O alçak terör, NTV’de birlikte çalıştığım, en güzel gülümseyen yüzün sahibi, kardeşim Didem Tuncay’ı da alıp götürmek istedi.
Ama önce Didem, sonra da gece-gündüz demeksizin çabalayan, ellerinden gelenin de fazlası için yırtınan sağlık emekçileri buna izin vermedi.
Didem’imiz yakında yine o gülen yüzünü hepimize gösterecek.
İTİBARSIZLAŞTIRMA SORUNU Annemin ardından Didem’in tedavi süreci de sağlık çalışanlarının, bir anda nasıl ailemiz üyesi haline geldiğini bana yeniden gösterdi.
Hüseyin Aygün’ü eleştiren üyelerin ardından sözü aldı, “Tepkiler nereden geliyor” diye sorduktan sonra bazı ilçe adlarını sıralayıp devam etti:
“Buralardan arayan var mı? Yok. Çünkü vatandaşın derdi başka. Ya kim arıyor? Bazı partililerimiz. Neden mi? Dışarıdan haberiniz yok. İş, güç içeride; kim, kime ne dedi? Hep hoşgörülü davrandım; ama artık o sınırım daraldı.”
İlk kez açık açık disiplin işleminden de söz edip, bakın başlıklar halinde özetleyeceğim hangi uyarılarda bulundu:
GÜNDÜZÜN YANITI GECE GELDİ - DIŞARIDA herkes birbirini savunacak, eleştiri yetkili organlarda yapılacak.
Son örnek de Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlarla ilgili yaşandı.
Ben de bazı yazılarımda bu tartışmalara değinmiş, mesleki toplantılarda dahi kendini tanıtırken “Beşiktaş Adliyesi’nden” ibaresine özel vurgu yapanların çıktığını aktarmıştım.
O yazım üzerine bir yetkili, “Onlar da Çağlayan’a taşınacak, bu vurgu ortadan kalkacak” demişti.
Bir türlü yazamadım; ama Çağlayan Adliyesi’nde izlediğim son davada epeydir hafızama kazılı kalan bir görüntü, sorunun mekân olmadığını gösterdi.
Ancak Aygün, seçildiği günden beri CHP için ya sorun kaynağı oldu ya da parti içi ve dışı güçlerce soruna kaynak gösterildi.
Evet; Aygün kendi başına buyruk, CHP’yi dönüştüreceğine inanan, gündem oluşturmak için zaman, yer, parti kuralı, disiplin tanımaksızın her sözü söyleyen, sınırları zorladıkça zorlayan bir siyasetçi.
Ama buna rağmen, bir milletvekilinin bu konuma gelmesinin/getirilmesinin bir tılsımı olmalı.
HEDEF O DEĞİL Kİ DOĞRU, eski yönetimin aksine Kılıçdaroğlu’nun özgürlükçü tavrı, Aygün’ün cesaretini artırıyor, kendisini eleştiren CHP’lilere “faşist kafalar” diyecek kadar ileri gitmesini sağlıyor olabilir.
Suikastın gizemi, törenlerde provokasyona başvurma tedirginliği yarattı.
Ancak iktidar ve BDP yönetiminde, bu tür bir tezgâhı boşuna çıkarma kararlığı gördüm.
Hatta BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, şu sert tepkiyi verdi:
“Provokasyon ihtimali nereden çıkıyor? Hükümet bir şey biliyorsa hem tedbir almalı hem de bizi uyarmalı. Keşke hükümet, ‘Cenaze törenleri barış sürecine desteğe dönüşürse seviniriz’ demekle yetinseydi; böyle de olacak.”
BU KEZ CİDDİ HASSASİYET VAR
Okul yüzü görmedi, ailesi 15 yaşında onu babamla evlendirdi; o günden sonra da onu dünyasının merkezine koyan babama bağlılığı, sevgisi hiç eksilmedi.
Babam, çocuklarını ona emanet etti, her maaşını son kuruşuna kadar ona verip evin yönetimine hiç karışmadı.
Önce bir, sonra iki odalı gecekonduda 5 çocuklu aileyi, bir işçi geliriyle geçindirmesi mümkün değildi; annem eve iş getirdi, çocukluk yıllarımızın tamamı okul dışında annemle evde makas sallamakla, tatillerde de fabrikada çalışmakla geçti.
SIRTINDA BEŞİK EKSİK OLMADI
31 yaşına kadar 6 çocuk doğurdu; büyük ağabeyimizi 8 yaşındayken kaybetti.
Görüşmelerimden edindiğim izlenimle nedenleri alt alta sıralayayım.
Öcalan’ın MİT ve BDP’lilerle görüşmesi hükümet çevrelerinden sızdı.
Amaç kamuoyunu gözlemekti; şehit aileleri de dahil olumlu bakış söz konusu.
MHP’nin karşı duruşu da hiç olumsuz görülmemeli; aksine tepki ve farklı bakışın bu kanaldan seslendirilmesi iç dengeler açısından sağlıklı bir durum.
SURİYE NEDENİYLE ABD DEVREDE