BİRGÜL Ayman Güler bir laf etti, CHP yeni bir krize girdi.
Kemal Kılıçdaroğlu da çıktı bir konuşma yaptı, kimine göre ayar çekti.
Şimdi yeni soru, o konuşmanın CHP’de yarattığı etkinin çapı üzerine.
İlk bakışta CHP, sanki bir süre durulacak gibi görünüyor; ancak derine inildiğinde tablonun hâlâ sorunlar barındırdığı hissediliyor.
Hatta o konuşma, CHP’de henüz kendilerine tanımlamamış olan grupların, açıkça ortaya çıkacağı bir süreci başlattığı söylenebilir.
Bunu da güncel klasik tanımlarla ‘ulusalcı’ ve ‘yenilikçi’ diye ifade edilen iki ana akımın o konuşmadan çıkardığı sonuca bakarak değerlendirelim.
DENGELİ BULANLA TATMİN OLMAYAN
ULUSALCILAR, Güler’in konuşmasını CHP programına uygun gördükleri için Kılıçdaroğlu’nun programdan alıntılarını ‘dengeli’ görüp üstlerine almadılar.
Güler’in ifade tarzını sorunlu buldukları için Kılıçdaroğlu’nun, “Sözünüze dikkat edin, çarpıtarak aktarırlar” uyarısına ise hak verdiler.
Yenilikçi grup ise konuşmadan çok da tatmin olmuş değil.
Konuşmanın ideolojik özü ile Güler’e uyarı tonunu eksik, ‘medyaya eleştiriyi’ ise dozu kaçmış buluyorlar.
Çok kısa özetlediğim bu iki grubun o konuşmaya bakışının ilk sonucu da yenilikçi grubun ‘gün yüzüne çıkma’ eğilimine girmesi oldu.
CHP grup yönetiminin bilinçli tercihi ile ulusalcıların lehine, TBMM kürsüsünden uzak tutulduklarına inanan yenilikçiler, artık hem toplu hareket etmek hem de kürsüye daha çok çıkmak için direnç gösterecek. Sanıyorum bu amaçla, son kriz ardından birkaç toplantı da yaptılar.
Tabi ulusalcılar da benzer tutum sergileyip bir araya gelmeyi sürdürdü.
SÖYLEMLERİ SAMİMİ DE
CHP’de kaç grup oluşur, güçleri ne olur bir soru; ancak sosyalistlerden ulusalcılara, liberallerden sosyal demokratlara, merkez sağdan, milliyetçi sağa kadar geniş yelpazede isimler olduğu ortada.
Bu tablo, parti bütünlüğü korunduğu, söylemin parti programı dışına çıkışı önlendiği sürece sosyal demokrat bir partide doğal görülmeli.
Ancak son yıllarda büyük değişimler geçiren Türkiye, 2 yıl içinde de çok yaşamsal 3 seçimi art arda yapacak.
CHP yönetimine göre iktidar, bu 2 yılda CHP’yi parçalama peşinde koşacak.
Kılıçdaroğlu, grup konuşmasında abartarak eleştirdiği medyanın da bu amaçla kullanılacağını savunarak arkadaşlarına, “Aman dikkat” diye seslendi.
Ama bunun yetmediği kesin; iktidar olmak ve o nedenle dış saldırılar önlenmek isteniyorsa parti içi grupları dengeleyecek hassas formüller bulunmalı.
İşte, dün bir, bugün iki; iki grupla özdeş görülen Grup Başkanvekili Muharrem İnce ile Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu arasında CHP’de kim ev sahibi, kim misafir diye ‘böbürlenme’ kapışması yaşandı.
İki gündür, iki kanattan çok kişiyle konuştum; hepsi samimiyetle CHP’den tek tasfiye dahi istemediklerini söylüyor.
O zaman Türkiye’de, CHP’yi her an sarsabilecek devasa yeni güç odaklarının oluştuğunu görerek kapıları onlara kapatacak beceriyi de göstermeliler.
Hem de bırakın Kılıçdaroğlu’nu, bir milletvekilinin en küçük beceriksizliğine dahi en yüksek maliyetin çıkarılacağını bilinerek.