Selahattin Duman

Göreceksiniz...İki ayda biter!

14 Haziran 2015
AK Saraylı Büyük Usta ile Antalyalı Büyük Usta’nın sürpriz buluşması siyaset çarşısını karıştırdı. Tam iki buçuk saat dip dibe, diz dize oturmaları “Koalisyon Güçlerinin” seçmenini delirtti.

“Evime gazete almıyorum, haberlere bakmıyorum” diyenler bile Allah vergisi sezgileri sayesinde işin içinde ince planlar olduğundan kuşkulanıp isyan ettiler.
“Uçan kuşun kanadından hile sezen” köşe yazarı esnafının, normalde bu buluşma üzerine birbirinden kanlı en az on senaryo üretmesi beklenirken onlar da lâl olup, sessiz kaldı.
Çaresiz iş başa düştü.

***

Bu buluşmaya kendimce bir tarif vermeye çalışırken aklıma iki büyük yazar geldi.

Yazının Devamını Oku

Herkese uyan bedava mesaj

11 Haziran 2015

TAHSİN Usta eski çaydanlıkları ve tencereleri tamir eder.
Ancak bir sanayici kadar işine saygılı olduğundan “reklamın önemini” kavramış. Tutmuş, bir el ilanı bastırmış.
İlandaki fotoğrafta; kendisi ve kalfası yan yana durup poz vermişler. Önlerindeki seyyar satıcı arabasında tamir bekleyen tencereler ve çaydanlıklar var. Tahsin Usta müşteriye yönelik mesajını o fotoğrafın üzerine yazdırmış:
“Tencere ve Çaydanlık Estetik Merkezi”.(İçeriye Aysel Gürel gibi girilir, Deniz Akkaya gibi çıkılır.)


* * *


Yazının Devamını Oku

'Ağaca yaslanma kurur'

9 Haziran 2015
7 Haziran sonuçlarına bakıp “hikmet söyleme” ihtiyacı hisseden herkesin söylediği şey aynı.

“Bu sonuçlar Türkiye’de çok şeyi değiştirecek.” Ortalama akılla bu hükme varanların, ikinci bir cümle kurmak için ilham alacak birini bulmasını beklemeyelim, onların kaldığı yerden devam edelim.

BU seçimin sonuçları gösteriyor ki futbol dünyamızda da bazı şeyler değişecek. Nereden mi belli? Alametleri var.
Ampul Partisi, Parlamento’daki ezici çoğunluğu yüzünden Meclis Komisyonları’nın tek hâkimiydi. Önce bu dengeler sayısal olarak değişecek.
RTÜK’ün tek patronu iktidardı.
Parlamentodaki sayılara göre RTÜK içindeki temsil olayı da değişecek. Muhalif diye tarif ettiklerimiz, bir oyla çoğunluğa geçecekler. İster misiniz bunlardan biri çıksın, kimsenin ağzını açmadığı naklen yayın konusuna el atsın.
Misal. Abonelerinden yüz milyonlarca dolar para topladığı halde, ekranı neden ilân spotları ile çöplüğe çevirdiğini “yayıncı şirkete” sorsun. Futbol yayınına kelle başı yılda bin liranın üzerinde para ödeyen tüketiciye sahip çıksın.

Yazının Devamını Oku

Benim oyum ile onunki bir mi?

8 Haziran 2015

ÇOK partili seçimlerin ilkini ve hakikisini 1950’de yaptık. O tarihte 8 milyon 953 bin vatandaş oy kullandı.
Topu topu iki partinin (CHP ile Demokrat Parti) katıldığı o seçimde ahalinin kafası nasıl karıştıysa artık, 900 bin oy geçersiz sayıldı.
Her on kişiden biri (Evet) yazılı mührü yanlış yere vurmuştu.
Mührü kimi zarfın üzerine, kimi eline, kimi her iki oy pusulasına birden, kimi de tengirdekli kasketine basmıştı.

* * *

Vatandaşın iki oy pusulasını birbirine karıştırdığı o ilk seçimden beri ben sistemden kuşkuluyum.

Yazının Devamını Oku

İlk hatibimiz ilk dayağımız!

7 Haziran 2015
AHA geldi çattı 7 Haziran!

Adam, kendini tıraş eden berbere “Saçımda aklar mı çok karalar mı?” diye sormuş. Bezgin berber cevap vermiş: “Saçın şimdi önüne düşecek, ak mı kara mı kendin görürsün”.
Biz de sandıktan çıkan ak mı kara mı akşama göreceğiz.

***

Ne zaman “Seçime gidiliyor” lafı edilse aklıma siyasetin tarihi bir figürü olarak Rıza Tevfik Bölükbaşı gelir.
Şarkısı da yapılan “Uçun kuşlar uçun doğduğum yere” şiirinin ünlü şairi Rıza Tevfik, çok partili hayatımızın susmak bilmeyen ilk hatibiydi.
Aynı zamanda dayak yiyen ilk politikacıydı.
Balkan coğrafyasında İttihatçıların tuttuğu adamlardan yediği dayak, siyasi tarihimize “ilk dayak” olarak geçmiştir.

Yazının Devamını Oku

En çok merak edilen soru

4 Haziran 2015

BİZİM Afyon Lisesi’nin her yıl tekrarladığımız dönem toplantısı için Edremit yakınlarındaki Küçükkuyu beldesinde buluştuk. Yeşil İda adında, denize yapışık, küçük ama şirin bir otelde kaldık.
On yıl emek verdiğim Afyon Lisesi toplantılarını çok önemserim. Sadece bana “helva sarmak üzere” bir diploma verdiklerinden değil, bünyesinden değerli insanlar çıkardığı için.
İki cumhurbaşkanı, iki genelkurmay başkanı, bir de ben. Bu beşliden dördü derslerine kurban olup çalıştılar, öyle mezun oldular. Ben de hiç çalışmadan mezun oldum ama sisteminin boşluklarını ortaya çıkararak, eğitime katkı yaptım.
Kopya çekme konusundaki yaratıcılığım ise eğitim çağındaki milyonlarca gence ilham verecek niteliktedir.


* * *


Yazının Devamını Oku

Son mağdurumuz Feliipe Melo!

2 Haziran 2015
Brezilyalı Melo derinliği olmayan futbolumuzun geride bıraktığı son sezon hakkında bizi öyle bir aydınlattı ki şavkından kamaşan gözlerimizi korumak için güneş gözlüğü takmak zorunda kaldık.

Futbol kamuoyu, iki gündür G.Saraylı Felipe Melo’nun ağzından çıkanlarla yatıp kalkıyor. Melo’nun suçlamalarından en büyük payı, onu kollayan hakemler aldı. Onları “G.Saray’ın şampiyonluğunu” canlı yayın sırasında timsah yürüyüşü yaparak kutlamayan TV programcıları izledi.
Melo coşmuş. Melo, sahipsiz buldog gibi zapt edilmez olmuş. Futbol kamuoyunun işini gücünü bırakıp, Galatasaray’ın eski maçlarını yeni baştan izlemesini istiyor.
“Orada bana kart gösterilirken nasıl haksızlık yapıldığını göreceksiniz” diyor.
Çok şükür, hafızamız yerinde. O maçların tamamını hatırlamasak bile Melo’nun cezasız kalan açık saldırılarının veya centilmenlik dışı sinsi eylemlerinin çoğunu hatırlıyoruz.

EZİK HAKEMLER

Futbolcu milletinin 90 IQ ile ürettiği onca değişik gol kutlaması varken Melo’nun kendini seyirciye “Gözü dönmüş bir buldog” olarak takdim etmesi, yakalarsam dötünüzü dişlerim, der gibi havlaması taraftara verilen bir işaretti.
Melo, hemen hemen oynadığı her maçta bu işaretin hakkını verdi. Topu kaçırırken ayağı yerde kalan futbolcuların tarak kemiğine insafsızca bastı. Boş böğürlerine dirseği yapıştırdı.

Yazının Devamını Oku

Fetih on gün aceleye geldi!

1 Haziran 2015
AK Saraylı Büyük Usta’ya göre Yenikapı’daki mitingde İstanbul’un fethinin 562’nci yıldönümü kutlandı. Meslek hayatında hâlâ çıraklığını yaşayan ben Selahattin Duman’a göre de fetih yıldönümü kutlanmadı.

Tarafsız cumhurbaşkanı riyasetinde parti mitingi yapıldı.

Bu tespitimi “birilerine siyaseten laf sokuşturmak için” yazmıyorum. Takvime dayalı bir gerçeğin altını çizmek için yazıyorum.

İstanbul’un fethedildiği gün 29 Mayıs değil 7 Haziran’dır.

***

Ezberimiz bozuldu ya! İkinci el pazarında 0 kilometredekiler kadar para eden yıpranmamış beyinlerimizi “fabrika ayarlarına” döndürmek için durumu resetleyelim.

İstanbul, bugün kullandığımız ve adına “Miladi” dediğimiz Gregoryen takvime göre 7 Haziran 1453’te fethedildi.

Ne var ki o zamanlar Jülyen takvimi kullanıldığından, dünyanın bundan hiç haberi olmadı. İstanbul uleması ise ancak 1950’li yıllarda Kutb-ül Tarih diye bildiğimiz Halil İnalcık’tan duydu. Onlar da inanmadı.

Yazının Devamını Oku