Serhat Demirel

"Depresyonla köpeğimin yardımıyla mücadele ettim"

25 Temmuz 2020
İnsanın en iyi dostu olarak anılmaları boşuna değil. Hayvan sevgisi, çoğu zaman insanı duygu dünyasındaki en derin çukurlardan çekip çıkarabiliyor. Böyle bir örneği aktaracağım bugün. Geçen hafta, ülkemizde yazar olarak tanınan ama aynı zamanda gazeteci ve senarist olan Jojo Moyes, depresyonla mücadelesini kaleme aldı The Times gazetesi için.

2019’da yazar Jojo Moyes, arkadaşı Sarah Phelps’in Twitter’a koyduğu bir fotoğraftan çok etkileniyor. “Hayatımda gördüğüm en üzgün köpeğin fotoğrafıydı” diye tanımlıyor bu karşılaşma anını. Hayatının nasıl kötü bir döneminde olduğunu, “Hayatım tamamen harap haldeydi. Ailemizden biri ciddi şekilde hastaydı ve hayatımda ilk kez depresyonla mücadele ediyordum” şeklinde anlatıyor. Fikrin hayata geçişi çok hızlı gerçekleşmiş ve Saraybosna’daki bir barınakta yaşamını sürdüren köpeği sahiplenmiş Moyes.

Maalesef hemen hemen her barınak köpeği gibi tedirgin, başkalarına güvenemeyen, rahat hissedemeyen köpek, eve geldiği ilk gün, aynı zamanda Moyes’un iptal edemeyeceği bir yemeğe gittiği akşam evden kaçmış. Ve onu bulabilmeleri ancak bir köpek dedektifi sayesinde olmuş. 13 gün sonra kavuşmuşlar. Bu kavuşma 10 gün sürebilmiş, çünkü 10 gün sonra tekrar kaçmış. Bu ayrılık da 11 gün sürmüş. Bütün bu tavır onun adının ‘Sisu’ olmasına yol açmış. Fincede ‘dışarıya düşkün, bağımsız’ anlamına gelen kelimeyi seçmişler. Moyes onun başından ayrılmayarak, onun hayatındaki tüm ilkleri bir kenara not ederek, duygusal olarak aralarındaki bağın günden güne kuvvetlenmesinin de büyük yardımıyla depresyonunu geride bırakmış. Şimdi Sisu için her şey tamamıyla kusursuz hale gelebilmiş değil ama Moyes’in iki köpeği Alfie ve BigDog’la beraber mutlu bir hayata adım adım ilerliyor.

Jojo Moyes, yazısını hepimize öğüt olacak şu ifadelerle tamamlıyor ki hepimizin hayatında bu sözlerin mutlaka yeri olmalı: “Bütün hayvanlar size bir şeyler öğretirler. Ama bunu en çok barınak hayvanları yapar. Bu onların bilinmeyen yeteneğidir. Sisu, bazen etrafınızdaki dünyayı değiştiremeyeceğinizi ama neredeyse her zaman bir şeyleri değiştirebileceğinizi hatırlatıyor bana. Ve bu küçük değişim bazen de tek ihtiyacınız olabiliyor.”

Sokaktaki canlılara yapılan zulümler maalesef her gün karşımıza çıkıyor. Kanunları bekliyoruz ki tablo düzelsin. O güne kadar yapabileceğimiz, bir hayvanın hayatınızı ne kadar güzel yönde etkileyebileceğini anlatmak. Bu sevginin özel taraflarını aktarmak. Jojo Moyes’in deneyimi, size güzel bir yol olur ve barınaklarda yuva arayan kedilere-köpeklere yoldaşlık etmeyi düşünürsünüz umarım.

OKUR FOTOĞRAFI

Yazının Devamını Oku

Köpekler vegan olabilir mi

18 Temmuz 2020
Formula 1’de altı kez dünya şampiyonu olan Lewis Hamilton geçen hafta köpeği Roscoe’nun ‘tamamen vegan’ ve ‘çok mutlu’ olduğunu açıkladı.

Hamilton, İngiliz Bulldog cinsi köpeğini bir süredir vegan beslediğini Instagram hesabından duyururken de “Vegan olduğu için tüyleri çok daha yumuşak, patilerindeki şişlikler indi, artık artrit ağrısı nedeniyle topallamıyor ve daha kolay nefes alıyor. Sonuçlardan ikimiz de çok mutluyuz” dedi.

İngiliz Bulldog cinsi köpekler solunum sorunları, kalp rahatsızlıkları ve bazı otoimmün hastalıklardan mustaripler. Bu örnekte olumlu sonuç alınmış görünüyor.

Malum, veganlık söz konusu olunca, veganlar “Ama et yemeden yeterli protein alamazsınız” argümanıyla yıllardır karşı argümanlar sunarak mücadele ediyor.

Şimdi köpeklerini vegan yapmak isteyen kişilere geldi sıra. Peki gerçekten köpekler vegan olabilir mi?

Hayvan hakları kuruluşu PETA, ‘doğru planlama ve bakım’ sonucunda köpeklerin bitki temelli beslenmeyle sağlıklı yaşayabileceğini söylüyor. Köpekler genellikle vegan köpek mamasına takviye olarak eklenebilen iki amino asit, L-karnitin ve taurin takviyesiyle sağlıklı kalabiliyorlarmış. Vegan beslenen köpeklere en iyi örnek 2002’de dünyanın yaşayan en yaşlı köpeği olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren Bramble isimli köpek. Border collie cinsi Bramble’ın vegan diyetindeki yiyecekler pilav, mercimek ve organik sebzelerdi.

Köpeklerde ve kedilerde vegan beslenme bir süredir devam eden bir tartışma. Bu konuya karşıt görüşlerle tekrar değineceğiz.

Yazının Devamını Oku

Köpeğimizle yollara düşelim ama nasıl

11 Temmuz 2020
Normalleşmede parka gitme sınırını aşıp yollara düşüp tatile çıkma eşiğini geçtik. Planlarını yapanlar gittiler bile. Gitmeyenler arasında kısıtlama olmazsa, Kurban Bayramı tatilinde yollara düşme hayalleri kuranlar olabilir. O zaman bu hafta, yollara düşme planı içerisindekilere yönelik önerileri paylaşayım.

Kediyle seyahat etmek kolay bir şey değil. O nedenle genelde tatile gidenler kedilerini evde bırakıp tanıdıklarından bakıcılık ricasında bulunurken, köpeği olanlar da ya köpek otellerine bırakıyorlar köpeklerini ya da yanlarına alıyorlar.

Önce köpekle yolculuk... Pandemi yüzünden insanlar toplu şekilde seyahat etmektense imkânlar elveriyorsa arabayla seyahat ediyorlar. Peki, köpeğinizle arabada seyahat nasıl olacak? Şöyle:

CAMDAN SARKMASIN

Köpeğinizin aracın içinde gezinmesine izin vermeyin. Hem dikkat dağıtmasının önüne geçersiniz, hem de istemeyiz ama olası bir kaza durumunda herkesin emniyette olması için önlem alırsınız.

Yola çıkmadan hemen önce yemek vermeyin. İdeal olanı, yola çıkmadan 3-4 saat önce hafif bir öğün.

Köpeğinizin camdan sarkmasına izin vermeyin, bu şekilde bir anda kendini dışarı atma riskini ortadan kaldırırsınız..

İlk kez yola köpeğinizle çıkacaksanız öncesinde alıştırma yapın. Böylece

Yazının Devamını Oku

Bir gölge gibi peşimde

27 Haziran 2020
Karantina bitti, vaka sayılarını korkulan seviyelere çıkarırcasına bir normalleşme içerisinde ‘maskeli normal’ hayatımıza döndük. “İkinci dalga olacak mı” sorusu kafamızın bir yerinde duruyor ama yine de artık evde daha az vakit geçiriyoruz. Bu değişimin sonrasında karantinada bize eşlik eden kedilerimiz, köpeklerimiz de eski normallerine döndüler.

Bu köşenin amacı onları unutturmamak. ‘Kedime, köpeğime övgü’ denebilecek serimizde bu hafta da oyuncu Gözde Mutluer’le kısa bir görüşme var. 2009’da ‘Melekler Korusun’la hayatımıza giren oyuncu, son olarak ‘4N1K Yeni Başlangıçlar’da yer aldı.

4 YILDIR BENİMLE

Anlatıyor Mutluer: “İlk sahiplendiğim kedim, Tahsin adını verdiğim, tekir cinsi arkadaşımdı. İlk kez eve çıktığımda, Beşiktaş’ta ilk günden beri benimle beraberdi. Şu an benimle değil, başka bir yerde yaşıyor. Ama hep aklıma geliyor ve onu çok özlüyorum. Bu seneyse üç tane kedim oldu. Gölge adında bir kedim var, 4 yıldır benimle beraber. Onun dışında Kaan’ın iki kedisi var: Kedibey ve Sarıkedi. Şimdi yeni düzenimizde üçü bir arada yaşıyorlar. Çok da iyi anlaşıyorlar üç kardeş.”

Karantinada işler biraz değişmiş: “Karantinada dönem dönem hiç dibimizden ayrılmadılar ama sonrasında sıkılmalar oldu. Herkes artık ayrı odalarda takılıyor. Bu dönemde şunu gözlemledim, tıpkı insanlarda olduğu gibi onların da aralarındaki iletişim çok daha güçlendi. Artık kedilerimiz çok daha iyi anlaşıyorlar.”

ÖZEL BİR BAĞ

Kedisi Gölge’yle ilişkisini, “Benim Gölge’yle aramda özel bir bağ var önceden beri. Dengeli bir karar vermeme vesile oluyor, öyle bir yere konumlandırdım onu. Hep destek oluyor, hep yanımda. Ne zaman enerjimi düşük hissetse yanıma gelir, guruldar, beni çok sever. Ben de onu çok severim” diye anlatırken, son sözünü şöyle ekliyor: “Birbirimizin dilini çok iyi anlıyoruz, derdimiz olduğunda da anlıyoruz artık. Hayvanlarla iletişim çok zor tabii ama o kanalı açınca, bambaşka bir sevgi boyutuna dönüşüyor. Bambaşka bir anlayış şekline dönüşüyor. İki kız, bir erkek kedimizle hayatımız çok güzel.” Herkese böyle bir hayat diliyorum.

UZMAN GÖRÜŞÜ

Yazının Devamını Oku

Bir kedi bir hayatı nasıl değiştirir

20 Haziran 2020
BU hafta dünyada büyük etki yaratan bir hikâyenin ana kahramanı aramızdan ayrıldı. Geriye de ilham verici bir serüven bıraktı.

Anlatayım.

2007 yılında, uyuşturucuya saplanmış hayatında bir çıkış yolu arayan James Bowen, sokak çalgıcılığıyla para kazanmaya çalışıp barınakta yatarken, bir gün sakat halde bir basamakta sarman bir kedi bulur.

Bowen, o sırada hayatını idame ettirebilmek için hem sokak çalgıcılığı yapıyor, hem de evsizlerle dayanışma için bizzat evsizler tarafından hazırlanan The Big Issue dergisini satıyor. Kedisi Bob da günlük işlerinde ona eşlik ediyor.

KENDİ FİLMİNDE OYNADI

Bir süre sonra ikili haline geliyorlar ve dikkat çekmeye başlıyorlar. Ve yayıncıların dikkatinden de kaçamıyorlar. Bir yayıncı, teklifini yapıyor ve 2012 yılında ilk kitap yayımlanıyor: ‘Bob Adındaki Bir Sokak Kedisi ve Hayatımı Nasıl Kurtardığının Hikâyesi’. Bu kitap 2016’da Yabancı Yayınevi tarafından ‘Sokak Kedisi Bob’ adıyla Türkçeye de çevrildi.

Dünyada 40’tan fazla dilde okuyucuyla buluşan, sonra 5 kitapla devam eden seri, sadece İngiltere’de 1 milyondan fazla sattı. Hikâye 2016’da filme de uyarlanırken, Bob bu filmde kendisini canlandırdı. Tabii, filmde ona benzeyen 6 tane dublörü de oynadı.

Ve James Bowen’ın hayatı değişti. Bob onu uyuşturucudan kurtarıp çok satan bir yazar haline getirdi.

Yazının Devamını Oku

‘Onlar varken evde mutsuz olmak yasak’

13 Haziran 2020
Karantina günleri geride kaldı, normalleşmeye eski normali aratacak bir hızda dönüş yaptık. Artık sokaklardayız, evde geçirdiğimiz vakit iyiden iyiye azaldı.

Ama karantina günleri zordu. Bu hafta da “Nasıl geçirdiniz karantinayı” sorusunun peşindeyim.

‘Yasak Elma’ ve ‘Sevgili Geçmiş’ dizilerinde oynayan genç oyuncu Sevda Erginci de bu dönemi kedi ve köpekleriyle geçirenlerden.

Onun hikâyesini deşelim şimdi.

‘BEN DOĞURMUŞUM GİBİ HİSSEDİYORUM’

Hayvanseverliğinin başlangıcını şöyle anlatıyor: “Kendimi bildim bileli hep hayrandım hayvanlara. Babamın çok etkisi oldu bunda, onun sayesinde de hep hayvanlarla geçirdim çocukluğumu. Çok sevmeme rağmen kedilerden korkardım ama ilk kedimi sahiplendiğimde çok hızlı yendim korkumu.” İlk hayvanı bir su kaplumbağasıymış. Adı da Hıdır’mış. “Astımım olduğu için her gece onun yaydığı kokudan nefesim tıkanırdı ama yine de fanusunu başka bir odaya koymalarına izin vermezdim. Bir gün ben okuldayken Hıdır’ı başka birine vermişler. Eve dönüp onu göremeyince çok ağlamıştım. Uzun bir süre acısını çektiğimi hatırlarım” diyor. Şimdiyse durum farklı. 3 kedisi, 1 de köpeği var.

Kedilerinin adlı Leyla, Kaju ve Casper. Köpeğinin adı Bitter: “Hayatıma girdiklerinden beri geçirdiğimiz her an çok özel o ayrı. Sahiplenmek istedim ve biraz araştırarak buldum.”

Yazının Devamını Oku

Karantinadan çıkarken onları unutmayın

6 Haziran 2020
Yaptığımız çağrıya uyan okurlarımızdan her hafta kedi ya da köpeklerinin fotoğraflarını alıyoruz.

Bu fotoğraflarda da ekseriyetle, “Yayımlanırsa çok mutlu oluruz” notu oluyor. Kedi ya da köpeğimizin bu fotoğrafı görünce anlamayacağını bildiğimiz halde neden mutlu oluyoruz? Ya da bu eylemimiz onlar için bir anlam ifade etmese bile neden onlar adına seviniyoruz? Ne yalan söyleyeyim, ben de okurlarımız gibi, elimde imkân olsa şehrin bütün açık alanlarında kedilerimin fotoğrafını sergilemek isterdim. Çünkü kurduğumuz bağ ve hayatımıza kattıkları, sadece mama ve su verip barınma imkânı sağlamamızla karşılanacak şeyler değil. Onlarla yaşadığımız sevgi alışverişini anlatmak istiyoruz sürekli. Özellikle koronavirüs nedeniyle karantinada olduğumuz günlerde bunun değerini daha da çok anladık.

‘SARILARAK UYUYORUZ’

Son dönemde ‘Hekimoğlu’ dizisinde Doktor Zeynep’i canlandıran oyuncu Damla Colbay da karantinayı kedisiyle geçirenlerden. 50 gün boyunca markete bile çıkmadığı dönemde kedisi onun en büyük yardımcısı olmuş. Colbay tanışmalarını şöyle anlatıyor: “Canim kedim Pişi’mle 6 yıl önce, o üç aylıkken tanıştık. O günden beri yanımdan hiç ayrılmadı. Büyük bir bağla birbirimize bağlıyız. Bebekken çok yaramaz olduğu için genelde benim dışımda kimseyle anlaşamazdı, büyüdükçe biraz olsun sakinleşti. Normal kedilere göre daha büyük ve kilolu. O yüzden sarılarak uyuduğumuz anları çok seviyorum.”

‘UMARIM YÜZ YAŞINA KADAR YAŞAR’

Peki karantina nasıl geçti? “Karantina sürecinde 50 gün boyunca markete bile çıkmadan geçirdiğim bir dönem oldu, o dönemde Pişi’min varlığına bir kez daha yüzlerce kez teşekkür ettim. O var diye hiç yalnız hissetmedim, hatta aramızdaki bağ daha da güçlendi.” Ve son olarak da ilan-ı aşkını dinleyelim Damla Colbay’ın: “O benim en büyük sırdaşım, en değerli varlığım. Hayatını benimle geçirdiği ve beni bulduğu için çok mutluyum. Umarım yüz yaşına kadar yaşar.”

KARANTİNA SIRDAŞLARIMIZ

Yazının Devamını Oku

Parklar hazır, siz hazır mısınız

30 Mayıs 2020
Koronavirüs yüzünden eve kapandığımız günlerin sonuna doğru yaklaştığımızı söylüyor yetkililer. Çeşitli önlemlerle, dikkatli şekilde sokağa çıkabileceğimiz, eski hayatımıza şöyle bir ucundan bakabileceğimizi duyduk, içimiz kıpır kıpır. Ama sokağa dönüşte tedbiri elden bırakmamak hayati önem taşıyor. Kedi-köpekler için normalleşme konusunda nelere dikkat etmemiz gerekiyor peki? Anatolia Hayvan Hastanesi’nden veteriner hekim Ulaş Fırat Kalkan’la alabileceğimiz önlemleri konuştum. Aktarıyorum...

ONLAR İÇİN DE SOSYAL MESAFEYİ KORUYUN

Kedi ve köpeklerden insana koronavirüs bulaşmıyor ancak tüyleri ya da patileri vasıtasıyla taşıma ihtimalleri mevcut. Normalleşme başlayınca nasıl önlemler almalıyız?

Bir kere her şeyden önce sosyal mesafemizi korumamız lazım, normal günlük hayatta olduğu gibi. Onun dışında kedi-köpek sahipleri için öncelikli olarak mekanik taşımaya dikkat edilmesi lazım. Yani koronavirüs taşıyan bir kişi gelip sizin köpeğinizi sevdiğinde, daha sonra siz köpeğinizle temas ettiğinizde mekanik olarak size taşıyabilir. Onun için her dışarı çıkıp eve geri döndüğünde kedi-köpeğinizi mutlaka belli solüsyonlarla dezenfekte etmeniz lazım. Bunun dışında da mümkün mertebe hem insanlarla hem de diğer hayvanlarla temasını ertelemek gerekir. Popülasyonun az olduğu yerlerde gezdirme ihtiyacını karşılamamız gerekir. Köpeklere ağızlık takmak gerekebilir, patilere giydirilen kullan-at şeklinde bazı plastik materyaller var, patik ya da ayakkabı şeklinde. Tek kullanımlık olanları tercih etmek ya da her giriş-çıkışta onları yıkamak, dezenfekte etmek gerekir. Bu iki önlem bu süreçte etkili olacaktır mutlaka.

TEMİZLİK İÇİN KULLANILAN KİMYASALLARA DİKKAT
SOLUNUM PROBLEMİ ÇIKARIYOR

Koronavirüs döneminde kliniğinize getirilen kedi ve köpeklerde ne gibi rahatsızlıklar var?

Bu süreçte güncel olarak söyleyebileceğim en önemli şey şu: İnsanların kendi evleri için kullandıkları dezenfektanlar ve ağır deterjanlar kedi ve köpekleri olumsuz etkiliyor, bunu çok net bir şekilde gözlemliyoruz. Aşırı deterjan kullanımı, uygun olmayan şampuanlarla, solüsyonlarla kedilerini, köpeklerini sürekli yıkayanlar, evlerin sürekli deterjan gibi kimyasallara maruz kalması sebebiyle kedi-köpeklerde hem solunum problemleri, hem cilt problemleri, alerjiler, normal mevsime göre 3.5-4 kat arttı. Bunun çözümü uygun temizleyiciler kullanmak, aşırıya kaçmamak.

Yazının Devamını Oku