Şükrü Küçükşahin

Didem’i ayağa kaldıranlar

4 Şubat 2013
İNSANLIK dışı bir yeni canlı bomba eylemi bu kez, özel güvenlik görevlisi Mustafa Akarsu’yu kurban seçti.

O alçak terör, NTV’de birlikte çalıştığım, en güzel gülümseyen yüzün sahibi, kardeşim Didem Tuncay’ı da alıp götürmek istedi.

Ama önce Didem, sonra da gece-gündüz demeksizin çabalayan, ellerinden gelenin de fazlası için yırtınan sağlık emekçileri buna izin vermedi.

Didem’imiz yakında yine o gülen yüzünü hepimize gösterecek.

İTİBARSIZLAŞTIRMA SORUNU Annemin ardından Didem’in tedavi süreci de sağlık çalışanlarının, bir anda nasıl ailemiz üyesi haline geldiğini bana yeniden gösterdi.

Yazının Devamını Oku

CHP’de ayran daha çok köpürtülür

31 Ocak 2013
BİRGÜL Ayman Güler bir laf etti, CHP yeni bir krize girdi. Kemal Kılıçdaroğlu da çıktı bir konuşma yaptı, kimine göre ayar çekti.

Şimdi yeni soru, o konuşmanın CHP’de yarattığı etkinin çapı üzerine.

İlk bakışta CHP, sanki bir süre durulacak gibi görünüyor; ancak derine inildiğinde tablonun hâlâ sorunlar barındırdığı hissediliyor.

Hatta o konuşma, CHP’de henüz kendilerine tanımlamamış olan grupların, açıkça ortaya çıkacağı bir süreci başlattığı söylenebilir.

Bunu da güncel klasik tanımlarla ‘ulusalcı’ ve ‘yenilikçi’ diye ifade edilen iki ana akımın o konuşmadan çıkardığı sonuca bakarak değerlendirelim.

DENGELİ BULANLA TATMİN OLMAYAN 

ULUSALCILAR
, Güler’in konuşmasını CHP programına uygun gördükleri için Kılıçdaroğlu’nun programdan alıntılarını ‘dengeli’ görüp üstlerine almadılar.

Güler’in ifade tarzını sorunlu buldukları için Kılıçdaroğlu’nun, “Sözünüze dikkat edin, çarpıtarak aktarırlar” uyarısına ise hak verdiler.

Yenilikçi grup ise konuşmadan çok da tatmin olmuş değil.

Konuşmanın ideolojik özü ile Güler’e uyarı tonunu eksik, ‘medyaya eleştiriyi’ ise dozu kaçmış buluyorlar. 

Çok kısa özetlediğim bu iki grubun o konuşmaya bakışının ilk sonucu da yenilikçi grubun ‘gün yüzüne çıkma’ eğilimine girmesi oldu.

CHP grup yönetiminin bilinçli tercihi ile ulusalcıların lehine, TBMM kürsüsünden uzak tutulduklarına inanan yenilikçiler, artık hem toplu hareket etmek hem de kürsüye daha çok çıkmak için direnç gösterecek. Sanıyorum bu amaçla, son kriz ardından birkaç toplantı da yaptılar.

Tabi ulusalcılar da benzer tutum sergileyip bir araya gelmeyi sürdürdü.

SÖYLEMLERİ SAMİMİ DE

CHP’de kaç grup oluşur, güçleri ne olur bir soru; ancak sosyalistlerden ulusalcılara, liberallerden sosyal demokratlara, merkez sağdan, milliyetçi sağa kadar geniş yelpazede isimler olduğu ortada.

Bu tablo, parti bütünlüğü korunduğu, söylemin parti programı dışına çıkışı önlendiği sürece sosyal demokrat bir partide doğal görülmeli.

Ancak son yıllarda büyük değişimler geçiren Türkiye, 2 yıl içinde de çok yaşamsal 3 seçimi art arda yapacak.

CHP yönetimine göre iktidar, bu 2 yılda CHP’yi parçalama peşinde koşacak.

Kılıçdaroğlu, grup konuşmasında abartarak eleştirdiği medyanın da bu amaçla kullanılacağını savunarak arkadaşlarına, “Aman dikkat” diye seslendi.

Ama bunun yetmediği kesin; iktidar olmak ve o nedenle dış saldırılar önlenmek isteniyorsa parti içi grupları dengeleyecek hassas formüller bulunmalı.

İşte, dün bir, bugün iki; iki grupla özdeş görülen Grup Başkanvekili Muharrem İnce ile Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu arasında CHP’de kim ev sahibi, kim misafir diye ‘böbürlenme’ kapışması yaşandı.

İki gündür, iki kanattan çok kişiyle konuştum; hepsi samimiyetle CHP’den tek tasfiye dahi istemediklerini söylüyor.

O zaman Türkiye’de, CHP’yi her an sarsabilecek devasa yeni güç odaklarının oluştuğunu görerek kapıları onlara kapatacak beceriyi de göstermeliler.

Hem de bırakın Kılıçdaroğlu’nu, bir milletvekilinin en küçük beceriksizliğine dahi en yüksek maliyetin çıkarılacağını bilinerek.
Yazının Devamını Oku

O kriz CHP’de bir ilk yaşanınca çıktı

28 Ocak 2013
KEMAL Kılıçdaroğlu, çarşamba günkü MYK toplantısında genel başkan olarak, bazılarını çok şaşırtan en farklı konuşmasını yaptı.

Hüseyin Aygün’ü eleştiren üyelerin ardından sözü aldı, “Tepkiler nereden geliyor” diye sorduktan sonra bazı ilçe adlarını sıralayıp devam etti:

Buralardan arayan var mı? Yok. Çünkü vatandaşın derdi başka. Ya kim arıyor? Bazı partililerimiz. Neden mi? Dışarıdan haberiniz yok. İş, güç içeride; kim, kime ne dedi? Hep hoşgörülü davrandım; ama artık o sınırım daraldı.”
İlk kez açık açık disiplin işleminden de söz edip, bakın başlıklar halinde özetleyeceğim hangi uyarılarda bulundu:

GÜNDÜZÜN YANITI GECE GELDİ - DIŞARIDA herkes birbirini savunacak, eleştiri yetkili organlarda yapılacak.

Yazının Devamını Oku

Haşmetli savcılar dönemi

24 Ocak 2013
TÜRKİYE’de, her operasyon sonrası özel yetkili savcıların tutumu tartışılır olmaya başladı.

Son örnek de Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlarla ilgili yaşandı. 

Ben de bazı yazılarımda bu tartışmalara değinmiş, mesleki toplantılarda dahi kendini tanıtırken “Beşiktaş Adliyesi’nden” ibaresine özel vurgu yapanların çıktığını aktarmıştım.

O yazım üzerine bir yetkili, “Onlar da Çağlayan’a taşınacak, bu vurgu ortadan kalkacak” demişti.

Bir türlü yazamadım; ama Çağlayan Adliyesi’nde izlediğim son davada epeydir hafızama kazılı kalan bir görüntü, sorunun mekân olmadığını gösterdi.

Yazının Devamını Oku

CHP’nin Aygün sorununda arka yüz

21 Ocak 2013
TUNCELİ Milletvekili Hüseyin Aygün, geçmiş siyasi kimliğini bilerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye kattığı bir isim.

Ancak Aygün, seçildiği günden beri CHP için ya sorun kaynağı oldu ya da parti içi ve dışı güçlerce soruna kaynak gösterildi.

Evet; Aygün kendi başına buyruk, CHP’yi dönüştüreceğine inanan, gündem oluşturmak için zaman, yer, parti kuralı, disiplin tanımaksızın her sözü söyleyen, sınırları zorladıkça zorlayan bir siyasetçi.

Ama buna rağmen, bir milletvekilinin bu konuma gelmesinin/getirilmesinin bir tılsımı olmalı. 

HEDEF O DEĞİL Kİ   DOĞRU, eski yönetimin aksine Kılıçdaroğlu’nun özgürlükçü tavrı, Aygün’ün cesaretini artırıyor, kendisini eleştiren CHP’lilere “faşist kafalar” diyecek kadar ileri gitmesini sağlıyor olabilir.

Yazının Devamını Oku

Cenaze töreni sevindiren sonuç da yaratır

17 Ocak 2013
PARİS’te öldürülen PKK’nın üç kadın yöneticisi için Diyarbakır’da bugün yapılacak cenaze törenine odaklandık.

Suikastın gizemi, törenlerde provokasyona başvurma tedirginliği yarattı.

Ancak iktidar ve BDP yönetiminde, bu tür bir tezgâhı boşuna çıkarma kararlığı gördüm.

Hatta BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, şu sert tepkiyi verdi:

“Provokasyon ihtimali nereden çıkıyor? Hükümet bir şey biliyorsa hem tedbir almalı hem de bizi uyarmalı. Keşke hükümet, ‘Cenaze törenleri barış sürecine desteğe dönüşürse seviniriz’ demekle yetinseydi; böyle de olacak.”

BU KEZ CİDDİ HASSASİYET VAR

Yazının Devamını Oku

Annemmmm

14 Ocak 2013
TAM bir Anadolu kadınıydı, hatta Anadolu gibiydi; tüm darbelere karşın ayakta kalmayı, direnmeyi hep başardı.

Okul yüzü görmedi, ailesi 15 yaşında onu babamla evlendirdi; o günden sonra da onu dünyasının merkezine koyan babama bağlılığı, sevgisi hiç eksilmedi.

Babam, çocuklarını ona emanet etti, her maaşını son kuruşuna kadar ona verip evin yönetimine hiç karışmadı.

Önce bir, sonra iki odalı gecekonduda 5 çocuklu aileyi, bir işçi geliriyle geçindirmesi mümkün değildi; annem eve iş getirdi, çocukluk yıllarımızın tamamı okul dışında annemle evde makas sallamakla, tatillerde de fabrikada çalışmakla geçti.

SIRTINDA BEŞİK EKSİK OLMADI

31 yaşına kadar 6 çocuk doğurdu; büyük ağabeyimizi 8 yaşındayken kaybetti.

Yazının Devamını Oku

MİT, BDP’yi denklem dışı tutmuyor

10 Ocak 2013
İÇ ve dış güç odaklarının yaklaşımına bakıldığında yeni süreçte, Kürt sorununa çözümde bu kez ciddi ilerlemeler için zemin çok daha uygun.

Görüşmelerimden edindiğim izlenimle nedenleri alt alta sıralayayım.

Öcalan’ın MİT ve BDP’lilerle görüşmesi hükümet çevrelerinden sızdı.

Amaç kamuoyunu gözlemekti; şehit aileleri de dahil olumlu bakış söz konusu.

MHP’nin karşı duruşu da hiç olumsuz görülmemeli; aksine tepki ve farklı bakışın bu kanaldan seslendirilmesi iç dengeler açısından sağlıklı bir durum.

SURİYE NEDENİYLE ABD DEVREDE

Yazının Devamını Oku