Paylaş
Görüşmelerimden edindiğim izlenimle nedenleri alt alta sıralayayım.
Öcalan’ın MİT ve BDP’lilerle görüşmesi hükümet çevrelerinden sızdı.
Amaç kamuoyunu gözlemekti; şehit aileleri de dahil olumlu bakış söz konusu.
MHP’nin karşı duruşu da hiç olumsuz görülmemeli; aksine tepki ve farklı bakışın bu kanaldan seslendirilmesi iç dengeler açısından sağlıklı bir durum.
SURİYE NEDENİYLE ABD DEVREDE
EN önemli dış oyuncu olan ABD’nin süreçte yer aldığına inanç yüksek.
Çünkü sürece, Suriye’deki gelişmelerin de damgasını vurduğu gerçek.
Farklı şeyler söyleyen hükümet de dahil masadaki tüm oyuncular, PYD’nin kurduğu özerk yapının, geleceğin Suriye’sindeki rolünü artık kabul ediyor.
PKK da Kuzey Suriye’de elde ettiği bu güce zarar gelmemesini her şeyin önünde tutuyor; o nedenle Türkiye’deki pozisyonunu yenilemeye gerek duyuyor.
Hükümetin, “2012 hedefini gerçekleştiremediler, ezildiler” söyleminden rahatsızlık duymamasının nedeni de burada aranabilir.
Yani, masaya oturmak, mesafe almak için uygun zaman olduğuna inanıyor.
Bu noktada, Suriye’de böyle güçlü mevzi kazandığına inanan PKK’nın, eğer silahlar susarsa çelik kadrosunu Avrupa’ya yollamaya “Evet” demesini beklemek büyük iyimserlik olur.
Düşünelim; silahlar susunca PKK, o kadrolarını Kuzey Suriye’de tutar, hatta yönetime sokarsa veya Erbil’de barındırırsa kim ne yapabilir?
Çünkü gerçekçi olmalı,
“Burası benim toprağım” diyen bir kadro söz konusu.
BDP ARTIK YAN BİNADA OLMAYACAK
AF konusunda da PKK’nın, o kadrolarının cezaevinde kalmasına onay vermesi beklenemez; ama bunun adı ‘af’ değil de ‘eve dönüş’ olur, ayrı.
Zaten bu olanak sadece PKK’lılar için yaratılmayacak ki; çünkü Silivri’de yargılananlar farklı maddelerden mi ceza yediler, yiyorlar?
Sürecin BDP ayağına bakıldığında da daha sağlıklı bir gidiş gözleniyor.
Örneğin; Ahmet Türk’ün, İmralı dönüşü BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile birlikte MİT’le görüştüğü (Geçen cumartesi olduğu söyleniyor) bilgisi var. Bu bilgiye inanmak için çok gerekçe var; ama en önemlisi Oslo süreci.
Bilen bilir; o süreçte BDP, MİT’le temas içinde müzakerelerin yapıldığı merkezlere en yakın binaları mekân tutmuştu, ilk isim de yine Ahmet Türk olmuştu.
Demirtaş’ın salı günkü grup konuşmasına da dikkatli bakmalı.
Bilmeli ki sözler sadece BDP’nin görüşünü değil; Öcalan’ın, Kandil’in, KCK’nın, DTK’nın ve Avrupa ayağının da en hafif ifadeyle, ‘hassasiyetini’ yansıttı.
BDP’nin sürece böylesi aktif katılımı, TBMM içi siyasetin etkin pozisyonu açısından da olumlu ve hükümetle MİT’in de böyle baktığı söylenebilir.
Öcalan’dan “Bağımsız devlet yok” sözü alındığı konusunda da bir laf edelim.
Geçen yıl bu köşeden, etkin bir BDP’linin, “Hepimiz istesek dahi bağımsız devlete karşı çıkacak ilk isim Öcalan olur” dediğini yazmıştım.
Anlayacağımız önemli olanın, Öcalan’ın bunu demesi değil, Türkiye’nin bu güce kavuşmasıdır.
Paylaş