Paylaş
Acılar tabii ki dinmeyecek.
Ama yaşadıklarımız Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kere daha bilinçlerimize kazıdı.
Ülke haritası üzerinde kırmızı renkle gösterilen riskli bölgeler içinde Ege Bölgesi de yer alıyor.
Uzman açıklamalarından da anlaşılıyor ki deprem her an yine kapımızı çalabilir.
İzmir özelinde artık radikal tedbirler alınma zamanı.
Evvel emirde “İmar Barışı” gibi bir düzenlemeler sonsuza kadar gündemimizden çıkmalı. Bu kentte eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış onbinlerce bina bulunuyor. Hemen gözümüzün önünde sahil bandında bulunan apartmanların ekonomik ömrünü tamamladığını anlamak için gözlemek bile yeterli. Bu binaların bir an önce güvenli bir hale getirilerek yenilenmesi gerekiyor. Ancak apartmanların bağımsız bölümlerinde yaşayanların önemli bir kısmının ekonomik durumu bahse konu yenilemeye müsait değil. Dolayısıyla “kent estetiğine, sulietine” dair kaygılar dahil, sair tüm gerekçeler ikinci plana alınarak çözümler oluşturmak gerekiyor. Örneğin 8 katlı apartmanda yenileme için 9 veya 10 kata müsaade edilecek bir imar düzenlemesi yapılarak, imkânları sınırlı kat maliklerine fazla bir yük oluşturmadan, müteahhitlerine imalatı karşılığında ek katlarla istihkak oluşturulabilir.
Yine, en fazla sözü edilen “deprem toplanma alanları”nın artırılması amacıyla “ada parsel” bazında düzenlemelerle yapılaşmaya imkân tanıyarak yeşil alanlar yaratılabilinir. Örneğin üç tane yan yana 8 katlı apartman için tek bir 30 katlı bina inşası ile, üç yerin binaya dönüştürülmeyen arsaları “yeşil alan” olarak planlanabilir.
Pek tabii her yer, teknoloji müsait olsa bile yapılaşmaya imkân sağlayamayabilir. Ancak doğrudan fay hattı üzerinde olmayan dikey çözümlü yaklaşımlar ilgili kurumlarımız tarafından tartışabilmelidir.
Bu arada bir hususu da vurgulamak gerekiyor. Binası yıkılmış müteahhitlere yönelik toptancı bir “linç” uygulanıyor. Binalar her zaman eksik malzemeden yıkılmaz. İmar iznini veren, af çıkartan, denetleyen, jeolojik yapı konusunda belirleme yapan kurumların sorumluluklarını da göz önüne almak icap ediyor.
Öncelikli olarak deprem bölgesinin akut ihtiyaçları, arkasından onarım süreçleri ve eş zamanlı ülkenin depreme yönelik tedbir yatırımları... hepsi bir arada yüzlerce milyar dolarlık bir harcamayı gerektiriyor.
Zor zamanlar ancak dayanışma ile aşılır.
Tüm ülke olarak birbirimize sarılmaktan başka çaremiz yok.
Paylaş