Sıtkı Şükürer

Rant yaratmadan olmaz

5 Mart 2023
Deprem olgusu bundan böyle hep hayatımızın içinde olacak. “Deprem değil, bina öldürür” gerçeği nihayet zihinlerimize kazındı. Bu sebeple “Kentsel Dönüşüm” artık en öncelikli konumuz.


Mevcut yapı stoğunun kısa dönemde depreme dayanıklı hale getirilmesi mümkün değildir. İşe “kolon denetimi”nden başlamak gerekir. “Kolon kesme” dayanıklı bir yapıyı sakatlayan, makul zihinlerin izah edemeyeceği bir olgudur.
Necip halkımızın bir kısmının yaşam alanlarını genişletme hevesinin vahim sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.
Ticari amaçla kullanılan zemin katlarda bu bilinçsizlik daha yaygın. Binanın herhangi bir katında böylesi uygulama tüm binanın statik dengesini alt üst eder. Toplumsal gerçekliğimiz buysa kamu otoriteleri ülkedeki binaların tamamını tek tek denetlemelidir. Tabii ki öncesinde de her yapının “oturma raporu” aşamasına kadar tüm kuralların tavizsiz uygulanması gerekir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE TEŞVİK
Diğer bir husus; kentsel dönüşümün hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi gereğidir. Uygulamayı süratlendirecek ana unsur teşvik mekanizmalarının oluşturulmasıdır. “Rant” her zaman mesafeli durulması icap eden bir kavram değildir. Rantın haksız ve fırsatçı bir yönü varsa bu şekline şüphesiz müsamaha gösterilmez. Ama “rant”, “kâr”, ya da “artı değer”... her neyse, imkânı olmayan konut sahibinin ihtiyacını gideren ve aynı zamanda müteahhittin ticari beklentisini karşılayan en rasyonel enstrümandır.
Mutabakatla oluşturulacak makul emsal artışları depreme dayanıklı yapının finansman kaynağıdır. Bu anlayışın yolunu açacak olanlar kamu otoriteleridir.

EMSAL ARTIŞ OLUŞTURULMALI

Yazının Devamını Oku

Asrın felaketi

26 Şubat 2023
TÜM bir bölgenin kaderini değiştiren, resmi rakamlara göre kırkbin’i aşkın kişinin öldüğü, yüzbinlerce insanın yaralandığı, evinden barkından, kök saldığı topraklarından olduğu deprem felaketi üzerinden üç hafta geçti.


Mezopotamya ve Ortadoğu coğrafyasında artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Yıkıma uğrayan muhteşem bir kültür mirası içlerimizi öylesine acıtıyor ki “yaşandı, önümüze bakalım” diyebilmek mümkün olamıyor.

HİÇBİR HESABA SIĞMAZ
Çeşitli kurumlar, uzmanlar bir takım zarar hesaplamaları yapıyorlar. Buldukları çok yüzeysel, felaketi takdir edemeyen düşük rakamlar. Mesele sadece yıkılan binaların, iş yerlerinin yenilenmesi, onlara dair iş ve zaman kayıpları değil. Yitip gidenler, fiziki ve psikolojik tahribata uğrayanlar hayatları boyunca yaşadıkları yerlere, ülkeye kim bilir ne değerler katacaktı. Bu kayıpların, bırakın insani yönünü, ekonomik karşılığı hangi hesaba sığar? Her biri bir kadim insanlık hazinesi olan yerleşim yerlerinin büyük ölçüde tahrip olan tarihsel dokusu, kimliği... nasıl geri getirilecek? İş, aş, ev olmayınca insanlar içleri kan ağlayarak, acıları ile birlikte ata topraklarını belki de dönmemek üzere terk ediyorlar.

ÜLKEMİZİN SORUMLULUĞU
Bir büyük göç dalgası, bir “demografik katastrof” tüm ülkeyi bekliyor. Ege Bölgesi de bu göçten payını alacaktır. Yüzbinlerce insan, aileleri ile birlikte iş, ev, okul ihtiyacı içinde olacak. Çok kapsamlı bir ulus dayanışması her bir fert itibari ile ülkemizin sorumluluğudur. Merkezi hükümetimizin Afad ve Kızılay üzerinden çok yüksek tutarlarda bağış organizasyonları gerçekleştirdi. Özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin doğrudan bağışçı ile depremzedeyi buluşturan kampanyasında 350 milyon TL’ye ulaşılması müthiş bir dayanışma göstergesiydi.

Yazının Devamını Oku

Çözüm arayışı gecikmemeli

19 Şubat 2023
YAŞADIĞIMIZ felaketin üzerinden yaklaşık iki hafta geçti.

Acılar tabii ki dinmeyecek.
Ama yaşadıklarımız Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kere daha bilinçlerimize kazıdı.
Ülke haritası üzerinde kırmızı renkle gösterilen riskli bölgeler içinde Ege Bölgesi de yer alıyor.
Uzman açıklamalarından da anlaşılıyor ki deprem her an yine kapımızı çalabilir.
İzmir özelinde artık radikal tedbirler alınma zamanı.
Evvel emirde “İmar Barışı” gibi bir düzenlemeler sonsuza kadar gündemimizden çıkmalı. Bu kentte eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış onbinlerce bina bulunuyor. Hemen gözümüzün önünde sahil bandında bulunan apartmanların ekonomik ömrünü tamamladığını anlamak için gözlemek bile yeterli. Bu binaların bir an önce güvenli bir hale getirilerek yenilenmesi gerekiyor. Ancak apartmanların bağımsız bölümlerinde yaşayanların önemli bir kısmının ekonomik durumu bahse konu yenilemeye müsait değil. Dolayısıyla “kent estetiğine, sulietine” dair kaygılar dahil, sair tüm gerekçeler ikinci plana alınarak çözümler oluşturmak gerekiyor. Örneğin 8 katlı apartmanda yenileme için 9 veya 10 kata müsaade edilecek bir imar düzenlemesi yapılarak, imkânları sınırlı kat maliklerine fazla bir yük oluşturmadan, müteahhitlerine imalatı karşılığında ek katlarla istihkak oluşturulabilir.
Yine, en fazla sözü edilen “deprem toplanma alanları”nın artırılması amacıyla “ada parsel” bazında düzenlemelerle yapılaşmaya imkân tanıyarak yeşil alanlar yaratılabilinir. Örneğin üç tane yan yana 8 katlı apartman için tek bir 30 katlı bina inşası ile, üç yerin binaya dönüştürülmeyen arsaları “yeşil alan” olarak planlanabilir.

Yazının Devamını Oku

Asgari müşterek yetmez

12 Şubat 2023
CUMHURİYET bir devrimdi.

Bir imparatorluk bakiyesinden yeni bir devlet kurulmuştu.
Çok kültürlü bir toplum, zamanın ruhunun da etkisiyle milliyetçi bir paydada Türk kimliği üzerinden konsolide edilmeye çalışıldı.
Bu proje hayatın her alanında; eğitim, tarih, dil... uygulamaya koyuldu.
Tabii ki bahse konu Cumhuriyet değerleri topluma benimsetilmeye çalışılırken “Demokrasi” mecburen ikinci plandaydı.
Bugün Cumhuriyet’in 100. yılını idrak ediyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk, nihai hedefin “muasır medeniyet seviyesi”ne ulaşmak olduğunu ifade etmişti.
Hiç şüphesiz bu hedef “Demokrasi”yi işaret ediyordu.

Yazının Devamını Oku

ChatGPT

4 Şubat 2023
BU aralar teknoloji dünyası “Open Ai” şirketinin geliştirdiği “Chat GBT” ile çalkalanıyor. Bir yapay zekâ programı olan “Chat GBT” 2021 yılına kadar internetteki tüm veriler yüklenmiş olarak kullanıcılara şaşırtıcı servisler verebiliyor. Bu programa, mesela makale ya da doktora tezleri yazdırmak mümkün. Çok akıllı bir makine.

 


Size mantıklı ve geçerli cevaplar verebiliyor, insan gibi konuşabiliyor. Ancak, tabii ki bir sezgisi ya da yaratıcı zekâsı yok. Belleğine kayıtlı tüm verilere anında ulaşarak cevap üretebiliyorlar.
Google da Gopher programıyla 280 milyar parametreyi “derin öğrenme” iddiası ile hazırlanmış durumda. Bu programlardan; dil öğrenimi, araştırma ve yazma, eleştirisel düşünme, problem çözme, özel rehberlik gibi konularda istifade sağlanabiliyor. Chat GBT’nin 3,5 versiyonu ABD’de doktorluk sınavında “pratisyen hekim” ünvanına erişmiş. Yine bizim KPSS sınavlarında 4 sözel sorunun 3’ünü doğru cevaplayabiliyormuş. Bu makinenin kimi durumlarda kötü niyetlilerin işini kolaylaştırdığı biliniyor. Bu yüzden ABD’de bazı eyaletlerde yasaklanmış.
Yapay zeka programları İOT (nesnelerin interneti) ile, örneğin ev zekasını devreye alarak, maliyet düşürücü tavsiyeleri kullanıcılara sunabiliyor. Gençlere tavsiyemiz; yapay zeka ile ilgili meslekler fırsat barındırıyor.
Veri giriş, veri işleme, imalat, montaj, ulaşım, lojistik, müşteri hizmetleri, perakende... Akla ne gelirse, artık yapay zeka hayatın her alanında olacak.
Diyebilirsiniz ki, kişisel verilerinizin bir yerlerde birikiyor olması bambaşka tehditlere yol açar. Pek tabii bu konu bahsi diğerdir ve çok uzun tartışmalara muhtaçtır.

----

Yazının Devamını Oku

Demokrasi vaatleri şımartır

29 Ocak 2023
SEÇİM sürecine girdik. Bermutad böylesi dönemlerde iktidarlar arka arkaya müjdeler (!) açıklarlar. Bu seçim döneminde de örnekler gelmeye başladı. EYT’den vergi aflarına hergün bir paket açıklanıyor. Esasında devleti yönetenler neyin doğru ve rasyonel olduğunu bilirler.

 


Bu ülkede yaratılan katma değerin takribi yüzde 25’i devlete aktarılır. En önemli kalem “vergi”dir. Karşılıksız ve zorunlu bir ödeme olan vergi, yerinde kullandığı takdirde bir vecibe olarak kabul görür. Düzgün vatandaşların siyasi iktidarlardan öncelikli beklentisi budur. Vergi afları bu iklimi bozan ve vergisini ödeyeni kandırılmış ve enayi yerine konulmuş hissettiren bir yanlış uygulamadır. Hele her yıl tekrarlanırsa getirilişindeki gerekçeler makul izah olmaktan çıkar.
EYT, zaten öteden beri bir yanlış uygulamaya bir geri dönüştür. 40 yaşında emekli olmak bir hak ihlalinin giderilmesi, kazanılmış bir hakkın korunması gibi değerlendirilemez. Hukuk; adil, makul ve ekonomik gerçekliklerle bir bütündür. Devlet imkanlarının popülist uygulamalara konu edilmesi, sonrasında tüm topluma ağır faturalar yükler.
Seçimlerden sorna ekonomiyi neler bekliyor, bu konuya ilişkin uzman yorumları hiç de iç açıcı değil. Esasında siyasi popülizm binlerce yıllık bir olgu. Hatırlayın, Demirel, Özal için “o ne veriyorsa ben 5 lira daha fazla vereceğim” diyerek bu durumun “nirvanası”sına ulaşmıştı. Demokrasi galiba böyle bir şey. Umarız vaatlerde ölçü tamamen kaçmaz ve tahribat toparlanabilir seviyede kalır.

------

 

LİPSOS

Yazının Devamını Oku

Romanlar kıymetlimizdir

22 Ocak 2023
GEÇEN pazar günü İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bir Roman çalıştayı düzenledi.

 

Romanlar bilindiği üzere MS 420 yılları civarında Pencap-Sind nehir havzasından çıkış yaparak İran ve Anadolu üzerinden tüm dünyaya yayılmış bir Hint-Avrupa halkıdır. Tüm dünyada milyonlarca Roman tarih boyunca dışlanan ve acı çektirilen bir halktır. Bu nedenle dünya toplumlarının bu özel insanlara kolay ödenemeyecek bir vicdan borcu söz konusudur. Memleketimizde de, bir görüşe göre 1 milyon kişiyi aşkın Roman yaşamaktadır. Bu arada “Çingene” ifadesi ayrımlaştırıcı olarak değerlendirildiğinden “Roman” tanımlaması tercih edilmektedir. Romanlar ülkemizde; müzisyenlik, çiçekçilik, kâğıt toplama, falcılık, otoparkçılık, faytonculuk, kalaycılık gibi işlerle uğraşırlar. Toplumun belki de en eğitimsiz kesimleridir. Herkes tarafından “eğlenceli insanlar” diye tanımlanmaları, bir “kapı gıcırtısından” bile oynamaya başladıklarının söylenmesi traji komik bir hüzün içerir aslında. Hayatlarını en zor koşullarda, büyük ölçüde dışlanarak, eğitime mesafeli ve günübirlik yaşama durumunda olan bu insanlar coğrafyamızın 1600 yıllık öz be öz asli unsurlarıdır.

KÜLTÜRLERİ KORUNMALI
Bugün ülke yöneticileri, dezavantajlı hale düşürülmüş Romanlar’ın sorunlarına eğilmek için, gecikilmiş olsa da çaba göstermeye başladı. Tabii ki bu çalışmaların bir samimiyet içermesi ve seçim malzemesi olarak görülmemesi icap ediyor. Romanlar’ın yaşam koşulları rehabilete edilirken onların yarattığı kültür de mutlaka özenle korunmak durumundadır. İstanbul Sulukule’nin rant uğruna yok edilmesi tam manasıyla sosyal ve kültürel bir faciadır. İzmir’de Romanların yaşadığı yerlerde yapılan “kentsel dönüşüm” çalışmalarında “yaşam biçimlerinin” zedelenmemesi için Tunç Soyer’in azami dikkat gösterdiğini izliyoruz. Romanlar’ın topluma entegrasyonu, onları asimile etmeden, ancak 21. yüzyılın koşullarına da uzak kalmamalarını temin ederek medeni gelir imkânlarına kavuşturulmaları çok önem arz ediyor. Bu insanların sabit bir görevde istihdam etmek yerine özgürlüklerini kısıtlamayan alanlarda desteklenmesi daha anlamlıdır. Örneğin, geleneksel müzisyenlik yetkinlikleri bu konuya ilişkin oluşturulacak “meslek okulları hatta yüksek okullarla” daha da geliştirilebilir.

ÜNLÜLER DERS VERMELİ
Bu noktada tanınmış Roman asıllı sanatçılarımızın ‘Fahri Doktor’ sıfatlarıyla ders vermeleri sağlanabilir. Hüsnü Şenlendirici’den Kibariye’ye bahse konu Roman şöhretler böylesi bir projede yer alabilir. Yine, çiçekçilik yapanlar için, özellikle Bayındır-Ödemiş yörelerinde üreticilerle koordineli “satış kooperatif” birliktelikleri oluşturulabilir. Romanlar son dönemlerde Meclis ve benzeri siyasi platformlarda belirli bir ağırlığa sahip olmaya başlamışlardır. Bu durum olumlu bir sürecin habercisidir.
Her yönüyle eşit ve özel insanlar olan Roman vatandaşlarımızı sevgiyle selamlıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Ekonomi işbirliği ile belirlenmeli

15 Ocak 2023
İNGİLTER demokrasinin beşiği olarak anılır.

Demokrasi kültürünün yerleşik hale gelmesi bir süreci gerektiriyor.
Feodalitenin yaşandığı dönemlerde derebeyleri 1215 yılında İngiltere Kralı’na bayrak açmışlar ve bir antlaşma imzalamışlardı. Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi) diye bilinen bahse konu belgede Kral John bazı yetkilerinden feragat ederek, yasalara uygun davranacağını kabul etmiş ve Baron’lara söz hakkı tanımıştı. Bilahare antlaşmaya sadık kalınmaması nedeniyle Papa III. İnnocentius belgeyi iptal etmişse de, bu olay bir yetki paylaşımı anlamında tarihteki demokratik kazanımların başlangıcı olarak yerini almıştır. Bugün Anglo Sakson diyarlarda dünyanın diğer yörelerine göre özgürlüklerin daha gelişkin olması böylesi bir bedel ödemenin göze alınması sonucudur.
Demokrasi kendisini en net manada “bütçe hakkı”nın nasıl belirlendiği ile gösterir. Halkın vergilerin nasıl kullanılacağı, monarkın bu yetkisinin ne ölçüde kısıtlanacağı demokrasi kitabının önsözüdür. Güncele dönersek;
1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi genç cumhuriyetin nasıl bir ekonomik model uygulayacağının bir kritik karar toplantısıydı. İşçi, çiftçi ve tüccar kesimlerinden oluşturulan delegelerle, tüm dünyaya mesaj verilmişti.
Bugün, ülke özel sektörü, her türden devletçi politikalara rağmen ekonominin lokomotifidir. Hal böyle olmakla beraber, ülke kaynaklarının kullanımında çok sınırlı söz sahibidir. Devlet, cumhuriyet dönemlerinde de tek başına bütçenin karar vericisi olma alışkanlığını sürdürmektedir. Son yirmi yılda vatandaşların devlete ödediği vergi, takribî 2,761 milyar dolardır. Bu tutara sair kamu gelirleri dâhil değildir. Ülkenin tüm sivil kesimleri bu gelirlerin paylaşımında izleyici konumundadır.
Sayın Bakan geçenlerde “ekonomi yönetimi devletin işidir” anlamında bir yaklaşım ifade ederek, bir “had” tanımlaması yapmıştı. Oysa Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı artık “bütçe hakkı” ve temel ekonomik kararların sivil toplumla paylaşmasını gerektiriyor. Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kongre de bu amaca hizmet etmeyi hedefliyor.
Ekonomi politikalarına dair uygulanabilir ve rasyonel bir yol haritası, ekonomi bileşenlerinin katkısı ile gerçeklik kazanabilir, aksi durum, bu ülkenin niye bir Güney Kore gibi mesafe alamadığının hazin izahı olur.

Yazının Devamını Oku