Oya Armutçu

Yanan çeyize de manevi tazminat

17 Şubat 2010
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu, mutfak tüpünün gaz sızdırması nedeniyle çıkan yangında evlerindeki tüm eşya, ahır ve samanlıkla birlikte kızlarına ve gelinlerine ait dantel örtüler, yatak takımı, el işi oyalar, yemenilerin yeraldığı çeyizlerin yanması nedeniyle manevi tazminat isteyen Safinaz S’yi haklı buldu. Kurul, 11 yıldır süren davada ailenin tüm ev ve ev eşyalarıyla birlikte çeyiz eşyaları gibi özel eşyalarının zarar görmesini “şahsi menfaat” ihlali saydı ve manevi tazminata hükmetti. Bolu’dan Ankara’ya kadar uzanan dava bakın şöyle açıldı.
Mutfak tüpünün gaz sızdırması nedeniyle 22 Ağustos 1999’da çıkan yangında tek katlı evin içindeki eşyların tamamı ile evde kız ve geline ait çeyiz ve nişan eşyaları, el emeği ile meydana getirilen dantel örtüler, yatak takımları, elişi oyalar, çeyiz sanığı, yemeniler ve giysiler yandı ve kullanılamaz hale geldi. Samanlıktaki, on ton patetes, 1500 kilogram buğday, 7 traktör dolusu yonca, yulaf otu, 70 balya saman da tamamen yandı. Aile hem gaz şirketi hem de bayiye karşı 10 bin 550 lirası maddi, 5 bin lirası manevi olmak üzere 15 bin 550 liralık tazminat davası açtı.

Mahkemeden manevi tazminata ret

Yerel Mahkeme, davalı gaz şirketini kusurlu bulmadı ve bayi yönünden ise davayı kısmen kabul etti ve 5 bin 275 TL maddi tazminata hükmetti, manevi tazminatı ise reddetti. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ise gaz şirketinin de sorumlu olduğuna, maddi tazminatın yanında manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiğine dikkat çekerek, yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararında da özetle şöyle denildi:
“Davalı gaz şirketinin bayisi olan diğer davalı tarafından davacılara sağlanan ayıplı mal ve hizmet nedeniyle sağlayıcı (imalatçı) durumunda bulunan davalı şirketin de diğer davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğu, bu nedenle adı geçen davalı hakkında davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı. Borçlar Kanunu’na göre dava konusu olayda davalılar tarafından sunulan ayıplı hizmet nedeniyle evlerinde çıkan yangın sonucunda davacıların evleri, eşyaları, ahır ve samanlıklarının yandığı bu nedenle moral bozukluğu ve üzüntü yaşadıkları gözönünde tutulduğunda dava konusu olayda davacıların şahsi menfaatlerinin ihlal edildiği dolasıyla manevi bir zararın gerçekleştiğinin kabulü gerektiği. Mahkemece tarafların ekenomik ve sosyal durumları araştırılıp takdir edilecek bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına.”

Direnme kararına da bozma

Yerel Mahkeme ise bozma kararına direndi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 3 Şubat Çarşamba günü yapılan toplantıda yerel mahkemenin direnme kararı da bozuldu. Gaz sızdıran tüpü “ayıplı mal” olarak niteleyen Kurul, şirket ve tüpü takan bayinin maddi tazminat yanında manevi tazminat ödemesine de hükmetti.
Satır arasında kalan bu önemli karar benzer tazminat davaları için örnek niteliği taşıyor.
Yazının Devamını Oku

Kadın avukatın tabela zaferi

10 Şubat 2010
SİNCAN’da, avukatlık yapan Filiz Poyraz, boşandığı avukat eşinin “Benim soyadımı artık kullanmazsın. İndir o tabelayı” sözü üzerine başlattığı tabela savaşını da kazandı. Boşandıktan sonra eski eşiyle aynı soyadını taşıyan “Harun” adlı bir başka kişiyle evlenen Filiz, eski kocasının kullanmasına izin vermediği “Poyraz” soyadını taşımaya devam ediyor.
Boşanan çiftin ilginç soyadı kavgası ise daha sonra Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) kadar uzayan tabela savaşına döndü. Bürosundan ulaştığım Filiz Poyraz, neden böyle bir tabela savaşına girdiğimi sordum. Bakın olayı nasıl anlattı:
“Eski eşimle ayrıldıktan sonra bana ‘Artık benim soyadımı kullanamazsın, indir o tabelayı’ dedi. Kaderin cilvesi olarak o süreçte Poyraz soyadını taşıyan başka birisiyle evlendim. Böylece Poyraz soyadını kullanma hakkım baki kaldı. Kaldı ki kadınların Medeni Kanun’un 173 madde hükmü gereğince yasal menfaatleri bulunması halinde boşandıkları eşlerinin soyadlarını kullanmaya devam etmeleri mümkün. Tabii bunun için ya eski eş, soyadının kullanılmasına itiraz etmeyecek ya da itiraz ediyorsa kadın, mahkemede dava açıp hakkını yargı kanalıyla elde edecek. Ancak benim dava açmama gerek kalmadı. İlahi adalet hükmünü öyle bir anda tecelli ettirdi ki; benim eski eşime dava açmama gerek kalmadı.
Eski eşimin bu davranışları da beni üzdüğü için avukatlık kurallarına aykırı olarak kullandığı tabelasını şikayet ettim. Çünkü kullandığı iki tabeladan birisi olan ‘Poyraz Hukuk Bürosu’ tabelası reklam yasağına aykırıydı. Ankara Barosu’na 1 Nisan 2008’de şikayette bulundum. Eğer O, bana tabelanı indir demeseydi asla şikayet etmezdim. ‘Poyraz Avukatlık Bürosu’ tabelası da asmazdım.

Baro disiplin kovuşturması açmadı

Baro ‘Poyraz Hukuk Bürosu’ ibareli tabelanın kaldırıldığı gerekçesiyle 15 Temmuz 2009’da ‘disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığı’ şeklinde karar verdi. Ben de bunun üzerine, Türkiye Barolar Birliği’ne itirazda bulundum. Çünkü, ‘Poyraz Hukuk Bürosu’ tabelası kaldırılmamıştı, kaldırılmış gibi gösterilmişti. Eski eşim tarafından baroya kaldırıldı diye beyanda bulunduğu için ceza çıkmamıştı. Ben de eski eşimin doğru beyanda bulunmadığını, tarih gösteren bir fotoğraf ile belgeledim. Baronun kararı yanlış olduğu için itiraz ettim.

O tabelasını indirdin

İtirazımın ardından 2 Şubat’ta, eski eşim bu tabelayı indirdi. Ben avukatların reklam yasağı yönetmeliğine uygun şekilde tanzim edilen ‘Poyraz Avukatlık Bürosu’ tabelamı kullanıyorum. Bu tabelayı başka bir kişinin kullanmasına muvafakat vermediğimi de Ankara Barosu’na bildirdim. Kaderin garip cilvesiyle bu tabelayı şimdi eski eşim değil ben kullanıyorum.”
Kadının azmi erkeği yendi galiba.

İşte Baro’nun kaldırılan kararı

ANKARA Barosu’nun Yönetim Kurulu’nun 15 Temmuz 2009 tarihli kararına göre Filiz Poyraz, eski eşinin tabelasının mevzuata aykırı olduğunu ve kaldırılması için gerekli ikazın yapılmasını istedi. Eski eşi Mesut Poyraz ise, “Ankara Barosu’na bağlı olarak 13 yıldır serbest avukatlık yapıyorum. Büromun bulunduğu yerde iki tabela bulunuyor. 13 yıldır bu tabelalar aynı yerde duruyor. Asıl sorun şikayetçi ile boşanmama rağmen soyadımı kullanmak istemesinden ve benim kabul etmememden kaynaklanıyor. Şikayetçi kötü niyetli olarak bu şikayette bulunmuştur” diye savunma yaptı. Baro Yönetim Kurulu, şikayet edilen avukatın “Poyraz Hukuk Bürosu” ibaresi bulunan tabelayı kaldırdığının bu nedenle Avukatlık Yasası ve TBB Meslek Kurallarını ihlal eden bir eylemi bulunmadığı kanaatine vardı ve “Disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına” karar verdi.
Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin ilk ve tek hukuk müzesi Ankara’da

3 Şubat 2010
TADİLATI sırasında gitmiştim ve gözlerime inanamıştım. Yılda bin avukatın eğitim gördüğü Ankara Barosu’nun eğitim merkezi binasının alt katında dev bir trafo vardı. Ankara Barosu’nun dava açıp kazanmasına rağmen bu trafo uzun süre kaldırılmamıştı. Sonunda TEDAŞ mahkeme kararını uyup, trafoyu kaldırdı. Modern ve güvenli bir eğitim merkezine kavuşan Ankara Barosu bununla da kalmadı. Türkiye’nin ilk ve tek hukuk müzesini de bu eğitim merkezi içinde açtı.
Hukuk Müzesi, Vedat Ahsen Coşar’ın başkanlığı döneminde Ankara Barosu tarafından 21.12.2005 tarihinde alınan kararla kuruldu. Müzede hukuğun geçirdiği gelişim, belgeler, fotoğraflar, heykeller, gravürler, resimler, cüppeler, daktilolar gibi nesnelerle anlatılıyor. Avrupa’da örneklerinden bile daha gelişmiş bir müze niteliği taşıyor.
Mezuniyet armağanından doğdu
Hukuk Müzesi Direktörü avukat Argun Bozkurt, baronun internet sitesinde kuruluş öyküsünü bir anısıyla bakın şöyle anlatmış:
“...Sevgili anneannem (Firdevs Küreeninoğlu) hukuk fakültesini bitirdiğim zaman sandığında sakladığı büyük büyük dedesine ait olan Küre Müftüsü’ne ait Müftü kaftanı ile el yazması hukuk kitaplarını ve mührünü bana armağan etti. 15.yüzyıl sonlarına ait olduğunu tespit ettiğimiz bu müftü kaftanı ile kitap ve mührü yüzyıllarca saklanmış ve sonunda bir armağan hukuk fakültesini bitirmemin bir armağanı olarak bana verilmişti. Bu beni çok sevindirdi. Sevincim sonsuzdu. Armağanlarımı incelemem mühür nedir, kaftan nedir, müftü ne iş yapar, atalarım nereliymiş, nereden gelmiş derken bende eskiye karşı bir merak uyandı. Ancak en önemlisi saklamanın , değer vermenin anlamını anlamış olmamdı. O andan itibaren biriktirmeye başladım. Duruşmaya gittiğim ilçelerdeki arzuhalcilerin eski daktilolarıyla başlayan bu süreç, ferman merakına, oradan cüppe kolleksiyonuna kadar gelişti ve genişledi. Avukatlık büromda sergilediğim ve yanımdan ayırmadığım bu objeler, 2006 yılında Ankara Barosu’nun saygın Başkanı Avukat Vedat Ahsen Coşar’ın bir toplantıda müze kurma görevini üstlenmemi istemesiyle birlikte mekan değiştirdi ve baro olanaklarıyla daha da genişletilerek, Ankara Barosu Hukuk Müzesinin kuruluşu ile noktalandı.”
Dünyadaki ilk daktilo müzede
Kızılay Ihlamur Sokaktaki Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nin içindeki müzeyi görmeyen herkese öneririm.  Mesai saatleri içinde her gün açık. Müzede, dünyadaki ilk daktilodan, hesap makinalarına taş tablete kazınmış evlilik ve boşanma evraklarına, Osmanlı döneminden kalma resmi duruşma kayıtlarına ve fetvalara kadar birbirinden ilginç nesne ve hukuk evraklarını görmek mümkün. Hitit sözleşme tabletleri ve mühürleri; Osmanlı fermanları, resmi duruşma kayıtları ve fetvaları sergileniyor. Değişik dönemlerde avukatların ve hâkimlerin giydiği cübbeler, ders kitapları ve Türkiye’de kullanılan ilk avukat cübbesi de sergilenenler arasında bulunuyor. Deniz Gezmiş hakkında verilen idam kararına yapılan itiraz evrakları müzenin en çok ilgi çekenleri arasında. Gezmiş’in avukatı Halit Çelenk’in büstü ve duruşmalarda giydiği avukatlık cübbesi de müzede.
Mühendis mantığı ile müze gezmeyin
Bir ilke imza atan Ankara Barosu Başkanı Coşar’a ve Bozkurt’a emekleri nedeniyle teşekkür ederken, Argun Bozkurt’un müzeyi gezeceklere yaptığı bir tavsiyeyi paylaşmak istiyorum:
“Geçmişi yitirişimizin üzüntüsü ile geleceğe duyulan merakı sevgiyle, duyarlıkla birleştirmeliyiz. Müzeleri gezerken objelere mühendis mantığıyla değil, şair duyarlılığıyla bakmalıyız. Müzelerden zevk almalıyız.”
Yazının Devamını Oku

Mayınzede faks kurbanı oldu

26 Ocak 2010
DANIŞTAY’da faksla temyiz mümkün değil. Mail atan okurumun sorusu üzerine araştırdım. Danıştay’a temyiz dilekçesinin faksla değil yazılı sunulması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Sabit ücret isyanı

20 Ocak 2010
TÜRK Telekom’un sabit ücret uygulamasını yazmak şart oldu. Mail kutum doldu taştı. 1-2 liralık konuşmasına ya da hiç çevirmediği ev-iş telefonuna 15-20 TL fatura gelmesinden bıkan insanlar çaresiz. Herhalde bu gidişte kimse evde sabit telefon kullanmayacak. GSM firmalarının ekonomik paketlerinden alan birçok kişinin ev telefonlarını iptal ettirdiğine tanık oluyorum. Hakem heyetleri ve mahkemelerin verdiği sabit ücrete iptal kararları tüketiciyi umutlandırmıştı. Ama bu kararların da Yargıtay’dan dönmesi tüketicilerinin umudunu suya düşürdü.
Şikayet yağıyor
Önce şikayet maillerine bir gözatalım. Jinekolog Operatör Doktor Aysel Yavuz da faturasındaki sabit ücretten şikayetçi. Bakın şöyle yazmış
“Hepimizin malumu,sabit telefonlar seri şekilde kapatılıyor.Genelde faturayı tetkik etmeden ödeme yaparız. Muayenehanemdeki iki telefonumdan birisi sadece hastalarımın aradığı zaman kolay bulmaları içindir.Onu hemen hemen hiç kullanmam. Diğeri faksa bağlıdır. Aramalarımı oradan yaparım.Tabi son zamanlarda cep telefonları daha ekonomik hale geldiği için, herkes gibi ben de cep telefonundan konuşmayı tercih ediyorum. Geçen gün sabit telefon faturamı bir kontrol edeyim dedim. 1.09 TL. konuşmuşum. Ödemem gereken meblağ 20.69 TL. Bir de bu numaraya bağlı olmayan faks ücreti.Yani çekilmeyen faksın ücreti. Buna da nasıl oldu şaşırdım, anlatamam. Allah’tan reva mı? 1 liralık konuşmaya 20 misli fazla ödemek hangi vicdana sığar? ‘Aylık ücret’ adı altında alınan para nedir? Tabiri caizse galiba hava parası? Bu para eskiden konuşmaya mahsuben alınırdı. Türk Telekom yetkilileri eğer ileride Telekom müessesesinin tarih olmasını istemiyorlarsa,ciddi ciddi konuya çözüm getirmeleri gerekiyor. Onlara şunu hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Türk Telekom ne yapıyor. Bindiği dalı keserse düşer”
İsmini vermemiş bir başka okurumun isyan dolu maili de şöyle:
Başka bir mail de bakın şöyle:
“Birbuçuk aydır telefonum kapalı. 9.5 TL ücret ödedim.Daha önce 2 TL konuşma ücretim hemen hemen 15 TL’ye dönüşüyor. Bu nasıl bir saçmalık. Eskiden bu sabit ücreti takdir ederdik. Ama o zaman bu sabit ücret kadar kontör verirlerdi. Bu kontorü abone aşarsa üstü faturaya yansıtırıldı. Bu uygulamayı kim neden kaldırdı. Verilmeyen bir hizmetin faturası ve KDV’si ÖTV’si yani vergisi sadece bizim ülkemizde alınıyorir. Bu nasıl bir bilmece”
Yargıtay “sabit ücrete”vize vermişti
Tüketici hakem heyetlerinin ardından Nevşehir ve Balıkesir’de asliye hukuk mahkemleri Türk Telekom’un abonelerinden aldığı “sabit ücret”in hukuki olmadığına karar vermişti. Ancak, temyizde  Yargıtay 13 Hukuk Dairesi, bir başka yerel mahkemenin aynı doğrultudaki kararını bozmuştu. Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27 Haziran 2008 tarihinde verdiği “sabit ücret alınması hukuka uygun değildir kararı, Türk Telekom tarafından temyize götürülmüş ve 5 Aralık 2008’de Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, kararı bozarak sabit ücret alınmasının “uygun” olduğuna karar vermişti. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin kararında, sabit ücretin yasa ile belirlenen bir ücret olduğu belirtilerek, bakın şöyle denilmişti:
“Türk Telekom tarafından yapılan tarife Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmekte ve uygulanmaktadır. Bu ücretin Anayasaya aykırı olmadığı, Anayasa Mahkemesinin 10 Şubat 2004 tarih ve 74-9 sayılı kararı ile de belirlenmiştir. Sabit ücretin, yapılan görüşmeler dışında, abonenin telefon görüşmesini sağlamak üzere bütün yıl boyunca telefon hattının görüşmeye hazır tutulması için, işletmeci şirket tarafından yapılan enerji tüketimi, teknik donanımı, bakım ve yönetim ile personel çalıştırılmasından doğan masrafların karşılığı olduğu, bu uygulamanın yurt dışındaki telekom firmalarınca da yapıldığı, daha önce Dairemizce temyiz incelemesi yapılan dava dosyalarından bilinmektedir.
Sabit ücret yasal ve hakkaniyet gereği
Sabit ücretin alınmaması söz konusu masrafların konuşma ücretlerine yansıtılmasına neden olacağı ve bu durumun aboneler arasında adaletsizlik yaratacağı açıktır. Sabit ücretin yasal ve hakkaniyet gereği olduğu yönündedir. Kaldı ki ücret tarifeleri hizmet veren kurum tarafından hazırlanmakta ise de, bunun yürürlüğe girip uygulanabilmesi, bağımsız bir kurum olan Telekomünikasyon Kurumu’nun uygun görüp onaylamasına bağlıdır. Nitekim Telekomünikasyon Kurumu aleyhine onayladığı tarifelerin iptali talebiyle davalar açıldığı hususu da taraflarca bilinmektedir”
Şimdi son söz önüne gelecek örnek davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu söyleyecek. Kurul da uygun bulursa, cep telefonlarının neredeyse, on katı olan sabit ücret yargı vizesi almış olarak devam edecek.
Yazının Devamını Oku

Avukat Kara’nın hukuk savaşı

13 Ocak 2010
ALİ Haydar Kara, Malatya Arguvan’lı. Hukuk fakültesi’ni bitirdi. En büyük hayali hakim olmaktı. Ankara’ya geldi. Tam üç kez adli yargı hakim ve savcılık sınavına girdi.

Yazılı sınavların tümünü kazandı ama mülakatı geçemedi. Son girdiği mülakata ise dava açıp iptal ettirdi. Yargı kararının yasal süresi içinde uygulanmaması üzerine, Kara Adalet Bakanlığı’nı mahkemeye verdi. Önce Kara’nın sınav maratonuna bir gözatalım:
Kara, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2006’da mezun oldu. Adalet Bakanlığı’nın açtığı adli yargı hakimlik savcılık sınavlarına girdi. 23 Kasım 2007’de 75,067, 17 Nisan 2008’de 77,500, 20 Aralık 2008’de de 73,100 puanla yazılı sınavları kazandı. Ancak her seferinde mülakatta elendi. 3 Nisan 2009’da girdiği son mülakatta da “64” puan aldı ve başarısız sayıldı.
Dava açtı kazandı
Ankara 13. İdare Mahkemesi’nde mülükatanın iptali için dava açtı. Dava dilekçesinde, “mülakatın objektif kriterlere uygun yapılmadığı, sorulan soruların kişilere göre farklılık arzettiği, mülakat sonucunun gerekçesiz olduğunu” savundu. Mahkeme, 12 Kasım 2009 tarihli kararıyla Kara’yı haklı görüp mülakatını oybirliği ile iptal etti. Kararda, Kara’nın “Mülakatının tekrarlanması, görüntülü ve sesli olarak kayıt altına alınması, kendisine cevapları önceden belirlenmiş sorular sorulup, verilen puanın gerekçelendirilmesi” istendi. 
Hukuk savaşı başlattı
Kara, yargı kararı yerine getirilmediği için hukuk savaşında yeni bir cephe daha açtı. Bakanlık aleyhine 30 günlük yasal süresi içinde yargı kararını yerine getirmediği için “ağır hizmet kusuru” iddiasıyla on bin liralık manevi tazminat davası açtı. 4 Ocak’ta idare mahkemesine sunulan dilekçede, Kara’nın hayali olan uğruna yıllarını heba ettiği mesleğe girişinin her defasında engellendiği, mesleki gelişimini sürdüremediği gelir kaybına uğradığı savunularak şöyle denildi:
“Müvekkil daha önce üç kez yazılı sınavı kazanmıştır. Fakat her defasında hiçbir gerekçe gösterilmeden mülakatta düşük puanlar verilerek başarısız sayılmış ve tüm çabalarına rağmen hak ettiği hakimlik ve savcılık mesleğine kabul edilmemiştir. Açtığı davalarda müvekkilin haklılığı verilen yürütmeyi durdurma ve dava konusu işlemlerin iptaliyle kanıtlanmışsa da bu kararlar davalı bakanlıkça uygulanmamıştır.

Yazının Devamını Oku

Soba ve şofben zehirlenmesine dikkat

6 Ocak 2010
KIŞ geldi, soba ve şohben zehirlenmeleri yine başladı. Her gün yeni bir facia. Yılın ilk günü İzmir’de yaşlı çift soba zehirlenmesinden öldü. Samsun Çarşamba’da 19 yaşındaki hemşire şohbenden sızan gaz yüzünden yaşamını yitirdi. Türkiye’de soba zehirlenmelerinden kaybedilen yaşam sayısı trafik kazalarından sonra ikinci sırada. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Profesörü Mehmet Ali Körpınar’ın, yeni yıl mesajı da tam da bu konudaydı. Kendisine teşekkür ediyorum. Prof Körpınar’ın, “hayat kurtaracak” öneriler içeren mesajı bakın şöyle:

Lodos esiyor, dikkat

“Yine lodos esme dönemi geldi. Lodos nedeniyle, tüm bölgelerimizde soba ve şohben zehirlenmeleri yeniden görülmeye başladı. Ne yazık ki ülkemizde soba zehirlenmelerinden dolayı kaybedilen hayat sayısı, trafik kazalarından sonra ikinci sıradadır. Üstelik son yıllarda doğal gaza yapılan ağır zamlar ve her seçimde dağıtılan bedava ve ucuz kömür nedeniyle halkımız, mecburen kömürle ısınma yolunu seçmektedir.

Bu dönemde hemen hemen her yıl bir uyarı yazısı hazırlarım ve sizlerin bilgisine sunarım. Halkımızı hem kömür alırken ve hem de kömür kullanırken uyarmak ve gereken önlemleri almaları için neler yapmaları konusundaki önerilerim aşağıdadır. Halkımıza gereken uyarıların yapılması için yeniden sizlerin ve tüm yetkililerin bilgilerine sunmak istedim.

SOBA, KOMBİ, ŞOFBEN VE YAKIT KULLANIMINDA DİKKAT EDİLECEK KONULAR VE BACA ÖZELLİKLERİ:

1- Baca temizliği her yıl yapılmalıdır.
2- Hava sirkülasyonuna uygun olmalıdır.
3- Bacaya takılan borular, bacayı tıkamamalıdır.
4- Özellikle Lodos rüzgarlı havalarda, olası geri tepmeyi önlemek için baca sonunda muhakkak döner başlık veya baca kapağı olmalıdır.

KÖMÜR ÖZELLİKLERİ:

1- Kömür mümkün olduğunca kuru olmalı ve sudan korunmalıdır.
2- Depolanmış kömürün yüksekliği 1,5-2 m ve eni de 5 m yi geçmemelidir.
3- Kömürüm uzun süre depolanmasından kaçınılmalıdır (2 aylık rezerv yeterlidir)
4- Deponun havalandırması olmalıdır ve depoya önce giren kömür yine önce çıkmalıdır.
5- Kükürt ve kül oranı düşük olan kaliteli kömür seçilmelidir.

SOBA ÖZELLİKLERİ:

1- Sobalar kesinlikle üstten tutuşturulmalıdır. Böylece yakıttan çıkan zehirli gazların da yanması sağlanır.
2- Soba aşırı şekilde doldurulmamalıdır. Aksi halde zehirli gazların yanacağı ortam ve duman yolu daralır.
3- Sönmekte olan sobaya tutuşması güç olan yakıt konulmamalıdır.
4- Hele de yatmadan önce kesinlikle sobaya yakıt konulmamalıdır.
5- Soba yakıtla beslenirken de yeni yakıtın üstüne kor halinde tutuşturucu konulmalıdır.
6-Standart dışı soba ve soba boruları kullanılmamalıdır.

KOMBİ ÖZELLİKLERİ:

1- Kombi yurtiçi ve yurtdışından kalite belgesine sahip olmalıdır.
2- Firmaların verdiği garanti ve sigortalara dikkat ediniz.
3- Mümkün olduğunca yakıt tasarruflu aygıt seçmeye gayret ediniz.
4- Aygıtı çalışır halde teslim alınız.
5-Özellikle sistemde su eksilmesine karşı gaz sistemini durduran bir emniyet sistemi olmalıdır.
6-Aygıt montajının yetkili bayice yapılmasına özen gösteriniz ve montaj sırasında aygıtınten sağlıklı calışması için gereken önlemlerin alınmasını isteyiniz.
7-Montaja gelen yetkililerin tavsiye ve önerilerine kesinlikle uyunuz.
8-Gaz ve baca kaçakları için alarm veren ve gaz akımını durduran uyarıcı sistemlerin kurulmasını sağlayınız,

ŞOFBEN ÖZELLİKLERİ:

1- Şofben zehirlenmeleri genellikle gaz kaçaklarından değil, yeterli havalandırma olmayan yerlerde, oksijen oranının düşmesi sonucu ve karbonmonoksit oranının yükselmesiyle gerçekleşir.
2- Şofbenin kullanıldığı yere sürekli temiz hava girmesi sağlanmalıdır veya mümkünse şofben banyo dışında bir yere kurulmalıdır.
3- Şofben mutlaka müstakil veya yarım şönt bacaya bağlanmalıdır.
4- Baca bağlantısı olmayan yerde şofben çalıştırılmamalıdır.
5-Şofben bacaya en kısa uzaklıkta olmalı, baca borusu hafif yükselecek ve sızıntı olmayacak bir şekilde bacaya bağlanmalıdır.
6-Şofben montajı mutlaka yetkili servis tarafından yapılmalıdır.
Lütfen bu önerilere dikkat. Hepinizin yeni yılı kutlu olsun.
Yazının Devamını Oku

Sahte para kurbanı olmayın

30 Aralık 2009
ALIŞVERİŞLERİN yoğunlaştığı yılbaşı, bayram gibi dönemlerde piyasaya sahte para ve piyango bileti süren şebekelerin fazla mesai yaptıkları artık bilinen bir gerçek. Ben de sizi yeni yıla bir gün kala sahte para konusunda dikkatli olmanız için uyarmak istedim. Son olarak adı bende saklı kadın sürücünün başına gelmiş. Çankaya’da arabasını park ettiği otoparktan çıkışta, para üstü olarak, 50 liralık sahte banknot verilmiş. Durumu farketmiş. “Bu para sahte” itirazına rağmen otoparktaki görevlinin ısrarı üzerine parayı almak zorunda kalmış. Eve gelip dikkatli şekilde incelemesini yapınca paranın sahte olduğunu kesin olarak anlamış. Bana mail atan çok sayıda kişi de yakınlarının başına geldiğini belirterek, sahte parayla karşılaşılınca ne yapılması gerektiğini sormuşlar.

Sahte parayı iade etmeyin, polise bildirin

Öncelikle şunu bilmenizde fayda var.
Gerçek sanarak, aldığı paranın sahteliğini fark eden kişilerin, sahte parayı ve veren kişilerin eşkalini üç gün içinde Emniyet makamlarına bildirmeleri gerekiyor. Böyle bir durumda, haklarında herhangi bir soruşturma yapılmıyor. Grafoloji ve sahtecilik uzmanları ile Emniyet yetkililerini yapılması gerekenleri de bakın şöyle sıraladılar:

1- Sahte parayı aldığınız kişiye kesinlikle iade etmeyin.
2- Şahsın eşkaline ilişkin bilgileri, mümkünse kimlik bilgilerini ve hatta varsa otosunun plakasını ve diğer özelliklerini tespit etmeye çalışın.
3- Şahsı yapabilirseniz oyalayıp, bu sürede “155 Polis İmdat” veya en yakın polis birimini olaydan haberdar etmeye çalışın.
4- Sahte parayı güzel bir şekilde muhafaza edin. Sadece görevlilere teslim edin.
6- Sanık durumuna düşme korkusuyla ya da “neme-lazım” düşüncesiyle pasif kalmayın. Olayı sineye çekmeyin.
7- Yapılacak ihbarın, aranan bir kişi, şebekenin veya büyük bir olayın faillerinin ortaya çıkarılmasına yardımcı olabileceğini unutmayın.

Paramızı koruyalım

Uzmanlar paranın devletin itibarını ve varlığını simgelediği için korunması gerektiğini de vurguladılar. Bu konuda da şu uyarılarda bulundular:
1- Parayı cüzdanda muhafaza edin
2- Buruşturmayın
3- Katlamayın
4- Yırtmayın
5- Üzerine yazı yazmayın
6- İğne ve benzeri araçlarla delerek yıpratmayın

Sahte para nasıl anlaşılır

Sahte para kurbanı olmamak için şöyle yapın:

Paraları tek tek sayın. Dolandırıcılar sahte parayı gerçek para içine aralıklarla koyuyor.

Kağıt kalitesine dikkat edin. Sahte paralarda kullanılan kağıdın kalitesi orijinal banknot’tan daha düşük ve üzerindeki resim ve yazılar daha soluk.

Hologram bandını kontrol edin. Paraya değişik açılardan bakıldığında, hologram bandının farklı renkler verdiğinin görülmesi gerekir.

Parayı ışığa tutun. Işığa bakıldığında paranın içindeki Atatürk resmi olmayan veya bozuk olan para sahtedir.

Sahte bir banknotu dikkatli bir bakışla çok kısa bir sürede ayırt edilebilirsiniz Biraz dikkat ve özenle sahte para kurbanı olmayın.

Hepinize mutlu yıllar.

İşte ilginç yöntemler

Sahte paranın piyasaya sürülmenin ilginç yöntemleri de var. Bunlar da şöyle:
1-Büfe, bakkal ve marketlerden alınan sigara, içki, çerez vs. karşılığında yüksek değerdeki sahte banknot kupürleri verilerek para üstünün gerçek para olarak alınması,
2-Araçlara alınan akaryakıt karşılığı benzin istasyonlarına verilmesi,
3-Sinema ve tiyatro gişelerine verilmesi,
4-Milli piyango bayilerine verilmesi,
5-Canlı hayvan ticareti yapan kişilere ve seyyar satıcılara verilmesi,
Taksi sürücülerine verilmesi,
7-Gazino ve eğlence yerlerine bahşiş ve hesap ödemesi olarak verilmesi,
8-Toplu ödemelerde para desteklerinin arasına az sayıda sahte para konulması.
Yazının Devamını Oku