Kamu kurumlarını etkin ve verimli yönetmek mi? Bunun için genel anlamda bilim zihniyeti ve o alanla ilgili uzmanlık bilgileri gerekir.
Terörle mücadele mi? Çağımızda “güvenlik” artık üniversitelerde okutulan bir bilim dalı oldu.
Ekonomik kalkınma, teknoloji, ihracat, dolar kurları falan mı?
Dün haberlerini okuduğumuz “PISA 2015 Sonuçları” adlı raporun önsözünde şu satırlar yer alıyor:
Yine bütün dallarda OECD ortalamasının epey gerisindeyiz.
Hatta daha da gerilemişiz..
72 ülkeden 15 yaş civarında 540 bin öğrencinin katıldığı sınavlarda Türkiye matematikte 420 puanla 49’uncu sırada yer aldı.
Fen bilimlerinde ise 425 puanla 52’nci oldu.
Onun için “belirsizlik” deniliyor.
İngiltere’nin AB’den ayrılması... Fransa, Macaristan ve Polonya’da aşırı sağın ve otoriter yönetimlerin yükselişi... Amerika’da Trump’ın seçilmesi...
Liberal demokratik kurumlara “halk”ların güven kaybı ile küreselleşmeye duyulan tepkiler “popülist” ve otoriter eğilimleri her yerde güçlendiriyor. Fakat popülist akımların tepkisel davranışlardan öte programları yok.
Bu yüzden “Nereye?” sorusunun cevabını kimse veremiyor.
Bugün dolar karşısında TL nasıl değer kaybediyorsa, o zaman da Osmanlı parası “akça”, altın ve gümüş karşısında devamlı değer kaybediyordu.
Merhum hocamız Halil İnalcık “Devlet-i Aliye” adlı kitabında anlatır: 1525 yılında bir birim altın 57 akça idi, 1584 yılında aynı birim altın 120 akçaya çıkmıştı. Gümüş için de benzer bir tablo vardı. (Cilt 1, s. 194-195)
Dünkü “altın” karşısında akçayı, bugün “dolar” karşısında TL’yi düşünün, elbette aynı değil fakat iktisat ilminin önemli prensiplerinden biri görülür: Bir ülkenin parasının değeri o ülkedeki sermaye birikimi, tasarruf oranı, teknik ya da teknolojik seviye, üretim kapasitesi gibi faktörlere bağlıdır.
Bunlar zayıfsa paranız da değer kaybediyor.
Bunlar elbette isabetlidir, elbette desteklemek lazımdır. Fakat yeterli midir?
Dövizdeki sıkıntının yakıcı hale geldiğini TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes ve YİK Başkanı Tuncay Özilhan da açıkça anlattı. Başbakan da “içinde bulunduğumuz durum” itibarıyla hak verdi, 2017’nin daha iyi olacağını söyledi.
Dövizin ateşi frenlense bile reel ekonomiye yapacağı etki endişe veriyor.
TAŞA TOPRAĞA YATIRIM
Düzenlemelerin “sınırlı” olması değişikliklerin radikal olmayacağı anlamına gelmiyor.
Tamam “hükümet” kurumu ortadan kalkıyor; “yürütme” yetkisi cumhurbaşkanında toplanıyor. Bunun adı başkanlık sistemidir.
Ön önemli konulardan biri, başkanın “yasama” organıyla yani Meclis’le ilişkisinin nasıl olacağıdır.
Demokratik başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütme erkleri kesin olarak ayrıdır. Başkan, parlamento çoğunluğuna hükmedemez. Bunun anayasal düzenlemeleri vardır.
Bu kaçıncı diye sormak gerekmez mi?
1 Ağustos 2008’de Konya Taşkent’te yine özel bir kız yurdunda meydana gelen gaz patlamasında 17 öğrenci, 1 eğitmen can vermişti.
1 Aralık 2015’te Diyarbakır Kulp’da, gece üşüyen çocukların yaktığı soba devrilmiş, 6 çocuk diri diri yanarak hayata veda etmişlerdi.
İNŞAATTAN YÖNETİME
Kanada’da katıldığı yemekli bir toplantıda Ömer Çelik’e sormuşlar: Seçmek zorunda kalsanız hangisi önceliklidir, hukuk mu, demokrasi mi?
Tek kelimeyle cevap istemişler.
Ömer Çelik “hukuk” diye cevap vermiş.
Sizce bu doğru mu, yanlış mı?