında otoriter eğilimlerin güçlenmesi de “demokrasi-liberalizm çatışması” diye yorumlanıyor.

Avrupa’da aşırı sağın yükselişi belliydi. Amerika’da Donald Trump’ın umulmadık başarılar göstermesi liberal ve refahlı toplumlarda bile “otoriter” eğilimlerin güçlendiğinin alarmını veriyor. The Atlantic’te yazan Shadi Hamid, Trump’ın yükselmesini “otoriterizmin aldatıcı cazibesi” (authoritarian temptation) olarak niteledi...

New York Times’da Roger Cohen’in “Liberalizmin ölümü” başlıklı makalesi büyük ilgi gördü. Cohen’in bu yazısını büyük bir sevinçle köşesine aktaran sol yazarlar da oldu ülkemizde.


Yazının Devamını Oku

Nereye?

11 Mayıs 2016
YENİ anayasa ve sistem tartışmaları Türkiye’deki kutuplaşmayı endişe verici boyutlara doğru tırmandırıyor.

İktidar kendi projesini bütün devlet gücünü kullanarak empoze ederken anamuhalefet lideri iktidarın otoriter bir başkanlık istediğini söyleyerek “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” diye konuştu. Bu sözler hiçbir yönden kabul edilemez, hoş görülemez.

Sorun, “Kim haklı?” sorunu değildir. Sorun “Nasıl?” bir çıkmaza girdiğimiz sorunudur: İktidarın bütün devlet gücüyle yüklenmesi, muhalefetin böylesine tepki göstermesi ne kadar tehlikeli boyutlarda kutuplaştığımızın fotoğrafıdır.

İyiye gitmiyoruz, çünkü kutuplaşma arttıkça öfkeler kabarıyor, aklın alanı korkunç derecede daralıyor...


Yazının Devamını Oku

Ey yargı!

10 Mayıs 2016
HABERİ gazetelerde okudum, iktidar Yargıtay ve Danıştay’da köklü değişiklikler yapacakmış yine...

Haber doğruysa son iki buçuk yılda yüksek yargı kadrolarıyla üçüncü defa ‘oynanmış’ olacak.

Yargı kurumuna güven büsbütün kaybolmaz mı? Yargıya yeterli güven olmazsa ülkede yeterli huzur, yeterli yatırım, yeterli ekonomik büyüme olur mu? O ülkeye ne kadar saygı duyulur?

Haberin yanlış olmasını diliyorum. Bugün “Hukuk Devleti Sıralaması”nda dünyadaki yerimize dikkat çekmek istiyorum.


Yazının Devamını Oku

Neyi konuşuyoruz?

9 Mayıs 2016
EKONOMİDEN Sorumlu Başbakan Yardımcı Mehmet Şimşek öteden beri güven veren bir ekonomisttir. Ali Babacan tasfiye edildikten sonra güven sarsılmasın diye ekonomi yönetimine onun getirilmesi de bu sebeptendir.

Böyle bir güvene sahip olan Mehmet Şimşek’in şu sözlerini adeta bir alarm gibi önemsemek gerekir:

 

“Türkiye için de dünya için de çok temel sorunlar var. Biz geçici bir bahar havası yaşıyoruz, bu geçici bahar havasına aldanmamak lazım. Aslolan yapısal sorunlara çözüm üretmemizdir.”

 

Şimşek, hükümetin “uzun zamandır” bu konuda çalışmalar yaptığını da söylüyor.

 

Evvela “hükümet” kurumu önümüzdeki dönemde siyasi etkinliğini sürdürebilecek mi? İkincisi, madem ekonomi böyle kritik bir süreçten geçiyor, niye ekonomi konuşmuyoruz da bildik siyasi kavgaları sürdürüyoruz?

 

Yazının Devamını Oku

Düşük profil

8 Mayıs 2016
BAŞBAKAN Davutoğlu’na dürüstlük ve performans bakımından kimse toz konduramadı.

Öyleyse niye uzaklaştırıldı? Bunun sebeplerini Cumhurbaşkanı başdanışmanlarının açıklamalarından öğreniyoruz.

 

Aydın Ünal, “Davutoğlu’ndan sonra düşük profilli başbakan olacak” dedi.

 

Anayasa Hukuku Profesörü Burhan Kuzu’ya göre “doğal liderleri mutlaka dinlemek, ona göre hareket etmek lazım”dı...

 

Bu açıklamalar hem Davutoğlu’nun neden görevden uzaklaştırıldığını izah ediyor hem nasıl bir sistem düşünüldüğü hakkında da ipuçları veriyor.

 

Yazının Devamını Oku