Paylaş
Bu kaçıncı diye sormak gerekmez mi?
1 Ağustos 2008’de Konya Taşkent’te yine özel bir kız yurdunda meydana gelen gaz patlamasında 17 öğrenci, 1 eğitmen can vermişti.
1 Aralık 2015’te Diyarbakır Kulp’da, gece üşüyen çocukların yaktığı soba devrilmiş, 6 çocuk diri diri yanarak hayata veda etmişlerdi.
İNŞAATTAN YÖNETİME
Bunlar devletin ve profesyonel şirketlerin değil, dini cemaatler gibi yerel derneklerin kurduğu ve yoksul çocukların barındığı yurtlar. Kulp’taki yurt, İlçe Müftülüğünün Kuran Kursu yurduydu.
Cemaatler, dernekler, Milli Eğitim denetiminde elbette yurt yapabilirler. Sorun, bu yurtların profesyonelce işletilmemiş ve yeterince denetlenmemiş olmasıdır.
“Hayır” ve “sosyal yardım” çok güzel bir duygudur fakat kurallara uygun, profesyonel ve rasyonel işletmecilik bambaşka bir alandır.
Parasal sebeplerle yurtların inşaatında ve yönetiminde teknik yetersizlikler olması da riskleri artırıyor.
İş Güvenliği Uzmanı Doç. Dr. Hacer Kayhan’a göre yurt inşaatında yanıcı olmayan malzeme kullanılmalıydı, halbuki ahşap ve strafor çok yaygın kullanılmıştı mesela.
Yangın merdivenlerine çıkan kapılar kilitli miydi değil miydi? Kapılar açıksa hatta oradaki tül perde yanmamışsa, binayı saran yangın o tül perdeyi niye yakmamış?
Canını kurtarmak için pencerelerden kendini atan kızlar niye yangın merdivenine koşmamışlar?! Niye inşaat ruhsatı olmayan bina için yurt ruhsatı verilmiş?!. Böyle çok soru var.
İNSAN FAKTÖRÜ
Bu yangınlarda inşaattan güvenliğe, yönetimlerin amatörlüğüne ve denetimlerin yetersizliğine kadar bir yığın insani kusur var. Binlerce yıllık tarım toplumu geleneklerinden gelen “bir şey olmaz” zihniyeti...
Modern işletmeciliğin gerektirdiği profesyonellik ve rasyonellik düzeyi yetersiz kalıyor.
İşte, aynı marka arabalar, aynı otoyollar, bizde trafik kazaları daha fazla.
17’si öğrenci 1’i eğitmen 18 kişinin can verdiği Konya Taşkent’teki yurt faciasında tutuklu hiç kimse yok, yargılama 8 yıldır devam ediyor!
Kulp’taki yurt yangınında da herkes serbest, mahkeme sürüyor!
İşte “bir şey olmaz!”ın yaptırımsızlık tarafı!
ZİHNİYET SORUNU
Gelişmekte olan ülkelerde en önemli kültür ya da zihniyet sorunu rasyonelleşme ve profesyonelleşme eksikliğidir. Temelinde de eğitim ve sosyal organizasyon yetersizliği var.
Bütün milletlerin geçmişinde bulunan “premodern” (modern öncesi) bu kültür ya da zihniyetin tarihteki, günlük hayattaki, alışverişteki, şiir ve edebiyattaki dışa vurumlarını görmek için merhum hocamız Sabri Ülgener’i mutlaka okumak lazım.
Bir zamanlar son derece isabetli olarak heyecanla sarıldığımız “kamu yönetimi reformu” ülkemizde kamu idaresini rasyonel ve verimli hale getirecekti... Ne oldu? Unuttuk!
Halbuki kamu idaresinin rasyonel ve etkin çalışamaması ve denetim yetersizliği nelere yol açıyor ortada.
Yayın yasağı konulunca toplumsal denetimin kısıtlı kalacağını görmüyoruz.
YENİ BİR İKLİM
Toplumsal ve kamusal dokulardaki bu sorunları gözardı edip tepedeki siyasi sistemi değiştirirsek yönetimde etkinlik artar sanıyoruz.
Kamu yönetimi reformunun mimarı Ömer Dinçer “Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu kadar Zor” adlı kitabında, “2007 sonrası dönemde rekabet gücümüzü artıracak projeler yeterince hayata geçirilemedi” diye yazıyor.
Bunun ekonomik sonuçları ortada.
“Bir şey olmaz” kültürünün sonuçlarını da gencecik bedenleri yangınlarda kaybederek yaşıyoruz.
Toplumda aşırı politik kutuplaşma ve hamasi davranışlar yerine, somut sorunlara eğilme ve çözümler geliştirme iklimini yaratmalıyız. Öyle bir iklim olmadan sorunlarımız çözülemiyor, artık görmemiz lazım.
Paylaş