Bu tür sosyal olayları yönetmek liderlik becerisi gerektirir.
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bu liderlik becerisini göstermiş midir?
Bu liderlik nasıl olmalıdır?
LİDERLİK
Bu tür durumlarda liderliğin nasıl olacağını anlamamız için, ilk önce liderliğin gelişimini bilmemiz gerekiyor. Harvard Profesörlerinden Robert Kegan, liderliğe, yetişkin gelişim sürecinden bakıyor ve liderlik sürecini üçe ayırıyor.
(Aslında 5’e ayırıyor ama iki tanesi en uç boyut olduğu için burada onlara girmiyorum.)
ARAÇSAL LİDERLİK
Bu liderlik anlayışına sahip liderler, durumları siyah ve beyaz olarak algılar. Hayat doğrulardan ve yanlışlardan oluşur. Kafalarında onlar ve bizler ayrımı vardır. Görüşleri keskindir.
EĞİTİM ÇIKTILARI
Ekonomik gelişimin birinci öncelik olması yüzünden, eğitim çıktıları da ekonomik ölçütler ile değerlendirilmektedir.
İş bulma, iş verene göre beceri kazanma, istihdam, verimlilik veya girişimcilik gibi kavramlar ön plana çıkmıştır.
Ekonomik gelişime katkısı az olan sanat, müzik ya da tarih gibi alanlar önemsizleştirilmektedir. Son yıllarda Türkiye’de bunu gözlemlemiyor muyuz?
Eğitimi sadece ekonomik çıktılarla değerlendirmek büyük hatadır. Eğitim, aynı zamanda bir var olma ve sosyal gelişim aracıdır.
Peki, eğitim ne zaman ekonomik çıktılara göre değerlendirilir?
TÜKETİM TOPLUMU
Tüketim ön planda olduğunda. Başka bir deyişle, bir toplum ne kadar tüketim toplumuysa, eğitim de o kadar ekonomik çıktılara göre değerlendirilir.
Çocuklara lego tarzı bir oyuncak veriliyor. Çocuklar 15 dakika bu oyuncakla oynayacak. Annelerin görevi ne?
Onlara söylenen sadece şu cümle: Çocuğunuz oynarken, yanında oturun.
15 dakika bittikten sonra, anneler çocukların yanından kalkıyor ve odanın bir köşesinde bulunan sandalyeye oturuyor.
Yalnız kalan çocuklar oyuncak ile oynamaya devam edecek mi?
KONTROLCÜ ANNE
Çocukların bazıları anneleri kalktıktan sonra oynamaya devam ediyor, bazıları oynamayı bırakıyor.
Araştırmacı Prof. Wendy Grolnick, bu iki grup arasındaki farka bakıyor ve çok temel bir fark buluyor.
Çocukları oynarken, onları kontrol eden annelerin çocukları anneler kalktıktan sonra oynamayı bırakıyor. Çocuklarının yanında olan ama onları özgür bırakan annelerin çocukları oynamaya devam ediyor. Ama neden?
Ben de trafikten kurtulmak için alternatif bir yol kullanacak zannettim. Ama öyle yapmadı.
Boş olan sol şeritten yarım kilometre kadar gitti ve sağa dönmek için bekleyen arabaların bulunduğu sağ şeride girmeye çalıştı.
Ben de “Neden sağ şeritte kalıp beklemediniz?” diye sordum.
“Beyefendi bekleseydik, buraya 20 dakikada anca gelirdik,” dedi.
“Peki bekleyen sürücülere ayıp olmadı mı?” dedim.
“Ayıp oldu ama herkes yapıyor zaten.” dedi.
Taksici ayıp olduğunu bilmesine rağmen, doğru olmayan bu hareketi neden yaptı? Herkesin ahlaksız bir şeyi yapıyor olması, bize onu yapma hakkı verir mi? Bu düşüncenin altında yatan gizli dinamik ne?
DUYGUNUN ETKİSİ
Öte yandan sadece bu da yeterli değil. Başka şartların da yerine getirilmesi gerekiyor. Nedir bu şartlar?
BECERİ ODAKLI DERS
Öğretmenlerin dersleri aynı zamanda beceri odaklı işlemesi gerekiyor.
Örneğin, öğrenci tarih dersindeki tüm bilgileri ezberliyor ve sınavlardan 100 alıyor, ama bir tarihçinin sahip olduğu sentez ve analiz becerisine sahip olamıyor.
Hatta bir araştırmada tarih testinden 100 alan çocuklara, Amerika İç Savaşı ile ilgili birincil el kaynaklar verilmiş ve sentez/analiz yapmaları istenmiş.
Ama çocukların çoğu yapamamış. Neden? Çünkü bilgileri var ama becerileri yok.
HER DERSTE BECERİ VARDIR
Her derste mutlaka beceri vardır.
“Tamam, ezberci eğitime karşıyız. Ama çocuklar bazı şeyleri ezberlemeli. Mesela, ülkenin başkentlerini ezberlemeden nasıl bilecekler?”
“Peki, bir şehri başkent yapan prensipler nedir hocam?” diye sordum.
Öğretmen biraz düşündü ve” Bilmiyorum.” dedi. Ben de ekledim.
“Eee o zaman hocam çocuklar bu prensipleri bilmiyorsa, başkentlerin isimlerini bilse ne işe yarar ki? Bazı ülkeler güvenlik ihtiyacı, bazı ülkeler merkezi konum, bazı ülkeler şehrin büyüklüğü ve bazı ülkeler de tarihi önemine göre şehirleri başkent yapmışlar. Çocuk bu prensipleri ve kavramları bilse, her başkent ve şehir hakkında yorum yapabilir. Zaten istediğimiz de bu değil mi?”
Okulda dersler, kavram ve prensiplerden ziyade konular üzerinden işlendiği için, okullarda ezber ve bilme oluyor, ama anlama ve öğrenme sağlanamıyor. Peki, her konuda kavram/prensip var mıdır?
HER KONUDA KAVRAM VAR MIDIR?
Sonra başka bir ilkokul öğretmeni söz aldı: “Hocam her konuda prensip yoktur ki?”
“Siz ne işliyorsunuz?” diye sordum. “Yuvalar” dedi. Ünitenin başlığı “Benim Güzel Yuvam”mış.
İsrail, 1967 yılında istila ettiği Sinai Yarımadası’nı Mısır’a vermek istemiyor.
Mısır da Sinai Yarımadası’nı geri almadan barışa yanaşmam, diyor.
İki taraf da tam barış masasından kalkmak üzereyken, bir arabulucu görüşmeye davet ediliyor. Yarımada İsrail’de mi kalmalı Mısır’da mı?
Arabulucu ne söylemeli ki iki ülke arasında barış sağlansın?
OKUL SEÇİMİ
Zehra Hanım’ın 6 yaşında bir kızı var. Okul seçme zamanı geliyor ama Zehra Hanım iki okul arasında karar veremiyor.
A Okulu akademik olarak çok iyi ama sportif faaliyetler açısından zayıf. Zehra Hanım kızının spor yapmasını istiyor.
B Okulu sosyal etkinlikler açısından çok iyi ama akademik olarak zayıf. Zehra Hanım, çocuğunu A Okuluna mı yoksa B Okuluna mı göndersin?
Herbirine IQ testi veriliyor. Bu öğrencilerin ortak bir özelliği var: Öğrencilerin her biri çok iyi bir müzisyen.
Bir hafta sonra IQ sonuçları açıklanıyor. Sonuçlar ise şaşırtıcı.
Müzik yeteneği ile IQ arasındaki ilişkinin sadece 0.3 olduğu görülüyor. (0 hiç ilişki yok demek, 1 tam ilişki var demek). Aralarında IQ’sü 90 olan çocuklar var.
Nasıl oluyor da IQ’sü 90 olan bir çocuk bu kadar iyi bir müzisyen olabiliyor?
IQ VE SPOR
Aynı şekilde IQ ile spor becerisi arasındaki ilişkiye bakılıyor. Buradaki ilişki daha da düşük. Takımında yıldız olan ama IQ’sü 100’ü geçmeyen oyuncular var.
İş yaşamında başarı ile IQ arasındaki ilişkiye bakılıyor, burada da ilişki 0.1 ile 0.3 arasında değişiyor.
Peki o zaman, IQ’nün müzik/spor becerisi ve iş yaşamı ile ilişkisi düşük ise, ne ile ilişkisi var?