Paylaş
Çünkü hukukun siyasetten üstün olduğuna, olması gerektiğine inanırım.
Yargıda ‘adli hatalar’ olabilir ama yargının hukuka değil de siyasete göre davrandığı yolunda kuşkular uyandığında, “Adam aldırma da geç git diyemem”.
Geçmişte birçok defalar olduğu gibi yine böyle bir dönemden geçiyoruz. “Yapboz kanunları” bu dönemin simgesidir.
Son tartışmaların konusu, Yargıtay’ın ilgili dairesinin MHP kongresi hakkında bir türlü karar vermemiş olmasıdır!
Bu konudaki yazılarım üzerine Yargıtay onursal başkanlarından Sami Selçuk telefon etti.
SAMİ SELÇUK’UN SÖZLERİ
Önce şunu belirteyim, siyasi güç rüzgârı başka türlü eserken yargı Tayyip Erdoğan’ı haksız yere mahkûm etmiş, Yargıtay usul yasalarını çiğneyerek bunu onaylamıştı. O zaman Sami Selçuk kitabında şöyle yazmıştı:
“Yargıtay kararı hukuku temelinden yıkmıştır.”
Böylesine tarafsız bir hukuk bilgini ve yargıç olan Sami Selçuk son yıllarda başka bir siyasi rüzgârın “hukuku temelinden yıktığı”nı anlatan kitaplar yazıyor.
Dün telefonda şöyle dedi:
“Yargıtay’ın ilgili dairesinin tavrını anlamak mümkün değil. Fevkalade üzgünüm. MHP dosyası öyle kabarık bir dosya değil, raportör incelemesini yapmış zaten. Birkaç saat içinde karar verilebilecek bir dosyadır. Niye karar vermiyorlar? Sokakta insanlar bana soruyor, cevap veremiyorum.”
Sayın Selçuk’un ıstırabını ve tepkisini anlatamam. Yeni kitabı çıktığında okuruz...
HUKUK GELENEĞİ
Yargıtay’da “murafaa” yani duruşmalara girmiş eski bir meslektaşları olarak ben de Yargıtay’ın niye böyle davrandığına dair hukuki bir cevap bulamıyorum.
Ülkede hukukun işleyişini “yapboz kanunları”nın ve “yürütmeyle uyumlu” kurulların belirlediği bu dönemde insanın aklına neler geliyor?
Kamuoyunun da aklına geliyor bunlar.
Aydınlatmak, birkaç kâğıtlık dosya hakkındaki kararın niye bu kadar geciktiğini açıklamak Yargıtay’ın görevi...
Bir gazeteci olarak benim yapabileceğim tek şey tabii açıklama yapılması için çağrıda bulunmak.
Biz hukukun üstünlüğü mücadelesinde geleneği zayıf olan bir toplumuz. Darbelere, geriye yürüyen yasalara, olağanüstü mahkemelere ‘fetva’ vermiş hukuk profesörlerimiz bile oldu.
Ama hukuk tarihimizde şeref sayfaları da vardır. Bunlardan biri Yargıtay’ın merhum başkanlarından Recai Seçkin’dir.
BİR YARGIÇ ÖRNEĞİ
27 Mayıs darbesi döneminde Yargıtay Başkanlığı görevinde bulunan büyük hukuk insanı Recai Seçkin, Yassıada’daki darbe mahkemesinin başkanlığını reddetmişti. 1961 yılının adli yıl açış konuşmasını her hukukçu okumalıdır.
Merhum Seçkin, “Devlet ve hükümet başkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri Başkumandanı Orgeneral Cemal Gürsel”in huzurunda şöyle konuşmuştu:
“Hâkim, hukuk esasları ve vicdanı yerine idare adamlarının veya davada ilgisi olanlardan birisinin etkisi altında kalarak karar verirse, verdiği karar, özünde adaletle ilgisi bulunmayan bir belge, daha açıkçası bir zulüm belgesinden ibaret kalır.”
Merhum Recai Seçkin sözlerine şöyle devam etmişti: “Bu durum haksızlığa uğrayanın olduğu kadar bütün toplumun gönül rahatlığını bozar. Zira yurttaş haklı olarak aynı felaketin bir gün kendi başına da geleceğini düşünür...”
Böyle bir yargıç saygı ve rahmetle anılmaz mı? En büyük onur bu değil mi?
Elbette yargı ‘adli hata’ da yapabilir. Vahim olan güce boyun eğmektir. Buna meydan vermemek ve şüpheler oluştuğunda gidermek herkesten çok hukuk insanlarının görevidir.
Paylaş