Öte yandan dersanelerin çalışma yöntemlerinden okullar çok şey öğrenebilir. Peki dersaneler nasıl çalışır? Nedir bu yöntemler?
SONDAN BAŞLAYARAK PLANLAMA
Dersaneler, planlamasını sondan başlayarak yapar.
İlk önce sınavda çıkan sorular analiz edilir ve bu analize göre hedefler belirlenir. Öğretim etkinlikleri de tam olarak bu hedeflere ulaşmak için yapılır. Çocukların ulaşacağı son nokta kesin, açık ve nettir. Sorular değişsin, hemen hedefler ve etkinlikler değişir.
Ama çoğu okulda öğrenci çıktısı net değildir. Örneğin, aynı okulda çalışan öğretmenlere “Nasıl bir öğrenci yetiştiriyorsunuz?” sorusunu sorsanız, öğretmenlerden çok farklı yanıtlar gelir.
Özellikle son zamanlarda birçok özel okul, çoğu şeyi aynı anda yapmaya çalışmaktadır. Bu da çok fazla hedef doğurmakta ve okulda yapılan etkinliklerin etkisini düşürmektedir.
ÖLÇÜLEBİLİR HEDEF
Biliyoruz ki hemen hemen tüm başarılı insanlar işlerini tutkuyla ve şevkle yapıyor.
Ama tam olarak bilmediğimiz bir şey var: Bu tutku nereden geliyor?
Ya da bir çocukta tutkuyu nasıl oluştururuz veya tutkumuzu nasıl keşfederiz?
İŞE BAKIŞ AÇISI
Yale Üniversitesi araştırmacılarından Prof. Amy Wrzesniewski, 1997 yılında insanların mesleklere karşı tutumlarını araştırıyor.
Araştırma sonucunda öğreniyor ki bir işe karşı insanların üç farklı tutumu olabiliyor: yaptığı işi meslek olarak görmek, kariyer olarak görmek ve ulvi bir çağrı olarak görmek.
Araştırmanın burası ilginç değil. Ama ilginç olan şu:
Hangi meslek grubunun işini daha ulvi görmesini beklersiniz?
Nedir bu gizli mesajlar?
GÖZLEM
Bir matematik öğretmeninin dersini gözlemliyorum. Öğretmen çocuklara çarpım tablosunu soruyor. Arkada oturan bir çocuğu işaret ederek “4 kere 6 kaç eder?” diye soruyor.
Çocuk biraz düşünüyor. Öğretmen 1-2 saniye bekliyor, yanıt gelmeyince diğer çocuğa söz veriyor.
Öğretmenin niyeti ne? Çocuğu zorlayarak onu utandırmamak, zamanı etkili kullanmak ve parmak kaldıran diğer çocuklara hak vermek. Ama verdiği gizli mesaj ne?
BİLMESEN DE OLUR
Öğretmenin verdiği ilk mesaj “Bilmesen de olur.”
Böyle davranışlar ile öğretmen tüm sınıfa derse katılmama hakkı veriyor. Diğer çocuklar da biliyor ki eğer çalışmazlarsa ve yanıtı bilmezlerse, öğretmen iki saniye bekleyip onları yalnız bırakacak.
Ya da yerinizde duramıyorsunuz, çünkü çocuğunuz birazdan sahaya çıkacak.
Sizin orada olarak onu desteklemeniz ve o anı paylaşmanız çok önemli. Ama o da ne? Çocuğunuz size bakınca heyecandan ne yapacağını şaşırıyor, tökezliyor.
Sebebi ne diye merak ediyorsunuz çünkü biliyorsunuz ki çok çalıştı.
Ama öğreniyorsunuz ki çocuğunuzun tökezlemesinin sebebi sizsiniz. Siz sırf orada olduğunuz için strese girmiş ve kötü performans sergilemiş. Ama aynı etki başka çocuklarda olmamış.
Neden bazı ailelerin, çocuklarını izlemesi çocuğun performansını artırken, bazılarının varlığı olumsuz etki yapıyor?
YARGILAYAN AİLE
Çocuklarını sürekli yargılayan ve eleştiren aileler, çocuklarının performanslarını izledikleri zaman çocuk olumsuz etkileniyor.
Çocuk yargılanmak ve eleştirilmek korkusundan dolayı hata yapmaktan korkuyor ve strese giriyor. Bu da kötü bir performans göstermesine sebebiyet veriyor.
Beyin stres ortamında birçok kimyasala ek olarak bir de dopamin kimyasalı salgılıyor. Stresle başa çıkmak için bu gerekli.
Ama salgılanan bu dopamin uzun süre beyinde kalınca, düşünme ve karar verme sürecini olumsuz etkilemeye başlıyor.
Onun için beyinde fazla dopamini temizleyen mekanizmalar var.
İşte Julias bu mekanizmaların bir tanesinin COMT enzimi olduğunu ispatlıyor ve Nobel ödülü alıyor.
Ama sorun şu; bu enzim bazı insanlarda çok hızlı çalışıyor, bazı insanlarda yavaş.
Po Bronson ‘Top Dog’ kitabında COMT enzimi hızlı çalışanlara ‘Savaşçı’, yavaş çalışanlara da ‘Kaygılı’ diyor.
İşte bu da sınav başarısını derinden etkiliyor. Nasıl mı?
NORMAL HAYAT
Başarısızlığın nedeni inceleniyor.
İncelemeler sonucu sosyal psikologlar görüyor ki ordu içindeki performans ve ödüllendirme sistemi yanlış kurgulanmış.
Prof. Steven Kerr şu anda bir klasik olan ‘A’yı ödüllendirerek, B’yi beklemek’ makalesinde bu yanlışı şöyle anlatıyor;
Savaşta bir askerin motivasyonu ne? Ölmeden eve dönmek. Peki, ne zaman eve dönebilir? Savaş bitince.
Onun için bir asker en kısa zamanda savaşı bitirmek ister.
Peki, Vietnam savaşında askerlere ne zaman eve dönme hakkı veriliyor?
Belirli sayıda görev yapınca. Yani savaş bitse de bitmese de asker kendine verilen görevi bitirince eve dönecek.
Bu durumda da asker savaşarak risk almıyor. Ödüllendirme sistemi yanlış kurgulanmış.
Bir çocuğun motivasyonu asla ve asla düşük değildir.
Her çocuğun motivasyonu vardır ama bu öğrenme motivasyonu olmayabilir.
Peki o zaman, bir çocuğun ne için motivasyonu vardır?
Bu çocuktan çocuğa değişir. Ama bazıları çok belirgindir.
Asi çocuklar
Bu çocukların motivasyonu kendilerini kabul ettirmektir.
Aile eğitimli ve başarılı ise aynı performansı çocuğundan bekler. Hatta çocuğuna bir eleman gibi davranır. İş dünyasının kurallarını aile hayatında uygulamaya çalışır.
Çocuğunun başarısızlığını kendi başarısızlığı olarak kabul ettiği için çocuğu olduğu gibi kabul etmez ve sürekli yargılar. Baskı altında tutar. Çocuk da kendini kabul ettirmek için asi davranışlar gösterir. Evde güç savaşları vardır. Kaynak ailedir.
Sahte mutluluk da mı var?
Para, statü, mevkii, mal, mülk başlangıçta bir mutluluk sağlıyor ama etkisi çabuk geçiyor. Yani, sahte bir mutluluk sağlıyor. Peki, gerçek mutluluğa nasıl ulaşılır?
Bunun özünde ‘kabul’ var.
Daha önceki bir yazımda ‘kabul görmeden’ bahsetmiştim (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21928053.asp).
Şimdi de diğer boyutundan bahsedeceğim: kabul etmeden.
Kabul etmek, insanın mutluluğu için önemli bir koşul. Nasıl mı?
KABUL ETME NASIL MUTLULUK SAĞLIYOR?
‘The Art of Choosing’ (Seçme Sanatı) kitabının yazarı Sheena Iyengar Hindistan’da görücü usuluyle evlenen ile aşk evliliği yapan çiftleri karşılaştırıyor.