Temizlik işi yasal ödev

ANKARA’da açılıp Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na kadar uzanan davada 2002 yılından önce evlenen ev kadınlarına kötü haber çıktı. Yeni Medeni Kanun hükümlerine dayanan Yargıtay, "Ev işlerini yapmak kadının ödevidir, para kazanmıyorsa bu katkı sayılmaz bu nedenle tazminat talebinde bulunamaz" diye karar verdi.

Bakın karar şöyle alındı:

Mehmet A. ev kadını olan yedi yıllık eşi Fatma A. arasındaki boşanma davası, Ankara 5.Aile Mahkemesi’nde görüldü. Hakim Şerefattin Şanver, "Evlilik döneminde edinilen otomobil ve bir evin yine evlilik birliği içerisinde satıldığını, satılan bu mallardan ev kadını olan Fatma A.’nın hissesine pay düştüğünü, bu paranın tazminat olarak ödenmesine" karar vererek, tarafları boşadı.

YARGITAY BOZDU

Dava temyize gitti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, "Kadının, ev kadını olarak evin yemek, temizlik gibi işlerini yapması, çocuklarının bakımını üstlenmiş olması, TMK 227. maddesi anlamında katkı sayılamaz, isteğin reddi gerekir" diyerek kararı bozdu.

Yeniden dosyaya bakan Hakim Şanver, bozma kararına uymayıp direndi. Şanver, "Kadın erkeğin kölesi değildir, 20-30 yıl hizmet edecek, boşanınca aç ve sefil kapının önüne konulması ne kadar hukukidir" diye sordu. Şanver, kararının gerekçelerini şöyle dile getirdi:

KadIn modern bİr köle mİ?

"Türk erkeğinin çok büyük bir çoğunluğu, eşine, çocuk bakma, yemek yapma, bulaşık, temizlik, çamaşır, ütü alışveriş gibi yapılması gereken hiçbir işi yapmamaktadır. Çalışmayan kadın tatile gidememekte, bir akşam olsun dışarıda yemek yiyememektedir. Kocasının adına alınan ev, araba, gayrimenkul gibi borçların ödemesi için eşine destek olmaktadır.

Kadını, ev işlerini yapan, çocuklarına bakan, erkeğin cinsel ihtiyaçlarını karşılayan, boşanıncaya kadar boğaz tokluğuna yaşayan modern bir köle olarak düşünebilir miyiz? 20-30 yıllık evlilikten sonra hiçbir mal varlığı olmaksızın kapı önüne koyan bir yorum tarzı ne kadar hukukidir?"

ERKEK İAŞE GETİRİR KADIN EVE BAKAR

İki mahkeme arasında yaşanan uyuşmazlığa son noktayı 43 kişilik yargıç heyetinden oluşan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu koydu.Mahkemenin kararını bozan genel kurul kararı da şöyle:

"Mal ayrılığında eşlerden her biri kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir. Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine attir. Evin intihabı karı ve çocukların münasip ve veçhile iaşesi kocaya attir. Eve kadın bakar başka bir ifade ile kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir. Yasada eşlerden birinin edindiği mala diğer eş katkı yapmış ise sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğini ilişkin bir hüküm bulanmadığından Yargıtay kararları ile katkıyı sağlayan eşin diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat talep edebileceği kabul edilmiştir. Şayet eşlerden birinin edindiği mala diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa bu talep kabul edilemez. Başka bir ifade ile kadının ev işlerini yapması ve çocuklarına bakmış olması diğer eşin edindiği mala katkı sayılamaz.

2002 YILINDA ÇIKAN YASA İLE BOŞLUK DOLDURULDU

Sonuç olarak 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak sureti ile bir katkısının olması gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 227. maddesinde getirdiği düzenleme ile bundan önceki yasadaki boşluk doldurmuştur. Evvelce, Yargıtay kararları ile doldurulan boşluk açık hüküm konularak yasal hale getirilmiştir. Çalışmayan ve herhangi bir kazancı ve geliri bulunmayan kadının ev işlerinde harcadığı emeği bu maddeye göre yine katkı sayılmaz ve kadın bu emeğine dayanarak yine değer artışı için alacak talep edemez.

MALLAR YASADAN ÖNCE EDİNİLMİŞTİR

Bahse konu olayda, taşınmaz ve araç taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu mallar yeni rejime(edinilmiş mallara katılma) kocanının ’kişişel malı’ olarak girmiştir. Edinilmiş mal değildir. Çalışmayan herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının bu malların edinilmesinde herhangi bir katkısı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle davacı katkı payı karşılığı veya değer artış payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamaz."

Son bir not yeni Medeni Kanun’un hazırlanması sırasında eskiden yapılan evliliklerle ilgili bu eksiklik Meclis’te tartışıldı ancak herhangi bir düzenleme getirilmedi. Yargıtay’da, mevcut yasaları dikkate alarak, "mecburen" bu şekilde karar veriyor.

Yazarın Tüm Yazıları