Serhat Demirel

İstedikleri bu kadar basit... Sevmek sevilmek yemek ve oyun

5 Aralık 2020
Kötü haberlerle gündelik hayatta mücadelemizi sürdürüyoruz.

Burada güzellikleri konuşalım. Bu hafta, CNN Türk spikeri, aynı zamanda ‘Kardeşini Doğurma’ kitabının yazarı Büşra Sanay’la, köpeği Dagu’nun hikâyesini konuştum. Lafı uzatmayayım, http://instagram.com/busrasanay adresinde de takip edebileceğiniz Dagu ve Büşra Sanay’ın dostluğunu dinleyelim:

‘ANNE-OĞUL YAŞIYORUZ’

“Dagu’nun hayatıma girmesiyle kalbimin kapasitesinin ne kadar sonsuz olduğunu öğrenmiş oldum. Bunu belirtmeliyim önce. 2 yıldır beraberiz. O şimdi 2 yaşında ve müthiş bir hikâye yazıyoruz bu hayatta. Adeta birbirimiz için çıldırıyoruz. Eve her girdiğimde beni en son 40 yıl önce görmüş gibi davranıyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. Beni sevdiğini ve bana güvendiğini görmek müthiş bir şey.”



“Hayvan sevgisi içimde hep vardı. Çünkü şefkat hissi yüksek bir insanım. Kendimi karşı tarafın yerine koyabilen biriyim. Bu her ne kadar hayatta bazen canımı yaksa da bu konuda harikalar yarattı. Önceden balık, kuş, tavuk, horoz ve bir ara baktığımız Sibirya kurdumuz oldu ancak Dagu ile bağımız bambaşka. Çünkü bebekken hayatıma girdi ve anne-oğul olarak yaşıyoruz. Gülüyor, konuşuyor ve bunu öyle net görüyorum ki! Birbirimize hep sahip çıkıyoruz. O leb demeden ben ne yapacağını biliyor onu ondan iyi tanıyorum.”

Yazının Devamını Oku

Bir düşünsenize köpeğiniz sizinle konuşuyor!

28 Kasım 2020
Geçen haftanın haberi, Amazon Alexa’nın mühendislerinin kedilerin miyavlamalarını anlayan bir uygulama geliştirmeleriydi.

Buna göre kısıtlı bir çerçevede kedilerimizin bizimle zahmet edip iletişime girdikleri sırada ne söylemek istediklerini anlama şansımız olacaktı.

Kedilerin ulusa seslenişini merakla beklerken, bu heyecanlandırıcı çalışmanın yanı sıra devam eden başka araştırmalar da var.

Bunun kapısını da muhteşem bir köpek ve sahibi araladı: Alexis Devine ve Bunny.



Her köpek sahibinin yaptığı gibi köpeğiyle konuşmaya çalışan Alexis Devine, köpeği Bunny’den cevap alabiliyor.

Yazının Devamını Oku

‘Anladım ki onlar da bize öğretebilirler’

14 Kasım 2020
Bir kedi, bir köpekle aynı evi paylaşmak insanın hayatını nasıl değiştiriyor, bunu mevzuya uzak olanlara anlatmak kolay değil. Ama yılmak yok. Bu hafta da Galatasaray Kadın Basketbol Takımı oyuncularından Cansu Köksal’a soruyorum, bakalım bir köpekle aynı evi paylaşmak, yoldaş olmak nasıl bir his. Köksal, Şiva’yı anlatıyor: “Şiva’mı 5 sene önce bir barınaktan sahiplendim. Verdiğim en doğru kararlardan biriydi. Beraber büyüdük. Onu sahiplenmeden önce köpek bakımıyla ilgili birçok kitap okudum, eğitim videoları izledim fakat Şiva geldikten sonra bazı şeyleri yalnızca deneyimleyerek öğrenebileceğimi anladım. Onun canı yansa benim de canım acır, o üzülürse ben de üzülürüm. Çok güçlü bir bağımız var.”

Sarı-kırmızılı basketbolcu da hayvan sevgisini ailesi sayesinde edinmiş. Ailede başlayan sevginin ileride toplumu nasıl dönüştürebileceğini şu şekilde ifade ediyor: “Bana her zaman bizden farklı olana saygı duymayı, onları korumayı ve empati kurmayı öğrettiler. Hayvanlarla büyüyen çocuklar; kendileri dışındaki canlıların, üstelik kendilerine benzemeyen canlıların varlığını kabulleniyorlar.

ŞİVA VE YEĞENİM

Hükmetme ve nesneleştirme temeli üzerine kurulmayan sağlıklı bir ilişki, çocukların hayvanları kendi varlıklarını bütünleyen canlılar olarak görmelerine neden oluyor. Çocuklar etrafındaki insanlardan ve ailelerinden örnek alıyor, onların davranışlarını takip ediyor. O yüzden çocuklara; bir hayvan türü olan insanın, diğer hayvanları sömürme, zarar verme, yok etme hakkı olmadığını öğretmemiz gerekiyor. Bunun da yolu ailelerde alınan eğitimden geçiyor. Ancak bu şekilde, daha sağlıklı, daha barışçıl, daha hoşgörülü, daha verici, daha paylaşımcı, daha anlayışlı, farklılığa daha açık nesiller yetişebilir diye düşünüyorum. Şiva’yı sahiplendikten sonra yeğenim dünyaya geldi. Şiva’nın bebeği görür görmez karakteri değişti, inanılmaz uysal ve sakin bir köpeğe dönüştü. Yeğenimin yanında sessizce duruyor, kibarca burnuyla ona dokunuyor ve onu koruyordu. Anladım ki bizim onlara öğrettiğimiz kadar onlar da bize öğretebilirler” diyerek anlattığı Şiva etkisi çok güzel. Peki Şiva nasıl?

Dinliyoruz: “Çok enerjik ve neşeli. Zor olduğunu, onunla baş edemediğimi düşünebilirsiniz ama aksine beni en mutlu eden özellikleri bunlar. Ne kadar mutsuz ya da yorgun olursam olayım, Şiva’yı görür görmez neşem yerine gelir, onun yanında çok mutlu ve enerjik bir insan olurum. Beni mutsuz görünce yanıma gelir ve durumun düzelmesi için elinden geleni yapar. Bu gerçekten çok özel bir şey.”

KEDİLER KÖPEKLER KAYBOLMASIN

Yazının Devamını Oku

100 yıl sonra Beyaz Saray köpeksiz... Acaba değişecek mi

31 Ekim 2020
Haftaya ABD Başkanlık seçimini eda edeceğiz, tüm dünyanın merak ve endişeyle beklediği sonuç belli olacak.

Joe Biden ve Donald Trump arasındaki yarışta konu bir şekilde köpeklere de geldi. Çünkü Donald Trump, 100 yıl sonra Beyaz Saray’da köpeği olmayan ilk ABD Başkanı. Joe Biden’ın ise Champ adında bir Alman çoban köpeği var. Biden için sosyal medya kampanyasında, “İnsanınızı akıllıca seçin” ifadesiyle, eski bakan yardımcısı için oy isteniyor. ABD halkına sandıklara sahip çıkmasını önerirken bir not: “Siyasilerin kedi-köpek sevgileri, iyi yönetici olacakları anlamına gelmiyor” şerhini, Türkiye’de uzun süre siyasetin içinde yer alan kedi fanatiği siyasetçimizi anarak düşeyim.

BİZİM DUYGULARIMIZ VAR, PEKİ KEDİLERİN
CAHİT Kayra’dan kedilerin ruh dünyası üzerine harika bir pasaj paylaşacağım. 103 yaşındaki yazarımız, -Allah başımızdan eksik etmesin- 1999’da Boyut Kitaplar’dan çıkan ‘Çiçekleri Unuttular’ kitabında, ‘Kedi Hakları’ başlıklı bölümde şöyle demiş: “Biz kendi ilişkilerimize sevgi, aşk, özlem, hicran, elem falan filan gibi adlar takıyoruz. Şairler şiirler yazıyor, kemanlar ezgiler ağlıyor, ressamlar, resimler... Romantik ve kutsal aşklar... Feylesofların ve psikologların derin, gizemli açıklamaları... Derin ve anlaşılması güç teoriler... Neler neler (...) Ama üçüncü katın balkonundan aşağıda, bahçedeki tosun kafa tekire, heyecanlı, özlemlerle dolu melodiler inleten bizim kedinin saf, temiz duygularına gelince... İçgüdü... Oysa bu iki masum yaratığın ilişkisinde o tür uydurmaların hiçbiri yok. Her şey doyurucu hazlar ve gerçekten kutsal sonuçlarla biter bu oyunda... Tam feylesofların dedikleri gibi... Zındık mındık ama ne demiş Spinoza: ‘Doğada uygun olan şey iyidir!’” (Kaynak: Kedi Kitabı, Gökhan Akçura, OM Yayınevi)

KARA KEDİ MUAMMASI

Yazının Devamını Oku

O kadar da kedici değilmişiz

24 Ekim 2020
STATISTA verileri, çarpıcı bir sonucu ortaya koydu. Kedi başkenti olan ve ‘Catstantinople’ olarak anılan İstanbul’a rağmen, kedi sahiplenmede birinci ligde değiliz.

Araştırma diyor ki evlerini kedilerle paylaşma oranında Romanya, yüzde 47’yle lider. İkinci Letonya yüzde 38, onu Macaristan 34, Slovenya ve Polonya 33’le takip ediyor. Litvanya 32, Fransa ve Avusturya 31, Belçika yüzde 27, Danimarka yüzde 26. Kedisever ülke olsak da bizim kedilerle ev paylaşma oranımız İsveç gibi yüzde 19’da kalmış.

Yazın bittiği an yüzünü göstermeye başlayan kış geldiğine göre çağrımızı yineleyelim: Kedilerle evinizi paylaşmak harika. Bunun getireceği mutluluğu çok az şeyde bulabilirsiniz, o nedenle lütfen sokaktaki kedilere sevginizi sadece sokakta göstermeyin, evinizi de onlara açın.

BU DÜNYADAN DEĞİL GİBİ: MUHTEŞEM GÜZELLİK

İtalya’nın Sardinya adası, dünyaya bir güzellik daha sundu. Bölgede çiftçilik yapan Cristian Mallocci’nin köpeği Spelacchia’nin doğan beş yavrusundan bir tanesi biraz farklı. Anne karnında, yaralanmalarımızda cildimizde oluşan morluk ve yeşillikleri oluşturan ‘Biliverdin’ pigmentiyle temas etmesi sonucu tüyleri yeşil renkte doğdu. Bu dünya güzeline İtalyanca ‘fıstık’ anlamına gelen ‘Pistachio’ adını verdiler. İlerleyen zamanlarda Pistachio’nun tüylerinin normal rengine dönmesi bekleniyor. Doğuştan farkını gösteren Pistachio’nun kardeşleri sahiplendirilecek ama Pistachio, çiftçi Mallocchi’nin koyunlarına rehberlik yapacak.

‘SEMTPATİ’K YAKLAŞIM

Yazının Devamını Oku

İşin sırrı gözleri kısmaktaymış

10 Ekim 2020
2013 yılında yapılmış mükemmel bir araştırma vardı. Hatırlatayım: Tokyo Üniversitesi’nden Atsuko Saito ve Kazutaka Shinozuka, kedilerin söylediklerimizi anladıklarını ama bunu umursamadıklarını bulmuştu. Araştırma sonucunda tarihin en “kedilere yakışır” haberlerinden biriyle karşılaşmıştık. Ama kedilerin peşini bırakacağımız sanılmasın. Madem onlar bizi umursamıyor, biz onların dünyasına gireriz; ne olmuş yani?

BAĞ KURMAK İÇİN

Bu kez de Portsmouth Üniversitesi ve Sussex Üniversitesi’nden psikologlar kedilerle bağ kurma sanatı üzerine kafa yormuşlar. Araştırmanın başlığı ilgi çekici: “Kedi-insan iletişiminde kedi göz kısma hareketinin rolü.” Buna göre kedilere sanki miyopmuşuz gibi bakarsak onlarla bir iletişim kurmamız mümkün olacak.

Detaylara gelelim. Yavaş göz kırpma hareketi, kedilerde gülümseme olarak değerlendiriliyor. Yani insanlardaki içten gülümsemeyle eşdeğer görülüyor. Ve kediler kendilerine bu şekilde yaklaşan insanlara daha yakın davranışlar sergiliyor.

Üç detay var. Kediler, aynı evi paylaştıkları kişiler yavaşça göz kırpınca aynı şekilde cevap verme eğilimi gösteriyorlar. Tanımadıkları bir kişi yavaşça göz kırparsa, buna da cevap verebiliyorlar. Nötr şekilde duran kişilerdense kendilerine yavaşça göz kırpan kişilere daha yakın durabiliyorlar. Ne mutlu ki insanlık olarak kedilere daha çok yaklaşma şansı yakaladık.

SOKAKTA SELAM

Evdeki iki kedimiz üzerinde test etmeye kalktım: Biri değil göz kırpmak, dünyaları önüne sersem beni umursamıyor, diğeriyse o kadar hareketli ki göz göze gelemiyoruz. O nedenle ben sokağa çıkıp gördüğüm tüm kedilerde bu davranışı test edeceğim. Bu haber doğru çıkarsa çok sevineceğim. Sokakta gördüğünüz kedilerle selamlaşabildiğinizi düşünsenize...

Bir insan daha ne ister?

Yazının Devamını Oku

Azıyla yetinebilen kediler de varmış

3 Ekim 2020
Diyet için en çok duyduğumuz tavsiyelerden biri şu: “Sık aralıklarla, azar azar yiyeceksin.” Biz bunun sadece “sık aralıklarla” kısmına uyup “azar azar yeme” kısmını pas geçerek hayatımıza devam ediyoruz. Kedilerde de benzer bir durum varmış. Herkes evini paylaştığı kedisine bakarsa benzer manzara görecektir zaten. Eğer kediniz sabahın olabilecek en erken saatinde mama kabını doldurmanız için sizi uykunuzdan uyandırmıyorsa çok şanslısınız.

Geleyim sadede: Bu kez Kanadalı araştırmacılar, kedilerimizin lokmalarına göz koymuşlar. Sonuçlar ilginç ama. Demişler ki, her gün tek bir öğün yiyen kedilerde iştah düzenleyici hormonlar daha yüksek seviyede görülüyor ve bu kediler daha çok tatmin oluyor. Yağ depolarını eritip kas geliştirmek için de daha fazla proteine sahip oluyorlarmış.

Guelph Üniversitesi’nin araştırmasında yer alan Adronie Verbrugghe, sonuçların kedilerini her gün azar azar günde birkaç kez beslemelerini salık veren veterinerleri şaşırtacağını söylüyor. Yine de çalışmanın henüz tüm kediler için geçerli olmadığını belirtmekte yarar var.

KEDİNİN ZARARI YİNE KENDİNE

COVID-19 hayatımıza girdiğinden beri sürekli evcil hayvanların günahı alındı. Son araştırmalar, kedi ya da köpeklerin insanlara koronavirüs bulaştırmadıkları tezini doğruluyor. Henüz aksi bir tez çıkmadı zaten. Ama maalesef, kediler koronavirüsü birbirlerine bulaştırabiliyorlarmış. PNAS’te (Proceedings of The National Academy of Sciences) yayımlanan araştırmaya göre kedi ve köpeklere yeni tip koronavirüs bulaşabiliyor ancak hiçbiri hastalanmıyor. Kediler köpeklerden farklı olarak diğer kedilere virüsü bulaştırabiliyor. Ayrıca kedilerin virüse karşı güçlü ve koruyucu bir bağışıklık geliştirdiği ve aşı çalışmalarında bu bulgunun işe yarayabileceği düşünülüyor.

Köpeklerdeyse virüs üst solunum yolunda üremediği için köpeklerin virüsü hiçbir şekilde yaymadıkları ortaya çıkmış. Yani kedi ve köpekleri rahat bırakın, insanlardan koruyun.

Yazının Devamını Oku

Dünyayı kediler yönetiyor derlerdi de inanmazdık

26 Eylül 2020
En sadık dostumuzun köpekler olduğunu söylüyoruz ve bunu kabul ediyoruz. Bu konuda fazla itiraz eden yok. Köpeklerin, sevgilerini kedilere nazaran daha çok gösterdikleri ortada. Ama bu kedilerin ne kadar etkili yaratıklar olduğu gerçeğini gölgelememeli. Çünkü kedilerin dünyaya bıraktıkları izler, tahmin ettiğimizden fazla.

Tarihe geçen kedilerden bir kuple sunacağım şimdi.

FİZİĞİ ÖĞRETTİ BİZE

Michigan Üniversitesi profesörlerinden J.H Hetherington, 1975’te bir makale hazırladı ve ön okumasını yapması için bir arkadaşına gönderdi. Arkadaşı da makalenin birinci çoğul şahıs kipinde yazıldığını, bunu birinci tekil şahıs olarak düzeltmesi gerektiğini söyledi. Ama o tarihte, bu oturup makaleyi baştan yazmak demekti. Hetherington, onun yerine adının yanına bir imza ekledi: Felis Domesticus Chester Willard. Yani, kedisi Willard. Böylelikle fizik öğreten kediyle tanıştık.

BİLİNEN İLK EV KEDİSİ

Kıbrıs’ta yaklaşık 9500 yıllık bir mezarı kazan Fransız arkeologlar, kedi iskeleti bulmuşlar. Yanında tahminen sahibinin de mezarının bulunmasıyla tarihin ilk ev kedisine ulaşmışlar.

ADI OLAN İLK KEDİ

O güne kadar genellikle “mau” yani “miyavlayan” diye adlandırılan kedilere, Firavun III. Tutmosis zamanında yaşamış bir kedi vesilesiyle ilk kez isim konulmuş: “Necmi” demişler. Yani “sevgili” ya da “yıldız”.

Yazının Devamını Oku