Paylaş
Demokrasi kültürünün yerleşik hale gelmesi bir süreci gerektiriyor.
Feodalitenin yaşandığı dönemlerde derebeyleri 1215 yılında İngiltere Kralı’na bayrak açmışlar ve bir antlaşma imzalamışlardı. Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi) diye bilinen bahse konu belgede Kral John bazı yetkilerinden feragat ederek, yasalara uygun davranacağını kabul etmiş ve Baron’lara söz hakkı tanımıştı. Bilahare antlaşmaya sadık kalınmaması nedeniyle Papa III. İnnocentius belgeyi iptal etmişse de, bu olay bir yetki paylaşımı anlamında tarihteki demokratik kazanımların başlangıcı olarak yerini almıştır. Bugün Anglo Sakson diyarlarda dünyanın diğer yörelerine göre özgürlüklerin daha gelişkin olması böylesi bir bedel ödemenin göze alınması sonucudur.
Demokrasi kendisini en net manada “bütçe hakkı”nın nasıl belirlendiği ile gösterir. Halkın vergilerin nasıl kullanılacağı, monarkın bu yetkisinin ne ölçüde kısıtlanacağı demokrasi kitabının önsözüdür. Güncele dönersek;
1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi genç cumhuriyetin nasıl bir ekonomik model uygulayacağının bir kritik karar toplantısıydı. İşçi, çiftçi ve tüccar kesimlerinden oluşturulan delegelerle, tüm dünyaya mesaj verilmişti.
Bugün, ülke özel sektörü, her türden devletçi politikalara rağmen ekonominin lokomotifidir. Hal böyle olmakla beraber, ülke kaynaklarının kullanımında çok sınırlı söz sahibidir. Devlet, cumhuriyet dönemlerinde de tek başına bütçenin karar vericisi olma alışkanlığını sürdürmektedir. Son yirmi yılda vatandaşların devlete ödediği vergi, takribî 2,761 milyar dolardır. Bu tutara sair kamu gelirleri dâhil değildir. Ülkenin tüm sivil kesimleri bu gelirlerin paylaşımında izleyici konumundadır.
Sayın Bakan geçenlerde “ekonomi yönetimi devletin işidir” anlamında bir yaklaşım ifade ederek, bir “had” tanımlaması yapmıştı. Oysa Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı artık “bütçe hakkı” ve temel ekonomik kararların sivil toplumla paylaşmasını gerektiriyor. Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kongre de bu amaca hizmet etmeyi hedefliyor.
Ekonomi politikalarına dair uygulanabilir ve rasyonel bir yol haritası, ekonomi bileşenlerinin katkısı ile gerçeklik kazanabilir, aksi durum, bu ülkenin niye bir Güney Kore gibi mesafe alamadığının hazin izahı olur.
Paylaş