Paylaş
Herbirine IQ testi veriliyor. Bu öğrencilerin ortak bir özelliği var: Öğrencilerin her biri çok iyi bir müzisyen.
Bir hafta sonra IQ sonuçları açıklanıyor. Sonuçlar ise şaşırtıcı.
Müzik yeteneği ile IQ arasındaki ilişkinin sadece 0.3 olduğu görülüyor. (0 hiç ilişki yok demek, 1 tam ilişki var demek). Aralarında IQ’sü 90 olan çocuklar var.
Nasıl oluyor da IQ’sü 90 olan bir çocuk bu kadar iyi bir müzisyen olabiliyor?
IQ VE SPOR
Aynı şekilde IQ ile spor becerisi arasındaki ilişkiye bakılıyor. Buradaki ilişki daha da düşük. Takımında yıldız olan ama IQ’sü 100’ü geçmeyen oyuncular var.
İş yaşamında başarı ile IQ arasındaki ilişkiye bakılıyor, burada da ilişki 0.1 ile 0.3 arasında değişiyor.
Peki o zaman, IQ’nün müzik/spor becerisi ve iş yaşamı ile ilişkisi düşük ise, ne ile ilişkisi var?
IQ VE OKUL
IQ’nün okul başarısı ile ilişkisi ise yüksek. Bazı arastırmalarda bu ilişki 0.7’e bile çıkıyor. Peki neden?
Çünkü IQ testleri çoğunlukla bilişsel beceriyi ölçüyor. Okulda ne ön planda? Bilişsel beceri.
Bu açıdan IQ ile okul başarısı arasında yüksek bir ilişki olması normal. Ama yüksek IQ, hayatta ya da bir spor/sanat alanında çocuğun her zaman başarılı olacağı anlamına gelmiyor.
Çünkü Howard Gardner’in araştırmalarından biliyoruz ki beyinde bilişsel beceriyi yöneten kısım ile müzik/sanat gibi zekaları yöneten bölümler ayrışıyor. (Tabii benzer süreçleri kullandıkları da oluyor.)
HER ÇOCUĞUN POTANSİYELİ VARDIR
Ama biz ne yapıyoruz?
Okullarda IQ’sü düşük olan, yani bilişsel becerileri gelişmemiş, çocuklara başarısız, öğrenme zorluğu olan, tembel damgası vuruyoruz. Örneğin, müzik zekası olan ama bilişsel becerisi düşük olan bir öğrenci virtüöz olabilecekken, okulda aldığı başarısız etiketi ile hayatını sürdürüyor ve başarılı olabileceğine inancı kalmıyor.
Onun için yapılacak ilk iş, çocukları sadece bilişsel becerileriyle değil, bir bütün olarak tüm yeteneklerine göre değerlendirmek ve her çocuğu kendi potansiyelinde en üst düzeye çıkartmak.
Peki, bilişsel becerileri yüksek üstün yetenekli çocukları nasıl eğitmeliyiz? İlk önce şu anda nasıl yanlış eğitiyoruz onu anlatmalıyım size.
ÜSTÜN YETENEKLİ EĞİTİMİ NASIL OLMAMALI?
Uzun boylu bir çocuk düşünün. Spor yeteneğinin yüksek olduğunu düşünüp, onun basketbolcu olması gerektiğine inanıyorsunuz.
Uzun boylu olmasının avantajlı olduğunu düşünüp, onu özel bir eğitime alıyorsunuz ve boyunu daha da uzatıyorsunuz. (Öyle bir boy uzatma eğitimi olduğunu varsayalım.) Çocuk 2.20 cm oluyor. Ama bu arada farkediyorsunuz ki çocuk hiç sahaya çıkmamış ve basketbol pratiği yapmamış. Doğal olarak bu çocuk basketbolcu olamıyor. Yani, basketbolcu olma potansiyeli var ama alanda uzmanlaşmıyor.
İşte şu anda üstün zekalı çocuklara tam olarak yapılan bu.
ÜSTÜN YETENEKLİ EĞİTİMİ NASIL OLMALI?
Bilişsel becerisi yüksek olan üstün zekalı çocukları alıyoruz, zeka ve hafıza geliştirme oyunları yaptırıyoruz, konsantrasyon çalışmaları yaptırıyoruz, yani bilişsel becerilerini daha da geliştiriyoruz ama onları bir alanda yetiştirmiyoruz.
Çocuk bir alanda uzmanlaşmıyorsa, geliştirilmiş üstün zeka ne işe yarar ki?
Bir alanda uzmanlaşmayan çocukların genel olarak becerilerini geliştirmek çok yarar sağlamaz.
Çünkü hiçbir beceri var olduğu alandan farklı düşünülemez. Örneğin, binlerce satranç pozisyonunu hafızasında tutan bir satranç oyuncusunun, başka bir alanda hafızası çok zayıf olabilir.
NE YAPMALIYIZ?
Onun için üstün zekalı çocuklar belirlenmeli ve onları bilişsel beceri gerektiren alanlarda geliştirmeliyiz. Bu alanlar da bilim, yazarlık, felsefe ve matematik gibi alanlar olabilir. Bu çocuklar mentörleri ile çalışıp bir alanda uzmanlaşmalı.
Üstün zekalı olmayan çocuklar da spor, sanat veya müzik gibi başka alanlarda uzmanlaşmalı. (Tabii ki üstün zekalı çocuklar bu alanlarda da uzmanlaşabilir.)
İşte o zaman her çocuk gelişebilir ve parlayabilir. Zaten gerçek eğitim de budur.
www.twitter.com/ozgurbolat
Paylaş