Paylaş
Düzenlemelerin “sınırlı” olması değişikliklerin radikal olmayacağı anlamına gelmiyor.
Tamam “hükümet” kurumu ortadan kalkıyor; “yürütme” yetkisi cumhurbaşkanında toplanıyor. Bunun adı başkanlık sistemidir.
Ön önemli konulardan biri, başkanın “yasama” organıyla yani Meclis’le ilişkisinin nasıl olacağıdır.
Demokratik başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütme erkleri kesin olarak ayrıdır. Başkan, parlamento çoğunluğuna hükmedemez. Bunun anayasal düzenlemeleri vardır.
MHP ile AK Parti’nin uzlaşmasında bu konunun nasıl düzenleneceğini bilmiyoruz.
YÜRÜTME VE YASAMA?
Cumhurbaşkanı “partili” olmanın ötesinde partisinin lideri de olacaksa... Öyle bir durumda cumhurbaşkanı Meclis’teki parti grubunun da başkanı olacaktır. Kimlerin milletvekili adayı olacağına partisinin yetkili kurullarında karar verecektir; “parti disiplini” vasıtasıyla tabii.
Bu, kuvvetler ayrılığı ilkesiyle bağdaşmaz.
Başbakan Yıldırım “Parlamento güçlenecek” diyor fakat öyle bir durumda Parlamento yürütmenin gölgesinde kalır.
Bu en önemli konuda Başbakan Yıldırım, “Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisi kesilir maddesi olmayacak” dedi. Düzenleme bundan ibaretse, cumhurbaşkanı partisinin lideri de olacak demektir.
MHP buna onay verdi mi? Böyle kritik birkaç konuda devam edeceği anlaşılan görüşmeler nasıl sonuçlanacak?
MHP destekleyeceği metne niye imza koymayacak? Acaba Meclis’te değişiklik önergeleri mi verecek?
Bilmiyoruz, gelecek hafta göreceğiz.
BAŞBAKAN VE TÜSİAD
Başbakan Yıldırım’ın TÜSİAD konuşmasını TV’de izledim. İktidarın TÜSİAD hakkındaki rutininin dışında, son derece önemli bir konuşmaydı. TÜSİAD’ın yurtiçi ve dışı çalışmaları konusunda “hepimiz için iftihar vesilesidir” dedi, “müteşekkiriz” diye vurguladı, TÜSİAD üyesi işadamlarına “değerli dostlar” diye seslendi.
İşadamlarının ekonomiyle ilgili endişeli açıklamalarına kızmadı, hatta “Kötümser olmak için şu günleri baz alırsak çok sebebimiz olabilir” diyerek onlara hak verdi. TL’nin Meksika Pezosu’ndan sonra dünyada en çok değer kaybeden ikinci para olduğunu samimiyetle ifade etti.
“2017’nin daha iyi olacağını” da söyledi ve samimi üslubuyla TÜSİAD’ı etkiledi.
SİYASET VE HAKİKAT
Samimi konuşan Başbakan Yıldırım, Batı’da da seçim ve yönetim dönemlerinde siyaset dilinin aynı olmadığını hatırlatarak şu gerçeği ifade etti:
“Hiçbir ülkede de aynı olmaz. Bu siyasetin gereğidir, siyasetle hakikat her zaman birbiriyle örtüşmez...”
Bu sözler fevkalade önemli.
Elbette doz önemlidir. Mübalağalı konuşmakla siyaseti gerçeklerden kopuk bir duygular çatışması gibi algılamak çok farklı şeylerdir.
Daha önemlisi, siyasi kavga heyecanlarına kapılmadan “hakikat”i araştıran ve görüşlerini kamuoyuna sunan güçlü sivil toplum kuruluşlarının, iş dünyasının, aydınlar camiasının ve hür medyanın bulunmasıdır.
Gelişmiş demokrasilerde bunlar var; siyasi kavgalar bu sayede tahripkâr olmuyor.
Türkiye’de bu sosyolojik unsurlar henüz o kadar güçlü değil, onun için aşırı kutuplaşıyoruz. Bu yüzden siyasi partilere bağlanmadan “hakikat”i aramaya, farklı görüşlerin kamuoyuna özgürce açıklanmasına, evrensel düzeyde fikir ve ifade hürriyetine daha çok ihtiyacımız var.
Siyasi fırtınalar “rasyonel”i ve “hakikat” arayışını ezmesin, siyasi mücadeleler yumuşak geçsin diye.
NOT: Türkiye’nin Batı dünyasıyla sorunları neler? Bu sorunlar çözülebilir mi? Türkiye’nin üçüncü dünyaya savrulma riski var mı? Bu konuları akşam CNN Türk’te saat 19.30’da konuklarımla konuşacağım.
Paylaş