7 Ocak 2009
BANA bu maili atan küçük bir kız adı Müge ve daha 11 yaşında. Tunalı Hilmi Caddesi’nde buz gibi havada kaldırımlarda koşuşturup yalvararak, mendil satmaya çalışan 7-8 yaşındaki küçük çocukları görüp çok üzülmüş. "Birinin yanında annesi vardı. Elleri soğuktan morarmıştı. Ailelerin çocuklarını çalıştırmalarına devlet baba engel olamaz mı" diye sormuş.
Müge’nin minik yüreğini burkan, 7-8 yaşındaki küçük çocukların anne babaları tarafından sokaklarda çalıştırılmaları aslında suç. Yargıtay’ın örnek kararlarına göre küçük çocukların çalıştırılması "Aile bireylerine kötü davranış" suçunu oluşturuyor. Cezası da TCK’nın 232. maddesine göre iki aydan 1 yıla kadar hapis.
Kızılay’da, Tunalı’da da sık sık göze çarpanlar gibi ilkokul çağındaki çocuklarını okula göndermeyip sokaklarda mendil, simit sattıran, ayakkabı boyacılığı yaptıran anne-babalar hakkında aslında kamu davası açılabilir. Bu aileler cezalandırılabilir.
On yaşında oğlunu çalıştıran babaya 1 yıl
Bu örnek karardan birisi de on yaşındaki oğlunu "Okulda yer yok" diye okula göndermeyen, sokakta çalıştırıp eğitim hakkını engelleyen babaya ilişkin. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, babanın beraat kararını oybirliği ile bozdu.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi dayanak
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin TBMM’de kabülü ile iç hukukun parçası haline geldiği kaydedilen kararda, çocukların ekonomik sömürüye, her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine, sağlığına, zihinsel, ruhsal, ahlaksal gelişmesi için zararlı olacak şekilde çalıştırılmasına karşı taraf devletlerin önlem alması gerektiği vurgulanıyor. Çocuğun korunması için taraf devletin ceza veya başka uygun yaptırımları uygulamakla yükümlü olduğuna dikkat çekilen karar bakın şöyle:
"Dava konusu olayda on yaşında olan mağdurun sokakta çalıştırıldığı güvenlik birimlerince düzenlenen tutanakla saptanmıştır. Gerek sanık savunması ve gerekse mağdurun anlatımı ile ’okulda yer olmadığı’ biçimdeki itibar edilemeyecek nedenle mağdurun okula dahi gönderilmeyerek, çalışmaya sevkedildiği anlaşılmaktadır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 31. maddesi uyarınca çocukların dinlenme, boş zamanlarını değerlendirme, oyun oynama, kültürel, sanatsal etkinliklere katılma hakları bulunmaktadır. Buna karşın sanığın (baba) acıma, merhamet ve şefkat duygularıyla bağdaşmaz biçimde eğitimini engellemek suretiyle sokaklarda çalıştırılmasının aile bireylerine kötü davranış oluşturacağı gözetilmeden dayanaksız ve yasal olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi yerinde görülmemiştir."
İşte o madde TCK madde 232:
1-Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Yazının Devamını Oku 31 Aralık 2008
GEÇEN haftaki AŞTİ servislerine karşı yapılan şikayetleri sıralayan yazıma AŞTİ Otobüsçüler Dernek ve Kooperatif Başkanı Ethem Ateş’ten yanıt geldi. Ateş, güzergaha ilişkin şikayetler konusunda, "Güzergahları biz değil Ulaşım Koordinasyon Merkezi belirliyor" diye açıklama yapmış. Servis güzergahlarından yakınanlara UKOME’yi adres göstermiş. Ateş, 42 adet çift kapılı klimalı araçlarla hizmet verdiklerini, Ocak-Aralık periyotunda 44 bin 693 servis çıkışı yaptıklarını ve bir milyon 787 bin 960 yolcuyu ücretsiz taşıdıklarını bildirmiş. Ateş’in, özellikle güzergah şikayetlerini yanıtladığı ve Tüketici Hakları Derneği Turhan Çakar’ın eleştirilerine de yanıt verdiği açıklaması bakın şöyle:
"Hürriyet Gazetesi’nin 24 Aralık 2008 tarihli Ankara Eki’nin birinci sayfasında ’Bizim AŞTİ’de sorunlar bir türlü bitmiyor’ başlığı ile vermiş bulunduğunuz yazıyı üzüntüyle okudum. Şahsım halen AŞTİ içerisinde faaliyet gösteren ve AŞTİ servis hizmetini yürütmekte olan AŞTİ esnafının kurmuş olduğu S.S Ankara Otogar İşletmecileri Otobüs İşletmeciliği ve Servis Hizmetleri Taşıma ve İşletme Kooperatifinin Başkanlığını yönetim kurulu üyelerimle birlikte yürütmekteyim.
42 servisimiz var, ücret almıyoruz
Bilinmelidir ki, verilen hizmet halen 42 adet çift kapılı, klimalı araçlarla yürütülmekle olup, şu anda AŞTİ’den Kızılay-Sıhhiye-Ulus-Etlik-İncirli-Keçiören-Yenimahalle-Demetevler-Batıkent istiametlerine güzergahımız olup, hiçbir yolcumuzdan kesinlikle hiçbir şekilde ücret alınmamaktadır. Bu yönüyle yazıya konu edilen Tüketci Hakları Derneği Turhan Çakar’ın ’Bildiğim kadarıyla Kızılay ve Ulus’tan servis var. Onlar da 1 YTL gibi gibi belli bir ücret kaşlığında’ sözleri asla gerçeği yanıtmamaktadır.
44 bin 493 servis yaptık
Kayıtlarımıza göre 2008 yılı Ocak-Aralık periyodunda toplam 44.693 sevis çıkışı yapılmış olup, 1.787.960 yolcu ücretsiz taşınmıştır. Eğer bu yolculardan bir kişiden bile ücret alınmışsa, bunun ispatı gerekir. Bu yönüyle ben ve yönetim kurulundaki arkadaşlarımın servis çalışanlarının büyük bir özveri ile yürütmüş oldukları hizmet ortada iken eksik bilgi nedeniyle zan altında bırakılmanın üzüntüsü ve elemini siz ve değerli okuycularınızla paylaşmak isterim.
Güzergahları UKOME belirliyor
Yine bilinmelidir ki, yukarıda bahsi geçen güzergahlar eskiden de olduğu gibi tarafımızdan değil, Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından belirlenen güzergahlardır. UKOME ise Ankara Valiliği’ni temsilen İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı, 4. Kolordu Komutanlığı, Karayolları Bölge Müdürlüğü, DDY 2. Bölge Müdürlüğü, ulaştırma Bölge Müdürlüğü, DHMİ İşletme Genel Müdürlüğü temsilcilerinin yanısıra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı temsilcilerinden oluşan bir kurul olup Sayın Turhan Çakar tarafından dile getirilen UKOME’nin Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olduğu bilgisi de ayrıca düzeltilmesi gereken yanlış bir bilgidir.
Son bir not. Sayın Ateş, AŞTİ servislerine dönük şikayetler hala geliyor. Sanırım size de geliyordur. Bu şikayetleri çözmeye dönük çalışmanız varsa, aynı şekilde yayınlamaya söz veriyorum.
Yazının Devamını Oku 24 Aralık 2008
ŞEHİR içi servislerin kaldırılmasının ardından AŞTİ’ye Kızılay ve Ulus’tan konulan servislerden ve AŞTİ’nin çalışmadığı iddia edilen yürüyen merdivenlerinden şikayet var. Dokuz günlük bayram tatili ve sonrasında bu servislerden şikayet mail ve telefonu yağdı. Çoğu Ankaralı maillerin de isimlerin de yayınlanmasından nedense çekiniyor. Sadece şikayetlerini dile getirmemi istiyorlar. Ben de onların bu şikayetine tercüman olmak istedim. Ortak talep şu:
"Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girip, yargı kararlarını uygulaması ve eskisi gibi her firmanın semtlere servis uygulamasının yeniden başlatması."
Vatandaşlara göre bu sersivlerin "ismi var cismi yok". Bu maillerden yayınlamam izniyle gönderilenlerden biri jinekolog operatör doktor Aysel Yavuz’dan gelen. Önce bu maile gözatalım:
"Ankara’nın en fakir semtlerinden biri olan Altındağ’da muayenehanem var. Tam 35 yıldır onlarla içiçeyim. Zaman zaman dertlerini bana dökerler.Arife günü muayenehaneme bir hanım geldi.’Zorlukla 30 YTL bulup kaç yıldır ziyaret edemediğim aileme çocuklarımla gitmek istedim.Maksadım hem özlem gidermek ve hem de ailemin köyde ekip biçtiği ürünlerden getirip karnımızı bir müddet doyurmaktı. Ama bilet parasından daha çok eşyam ve çocuklarımla beni AŞTİ’ye götürecek taksi parası tutuyordu. Valizlerim ve küçük çocuklarımla metro ve otobüsle gitmem eziyet. Dönüşte öte beri ile eve giderken taksi parası vermem gerekecek.Gidemedim, biletimi iade ettim’ Bunları söylerken gözlerinden yaşlar boşandı ve ’Ne olur şu servis konusunu bir defa daha yazın.Biz çaresiz ve gariban insanların sesini duyurun’dedi.Onun o çaresiz halini görmenizi isterdim. İnsanlar ailelerinin yanına arasıra da olsa gidip özlemlerini gideremiyor.Şehirlerarası otobüse vereceği bilet parasından daha fazlasını taksiye veremiyor.
Sakın ismi olup ta cismi olmayan göstermelik servislerden bahsedilmesin. Merak edip bindim. Kızılay’da Meşrutiyet’te karşıya ancak üst geçitten eşyanızla (valiziniz,eşyalarınız ve küçük çocuklarınızla)geçebilirseniz ne mutlu.Zaten balık istifi üst üste eşyalarınızın yarısı içerde yarısı dışarıda binmişsiniz.Eviniz de Meşrutiyet’e hayli uzaksa yandınız. Yeniden bir vasıta taksi veya otobüs ararsınız tabi cebinizde paranız kaldı ise. Eski servislerini isteyen insanların konuşmalarını duymanızı isterdim. Bir durakta Ulus’ta varmış. Onda da tabi yine aynı işkencelerin tekrarı. Nedir bu Ankaralılara reva görülen tabiri caizse işkence? Bu arada çoğu zaman çalıştırılmayan AŞTİ’deki yürüyen merdivenleri de söyleyeyim. Sayın Başkan Melih Gökçek, kaldırılan AŞTİ servislerini lütfen yeniden koydurun. Sesimizi duyun."
35 milyon için servisler yetersiz
Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar’la da konuştum. O da AŞTİ servislerinden şikayetlere katılıyor ve haklı olduğunu söylüyor. Her yıl Ankara’ya 35 milyon insanın seyahat ettiğini, merkezi semtlere konulan yeni servislerin ancak çok küçük bir kesime hitap ettiğini savunuyor. Çakar’a göre bu servisler zaten göstermelik. Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) servislerin kaldırma kararını iptali için idari yargıdan aldıkları kararlarının da uygulanmadığını belirten Çakar bakın ne dedi:
"Bildiğim kadarıyla Kızılay ve Ulus’tan servis var. Onlar da 1 YTL gibi belli bir ücret karşılığında. Eskisi gibi parasız değil. Firmaların kurduğu kooperatifin servisleri ortada yok. Gidelim hep birlikte görelim. İnsanlar otobüsten inince nasıl bir perişanlık yaşıyor bakalım. Artık bize bu konuda şikayet bile gelmiyor. Bu durumu Ankarılılar çaresiz kanıksamış durumda."
Büyükşehir: Bizimle ilgisi yok
Olayın geçmişini de anımsamakta fayda var. Ankaralılar, şehirlerarası yolculuklarda, ilgili firmaların servisleri tarafından semtlere kadar ücretsiz taşınırken, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) aldığı karar gereğince, 17.03.2005 tarihinden itibaren ücretsiz servisler kaldırılmıştı. Bu konuda Tüketici Hakları Derneği de UKOME kararının iptali için idare mahkemesinde dava açıp kazanmıştı. Büyükşehir Belediyesi de firmalardan yeniden belli güzergahlara servis koymasını istemişti. Otobüs firmalarının kurduğu kooperatif tarafından midübüsler alınarak, servisler merkezi yerlere yeniden başlatılmıştı. Şikayetin hedefindekilerin yanıt hakkına saygım sonsuz. Şikayetleri dile getiriyorum, yanıtlarını da yayınlamak üzere bekliyorum.
Son bir not: Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ile görüştüm. Bu konunun kendileri ile hiçbir ilgisi olmadığını söylediler.
Yazının Devamını Oku 17 Aralık 2008
CEZAEVLERİNİN nüfusu son 39 yılın en yüksek rakamına ulaşıp 100 bini aşıp gasp gibi mala karşı suçlarda patlama yaşanırken, Yargıtay çok önemli bir karara imza attı. İki gaspçının itirazını reddeden Yargıtay, şüphelilerin teşhisi sırasında avukat bulundurulmasının zorunlu olmadığına karar verdi. Teşhis işleminde mağdurun "aktif", şüphelinin ise "pasif" olduğu vurgulanan kararda, "CMK’da şüphelinin avukatının teşhiste hazır bulundurulması şeklinde bir düzenleme bulunmamaktadır" değerlendirmesi yapıldı. Yargıtay, itirazı kabul etseydi, şüphelinin sorgusu süresince olduğu gibi teşhis işlemi sırasında da zorunlu olarak avukat bulundurulacaktı. Yargıtay’ın, sorgu gibi teşhiste de zorunlu avukat bulundurulmasının gerekip gerekmediğini tartıştığı satır arasında kalan ilginç kararı bakın şöyle alındı:
Bıçaklayıp cep telefonunu gasp ettiler
İki yıl önce İstanbul Yenibosna Metro İstasyonu yakınında iki kişi yolda yürüyen B.T adl gencin yanına yaklaşarak, bacağından bıçakladılar ve cep telefonunu gasp ettiler. Şikayet üzerine eşkal bilgi formu düzenlendi. İki şüpheli başka bir kişiyi gasp etmek isterken polisler tarafından yakalandılar.
Eşkali benzer kişiler arasından teşhis edildiler
Gasp mağduru B.T, iki şüpheliyi karakolda, eşkalleri benzer kişiler arasından teşhis etti. Mağdur B.T, "Turuncu tişörtlü şahıs olay günü benim yanıma gelip beni bıçak tehditi ile gasp eden iki kişiden biridir. Siyah tişörtlü beni çalılıkların arasına iten ve direnince bacağıma bıçağı ikinci kez saplayan kişidir. Her iki şahsı da kesin olarak teşhis ediyorum" dedi. Tutanak, teşhise katılanlar, şikayetçi ve sanıklar tarafından imzalandı. Sanıklar itirazda bulunmadılar.
Gaspçıların avukatı itiraz etti
İki gaspçı "nitelikli yağma"dan 8 yıl 4’er hapse mahkum edildiler. Yargıtay 6. Ceza Dairesi temyizde kararı onadı. Sanık avukatları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, teşhis işleminde avukat yardımından yararlandırılma zorunluluğunun ihlal edildiği, bu yüzden dairenin kararının kaldırılması için Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na itiraz edilmesini istediler. Başsavcılık, Kurul’a bu konuda itiraz etti.
Yargıtay itirazı reddetti
Kurul, itirazı böyle bir yasal zorunluluk olmadığı, teşhisin gerektiğinde fotoğraftan bile yapılabileceği gerekçesiyle ve oyçokluğuyla reddetti. Karar özetle şöyle:
"Teşhis işlemi gerektiğinde fotoğraf üzerinden de yapılabilecek bu yönüyle şüphelinin imzasının alınmasının bile zorunlu olmadığı bir tanıma işlemidir. Şüpheli buna pasif olarak katılmakta ve teşhis sırasında herhangi bir beyanı da alınmamaktadır. Bu işlemde aktif olarak rol alan kişi olayın mağduru veya tanığıdır. Bu nedenle ifade alma, keşif ve yer gösterme işlemlerinde olduğu gibi müdafinin teşhiste hazır bulundurulma zorunluluğu bulunmamaktadır.Aksinin kabulü halinde soruşturma aşamasındaki bütün işlemlerde örneğin gözaltı giriş ve çıkış raporarının alınması gibi. Müdafiin hazır bulunması hatta başından sonuna kadar gözaltı süresince müdafiin şüphelinin sürekli yanında bulundurulması gerekebilecektir. Bununla birlikte müdafiin teşhiste bulunmaması şüphelinin teşhisten önne veya sonra müdafii ile görüşmesine engel teşkil etmeyceği de açıktır.
Yüzleştirmede avukat zorunlu
Öte yandan uygulamada bazen mağdur veya tanık ile şüphelinin yüzyüze getirilerek karşılıklı beyanlarının alınması şeklinde dolasıyla yüzleştirme tarzında icra edilen işlemlere de teşhis denilmektedir. Böyle bir durumda şüphelinin beyanı alındığı için artık sadece bir teşhis işlemi sözkonusu olmayıp şüphelinin aktif olarak katıldığı ifade alma işlemi gerçekleştirildiğinden bu durumda müdafiinin katılımı zorunludur. Bu itibarla kolluk tarafından müştekiye yaptırılan teşhiste müdafiin bulunması zorunluluğu olmadığı gibi somut olayda yapılan teşhis işleminde yürürlükteki mevzuaata göre herhangi bir usulsüzlük de bulunmadığından itirazın reddine."
Yazının Devamını Oku 10 Aralık 2008
ANKARA’da açılıp Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na kadar uzanan davada 2002 yılından önce evlenen ev kadınlarına kötü haber çıktı. Yeni Medeni Kanun hükümlerine dayanan Yargıtay, "Ev işlerini yapmak kadının ödevidir, para kazanmıyorsa bu katkı sayılmaz bu nedenle tazminat talebinde bulunamaz" diye karar verdi. Bakın karar şöyle alındı:
Mehmet A. ev kadını olan yedi yıllık eşi Fatma A. arasındaki boşanma davası, Ankara 5.Aile Mahkemesi’nde görüldü. Hakim Şerefattin Şanver, "Evlilik döneminde edinilen otomobil ve bir evin yine evlilik birliği içerisinde satıldığını, satılan bu mallardan ev kadını olan Fatma A.’nın hissesine pay düştüğünü, bu paranın tazminat olarak ödenmesine" karar vererek, tarafları boşadı.
YARGITAY BOZDU
Dava temyize gitti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, "Kadının, ev kadını olarak evin yemek, temizlik gibi işlerini yapması, çocuklarının bakımını üstlenmiş olması, TMK 227. maddesi anlamında katkı sayılamaz, isteğin reddi gerekir" diyerek kararı bozdu.
Yeniden dosyaya bakan Hakim Şanver, bozma kararına uymayıp direndi. Şanver, "Kadın erkeğin kölesi değildir, 20-30 yıl hizmet edecek, boşanınca aç ve sefil kapının önüne konulması ne kadar hukukidir" diye sordu. Şanver, kararının gerekçelerini şöyle dile getirdi:
KadIn modern bİr köle mİ?
"Türk erkeğinin çok büyük bir çoğunluğu, eşine, çocuk bakma, yemek yapma, bulaşık, temizlik, çamaşır, ütü alışveriş gibi yapılması gereken hiçbir işi yapmamaktadır. Çalışmayan kadın tatile gidememekte, bir akşam olsun dışarıda yemek yiyememektedir. Kocasının adına alınan ev, araba, gayrimenkul gibi borçların ödemesi için eşine destek olmaktadır.
Kadını, ev işlerini yapan, çocuklarına bakan, erkeğin cinsel ihtiyaçlarını karşılayan, boşanıncaya kadar boğaz tokluğuna yaşayan modern bir köle olarak düşünebilir miyiz? 20-30 yıllık evlilikten sonra hiçbir mal varlığı olmaksızın kapı önüne koyan bir yorum tarzı ne kadar hukukidir?"
ERKEK İAŞE GETİRİR KADIN EVE BAKAR
İki mahkeme arasında yaşanan uyuşmazlığa son noktayı 43 kişilik yargıç heyetinden oluşan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu koydu.Mahkemenin kararını bozan genel kurul kararı da şöyle:
"Mal ayrılığında eşlerden her biri kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir. Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine attir. Evin intihabı karı ve çocukların münasip ve veçhile iaşesi kocaya attir. Eve kadın bakar başka bir ifade ile kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir. Yasada eşlerden birinin edindiği mala diğer eş katkı yapmış ise sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğini ilişkin bir hüküm bulanmadığından Yargıtay kararları ile katkıyı sağlayan eşin diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat talep edebileceği kabul edilmiştir. Şayet eşlerden birinin edindiği mala diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa bu talep kabul edilemez. Başka bir ifade ile kadının ev işlerini yapması ve çocuklarına bakmış olması diğer eşin edindiği mala katkı sayılamaz.
2002 YILINDA ÇIKAN YASA İLE BOŞLUK DOLDURULDU
Sonuç olarak 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak sureti ile bir katkısının olması gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 227. maddesinde getirdiği düzenleme ile bundan önceki yasadaki boşluk doldurmuştur. Evvelce, Yargıtay kararları ile doldurulan boşluk açık hüküm konularak yasal hale getirilmiştir. Çalışmayan ve herhangi bir kazancı ve geliri bulunmayan kadının ev işlerinde harcadığı emeği bu maddeye göre yine katkı sayılmaz ve kadın bu emeğine dayanarak yine değer artışı için alacak talep edemez.
MALLAR YASADAN ÖNCE EDİNİLMİŞTİR
Bahse konu olayda, taşınmaz ve araç taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu mallar yeni rejime(edinilmiş mallara katılma) kocanının ’kişişel malı’ olarak girmiştir. Edinilmiş mal değildir. Çalışmayan herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının bu malların edinilmesinde herhangi bir katkısı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle davacı katkı payı karşılığı veya değer artış payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamaz."
Son bir not yeni Medeni Kanun’un hazırlanması sırasında eskiden yapılan evliliklerle ilgili bu eksiklik Meclis’te tartışıldı ancak herhangi bir düzenleme getirilmedi. Yargıtay’da, mevcut yasaları dikkate alarak, "mecburen" bu şekilde karar veriyor.
Yazının Devamını Oku 3 Aralık 2008
KEÇİÖREN’de, iki komşunun PVC ile balkon kapatma davasında Yargıtay dürüstlük dersi verdi. Yargıtay kararında balkon kapatma gibi tadilatlar için önce izin verip daha sonra imzasını unutarak, dava açan komşunun bu davranışı "dürüstlük kurallarına" aykırı diye nitelendirildi. Bakın karar nasıl alındı. Keçiören’de oturan bir vatandaş mutfak balkonunu PVC ile kapatmak için apartmandaki komşularından tek tek izin istedi ve bu konuda imzalı muvafakatlarını aldı. Keçiören Belediyesi’ne de başvururak, durumu bildirdi. Daha sonra da balkonuna tadilat yaptırdı ve kapattırdı. Balkonun kapatılmasına muvafakat eden komşularından Ali K verdiği imzayı unuttu ve mahkemeye başvurdu. Mahkeme, davayı kabul etti ve balkonun üzerini kapatan PVC’nin yıkılmasına karar verdi.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi temyizde imza verip sonra dava açan komşunun bu davranışı dürüstlük kuralına aykırı gördü ve kararı bozdu. Yargıtay’ın bu kararı ışığında komşu izniyle yapılan balkon kapatma gibi tadilatlar sonradan vazgeçen komşunun davasıyla yıkılamayacak. 1 Mayıs 2008/1278 esas ve 2008/5318 karar sayılı karar özetle şöyle:
"Davacı dava dilekçesinde ve yargılama sırasında 8 nolu bağımsız bölümün bakonlarının PVC ile kapatıldığını ileri sürerek, mimari projeye aykırı olan bu durumun giderilmesini istemiş, mahkemece de istem gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içinde mevcut Keçiören Belediye Başkanlığı İmar ve Yapı Denetim Müdürlüğü’ne verilen belgede 8 nolu dairenin mutfak balkonunun kapatıldığına değilinerek, bu nedenle dilekçede adı yazılı olan ve iimzaları bulunan kişilerin PVC doğrama ile kapatılan balkonun bu hale getirilmesine muvafakat ettikleri husususana yer verilen belgede davacı Ali’nin de imzasının olduğu görülmüştür.
Türk Medeni Yasası’nın ikinci maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Davacının daha önce balkonunu PVC ile kapatması için davalıya izin verdiği anlaşıldığından bu konu ile ilgii olarak dava açması dürüstlük kurallarına uygun düşmemektedir. Mahkemece bu konu dikkate alınarak davacının sözü edilen istemin reddi yerine kabülüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Temyiz itirazının kabülüne ve hükmün bozulmasına."
’Tatil yolu’na vatandaş isyanı
HAYAT Esen emekli memur. Haziran ayının ikinci haftasında gazete ilanını gördüğü Tatil Yolu adlı firmadan ailesi için üç kişilik rezervasyon yaptırmış. Kredi kartı numarasını da firmaya vererek, ödemeyi de kredi kartından yapmış. Yalıkavak Bordum’daki otele 15’inde gidip 26’sında ayrılmış. Kredi kartından da tatil ücreti olan 807 YTL firma tarafından çekilmiş. Ancak, Esen bir sonraki ay kartından ikinci kez 807 YTL daha çekildiğini görünce ne yapacağını şaşırmış. Bankaya bildirmiş şirketi defalarca aramış ancak bir türlü ikinci kez çekilen 807 YTL’sini geri alamamış. Bankadan şirketin hesaplarının bloke edildiğini ve kendi durumunda yaklaşık 70 kişinin olduğunu da öğrenmiş. Bu duruma isyan eden yetkililerden yardım isteyen Esen bana da ne yapabileceğini sormuş.
Yapabileceği iki şey var. İlki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şirket hakkında suç duyurusunda bulunmak. İkincisi ise maddi zararı Tüketci Hakem Heyeti’ne başvuru sınırları (827 YTL’nin altı) içinde kaldığı için Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmak. Çankaya Kaymakamlığı’nın içindeki Tüketici Hakem Heyeti’ne başvururken, bakın şu yolu izlemek gerekiyor:
* Şikayet konusunu içeren dilekçe ve ekinde konuya ait belgelerle (fatura, satış fişi, garanti belgesi, sözleşme vb.) bizzat veya posta yolu ile başvurabilirsiniz. Yazılı dilekçenizde, "Satın aldığınız mal ya da hizmetin ne olduğunu, özelliklerini, malın ne zaman teslim edildiğini ya da hizmetin ne zaman ve nerede verildiğini, ne kadar para ödediğinizi, sorunun ne olduğunu, satıcı ya da sağlayıcıya durumu ilettiğinizde neler olduğunu, ne yapılmasını" istediğinizi anlatın.
Hakem Heyetlerine yapılan başvurular, başvuru tarih ve sırasına göre en geç üç ay içinde karara bağlanıyor. Kararlar, alındığı tarihten itibaren beş gün içinde taraflara yazılı olarak bildiriliyor. Son bir not. Hakem heyetlerine yapılan başvurulardan herhangi bir ücret alınmıyor.
Yazının Devamını Oku 26 Kasım 2008
Oturduğunuz apartmanda "Isınamıyorum" diye yakıt parası indirimi istemeniz mümkün değil. Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre yakıt gibi apartman ortak giderine arsa payınız oranında katılmak zorundasınız. Kalorifer peteklerini kendi isteğinizle sökmekte yakıt parası ödemekten kurtarmaz. MAİL atan okurum Ali B. "Doğalgaz merkezi sistemli bir apartmanda oturuyorum. Dairem kuzey cephede. Kalorifer tesisatı eski ve dairem hiç ısınmıyor. Kış boyu elektrik sobası yakıyorum. 300 YTL’lik yakıt parasından indirim yaptıramaz mıyım" diye sormuş.
Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre kat malikleri arsa payları oranında kalorifer, su elektrik gibi ortak tesislerin işletme giderlerine katılmakla yükümlü. "Isınamıyorum" diye ortak giderden indirim istemek mümkün değil. Ama apartman yönetiminden sizin cepheniz için yalıtım yapılmasını ve dairenizdeki kalorifer peteği sayının artırılmasını talep edebilirsiniz. Komşularınız bu çözüme yanaşmazsa, dava açarak, bu tadilatları yaptırabilme imkanı var. Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun apartmanlardaki bu tip kavgalara ışık tutacak nitelikteki örnek kararı bakın şöyle:
YAKIT PARASINI ÖDETME DAVASI
Dava kat mülkiyetine tabi taşınmazın genel giderlerinden davalı payına düşen 1020 liranın ödettirilmesi isteğine bağlıdır. Mahkeme kalorifer tesisatındaki bozukluk nedeniyle davalıya ait bağımsız bölümün yeteri kadar ısınmadığı öteki kat maliklerinin gerekli onarımı yapmaya yanaşmadıkları davalının yararlandığı oranda genel giderlere katılmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle 340 liranın davalıdan tahsiline ve fazla isteğin reddine karar vermiş özel dairece ’Davalının yeteri kadar ısınabilmesi için gerekli davayı açabileceği ancak genel giderlerden payına düşen miktarın tamamımdan sorumlu bulunduğu’ belirtilerek, hükmün bozulması üzerine mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesi gereğince kat malikleri genel giderlere arsa payları oranında katılmakla yükümlü olup başka türlü anlaşma olmadıkça ortak yer ve tesisler üzerindeki kullanma hakkında vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümlerinin durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunamdığını ileri sürmek suretiyle avans ve gider paylarını ödemekten kaçınamazlar. O halde davalı kalorifer tesisatının bozukluğu nedeniyle yeteri kadar ısınamadığını ileri sürerek ortak giderlerden indirim yapılamsıın isteyemez. Öte yandan bağımsız bölüm sahipleri kat malikleri kurulu kararlarına uymak zorundadırlar.
Olayda kat malikleri kurulunca gerekli onarımının yaptırılmaması yüzünden zarar gördüğünü bildiren davalı sulh hakimine başvurabilir ayrıca dava açabilir. Ancak yerine getirmesi yasa gereğince zorunlu olan öncelik ve ivedilik nitelikleri taşıyan borcunun kaldırılmasını isteyemez.
YAKIT PARASINI ÖDEMEYENE İCRA
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında görüldüğü gibi genel giderler ödenmesi zorunlu, öncelikli ve ivedi giderler olarak nitelendiriliyor. Apartman yöneticileri ve diğer kat maliklerinden herhangi biri yakıt parasını ödemeyen komşularına karşı dava açabilir ve icra takibi yapabilir. Ama en iyisi bu konuyu mahkemesiz "komşuluk hukuku" içinde çözmek.
Petek sökmek yakıt ödemekten kurtarmaz
Davalı kat malikinin anayapının merkezi ısınma sistemine bağlı bulunan dükkanındaki kalorifer peteklerini kendi istenciyle söküp kaldırmış olması onu ortak ısınma giderlerinden payına düşeni ödeme yükümlüğününden kurtarmaz (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2001/3889 esas)
Kat maliki kurulmuş ve çalışmakta olan ortak kaloriferi kullanmadığını ya da yararlanmak istemediğini ileri sürerek, bu ısınma giderinden payına düşeni ödemekten kaçınamaz. (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 1994/9452 esas)
Genel ısıtmalı anayapıda kat maliki bağımsız bölümüne özel kat kaloriferi yaptırdığı gerekçesiye genel kalorifer giderine katılmaktan kaçınamaz. (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 1984/11771 esas)
Kat maliki ortak kalorifer tesisatının bağımsız bölümü yeteri derecede ısıtmadığı nedenine dayanarak kendiğilinden özel ısıtma tesisatı yaptırmamaz ve otak ısınma giderlerine katılmaktan kaçınamaz. (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 1978/83 esas)
Yazının Devamını Oku 19 Kasım 2008
ANKARA’da karısının telefon konuşmalarının rızası dışında kaydedip boşanma davasında delil olarak sunan kocaya "gizliliği ihlalden" 6 ay hapis cezası verilmesinin ardından gözler, boşanma davalarında neyin delil olarak sunulup sunulamayacağına çevrildi. Bu konuda çok sayıda mail ve soru geldi. Bunlardan en ilginç olanı da "Ayrı yaşıyoruz. Karımın günlüğünü gizlice evinden aldım. Sevgilisiyle yaşadığı aşkı yazmış. Boşanma davamızda delil olur mu. Beni aldattığını yüzüme karşı telefonda da söyledi. Kayıt etsem mahkeme delil kabul eder mi?" şeklinde.
Boşanma davanıza delil sunarken, asliye cezada sanık olmak istemiyorsanız dikkat. Eşinizin telefonunu rızası dışında kaydedip aldatıldığınıza "delil" diye mahkemeye verirseniz, hakkında ceza davası açılıp "gizliliği ihlalden" mahkum olma tehlikesi var. Ayrı yaşadığınız eşinizin evine gizlice girip günlüğünü alırsanız, o da hukuka aykırı delil sayılır. Bu kez de "Konut dokunulmazlığını" ihlalden hakkınızda dava açılması gündeme gelebileceği gibi aldığınız günlükte boşanma davasında delil olmaz.
EŞLERİN DE GİZLİĞİ İHLALİ SUÇ
Bu ve benzeri soruları, Ankara 10. Aile Mahkemesi Hakimi Mustafa Ateş, boşanma davalarında hukuka aykırı delilleri değerlendirdiği Terazi Dergisi’nde yayımlanan makalesinde ayrıntılı şekilde yanıtlamış. "Özel hayatın gizliliğine aykırı" ve "konut dokunulmazlığının ihlali sonucu elde edilen" delilleri de örnekleri ile sıralamış. Özetle bakın şöyle:
Anayasada düzenlenen en önemli temel haklardan birisi de özel hayatın gizliliğidir. TCK’nın 134. maddesine göre özel hayatın gizliliğinin ihlali 6 aydan 2 yıla kadar hapis gerektiren bir suçtur. TCK’da özel hayatın gizliliğini ihlal eden şahsın mağdurun eşi olmasının suçu ortadan kaldırıcacağına dair bir düzenleme yoktur.
ÇALINMIŞ AŞK MEKTUBU DELİL OLMAZ
Bu nedenle karşı tarafın kişilik hakları, özel hayatının gizlliği ihlal edilerek elde edilmiş teyp bandı, fotoğraf, çalınmış eşya veya el konulmuş aşk mektubu gibi deliller kural olarak değerlendirilemez. Özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edilen delil değerlendirilirse, özel hayatı tekrar ihlal edilmiş hatta bu sefer ihlal mahkeme tarafından yapılmış olur. Aynı şekilde taraflardan birisi karşı tarafın mektubunu postacı ile anlaşarak alabilir. Evinden çalabilir veya sahibinin posta kutusundan izinsiz olarak alarak delil olarak kullanmak isteyebilir. Bu tür hukuka aykırı yollarla elde edilen delilin değerlendirilmesi mümkün değildir.
YATAĞIN ALTINDAKİ NOT DEFTERİ DELİL
Koca eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterlerini veya mektupları mahkemeye delil olarak verebilir. Bu deliller hukuka aykırı sayılmaz. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içindeki ya da yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdükleri bir yer olduğundan kadının gizli mekanı kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz.
Konut dokunulmazlığı da anayasanın 21. maddesiyle güvence altına alınan temel haklardandır. Buna göre kimsenin konutuna dokunulamaz. TCK’nın 116. maddesine göre bir kimsenin konutuna rızasına aykırı giren kişi şikayet üzerine 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılır. TCK’da konut dokunulmazılığını ihlal eden şahsın mağdurun eşi olması suçu ortadan kaldırmaz. Suç teşkil eden konut dokunulmazlığının ihlali sonucu elde edilen deliller de hukuka aykırıdır. Örneğin taraflardan birinin ayrı yaşadığı eşinin konutuna gizlice girerek elde ettiği teyp bandı, fotoğraf, çalınmış eşya, günlük veya el konulmuş aşk mektubu gibi deliller hukuka aykırı şekilde elde edildiğinden kural olarak değerlendirilemez.
DANIŞTAY BAŞKANI KREŞ AÇTI
DANIŞTAY Başkanı Mustafa Birden, Çayyolu’nda üniversiteden sınıf arkadaşlarıyla kreş açılışında buluştu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1968 yılı mezunlarından olan Birden, sınıf arkadaşı avukat M. Zati Belgin’e destek için geldi. Birden ve sınıf arkadaşları Belgin’in psikolog kızı Burçin Belgin tarafından kurulan kreşin açılışında, anılarını tazediler. Ardından da kreşin açılışını yapıp Belgin ile binayı gezdiler. Çayyolu’nda müstakil bahçeli bir villadaki Neokids adlı kreşle ilgili Belgin, bakın şunları söyledi:
"Okulumuz, 3-6 yaş çocuklarına haftanın her günü yedi farklı etkinlik alanında, hizmet verecek, MEB’e bağlı bir okul öncesi eğitim kurumu. Ana dili, fen-doğa, oyun, drama-dans, resim, müzik ve İngilizce olmak üzere yedi farklı etkinlikte çocuklara eğitim verilecek. Okulumuzu, diğer okullardan ayıran en önemli özellik, drama-dans, resim, müzik ve İngilizceyi kapsayan branş derslerinin haftanın her günü uzman branş öğretmelerinin vermesi. Müzik dersi ise piyano eşliğinde yapılacak. Tüm etkinlikler kendi atölyeleri içinde yapılacak. Çocuklar, gün içerisinde yarımşar saatlik zaman diliminde bu etkinlikleri sorumlu öğretmenleri ve grup öğretmenleri eşliğinde gerçekleştirecekler. Hiç sıkılmadan eğitim alacaklar."
Yazının Devamını Oku